23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 KASIM 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 ürünleri ve türevlerinden alınan vergiler Van Erçiş depremi bizleri bir kez ile yüksek oranda Katma Değer Vergisi daha acı bir bilanço ile karşı karşıya uygulanan lüks tüketim malzemelerinden bıraktı. Ölü ve yaralılar bir yanda, alınan vergilerden oluşuyor. birlikteliğin, dayanışmanın örnekleri ise gönlümüzü az da olsa ferahlattı. Sonuçta; 1999 depreminin yaraları Devletin rolü ve deprem vergisi sarıldıktan sonra sözü edilen vergilerin harcamaları üzerine gelişen tartışmalar depreme yönelik bir misyonu kalmamış, ise sürüyor. Aslında konu göründüğü Sayın Maliye Bakanımızın ifade ettiği gibi kadar karmaşık değil. yol, su, elektrik, eğitim ve sağlık Vergilerin akıbetinin sorulduğu Maliye harcamalarının finansmanında Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, bu kullanılmıştır. Hatta bu vergiler, kamu vergilerin yol, su, elektrik, eğitim ve borçlarının faizlerini ödemek amacıyla sağlık harcamalarında kullanıldığını, yani, da kullanılmıştır. Şu bir gerçektir ki; bu kamu harcamalarının finansmanında bütçe uygulamasının da doğal bir tarihinde, yani bugünkü mevcut iktidarın kullanıldığını ifade etti. Muhalefet partilerinden sonucudur. Vergiler bütçeye gelir kaydedilir ve döneminde uygulama süreleri bir yıl uzatıldı. de bu açıklamaya itiraz geldi. bütçede yer alan giderlerin tamamı bu gelirler 2003 yılının sonunda ise Özel İşlem Vergisi Peki, nedir bu deprem vergileri? Ne için ile finanse edilir. uygulamadan kalktı. Ancak Özel İletişim getirildi, ne zaman kalıcı hale geldi? Kısaca Bu noktada önerimiz ise depremin yaralarını Vergisi 2 Ocak 2004 tarihinde yeni bir kanunla özetleyelim. sarmak amacıyla getirilen vergilerin bir fonda düzenlenerek kalıcı hale getirildi. Buna göre Bu vergileri getiren kanunun tam ismi şöyle: toplanması ve başımıza gelen felaketlerin telefon kullanan ve telefon abonesi olan “4481 sayılı 7/8/1999 ve 12/11/1999 herkes, aboneliğinin başında, ÖİV ödüyor. Yeni onarılmasında kullanımının sağlanması olabilir. Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Bu fonu finanse etmek amacıyla Özel İletişim aboneler için ödenecek vergi her yıl başında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik yeniden değerleme oranında arttırılıyor. 2011 Vergileri kullanılabilir. Böylece felaketlere hızlı Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı yılında 34 lira olan bu tutar; 2012 yılında yüzde kaynak bulunabilir ve depremle yaşamaya Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi hazır hale gelebiliriz. 10 civarında artarak 38 liraya yükselecek. Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Görüldüğü gibi deprem vergilerinden sadece Kanun.” açak sigaraya dikkat! ÖİV kalıcı hale gelmiş durumda. Kamuoyunda İlgili kanun ile bir defaya mahsus olmak ÖTV’nin de deprem vergisi olduğu ve kalıcı Tütün ve Tütün Mamulleri Kaçakçılığı ile üzere, Ek Gelir, Ek Kurumlar, Ek Emlak ve Ek hale geldiği şeklinde yanlış bir algı var. Oysa Mücadele Eylem Planı kamuoyu ile paylaşıldı. Motorlu Taşıtlar vergileri getirildi. Ayrıca ÖTV, Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları Eylem planını uygulamada Gelir İdaresi 31.12.2002 tarihine kadar uygulanmak üzere sonucunda 2002 yılında uygulanmaya Başkanlığı koordinatör kuruluş tayin edildi. Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi adı altında başlayan bir vergi. Bu vergi, daha önce Son ÖTV zamlarıyla sigaranın üzerindeki iki yeni vergi uygulamaya girdi. Bu vergiler de Akaryakıt Tüketim Vergisi uygulanan petrol vergi yükü artmıştı. kamuoyunda, kısaca, “deprem Ülkemizde sigara paket vergileri” olarak ifade edildi. fiyatı ortalama 3 dolar iken Kanunun genel gerekçesinde, AB üyesi olmayan sınır kamunun finansman ihtiyacı komşularımızda bu rakam 1 vurgulanmış, bu vergiler ile bir dolar düzeyinde. yandan depremzedelerin yaralarının İşte bir önerimiz de bu sarılacağı, diğer yandan ekonomide noktada! Bir tüketim SSK’de n emekli bekâr kız, yeni yapısal sorunlar yaratılmadan bir malzemesinin üzerinde vergi SSK’li emekli babası ölünce süredir uygulanan ekonomik istikrar onun yükü fazlaysa “kaçak” maaşın ı alabilir mi? programının devamının sağlanacağı için malicokaçınılmaz olur. Kaçağın Seher Özkan Sorularınız öngörülmüştür. zum ? ismmmo.org.tr sonuçları ise dramatik adresine mail atabilirYani ortada, yukarıda ifade edilen Aynı kurumdan emekli oluyor. Alkollü içkide siniz. Tüm sorular iki temel amaç vardır. olunduğu için, emekli bekâr kız eposta ile tek tek yaşanan ölümlü olayları Getirilen vergilerin önemli bir çocuğunun bu hakkı yoktur. cevaplanacaktır. anımsayınız. Umarız aynı bölümü bir defa uygulandıktan sonra kötü sonuçlar kaçak kaldırılırken, Özel İşlem ve Özel sigarada da yaşanmaz. İletişim vergilerinin ise 9 Ocak 2003 Doğuştan Özürlüler Malulen Emekli Olamaz Özürlü sigortalılara erken emeklilik hakkı veren uygulamalardan birisi de malulen emeklilik. Malulen emeklilikte aranan şartların gerçekleşmesi halinde yaş koşuluna bakılmadan emekli olunabilir. Sigortalının, sağlık kurulu tarafından çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60’ını kaybettiği tespit edilirse malul sayılıyor. Sigortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi için yukarıdaki tespitin dışında sigortalının; en az on yıl sigortalı olması, toplamda 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için de salt 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gerekiyor. Bütün bu işlemlerde malullük aylığı için öncelikle sigortalının maluliyet durumunun tespit edilmesi şart. Sevk talebi tarihinde sigortalılığını sonlandırması şartı aranmıyor. SSK’li sigortalılarından 2008’in ekim ayı başından sonra malul olduğuna karar verilenlere toplam olarak 1800 gün veya 5 yıldan beri sigortalı bulunup sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün prim ödemeleri halinde malullük sigortası aylığı bağlanıyor. Deprem Vergileri Polemiği Tıkır Tıkır... Hürriyet refikimiz “Türkiye’nin 10 etkili ismi”ni seçmiş. Listenin tepesinde elbette Tayyip Erdoğan var! Lütfen, “Öteki 9’a ne gerek vardı?” falan demeyelim... Listeye göz atalım: Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Yaşar Kemal, Ümit Boyner, Aziz Yıldırım, Nuri Bilge Ceylan, Abdullah Öcalan. ??? “En etkili 10” listesi son derece gerçekçi: 4 Kuvvet denilen Medyadan bir Allah’ın kulu yok!” Demek ki medyanın hiç etkisinin kalmadığını Amiral Gemisi de kabul ediyor!. ??? Çoğu kimse için “malumu ilam...” Ama Fethullah Gülen’in, Başbakan’dan sonra, Türkiye’nin en etkili ismi ilan edilmesi çok önemli. Başbakan’ın liste başı olması çok doğal; “ülkede icranın başı o!” Ya Cumhurbaşkanı?.. Devletin ve cumhurun başı, orduların başkomutanı o.. Ama geriye atılmış... Demek ki, gazeteye göre... “Devlet katı”nda, “halk arasında”, “askeri kanatta” Gülen faktörü Sayın Cumhurbaşkanımızın konumundan çok daha muhkem!.. ??? Yine de siyasal magazin habercilik aşkına, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na yapılan bu haksızlık ve densizliği, bir kenara not etmek gerek! ??? Aslında bu liste kesilip ayna kenarına yapıştırmalık. Örneğin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 4. sıraya konulmuş. Haberlerine yer verilme sıklığı olsa, CHP liderinin listeye bile girmesi zordu... Onu, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun arkasına koymak belli ki, biraz teselli mükafatı, biraz da medyada hâlâ demokrasi olduğunu gösterme çabasından... ??? Apo “en etkinler” listesine dahil olmasaydı listenin boynu bükük kalırdı. Hem bunca kan akıtsın, hem de listeye giremesin. Hele de tam yeni anayasa hazırlığı sürecinde, böyle bir ihmal “barışı baltalamak” olurdu!.. Listeye girme şartı olarak belli ki, içeride ve dışarıda olma ölçüsü de dikkate alınmış. Öcalan ve Aziz Yıldırım içeride... Gülen dışarıda. Ama Allah arttırsın, etkileri yerinde! ??? “Türkiye’nin en etkili isimleri” listesi umarız, TBMM Yeni Anayasa Hazırlığı Komisyonu’nda da dikkate alınacaktır. Hiç değilse “kırmızı çizgi” bu liste olmalıdır!.. Anamuhalefet lideri değilse bile, Gülen ve Apo’nun etkinlik dereceleri yeni anayasa taslağına mutlaka yansıtılmalıdır. Oslo’daki görüşme trafiğinin Yüce Meclis çatısı altına taşınması bakımından da bu zorunludur... Yalnız, bu süreçte tarafların, birbirlerine özenli, dikkatli, saygılı davranmaları da şarttır. Örneğin ve zinhar, “bebek katili”, “terörist başı” türü söylemlerden uzak durmak, hatta arada bir sehven de olsa, Apo’ya “sayın” veya “gerilla önderi” falan demek barışa büyük katkı sağlayacaktır. Mehmetçik’e ana sütü gibi helal gördüğümüz şehitlik payesinin, “dağlarda ölen öteki gençler”e de “reva görülmesi” gerektiğini de konuşmak zamanıdır... Nihayetinde onlar da bir “vatan” için savaşıyor! ??? Keşke, bir güzellik yapılıp GS’li Öcalan’a, FB’li Aziz Yıldırım’ın üstünde bir yer verebilseydi! ??? Özetle, Hürriyet refikimiz, Sayın Apo’yu, Sayın Başbakan’la aynı listeye almakla hem siyasal magazincilik, hem de Özerk Cumhuriyet Anayasacılığı bakımından çok önemli bir çığır açmış, maksat hasıl olmuş... Ve sonuçta, Türkiye’nin en etkili isimleri Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan parantezine alınmıştır. ??? Bundan sonraki süreç, Anayasa Hazırlık Komisyonu’nda artık aç parantez/kapa parantez biçiminde işleyecektir. K EMEKLİ BEKÂR KIZA, VEFAT EDEN BABANIN MAAŞI BAĞLANIR MI? ‘Acı’ya ‘TuzBiber’ Ekmek!.. MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr m.velidedeoglu@hotmail.com C MY B C MY B Cumhuriyet’in “28 Ekim” tarihli sayısında Ankara Bürosu’nun bir haberi vardı; hemen hemen aynı başlıkla. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, Van “depremi”yle ve yaşamlarını yitiren yurttaşlarımızla ilgili olarak yaptığı konuşmadan bir “alıntı”ydı bu haber. Başkan, bu tür afetlerin “sınanmak için olduğu” düşünüldüğünde, diyerek depremin Tanrı tarafından “insanları sınamak için” yapıldığını dolanarak ortaya koyuyordu. Ardından da, “depremi yaşayan insanların bu imtihanı verdiklerini”, şimdi “imtihan sırasının geride kalanlarda olduğunu” söyleyerek bir bakıma “tehdit” kokan bir uyarıda bulunmasını, kendi de bir din bilgini (teolog) olan Prof. Dr. M. Görmez’den insan beklemiyor doğrusu. Başkan M. Görmez bu konuşmasını (söylemini) “sekizinci, dokuzuncu” yüzyılların Müslümanlarına yapsaydı, karşısına dikilen pek çok “mümin” olurdu. Çünkü bu dönemlerin; İslamı “akıl süzgeci”nden geçirerek anlamaya çalışan, dolaysiyle de Tanrı’nın bu “tür” (olumsuz) algılanmasına karşı çıkan bir akımın, görüşün yandaşları, Başkan Görmez’i, “bin bir” soruyla kıskaca alıp kendisini güç durumda bırakırlardı sanırım. Dahası bu insanlar başlarını kaldırıp da, “21. yy”daki bizlerin bunu yapmadığımızı, “susup” kabullendiğimizi görseler şaşırıp kalacakları da yadsınamaz. Hele Diyanet İşleri Başkanı’nın depremi, “fay hatları”na, “doğa olayları”na bağlamanın, böyle “ izah ” etmenin “mümkün” olmadığını bildirerek “doğa yasaları”nı elinin tersiyle itmesini; İslamın “12. yy”daki en ünlü düşünürü “İbni Rüşt” ve yandaşları duysaydılar ne derlerdi acaba? Sanırım büyük bir tepki gösterirlerdi. Çünkü İbn Rüşt’ün “Adetullah” dediği “doğa yasaları” ile “âlemin kendi kendini yönettiğinden” söz ettiği; bu işleyişi, başında “genel vali” bulunan bir ülke yönetimine benzeterek ortaya koyduğu bilinir (1). Öte yanda “Diyanet”, Ziya Gökalp’in “Şeyhülislamlık” yerine kullanılması için bulup önerdiği bir terimdir. (2) Gökalp,“Diyanet”in temel görevinin de “İslam dini ve uygarlığını çağdaş ‘bilimler’in ışığında incelemek, değerlendirmek olduğu” görüşündedir. Daha önce de, ‘Şeyhülislamlık’ kurumunun, yetki alanının ve işlevlerinin daraltılması gerekliliği, 2. Mahmut (18081839) ta rafından kesin bir tutumla ortaya konmuştu. Sultan, çağın gelişimine her yönden ters düşen istekleri içeren Şeyhülislam muhtırasını, devletin ileri gelenleri önünde, “Divan”da “yırtıp” atmıştı. Ne var ki, bu kurum çok kısa bir süre sonra ortamın elverişliliğinden de yararlanıp geleceği bakımından önemli gördüğü alana, “eğitim”e iyice sokularak başını kaldırıp dirilir ve “medrese”yi “üniversite” (!) yapacak bir atılıma geçer (1909). Böylece, Maarif’e (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlı “Darülfünun” (üniversite) yanında, bir de “Şeyhülislamlığa” bağlı bir “üniversite” oluşturulur ki, bu da eğitimde bir başka “ikilik” demekti. Gerçi ‘tıp’ dışında burada da felsefe, matematik, fizik, tabiat, tarih, lisan eğitimi de yapılacaktır; tıpkı bugün “Diyanet”in 29 Mayıs Üniversitesi’nde olduğu gibi... Ne ki, Şeyhülislamlık’ın bu atılımına; kısacası “eğitim”i kullanarak “yetki”sini ve “yetke”sini (otorite) bu boyutta genişletmesine kuşkusuz “Cumhuriyet” yönetiminin katlanması beklenemezdi. Nitekim “1924” yılında, “Üç Devrim Yasası” ile eğitim bütünüyle “Diyanet”in elinden alındı. Ve “Cumhuriyet”in, “1923 Devrimi”nin ne “denli” haklı olduğu da “87” yıl sonra günümüzde de bir kez dahakanıtlandı; “Diyanet”in başının, İslamın kuruluş, yayılış yıllarında bile “var”lığından söz edilen “doğa yasaları”nı “yok” saymasıyla... Peki, buna karşı toplumdan bir kıpırdama gelmemesi bir yana “bilim kurumu”ndan, “üniversite”den ya da bir “bilim insanı”ndan, ses getirecek herhangi bir “kınama” geldi mi? Bu “kafa yapısı”nda olduğu bilinen Diyanet’in, “üniversite” kurmasına buralardan bir “karşı koyuş” geldi mi ki hiç çekince duymadan açıklanan bu “çağdışı” görüşe bir “kınama”da bulunsunlar... Başkan M. Görmez’in; depremde canlarından olanları; yetim ve öksüz kalan çocukları; evibarkı yıkılıp, kışkıyamette dışarıda kalanları; Tanrı’nın “sınamasından geçirilenler” olarak görüp değerlendirmesi; Diyanet’in AKP hükümetinin bu konuda da yetersizliğini örtme çabası dışında “Şeyhülislamlığa” doğru gidişinin bir “gösterge”sini oluşturmuyor mu? Hem de 2. Mahmut döneminden öncesine... 1) S. Uludağ, Felsefe Din İlişkileri İbn Rüşd; Dergâh Yayını, 1985 2) N. Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Bilgi Yayın, 1975 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com 1/ Kum fırtınala 1 rını engellemekte kullanılan bir tür 2 çalı. 2/ Yara ya 3 da çıban nedeniy 4 le vücudun her5 hangi bir yerinde oluşan şişkinlik... 6 Derin. 3/ Özbe 7 kistan’ın plaka 8 imi... İskambil kâğıtlarıyla oynanan 9 bir tür kumar. 4/ Mate 1 2 3 4 5 6 7 8 9 matiğin bir dalı... Bir 1 L İ P OG R AM tür börülce. 5/ Dinsel 2 A D A N A Y A T bayramlardan bir önce 3 N İ L Y İ V R ki gün. 6/ Metal, ağaç, 4GO A T M A C A taş üzerine elle yazı ya 5 I T I R K Z N da şekil oyma... Bir noS A N A E S ta... Aldatma işi, hile. 7/ 6 R Tespihlerin baş tarafına 7 T A K S O N O M İ J E T geçirilen uzunca parça... 8 M A T E 9 Ç A T A L B E L Hakkâri yöresinde yetişen ve yemeği yapılan, maydanoza benzer bir ot. 8/ Para birimimiz... Bez dokuma tezgâhı. 9/ “Aptal, bön, budala” anlamında argo sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Acıkarpuz” da denilen sürüngen gövdeli bir bitki. 2/ Hamur topağı... Hatay ilinde bir ova. 3/ Eli işe yatkın, becerikli... Kuran’da bir sure. 4/ Zor kullanma, zorla yaptırma... Tahıl, kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi. 5/ Önemli bir günün ya da olayın öncesi. 6/ Toprak... Arap abecesinde bir harf... Bir renk. 7/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık... Telefon sözü. 8/ Yunan halk müziğinde kullanılan yaylı bir çalgı... Aygıtlar, aletler. 9/ İspermeçet balinası.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear