23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 EKİM 2011 ÇARŞAMBA EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 TİSK Başkanı gelecek planlarını yaparken vergisel yüklerin hesaplanabilir olmasını istediklerini belirterek isyan etti: Vergide sürpriz olmasın Tuğrul Kudatgobilik: Türk sanayinin ve işletmelerin güne sürpriz yeni vergi yükleriyle uyanmalarını istemiyoruz. Gelecek planlarını yaparken vergisel yüklerinin hesaplanabilir, öngörülebilir olmasını istiyoruz. Vergi ile ilgili yüklerin mutlaka ‘kanunla’ getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Ekonomi Servisi Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, TİSK Ekonomik Anayasa Raporu’nda Türk sanayinin ve işletmelerin güne sürpriz yeni vergi yükleriyle uyanmalarını istemediklerini, gelecek planlarını yaparken vergisel yüklerinin hesaplanabilir, öngörülebilir olmasını istediklerini, vergi ile ilgili yüklerin mutlaka “kanunla” getirilmesi gerektiğini vurguladıklarını belirtti. TİSK Ekonomik Anayasa Raporu’nun açıklandığı basın toplantısındaki konuşmasında, laik, demokratik cumhuriyete dayalı sosyal hukuk devleti modelinin yeni anayasanın omurgasını oluşturması gerektiğini dile getiren Kudatgobilik, anayasanın mali ve ekonomik hükümlerine yönelik önerilerinde, iktidarların ekonomi politikalarına katı sınırlar koymayı değil, iktidar erkinin kullanılmasında uyulacak temel kuralların vatandaşlar ve ekonominin temel aktörleri açısından bilinebilir olmasını ve hukuk güvenliğinin sağlanmasını hedeflediklerini ifade etti. Kudatgobilik, anayasanın mali ve ekonomik kurallarında yapılacak düzenlemelerden beklentilerini şöyle sıraladı:  Türk sanayinin rekabet gücünün dinamiğini ve dayanağını oluşturacak güven unsurlarını içermeli ve dünya ticaretindeki rolümüzün geliştirilmesini mümkün kılmalı.  Devletin ekonomik alandaki önceliklerinin anayasal taahhütler haline gelmesini ve özel sektörün faaliyetlerini gerçek bir serbest piyasa ortamında ve rekabetçi biçimde sürdürebilmesini güvence altına almalı.  İşletmelerimizde endüstri ilişkilerinin dengeli, güvenli ve kayıtlı istihdam üzerinden sürdürülebilirliğinin yolunu açmalı. Kudatgobilik, Merkez Bankası’nın statüsünün anayasada hüküm bulunmayan ancak yer verilmesi gereken konular arasında TCMB için öneri yer aldığına ve Merkez Bankası’nın amaç ve araç bağımsızlığının sağlanması gerektiğine dikkati çekti. Kudatgobilik, Ekonomik ve Sosyal Konsey konusuna işaret ederek “Hüküm koymak her zaman çözüm getirmiyor. Anayasa kurallarının benimsenmesi gerekiyor” dedi. Kudatgobilik, 3.5 aydır üzerinde çalıştıkları raporun dün TBMM Başkanlığı’na, ilgili Meclis komisyonlarına, Bakanlar Kurulu’na, Meclis’te grubu bulanan siyasi partilerin başkan ve yetkililerine, işçi, işveren ve meslek kuruluşları ile bazı sivil toplum kuruluşları olmak üzere toplam 300 yere iletildiği bilgisini verdi. Orta Vadeli Programda Cari Denge 2012 2014 arasını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) dokümanını irdelemeye devam ediyoruz. Bu haftaki yazımızda OVP’de, Türkiye ekonomisinin neredeyse en önemli gündem maddesi haline dönüşen cari işlemler açığı sorununa bakış açısını ele alacağız. Konu, sadece ulusal ekonominin önemli bir sorunu olarak değil, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde uygulamaya konulmuş olan yeni vergi ve zamlar bağlamında da bir kamu maliyesi aracı olarak tartışılmaya açık görünüyor. Önce okuyucularımıza cari işlemler dengesi kavramını bir kez daha anımsatalım: Cari işlemler dengesi ulusal ekonominin dış ticaret dengesi (İhracat eksi ithalat) ve dış dünya net faktör gelirlerinden oluşuyor. Bu ikinci terim ise kabaca yurtdışından gelen işçi dövizleri, dış dünyaya yapılan borç faiz ödemeleri ve kâr transferlerinin net toplamından hesaplanıyor. Türkiye, yakın zamana değin dış ticaret açığını, net faktör gelirlerindeki kaynak ile kapatır ve mütevazı boyutlarda cari işlemler açığı verirdi. Bu yüzden de 2000’li yıllara değin cari işlemler açığından ziyade, çoğunlukla dış ticaret kavramını tartışırdık. Ancak 2003 sonrasında Türkiye’nin dış ticaret açığı o denli yükseldi ki, artık bu ikinci kalem ile karşılanamaz hale dönüştü ve cari işlemle dengesi olağanüstü boyutlara ulaştı. Cari işlemler açığı, kısaca dış açık, ulusal ekonomide kamunun ve özel sektörün tasarruf fonları ile yatırım harcamaları arasındaki farka denk düşmekte. Bu yüzden ulusal ekonomide tasarrufyatırım açığı özdeşlik olarak dış açık rakamını vermekte. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz: Cari işlemler açığı iki kaynaktan oluşabilir: (1) Kamu sektörü tasarruf yatırım açığı; ve/veya (2) özel sektör tasarrufyatırım açığı. Bu tanımlardan hareketle, aşağıda iki tabloda söz konusu verileri sergilemekteyiz. İlk tabloda cari işlemler açığının kamu ve özel sektör olarak kaynaklarının 2003 2008 arası gelişimi özetleniyor. İkinci tablo ise OVP hedeflerini (20122014) veriyor. Veriler 2003 yılına değin cari işlemler açığının ana kaynağının kamu sektörü, bu yıldan sonra ise özel sektör olduğunu belgelemekte. Bu süreçte ana nedenin özel sektör tasarruf oranındaki gerileme olduğu bilinmekte. Kalkınma Bakanlığı verileri, 2003’e değin yüzde 22 düzeyinde olan özel tasarruf oranının, 2007’den itibaren yüzde 14 düzeyine gerilediğini belgeliyor. Özet olarak, cari işlemler açığının ana nedeninin özel tasarruflardaki gerileme olduğu anlaşılıyor. OVP makroekonomik hedefleri, ilginçtir, özel tasarruflara ilişkin tahminlerinde bu düşük oranın aynen korunacağını varsayıyor. Dolayısıyla, özel sektör açığı kaynaklı cari açık sorunu OVP’de hiç değinilmeden geçiştirilmekte. Tasarruf Yatırım Dengesi (GSMH’ye Oran Olarak, %) Kamu Tasarruf Özel Tasarruf Yatırım Dengesi Özel Tasarruflar Yatırım Dengesi Dış Denge 6.8 21.6 4.8 1.9 2.8 17.8 0.9 3.7 0.3 14.9 4.9 4.6 2.4 14.5 7.2 5.5 0.5 15.8 6.0 5.5 0.5 17.3 3.3 3.9 Orta Vadeli Program (2012 2014) Hedefleri Kamu Tasarruf Özel Tasarruf Yatırım Dengesi Özel Tasarruflar Yatırım Dengesi Dış Denge 1.5 10.4 7.6 9.1 2.2 13.1 5.5 7.7 1.9 13.8 5.5 7.4 1.5 14.7 5.3 6.8 DÖVİZ AÇIĞI BÜYÜK Yılda 10 milyon ton ham petrol işleme kapasitesine sahip olacak tesis 2015’te faaliyete geçecek Şirketlerin kur riski 119 milyar dolar Ekonomi Servisi Şirketlerin kur riskini gösteren net döviz pozisyonu açığı Haziran 2011 itibarıyla 2010 yılı sonuna göre yüzde 31.6 artarak 119 milyar 257 milyon dolara ulaştı. Şirketlerin kur riski son 6 ayda 29 milyar dolar artış gösterdi. Şirketlerin kısa vadeli net döviz pozisyonu açığı ise bu dönemde 65 kat artışla 227 milyon dolardan 14 milyar 889 milyon dolara ulaştı. ANKA’nın Merkez Bankası verilerinden yaptığı hesaplamaya göre, şirketlerin kur riski 2003’ten bu yana 5 kat arttı. 2003 sonundan 2011 yılı Haziran sonuna kadar olan dönemde şirketlerin kur riski 98 milyar 778 milyon dolar tutarında, yüzde 482 oranında artış gösterdi. Şirketlerin kur riskine neden olan döviz yükümlülüklerinin 184 milyar 138 milyon doları nakdi kredilerden, 19 milyar 978 milyon doları ithalat borçlarından oluştu. Şirketlerin 184 milyar doları aşan nakdi kredi yükümlülükleri incelendiğinde bunun 100 milyar 76 milyon dolarını yurtiçinden, 84 milyar 62 milyon dolarını yurtdışından krediler oluşturdu. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı geçen temmuzda şirketlerin kur riskine dikkat çekmiş, “dövizde açık pozisyonunu kapatan rahat eder” diye açıklama yapmıştı. Petkim’den 5 milyar dolar yatırım Rafineride Türkiye’nin yüzde 100 ithalatçı olduğu ultra düşük kükürtlü motorin, jet yakıtı, LPG ve diğer petrokimya hammaddeleri üretilecek. Finansmanla birlikte yatırım maliyeti 6 milyar doları bulacak rafineri Türkiye’nin cari açığını yılda 2 milyar dolar azaltacak. MURAT GÜLDEREN 10 bin kişi çalışacak 2600 kişi olan mevcut istihdamı yeni yatırımla birlikte 3 bin 600’e çıkaracaklarını ifade eden Yavuz’un verdiği bilgiye göre, Star rafinerisinin inşaası sırasında 10 bin kişiye istihdam sağlanacak. Türkiye’de yerli üretimin olmadığı ara mallar dünya ortalamasının üzerinde fiyatla satılıyor. Petkim Türkiye’de üretim maliyetlerini belirliyor. Ama yerel üretim olmadığında fiyatlar artıyor. Bu yatırım olmasa Türkiye’nin petrokimya sektöründe kalması mümkün olmaz. Çünkü hammaddesini yüzde 100 ithal ederek hiçbir petrokimya şirketi ayakta kalamaz. ALİAĞA Socar & Turcas Grup Şirketleri’nden Petkim’in ham petrol ve hammadde işlemek için kurulacak petrokimya rafinerisi ‘Star’ın temelleri Başbakan Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in katılımıyla atıldı. 5 milyar dolar yatırım ve finansmanla birlikte 6 milyar dolara mal olması beklenen rafineri 2015’te hizmete girecek. Cari açığı yılda 2 milyar dolar azaltması öngörülen Star rafinerisinin 10 yıldan önce kendini amorti etmesi bekleniyor. Socar&Turcas Grup Şirketleri Üst Yöneticisi ve Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz, Star rafinerisinin Türkiye’de tek noktaya yapılacak en büyük özel sektör yatırımı olduğunu söyleyerek “Bizim gibi ithalatı azaltacak 10 tane büyük şirket daha olsa cari açık biter” dedi. Yavuz şöyle devam etti: “Burada Petkim’in ihtiyaç duyduğu hammaddeleri üreterek kurumumuza ciddi rekabet gücü kazandıracağız. Petkim’in yüzde 100’ünü ithal etmek zorunda olduğu hammaddeleri de böylelikle yerlileştireceğiz. Burada 10 milyon ton ham petrol işlenecek. Üreteceğimiz hammaddelerin tamamını şu an ithal ediyoruz. Türkiye ekonomisi ham petrol fiyatı ile bizim üreteceğimiz ürünler arasındaki fark kadar döviz tasarrufu sağlayacak.” 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Beyaz eşya satışında kriz yok Yerli beyaz eşya firmalarının yurtiçi satışları eylül ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 14.2 arttı. Beyaz eşyada eylül itibarıyla yıllık üretim artışı ise yüzde 12.4 oldu. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği verilerine göre, yerli firmaların yurtiçi satışı söz konusu dönemde 520 bin 223 adetten 593 bin 820 adede yükseldi. Geçen yıl eylülde 1 milyon 630 bin 943 adet olan beyaz eşya üretimi ise yüzde 12.4’lük artışla, bu yılın aynı ayında 1 milyon 832 bin 738 adede ulaştı. Sektörde yine eylülde geçen yılın aralık ayına kıyasla üretimde yüzde 27.1, ihracatta yüzde 5.5 artış kaydedildi. İnşaat istihdam rekoru kırdı İnşaat sektörü istihdamı tarihinin en üst seviyesine ulaştı. Türkiye’de bu yılın ikinci çeyreğindeki konut satışları ise ilk çeyreğe göre yüzde 17.8 oranında arttı ve 107 bin 308 olarak gerçekleşti. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği’ne göre ilk çeyrekte 26 milyar lira olan inşaat harcamaları, ikinci çeyrekte yüzde 19.7 oranında artarak 31.2 milyar liraya ulaştı. Bu rakamın içinde özel sektörün harcamaları 19.6 milyar lira, kamu sektörü inşaat harcamaları da 11.5 milyar lira oldu. Bu gelişmeler istihdama da yansıdı. Buna göre, inşaat sektörü istihdamı yılın ikinci çeyreğinde 1 milyon 863 bin kişi ile tarihinin rekorunu kırdı. Söz konusu istihdam rakamı, bu yılın ilk çeyreğinde 1 milyon 440 bin olmuştu. 2011H 2012H 2013H 2014H Kaynak: Konukman & Türeli, 20101. “Krizin Türkiye Ekonomisine Yansımaları ve Geleceğe İlişkin Düşünceler” Ekonomik yaklaşım, 21(75): 77122; Kalkınma bakanlığı, Orta Vadeli Program (20122014) Temel Makroekonomik ve Mali Hedefler Merak ediyorum acaba ne zaman kendimizi sorgulamaya başlayacağız? Kayıp ve şiddet sayısı yükseldikçe tepki veren bir toplumuz; öncelikle bunu kabul edelim. Nitelik değil nicelik daima ön planda oluyor. Sayılar, büyüklükler... Duruma göre değişiyor... Ya gurur ve övgü; ya büyük kayıplar ve acı... Avrupa’nın en büyük adliye saraylarını biz inşa ediyoruz gururla; en büyük alışveriş merkezleri, en yüksek gökdelenler bizim. Teknoloji kullanıcısı nüfusumuzun büyüklüğü ile övünüyoruz, son teknolojiyi anında yaşamlarımıza adapte ediyoruz ama teknoloji üreticisi olmak kimsenin umurunda değil. Genç nüfusumuz bizim için gurur kaynağı ama konu nitelikli ve eğitimli insan sayımıza gelince ağızlar açılmıyor. Küçük sayılar bizim için fazla anlam ifade etmiyor. Her gün trafik kazalarında birilerinin ölmesi, sakat kalması; her gün neredeyse bir erin şehit olması, patlayan bombalar sonucu yaralanan bir iki sivil; her gün en azından 45 kadının kocaları, sevgilileri ya da boşandıkları eşleri tarafından öldürülmesi... Bunlar artık sıradan olaylar, günlük yaşamın sanki birer parçası... Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmayı sürdürüyoruz büyük bir umarsızlıkla. Ama yaşanan bir olayda sayı yükseldikçe tepki de artıyor. Tamamen doğru orantılı... Hata Nerede? Deprem, Trafik, Terör ve Toplum... Şehit er sayısı 24’e çıkınca, deprem bir bölgeyi vurup yüzlerce insan hayatını kaybedince, bir otobüs devrilip ölenlerin sayısı 30’u aşınca hemen ibre yukarı doğru yükseliyor. Önce olayın meydana geldiği bölgeden yayınlar eşzamanlı olarak tüm haber kanallarından görüntüler, saatlerce süren tartışma programları... Yaşanan olay yine büyüklüğü ile doğru orantılı olarak manşetlerdeki yerini koruyor. Ağlıyor, birkaç gün dövünüyor insanımız... Yine olayın büyüklüğüne bağlı olarak bölgeye yardımlar yağıyor. Eksik olmasınlar, büyük bir hayırseverlikle yardım paketleri hazırlanıyor. Ulaştırma şirketleri kargoları ücretsiz gönderiyor... Eğer yaşanan 2 gün önceki deprem felaketi gibi ise bankalar kredi borçlarının geri ödemelerini erteliyorlar. Siyasetçiler bölgeye akın ediyor, demeçler açıklamalar, söylemler gırla... Hepsi iyi güzel de... Ya sonra? Evet ya sonra? Sonrasını hepimiz biliyoruz. Konu kapanıyor... Ülke elini, ayağını, gözünü yaralı bölgeden çekiyor... Sanki hiç yaşanmamış gibi... Gündeme yeni olaylar yeni acılar giriyor... Balık hafızalı toplumumuz ise yönünü yeni akıntılara doğru seyirtiyor... Peki, hata nerede? Neden toplumun davranış biçiminin tepeden fotoğrafını çekip resmi olanca çıplaklığıyla görmüyoruz? Neden aynı yanlışların tekrarlanmaması için önlemler almıyoruz? Neden yetkililerden hesap sormuyoruz? Neden sorgulamayı beceremiyoruz? Bence artık odaklanılması gereken konu bunlar. Bunlar asıl tartışma programlarında masaya yatırılmalı… 1999 Marmara Depremi’nin günah keçisi Veli Göçer’di. Nasıl olduysa kurtulamadı... Yıllarca bir tek o hapis yattı. Bölgede yıkılan yüzlerce binaya ruhsat verenlerden hesap bile sorulmadı. Yine aynı şey yaşanıyor ve yaşanacak. Ancak Van ve Erciş’teki belediye başkanları görevden alınırsa, usulsüz bina yapanlardan, demirden çimentodan çalan müteahitten hesap sorulursa bundan sonrası için somut bir adım atılabilmiş olacak. Marmara Depremi’nin ardından 10 yıl içinde 24.1 milyar lira “deprem vergisi” toplandı. Ancak bu kaynağın nasıl harcandığı hiçbir zaman şeffaf biçimde açıklanmadı. Depremle ilgili olarak 4481 sayılı kanunla ek gelir ve kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek motorlu taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi ve özel işlem vergisi getirildi. Kanun 2003 sonunda yürürlükten kaldırıldı; ancak deprem vergisi ve özel iletişim vergisi Gider Vergileri Kanunu kapsamına alındı; kalıcı hale geldi. Hepimiz bugüne kadar onlarca para ödedik. Ne için harcandığını kimse bilmedi. Kimse sormadı, sorsa yanıt alamadı. Yanıt alamadığı için ortalığı ayağa kaldırmadı, ya da bir sonraki seçimde hesap veremeyenleri oy vermeyerek cezalandırmadı... Gördüğünüz gibi zincirin halkaları hepsi. Birbirine bağlı... Davranış biçimleri ve verilen tepkilerde... Bunu aşmayı başardığımız zaman inanın ne depremlerde bu kadar can kaybı olur, ne bu kadar çok trafik kazası yaşanır, ne bu kadar kadın eşi tarafından öldürülür. Ve inanın bunları sorgulamaya başladığımız zaman terörü sona erdirme, ülkeye gerçek huzuru getirme konusunda da somut bir hamle yapılmış olur… Öte yandan, son haftalarda uygulamaya konulan yüksek oranlı zam furyasının bir gerekçesi de “kamu maliyesinde düzeltme sağlayarak, cari işlemler açığını kontrol altına almak” diye vurgulanmaktaydı. Oysa bu şartlar altında, dış açığın kamu sektörü mali dengesindeki göreceli düzeltmelerle dengelenemeyeceği; ana sorunun özel sektörün borç birikimine dayalı aşırı tüketim iştahı olduğu görülmekte. Özel sektörün tasarruflarında gözlenen düşme eğilimi ise uzun yıllar boyunca izlenen dışa bağımlı ve spekülatif dış kaynaklara dayanan ekonomik modelin doğal bir sonucu. Dolayısıyla, bu modelin dış bağımlılık ve istikrarsızlık yaratan ana kurgusuna müdahale edilmediği sürece, cari işlemler açığı sorununun da çözülemeyeceğinin bilinmesi gerekiyor. Novartis 2 bin kişiyi işten çıkaracak Ekonomi Servisi İsviçreli ilaç şirketi Novartis, maliyet kısmak için binlerce kişiyi işten çıkarmaya ve bazı fabrikalarını kapatmaya hazırlanıyor. Üçüncü çeyrek bilançosu kapsamında açıklama yapan Novartis, İsviçre ve ABD’deki işgücünü 2 bin kişi azaltacağını duyurdu. Şirket ayrıca İsviçre’de 2, İtalya’da ise 1 fabrikayı kapatacak. Novartis bu sayede 200 milyon dolardan fazla yıllık tasarruf sağlamayı hedefliyor. Öte yandan şirket, üçüncü çeyrekte beklentiye paralel hisse başına 1.45 dolar kâr ettiğini duyurdu. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear