23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 29 MART 2011 SALI 2 Beş bin tane AKP’de. Dört bin tane CHP’de. MHP’de, DP’de, öteki irili ufaklı partilerde kim bilir kaç yüz ya da bin tane!.. Torba dolup taştı. Çuvallar yetişmedi!.. 12 Haziran milletvekili seçimlerinde TBMM üyesi olmak isteyen aday adaylarından söz ediyorum... Tane demek yanlış, her biri ayrı bir kişilik! Hepsinin amacı aynı, niyetleri, istekleri, özlemleri ayrı... Çoğunun hesabı daha başka, Meclis’e kapağı atıp, ayda on bin, şimdilik on bin liraya ulaşmak!.. Vatan, millet, yurt, halk... Onlar şimdilik bir yana, varsa yoksa parti liderlerinin gözüne girmek, aday listelerinde yer almak... Hepsi değil, içlerinde pek çok değerli, benim yakından uzaktan tanıdığım, beğendiğim, desteklemek istediğim, gerektiğinde oy vereceğim gerçek yurtseverler var. Ama onlara sıra gelecek mi? Liderler onları değerlendirecek mi bilmem. Bir torba yasa gibi bir torba, ya da çuval dolusu aday adayları içinde gerçek ulus temsilcisi olacakların, olmayı hak edenlerin sayısı o kadar az ki!.. İşte değerli dostum, kendini edebiyata, yazmaya, okumaya, aydınlatmaya vermiş bir aday adayı: Hikmet Altınkaynak... O da aday adaylığını İstanbul’un ikinci seçim bölgesinden koymuş, iyi etmiş... Seçilirse, önce CHP liderinden ya da yardımcısından destek görür de Meclis üyesi olursa, sanatta, edebiyatta, kültürde, barışta, insanlıkta ön almış bir kişi, Meclis’te yer alabilecek... Dürüstlük, aydınlık, kültür, halk sevgisi üstün gelirse, OLAYLAR VE GÖRÜŞLER deneyim ve bilgi birikimimi içinden geçtiğimiz bu zor dönemde ‘siyasetin doğru bilgiye, güvenilir uzman kadroya, dürüst, çalışkan kişilere’ ihtiyacı olduğu görüşünden hareketle üniversiteden çalışma arkadaşlarımın önerisiyle CHP’den milletvekili aday adayı olma isteğimi sizinle paylaşmak istiyorum. Siz çok iyi bilirsiniz ki, edebiyat, eğitim ve kültür, aslında bir barış eylemidir. Bu eylemin güçlendirilmesi, eğitim, edebiyat ve kültürün olduğu kadar siyasetin de amaçları arasındadır. Bir siyasetçiyle bir yazarı sorumlulukta birleştiren nedenlerin başında bu gelir. Siyasetçiyi yazara, yazarı siyaset adamına yaklaştıran ortak noktalardan ilki, sanırım her ikisinin de kafasında halkı için ‘daha güzel yarınlar, daha güzel Türkiye yaratmak’ ideali olmasıdır. Siyaseti zenginleşme aracı olarak kullananların ülkeyi düşürdükleri acı tablonun zaman yitirilmeksizin düzeltilmesi, Türkiye’nin çağdaşlıktan uzaklaştırılmasına izin verilmemesi, işsizliğe, yoksulluğa, hukuksuzluğa çare bulunması, bu gidişe seyirci kalınmaması gerekir. Bir olanak tanınırsa, bu göreve büyük katkılar sağlayacağıma yürekten inanıyorum. Ayrıca bu alanda ne yapılması gerekiyorsa, siz ve sizin gibi çok değerli arkadaşlarımla birlikte karar almaya, bu kararları uygulamaya hazırım. Cumhuriyetin temel ilkelerini ve hedeflerini paylaşan, ülkemizin iyi yetişmiş, dürüst ve konularında uzman kadrolarının görüşlerini de edinerek, sağlıklı bir çalışmanın seçkin örneklerini Ankara’ya taşımak, çözüm üretmekte etkili olmak istiyorum.” Sıra Dışı Bir Aday Adayı... Altınkaynak gibi insanlar, TBMM’de yer alabilir. Ama bu gidişle alabilir mi, alabilecek mi? Sayısız yapıtlarıyla aydın kamuoyunca tanınan Hikmet Altınkaynak’a başarılar dilerken, bana gönderdiği mektuptan bir parçayı da okurlarıma, dolayısıyla CHP’nin ilgili kişilerinin okumasına sunuyorum: “Edebiyat, eğitim, kültür alanlarında yılları kapsayan bir mam... Hiç kimse okumadı kitabı... Ama en çok şeyi bu kitap anlattı... Kimse okumadığı gibi, zaten kitabı gören de yok... Ama iyi kitap... Kimsenin okumadığı ve kimsenin görmediği kitabı üstelik herkes anladı da... Bir davetiyeyi üç kez okuyup genelde anlamayan bizim kuzen bile bunu okumadan, hatta görmeden “anladım” dedi... Ve anlattı... Dinledik... Ömründe hiç kitap okumamışlar, kitap okumayı aklından geçirmemişler, yaşamında eline kitap almamışlar, kitap yüzü görmemişler... Kitabın anlatmak istediğini anladılar... Bir: Demek ki İmam var... İki: İmamın ordusu var... Üç: İmamın ordusu devleti ele geçirdi... Kitabın bize anlattığına göre... (Görmüş, okumuş değilim...) İmamın istila planı başarılı oldu... Önce devletin en önemli kurumlarına yerleşildi... Sonra “mülkiyeyi, adliyeyi ele geçirinceye kadar sabırla” beklendi... “Kılcal damarlara girilinceye” kadar sessizce ilerlendi... “Zamanı gelince harekete” geçildi... Tüm bu istilaya karşı duranlar bir şekilde yok edildi... Kimisi korkutuldu, kimisi susturuldu, kimisi hapishanelere dolduruldu, kimisinin başına çoraplar örüldü, kimisi kendini vurdu, kimisi kahrından öldü... Ve devlet istila edildi... Öyle bir an geldi ki imamın ordusu; gazeteleri, matbaaları basarak, henüz yayımlanmamış kitapları dahi imha etmeye başladı... İmam başarmıştı... Kitap bunu anlatıyor... Anlamayan yok... Bizler sekiz senedir anlatamadık da... Okumadıkları, görmedikleri kitap anlattı anlaşılan... İmamın dönek yanaşmaları dahi, yüz karası bu kitap imha operasyonunu izleyince, ilk kez “bu olmaz...” diye yazdılar... Anlamışlar... Kitabın hepimize anlattığı en önemli şey ise: Koca Türkiye dizine vurup da bir şey yapamıyorsa... Artık çok geç... C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear