23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yanlışları orada uzun uzadıya anlatmak olanağını verecek olmasıdır. Öbür üyeler bu yanlışları vurgulayarak çok yararlı bir iş yapmış olabilirler. Yanlışların başında Sayın Başbakan’ın getirmeye çalışacağı başkanlık sistemi geliyor. O girişimi önleyebilmek çok zor olmamalı. Yeter ki AKP’liler kendi kişisel görüşlerini savunmakta dirençli davranabilsinler. Çünkü, genellikle biliniyor ki başta şimdiki cumhurbaşkanı olmak üzere, partinin deneyimli üyeleri Milli Mücadele’nin Meclis Hükümeti sisteminden dönüştürülmüş olan parlamenter sistem bizim toplum için bütün sistemlerden daha uygundur ve ufak tefek düzeltmelerle devam etmesi gerekir. bür önemli konuya, yani BDP’lilerin, terör sorununu adını koymadan dolaylı bir şantaj unsuru olarak kullanarak getirmeye çalışacakları “demokratik özerklik ve anadilde eğitim paketi”ne gelince, uyum komisyonunun deneyimli üyeleri bu isteklerin, genellikle sanılanın aksine, birçok bakımdan Güneydoğu halkının aleyhine sonuçlar vereceğini iyi anlatabilmelidirler. Öyle bir zahmet, Sayın Başbakan’ı başkanlık sistemi uğruna bölücü ve ayrılıkçılarla ortak ağırlık oluşturma hesabından döndürebilir belki. CUMHURİYET 12 EKİM 2011 ÇARŞAMBA Koşulsuzluk YENİ anayasa yapma masasına koşulsuz oturulacağı haberi, bir bakıma, hayra alamet sayılmalıdır. Anayasa yapmanın temel koşulu biliniyorsa, tabii: Bir toplumun tarihten gelen gelişme çizgisine ters düşen, onu geriye çekecek bir metin yazmak için masaya oturmanın adı anayasa yapmak olamaz; metnin adı öyle olsa da. Daha doğrusu, öyle bir metinden hayır gelmez. Nitekim, 1982 Anayasası ülkeyi 1961 Anayasası’nın gerisine oturtmaya kalktığı için yıllardır onca düzeltmeyle bile tam işe yarar duruma sokulamadı. Şimdi yazılacak metne, daha etkin bir yönetim kurma bahanesiyle başkanlık sistemi ve Güneydoğu uğruna birtakım etnik haklar sokulacaksa, onun da akıbeti farklı olamaz. Unutmayalım ki, General de Gaulle tehdidi gölgesinde yapılan Fransa’nın beşinci Cumhuriyet Anayasası, yarıbaşkanlık sistemini getirdiği halde 1789 tarihli İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi’ni baştacı ilan ettiği için Fransız demokrasisi hâlâ dimdik ayaktadır. oşulsuzluğun asıl yararı, masaya koşulsuz oturanlara savundukları “yenilikler” konusundaki Tıp Eğitimi Bir Çıkmaza mı Yönlendiriliyor? Anayasa Mahkemesi kararlarını devre dışı bırakılarak çıkarılan son KHK ile üniversite hastanelerinde çok önemli bir karmaşa ortaya çıkmış; tıp öğrencileri, uzmanlık öğrencileri ve yan dal ihtisası yapanların eğitimlerine ilişkin aksamalar yaşanmaktadır. on günlerde, bazı siyasilerin hekimlerle ilgili olarak kullandıkları sözler ve gerçeği yansıtmayan açıklamalar hekimleri üzmektedir. “Üniversitelerdeki hocalar rant peşindeler”, “bunlar paragöz kişilerdir” gibi üniversiteye ve hekimlik kurumunun ağırlığına denk düşmeyen talihsiz beyanlar tahammül sınırlarımızı aşmıştır. Geçen günlerde Sayın Sağlık Bakanı’nın bir TV kanalında “tamgün uygulamasında sorun özellikle İstanbul Üniversitesi’ndeki hocalardan çıkıyor” saptaması, biz İstanbul Üniversiteli öğretim üyelerini ayrıca üzmüştür. Kanımız odur ki, Sayın Bakan geçmişte, kendi çalıştığı ortamlarda gözlediği ve üzülerek tanık olduğu bazı olumsuz anıların etkisi ile tüm hekimleri, bu arada hiçbir zaman çalışma ortamını paylaşmadığı İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerini zan altında bırakmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarını devredışı bırakılarak çıkarılan son KHK ile üniversite hastanelerinde çok önemli bir karmaşa ortaya çıkmış; tıp öğrencileri, uzmanlık öğrencileri ve yandal ihtisası yapanların eğitimlerine ilişkin aksamalar yaşanmaktadır. Uygulamada, “tamgün” den anlaşılan, mesai saatleri içinde tüm öğretim üyelerinin hasta gereksinimleri ve tıp eğitimine yö S Dr. S.N.Cenk BÜYÜKÜNAL İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi nelik çalışmalara katılmalarıdır. Halbuki yeni uygulama, tamgünü seçen, ama mesai sonrası özel muayenehanelerinde de çalışan öğretim üyelerine, fakültede hasta muayene edilmesi, ameliyat yapılması, asistanlara pratik eğitim verilmesi konusunda normal mantığın kabul etmede zorlanacağı yasaklar getirmektedir. Bu sakıncalı durumun oluşturduğu sorunlar şöylece özetlenebilir: Tıp eğitimi, hasta başı tanı ve tedavi uygulamalarına dayanmaktadır. Bir üniversite hocası hastayı asistanıyla birlikte muayene edemiyorsa, bu sırada edindiği mesleki deneyimin inceliklerini genç meslektaşına iletemiyorsa eğitim eksik kalır. Özellikle cerrahi branşlarda, hocaların ameliyatlara asistanlarıyla birlikte girmeleri, onlara ameliyat yaptırırken tüm incelikleri bir bir anlatmaları “olmazsa olmaz” kuraldır. Yeni uygulama bu altın kuralı devredışı bırakmış, asistan eğitimini felce uğramıştır. Çünkü, hocaların önemli bir kesiminin hastanın muayenesini yapması, ameliyatına girmesi ARTIK YASAL DEĞİLDİR. Son yıllarda, üniversite öğretim üyelerinin, yandal asistanlarına eğitim verme gibi önemli bir işlevleri daha orta ‘Olmazsa olmaz kuralı’ Ö ya çıkmıştır. Özelliği ve önemi olan bazı tıp alanlarında (örneğin çocuk endokrinolojisi, çocuk ürolojisi, romatoloji, medikal onkoloji gibi…) öğretim üyeleri, çoğu kez, hem bizzat asistan gibi çalışmak ve hem de yandal asistanlarına eğitim vermek konumundadırlar. Bazı tıp fakülteleri içinde, uluslararası alanda tanınmış hatta uluslararası düzeyde eşyetkilendirme almış (akredite olmuş) anabilim dalları vardır. Bu önemli özellik, adı geçen kurumların, yabancı öğrenciler ve uzmanlar tarafından ziyaret edilmesi ve özellikli ameliyatları ve girişimsel uygulamaları izlemeleri gibi önemli bir gelişmeye neden olmuştur. Üniversitelerimizde oluşan bu övünülesi ortam, korkarım artık devam edemeyecektir. Yetkisizleştirilen öğretim üyeleri arasında, küskünler, kurum ve sisteme güvenlerini yitirenler bulunmaktadır. Bu değerli elemanların görevlerini her an bırakmaları gündemdedir. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, bu durumun önemi olmadığını ve tahsis edilecek yeni kadro ve atamalarla bu açığın hemen kapatılabileceğini beyan etmişlerdir. Bu açıklama inandırıcı değildir. Zira bu birikimdeki öğretim üyelerinin yetişmesi uzun yıllar almaktadır. Bir uzman hekimin zorunlu görevlerini de icra ederek yetişebilmesi 1315 yıllık bir süreyi kapsar. Yandal eğitimi alan öğretim üyeleri için daha da artmaktadır. Topluma kasıtlı olarak yanlış anlatılan bir başka konu da, yarım gün çalışma seçeneğini tercih eden öğretim üyelerinin kuruma yararlı olmadığıdır. Kendi çalıştığım kurum olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden örnek vermem gerekirse, en çok hasta muayene eden, en çok hasta ameliyat eden, bilimsel çalışma üretmede öncülük eden ve hatta uluslararası kuruluşlarda ülkemizi başarı ile temsil eden öğretim üyeleri arasında, “yarım zamanlı çalışan” öğretim üyelerinin önemli bir yer tuttuğunu belirtmem gerekir. Bu kişiler içinde, kurum hastalarını muayenehanelere yönlendirmek şöyle dursun, tam tersine kuruma başvuran hasta sayısını arttıran pek çok hoca bulunmaktadır. Sonuç olarak bu KHK ile, tıp fakültelerinde 8 saat süre ile çalıştırılan ama hasta muayenesi ve ameliyat etme yetkisi alınan öğretim üyeleri nedeniyle, öğrenci, uzmanlık öğrencisi, yandal uzmanlık eğitimi aksamaya başlamıştır. Özellikli sağlık sorunlarının ele alınamaması, riskli ameliyatların yapılamaması gibi hastaları güç durumda bırakan bir anlamsız durum ortaya çıkmıştır. Irk, dil, din ayırımı yapmaksızın insanlık için yararlı olma sözü veren ve yaşamını adayan bir meslek grubunun mesleki hakları adeta gasp edilmiştir. Yasal bir suç işlememiş, akıl sağlığı yerinde olan bir hekimin mesleğini icra etmesinin engellenmesi hiçbir hukuk sisteminin tanık olmadığı bir durumdur. Sağlık Bakanlığı acaba, bu hocaları devredışı bıraktıktan sonra yerlerine kendi istediği kişileri mi atamak istemektedir? Ya da yeterince hasta muayene edemez hale getirilen üniversite hastanelerinin gelirlerinin düşmesi sebebiyle, mali sıkıntıya girecek olmaları, bu kurumların Sağlık Bakanlığı’na devri için düşünülmüş, kurnazca hazırlanmış bir plan mıdır? Politik yaşamı öncesi, kendisi de başarılı bir çocuk hekimi olan Sayın Bakan’ın, hekim eğitiminin aksamaması, özellikli hastalıkların tedavi edildiği üniversite hastanelerinin işlevlerinin buzulmaması konusuna gereken ve beklenen özeni göstermesini bekliyoruz. Çok Doğur ki... Bakın Cumhurbaşkanı da önceki gün söyledi size: “Çok çocuk yapın...” Başbakan dedi, önemsemediniz... Çok doğurun ki düz yerlerde yer kalmadığı için derenin içinde otursunlar... Sel götürsün... Ne zaman yağmur yağsa sele kapılıp kasabaya iniyor Mustafa... Ömründe yaptığı en uzun seyahat bu... Zaten kasabayı ilk görüşü de böyle bir şiddetli yağmur yağdığında... İneği bulayım derken bakıyor karşısında kaymakam... Kasabaya inmiş... Sel ile yarım saatte indiği kasabaya, minibüs ile iki buçuk saatte dönüyor... “En az üç çocuğa” yol da yetmiyor çünkü... Ki yol götürsün... Düzlüklerde yer kalmadığı için dere yataklarına geçip oturdular... Her yağmur yağdığında şehirde bile gardıropları da aşağı mahalleye gidiyor... Yerine iki sokak yukarıdan bir portmanto geliyor... Düz alanda yer kalmadı... Sel deresinin içine girip oturduktan sonra ve sele kapıldıklarında yalaka televizyon onlara bunun “son otuz yılın en şiddetli yağışı” olduğunu söylüyor... Ehhh... O zaman normal... Zaten şimdi doğur, otuz sene sonra otuz yaşında olur ki... Sel götürsün... Ne şehirlerin, ne kasabaların, ne köylerin, ne ovaların, ne de yaylaların düzlüklerinde yer kaldı... Onlar da sel derelerinin içine girip oturdular... Aksilik sel geldi... Şu an itibarıyla üç ölü, altı kayıp var... “Mustafa yine şehre indi” diyorlar... Ayrıca: Altın, gümüş madenleri var artık, Çin gibi ucuz işçi lazım... Kömüre oy veren aptal seçmen lazım... Bu kadar imama cemaat lazım... Çok çocuk içinde başı okşanmamış, ilgilenilmemiş, eğitilmemiş, okutulamamış, soru sormayan, gelişmemiş, bi daha diye zıplayan kalabalıklar lazım... Geceleri çıkartırsanız, 67 saat askerlik yapan çocuklarının yerine gidip ölecek yiğidim askerler lazım... Siz doğurun... Sel götürmezse... El götürsün... Yarım gün çalışma K C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear