23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA SAĞLIK 9 Hastalıklar karıştırılıyor ‘Tuzak Sendromu’ olarak adlandırılan benzerlik, hastalıklara tanı konulmasını da güçleştiriyor S BEL BAHÇETEPE Dikkat: Anayasa da Bir Kitaptır Acaba bundan sonra ne olacak? Basılmamış hatta tamamlanmamış bir kitabın bilgisayarlardaki kopyalarının imha edilmesi, kitabın bir kopyasını ya da parçasını bulunduranların da “terör örgütü destekçisi” sayılması, herhalde yüz yıl öncesinde bile zor görülecek türden... Bir kitapta ne yazıyor olabilir ki bu denli tehlikeli olsun? Günümüzde, artık insanların özel hayatlarının bile alenileştiği, internette bu anlamda bile bir koruma sağlamanın imkânsız hale geldiği bir zamanda bu karar nasıl uygulanabilir? Bundan bir sonraki adım, gazetecilerin, yazarların bilgisayarlarının doğrudan Emniyet’e bağlanması, insanların evlerinde bulunduracakları kitapları tek tek bildirmeleri mi olacak? 12 Eylül döneminde, insanların evlerindeki kitapları nasıl saklamaya çalıştıklarını, kimilerinin ağlayarak da olsa sobada kitaplarını yaktıklarını hatırlıyorum. 12 Eylül zihniyetini yok ediyoruz derken o zihniyete geri mi döndük? Bu ortamda TÜSİAD yeni anayasa taslağı hazırlıyor. Bugüne kadar kimbilir kaç sivil toplum kuruluşu anayasa taslağı hazırladı. Bu taslakları tartışmanın bile bir anlamı olduğunu sanmıyorum artık. Çünkü Türkiye’de devlet mekanizmasını ele geçiren kim olursa olsun, anayasayı da yasaları da kendi isteklerine göre uygulayabiliyor. Geri kalanları da umursamıyor. Bu nedenle burada, bütün toplum kesimlerinin uzlaşacağı, herkesin taleplerini karşılayacak, her bireyin haklarını kesin koruma altına alacak, eşitliği sağlayacak bir anayasadan söz etmek olsa olsa saflık olabilir. Devletin hâlâ bütün rantı kontrol ettiği ve hatta dağıttığı, istediğinin önünü açıp zengin ettiği, istemediğini yok ettiği, en büyük işverenin bile hükümetler önünde iki büklüm durduğu bir yerde hür teşebbüsten söz edilebilir mi, emin değilim. Devlet mekanizmasını yönetene göre kimin hangi düşüncesini özgürce ifade edebileceğinin belirlendiği, geri kalanlarınsa en basit, sıradan taleplerini bile dile getirmeye çekindiği bir yerde özgür düşünceden söz edilebilir mi, ondan da emin değilim. Bu nedenle böyle bir yerde hür teşebbüsün en başta gelen örgütü olarak görülen bir örgütün sivil anayasa hazırlayıp durması, buna da hür düşüncenin bilim adamları ve kanaat önderlerinin öncülük etmesi çeşitli nedenlere bağlanabilir ama fazla üzerinde durulup ciddiye alınacak bir şey sayılamaz. Hem unutmayın, anayasa da sonuçta bir kitaptır ve yarın hangi anayasanın kopyasını bulundurmanın suç olacağı belli olmaz. İdrar yolu ile şeker hastalığı, ülser ile kalp krizi, hemoroid ile kalın bağırsak kanseri, astım ile bronşit gibi bazı hastalıkların benzer belirtiler gösterdiği, bu nedenle genellikle yanlış teşhis konulabildiği belirtildi. Uzmanlar, “Tuzak Sendromu olarak adlandırılan bu benzerlik, çoğu zaman doğru tanı konul masını güçleştiriyor. Bunun sonucunda da çok ciddi hastalıklar maskelenebiliyor. Hastalıklarda küçük detaylar atlanmamalıdır” dediler. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nafiz Karagözoğlu, benzer hastalık tanısı olan hastaların öyküsünün alınması, genel muayenesinin yapılması ve teknik olanakların sonuna kadar kullanılma sının önemli olduğunu belirterek “Çünkü çoğu zaman hastalık küçük detaylarla yakalanıyor. Aksi halde yanlış konulan teşhis nedeniyle hastalık ilerleyebilir ve tedavisi zor bir noktaya gelebilir” dedi. Karagözoğlu, benzer belirtiler gösteren hastalıklardan bazılarını şöyle sıraladı: İdrar yolu iltihabı mı, şeker mi? Sık idrara gitme, tekrarlayan idrar yolu iltihapları ortak belirti leri. Kan şekeri tespiti, şeker yükleme testi, son 3 aylık kan şeker düzeyinin ölçümü, tam idrar tahlili, gereğinde idrar kültürü ve ultrasonografik tetkikler ile tanı konulabilir. Hemoroid mi, kolon kanseri mi? Kanlı dışkılama, ağrı, kabızlık ortak belirtilerdir. Dışkılama dönemi ile ilgili ağrılar, kabızlık, dışkıda kankanlı dışkılama şeklinde ifadelerle tanımlanırlar. Ko lon endoskopisi en önemli ayırıcı tanıdır. Gerek olursa alınacak biopsi kanserin ayrıntılı tanısının konmasına da yardımcıdır. Ülser mi, kalp krizi mi? Karın ağrısı, terleme, fenalık hissi, bulantı ortak belirtilerdir. “Birazdan geçer” gibi düşünülerek ihmal edilen şikâyetler hayati riske neden olabilir. EKG çekilmesi, bazı kan tahlilleri ve görüntüleme yöntemleri ile ayırıcı tanı da kullanılır. Doğumsal kızamıkçık sendromuna dikkat! İstanbul Haber Servisi Anne adaylarının hamilelikleri sırasında kızamıkçık olmasının bebeğe zarar verebileceği, özellikle hamileliğin ilk 10 haftasında hastalığın geçirilmesinin bebeği yüzde 90 oranında etkileyebileceği belirtildi. Uzmanlar, doğumsal kızamıkçık sendromu adı verilen hastalığa yakalanan anne adaylarının bebeğini kaybedebileceği uyarısında bulunarak “Sağlık Bakanlığı doğumsal kızamıkçık sendromunu önlemek için doğum yapma çağında bulunan 1835 yaş arası kadınlara bu aşıyı ücretsiz olarak uygulamaktadır” dedi. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde 7 yıl Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanlığı da yapmış olan Dr. Hamza Özdemir, doğumsal kızamıkçık sendromunun yeni doğmuş bir bebeğin anne karnında plasenta yolu ile geçen kızamıkçık virüsü ile bu hastalığı geçirmesi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yaralı: Hasta dostu tedaviler, tüp bebek sahibi olacak çiftlerin umut ışığı oluyor ‘Bir ilke imza atacağız’ İstanbul Haber Servisi Türkiye’de her 100 çiftin yüzde 15’inin çocuk sahibi olmakta sıkıntı yaşadığı, bu çiftlerin de yüzde 40’ına tüp bebek yapılabileceği belirtildi. Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, tüp bebek uygulamasında Türkiye’de bir ilke imza atacaklarını savunarak “Hasta dostu tedavisiyle tüp bebek uygulamasında enjeksiyon sayısını düşürüyoruz. Daha az doz ilaç kullanımı ile gebeler daha iyi canlı embriyoları üretebilecek” dedi. Prof. Dr. Hakan Yaralı yaptığı açıklamada, hasta dostu tedavilerin tüp bebek sahibi olacak çiftlere umut ışığı olduğunu söyledi. YaraSöz konusu tedaviyle bir hastanın takip edilmesi için gereken sürenin ayda sekizden dörde indiğini, bunun da hastanın psikolojisini olumlu anlamda etkilediğini ifade eden Yaralı, tüp bebek uygulamalarında hem başarı hem emniyet istediklerini kaydetti. Yaralı, özetle şunları söyledi: “Hasta dostu tedavilerde daha doğala yakın, daha az enjeksiyon, daha az dozda yumurtalıkları uyarmayı hedefliyoruz. Belki yumurta sayısında bir miktar azalma olsa dahi eve canlı bebekle gitme oranlarında bir azalma olmamaktadır. Bu protokolde daha az enjeksiyon sayısı, tüp bebek merkezine ziyaret sayısı, bunlar hasta açısından önemlidir. Eve sağlıklı bebekle gitmeyi istiyorsak gebelik oranlarında değişiklik olmamaktadır. Hasta dostu tedaviler hem daha az maliyetli, hem annebaba adaylarını yormuyor hem de standart uygulamalarla aynı başarıya sahip.” lı, hasta dostu tedavisi ile tüp bebekte doğum oranlarını daha da yukarıya çıkardıklarını belirterek “Hasta dostu tedavisi ile tüp bebek isteyen çiftlere değişik sis temler başlattık. Tüp bebek için uygulama yaparken, 20 tane enjeksiyon yapılacağına enjeksiyon sayısı azalıyor. Bu önemli bir avantaj” dedi. ‘Bebeğe zararlı’ Kızamıkçık hastalığını kızamık ile karıştırmamak gerektiğini anımsatan Özdemir, “Kızamık öksürük, yüksek ateş, döküntü, burun akıntısı ve konjuktivit ile seyreden, zatürree, orta kulak iltihabı, beyin iltihabı gibi komplikasyonları olan, hatta ölümcül bile olabilen bir hastalıktır. Kızamıkçık ise daha hafif seyirli olması ile bilinir. Ancak kızamıkçığın önemi hamile kadınlarda hafif seyirli geçirilse dahi bebeğe olan zararlarıdır” dedi. “Hastalığa yakalanan bebek büyük olasılıkla anne karnında ölmekte ve düşük gerçekleşmektedir” ifadelerini kullanan Dr. Özdemir, “Hayatta kalan bebekler ise görme kaybı, sağırlık, doğumsal kalp hastalıkları ve beyin gelişiminde durma gibi komplikasyonlarla doğmakta ve anne karnında geçirdiği hastalığın acı sonuçlarına ömür boyu katlanmak durumunda kalmaktadır” diye konuştu. Dr. COŞKUN ÖZDEM R 3 ayda 2 böbrek nakli yapıldı... İstanbul Haber Servisi Sağlık Bakanlığı’ndan böbrek nakli sertifikası alarak nakil yapmaya başlayan Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 3 ayda 2 böbrek nakli yapıldı. Hastaneden yapılan açıklamada, böbrek nakil merkezinin ilk böbrek naklini Şubat 2011’de, ikinci böbrek naklini ise 1 Mart’ta gerçekleştirdiği belirtildi. Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyaliz Ünitesi’nde 11 makine ile günde ortalama 30 hastaya diyaliz hizmeti verildiği kaydedildi. Nakil olan hastalardan Murat Kardaş’ın (34) yaklaşık 2 yıl önce diyalize girmeye başladığı, hastanın nakil olmadan önce hafta da 3 gün, günde 4 saat diyaliz makinesine girdiği belirtildi. Kardaş’a böbreğini annesinin verdiği ve gerçekleştirilen nakil sonrasında hastanın durumunun iyi olduğu kaydedildi. Murat, nakil olduğuna inanamadığını belirterek “Sanki Milli Piyango’da büyük ikramiye bana çıkmış gibi hissediyorum. Hastanenin ilk nakil hastasıyım. Bu hastanede ameliyat olmaya karar verdiğimde, herkes ‘O hastanenin hiç tecrübesi yok, neden orada nakil oluyorsun?’ diye telkinde bulunmuştu. Buradaki herkes canla başla bizim için çalışıyorlardı, bunu biliyordum. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum” dedi. Organ bağışı ve nakli ile ilgili yurttaşların bilgi sahibi olmadığını anımsatan Kardaş, “Onlar, bir böbreklerini verince kendilerinin sağlığının çok tehlikeye düşeceğini sanıyorlar. Herkesin organ bağışı ve nakli hakkında bilgilendirilmesi ile bu duygunun yerleşeceğini düşünüyorum” diye konuştu. İkinci nakil hastası olan ve babasının verdiği böbrek ile hayata tutunan Esra Kacamer (22) ise “Nakilden önce hayata bu kadar umutlu bakamıyordum. Şimdi dolu dolu, daha bir umutlu yarına bakıyorum” dedi. Ailesinde göz tembelliği olan aileler dikkat İstanbul Haber Servisi Ailesinde göz tembelliği bulunanların, çocuklarını 3 yaşından önce mutlaka bir göz hekimine götürmesi gerektiği belirtildi. Göz doktorları, katarakt, şaşılık, yüksek göz bozukluğu gibi durumlarda da göz tembelliğinin gelişebileceğini vurgulayarak “Bu bozuklukların tedavisiyle göz tembelliği ortadan kalkabilir” dedi. Göz Nurunu Koruma Vakfı Bayrampaşa Göz Hastanesi’nden Op. Dr. Mitat Altuğ, tıpta ambliyopi olarak adlandırılan göz tembelliğinin her iki gözde veya gözlerden birinde görme keskinliğinde yüzde 20 veya daha fazla azalma olduğunu söyledi. Çocuklarda hiçbir şikâyet olmasa bile ilk muayenenin doğumdan hemen sonra başlaması gerektiğini anımsatan Altuğ, doğumdan sonra 6 ve 18’inci aylarda bunun tekrarlanması gerektiğini, bu dönemde ebeveynlerin gözlerde kayma, gözleri kırpıştırma, göz kapaklarında düşüklük, gözlerini kısma, ovuşturma gibi normal dışı durumlardan şüphelenirlerse daha erken aylarda göz doktoruna başvurması gerektiğini ifade etti. ‘Dekolteye tecavüz ederler’e soruşturma yok KONYA (Cumhuriyet) Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Orhan Çeker’in geçen şubat ayında tecavüz konusuda yaptığı “Bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür” açıklaması büyük tepki çekmişti. YÖK Başkanı’nın talimatıyla Çeker hakkında inceleme başlatılmıştı. Soruşturma Kurulu, öğretim üyelerinin akademik ifade özgürlüğünün bulunduğu ve basında yer alan açıklamalarında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı gerekçesiyle Çeker hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığı kararını verdi. Taciz zanlılarına linç girişimi SİLOPİ (AA) Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir istihbaratı değerlendiren polis ekipleri, çeşitli tarihlerde çocuklara cinsel tacizde bulundukları ileri sürülen K.Ö, H.K, R.T. ve F.G’yi gözaltına aldı. Şüpheliler, mahkemece tutuklandı. Bu sırada bir grup, şüphelileri linç etmek amacıyla 2. Cadde’de bulunan adliye binasına girmek istedi. Gruba polis, gaz bombası atarak ve biber gazı sıkarak müdahalede bulundu. 7. kattan inmek isterken öldü İZMİR (AA) İzmir’in Güzelyalı semtinde “ergenlik dönemi duygu bozukluğu” tedavisi gören G.K. (14) ile evlerinde misafir olan kız arkadaşı U.B, balkondaki çamaşır askısına tutunarak 7. kattan zemine inmeye çalıştı. U.B’nin bu şekilde inmesinin ardından, askıya tutunarak bir kat inen G.K. beton zemine düşerek ağır yaralandı. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan G.K. kurtarılamadı. Aynı soydan gelen kadın ve erkeğin evliliğine akraba evliliği diyoruz. Kuzen evlilikleri birinci, torun evlilikleri 2. derece akraba evliliği oluyor. Türkiye’de yüzde 21’ler civarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yüzde 30’un üstünde, bazı bölgelerde yüzde 50’ye çıkıyor. Batı’da yüzde 1315. Bu oran, eğitim düzeyi ile yakından ilgili. Düşük eğitim düzeyi bu oranı arttırıyor. Marmara, en az akraba evliliği yapılan bölge. Elbette sosyal, ekonomik ve kültürel nedenler önemli rol oynuyor. Güneydoğu’da sık olmasının açıklaması budur, orada feodal düzen, aşiret düzeni, yok olası erkek egemen gelenekler hâlâ devam ediyor. Bir genç kızın eşini seçme özgürlüğü yoktur oralarda. Aile karar verir buna. Kürt sorunu ile ilgilenenler o bölgenin bu derin sosyal kültürel sorunları ile pek ilgilenmezler. Bir erkek çocuğa amca kızı istendiğinde bu kolay kolay geri çevrilemez, kan çıkar buradan; Mardin’de bir düğünde 44 kişinin öldürüldüğünü hatırlarsınız. Aile içi evlilik anlaş Akraba Evliliği ve Sonuçları... mazlığından doğmuştur bu facia. Çok sayıdaki olumsuzlukların nedeni azgelişmişlik, cesaretle söylersek cehalettir bu toplumda. Bir bilim toplumu olamayışımızdandır. Politikacı da bundan alabildiğine yararlanır, yararlanmıştır. İleri demokrasiden bahsedenler bunları pek konuşmazlar. Akraba evliliği çok sayıda genetik (kalıtımsal) hastalığa, zekâ geriliğine, ortopedik rahatsızlıklara, kas hastalıklarına erken çocuk ölümlerine yol açar. Bu her akraba evliliğinde gerçekleşir demek değildir. Akraba eşler aynı cins genleri taşırlar. Birer tane hasta geni taşıyan anne ve baba hasta olmaz. Ancak çocuk biri anneden biri babadan iki kusurlu gen alınca hasta olur. Buna otosomal resesiv geçiş diyoruz. Akraba evliliği bu çeşit genetik geçişte rol oynuyor, eğer ana baba hastalık geni taşıyorlarsa... Akraba olmayanların evliliğinde eşler tesadüfen toplum bireylerinde çokça var olan aynı cins hasta genleri taşıyorsa bu evlilikten de hasta çocuk doğabilir. Dominant geçişte akrabalık bir rol oynamaz. Futboldan, dizilerden vakit var mı? Bunları TV’lerde en açık şekilde en anlaşılır şekilde örnekleri ile halka anlatmak öğretmek lazım. Kolay değil öğrenmek. Ama saatler süren futbol tartışmalarından, vurdulu, kırdılı, silahlı, entrikalı dizilerden vakit yok ki. Vatandaşı bilgilendirmek gibi bir kaygı yok ki. O yüzden yurttaş 19 Mayıs’ı da, 23 Nisan’ı da, 29 Ekim’i de, Kıbrıs’ın yerini de bilmiyor. Akraba evliliğini öğrenmek daha zor. Bakar mısınız, Amerika’da bütün ailenin sağlık durumu ile ilgilendiğim ve özürlü çocuklara sahip olan Sakıp Sabancı bana, “Hocam bize hiç böyle bir şey söyleyen olmadı ki, teyze kızı ile evlendik” demişti. Türkan Saylan’ın hasta yatağı başında karşılaştığım Kemal Kılıçdaroğlu’nun da teyze kızı ile evli olduğunu öğrenmiştim. Bizim dernekte bu konularda bil gilendirici toplantılardaki sunuşlarımızdan sonra “Hocam Allah’ın izin verdiği evlilikten niye zarar gelsin” gibi sorularla sıkca karşılaştım. Bunlar ülkemizde çok yaygın olan ve aklı ve bilimi dışlayan inançlardır. Türkiye’yi yönetenler bunları önemsememişler, hatta bundan yaralanma yolunu seçmişlerdir. Televizyondaki tartışmalarda milli egemenlikten çok söz eden tuzu kuru konuşmacıların, oylarını, tercihlerini kutsadıkları halkın bu ihmal edilmişliğine, bilimden uzak düşmüş olmamıza, Darwin karşıtlığımıza, azgelişmişliğimizin irdelenmesine yer verdiklerine ve bunun demokrasimize nasıl yansıdığını işleyişlerine tanık olmadım. Günün birinde bilime önem veren, toplumu ileriye götürecek, az gelişmişlikten kurtaracak yönetimlere kavuşma umudumuzu taze tutmalı ve hiç yılmadan bunu gerçekleştirme çabası içinde olmalıyız. coskunoz@superonline.com Not: Tıp fakültelerinin feryadına kulak veren var mı? Bir futbol maçı kadar ilgi görecek midir bu bilim yuvaları? Yaşlı çift soba kurbanı BARTIN (AA) Bartın’ın Ulus ilçesine bağlı Balıbak köyünde, Ali (76) ve Fatma Topal (72) çiftinin evlerinden çıkmamasından şüphelenen komşuları durumu muhtara bildirdi. Evin kapısını kıran muhtar, çifti hareketsiz buldu. Çiftin, sobadan sızan gazdan zehirlendiği bildirildi. 2 kişiye 99’ar bin lira ANKARA (AA) On Numara’da 10 bilen 2 kişi 99 bin 681’er lira kazandı. Numaraların; 1, 4, 10, 15, 17, 22, 25, 32, 33, 34, 45, 53, 57, 58, 60, 61, 67, 68, 72, 74, 79 ve 80 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler bin 445’er, 8 bilenler 86’şar, 7 bilenler 15’er lira, 6 bilenler 2 lira 70’er kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 1 lira 70’er kuruş alacak. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear