23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 KASIM 2011 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Sorumsuz siyasetin böylesi tahsille mümkün! Bu nedenle 15 maddeli bir not sunmak gerekiyor: 1 Kılıçdaroğlu, Tuncelili. Başbakan’ın bunu her bahaneyle niye vurguladığını dünya biliyor. Dersim’i, yeni adıyla anmak kendisine yeterli siyasal çıkar sağlamıyorsa, tek maddelik bir yasayla niye bu değiştirilmiyor? 2 Bir ülkenin başbakanının illeri resmi adıyla anması devlet adamlığı gereğidir. 3 Başbakan, “CHP katliamla hesaplaşsın!” dedikten sonra, PKK’ye, ayrılıkçılara, Ermeni diyasporasına bile geriye bir laf kalmıyor... 4“Milli Şef’le de hesaplaşın!” diyor! “İsmet İnönü”ye işaret ediyor. Ama asıl muradı “Ebedi Şef”, yani Atatürk. Zaten AKP’nin yüzüp yüzüp sonuna geldiği tek hedef devletimizin kurucusu... 5 Başbakan’ın niyeti “Dersim’den siyasal avanta”... Faturayı da CHP ve Kılıçdaroğlu üzerinden Atatürk’e kesmek. 6 Oysa trajik Dersim olayları bir parti “operasyonu” değil, bir devlet 11 Başbakan yetmezmiş yardımcısı Bülent Arınç On Beş Derste Dersim gibi da “katliama körükle” gidiyor: ve hükümet icraatıdır! Dersim’e yapılan üç askeri harekâtın üçünün kararı da devlet ve hükümette alınmıştır. Tıpkı Kıbrıs Barış Harekâtı’nın CHP ve MSP genel merkezlerinde değil hükümette alınmış olması gibi... 7 Bu üç harekâtın ikisinde Başbakan Celal “Sabiha Gökçen’in de bulunduğu uçaklardan atılan bombalarla fareler gibi öldürüldüler. Atatürk hayattadır!” 12 Uçaklardaki pilotun ismi neden gerekli ki saflık edilmesin! Pilot Atatürk’ün manevi kızı. Amaç, kızını dövmeyen ‘Baba’yı dövmek!! 13 Ders notlarını uzatmaya gerek yok. Asıl dertleri 3 dönemdir AKP’nin Tunceli’den oy alamaması! Türkiye’de yüzde 50’yi buldular, burada yüzde 15’te çakılıp kaldılar. 14 Kamer Genç’e dellenmeleri ve şimdi de Hüseyin Aygün’e mal bulmuş Mağribi gibi sarılmaları bu yüzden! 15 Başbakan şunun yanıtını versin yeter: “CHP’nin kurucuları Atatürk ve İnönü el ele verip Dersim’de katliam yaptıysa, bu Tuncelililer ve Alevi yurttaşlarımız oylarını neden hep CHP’ye veriyorlar? Dersim katliam mı, soykırım mı, şekavetin bastırılması mı, asimetrik güç kullanımı mı? Yanıtı arşivlerde!, Başbakan inatla CHP’yi gösteriyor. Oysa arşivler Başbakanlık’ta, Genelkurmay’da... CHP Genel Merkezi’nin olayla ilgisi yok. Zaten arşivi de 12 Eylül 1980’de SEKA’da hamur oldu. Başbakan’a Dersim İçin Ders Notları “Devlette devamlılık esastır!” Bu, anayasalara koymaya bile gerek duyulmayan en temel devletler hukuku kuralıdır. “Devlette devamlılık” gereği genç Türkiye Cumuriyeti yönetimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarını bile üstlenmiştir... Başbakan ise selefi olduğu geçmiş iktidarlar dönemini “partiler arası bir çekişmeye” kurban ediyor. Ana muhalefeti sıkıştırmak söz konusu olunca gözü kararıyor. Hele işin ucu din mezhep konusuna uzatılabiliyorsa gözü bir şey görmüyor. Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Zaman gazetesine verdiği demeci futbolcu güdüsüyle çok değerli bir pas olarak görüyor. (YERİ GELMİŞKEN BİR NOT: Sayın Aygün, siyasete Tunceli ile ilgili projelerini, fikirlerini TBMM’de dile getirmek üzere girdiğini ve CHP liderinin adaylık teklifini bu nedenle kabul ettiğini açıklıyor. Ama ne yazık ki siyaset ve medya deneyimi eksikliğinden, biraz da tedbirsizlikten görüşlerini, sözünü ettiği gibi partide ve TBMM’de değil de gidip Zaman’a açıklıyor. Siz çok önemsediği bir projesini açıklamak için TBMM yerine Cumhuriyet’i tercih eden bir AKP’li gördünüz mü? Benzer tuzağa geçenlerde Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum da anayasanın değiştirilebilir maddeleri konusunda düşürülmüştü! İyi niyet Tayyip Bey’in gözünde hafifletici neden sayılmıyor!) Hak Arayınca… Elektrikte adeta soygun var. Kullanmadığımız elektriğin bedelini ödüyoruz, “kaçak kayıp parası” adıyla. Faturalarımız içinde yüzde 15’lere varan oranda adeta bir aşırma. Bu arada gerçek kayıp kaçak oranı da bilimsel olarak belirlenmiş değil. Adı geçen yıl kondu ama soygun 2003’ten bu yana sürüyor. Yani geçmişte fatura bedeli içine gizlenen uygulama, bu yıl “kaçak kayıp bedeli” adıyla alenileşti bir bakıma. Türkiye’de abone sayısı, yaklaşık 32.5 milyon. Kaçak kullanan abone 1 milyon 700 bin. Bedeli 2 milyon lira. 650 bin kaçak işlemi yakalanmış, 523 bini savcılığa iletilmiş. En çok kaçak, yüzde 65’le Doğu ve Güneydoğu’da. En az Ege’de. Kaçakları önleyemeyenler faturayı halka çıkarıyor. Böylece birçok açıdan dürüst tüketici, hadi “enayi yerine konuluyor” demeyelim, cezalandırılmış oluyor. Tümüyle haksız, hukuksuz, can sıkıcı bir uygulama. Böyle bir anlayış dünyanın hangi ülkesinde var, bilmiyorum… “Sayaç okuma bedeli” gibi uyduruk kazançlar sağlayan dağıtım şirketleri, kullanmadığımız, başkalarının tükettiğini de bize fatura ediyor. Tabii iktidarın onayı ve düzenlemesiyle... Aynı binadaki ayrı evlerden farklı sayaç okuma bedeli alınıyor. Bu arada elektrik bedeli ödeyemeyecek kadar yoksul insanlarımızın varlığına da dikkat çekelim. Tabii bir de bu şirketlerin canları istediğinde değiştirdikleri sayaçlar var, bedeli cebimizden çıkan. Faturalara yansıtılan yüzde iki TRT payını da anımsatayım bu arada... Hani şu AKP’nin borazanı, kadrolaşmanın en uç örneklerini gördüğümüz TRT. Muhalefetin sesinden eser olmayan, yandaş kuruluşların, ajansların, yapımcıların, gazetecilerin, televizyoncuların cirit attığı TRT. İşi, iktidarın bakanlarına yağcılığa kadar uzatan, izlenirliği tükenen TRT... ??? Bakar mısınız, bu kaçak elektrik kullanımı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da canını sıkıyormuş! İlginç! Haksız, hukuksuz uygulamayı ortadan kaldırması gereken bakanın can sıkıntısına ne demeli? Şaka sanki! Ama o, geçen ayki zamma karşın, “Elektriği en uygun fiyatlarla kullanmasına yönelik bakanlığımızca gerekli hassasiyet gösterilmiştir” diyebilen bir bakan, şaka yapmış çok mu? 20112015 dönemi için belirlenen elektrik kayıpkaçak hedef oranlarının 5 yıl önceki döneme göre daha yüksek tutmasına da bir yana bırakıyorum! Demek ki, tüketmediğimizi ödemeye devam… ??? Peki, alınan bu paralar nereye gidiyor dersiniz? Yanıtı düşünedurun, faturasını kuzu kuzu ödemeyen bir yurttaşı öğrendik ki, helal olsun. Üzüm gibi sıkılmaya hayır diyen, Kahramanmaraş’tan Emine Saygılı. Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti’ne başvurdu. Heyet, kaçakların iyi niyetle faturasını ödeyenlerden alınmasını yanlış buldu. Dağıtım şirketi AKEDAŞ tahsilatın kendilerinin keyfi bir uygulaması olmadığını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından alınan kararı uyguladıklarını belirtti. Buna karşın yüzde 15’i bedeli geri ödemeyi kabul etti… Demek ki, oluyor… Şimdi, haydi hak aramaya. Sorumlu yurttaş olmak bunu gerektiriyor. Bayar’dır. (25 Ekim 193725 Ocak 1939). Bayar, yani Tayyip Bey’in, biz “DP’nin de devamıyız!” diye seçimlerde birlikte poster yaptırdığı idamdan dönen 3. Cumhurbaşkanımız... 8 Dersim’i oy kaygısındaki siyasetçiler değil yetkin, bilimsel rüştünü kanıtlamış bilim adamlarıyla tarihçiler değerlendirmelidir. 9 Haklı ve uluorta bireysel veya ailevi nedenlerle “katliamdırsoykırımdır!” tartışmasıyla varılacak nokta, Sarkozy’lerin çıkartacağı “Türkler Ermenileri Kesti Yasası!”na ek olarak bir de “Dersimlileri de fareler gibi boğdular!” türünden uluslararası kararlar olacaktır! 10 İktidar, CHP’yi harcamak uğruna ne yazık ki bu işin altyapısını hazırlıyor! AKP’de izinsiz demeç ve röportaj yasağı var. Bunun nedeni CHP’lilere kurulan tuzaklara benzer tehlikelerden AKP’lileri esirgemek! CHP’de böyle bir yasak söz konusu olmayacağına göre CHP’lilerin kime, ne zaman, nasıl konuşacaklarını iyi tartmaları gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun da haklı olarak istediği ve beklediği budur. Yoksa eski futbolculuk cerbezesiyle, Başbakan, ofsayt mofsayt demeden elle kolla hemen CHP’ye gol atmaya yöneliyor!.. Kusur Aygün’ün Dersim’le ilgili hissiyat İzinsiz Demeç ve fikriyatını açıklamak için seçtiği mecrada ve ucunun nereye gideceğini hesap edememesindedir. Başbakan ofsayt mofsayt dinlemeden CHP’yi ve elbette Kılıçdaroğlu’na gol atacağına, zayıflatacağına inanmış bir kere: “CHP Genel Başkanı da Dersimli. Dersim’le ilgili bu dönemde konuşmayacaksa Allah aşkına ne zaman konuşacak... CHP’nin sadece katliamla ilgili değil, Milli Şef dönemiyle kendisinin hesaplaşması gerekiyor..” ( 20 Kasım Pazar Bitlis) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Silivri’den Çıkan Feryatları Duyan Var mı? Öncelikle sizlerden özür diliyorum: Yine öyle şeyler yaşıyoruz ki, geçen haftadan taşan “Marksizm Dondurucuda, Kemalizm Dimdik Ayakta” başlıklı makalemin devamı gelecek haftaya kaldı. Neden mi? Önce bir doğal akış sahnesiyle başlayalım… Geçen hafta birkaç kez yine Silivri’ye gittim. Tuncay Özkan ve Balbay bizlere seansın başlamasından önce 10 dakika kadar seslenme vakti buluyorlar. Bizi ayıran mesafe, tutuksuz mahkumlara ayrılan oturma yerinin uzunluğu kadar. Yani 910 metre civarı. Yine uzaktan “kavramsal kucaklaşmalar”, gülümsemeler... İkisi de önce Esin Afşar’ın kaybından duydukları büyük üzüntüyü dile getirdiler. Afşar’ın nasıl Silivri’yi izlediğini, duruşmalara arada katılarak onlara moral verdiğini, kültürel yaşamımızda onun yokluğunun doğuracağı büyük boşluğu anlatarak “sohbetimize” başladılar. Sevgili büyük değerimiz Afşar’ı bir gün önce sonsuzluğa uğurlamıştık. Herkes nefesini tutarak dinledi. Sonra bu demokrasi bekçilerinin sevenleriyle hızlı diyalog ve kitap imza süreci başladı. Yine espri yapma peşindeydi Balbay. “Nutkum tutuluyor burada” dediğimi duyunca, “İşte bu haberdir arkadaşlar!” diyerek bizi güldürdü. Özkan, moralini bozuk gördüğü bazı yakın destekçilerine öyle bir hızlı “ders” verdi ki, her biri ondan koca bir rüzgâr alıp gösterdikleri zaaf belirtisini anında yok edebildiler. “Sizler dışarıda bu karanlığı yeneceğimize inanmazsanız, bizler bu mücadeleyi içeride vermeye nasıl devam edebiliriz? Faşizmi yeneceğiz” diye haykırdı Özkan. Çevreme baktım: Aynı gazetede yazdığı insanlara “merhaba” dememekten haz almaya çalışan, aynı sepete oy vermemeyi yaşam tarzı haline getiren ama aynı sorunlarla boğuşan muhalif insanlar vardı. Aynen onları temsil eden siyasiler gibi, “rakibi” sevindiren uygulamalara takılıp kaldıklarının farkında değildiler... Atatürk’ü hırpalamayı “demokratik borçları” sanacak kadar rezilleşebilen O’nun partisinin bazı mensupları ise hepimizin yüz karasıydı. Daha sonra Hurşit Tolon uzun uzun, nasıl en sade anayasal haklarını kullandığı için gülünç iddialarla suçlandığını anlattı. Basına açık yapılan en sade toplantıların nasıl “gizli örgüt” buluşması havasına sokulmaya çalışıldığını kanıtlarıyla aktardı. Etkileyiciydi. Kâşif Kozinoğlu’nun Aydınlık’ta yayımlanan Mektuplar’ı yenilir yutulur lokma değil: Okuduktan sonra, insan eski MİT’çinin ölümüne tabii ki “olağan” gözüyle bakamıyor. Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olana Öğütler” isimli kitabı yeni yayımladı. 75. sayfada şu sözler var: “Siz siz olun özellikle saat 17.20 sonrası sakın hastalanmamaya çalışın. Hele tecritte kalp krizi geçirmeyin; ancak ölünüzü bulurlar”. Hasan Ataman Yıldırım, tutuklulardan. Kozinoğlu ve Hasan Atilla Uğur’un koğuş arkadaşları. Geçen hafta panik içinde basına el yazısıyla bir yorumunu dağıttı. Bildiğiniz gibi maalesef Kozinoğlu, Özkan’ın uyardığı saatlerde 18.15 civarında kriz geçirmiş ve “ardından ancak 18.50’de gelen bir doktorsuz ambulansla Silivri Hastanesi’ne kaldırılmaya çalışılmış ve 19.15’te buraya ‘ölü’ olarak gelmiş… İlk ağrının gelmesinden bir saat sonra hastaneye ulaşabilmiştir. Cezaevi kampusunda bu şartlarda bütün tutuklular için bu durum aynıdır. Bizler burada ölümü bekliyoruz” diyor H. A. Yıldırım. Ve bu noktadan hareketle, Kozinoğlu’nun son iki gününde başında beklediği hasta arkadaşı Hasan Atilla Uğur’un durumuna parmak basıyor: Dışkısından kan gelen ve kalbi arızalı olan Uğur’un, özellikle Öcalan’ı sorguladığı kitabından sonra terör örgütlerinin hedefi haline geldiğini hatırlatıyor. Hem sağlık hem güvenlik açısından daha önce gittiği GATA’ya sevkini istediğini, daha sonra ise savcının teklifi ve Yıldırım’ın da baskısıyla Çapa’ya gitmeyi kabul ettiğini ancak 16 Kasım günü yasal hakkı olan bu kararın da bozulup ancak Silivri’ye izin verildiğini aktarıyor. Şu andaki son durum mu? Albay Atilla Uğur, tabii ki Silivri sevkini reddediyor, o hastanede ölmek yerine, koğuşta ölmeyi tercih ediyor ve Yıldırım sözlerini şöyle bağlıyor: “Her gün gözümün önünde eriyor. Kendisinin Çapa’ya sevk edilmesi için mahkemenizden talepte bulunuyorum. Koğuşta 2. bir ölüm istemiyorum.” Bizler mi? Bu insani feryatları her yöntemle Adalet Bakanlığı’ndan başlayarak yeryüzüne duyurmamız lazım ki, bu canlar, Uğur’dan başlayarak kurtulsun. Yoksa daha acil işleriniz mi var sanıyorsunuz? Yarın o sevki bekleyen TC vatandaşı, herkes olabilir. Bilmem anlatabildim mi? HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ İzmir yöresine 1 özgü, irmikle yapılan bir tatlı. 2/ 2 Kaba ve kalın bir 3 kumaş... Konut 4 kapılarında men5 teşe ve kilidin takıldığı düşey ko 6 numdaki kalın par 7 ça. 3/ İstanbul’un 8 bir semti... Dinsel tören ve kuralları. 9 4/ Uçlarına bir çubuk 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bağlanmış iki düşey ip 1 K I V I R C I K ten yapılmış jimnastik 2 A R A L E R O S aracı... Bağışlama. 5/ Es3R A K I M A N E ki Mısır’da güneş tanrı4A K A S Y A S R sı... Erden çavuşa kadar 5 F N U A K Ş O T olan askerlere verilen 6 A K Ü N A İ M A ad. 6/ İktisat. 7/ Müslümanlıkta sahip olunan 7 K A V İ M N E V U mal ya da paranın kırk 8 İ R İ K A R A E S İ R S E L ta birinin sadaka olarak 9 dağıtılması... Bir kömür cinsi. 8/ Lityum elementinin simgesi... Halk ozanı Ruhsati’nin bazı şiirlerinde kullandığı mahlas. 9/ Hiçbir tehlike olmamasına karşın, kişiyi saran ani dehşet duygusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çeşit likör. 2/ Tarlalarda açılan su yolu... Bir göz rengi. 3/ Genelev işleten kadın... “İnsan bir misali / Seni eken biçer bir gün” (Karacaoğlan). 4/ “Altınkökü” de denilen kusturucu bir kök. 5/ İskambilde bir kâğıt... Cinsel zevkleri çağrıştıran, cinsel istek uyandıran. 6/ “Şirler pençei kahrımda olurken / Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek” (Yavuz Sultan Selim)... Kalsiyum elementinin simgesi. 7/ Oylumlu... Hayvan ağılı. 8/ Yunan abecesinde bir harf... Toplum yaşamına giren geçici yenilik. 9/ Şöhret... Argoda, eteğin açılmasıyla bacağın görünmesine verilen ad. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear