23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 28 MART 2011 PAZARTES 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, milletvekili aday adaylarının yaptığı toplantıda Şık’ın kitabına yapılanları ‘şeytan işi’ diye değerlendirdi: Gün 12 Eylül’den kötü TBMM ARAŞTIRMASI ‘AB ve NATO’da ordular küçülüyor’ TÜREY KÖSE ANKARA CHP bedelli askerlik önerisinin ardından “TSK’nin küçültülmesini” de gündemine alırken; TBMM Araştırma Servisi tarafından yapılan bir çalışma AB’de sadece 6, NATO’da ise 5 ülkede zorunlu askerlik uygulamasının devam ettiğini ve son 20 yılda NATO ülkelerinde orduların yaklaşık yüzde 40 oranında küçüldüğünü ortaya koydu. Çalışmada “Türkiye hariç” zorunlu askerliğin sürdüğü ülkelerde vicdani retçilere alternatif sivil hizmet seçenekleri sunulduğunun da altı çizildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının imha edilmesine ilişkin, “12 Eylül’den de ileri günleri yaşıyoruz. Ancak şeytanın aklına gelecek olaylar oluyor” dedi. Bedelli askerlik önerisiyle ilgili olarak da Kılıçdaroğlu, “Çocuklarımızı asker öldürme sanatı eğitimi mi vermeliyiz yoksa bilim, teknoloji, özgürlük mü” diye sordu. Kendilerine gelen “Ülkeyi kim savunacak?” eleştirilerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu, “CHP’nin temeli Kuvayi Milliye’dir, bir tehdit olsun her CHP’li nefer olur” dedi. Kılıçdaroğlu, milletvekili listelerinin ardından kavga istemediğini de vurguladı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, milletvekili aday adayları ile bir araya geldi. Binlerce kişinin katıldığı toplantıda adaylara, “Hazır mısınız?” başlıklı bir sunum da yapıldı. Toplantıya eski Genel Başkan Deniz Baykal, eski Genel Sekreter Önder Sav, Murat Karayalçın, İlhan Cihaner, Kadir Özbek, Sinan Aygün gibi isimler de katıldı. Yazılmamış Yazının Suçu... Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde Rodin’in ünlü “Düşünen Adam” heykeli vardır. (Elbette kopyası.) Tıp fakültesi öğrenciliğimiz sırasında staj yaparken biz de, bizden öncekiler gibi heykelin çevresinde toplanıp fotoğraf çektirmiştik. Neden o heykelin kopyasının “akıl ve ruh hastalıkları” hastanesinin bahçesine konduğunu sonradan düşünmüştüm. Acaba “düşünenin sonu budur” denmek mi isteniyordu? “Çok düşünmek akla ziyandır” denmek mi isteniyordu? Biz gençler Descartes’ın tuzağına mı düşüyorduk? Hani o “Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen düşünürün gösterdiği yanlış yoldan mı gidiyorduk? İlhan Selçuk, henüz “Düşünüyorum, Öyleyse Vurun” başlıklı ünlü yazısını yazmamıştı. Henüz “düşünmek suçtur” anasözümüzü öğrenmemiştik. Sonra bu özlü sözü bize, hapishaneye atarak öğrettiler. 12 Eylül rejiminin Barış Davası’nda sevgili arkadaşlarımızla birlikte “düşünmenin ne tehlikeli bir şey olduğunu” öğretmeye çalıştılar. Ne var ki bizde bu gibi şeyleri öğrenme yeteneği olmadığı için düşünmeyi sürdürdük. Ahmet Şık’ın “basılmamış kitabı” baskınlarla bulunup imha edildiği gün bunları düşündüm. Basılmamış kitap mı? Ama yazılmış ya? Yazılmamış kitap bile suç olabilir. Buna “suçu önleyici tedbir” deniyor, bilmiyor musunuz? Yazılmamış kitap. Söylenmemiş söz. Düşünülmemiş düşünce. Konuşulmamış konuşma. Buluşulmamış buluşma. Görüşülmemiş görüşme. Bunların hepsi de “suç” olabilir. Buna kim karar verecek? Elbette “yetkili merciler.” Kimdir onlar? Orası belli olmaz. Orası karışıktır. Kimler karar verme yetkisi taşıyorsa onlar karar verir. Peki, biz nasıl bilebiliriz? Biz önceden bilemeyiz. Bize “sen suçlusun” deyince bilmiş oluruz. Zaten birisine bir şeyi kırk kere söylersen o olur. Dene de gör. Kırk kere “sen hastasın” de, hastalanır. Kırk kere “sen aptalsın” de, aptallaşır. Kırk kere “sen suçlusun” de, suçlulaşır. İnsan tabiatı böyledir. Bak, bunu ne güzel uyguluyorlar, görmüyor musun? Sahiden görmüyorsun değil mi? Sen işsizsin, “işsizlik azaldı” diyorlar, seviniyorsun. Çarşıda pazarda feleğin şaşırıyor, “ekonomi çok iyi” diyorlar, rahatlıyorsun. “İleri demokrasi” diyorlar, öyle bakıyorsun, ne iyi. Libya’ya uçaklar gidiyor, “kardeşlerimiz” diyorlar, oh oh diyorsun. Kırk kere söylersen olur. İşte böyle. Zaten atalarımız ne demiş: “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” demiş. Yaşasın değil mi? Önüne geleni soksun isterse. Bana dokunmasın da. Benim anayasa için önerilerim var. İlk üç madde şöyle olmalı: Her Türk (Kürt de olabilir, Laz da, Tatar da, Pomak da...) suçlu doğar, suçlu yaşar, suçlu ölür. Her vatandaş kendisinin suçsuz olduğunu kanıtlarla ve tanıklarla ispat edinceye kadar suçlu sayılır. (Birinci madde bu.) Her vatandaş her an suçsuzluğunu kanıtlayan belgeleri yanında bulundurmakla mükelleftir. Bu belgeleri bulundurmayanlar suçlu sayılırlar. Bu belgeler de, düşünülmemiş düşünceleri, söylenmemiş sözleri, yazılmamış yazıları kanıtlamalıdır. (İkinci madde de budur.) Her vatandaş, boş zamanlarında, yaz tatillerinde, hafta sonlarında kendi isteğiyle hapis yatabilir. Hapiste yattığı bu süreler ilerde alacağı hapis cezasına mahsup edilir. Böyle gönüllü hapislikle yatacağı sürenin uzunluğuna göre işleyeceği suçları planladığı anlaşılırsa bu madde uygulanmaz. (Bu da 3. madde.) Bu önerilerimden murat, her vatandaşın daha doğduğu andan başlayarak nerede yaşadığının bilincinde olması, kendi yaşamını düzenleyebilmesidir. Bu maddelerin olmaması toplumda karışıklığa yol açmakta, vatandaşlar arasında “neymiş, suçu ne oluyormuş?” gibi tereddütlere neden olmaktadır ki bu da ülkemizin ileri demokrasisine gölge düşürebilir. Oysa Amerika’nın her yere “model ülke” olarak gösterdiği, Avrupalıların da “oh oh, ne iyi, yönetimi pek akıllı, halkı da pek itaatli, iyi ki ileri demokrasiye geçtiler” diye alkış tuttuğu ülkemiz artık parmakla gösterilecek bir duruma geldi. Bunun kıymetini bilelim. İkide bir “ne olacak bu memleketin hali?” diye kahırlanmayalım. Memleketin hali ortada. Kulluk, kulistanlık... ‘KAVGA, KARMAŞA STEM YORUM’ Listede adını göremeyince burukluk yaşayacaksın ama bunu bir kenara koyacağız. Ben bu yola baş koydum deyip mücadele edeceğiz. Listenin sonundaysan da mücadele edeceksin. Liste sonrasında kavga, kargaşa istemiyorum. Elbette tabanın sesini dinleyeceğiz. 81 ile gideceğiz. Cumartesi, pazartesi benim için takvim yok. Benim tek takvimim var, 12 Haziran. Yeni projelerimiz var. Onların ezberlerini bozacağım. Dilleri tutulur, milletin karşısında. Sadece dilleri değil akılları da tutulacak. Esnafa gidin: Acıları, dertleri olanların yanında olun. Kafasında bazı kalıplar olabilir. Esnaftan yeterli destek yok. Hâlâ kendisini bitiren partiye oy veriyor. Onlara asıl sosyal demokrat sizlersiniz deyin. Sabah dükkân açıyor, komşu siftah yapıyor mu onu da düşünüyor, vergi ödüyor, ülkenin kalkınmasına katkı sağlıyor. Sizden iyi sosyal demokrat mı olur deyin. Esnafa özür borcumuz varsa yapalım. Yanınızda broşür taşıyın. 1 kişiye bile ulaşsak yeter. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması sırasında bazı illerdeki ön seçime ilişkin laf atılması üzerine de “Bak arkadaşım, CHP terbiyesinde genel başkan konuşurken konuşulmaz. A’ya kontenjan, B’ye kontenjan bırakın... Tek hedef var, 12 Haziran” dedi. devrime hazırlanıyoruz’ “Değerli yol arkadaşlarım” sözleri ile konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, “Hedefimiz insanlık hedefi. Kalkın ayağa yürüyün, Türkiye yaşanılanları hak etmiyor hedefi. CHP bu ülkeye 3 devrim yaptı. 4. büyük devrime hazırlanıyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında verdiği mesajlar şöyle: Şeytanın aklına gelir: Demokrasi, özgürlük söylemleri adı altında baskı gören toplum var. Basılmamış kitap imha ediliyor. Siyasal iktidar “Ne yapalım, yargı kararı” diyor. 12 Eylül zulmü nedeniyle kimi suçluyoruz? O dönem karar veren yargıçları mı? O dönem kitapları toplayıp terör örgütlerinin suç unsurları olarak gösteren tabloları mı suçluyoruz? Hayır... Darbeyi yapanları suçluyoruz. Aynı tabloyu daha derinden yaşıyoruz. Aklı olanların aklına gelmeyecek, ancak şeytanın aklına gelebilecek bir şey. Düşünme, yazma, kitap matbaada basılmasın, gazete manşeti değiştir... Efendim biz yapmadık, ‘4. skerlik sadece 5 ülkede zorunlu TBMM Araştırma Merkezi tarafından son günlerde tartışma yaratan “zorunlu askerlik hizmeti” ile ilgili bir çalışma yapıldı. Çalışmada, “27 üyeli AB içinde sadece 6, 28 üyeli NATO’da sadece 5 ülkede zorunlu askerlik uygulamasına devam edilmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde görülen en belirgin değişim, orduların boyutlarındaki ciddi küçülmedir. 1990 yılı baz alındığında NATO üyesi ülkelerdeki toplam asker sayısı 2000 yılı itibarıyla yaklaşık yüzde 22, 2009 yılı itibarıyla yüzde 39 civarında azalmıştır. Türkiye hariç zorunlu askerlik uygulamasının devam ettiği ülkelerde vicdani nedenlerle silahlı askerlik hizmeti yapmak istemeyenler için askerlik süresi eşit veya daha uzun süreli sivil hizmet seçeneği bulunmaktadır” bilgilerine yer verildi. A yargı yaptı. Başbakan’ın adına Recep Tayyip Erdoğan diyorlar. Başbakansan bunları görmezlikten gelemezsin. En ağır eleştirileri yargıya yaptın, neden şimdi suskunsun. 2 bakanın kadar cesaretin olmadığı çıktı ortaya. Kâğıttan kaplan gibiler: Baskıcı rejimler kâğıttan kaplan gibi gidiyorlar. Oralarda yaşayan halk Türkiye’ye özlem duyuyor, bizimkiler de o rejimlere özlem duyuyorlar. Bu süreci hep beraber değiştireceğiz. Her biriniz ve hepimiz diyeceksiniz ki ben genel başkandan daha fazla çalışıyorum. Bunun için yola çıktık, çizmelerimi giydim bu nun için Anadolu’nun tozlu yollarında gezeceğim. Hiç kimseyi ötekileştirmeden etnik kimliğine, inancına bir şey söylemeden başımızın üzerinde taşıyacağız. AKP panikte: Çözüm önerilerimizle AKP paniğe kapıldı. Onlar paniğe kapıldıysa, korkuyorsa bilin ki doğru şeyler söylüyoruz. Resmi yoksul sayımız 12 milyon 715 bin. Bunu hiçbir aday unutmasın. Çözümü bulduk, aile sigortası. Kaynak bu ülkede var. Benim adım Kemal dedim. Yoksulluğun üzerine örttükleri şalı kaldırdık. Dokumuzda Kuvayı Milliye ruhu var: Askerlik sistemini de değiştireceğiz. Durumu iyi olan bedelli, durumu iyi olmayan bedelsiz olmak üzere kısa dönem askerlik yapacak. Zorunlu askerlik 6 aya inecek. Bu memleket savunulacak konuma gelirse hiç meraklanma Başbakan, o memleketi savunacaklar CHP’nin neferleridir. Hiç meraklanma CHP dokusunda, genlerinde Kuvayı Milliye ruhu yatar. Ordumuz daha profesyonel, daha güçlü, aktif konuma gelecek. Bütün duvarları yıkın: Bu mahalle oy vermiyor, gitmeyelim demeyeceksiniz. En az 5 kez gideceksiniz. Bütün duvarları yıkın. Duvar yapanlar AKP ve yandaşları. BAKAN SELMA AL YE KAVAF’TAN KOTA YORUMU: Kadınlar altın tepside sunum bekliyorlar Kavaf, “Milletvekilliği sıralamasında birinci gösterilen erkeklerin isteği hak olurken, kadınlarınki lütuf olmamalı. Kadınlar direkt milletvekili olmak istiyor. Kadınlar teşkilatları angarya iş olarak yorumluyor. Ben de oralardan geldiğim için çok iyi biliyorum, siyaset teşkilatlarda öğreniliyor” dedi. SEV L ARINAN ANKARA Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, 12 Haziran’daki seçimde kadın adaylara kota uygulanmasına ilişkin önerileri, “Siyaset teşkilatlarda öğreniliyor. Benim önerim, teşkilatta görev almaya talip olunsun. Ama kadınlar siyasetin kendilerine doğrudan altın tepside sunulmasını istiyor” diye değerlendirdi. Kavaf, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. 12 Haziran’daki genel seçimde sivil toplum örgütlerinin kadın adaylara kota uygulanmasına ilişkin talepleriyle ilgili olarak şu görüşleri dile getirdi: “Ben bu ifadeyi kullanmamaya özen gösteriyorum. Siyaset erkekler için bir alanmış da kadınlara yer açılmaya çalışılıyor gibi. Böyle bir şey yok. Erkekler orayı işgal ettiği için kadınlar talep etmek zorunda kalıyor. Siyaset de demokratik bir kurum. Kadınlar burada yer alabilir ve alma hakkına sahip. Ama yıllarca bu alan erkeklerin daha çok egemen olduğu bir yer oldu. Orada kurulmuş ilişkiler ağı var. Yani o ilişkiler ağını gevşetmek, onun içerisinde yer almak hiç kolay değil. Yasayla bu hak verilebilir fakat yıllardır o insanlar ilişkiler ağı oluşturdukları için kendi aralarında birbirini kolluyor. Onun için kadınların da o ilişkiler ağı içerisinde alan açabilmesi için adım atmalı.” eşkilatlarda görev almalılar’ Siyasetin teşkilatlarda yapılıp yaşanılarak öğrenilebildiğine dikkat çeken Kavaf, şunları söyledi: “Benim önerim, ne olursa olsun teşkilatta görev almaya talip olunsun. Teşkilatın içinde karar alma ve kongre süreçlerini yaşayanlar, sindirerek gelir ve bu noktada güçlü olurlar. Tutunma şansları da artar. Fakat diğer türlü olmaz. Temayül yoklamalarında kadınlara çok fazla oy verilmemiş olabilir. Ama bu belirleyici değil.” ‘T C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear