23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2011 CUMARTESİ 14 Medeniyet Üniversitesi İptali İstenmeyen HP, hazirandan bu yana çıkarılan 17 kanun hükmünde kararnamenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. En son yaptığı başvurulardan biri de 653 sayılı bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun hükmünde kararname. Kararname, 22 maddeden oluşuyor. CHP, bunlardan yalnızca 7’sinin iptalini istemiş. İptalini istemediği maddelerden biri, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un ek 3. maddesi ile geçici 13. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesini yürürlükten kaldıran” hüküm. Kanun hükmünde kararnamenin yürürlükten kaldırdığı ek 3. madde şöyle: “İlk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri dışında, Kuranıkerim ve mealini öğrenmek, hafızlık yapmak ve dini bilgiler almak isteyenlerden ilköğretimi bitirenler için Diyanet İşleri Başkanlığı’nca bağlamışlardı. Şimdi de yeni bir devlet üniversitesi kurup oraya devrettiler. Üniversitenin adı İstanbul Medeniyet Üniversitesi. 11 fakülte, 2 yüksekokul ve 4 enstitüden oluşuyor. Üniversitenin içinde yer alan bir eğitim merkezine “Sabahattin Zaim” adı verilmiş. Sabahattin Zaim kim? Bir dönem İslam Kalkınma Bankası uzmanlığı yapmış olan Abdullah Gül’ün elinden tutan “hoca”sı. İlim Yayma Vakfı, İslami İlimler Araştırma Vakfı ve AKP’li yöneticileri de içinde barındıran Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucusu. İslam Kalkınma Bankası Yöneticilerini Seçme ve Değerlendirme Komitesi üyesi. Abdullah Gül’ün “Milli Kültür Vakfı” bursu ile İngiltere’ye eğitime gitmesini sağlayan kişi. Gelelim İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nin atamayla gelen kadrolarına... Abdullah Gül, rektörlüğe Prof. Dr. Hamit Okur’u getirmiş. Okur, Gül’ün memleketi Kayseri’deki Erciyes Üniversitesi’nden. Gül gibi, Okur da bir süre İngiltere’de eğitim görmüş, Leeds St. James Univercity Hospital Department of Pediatric Surgery’de çalışmış. İngiltere’de kurulmuş ve Britanya Denizaşırı Kalkınma Örgütü (BOND) üyesi olan “Yeryüzü Doktorları” adına Filistin’de El Halil şçilerin SSK Göztepe Hastanesi’ni “sağlıkta dönüşüm” İ bahanesiyle Sağlık Bakanlığı’na tasarlıyormuş. Medeniyet Üniversitesi’nin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gülfettin Çelik ise Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Ekonomik Araştırmalar Merkezi Müdür Yardımcılığı yapmış. Geçen yıl YÖK tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliği için ismi Abdullah Gül’e iletilen üç adaydan biri. Türbanla ilgili “üniversitelerde özgürlük” imza kampanyasına destek vermiş. İlim Yayma Cemiyeti’nin Gebze Şubesi’nin açılışında da sınıf esaslı modeli yok etmek gerektiğini belirterek “Daha adil bir model, ancak ve ancak bir İslam kardeşliğinin kabulü ile gelişebilir” demiş. Üniversitenin “faaliyetleri”ne gelince... Yine İngiltere’de kurulu Bilim, Teknoloji ve Medeniyet Vakfı Başkanı Prof. Salim T. S. el Hassani, geçen yaz üniversiteyi ziyaret etmiş. Üniversiteyi “Geçmişi aydınlatacak ve geleceği inşa edecek” bir okul olarak görme arzusunu dile getirmiş... Üniversite, gelecek nisanda “Uluslararası Gelibolu Sempozyumu”na hazırlanıyor. Sempozyum konuları arasında “Din adamlarının ve dini kuruluşların Çanakkale harbinde oynadıkları rol” de var. Gördüğünüz üzere İstanbul Medeniyet Üniversitesi, yeni model bir “ilim” yuvası olacak. C Kuran kursları açılır. Bu kurslardaki din eğitim ve öğretimi kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır. Ayrıca ilköğretimin 5’inci sınıfını bitirenler için tatillerde ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetim ve gözetiminde yaz Kuran kursları açılır. Kuran kurslarının açılış, eğitim öğretim ve denetimleri ile bu kurslarda okuyan öğrencilerin barındığı yurt veya pansiyonların açılış ve çalışmalarına dair hususlar yönetmelikle düzenlenir.” Bu maddenin, son kararnameyle kaldırılması sonucu ana okulundaki çocuklar bile Kuran kurslarına gidebilecekler. Dahası, Kuran kurslarının ve yurtlarının denetimine ilişkin yönetmelik bile düzenlenmeyecek! Öğrendiğimize göre, kararnamenin bu maddesinin Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusunda yer almamasını bizzat Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu istemiş. Vardır bir bildiği elbet... Atmaca Fren Tutmaz DUBAİ Çölde şahin avı seyretmeye gittik. Şahin, atmaca, doğan... Bunlar aynı familyanın kuşları. Çölde avlanmaya yarayan şahin, uzun yıllar Bedevilerin yiyecek sağlamalarında en büyük yardımcıları olmuş. Bugün ise Dubai’de kimsenin karın doyurmak için şahinle ava çıkmaya gereksinimi yok. Artık kimse çölde yaşamıyor. Çöl, birkaç turistik deveye emanet. Avustralyalı bir kuş terbiyecisi çölün ortasında şahinle gösteri yapıyor. Anlattığına göre şahinler fren tutmazmış, bir fırladı mı, avını yakalamadan geri dönmezmiş. ??? Hayat 40’ından sonra başlar derler... Bundan 40 yıl önce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) diye bir ülke yoktur. 1960’da bölgede nihayet petrol bulunur. Dubai’de ise petrolün fışkırma tarihi 1966. 40 yıl önce, 2 Aralık 1971’de İngilizlerden bağımsızlık elde edilir ve BAE doğar. 1991’de Körfez savaşında, BAE Amerikalıları destekler... 1996’da az sayıda seçilmiş kişinin Federal Ulusal Konsey’in yarısını seçtiği ilk seçimler yapılır. 40 yıl önce Dubaililerin doğal mekânı olan çöl, bugün lunaparkta bugy bugy’e biner gibi kumullarda ciple dolaşan turistlere, develere ve şahinlere kalmış. Ve bir de yıldızlar… Gece bastırdığında çölde yıldızları seyredeceksin. İşte Küçük Prens’in gökyüzü: “Benim yıldızım senin için yıldızlardan biri olacak. Öyle ki tüm yıldızları seyretmekten hoşlanacaksın...” ??? Dubai dünyanın en hızlı büyüyen kenti. 1985’te Dubai’ye inip kalkan uçaklardaki yolcu sayısı 3.8 milyonken bugün bu sayı 47.1 milyon. Üniversite sayısı 52. Bütün bu gelişme sırasında Dubai’nin kültürü değişmiş mi? Burun değdirerek selamlaşma, erkeğin kadınların önünden yürümesi değişmemiş. Arap İş Kulübü’nden Hamdan Mohammed’e göre çok eşlilik oranı yüzde 5’in altında, çünkü Kuran’a göre eşlere eşit davranmak gerek ve birden fazla hanım olunca örneğin birine ev alınca diğerlerine de aynısından vermek gerekiyor ve bu iş çok pahalıya geliyor! Daha dün çölde develerini bağladıkları “egal” denilen siyah ipi bugün “ghatra” dedikleri beyaz başörtüsünü tutturmak için tepelerine takıyorlar. Ve burada iş önce en yakın arkadaşlarla yapılır. Yine Dubai kültüründe önemli kişiler, önemli olduklarını herkese hatırlatmak için toplantılara geç giderler. Aynı bizimkiler gibi... Ama çoook zenginler. Dubai, tıpkı bir şahin ya da atmaca gibi freni olmayan bir kent. Kültür bir tutumsa, burada hâkim olan kültür işte bu. Dubai çölden gelen kültürünü devam ettiren bir kent. Ama ya uygarlık? Antropolog Thurnwald’ın tanımıyla “uygarlık bilim ve tekniğin birikimidir”. Dubai için soru şu: Parayı çektiğinde, kültürle uygarlığın buluşmasından geriye ne kalır? Aynı soruyu isterseniz kendimiz için de soralım. Dubai, “parayı bastırdın mı her şey olası” türü yapaylık duygusu yayan bir kent. 40 yıl önce burada çölden başka bir şey olmadığını hatırlamak insanı ürpertiyor. Petrol tükenince ya da önemini yitirince ne olur bilinmez. Dünya fren tutmayan bir şahin hızıyla dönüyor. Yarın kimin ne olacağı belirsiz. Aliya ve Ramallah hastanelerinde görevlendirilmiş. AKP’li Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun kuruluşuna öncülük ettiği Şuhut Vakfı’nın da kurucusu. Şuhut Vakfı’na, belediyeye ait 3 bin 313 metrekarelik bir arsa hibe edilmiş. Vakıf, bu arsa üzerinde “Kuran eğitimi yapılan ve hafız yetiştirilen bir tesis” kurmayı erver Tanilli bize çocukluk günlerini anlatmıştı. Gelişme, S serpilme döneminde bile insancı Tanilli kırmızı kurdele gibi yakasına iliştiren Tanilli, ömrü boyunca toplum uyanış önlüğünü giydiğine tanık olmuştuk. Bilimsel düşünceyi bir öğretmeni olarak eşitliğin simgesi o yalın önlüğü önce öğrencilerine, sonra da okurlarına giydirmeyi amaçlamıştı. Başardı da. Geride bilinçli görevdeşler bıraktı. 1003. Gün SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK zamanında haksızlığa uğramış kişi ve gruplara haklarının iade edilmesidir. Tarihte yapılan yeniden okumaların Dersim’le sınırlı kalmaması ve 20. yüzyılın başından itibaren yakın tarihin ayrıntılı olarak incelenip yeniden anlamlandırılması gerektiği ise atlanmaması gereken bir başka gerçektir. Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın Dersim’le ilgili yaptığı açıklamanın ardından BDP’den gelen ve Dersim’in araştırılmasını talep eden önerge AKP adına konuşan Mehmet Metiner’in, bu işin gelip geçici komisyonlar tarafından çözülemeyeceğine dair parti görüşünü beyan etmesiyle reddedildi. “Katliam” olarak değerlendirilen Dersim olaylarıyla ilgili dilenen özre rağmen Meclis’te konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına karşı çıkılması hem akılların karışmasına yol açmış, hem de önemli bir samimiyetsizlik göstergesi olmuştur. Gerçek anlamda temiz ve aydınlık bir toplumsal gelecek için geçmişle çekinmeden yüzleşmek, korkmadan özeleştiri yapmak zorunludur. behicak@yahoo.com.tr Silivri’de yatan Mustafa Balbay yargısız infazının bininci gününü de devirdi. Bugün 1003. gün. 1003 gündür kesinleşemeyen bir yargılamanın, aslında çoktan ağır cezaya dönüşmüş bir yargı sürecinin ibretlik emsali Mustafa Balbay. Neyle suçlandıklarını bilmeden yüzlerce gündür tutuklu kalan, ailesinden, büyümekte olan çocuklarından ayrı bırakılan, tek kişilik hücrelerde kesinleşmemiş yargılarının kesinleşen cezalarını çeken onca insandan biri. Demokrasiyle, insan haklarıyla bağdaşmayan bu isyan ettirici tablonun halen seyrediliyor olması çok vahim. Tutukluluğa bu derece kolay karar veren, haklarında kesin hüküm bulunmayan insanların davalarının aylarca, yıllarca tutuklu olarak devam ettiği bir hukuk sistemi er ya da geç bütün toplumun canını yakmaya başlar. Buna bağlı olarak iç hukuk sisteminde adaleti bulamadığına inanıp da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuranların sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. Bir toplumun adalet sistemi o toplumun bel kemiğidir, ona olan inanç yok edilirse ayakta durmak imkânsız hale gelir. 1938’de Dersim’de yaşanan dram, insanlık sınırını aşıp bir insanlık suçuna dönüşmüş; bölgede kitlesel düzeyde katliama varan bir vahşet vuku bulmuştur. Olayların canlı tanıkları hâlâ aramızdadır. “Dersim dört dağ içinde, gülü var bağ içinde... Ne oldu ağlama ne oldu” diye yakılan ağıtların adresi Dersim, OsmanlıTürk tarihinin acılı ve kara bir sayfasıdır. Bu sayfayı biraz olsun ışığa kavuşturmak için zulüm gören, onca acıyı çeken insanlardan özür dilemek, yapılanları geri almak imkânsız olsa da hatanın elden geldiğince telafisini yapmak tarihi bir utançtan çıkmak için gereklidir. Bu noktada gözden kaçırmamamız gereken durum, olayların, ancak meydana geldikleri zamanın koşulları içinde değerlendirildiklerinde adaletli bir yargılamanın nesneleri olabilecekleridir. 1930’ların Dersim meselesini bugünün sınırları içinde yargılayıp infaz etmeye kalkarsak objektif ve adil bir yaklaşımdan uzaklaşmış oluruz. Önemli olan bugün tarihin doğru ve objektif gözlüklerle okunması ve ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 anilli’nin Mirası: Özgür Düşüncesi Yakın tarihin özgür düşünce ortamının simge isimlerinden, Uygarlık İşçisi Server Tanilli 80 yıllık aydınlanma, bilgelik, bilimsellik serüveninin ardından 80 yaşında yaşamını kaybetti. Aslında kaybetti yanlış ifade olur, “devretti” demeliyiz. Dolu dolu ve apaydınlık yaşanan bir ömür, tarihe açılan yepyeni düşünce pencereleri, insan hakları savunuculuğu, onca yazdıkları ve konuştukları aracılığıyla yetiştirdiği öğrencilerine, insanlarına aktarıldı. 7 Nisan 1978’de, evine 150 metre kala uğradığı saldırıda 5 hain kurşunun hedefi olmuştu Tanilli. Kurşunların çıktığı silahı tutan eller o tarihten bu yana meçhul olarak kaldı. Ancak göğsüne isabet eden kurşun onu öldürmeye yetmedi; felç bıraktı. Bu tarihten sonra tekerlekli sandalyede sürdürdüğü hayatından, fikirlerinden, düşüncelerinden yılmadan bize aydınlık saçmaya devam etti. Bu bilge, kültür dolu, esprili yakın tarih filozofuna o hiç korkmadığı ölüm karşısında Allah’tan rahmet; yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır, onun yolundan gitmeyi seçenlere ise aydınlık bir yaşam diliyorum. sadik.celik.gorus@gmail.com T Dersim HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Akdeniz 1 Bölgesi’nde, yurdumuzun 2 en önemli raf 3 ting merkezle 4 rinden biri 5 olan akarsu. 2/ Radon ele 6 mentinin sim 7 gesi... Yatak 8 doldurmaya yarayan yün, 9 pamuk, kıtık gibi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 şeyler. 3/ Gücü bir 1 P A T O L O J İ işe yetmez olan... 2 İ R EM L U L U Bir resmi, sulandı 3 N A R K A B İ R rılmış renklerle bo4O K A R İ N A A yama ya da gölgele5K AMA R A A L me biçimi. 4/ Güney 6 L İ T İ K A T Anadolu’ya özgü, K A Y üzerine köpük helva 7 A S A L 8 E S İ N M O R A konulan cevizli bir hamur tatlısı. 5/ Dört 9 K İ N D İ R İ Ğ Halife’nin sonuncusu... Öğütülmüş tahıl... Duman lekesi. 6/ Argoda peşin paraya verilen ad... Tavlada elinde kırık pulu bulunan oyuncunun attığı elverişsiz zar. 7/ Fırsat. 8/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 9/ Şeker ve limonla içilen sıcak su... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Endonezya’da, tarihin en büyük püskürmesine (1883) sahne olan etkin yanardağ. 2/ Bir şeyin başka bir şeyden daha önemli kabul edilmesi. 3/ İri ve siyah taneli sofralık bir üzüm cinsi. 4/ Bir ilimiz... Halk şairi. 5/ “ derdim var birbirinden seçilmez / Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm” (Karacaoğlan)... Bir gösterme sıfatı. 6/ İstanbul’un Çatalca ilçesinde, “yaban hayatı koruma alanı” kapsamına alınan ormanlık bir bölge ve koy. 7/ Kastamonu’nun bir ilçesi... Kedi ya da köpek yavrusu. 8/ Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm... İsrail’in plaka imi... Bir nota. 9/ Yaşar Kemal’in, “Yağmurcuk Kuşu”, “Kale Kapısı” ve “Kanın Sesi” adlı yapıtlarından oluşan roman üçlüsü. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear