Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 12 EKONOMİ Sony’den yeni el konsolu Sony’nin el konsolu PSP’nin beklenen yeni versiyonu tanıtıldı. Adının PSP 2 olması beklenen yeni konsol şimdilik Next Generation Portable’ın kısaltması olan NGP olarak anılıyor. 5 inç boyutunda çoklu dokunmatik OLED ekrana sahip olan NGP için Sony’nin başkanı Kaz Hirai 5 temel özelliğin altını çizdi; Devrimsel bir kullanıcı arayüzü, sosyal ağlara bağlanabilirlik, lokasyona duyarlılık, arttırılmış gerçeklik ve PlayStation Suite ile tam uyumluluk. NGP’nin Bluetooth ve WiFi yanında 3G desteği de sunacak olmasının yanı sıra hem ön tarafında hem de arka tarafında kamerası da bulunuyor. CUMHURİYET 31 OCAK 2011 PAZARTESİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr Fujitsu, Lifebook’ta birleşti Fujitsu, Tablet PC ve dizüstü bilgisayar ürünlerini Lifebook çatısı altında birleştirdi. Portekiz, Avusturya, İsviçre, Fransa ve İtalya’dan sonra Türkiye’de de tanıtılan Lifebook ürünleri Intel Core vPro işlemci ailesi ile şimdi güçlendirildi. Yeni seri, kullanıcılara uzun pil ömrü, yerleşik 3G/UMTS ile sürekli bağlantı ve hırsızlığa karşı gelişmiş korunma gibi güvenlik özellikleri sunuyor. Lifebook Tablet PC ürünleri LIFEBOOK T730, LIFEBOOK TH700, LIFEBOOK T580 ve LIFEBOOK T900, çift yönlü dönebilen dokunmatik ekranları ile kullanıcılara parmaklarını diledikleri gibi kullanma imkânı sunuyor. Asus hızı arttırıyor Asus PC’lerin performansını ve grafiksel hızını arttıran yeni ekran kartlarını piyasaya sundu. Yeni Asus DirectCU II teknolojisine sahip ekran kartları; yüzde 15 performans arttırma teknolojisini içeriyor. ASUS’un HD 6900 serisi ve GTX 500 serisi grafik kartları yeni DirectCU II teknolojisi ile yüzde 600’e kadar daha iyi hava akımı ve yüzde 20’ye kadar daha az sıcaklığı ikiz fanlarla sunuyor. PARAMETAPARAı MUSTAFA SÖNMEZ Patlamış Mısır Kabarmış Türkiye... Mısır’da halk hareketinin boyutları Tunus’takinden çok daha büyük ve güçlü. Öyle güçlü bir dalga ki, buna karşı çıkmak ve bu hareketi zor kullanarak sindirmeyi denemek, daha büyük yangınları ve kaosu göze almak demek. Bunun ABD de, AB’nin merkez ülkeleri de farkında ve üstünde ittifak ettikleri görüş şu: 82 yaşında ve hasta “Reis” Mübarek, 30 yıllık iktidar dönemini kapatmalı, bir an önce çekilmeli, hemen seçimlere gidilmeli. Ve galiba olacak da o... Gidenin yerine neyin geleceğini anlayabilmek için, Mısır’ın üretim ilişkilerine göz atmak, patlamış Mısır’ı, kabarmış Türkiye ile kıyaslamak yerinde olacak. Ülkeleri kıyaslamada en kestirme ve görece güvenilir kaynak olarak CIA sitesini (ww.cia.gov) tavsiye ederim. Türkiye’deki 24 milyon internet kullanıcısının yüzde 86’sı her gün internete bağlanıyor 24 milyon her gün online Türkiye İnternet Ölçümleme Araştırması’na göre Türk internet kullanıcılarının büyük çoğunluğu satın alma gücü yüksek, karar verici kitleden oluşuyor. MISIR VE TÜRKİYE’NİN MAKRO GÖSTERGELERİ GÖSTERGELER Nüfus, 2010, Milyon Milli Gelir 2010, PPP Milyar $ Büyüme %, 2009 Büyüme %, 2010 Kişi Başına Gelir, $ (PPP) İşgücü, 2010, Milyon Tarım istihdamı, % Tarım gelir payı, % İşsizlik, %, 2010 Türkiye Mısır GÖSTERGELER 73 80 Yoksul Nüfus % 958 4.7 7.3 12.300 24.7 30 8.8 12.4 501 Gelir Eşitsizliği (Gini Katsayısı) 4.6 Kamu Borcu/GSYİH, % 2010 5.3 Enflasyon %, 2010 6.200 Cari Açık 2010, Milyar $ 26.1 İhracat, Milyar $ 32 İthalat, Milyar $ 13.5 Dış Borç, 2010, Milyar $ 9.7 Yabancı Serm., Milyar $ Türkiye Mısır 17.1 20 41 48.1 8.7 38.8 117 166 271 85 34.4 80.5 12.8 0.2 25 46 31 77 M erkezi ABD’de bulunan Interactive Advertising Bureau’nun (IAB) ‘Türkiye İnternet Ölçümleme Araştırması’na göre, 24 milyon internet kullanıcısı var, Türkiye’de kullanıcıların yüzde 86’sı her gün internete bağlanıyor. Araştırmaya göre Türk internet kullanıcılarının büyük çoğunluğunu, satın alma gücü yüksek, karar verici kitle oluşturuyor. Söz konusu kitlenin yüzde 42’si 2544 yaş aralığında, yüzde 34’ü 25 yaş üstü kişilerden oluşuyor. Türkiye’de, internetin artık bir kitle iletişim mecrası haline geldiği belirtilen araştırmada şu tespitlere yer verildi: Türkiye’de internete bağlananların yüzde 57’si erkek. Kullanıcıların yüzde 86’sı her gün, yüzde 13’ü haftada birkaç kez, yüzde 0.62’si haftada bir, yüzde 0.27’si ayda birkaç kez, yüzde 0.14’ü ise ayda bir internete bağlanıyor. Türkiye’deki internet kullanıcılarının yüzde 30’u ilkokul, yüzde 25’i ortaokul, yüzde 30’u lise ve yüzde 15’i üniversite ve üstü mezunu. Üniversite ve üstü eğitimli kullanıcı sayısı 1.1 milyon kişi iken, üniversite ve üstü eğitimli yönetici sayısı 838 bin 362 kişiyi buluyor. Cep telefonundan internet kullananların oranı yüzde 32. 875 bin 297 kişinin online alışveriş yaptığı Türkiye’deki internet kullanıcıları arasında 3.4 milyon kişi kentsel bölgelerde yaşıyor. Kaynak: CIA, Factbook’taki veriler kullanıldı. Türkiye göstergelerindeki bazı eksikler değiştirilmedi En sosyali Nike on üç yıldır internet reklamlarına önemli bütçeler harcayan Türk şirketleri, sosyal ortamları çabuk benimsedi. Birçok marka Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal paylaşım ağlarını kullanarak müşteri buluyor. CNBCe Business’ın son sayısından yer alan haberde, blog rüzgârının esmeye başlamasından beri sosyal ağları yakından takip eden şirketlerin, özellikle Facebook ve Twitter’da resmi sayfalar açarak sosyal ortamlarda da insanlarla bir araya gelmeye başladıkları kaydedildi. Sosyal medyayı yakından takip eden Jüri’nin seçtiği 25 markanın arasında Nike, Nike Football ile ilk sırada yer aldı. Nike, Facebook’ta Türkiye’nin en çok kullanıcı sayısına sahip marka unvanını elinde bulunduruyor. İkinci sırada, TTNet, üçüncü sırada ise THY yer aldı. S Celo, Fizy’e ses verdi M üYap’ın ‘telif hakları ihlali’ gerekçesiyle tedbir kararı koydurarak kapattırdığı uluslararası müzik arama motoru Fizy, Turkcell desteğiyle yeniden açılıyor. Turkcell’in açıklamasına göre, yaklaşık 1 milyon üyesi olan fizy.com Turkcell desteğiyle, meslek birlikleri ile telif hakları konusunda anlaşma sağladı ve tamamen yasal bir dijital müzik platformu haline geldi. Turkcell Ürün ve Servis Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar, “Her gün yüz binlerce kişinin milyonlarca şarkı dinlediği fizy.com gibi bir platformun tamamen yasal bir platforma oturtularak müzikseverlere hizmet vermeye devam etmesi bizim için önemliydi. Bu işbirliği çerçevesinde fizy.com’un telif anlaşmalarını üstlenerek, lisansız içeriklerin ayıklanması, yasağın kalkması ve de müzik tutkunlarının yasal dijital müziğe Turkcell desteğiyle özgürce ulaşmaya devam edebilecek olmasını sağladığımız için mutluyuz” dedi. Bu da kalem fare G enius, sıradan farelere kıyasla daha fazla imleç kontrolü sağlayan Pen Mouse’u tanıttı. Her iki el için de kullanıma uygun olan fare, imleç kontrolü için gelişmiş kalem tasarımı ile dikkat çekiyor. Pen Mouse, 1200 çözünürlük takip teknolojisine sahip ve 400 ile 800 çözünürlüğe göre de ayarlanabiliyor. Pen Mouse’u 85 dereceye kadar kaldırılabiliyor. Güç tasarrufu için akıllı otomatik algılama özelliği ile hareket algılanmadığında uyku moduna geçen fareyi tekrar kullanmak için herhangi bir düğmeye basmak yeterli. Pen Mouse’un fiyatı ise 49.9 TL. Türkiye, nüfus olarak Mısır’dan 7 milyon az, ama kapitalistleşmede Mısır’ın çok önünde. Mısır, Türkiye milli gelirinin ancak yüzde 52’si kadar milli gelir üretiyor. Bundan dolayı da kişi başına gelir, Türkiye’dekinin yarısı kadar. Nüfusun işgücüne katılım oranı, Türkiye’dekinden daha geri ve verimsiz tarım işgücü yüzde 35’lere yaklaşıyor. Aradaki kapitalistleşme farkını hem dünya ekonomisi ile ilişkili göstergelerde hem de kentleşmede görebiliriz. Türkiye’de kentsel nüfus yüzde 75’e ulaşmışken Mısır’da yüzde 48’de. Yani Türkiye’nin 1970’lerdeki hali. Türkiye dünya ekonomisine Mısır’ın sattığının 4 katı mal satarken Mısır’ın aldığının 4 katı fazla mal ithal ediyor. Dolayısıyla cari açığı da Mısır’ın cari açığından kat kat fazla. Mısır, 2009’da 3 milyar cari açık vermişti, 2010’da açığını kapadı. Türkiye ise 47 milyar dolar cari açık vermiş durumda. İşsizlik ve adaletsiz gelir dağılımı, iki ülkenin de ortak kaderi. Türkiye’nin resmi işsizliği Mısır’ınkinin 23 puan üstünde, gelirin paylaşımında da Türkiye, Mısır’ı epeyi geride bırakan daha adaletsiz bir ülke. Kamu maliyesinde Mısır’da hükümetin aşırı borçlandığı ve kamu borcunun milli gelirin yüzde 80’ini geçtiği anlaşılıyor. Türkiye’nin şimdilik tuzu daha kuru. Türkiye, Mısır’ın yaptığı dış borçlanmanın neredeyse 8 katını yapmış ve 270 milyar dolarlık borç yüküne sahip. Özetlersek, Mısır, yetersiz kapitalistleşmenin, Türkiye ise bağımlı doludizgin neoliberal kapitalistleşmenin sorunlarını yaşıyor. Mısır’da kapitalistleşememenin sancıları, sıkıntıları, kırsal yoksulluk, artan kent işsizliği, yolsuzluk ve diktatörün baskıcı rejimi ile yaşanıyor. Türkiye ise, 1980’ler sonrası başlayan ve 2000 sonrası AKP eliyle doludizgin yol alan neoliberalizmin doğurduğu sorunlar yumağı ile boğuşuyor. Yüksek işsizlik Türkiye için bir numaralı sorun. Gelir bölüşümünde, bölgesel adaletsizlikte OECD birinciliğini Meksika ile paylaşıyoruz. Yolsuzluk, AKP iktidarı ile aldı başını gidiyor. Büyüme, ancak sıcak para girişi ile gerçekleşiyor ve ülkenin dışa bağımlılığını, dış borç yükünü kabartarak, üretim gücünü aşındırıp ülkeyi gerçekte yoksullaştırarak sürüyor ama her an tıkanabilir. Siyasi olarak fark şu ki, Mısır, 30 yıldır bir diktatörün baskıcı rejimi ile gaz biriktirdi ve sonunda patladı. Türkiye, arada bir yapılan göstermelik seçimlerle gazını oradan oraya boşaltıyor ve kitleler ancak istemediklerini iktidar yapmayarak ama istedikleri siyasi oluşumu da bir türlü bulamayarak oyalanıyorlar. Mısır’dan sonra Arap dünyasındaki dönüşüm, herkesin merakı. Dünya ekonomisine yeterince entegre olamamış bu coğrafyada, merkez kapitalizmin ekonomik ve siyasi inisiyatifinden kopmayacak bir “değişim”e, Batı da onay verecektir. Kapitalistleşmenin önü açılacaksa, neden diktatörlerle oyalansınlar? Özgürlükçü görünüp, neoliberalizmi bu ülkenin kılcal damarlarına zerk ederek ömrü kısalmakta olan dünya kapitalizmine biraz daha taze kan bulunacaksa, “devrime karşı çıkmanın” ne âlemi var? Ekonomik sancıları ve hızla faşizme yönelişin endişesi ile öfkesi kabaran kitleleriyle, Türkiye’de AKP iktidarına dönük bir halk hareketine Batı, “Mısır yaklaşımı”nı gösterir mi? Evet demek, kolay değil. Çünkü Türkiye’nin ıstırabı, yeterince kapitalistleşememek değil, çarpık, insafsız, yoksullaştıran, eşitsizlikleri büyüten geleceksiz bir kapitalistleşmeye, onun icracısı gerici neoliberal iktidara cepheden itiraz. Fark, önemli... mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr http://mustafasnmz.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA “Bu kriz o kriz” derken (Cumhuriyet, 27/08/2007) kastettiğimiz her şeyi, geçen hafta toplanan Dünya Ekonomik Forumu (DEF), Davos zirvesindeki tartışmalarda, TV ekranlarına yansıyan olaylarda görmek olanaklıydı. Bu yıl Davos zirvesinin başlığı da zaten “Yeni gerçeklik ve paylaşılan normlar” idi. Bildik “gerçeklik”, onun içinde paylaşılan normlar eskimiş. Şimdi yeni bir “gerçeklik var”, “Davos Man” artık hangi normların paylaşıldığından emin değil. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com ‘Yeni Gerçeklik’, ‘O Kriz’ ve ‘Davos Man’ ayakta kalmayı başardığını, ancak bunun, “topallayan, yaralı, ağır bir borç, eşitsizlik, yaşlı bir nüfus, ihmal edilmiş bir altyapı, toplumsal hoşnutsuzluk ve gerçekçi olmayan beklentileri sırtında taşıyan bir kapitalizm” olduğunu, Batı kapitalizminden başka kapitalizmlerin de yükselmeye başladığını saptıyor. Ash’a göre sonuç, yeni bir dünya düzeni değil yeni bir “dünya düzensizliği”. İşte “yeni gerçeklik” böyle bir şey. Yine Ash’a göre bu “yeni gerçeklik” içinde yeni normlarda anlaşmak çok zor olacak. CNN’den Paul Armstrong da Davos’ta, bu “yeni gerçeklik” üzerine yazarken “Küresel ekonomik kriz, bizim kapitalist sistemin fay hatlarını öyle bir şiddette ortaya çıkardı ki, en iyimserler bile tam bir ekonomik toparlanmanın ne zaman gerçekleşebileceğini söyleyemiyor” diyordu. Ancak, bu “yeni gerçeklik” konusunda en kapsamlı çözümleme, Eurasia Group Yönetim Kurulu Başkanı Ian Bremmer liderliğinde, Thomas Barnett, Robert Kagan, Dimitri Trenin, Volger Perthes, Wang Jisi gibi önemli araştırmacıları içeren 25 kişilik bir panel tarafından Davos zirvesi için hazırlanan Jeopolitik Riskler Üzerine Küresel Gündem başlıklı rapor sunuyordu. Rapor, uluslararası gücün Doğu’ya kaymaya başladığını, bu “yeniden dengelenmenin”, bir lidersizlik, belirsizlik ortamında yaşandığını, uluslararası ekonomik rekabetin sertleşmeye, devletlerin ekonomik gücünün yeniden hissedilmeye başladığını saptıyor. Rapor, yerel güçlerin yükselmeye başladığını, ancak bunların düzen getirecek beceriden yoksun olduklarını vurguluyordu. Rapora göre yüksek işsizlik, artan yoksulluk, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde “tepkisel milliyetçiliği” güçlendiriyor. Ayrıca enerji kaynakları üzerinde keskinleşen bir rekabet söz konusu. Çin’in Avrupa piyasalarına girmesi, AB devletleriyle yeni mali, ekonomik, siyasi ilişkileri geliştirmesi de yeni bir istikrarsızlık unsuru oluşturuyor. Bu koşullarda orta büyüklükte devletlerin olduğu kadar, “haydut” devletlerin de pazarlık gücü, manevra alanı genişliyordu. İran’ın nükleer enerji altyapısına yönelik Stuxnet virüsü, gittikçe daha merkezileşen ağlar dünyasında “siber savaşın” yoğunlaşmaya başladığını gösteriyor. Financial Times’dan Gillian Tett’e göre Ortadoğu’daki karışıklıklar, “eski kesinliklerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini” gösteriyor. Bu bağlamda Reuters de Davos’ta toplananların gıda fiyatlarındaki artışların, toplumsal karışıklıklara, isyanlara, hatta savaşlara yol açmasından korktuğunu aktarıyordu. Ben, üretim tarzları arasındaki büyük farkları göz önüne alarak, Khanna’nın analojiyi fazla zorladığını düşünüyorum. Ama, Andreas Ross Sorkin’in “Davos Man” ile ilgili gözlemleri (New York Times, 24/01/2011) beni Khanna’nın savlarına doğru itiyor. Sorkin, Davos toplantısına katılmanın, en alt düzeyde fiyatının (DEF’e üyelik ve bilet) 71 bin dolar olduğunu aktarıyor. Eğer genel toplantıların ötesinde, kimi özel dar kapsamlı toplantılara katılmak isterseniz ödemeniz gereken miktar 150 bin dolara, yanınızda bir konuk getirmek isterseniz 301 bin dolara yükseliyor. Toplantıya en üst seviyede “stratejik ortak” olarak katılabilmek için gereken miktar 622 bin dolar. Son forumda, yalnızca Çin ve Hindistan’dan yeni stratejik ortak kabul edilmiş, o da en büyük 250 şirketten birinin genel müdürü olmak koşuluyla. Davos’ta kalmak için özel bir villa kiralamak isterseniz haftalık 140 bin doları, araba kiralamak istiyorsanız 10 bin doları, özel jetle gelmek isterseniz 70 bin doları, Zürih’ten Davos’a helikopterle gidip gelecekseniz bir gidiş dönüş için 6 bin 800 doları gözden çıkarmanız gerekiyor. Şimdi, bunları akılda tutarak, Khanna’nın Wall Street Journal’da yayımlanan, “Davos: Yeni Ortaçağlar Kongresi” (24/01/2011) başlıklı yazısına geçebiliriz. Khanna’nın “yeni ortaçağlar” savı, 1000 yıl öncesinin Avrupası ile bugünün dünyası arasında kurduğu bir paralelliğe dayanıyor (bir özeti için: Bkz, ‘Yeni gerçeklik’ Aslında bu “yeni gerçekliği”, biz bu köşede bir süredir çeşitli yönleriyle tartışıyoruz. Bu nedenle, bu kez ben sözü, The Guardian’dan, kendini “Liberal Enternasyonalist” olarak tanımlayan Timothy Garton Ash’a bırakmak istiyorum (26/01/2011). Eğer, “Liberal Enternasyonalist de ne demek” diye soracak olursanız, Ash, özgürlüklere, insan haklarına inanan biri olarak 1990’larda dönemin iyimserliğini paylaşıyormuş; yazısında, bize Bush’un Savunma Stratejisi’nden (2002) “demokrasinin, serbest girişimciliğin, insan haklarının, siyasi ekonomik özgürlüklerin korunmasıyla” ilgili bölümü de aktarıyor. Özetle Ash, 1990’larda Kosova’da, 2003’teki Irak tipi “demokratikleşme” maceralarını savunmuş biri. Bu nedenle “Liberal Enternasyonalist” deyimini, “Liberal Emperyalist” olarak da okuyabilirsiniz. Davos zirvesinden yazan Ash, Batı kapitalizminin mali krizde Parag Khanna, daha önce de aktardığım gibi, bu “yeni gerçekliği”, “yeni ortaçağlar” kavramıyla tanımlamaya çalışıyor. C MY B C MY B ‘Davos Man’ ve ‘yeni ortaçağlar’ Dünya Ekonomisine Bakış, 17/01/2011). Khanna, WSJ’deki yazısında, dünya sisteminin Westfalya anlaşması (ulus devletler) öncesi dönemin özelliklerini sergilemeye, diplomasinin, yönetimin ve hegemonyanın çok katmanlı bir özellik kazanmaya başladığını savunuyor. Davos’ta toplanan seçkinlerin, en üst dilimi (Gates, Soros, Buffet gibi tipler) 1000 yıl öncesinin Medici klanına benziyor. Sivil toplum örgütleri, Bono gibi ünlüler ise yine o dönemin “sadaka düzeni”nin (Mendican Orders) önderlerini anımsatıyor. Dün seçkinlerin ortak bir dili vardı, Latince konuşuyorlardı; bugün İngilizce genel bir dil haline gelmiş. Güç dün bu katmanlar ve çeşitli iktidar noktaları arasında dağılıyor, özel savaş şirketleri, dev ticaret şirketleri birbirleriyle rekabet ediyordu, sömürgecilik dönemi başlıyordu. Khanna’ya göre, bugün Davos, bu “yeni gerçekliğin” tüm güç odaklarını bir araya getiriyor, onlara aralarında diyalog kurma, resmi olmayan yollardan, devletlerin kurallarına takılmadan sorunları çözme olanağı sağlıyor. Sanırım o dönemin serflerinin bugünkü karşılığını da 200 milyon işsiz ile emekçilerden orta sınıflara kadar uzanan geniş bir çalışanlar kesimi oluşturuyor. Sorun şu ki, bu kesim Tunus’tan Mısır’a, Arnavutluk’a, Avrupa’daki öğrenci olaylarına ve grevlere kadar, artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Tam da yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemez olduğu bir dönemde. Bence “yeni gerçekliğin” en temel özelliğini de işte bu oluşturuyor... PTT personeli bunaldı Ekonomi Servisi Bağımsız HaberSendikası Temsilciler Kurulu, PTT personelinin iş yükünün gün geçtikçe arttığına dikkat çekerek, PTT personelinin yaşadığı sorunların PTT yönetimi tarafından masaya yatırılmasını talep etti. Temsilciler Kurulu, PTT yönetiminin sorunlara kayıtsız kalması halinde çeşitli eylemlerin uygulamaya konulmasının kaçınılmaz olacağını vurguladı. Bağımsız HaberSen il temsilcileri Ankara’da bir araya gelerek, PTT çalışanlarının sorunlarını masaya yatırdı. Toplantının ardından il temsilcilerinin ANKA’ya yaptıkları açıklamada, son yıllarda PTT’de çalışan personelin yaş ortalamasının artmasına ve personel sayısının azalmasına rağmen iş yükünün her geçen gün arttığını ve artık dayanılamaz hale geldiğine dikkat çektiler.