25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 14 EK M 2011 CUMA 16 tartışılamaz. Dolayısıyla Modern vergi sistemleri verginin de bu tutar üzerinden “kazanç”, “harcama” ve alınması gerekir. Ancak “servet” üzerinden alınan Maliye Bakanlığı bu olayda 12 vergiler olmak üzere üç ana bin TL gelir elde edildiğini başlık altında incelenir. söylüyor ve bu tutarın tamamı Kazanç üzerinden alınan üzerinden vergi kesintisi vergide, gelir ve kurumlar yapıyor. vergisi devreye girer. Gelir vergisi gerçek kişilerin elde Evet gerçekten şaka gibi. ettikleri kazançlar üzerinden, Ve sıkı durun; bu uygulama kurumlar vergisi ise şirketler yaklaşık 10 yıldır sürüyor. ve diğer kurum ve kuruluşların Oysa son yıllarda bu şekildeki kazançları üzerinden alınan vergi kesintisine muhatap olan vergidir. mükellefler açtıkları davaları Bu açıklamaları yazdım, kazandı ve fazla kesilen çünkü dünyanın neresinde vergileri Hazine’den geri aldı. olursanız olun, vergi hukuku Başına aynı olay gelen vergisi alınıyor. şu basit tanımlamayı mutlaka yapar: mükellefler kazanılan davaları emsal Örnekle açıklayalım. Sisteme girip “Elde edilen kazanç üzerinden, göstererek olumlu sonuçlar alıyor. yıllar içinde toplam 10 bin TL kazanç vergisi alınır.” Nitekim Gelir Ancak hatalı vergi kesintisi ödeyen bir sigortalıdan ayrılırken Vergisi Kanunumuzda gelirin uygulamasına da ısrarla devam vergi ödemesi isteniyor. Üstelik bu tanımını şöyle yapılır: “Gelir bir ediliyor. Alınan vergi bireysel vergi, örneğin şirket sigortalıya 12 gerçek kişinin bir takvim yılı içinde emeklilik sisteminde kalma süresine bin TL geri ödemişse bunun elde ettiği kazanç ve iratların safi ve bu sistemden ayrılma şekline üzerinden hesaplanıyor. Oysa şirket tutarıdır.” göre yüzde 5, 10 ve 15 oranlarında topladığı primleri bir fon ya da İşte bu tanımdan, gelir vergisinin uygulanıyor. Oran ne olursa olsun yatırım mecrasında kullanarak bu konusuna giren gelirin, unsurları sonuçta elde edilmeyen bir kazanç rakama ulaştırıyor ve bunu çıkartılır. Buna göre vergilendirilecek üzerinden vergi alınıyor. Bireysel sigortalıya ödüyor. gelir; kişisel olmalı, yıllık olmalı, elde emeklilik sistemine yapılan Yani bu olayda elde edilen gelir en edilmiş olmalı ve safi (net) tutar ödemelerin, ücret matrahlarından fazla 2 bin TL’dir ve bu rakam üzerinden vergi indirilmesi de bu alınmalıdır. uygulamanın Durum bu kadar net, mantığı olarak basit ve anlaşılırken ne dayatılmaya yazık ki ülkemizde elde çalışılıyor. edilmemiş kazanç Özetle; bireysel üzerinden gelir vergisi emeklilik sistemi alınır. Hatta yargının yatırdığınız “Babam Emekli Sandığı’ndan mükellefler lehine verdiği paradan emekli. Onun sağlık yardımından kararlara rağmen bu yararlanan işsiz ve bekâr kız herhangi bir gelir yanlışa ısrarla devam kardeşime babamın vefatı yaratamamış ise Sorularınız için maliedilir. Nasıl mı? halinde maaşının ne kadarı cozum ismmmo.org. sistemden zararlı Konu özetle şöyle... tr adresine mail atabağlanır?” Yaşar Ertuğ ayrılma Halen bireysel bilirsiniz. Tüm sorular ihtimaliniz ortaya emeklilik sistemine girip eposta ile tek tek Hak sahibi çocuklara yüzde 25 çıkıyor. cevaplanacaktır. sonra ayrılanlardan, oranında aylık bağlanır. Sisteme güven bireysel emeklilik ve geleceği için şirketleri tarafından artık bu sorun yapılan ödemelerin çözülmeli. tamamı üzerinden gelir hbar tazminatı uygulamalarına dikkat İş sözleşmesi, işçi veya işverenin tek taraflı irade beyanı ile sona erdirilebilir. Hizmet akdinin feshinde iki taraftan biri yasalara uymazsa, diğer tarafa ihbar tazminatı ödemekle yükümlüdür. Yani; pek bilinmiyor, ancak “ihbar tazminatı, işvereni olduğu kadar işçiyi de bağlar”. Bir işçi fesih bildiriminde bulunuyorsa ihbar sürelerine uymalıdır, yoksa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalabilir. Gelelim işveren tarafına. İş Kanunu’nda işverenin, işçinin ihbar sürelerine ait ücretini peşin vererek iş sözleşmesini feshedebileceği belirtilir. Yargıtay, peşin ödeme ve akdin feshiyle işin derhal sona ereceği görüşündedir. İhbar tazminatına esas olacak ücretin hesabında ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve kanundan doğan menfaatlerin de göz önünde tutulması gerekir. Bildirim süresi beklenmeksizin iş sonlandırılıyorsa, işçinin ihbar tazminatına da hakkı vardır ve ödeme derhal olmalıdır. İhbar tazminatı, süresinde ödenmezse mahkeme faize hükmedebilir. Mahkeme, ihbar ve diğer işçilik hakları için temerrüt tarihinden veya temerrüdün ispat edilememesi halinde davanın açıldığı tarihten itibaren kanuni faize hükmedebilir. Uygulamada iş sözleşmesi feshedilen işçi ise noter tebligatıyla alacaklarının ödenmesini isteyerek işvereni temerrüde düşürebilir. İşverenin temerrüde düşerse davanın açıldığı tarihten itibaren kanuni faiz uygulanır. Kazanç Yok Ama Vergi Var! Kalkmış Maddenin Davası Siyaset ile gazetecilik, demokratik her ülkede el ele, kol kola uygun adım birlikte yürür. İki mesleğin doğası da demokrasi de bunu gerektirir. Siyasetsiz bir gazetecilik, gazeteciliği dikkate almayan bir siyaset mümkün değildir. Tek mesele... Tarafların al takke ver külah... Yanağa makas... Enseye tokat ilişkisinden uzak durmalarıdır! Yoksa işin sonunda gazetecilik haybeciliğe, siyasetçilik ceberutluğa dümen kırabilir. Siyaset medyayı rehin almaya çok teşnedir... Medya da siyaseti ticaretine alet etmeye... Gemi azıya almış bir siyasetin yasama, yürütme, yargıyı toptan teslim almaya doğru at koşturacağı kesindir. (Siyasetin seyislik kökünden gelme bir sözcük olması boşuna değildir!) Bunu önleyecek olan tek güç vardır: Korkusuz, özgür ve bağımsız bir medya... Yargıyı da ele geçirmiş, dokunulmazlık elde etmiş bir siyaseti dizginleyecek olan tek güç halkın bilinçlenmesini / dayanışmasını sağlayacak bir medyanın varlığıdır. Böyle bir medya yoksa tuz da kokmaya başlar. Elektrik, doğalgazdan sonra dün de birçok vergiye/maddeye yüzde 20’den 50’ye varan zamlar yaptı. Gazetecilik (yarı korku, yarı çıkar belasından) artık siyasetin emrine girdiği için, çok izlenen bir TV kanalımız dün bu zam haberini nasıl verse beğenirsiniz? “Bazı vergilerin oranı yeniden belirlendi!” (Komşu Murtaza Amca, “Allah belanızı versin!” diye öyle bir bağırdı ki... “Kimin? Zamcı iktidarın mı, o haberi yazan/yayımlayan gazeteciliğin mi?” diye soramadım.) Peki, siyaset mi medyaya yoksa medya mı siyasete yön vermelidir? Bu yanlış bir sorudur. Doğru soru: “Gazetecilik ile siyasetin dengesi halk yararına nasıl oluşturulur?” Olmalıdır! Şimdi anayasa yazma/yazdırma zamanı! Anayasaya yazıcı/yazdırıcı değil, halk yararına bir siyasetmedya dengesini kurup işletecek sağlam kurumlar gereklidir. (Gazetecilerin güç alacağı sendikalar, meslek kuruluşları, bilirkişilik de yapabilecek bağımsızlığa sahip üniversiteler! Bunlar yok ise anayasaya yazılacak, “Basın özgürdür” hükmünün 1876 Abdülhamit Anayasası’nın “Matbuat kanun dairesinde serbesttir!” maddesinden farkı kalmayacaktır! Md.12) Siyaset doğası gereği gazeteciliği gütmeye can atar. Kanıt mı? AKP iktidar olduğunda sadece 2 TV 2 gazete desteği vardı. Şimdi destek olmayan gazete ve gazeteci neredeyse kalmadı! Bu işin altyapısını medyayı koluna takarak, kucağına alarak sağladı. Deniz Feneri e.V. meselesi bunun kanıtıdır. İki tarafı var: Siyasetçi ile gazeteci! Merhum Turan Güneş Mülkiye’deki derslerinde “Zina davası, kazanılması en zor davadır” diye anlatırdı. Nedenini de açıklardı: “Kılıcın kında olduğu sırada yakalamak şarttır!” Çok şükür (!) Tayyip Bey iktidarı zinayı suç olmaktan çıkardı. Tarafları da kılıcı kında yakalamaktan/yakalanmaktan kurtardı! Eski İçişleri Bakanımız Sayın Atalay haklı. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun dosyaları, makamdan telefon edilmesi falan delil olamaz. Tarafları, kılıcın kında olduğu sırada yakalamak gerekiyordu... Ama ne çare... O maddeyi de kaldırdılar! HAK SAHİBİ ÇOCUKLARA NE ORANDA EMEKLİ AYLIĞI BAĞLANIR? ‘Karanlığa Atılan Çığlık!..’ MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr m.velidedeoglu@hotmail.com C MY B C MY B Ülkemizin gündeminden hiç düşmeyen, dahası çoğalarak yerini koruyan “sorun”laşmış konuların içinde, “yargı” ile olanların büyük bir yer tuttuğu görülüyor. Bunlar arasında Silivri’deki yargılamalar, duruşmalar; onlarla bağlantılı konular kuşkusuz en başta geliyor. Örneğin, geride bıraktığımız “eylül” ayında da, bu “darbe” yargılamasıyla ilgili olarak gündemde yer alanlar; ilk adımda şöyle sıralanabilir. Silivri’de “hücre” tutuklusu avukata “hücre” cezası; internet, ıslak imza davaları; Doğan Yurdakul’a izin sorunu; Silivri hücrelerini yine su basması; “Anayasa Mahkemesi”nin, “AKP’yi kapatma davasında sözde Ergenekon baskısının yine konu edilmesi; iddianamelerdeki “TSK” belgelerinde “tahrifat” yapıldığının ileri sürülmesi; komutanların bitmek bilmeyen tutuklanmaları; tutukluluğun kaldırılmasını isteyen “Özel Yetkili Yargıç ve Savcılar”ın yetkilerinin geri alınması; görev yerlerinin değiştirilmesi; 1. Ergenekon duruşmaları; 9 Eylül günkü duruşmada yaşananlar; 2. Ergenekon duruşmaları; 30 Eylül tarihli duruşmada izleyicilere, avukatlara yaşatılanlar ve ötekiler... Kuşkusuz bu liste eksik olabilir; ama buncası bile şaşırtıcı olsa gerek, bir tek “konu” ve bir “aylık” süre için. Bu durumun nedeni, bir tutuklu tarafından iddiaların “Nasrettin Hoca fıkralarına benzediği” söylemiyle dile getirildi. Bir bakıma; “izleyiciler”in dahası “savunmanlar”ın sabırlarının “taşma” noktasına gelmesinin “nedeni”ni “de” açıklayan bir değerlendirme bu... Çünkü kendini ele veren“üretilmiş” delillerle, iftiralarla; düzmece suçlamalarla; onca çelişkiyle; çocuklara özgü yanlışlarla oluşturulmuş “iddialar”la kotarılan binlerce sayfalık bir “iddianame” var ortada. Öte yanda bu “tür” iddiaların da; ancak “usu” (akıl) ve “mantık”ı devreden çıkaran bir yolla oluşturulmaları dışında pek başka şansları yok. Bu durumda da büyük bir bölümünün gülmece fıkralarıyla boy ölçüşecek bir içerikte olmasının önü alınamıyor. Örneğin iddianameye göre; “TSK”nin onca general ve amirali, öteki rütbeli subayları bir araya gelip bir “darbe planı” hazırlıyorlar; ne zaman mı: “2003” yılının başlarında (şubat sonumart başı). “Operasyon sırasında muhabere (iletişim), ‘emniyetli cep telefonları’ ile sağlanacaktır” kararı alınıyor yapılması gerekenlerle birlikte; böyle yazıyor savcıların hazırladığı iddianamede. Ama gelin görün ki, Türkiye’de “emniyetli cep telefonu” kullanımına ilk kez, ancak “2 Aralık 2008” tarihinde başlanabilecektir... “2008” yılının sonunda “gerçekleşebilecek” bir kullanımı; yaklaşık “altı yıl” önce kulanıldığını gösteren bir “iddia” ile suçlansanız, dolaysıyla da bir ay bir yıl değil yıllarca tutuklu olsanız ne yapardınız, ne yapardık? Bu soru; iddianameyi hazırlayan “savcı”lar; yargılamayı yapan “yargıç”lar için de geçerlidir, öyle değil mi? Evet; kuşkusuz öyledir; öyledir de onlar bu gibi durumlarda tutuklu Tuğgeneral Hakan Akkoç’un dediği gibi “susma hakkı”nı kullanırlar hep. Savunmaların yapıldığı duruşmalarda; sorgulananlardan gelen bu tür bütünüyle haklısorulara karşı; ne yargıç heyeti kürsüsünden, ne de savcıların köşesinden hiçbir “ses” çıkmaz; içleri titreten bir suskunluk, bir sessizlik yayılıverir ortalığa. Sessizlik, savunmasını yapanın “Bu siyasal bir davadır!” “vurgulama”sı ile bozulduğunda ise mahkeme başkanı anında: “Mahkeme tarafsızdır!” diye sertçe çıkışmaya başlar. Asıl bu “vurgulama”nın önünde, susmaları gerekir. “Ben bu davanın savcısıyım!” diye haykıran bir “başbakan”ı olan bir ülkede... Duruşmalarla ilgili bu tür başka sorunlar da var; örneğin “sanık”laştırılan jandarma subaylarına sorulan soruların bir bakıma “içeriksiz”liği karşısında, kimi tutuklu komutanlar savunmalarını jandarmanın “teşkilat yapısı”nı; kimisi de “görev”lerini anlatmaya özgülemek zorunda kaldılar; “yargılama”nın eski bir deyişle, “selameti” açısından... “6 Ekim” günkü duruşmada da böyle oldu; jandarma subayı Kubilay Aktaş, savunmasının bütününü bu konuya ayırdı; gerek verilen bilginin, gerekse bu özverili tutumun umarım bir değeri olur. Başlıktaki “çığlık”a gelince; J. Kur. Alb. Mustafa Önsel’in çığlığıdır bu. O da “6 Ekim” tarihli duruşmada savunmasına, “Burada ne söylersek söyleyelim, yaptığımız karanlığa atılan ‘çığlık’tır!” diye başlamış, şöyle de sürdürmüştü: “Biliyorum ki bu çığlığı kimse duymayacak. Kimse duymasa da; basın sussa, yetkililer el ovuştursa, millet kayıtsız kalsa, ‘yargıçlar sadece baksa’ da ben haklılığımı haykırmaya devam edeceğim. Şu davaya bakın, artık yeni tutuklananların ‘haber’ değeri bile yok. ‘Sadece iki Alb. tutuklandı’ diye TV’lerde alt yazı geçiyor; gazeteler arka sayfalarda iki satır yazı yazıyorlar. ‘İsimleri bile yok!’. Hırsız kadar, arsız kadar, namussuz kadar değerleri yok. Yazıklar olsun...” Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kamu idaresinin, 1 özel kişilere ait taşınır malların mül 2 kiyetini, taşınmaz 3 malların ise kullan 4 ma hakkını kamulaştırması işlemi. 2/ 5 Budun ön kısmın 6 dan elde edilen da7 na eti... Bayındır, mamur. 3/ Şaire ya 8 raşır biçimde, şair 9 ce. 4/ Günün bir bö1 2 3 4 5 6 7 8 9 lümü... Rütbesiz asker. 5/ “ bellediğin bir yola 1 O T U R T M A A yalnız gideceksin” (Tevfik 2 T A T U A L AM Fikret)... Serbest meslek 3 U T H A L İ L E adamlarını içinde topla 4 R U H A N İ A R yan resmi birlik. 6/ “Çal 5 T A N T A R İ mak, aşırmak” anlamında 6M A L İ U L A K argo sözcük. 7/ AntalA L A A ya’nın bir plajı... İzmir’in 7 A L İ 8 A L A R A Ü N bir ilçesi. 8/ Kır ya da köy yaşamını anlatan kısa 9 A M E R İ K A N O şiir... Müzikte bir oktavın içindeki belli notalar ya da aralıklar düzeni. 9/ Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başkalarının yazılarından bölümler, şiirlerinden dizeler alıp kendininmiş gibi gösterme. 2/ Kenar süsü... Antalya yakınlarındaki ünlü arkeolojik mağara. 3/ Tıp dilinde kalp atışının hızlanmasına verilen ad. 4/ Asya’da bir ülke... Ayakta duran, var olan. 5/ Çok sevilen kimse ya da şey... Bir nota. 6/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 7/ Altından sopa gösterilir... Spor karşılaşmalarında seyircileri coşturan kimse. 8/ Eski dilde yuva... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Kars ve yöresinde yaşayan Türkmen kökenli bir halk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear