23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2011 CUMARTESİ 6 HABERLER Hayata Dönüş operasyonu davasında Yücel Sayman ve Metin Bakkalcı tanık olarak dinlendi ‘Süre bitti, bekleyemeyiz’ HÜLYA KESKİN Güle Güle Server Ağabey... Belleğim beni yanıltmıyorsa, Türkiye’ye kesin dönüş yaptığında yine bu sütunlarda yazdığım yazının başlığı “Server Ağabey Hoş Geldin”di… 2000 ya da 2001 olmalı. On yıl geçmeden bir veda yazısı yazmak için bilgisayarın başına geçeceğimi bilemezdim. Bilemezdim, çünkü aldığı onca yaraya, sağlığının o denli sarsılmasına karşın Server Tanilli’nin yalçın bir dağ gibi yiğit duruşu, başının omuzları üzerinde gururla yükselişi bir milim bozulmamıştı… Geçtiğimiz Kurban Bayramı günlerinden birinde, 8 Kasım Salı günü sevgili kız kardeşinin evinde ziyaretine gittiğimizde, tek sözcükle olsun konuşamıyordu… Ama aynı anlam ve duygu dolu, aynı sarsılmaz bir irade gücüyle ışıldayan, yakışıklı, güzel, gepgenç yüz yerli yerindeydi… Bu, her şeye karşın beklenmedik, apansız bir ölüm oldu… ??? Belleğimdeki ilk görüntüleri, tam da o alçakça, kalleşçe saldırıya uğrama öncesindeki günlerde, Göztepe’deki baba evimizdedir. Aralarındaki yirmiye yakın yaş farkına karşın, benden ve kardeşim, öğrencisi Namık’tan daha çok babamızla dosttular. İkisi de Doğu kökenli bu iki yurtsever insanı birleştiren, aynı coğrafyada yaşadıkları çocukluk ve gençlik anıları olmalı. Sözünü ettiğim ilk görüntüler ve izlenimler, coşkuyla konuşan, yağız çehreli, orta yaşlarının sonlarında olmasına karşın enerji dolu genç bir adamdır. Sonra o hain saldırı ve ardı sıra çorap söküğü gibi gelen olaylar… ??? Tedavi için gittiği Londra’dan ve sonra Leningrad’dan gönderdiği şiirler hepimiz için sürpriz olmuştu. “Sanat Emeği” dergisinin TemmuzEkim 1978, Şubat 1979, Şubat 1980 tarihli 5, 8, 12 ve 24. sayılarında yayımlanan bu şiirleri bir kitapta topladı mı, anımsamıyorum. Yazıya ara verdim ve “Sanat Emeği” ciltlerini çıkararak şiirleri bir bir, yıllar sonra bir kez daha okudum… Şu anda içimden geçenleri yazıya dökebilmem çok güç… Aşkla, tutkuyla, inançla, cesaretle çarpan bir yürek… Ve her şeye karşın, umutla… Yaşamakta olduğumuz günler bu umudu haklı çıkardı mı? Bu soruya verilebilecek herhangi bir yanıtın bence fazla bir önemi yok… Server Tanilli gibi insanların umutları bugünden yarına kırılacak türden değildir… İnsana bağlanmış olan umuttur bu… İnsanın yaratma gücüne, yaşamın bitmez tükenmez doğurganlığına bağlanmış olan umut… Böyle bir umudun tükenmesi, dünyada yaşamın sona ermiş olduğunu düşünmekle eşanlamlıdır. Böyle bir umut belki bir an incinir, puslanır, hüzünlenir, ama tükenmez… Bir bayrak yarışındaymışız gibi, gelecek kuşaklarla sürüp gider… ??? Gazetedeki törende söylediğim birkaç cümlede, kişiliğinin iki temel özelliğinin altını çizmek istedim. Biri, bilimi herkesin anlayabileceği bir dille dile getirebilmiş olma becerisidir… Öteki, akılla duyguyu, bilgiyle inancı birleştirebilme ustalığı… Aslında bunlara beceri ve ustalık da denemez. Bunlar Tanilli’yi Tanilli yapan kişilik özellikleriydi. Bilimsel sosyalizm ve yurtseverlik bu kişiliğin temeli ise, insana ve onun geleceğine olan inanç, bu temelin harcı, dokusuydu… Temmuz 1978’de Londra Stoke Mandeville Hastanesi’nde yazdığı “Mutlaka Bir Gün” adlı şiirindeki gibi…. “Günler büyük acılarla geçiyor, ama büyük umutlarla da. Ve diyebilirim ki hayatta, hiçbir zaman, böylesine umutlu olmadım gelecekten, bir kötürüm olmama rağmen. Ve işte şurada, dost ve düşman herkese ilan ederim ki, ayaklarımı bir savaşta kaybettim, yine bir savaşta kazanacağım. Ve mutlaka, ama mutlaka bir gün, karanlığın ve zulmün sığındığı son kaleyi fethe giden kitlelerin içinde olacağım.” ??? Paris’te, Yılmaz Güney’i son yolculuğuna uğurlarken, Père Lachaise mezarlığına akan kitlenin içindeydik… Mezarlıkta, Yılmaz toprağa indirilirken, tekerlekli sandalyesinde yaptığı konuşmanın sonunda, bir haykırışa dönüşerek birkaç kez yinelenen “Güle güle Yılmaz, güle güle kardeşim…” seslenişlerini unutamam… Şimdi çok benzer duygularla, “Güle güle Server ağabey” diye sesleniyorum… Güle güle, sevgili, büyük insan… Bilimi, sevgiyi, duyguyu, inancı, direnci, cesareti kişiliğinde birleştirebilmiş ender insan… Güle güle… Işığın, aydınlığın hep bizlerle olacak ve gelecek kuşakları aydınlatmayı sürdürecek… İnanıyorum buna… Aynen senin gibi… Güler ‘tacize’ uğradığını iddia etti Cezaevinde kötü muamele ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) eski Bitlis Şube Başkanı Sedat Güler’in tutuklu bulunduğu Van’dan deprem nedeniyle sevk edildiği Rize Cezaevi’ne girişinde “çırılçıplak soyularak tacize varacak biçimde arandığı” iddia edildi. SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, Ankara Adliyesi’nde konuyla ilgili basın açıklaması yaptıktan sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçeye göre, Sedat Güler, yürütülen bir soruşturma kapsamında 23 Ocak’ta tutuklanarak Van F Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Ancak Van’da 23 Ekim’de yaşanan deprem nedeniyle cezaevi hasar görünce, Sedat Güler’in de aralarında bulunduğu bir grup mahkum tedbir olarak 750 km. uzaklıktaki Rize L Tipi Cezaevi’ne nakledildi. Dilekçede, Rize Cezaevi’ne girişte yaşanan olay şöyle anlatıldı: “Rize L Tipi Cezaevi’ne giriş sırasında depremzede tutuklu ve hükümlüler çıplak aramaya tabi tutulmuştur. Sedat Güler direnmiş, ancak 6 görevli tarafından 15 dakika boyunca çıplak kalıncaya kadar soyulmuştur. Bu sırada birçok defa darp edilmiştir. Çıplak aramaya karşı direnen tutuklu ve hükümlüler, haklarında disiplin soruşturması açılacağı ve disiplin cezalarına çarptırılacağı şeklinde infaz koruma memurları tarafından tehdit edilmişlerdir.” Dilekçede, çıplak aramanın insanlık dışı, onur kırıcı bir muamele olduğunun evrensel olarak kabul edildiği anımsatıldı. Dilekçede, Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan uygulamaların TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu’nun 2008’deki raporunda yer aldığına dikkat çekildi. Hayata Dönüş operasyonu kapsamında yalnızca 39 erin yargılandığı davada dönemin İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman ve TTB İkinci Başkanı Metin Bakkalcı tanık olarak dinlendi. Eski İstanbul Barosu Başkanı Sayman, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün son görüşme için zaman istediklerinde kendilerine “Süre bitti, bekleyemeyiz” karşılığını verdiğini anlattı. Sayman, “Eğer ertesi gün görüşme olsaydı bir mutabakat olabilirdi. Bu çok büyük bir ihtimaldi” dedi. Operasyon sırasında cezaevinde bulunanlar ise sanıkları duruşmaya geldikleri takdirde teşhis edebileceklerini vurguladı. “Hayata Dönüş” operasyonlarının yapıldığı, 12 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği Bayrampaşa Cezaevi katliamıyla ilgili sadece 39 er hakkında açılan davaya Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Haklarında vareste tutulma kararı bulunan sanıkların hiçbirinin katılmadığı duruşmada, dönemin İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman ve TTB İkinci Başkanı Metin Bakkalcı tanık olarak dinlendi. Eski İstanbul Barosu Başkanı Sayman, tutuklu ve hükümlülerin temsilcileriyle açlık ve ölüm oruçlarının bitirilmesi için görüşmeler yaptıklarını anımsattı. TTB ve TMMOB’den temsilcilerin yanı sıra, Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve gazetecilerin de görüşmeler yapan heyet içerisinde yer aldığını söyleyen Sayman, “Görüşmelere karşın operasyon yapılacağını biliyorduk. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk aradı beni, son kez cezaevindeki temsilcilerle gö “Hayata Dönüş” operasyonlarının yapıldığı, 12 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği Bayrampaşa Cezaevi katliamıyla ilgili sadece 39 er hakkında dava açıldı. rüşmemizi istedi. ‘Açlık ve ölüm oruçlarına son verilsin yoksa operasyon yapacağız’ dedi. Saat 20.00’ye kadar süre verdi. Koğuş temsilcileriyle görüştük. Heyette olanların tümüyle görüşmek istediklerini belirttiler. Bakana durumu ilettik. Şehir dışındakilerin İstanbul’a gelip görüşmelere katılması için süre istedik. Ancak Adalet Bakanı, ‘Bekleyemeyiz’ karşılığını verdi. Eğer ertesi gün görüşme olsaydı bir mutabakat olabilirdi. Bu çok büyük bir ihtimaldi” diye konuştu. Dönemin TTB İkinci Başkanı Mustafa Bakkalcı da Ankara’ya giderek bakan ile görüştüklerini belirterek “Tecridin kabul edi lemez olduğunu söyledik. Bakan da bu görüşü önemli ölçüde kabul etmişti. Bir operasyon hazırlığının yapıldığını seziyorduk. Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, bir yıldır maketler üzerinde cezaevlerine nereden nasıl gireceklerinin tatbikini yaptıklarını televizyonlara açıklamıştı” dedi. EMİN GÖKDURNA: SANIKLARI TEŞHİS EDEBİLİRİM Bayrampaşa C11 Koğuşu’nda öldürülen Mahmut Murat Ördekçi’nin annesi Fatma Ördekçi ve ağabeyi Mehmet Ördekçi, tüm sanıklardan şikâyetçi olduklarını söyledi. Operasyon sırasında Bayrampaşa Cezaevi C11 Koğuşu’nda kalan Emin Gökdurna da siyasi tutuklu ve hükümlülerin temsilciliğini yaptığını belirterek cezaevlerinde bir gerginlik, bir direniş ve ayaklanmanın olmadığını belirtti. Gökdurna, havalandırmadan ateş açanların kar maskeli olduğunu, koridorda bulunan ve kendilerini teslim alanların ise yüzlerinin açık olduğunu, bu nedenle sanıkları gördüğü takdirde teşhis edebileceğini vurguladı. Müşteki Türker Kazak ise operasyon sırasında önce toz halinde kimyasal bir maddenin atıldığını, daha sonra su sıkıldığını, suyun kimyasal madde ile birleşmesinin ardından giysilerin değil, derinin yandığını, çoğu kişinin bu yüzden tanınmaz hale geldiğini, yüzlerinin lime lime olduğunu vurguladı. Avukatlar, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, Binbaşı Zeki Bingöl ve Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Fikret Ünalan’ın duruşmada dinlenmesini istedi. Mahkeme, Ferzan Çitici, ve Fikret Ünalan’ın duruşmada “tanık” olarak dinlenmesine karar verdi. KISA...KISA...KISA...KISA..KISA... DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Bitlis’in Tatvan ilçesinde çıkan çatışmada öldürülen terörist Asiye Gündüz’ün cenazesine katılıp PKK prapagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan Siirt’in Bağımsız Belediye Başkanı Selim Sadak 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gürbüz’ün anne ve babasını da 10 ay hapis cesazı verildi. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında, 1 kişi beraat ederken, Sadak, öldürülen Gündüz’ün anne ve babasının da aralarında bulunduğu 6 kişiye PKK propagandası yapmaktan 10’ar ay hapis cezası verildi. Sadak’ın avukatlarının kararı temyiz edecekleri bildirildi. 7. vicdani retçi de tutuklandı İstanbul Haber Servisi Kendisini “Türk milliyetçisi” olarak tanımlayan vicdani retçi Muhammet Serdar Delice dün Hasdal’daki 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi kararıyla tutuklanarak Kasımpaşa Askeri Cezaevi’ne gönderildi. Delice, Malatya’da askerliğini yaparken gördüklerinin “milliyetçilik ideolojisi ile bağdaşmadığını görüp” firar etti. Evli ve 2 çocuk babası olan, İstanbul’da İHD’de vicdani reddini açıklayan Delice, firar etmesi nedeniyle hakkındaki soruşturma kapsamında geçtiğimiz günlerde Gaziosmanpaşa’daki işyerinde gözaltına alındı. Delice ile birlikte Türkiye’de tutuklanan vicdani retçi sayısı 7 oldu. KOCAELİ (Cumhuriyet) İzmit’te füze kalkanına karşı eylem yapan öğrenciler 4. kez gözaltına alındı. Dünkü protestoda 18 öğrenci daha yaka paça gözaltına alındı. 4 gündür süren protestolarda 46 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. İzmit’te geçen salı günü Demokrasi Parkı’nda bir araya gelen Liseli DevGenç üyesi bir grup, füze kalkanını protesto edip parkta çadır kurmak isteyince polis 9 kişiyi yaka paça gözaltına aldı. Üniversiteli öğrencilerin de katılımıyla DevGenç üyeleri Acısu Parkı, Cumhuriyet Parkı ve Sabri Yalım Parkı’nda üç ayrı noktada aynı amaçla çadır kurmak istedi. Yine polisin müdahalesiyle karşılaşan gençlerden 18’i çember altına alındıktan sonra karga tulumba gözaltına alındı. Tabur komutanı Dirik ifade verdi VAN (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 4 yıl önce 12 askerin şehit olduğu, 17 askerin yaralandığı, 8 askerin de kaçırıldığı Dağlıca baskınında tabur komutanı olan Onur Dirik, ihmal iddialarıyla açılan soruşturmada Van Cumhuriyet Savcılığı’na dün ve önceki gün ifade verdi. Dağlıca baskınında yarbay rütbesindeyken daha sonra albay olan Onur Dirik, teröristlerin döşediği bir mayını eliyle imha etmesi için emir vererek bir üsteğmenin şehit olmasından sorumlu tutulmuş ve rütbeleri sökülmüştü. Dirik, üst rütbedeki komutanlara ağır ihmal suçlamalarında bulunmuştu. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear