23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 N SAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER Çernobil Nükleer Santralı’nda meydana gelen 25 yıl önceki kazanın ölümcül etkileri sürüyor 7 Çernobil hâlâ tehlike ÖZLEM GÜVEML Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Çernobil kasabasında 25 yıl önce bugün meydana gelen nükleer kazanın radyoaktif etkilerini yalıtmak için çalışmalar hâlâ sürüyor. 3 bin 500 işçi radyasyonun daha fazla yayılmaması için bölgede görev başında. Kazaya bağlı kaç ölümün gerçekleştiği bugüne dek resmi olarak açıklanmadı ama resmi olmayan kaynaklar 32 bin ölümden bahsediyor. Radyasyon etkisine bağlı kanser gibi ölümcül hastalıklardaki vaka sayısı ise her geçen gün artıyor ve 200 bin kişinin daha hayatını kaybedebileceği tahmin ediliyor. 26 Nisan 1986’da meydana gelen 20. yüzyılın en büyük nükleer felaketinin sonuçlarına ilişkin tartışmalar sürerken dünya 11 Mart’ta Japonya’nın Fukuşima Nükleer Santralı’nda meydana gelen kazanın etkileri ile karşı karşıya kaldı. Fukuşima’dan 6 haftadır kuzey yarımküreye yayılan radyasyonun da 120 bin kanser vakasını tetikleyebileceği düşünülüyor. Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın (UAEA) 2005 raporlarında Çernobil kazası sonucu gerçekleşen ölümlere ek olarak 4 bin ölüm daha meydana gelebileceği öne sürülüyordu. Yeni yayımlanan rakamlar ise sadece Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna’da, 19902004 yılları arasında gerçekleşen ölümlerin dışında yaklaşık 200 bin ölüm daha olacağını gösteriyor. Nükleer karşıtı bir nükleer mühendis olan İstanbul Aydın Üniversitesi Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, Çernobil’de patlama sonucu eriyen reaktörün ve diğer aksamların sökülüp çevreden izole edilebilmesi için gereken 1.5 milyar doların henüz temin edilemediğine dikkat çekti. Kılıç hâlâ 10 binlerce tonluk nükleer yakıt ve reaktör parçasının alelacele gömüldüğü 30 kilometrelik bölgedeki 800 değişik sahada durduğunu ifade etti. Patlamanın gerçekleştiği 4. ünitenin üzerine yapılan beton blokun patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu vurguladı. 20 yıl dayanması planlanan blokun batısındaki duvarların bel verdiğini, kurşun kaplı çatının delik deşik olduğunu anlatan Kılıç, “Uzmanlara göre blok, her an, küçük bir depremde bile çökebilir ve yeni bir Çernobil felaketine yol açabilir” uyarısında bulundu. Çernobil felaketinin yıldönümü nedeniyle çeşitli ülkelerde protesto gösterileri düzenleniyor. Bu da Erdoğan’ın SSK’si Başbakan, CHP Genel Başkanı’nın kendisine ve iktidarına yönelttiği eleştirileri etkisiz bırakmak için, Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü sırasında kurumun kötü yönetildiğini öne sürerek yanıtlamaya çalışıyor. Bu eleştirisindeki haklılık payı nedir? Onu işin uzmanlarına bırakalım. Ama Mevlana’nın “Dün dünde kaldı cancağızım. Şimdi yeni şeyler söylemek gerek” sözünden yola çıkarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bugününe bakalım. Dünkü “Cumhuriyet”in birinci sayfasında arkadaşımız Cemil Ciğerim imzalı haber, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bugününe projektör tutuyor. Okumamış olanlar için, açlıktan öldüğü otopsi raporu ile de kanıtlanan 2.5 aylık Kübra Bakırcı’nın babasının iş kazası geçirip sakat kaldığını, SGK’nin kendisine gelir bağlamadığını söyleyelim. Başbakan’ın her fırsatta sosyal bir hukuk devleti olduğunu gerine gerine ilan ettiği ülkesinde işsiz kalmış, ama kendisine işsizlik yardımı yapılmamış olan Murat Bakırcı, hastalanan yavrusunu acil servis ambulansıyla hastaneye yetiştirmek istiyor. Ne yazık ki başarılı olamıyor. Çünkü bebeği ambulansta yaşama gözlerini yumuyor. Cesedi muayene eden hekimler, bebeğin beslenme yetersizliğinden öldüğünü bildirdikleri için polis kayıtları da bu doğrultuda işleniyor. Ancak Erdoğan’ın sekiz yıldır Başbakanlık yaptığı bir ülkede açlıktan ölenler olduğunun kayıtlara geçirilmesinin sakıncalı olduğunu fark eden yetkililer, o kayıtların “sehven’’ yazıldığını savunarak, bu kaydın ailenin iddiası olduğunu ileri sürüyorlar. Kübra bebeğin ölüm haberinin bu kısmı, Hitler Almanya’sı ya da komünist Sovyet Rusya için o yıllarda yaygın anekdotları hatırlatmıyor mu? O dönemin iki Almanya vatandaşı arasında komşularında böyle bir ölüm olayı üstüne konuşma geçmiş olsa, içlerinden birisi önce Nasyonal Sosyalist selamı vermek için sağ elini kaldırıp “Heil Hitler” demeyi, ardından da bu söylentilerin Yahudiler tarafından maksatlı olarak çıkartıldığını söylemez miydi? Benzer düzeltmeler Sovyet Rusya için de geçerli olur. Yakın Rus vatandaşı “Yanlış şeyler duymuşsun yoldaş. Ülkemizde aç yatağa giren tek yurttaş yok” demek gereğini duymaz mıydı? Samsun Valiliği de benzer bir uygulama yaparak o polis bülteninin sehven yazılmış olduğunu söylemek gereğini duymuş. Zira 81 ilimizdeki valilerimizin tümü, Başbakan’ının “Komşusu aç yatarken tok olmanın en büyük günah sayıldığını” söyleyen bir iktidarın görevlileri olduğunu bilerek makamlarına oturuyorlar. AKKUYU SAVUNMASI Ekonomi Servisi Mersin Akkuyu’daki ilk nükleer santral inşaatını yapacak olan Rus Rosatom şirketinin Proje Yönetim Genel Müdürü Sergei Boyarkin, düzenlediği basın toplantısında nükleer santralın 9 şiddetindeki depreme, tsunamiye ve uçak düşmesine karşı Fukuşima’dan 20 kat daha güvenli olacağı ileri sürdü. Kısa bir süre içinde temelinin atılması planlanan santralda 4 katmanlı güvenlik bariyerleri olacağını belirten Boyarkin, “Bu güvenlik sistemi, herhangi bir elektrik kesintisi olduğu sırada da çok rahat çalışıyor. Sistemin en önemli özelliği personelden bağımsız olarak çalışması. Dolayısıyla bunun devreye girmesi için çalışan personelin herhangi bir düğmeye basmasına gerek yok. Fukuşima’da böyle bir sistem olmadığı için ne yazık ki zamanında yangını önleme devreye giremedi” dedi. Kayıtlar yok edildi ydın Üniversitesi Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, eski SSCB’nin Yüksek Sovyet üyesi ve Ukrayna’nın ABD Büyükelçisi de olan Dr. Yuri M. Shcherbak’ın 1992 Rio Zirvesi’nde, Çernobil kazasında 32 bin kişinin ölmüş olabileceğini açıkladığını anımsattı. Kılıç, Çernobil’deki patlamadan sonra, 2. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından kaynaklanan radyasyondan yüzlerce kat daha fazla radyasyon yayıldığına dikkat çekti. Aradan geçen 25 yıla karşın Çernobil’den yayılan radyasyon nedeniyle kaç kişinin öldüğü ya da hastalıklarla yaşamak zorunda kaldığına ilişkin kesin bir veri olmadığını vurgulayan Kılıç, “Bunun nedeni, SSCB döneminde yörede yaşayan çocukların sistemli olarak bir yerden başka bir yere gönderilerek yeniden yer TAKS M’DE ‘NÜKLEERE HAYIR’ D YECEKLER ernobil felaketinin 25. yıldönümü nedeniyle bugün Taksim Meydanı’ndan geniş katılımlı bir eylem ve yürüyüş gerçekleştirilecek. Nükleer kazadan en çok etkilenen Karadeniz bölgesinde yaşayanlar tarafından kurulan Karadeniz İsyandadır Platformu’nun organize ettiği yürüyüşe aralarında DİSK, KESK, ÖDP, ESP, Mimarlar Odası, Allianoi Girişimi, Hasankeyfi Yaşatma Girişimi’nin de bulunduğu birçok örgüt, sanatçı ve akadamisyen de destek veriyor. Saat 19.00’da başlayacak yürüyüşte Fukuşima’da ve Çernobil’de hayatını kaybedenler anılacak. Öte yandan önceki gün Kadıköy’de düzenlenen “Nükleere Hayır” mitinginde hükümete bir kez daha “İnsana, yaşama, doğaya düşman politikalardan vazgeçin” çağrısı yapıldı. Sunuculuğunu tiyatro sanatçıları Gülsen Tuncer ile Orhan Aydın’ın gerçekleştirdiği mitingde “tüpgazla nükleer santralı ayıramayanlara geleceğimizi teslim etmeyeceğiz” denildi. Sanatçı Pelin Batu’nun da destek verdiği mitingde KESK Başkanı Döndü Taka Çınar, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün konuşmalararında “25 yıl önceki Çernobil vakası bugün ortada. Karadeniz’de onlarca kanser vakası Çernobilin yansımasıdır” uyarısında bulundular. A leştirilmesi ve kurbanların tıbbi kayıtlarının yok edilmesidir. Sadece Ukrayna’da 2 bin 300 irili ufaklı yerleşim alanında yasayan 2.6 milyon insan başka şehirlere yerleştirildi” dedi. Kılıç, kazanın ilk günlerinde, 13 bin çocuğun tiroid kanserine yol açan kısa ömürlü bir radyoaktif izotop olan iyot 131 içeren gazları soluduğuna dikkat çekti. Fukuşima kazasından sonra UAEA’nın ilk 3 hafta felaketin küresel boyutları hakkında yine nükleer endüstrinin baskısı ile bir açıklama yapmaktan kaçındığını anımsatan Kılıç, “UAEA’nın yan kuruluşu gibi çalışan WHO hâlâ Japonya’daki kazanın küresel sağlık boyutları hakkında bir çalışma başlatmadı” dedi. Ç KÜTAHYALILAR NÜKLEER SANTRAL STED : ZATEN ZEH RLEND K ‘ÖSYM’DEK SKANDALLAR RAHATSIZ ED YOR’ k ütahya’nın Hisarcık ilçesi Belediye Başkanı Mehmet Akbaş, ilçe halkının yıllardan beri bor madeni dolayısıyla zehirle yaşamaya alıştığını iddia ederek, “ lçemizde nükleer enerji santralı kurulması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na öneride bulunduk” dedi. Akbaş, Türkiye’deki bor madeni rezervinin yüzde 70’inin komşu ilçeler Emet ve Hisarcık’ta yer aldığını, ancak bunun nimetlerinden yeterince yararlanamadıklarını öne sürdü. Akbaş, “Biz ilçe halkı olarak yıllardan beri bor madeni dolayı sıyla zehirle yaşamaya alıştık. çme ve sulama sularımızda bolca arsenik var. Sebze fidelerimizi ve ağaçlarımızı ilçemizden geçen ve içinde arsenik ve bor bulunan Kocaçay’dan suladığımız için ürünlerimiz olgunlaşmadan bitkilerimiz ve ağaçlarımız kuruyor. Yöremizdeki kanser vakalarında artış gözleniyor. Taşeron işçi ve hizmet alımlarında ise Emet Bor şletmesi, Hisarcık ilçesini yok sayıyor. Bu nedenlerle bizim için ilçemize nükleer enerji santralı yapılmasında hiçbir sorun yok” dedi. Arınç’tan tepki LEVENT GENCELL Matbaa çalışanına mal varlığı merceği AL CAN ULUDAĞ/KIVANÇ EL Önceki günkü sınava giren öğrencilerin aileleri tepki gösterdi. ALES SINAVI ANKARA YGS’deki “şifreli kopya” iddialarına ilişkin yürütülen soruşturmada, Meteksan’da 3 gün inceleme yapan bilirkişi heyetinin, kısa bir bilgi notu hazırlayarak Cumhuriyet Başsavcı Vekili Şadan Sakınan’a gönderdiği belirtildi. Asıl bilirkişi raporunun da bu hafta içi savcılığa ulaşacağı öğrenildi. ALES’teki hatalı kitapçık skandalıyla ilgili de ÖSYM, bünyesinde soruşturma başlattı. KPSS soruşturması kapsamında Meteksan çalışanlarının da mal varlıkları incelemeye alındı. Sakınan dün önce Cumhuriyet Başsavcısı, İbrahim Ethem Kuriş ile görüştü. Sakınan’ın gelen bilgi notunu değerlendirdiği belirtildi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise sabah saatlerinde “Bilirkişi raporlarının savcılığa iletildiğini öğrendim” açıklamasını yaptı. Sakınan raporun geldiği iddialarını yalanladı. Diğer yandan, 15 kişilik bilirkişi heyetinin, inceleme raporunu çarşamba günü tamamlayarak, savcılığa ulaştırmayı planlıyor. Raporun verilmesinde bir gecikme olmaması halinde de savcılığın soruşturmanın sonucunu cuma günü, en geç pazartesiye kadar açıklaması bekleniyor. Öte yandan ÖSYM Başkan Ali Demir dün YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ile görüştü. Bu arada ÖSYM’nin önceki gün gerçekleştirilen ALES’te eski uygulamaya dönerek şıkları küçükten büyüğe sıraladığı görüldü. Demir’den eposta ÖSYM Başkanı Ali Demir, Dokuz Eylül Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi’nde sınava giren adayların kitapçıklarındaki basım hatası nedeniyle adaylara elektronik posta gönderdi ve şöyle dedi: “Sevgili 2011ALES lkbahar Dönemi Adayı, 24 Nisan 2011 günü yapılan sınavda size verilen soru kitapçığında basım hatası olduğu tespit edilerek, bilgisi bana iletildi. Kitapçıklarınız incelenecek ve sizlerin mağdur olmaması için ÖSYM Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilerek gereken işlem yapılacaktır.” ‘Bu sistematik işkence’ H CRAN ÖZDAMAR İZMİR Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndaki (YGS) şifre iddiaları sonuçlanmadan, önceki gün yapılan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı’nda da (ALES) soru kitapçıklarında basım hatasının oluşmasının, ÖSYM yetkililerinin yönetim başarısızlığı olduğu kaydedildi. Eğitim sendikaları, “sistematik işkenceden” sorumlu tuttukları ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in istifa etmesi gerektiğini vurguluyor. EğitimSen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in ALES’e ilişkin “özrü ka bahatinden büyük” açıklamada bulunduğunu belirterek “Demir, kamuoyuyla açıkça dalga geçmektedir. Sınava giremeyen, sınavdan ağlayarak çıkan gençler basına yansımıştır. İş çığırından çıkmıştır. ÖSYM bu süreci yönetememektedir. İşi devam ettirme noktasında neden inat ettiklerini anlamış değiliz. Sürecin sorumlularını kendileri hakkında suç duyurusunda bulunmaya davet ediyoruz” dedi. Eğitimİş Genel Başkanvekili Levent Akça da, “minarenin kılıfına sığmadığını” belirterek “YGS’deki kaos ortadan kalkmadan ALES’le yeni bir kaos oluştu. Çocukların geleceğini karartmayı bırakıp o koltuklardan kalkmaları gerekiyor. Cumhuriyet savcılığına suç duyurumuz var. Sorumlular, ortaya çıkmalıdır” dedi. Öte yandan CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay, yaptığı yazılı açıklamada, arka arkaya yaşanan ÖSYM kaynaklı hata, beceriksizlik, şifreleme skandallarına dikkat çekerken “ÖSYM Başkanı’nı artık istifa da kurtarmaz. ÖSYM Başkanı bütün akademik unvanlarını bırakarak Tayyip Erdoğan’ın belirleyeceği herhangi bir mahallede AKP temsilcisi olmalıdır” dedi. BURSA Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı’ndaki (ALES) baskı hataları iddialarıyla ilgili “Bir ALES sınavını organize eden kuruluşun yeteri sayıda yedek soru kitapçığı göndermemesi veya istenildiği zaman hemen karşılanamaması çok büyük eksikliktir. Tatmin oldun veya olmadın kelimesi, artık biraz tadını kaçırdı. Birileri o zaman ki açıklamalara bakarak bu kelimeyi kullanmış olabilir” dedi. GÜL: DD ALAR ÜZÜYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ÖSYM’nin yaptığı bazı sınavlara ilişkin iddialar konusunda Sırbistan’a hareketi öncesi Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, “Türkiye’de şöyle bir anlayış vardı, ister Cumhurbaşkanı çocuğu olun, ister Başbakan, Meclis Başkanı çocuğu olun, isterseniz Türkiye’nin en zengin insanının çocuğu olun, bu tip sınavlarda herhangi bir ayrıcalık söz konusu olmaz. Puanınız ne ise ona göre bir yere yerleşirsiniz. Bu anlayışın zedelenmesinden doğrusu çok rahatsızım tabii ki. Ama gerçekten böyle bir durum var mı, yok mu bunu yargı süreci belirleyecektir. Savcıların söyleyeceği şey hepimizi tabii ki tatmin edecektir ve doğru kararı da onlar verecektir” dedi. Milyarlık ihale alıyor ama.. Bazı gazetelerde maaş ödemesi yapılmamasına tepki gösteren Arınç, “Mesela bu elektrik dağıtım ihalelerine girip milyar dolarlık ihaleleri bir kalemde alıveren bir medya patronu, kendi televizyonunda çalışanların 6 aydan beri maaşlarını vermiyor. Sizin gibi hiçbir medya mensubundan da ‘bu nasıl patronluk’ diye bir şikâyet duymuyoruz. Bizim o patronlardan şikâyetimiz var” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear