23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2011 ÇARŞAMBA 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B B Y Y Y Y Y Y Y 7 4 8 8 9 6 11 7 8 9 7 9 3 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y K Y B B B B B B K K K 2 6 5 16 15 17 5 11 8 5 5 3 3 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra K AmsterdamK Brüksel K Paris K Bonn K Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid Y Viyana B 2 3 1 5 1 2 5 5 1 2 4 11 1 Belgrad B 4 Sofya K 1 Roma Y 12 Atina Y 11 Zürih B 3 Moskova K 13 Aşkabat B 11 Taşkent PB 6 Baku Y 10 Bişkek PB 4 Tiflis PB 9 Kahire B 19 Şam Y 14 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu Batı Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Kütahya, Afyonkarahisar, Denizli, Uşak, Batman, Siirt çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar; genellikle yağmur ve sağanak, Karadeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu’nun kuzeyi ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda karla karışık yağmur ve ker şeklinde olacak. Ülkemizin iç ve doğusunda gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don görülecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK dedirten olayların başlangıç tarihi 2005’tir ve bu tarihte yargıya saygıdan, adaletin eşit dağıtılacağından yana durmadan nutuklar atan AKP hükümeti… … bugünkü dramatik tabloya neden olan 31 Aralık 2010’da CMK’nin 102. maddesinin yürürlüğe gireceğini ve davaları Yargıtay’ca onanmamış veya mahkemelerde karara bağlanmamış binlerce tutuklunun tahliyelerinin gerçekleşeceğini… … toplumun dışladığı suçlardan yatanların, hatta müebbet hapisle yargılananların beş yılda serbest kalacaklarını biliyordu… … Biliyordu, lakin bu hükümet tam beş yıldır bugün toplumu sarsan sonuçları engelleyecek… tahliyelerin dengeli bir biçimsellik içinde uygulanmasını sağlayacak tek bir adım atmadı. Cezaevlerinde 57 bin 171 tutukluya tahliye olanağı sağlandı. Organize suç örgütleri, katiller, hırsızlar, gaspçılar, uyuşturucu kaçakçıları, çete liderleri, PKK ve Hizbullah davası sanığı 26 sanık tahliye edildi. Örneklemek gerekirse; örneğin beş kişi öldürmüş, birçok kişiyi yaralamış müebbetten davalı katil artık serbest! Hizbullah’ın domuz bağı cinayetlerinin sanıkları tahliye edildi. Cinayet davalarına bakan Yargıtay 1. Dairesi bir günde 37 katili salıverdi. Fakat tahliye rezaletini dün “Yargının kararıdır” diye savunan RTE’ye ve hükümetinin temsil ettiği adalete göre: Tabii iktidar dışında hemen her çevrede Silivri’de iki yıl, hatta daha fazla süredir yatanların tahliyeleri beklenirken; bu yasa ve Yargıtay yorumu ile: Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Prof. Fatih Hilmioğlu, Dursun Çiçek, Doğu Perinçek, Levent Ersöz, Ercan Kireçtepe gibi ünlü isimlerin tutukluluk sürelerinin 10 yıla çıkarılması olasılığı gündeme geldi. Şu ikileme, yargısal uygulamalardaki çarpıklığa bakınız: Silivri’de aylardır, yıllardır yatanlara savcılığın yönelttiği suçlama hükümeti zor kullanarak devirmeye teşebbüs etmek. Bu suçlamayla yargılanan Balbay, Tuncay, Haberal ve diğer tutuklular Silivri adaletinin 1’e karşı 2 oyla aldığı kararlarla aylardır içeride… … hükümeti darbe ile devirme olanağına sahip; orgeneraller, kuvvet komutanları dışarıda! Bu hükümete içeriden dışarıdan tutukluluk süresinin cezaya dönüştürülmemesini sağlamak için gerekenleri yapmasını öneren açıklamalar vız geliyor. İçimizdeki yargı konularında uzmanlar, cezaya dönüşen uzun tutukluluk süresinin hem adalet hem de insan hakları açısından kabul edilemeyeceğini her fırsatta dile getirdiler, getiriyorlar. İşine geldi mi Avrupalı görünen, Avrupa’nın ve Batı’nın demokratik koşullarına sahip çıkan veya çıkarmış gibi görünen hükümet; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki kararlarını duymazlıktan geliyor. Dün bir gazetede AİHM’de uzun yıllar yargıçlık yapan Rıza Türmen yine gerçekleri seslendiriyor. “10 yıl tutukluluk süresinin her şart altında çok uzun ve AİHM açısından kabul edilemez olduğunu” söylüyordu. Oysa işine geldi mi kulağı sağır, işine geldi mi uzaktan sesleri duyabilen bu hükümete ne söylesen fayda etmez. Bu yargıyı yadırgayanlara yakın günlerden örnek verelim: Bir ara Balbay’la Özkan’ın Silivri’de izlenen yargıya isyanları toplumda geniş ses getirdi. Ergenekon davasının AKP’nin yarattığı siyasal amaçlı bir dava olduğu kanısı giderek yaygınlaştı. Tam bu sırada Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sahneye girdi. Balbay’ın ve diğer tutuklularının “seslerine kulak verilmesini ve cezaya dönüşen tutukluluk konusunun ele alınmasını (tabii hükümet tarafından) zorunlu gördüğünü” açıklayan demeçler verdi. Sonra? Arınç’ın söyledikleri Arınç’ta kaldı ve: Anlaşıldı ki hükümet tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesini engelleyecek yasalar, düzenlemeler falan yapmak niyetinde değil. Arınç’ın iyi niyet kokan demeçleri ise, Ergenekon davalarının hükümetin siyasal tezgâhı olduğunu öngören kanıları “bertaraf etmek için” verilen demeçlerdi! Bir zamanlar Ankara’da hâkimler var denilirdi. Artık adalet; içeride dışarıda Türkiye’de var mı diye sorgulanıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki gün yaptığı konuşmada AKP hükümetleriyle kendi bakanlık dönemindeki dış politika icraatlarını överek, iktidarları döneminde Türkiye’nin, “Küresel olaylarda sözü dinlenen, olayları önceden gören, onlara tedbir oluşturan ve alternatif çözümler üreten ‘akil ülke’ haline geldiğini ve kurulacak yeni düzenin temel taşını atan ülkelerin başında geleceğini” ileri sürdü. Davutoğlu teorik yönü güçlü konuşmasında böyle dedi ama, sekiz yılın sonunda Türk dış politikasının ana eksenlerinde yaşananlar bakalım ne kadar kendisini doğruluyor: ABD: Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu 2010 yılında TürkAmerikan ilişkileri son yılların en kötü seviyesine indi. AKP’nin izlediği İran ve İsrail politikaları nedeniyle ABD’deki Türkiye algısı tamamen negatife döndü. Musevi lobisi kaybedildi. Türkiye’nin terörle mücadele için istediği silah sistemleri verilmedi. ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Ermeni tasarısı kabul edildi. AB: Müzakereler durma noktasına geldi, yılın ikinci altı ayında tek bir müzakere başlığı dahi açılamadı. Hollanda hükümet protokolüne TürkiyeAB ortaklık anlaşmasının değiştirilmesi yönünde madde kondu. BM: Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliği döneminden akıllarda sadece İran’ın nükleer programıyla ilgili oylamada dünyanın tersi ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Davutoğlu Övüyor Ama... ne verilen ‘hayır’ oyu kaldı. Kıbrıs ve PKK ile mücadele konularında somut kazanım elde edilemedi. PKK İLE MÜCADELE: Kuzey Irak’taki PKK kamplarının tasfiyesi konusunda ne ABD, ne Irak merkezi yönetimi ne de Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt yönetimi harekete geçirilebildi. KOMŞULAR: Komşuların çoğuyla Başbakanlar başkanlığında görkemli törenlerle Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri kurulmasına rağmen gelinen noktada; Yunanistan, Türkiye ile arasına sınır duvarı öreceğini açıkladı; Suriye, Hatay iddiasından hâlâ vazgeçmedi. Ortadoğu’daki arabuluculuk misyonumuz sona ererken, Davutoğlu’nun demeçleri ile gündeme gelen yeniOsmanlıcılık iddiaları Suriye lideri Esad’ı dahi rahatsız etti; Irak’ta Kürtlerin ve Şii lider Maliki’nin yönetimdeki ağırlığını azaltma politikası başarılı sonuç vermedi; İran’da Ahmedinejad yönetiminin HÜKÜMSÜZ İNFAZ Ağır ceza kapsamındaki suçlarda 5 yıl, örgütlü suçlarda 10 yıl... 5 yıl, dahası 10 yıl hüküm almadan özgürlüğünden koparılmak! Hükümsüz infaz yani! Aslında bu kararla devlet, bizzat en yüksek organlarından biri olan Yargıtay eliyle, adaleti zamanında ki adalet hukuka uygun, zamanında ve yerinde uygulanırsa adalet sayılır dağıtamadığını itiraf etmektedir. Demokratik bir hukuk devletinde bırakın 10 yılı 5 yılı, 3 yıl hatta 2 yıl tutukluluk bile başlı başına bir insan hakkı gaspıdır. Ama bizde doğal karşılanmakta, Yargıtay’ca ‘kanun böyle’ denerek karara bağlanmaktadır. Demek ki Türkiye’de kanun, hukukun evrensel ilkelerinin önüne geçmiştir. Yargıtay kararının bir başka yönü de hiç kuşkusuz, AKP’nin “Yargıtay davaları zamanında bitiremiyor” diyerek, bu yüksek yargı organı üzerinde, kadrolaşma hedeflerini yerine getirecek zemini hazırlamasıdır. insan hakları ihlallerine sessiz kalındı; Sudan’ın eli kanlı liderinin Ankara’da ağırlanmasına dünyadan protestolar yağdı; İsrail, artık Türkiye yerine Yunanistan ve Romanya ile ortak askeri tatbikatlar yapıyor, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Akdeniz’i paylaşan anlaşmalar imzalanabiliyor; Ermenistan ile normalleşme protokolleri bir yıldır askıda beklerken, o süreç yüzünden Azerbaycan ile var olan iyi ilişkiler de zedelendi; Rusya’ya milyarlarca dolarlık nükleer santral ihalesiz verilmesine rağmen, Moskova yönetimi Ermenistan ile ortak savunma doktrini geliştirdi. Balkanlar’da Sırbistan ile diyaloğu geliştirmeyi başaran AKP hükümetinin hiçbir yetkilisi Sırp yönetmen Emir Kusturica’nın Türkiye’den kovulmasına sesini çıkartmadı. Türk dış politikasının Davutoğlu yönetiminde gittiği yönü en iyi anlatan, dünyanın en saygın haber dergisi The Economist’in geçtiğimiz yıl içinde değişen başlıklarıdır. Daha birkaç ay önce Davutoğlu’nu “The Great Mediator (Büyük arabulucu)” diye dünyaya tanıtan dergi, yıl sonu özel sayısında “The Trouble with Ottomania (Osmanlıcılık sorunu)” başlığını tercih etti ve ‘Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirmek zorunda olduğu’ mesajını verdi. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Başbakan alkış seslerinin arasında devam ediyor: “Ben alkış meraklısı da değilim... Bunu da bilmiş olun... Her şeyi de bizden beklemeyin.” Bir ülke iyi yönetilmiyorsa... Bu, temel sorunların çözülmemiş olması bir yana, giderek katlanmasıyla açıkça görülüyorsa... Böyle bir tabloda ülkeyi yönetenlerin yüzü kızaracağına, onları alkışlayanların avuç içleri kızarıyorsa, orada demokrasi yoktur. En temel sorun olan iç barışta hükümet başarısızlığa uğramışsa... Her mevsim “açılım” demiş, olmamışsa... Medya faturayı muhalefete kesmişse... “Muhalefet gerekli desteği verseydi açılım sonuç verirdi” diyebiliyorsa... İktidara sınırsız kredi açıyorsa... O ülkede demokrasiden söz edilemez. Uluslararası araştırma kuruluşu The Economist Intelligence Unit (EIU) 2010 yılı demokrasi endeksini yayımladı. Araştırma sonuçları medyada belli ölçülerde yer aldı ama yine de araştırmada altını çizdiğim kimi unsurları paylaşmadan geçemeyeceğim. Dünya ülkeleri dört gruba ayrılmış: Tam demokrasiler, kusurlu demokrasiler, melez rejimler, otoriter rejimler. Kimi yayın organları haberi şöyle duyurdu: “Demokrasimize melez dediler.” Oysa gerçek öyle değil. Yukarıdaki sıralamada olduğu gibi, Türkiye’yi “demokrasi” tanımının içine katmıyor, “melez rejim” diyor. Bir adım sonrası otoriter rejim. Türkiye’de anlaşılacak bir dille söylemek gerekirse, melez yerine şu oturuyor: Ara rejim. Türkiye’nin aynı yapı içine konduğu ülkelerden bazıları şunlar: Irak, Burundi, Tanzanya, Uganda, Kamboçya, Gürcistan, Rusya, Senegal, Kenya, Mozambik, Lübnan, Filistin, Malavi, Honduras, Butan. Melez rejimin tanımı şu: Kurallar sık ihlal edilir. Seçimlerin özgür ve adil olması engellenir. İktidarın muhalefet üzerindeki baskısı belirgindir. Yolsuzluk yaygınlaşma gösterir. Hukuk devleti kavramı zedelenmiştir. Gazeteciler üzerinde baskı vardır. Yargı bağımsızlığı yoktur. Türkiye’de sadece aralık ayı içinde yaşananları düşünüp bu listeyle karşılaştırın... Otoriter rejim neymiş, onun tanımını da aktaralım: Siyasal çoğulculuk budanmıştır. Bazen doğrudan diktatörlükle yönetilir. Demokrasinin kurumları var olabilir, ancak çalıştırılmaz. Seçimler özgür ve adil değildir. Temel hak ve özgürlükler gözardı edilir. Medya yönetime yakın birimlerin kontrolü altındadır. Koyu bir sansür ve eleştiriye tahammülsüzlük yaygındır. Yargı bağımsız değildir. Türkiye’de ne yazık ki bu şıkların tümüne verilebilecek karşılık var. Her şeyi ama her şeyi bir kenara koyalım, sadece denetlenebilirlik unsuruna bakalım. Demokrasinin en temel kurumu denetleme mekanizmasıdır. Türkiye’de bu var mı? Var... Nasıl var? Çok güçlü bir şekilde var. Ne demek bu? Şu demek: Demokrasilerde iktidarın denetlenebilir olması gerekir; Türkiye’de ise iktidar tüm toplumu ve kurumları denetliyor. Üstelik çok güçlü bir şekilde ve yaptırımlarıyla birlikte! Yani tam tersini uyguluyoruz. “İleri demokrasi” de öyle: İleri... Demokrasinin üzerine doğru! ankcum@cumhuriyet.com.tr ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Avrupa’daki Türklerin çok geride olduğunu belirten büyükelçilerden öneri ‘Dizili’ diplomasi 3. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçilerin bazıları, kamu diplomasisinde özellikle yurtdışında önemli izleyici kitlesi bulan Türk dizilerinden yararlanılması önerisinde bulundu. BAHADIR SELİM DİLEK Pilotlar faciayı önledi SAMSUN (Cumhuriyet) SamsunAnkara seferini yapacak olan Anadolu Jet’e ait uçağın ana kumanda sistemindeki arıza, önceden fark edilince bir faciadan dönüldü. Arızası giderilen uçak, 6 saat rötarla havalandı. Yolcular arasında AKP Samsun milletvekili Fatih Öztürk, AKP Ordu milletvekili Ayhan Yılmaz, AKP Grup Başkanvekili ve Giresun milletvekili Nurettin Canikli, eski MHP Samsun milletvekili Mehmet Aydın ile Sivil Havacılık Genel Müdür Yardımcısı Bahri Kesici de bulunuyordu. ANKARA Türkiye’nin dünya üzerinde görev yapan büyükelçilerini buluşturan 3. Büyükelçiler Konferansı’nda, Türk diplomatlar, Türkiye’nin dış politikadaki resmini ortaya koyup sorunları sıraladılar. Özellikle, yurtdışındaki Türkleri buluşturamamaktan yakınan büyükelçilerin tamamına yakını görev yaptıkları ülkelerde eğitim müşaviri olmamasından şikâyet etti. Eğitim bakımından Avrupa’daki Türk toplumunun, Tamil toplumundan bile geri olduğu saptaması yapıldı. Büyükelçilerin bazıları, yurtdışında önemli izleyici kitlesi bulan Türk dizilerinden yararlanılması önerisinde bulundu. Büyükelçiler, sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde şu şekilde durdular:  Özellikle Balkanlar gibi yükselen Türk değerlerinden yararlanılmalı. Aşkı Memnu, Ezel, Yabancı Damat gibi diziler içinde Türk toplumu ile ilgili mesajlar yer almalı. Diziler önemli bir fırsat. İnsanlar Türkçe’yi nasıl öğrenebileceklerini, Türk yemeklerinin nasıl yapıldığını soruyorlar. Dizilerde Türk ürünlerinin reklamları yapılmalı.  Avrupa’daki Türkler açısından en büyük sorunun eğitim ve örgütlenme.  Hollanda’daki 143 camide, Türkçe dil eğitimi veriliyor, ancak yetersiz. Milli Eğitim Bakanlığı buna el atsın. Öğretmenler göndersin. En azından daha nitelikli Türkçe öğretilmesi şansı olur.  Kürtler kendilerini Türk toplumundan görmüyor. Ermenilerin sayılarını geçtik ama Türkleri bir araya getiremiyoruz. Türkler aynı camiye bile gitmiyor. En iyi hizmet ödülünü alan THY’ye de Körfez ülkelerinin büyükelçilerinden eleştiri geldi. “THY’nin Business servisi Arapların ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Uçak seferlerinin saatleri de oldukça ters, uçaklar da eski model” diyerek THY’nin Arap ülkelerine business hizmetinde kalite artırması istendi. ‘Profesör imalatına son verilsin’ Hekimler ve tıp öğrencileri, AKP hükümetinin sağlık alanındaki uygulamalarını protesto etti. Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası (ATO), hükümetin sağlık alanındaki uygulamalarını protesto etmek için Hacettepe ve İbni Sina Hastaneleri önünde toplanarak, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’na yürüdü. ATO Yönetim Kurulu Üyesi Özden Şener, hükümet ve YÖK’ün, üniversitede performansa göre ödemeden vazgeçmesi gerektiğini dile getirerek, “Düzenlemeyle tıp fakültelerinde Eğitimöğretim, araştırma faaliyetlerinin yerini daha çok hasta bakmak, ameliyat yapmak alacak” dedi. Yeni kurulan üniversitelerde profesör kadroları ilanı yapıldığını aktaran Şener, “Profesör imalatına son verilmesini talep ediyoruz. Fakültede ders vermeden profesör olunur mu? Türkiye’de olunuyor” diye konuştu. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Tutuklama Süresi Kaç Yıl? Baştarafı 2. Sayfada Said Nursi’yi yücelten ‘Hür Adam’ filmine dava açıldı ‘Atatürk’e hakaret ediliyor’ SELDA GÜNEYSU ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Hür Adam” filmine konusu uygun olmadığı gerekçesiyle “destek yardımı”nda bulunmadı. Filmin “Alenen Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ettiği” gerekçesiyle, “derhal gösterimden kaldırılması” için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dava açan avukat Ömer Ediz Yoraz, filmin “ülke bütünlüğü açısından tehdit oluşturduğu ve halkı kışkırtmaya yönelik” olduğu görüşünü dile getirdi. Tanıtımı Kuran ayetleriyle Filmin galasında protesto gösterisi İstanbul Haber Servisi Ulusal Parti İstanbul İl Başkanı Nizamettin Aydın ve parti üyesi 20 kişi “Hür Adam” filminin Türker İnanoğlu Gösteri Merkezi’nde yapılan galası esnasında protesto gösterisi düzenledi. Protestocular, basın açıklamasının ardından olaysız şekilde dağıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik gerçeğe aykırı ve iftira niteliğinde pek çok ima, hakaret ve iftiraya yer verildiği, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı halkı kışkırtıcı nitelikte pek çok bölümün yer aldığı açıkça anlaşılmaktadır” yapılan filmde, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Samanyolu TV dizilerindeki oyuncular rol alıyor. Filmde özellikle Said Nursi’nin Atatürk’le karşılaşma sahnesi tarihçiler tarafından eleştiriliyor. Avukat Yoraz, dava dilekçesinde de şu ifadelere yer veriyor: “... Filmin pek çok sahnesinde, Hukukta aksi açıkça öngörülmedikçe, temel hakları sınırlandıran nitelikteki sürelerin, uzatılmalarını öngören süreler, asıl süreden uzun olamazlar. Nitekim ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler açısından kanun koyucu bu yöntemi benimsemiştir. Özellikle, tutukluluk sürelerinin iki kat olarak uygulanacağını öngören hüküm dikkate alındığında, bu görüş daha da önemli hale gelmektedir. Son günlerde gazetelere yansıyan, hakkında dava açılmış bulunup, hüküm kesinleşmediği için serbest kalan kişilere ilişkin haberlerde, kusuru tutukluluk süresinin sınırlandırılmış olmasında değil, bir yargılamanın beş yılda tamamlanamamış olmasında aramak gerekir. Gazetelere yansımaya başlayan haberlere göre, Yargıtay ve mahkemeler bu hükümlere ilişkin ilk uygulamalarında süreyi toplam beş yıl olarak kabul etmişlerdir. Bu durumda özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanan kimi suçlara ilişkin on yıla kadar tutukluluk süresi kanuna uygun olarak kabul edilecektir. Böyle bir süre kanuna uygun olsa da hukuka uygun olarak kabul edilemez. On yıl, bırakın tutukluluk süresini, bir kimsenin suç işlemekle itham edilmesinden, hakkındaki hükmün kesinleşmesine kadar geçen süre açısından dahi son derece uzundur. Geç gelen adalet, adalet değildir. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear