24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Türkiye’de Kürtler: Sayısal Veriler Kürtler etnik azınlık mıdır, farklı kökenden bir halk grubu mudur, yoksa uluslaşmış bir nüfus parçası mı- dır, bunları tartışırken üzerinde söz ürettiğimiz insan- ların toplam Türkiye nüfusu içindeki payları nedir, ke- sin olarak bilmiyoruz. Bu durumdan, bu ülkede “et- nik ayrımcılık yapılmadığı” sonucunu da çıkartabiliriz, fakat bu gerçeği yansıtmayan iyimser bir saptama olur. Osmanlı’da Kürtler “Müslüman nüfus” içinde değerlendirildiğinden, Cumhuriyet döneminde de 1925 Şeyh Sait Ayaklanması’ndan sonra, Takriri Sü- kûn Kanunu ile birlikte “yok” sayıldıklarından sosyo- demografik durumlarını belirlemek yolunda -gerçeği yansıtması kuşkulu- anadil sayımlarından başka hiç- bir çalışma yapılmamıştır. Kürtlerden farklı bir etnik grup olarak söz edilmesi 1961 Anayasası’nın getirdi- ği özgürlük ortamında mümkün olabilmiştir. Toplum Türkiye’deki Kürtlerin varlığından 1960’lı yılların ilk yarısında yayımlanmaya başlayan Yön ve Sosyal Adalet dergilerinden, 1961 yılında kurulan Türkiye İş- çi Partisi’nin yayınlarından öğrendi. 1965 yılında ya- pılan genel seçimlerde ilk kez bir Kürt aydını, Dr. Ta- rık Ziya Ekinci Türkiye İşçi Partisi milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 1969 yılında İsmail Beşikçi’nin “Do- ğu Anadolu’nun Düzeni” adlı yapıtı yayımlandı. 1967- 1969 yılları arasında 10 ilde düzenlenen “Doğu Mi- tingleri”ne on binlerce insan katıldı. Bu mitinglerin getirdiği ivmeyle yasal-siyasal Kürt hareketinin ön- cüsü kabul edilen Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) adlı öğrenci-gençlik örgütü kuruldu. Toplam nüfusumuzun 31.391.421 olarak belirlendiği 1965 ge- nel nüfus sayımında yurttaşlara son kez “anadilleri- nin ne olduğu” soruldu; toplam nüfusun yüzde 7.1’ini oluşturan 2.219.547 yurttaşımızın anadillerinin Kürt- çe olduğu kayıtlara geçti. Gerçeğe uygunluğu tartı- şılabilir olmakla birlikte bu sayı, mutlak ve oransal olarak Kürt nüfusa ilişkin Türkiye Cumhuriyeti’nin elin- deki son resmi veridir. Çünkü bir daha bu tür bir sa- yıma gerek görülmemiştir, dolayısıyla karşılaştırma olanağı da yoktur. Böyle olunca Kürt nüfusa ilişkin olarak ortada do- laşan hiçbir sayı doğru kabul edilebilecek sağlıkta değildir. Bu verilerden birkaçına göz atalım: Peter Alford Andrews’ün ABD merkezli “Ethno- logue Data From: Languages of the World” adlı ku- ruluş için hazırladığı rapora göre 2001 yılında Türki- ye’de yaşayan Kürtlerin genel nüfusa oranı yüzde 8.36’dır (5.852.000 kişi). 2007’de Milliyet gazetesinin KONDA Araştırma Ku- ruluşu’na yaptırdığı ankette yüz yüze görüşme yapı- lan yaklaşık 50 bin kişinin yüzde 13.4’i kendisini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklen- mesiyle bu oranın yüzde 15.68’e çıkıp, toplam nüfu- sa adapte edildiğinde Kürt nüfusunun 11 milyon 445 bin kişi olduğu sonucuna varılmıştır. (Daha sonra TÜ- İK tarafından yapılan yeni nüfus düzenlemesiyle bu sayının 10 milyon 976 kişiye inmesi gerekmektedir.) Bu nüfusun yüzde 35’i -3 milyon 800 bin kişi- Doğu ve Güneydoğu bölgeleri dışında yaşamaktadır. 2008 yılında CIA’nın internet sitesinde, The World Factbook bölümünde Türkiye’deki Kürt nüfusun top- lam nüfusun yüzde 18’ini oluşturduğu varsayılmak- tadır. Bunun sayısal karşılığı 12 milyon 780 bindir. Ortada dolaşan verilerden biri de Joshua Project adlı bir kuruluşa aittir. Bu kuruluşa göre 2000’li yıllarda Türkiye’deki Kürt sayısı 14 milyon civarındadır. Ali Tayyar Önder’in “Türkiye’nin Etnik Yapısı” ad- lı çalışmasında ise Kürt nüfusun oranı yüzde 6.76 olarak verilmektedir (2008 verilerine göre 4.867.200 kişi). Görüldüğü gibi ülkemizdeki Kürt nüfusuna ilişkin veriler 14 milyon ile 4.9 milyon arasında değişmek- tedir! Bize en gerçekçi görünenleri KONDA’nın sayı- larıdır. Bu verilere göre Doğu ve Güneydoğu bölge- lerinde yaşayan Kürt yurttaşlarımızın sayısı 7 milyon 136 bindir. Bu nüfus 23 ile yayılmıştır. Demokratik Toplum Partisi’nin bölgede aldığı oylar ölçüt olarak alındığında bu illerden beşinde (Diyarbakır, Hakkâri, Muş, Şırnak ve Zazaların da Kürt olduğu kabul edil- dikleri takdirde Tunceli) Kürt nüfus çoğunluğundan söz edilebilir. Konuyu yarın noktalayacağız. “Yargının iptal ettiği yönet- meliğe dayandırılarak verilen madencilik izinlerinin tamamı geri alınmalıdır.. Sayın Bakanlar, Bakanlık yetkilileri ve kamu ku- ruluşları, çevre ve insan sağlığı- na mı; yoksa şirketlerin kâr hır- sına mı hizmet etmektedir?” Bu soru, “Çağdaş Hukukçular Derneği” ile TMMOB’ye bağlõ “çevre”, “jeoloji”, “kimya” ve “metalurji” mühendisleri oda- larõnõn 19 Ağustos’taki yazõma ko- nu olan “Bergama Bildirge- si”ndeydi... İmzalayanlarõn “ortak dilek”leri ise şöyleydi: “Bizler nerelerde, hangi koşullarda madencilik ya- pılacağını belirlemek için, kü- resel sermayenin değil, halkın çıkarlarını gözeten ve doğal, kül- türel zenginliklerimizi koruyacak bir yasal düzenleme istiyoruz...” Odalarõn bu seslenişini yazmama kimi “maden mühendislerimiz” fena halde içerlediler; “karşı gö- rüş”lerini de aktarmamõ istediler. “Cumhuriyet okuru” olduklarõn- dan “küresel sermaye”yi kolla- dõklarõnõ sanmadõğõm mühendisle- rimizin itirazlarõ şöyle: ‘Canımızdan bezdik’ Uğur Mumcu’nun yazõlarõyla büyüdüğünü anlatan Doğan Kadir Atılgan, kendisinin de “yerli üre- tici”ler istediğini vurgulayarak di- yor ki; “ama yazdığınız yazıya üzüldüm, çünkü bu ülkede ma- dencilik kadar zor iş kolu yok- tur...” Sektördeki türlü bürokratik ve “SİT engelleri”ni sõralayan Atõl- gan, “madenciyi canından bez- diren” dediği tüm zorluklar aşõlsa bile yatõrõmõn çok yüksek maliyet- ler gerektirdiğini belirterek şunla- rõ söylüyor: “Buna rağmen Türkiye’de sa- dece yabancılar madencilik yap- mıyor. Yazınızda keşke bürok- rasinin nasıl bir yük olduğuna da değinseydiniz. Madencinin çile- sini en iyi madenci bilir; yaban- cılar zaten aynı sıkıntıları gö- rünce çekiliyorlar; vazgeçme- yenler ise ‘lanet olsun’ deyip, pa- ralarını kurtarma peşindeler. Bu ülkede paranız yoksa, bü- rokraside adamınız ve iş bitiren teknik elemanlarınız mevcut de- ğilse, çivi bile çaktırmazlar!..” ‘Ekonomi unutuldu’ Maden Mühendisleri Odasõ’nõn da üyesi olarak ülkemizdeki “altın madenciliği”ni yakõndan izledi- ğini belirten Necati Yıldız ise özet- le şunu söylüyor: “Altın madenciliği hep ‘çevre- siyanür’ ilişkisi öne çıkartılarak ve ‘yabancõ sermaye karşõtlõğõ’yla ele alınıyor. Altının ‘ekonomi içindeki yeri’ ise unutuluyor; çevre önem- senirken kalkınma göz ardı edi- liyor...” Yõldõz’a göre ülkenin altõn ma- denlerini ekonomiye kazandõrma- ma çabasõ ile “sömürgeciliğe kar- şı çıkmak” da birbiriyle çelişi- yor... Yine önceki yazõmda belirt- tiğim “Bergama’da da demo- kratik açılım...” çağrõsõ içinse di- yor ki: “Ayrıca Hükümetin her- hangi bir açılımının da olduğunu düşünmüyorum, eğer siz düşünüyor ve Bergama için de benzer bir demokratik açılım bekliyorsanız, daha çook beklersiniz..” Çevre ve kalkınma Okurumuzun bu uyarõsõnõ “içten”liğinin kanõtõ gördü- ğümü söylemeliyim; ancak kimi maden mühendisleri- mizin, özellikle uluslararasõ şirketlerin siyanürlü altõn iş- letmelerini “kayıran”lara karşõ süregelen direnişe “uzak durdukları”nõ da bi- liyordum... Okurlarõmõzõn aktardõğõm çekinceleri, bu duruşun düşünsel te- melini yansõtmõyor mu? Bana gö- re asõl kavramamõz gereken, çev- renin ve ulusal çõkarlarõn kalkõnma önünde engel olmadõğõdõr... Hem kuşaktan kuşağa gerekli yaşam kaynaklarõmõzõ korumak, hem de ulusal ekonomimizi eşsiz öz kaynaklarõmõza dayalõ olarak ve ba- ğõmsõz politikalarla geliştirmek mümkün değil midir? İşte bu soruya “mümkün”dür demenin duruşu ile “mümkün de- ğil” demenin duruşu arasõndaki fark, böylesi tartõşmalarõ yaratõ- yor... Özellikle “bürokratik engel- ler” çevreyi ve ulusal kaynaklarõ değil, belli çõkar ilişkilerini gözet- tiğinden, ülke zenginliklerini de- ğerlendirmek isteyen mühendisle- rimizin “canlarından bezmeme- leri” için de tek çare yurtsever po- litikalarõ desteklemek... Bundan ötesi ise köşemizin sõ- nõrlarõnõ çok aşan siyasi değerlen- dirmeleri gerektiriyor... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 6 Eylül ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Bergama’da Hukuk ve Maden Mühendisleri 6 EYLÜL 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Oramiral Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit, İngiltere’ye yapacağı resmi gezi öncesi Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne parmak izi örneği vermiş olabilir mi? Hücre Avni Kurtuldu: “İmralı‘ya TSS (Terörist Seçme Sınavı) ile mahkûm yerleştirilecek! Hücre alma komşu al!” Kafasız Ahmet Önen: “Bu nasıl kafa; veliden tebeşir parası isteyip okul yıkıyorlar!” Derya Sazak’ın akademisyen çocuğu ÇOCUK 10 yaşında; bir olaya karıştırılmış ve istismar ediliyor. İlgili yasa, çocuğun kimliğinin açıklanmasına ve fotoğrafının yayımlanmasına izin vermiyor. Ama kimin umurunda! Diyarbakır’ın merkezinde DTP’li Sur Belediyesi’nin “Kürtçe ders” vermesi için evinde sınıf açtığı 10 yaşındaki M.Ö. adıyla sanıyla, anasıyla babasıyla medyada kahraman haline getirildi! Ama bu işi medyada ombudsmanlık taslayanların da yapması doğrusu pek yakışık almıyor. Örneğin Milliyet gazetesinin yazarı ve ombudsmanı Derya Sazak, DTP mitingini izlemek için Diyarbakır’a gitmişken, M.Ö.’yü ziyaret etmiş; çocuğu baştan aşağıya afişe etmekte bir sakınca görmemiş. Afişe etmek bir yana bazı önemli saptamalarda da bulunmuş Derya! 10 yaşındaki M.Ö. eve gelen arkadaşlarına “akademik standart”ta Kürtçe dersi verebiliyormuş. İlahi Derya, bu keşfini AKP’nin YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a anlatıver, M.Ö.’yü bakarsın açacakları Kürdoloji Enstitüsü’nün başına getirirler. Ayrıca M.Ö. sana “Üniversitede Kürtçe anabilim dalı açılırken, bizim evdeki sınıf için anneme babama dava açılmak isteniyor; bu nasıl çelişkidir” diye sormuş. Kürdoloji Enstitüsü olmazsa çocuğu üniversitede felsefe bölümünün başkanı yaparlar! Sen de başdanışmanı olursun! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyonu kabak çiçeği gibi açıldı; açılımın birini kapamadan ötekini başlatıyorlar. Kürtçülük, Ermenicilik derken Avrupa Birliği’nin müzakereye açmadığı, açıp da kapatmadığı fasılları bile unutturdular. Neyse ki, Avrupa’nın büyük gazetelerinin büyük yorumcuları, bir büyük sahtekârlık örneği daha sergileyip Ermenistan açılımından sonra Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin önünün sonuna kadar açıldığını söyleyerek yüreklere su serpti! Su serpme işi dışarıdan olduğu kadar içeriden de devam ediyor. Ermenistan sınırı açılınca Türkiye’nin neler kazanacağını anlatıyor birisi... Bir kere Büyük Ermenistan Cumhuriyeti, bugüne kadar tanımadığı Ermenistan-Türkiye sınırını tanıyacakmış. Şaka değil, gerçek. Düşünebiliyor musunuz; Türkiye için ne büyük kazanç! Kars’tan Sıvas’a kadar halkımız artık akşamları huzur içinde uyuyabilecek, “Acaba bu gece Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’nin Büyük Ermeni Ordusu, topraklarımızı işgal eder mi” demeyecek! İkincisi Erivan Hükümeti, Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’ndeki ayrılıkçı Kürt teröristleri, terörist olarak kabul edecekmiş. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, yatıp kalkıp Büyük Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti’ne dua etmeli. Ermenilerin her fırsatta yardım ve yataklık ettiği teröristlere terörist demediği için bugüne kadar Türkiye’nin bir türlü çözemediği terör sorunu da böylece halledilmiş olacak! Üçüncüsü Büyük Ermenistan Cumhuriyeti, soykırım iddialarını tarihçilere bırakmak üzere arşivlerini açacakmış. Duy da inanma; ne büyük nimet. Bundan iyisi Şam’da kayısı! Erivan’da kayısı ise şöyle kurutulacak: Ermenilerin düzenlediği bazı sahte belgelerin tasnif edilerek resmileştirilmesi işi “soykırım yoktur” denmesini suç sayan İsviçre’ye ihale edilecek! Türkiye’nin dördüncü ve son büyük kazancı bundan söyle Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda soykırımın avukatlığını yapmaması olacakmış. Yaşasın; tavuk g.tü tövbe tutacak! Ama ABD ve Fransa başta olmak üzere Ermeni diyasporasının soykırım avukatlığı, savcılığı ve yargıçlığı tabii ki Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’ni bağlamayacak! Yerseniz, Türkiye’nin bir kazancı daha olacak: Ermenistan sınırı açılınca kaçak Ermeni işçi akını sayesinde Türkiye’nin ekonomisi canlanacak! Kabak çiçeği SESSİZ SEDASIZ (!) Pisuvar yasağı valiyi yaktı: Yanığın üstüne küçük su dökün! YağmurDeniz Onur kırıcı haberler... (Akşam-21.9.2006) ekinci@cumhuriyet.com.tr dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Felsefe, din ve siyasette, bir tek ilkeye ya da gerçeğe bağlõ olmama duru- mu. 2/ Yunan halk müziğin- de kullanõlan yaylõ bir çalgõ... Proton verebi- len maddelerin genel adõ. 3/ Tanrõtanõmaz... Bir zinciri oluşturan hal- kalardan her biri. 4/ Uzaklõk işareti... Gü- zel ötüşlü bir kuş. 5/ Argoda “lira” anla- mõnda kullanõlan söz- cük... Yapõsõna girdi- ği sözcüğe “karşõ, kar- şõt” anlamõ katan ya- bancõ önek. 6/ Yõl- lõk... Bir gõda maddesi. 7/ Levreğe benzer bir balõk... Kayak. 8/ Ücretle çalõşan kimse... Çayda bulunan ve kafein niteliği taşõyan etkin madde. 9/ Bir büyük yet- ke sahibini perde arkasõndan yöneten kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sinemacõlõkta dekorun kurulduğu yer... İçine baş- ka bir sõvõ karõştõrõlmamõş içki. 2/ Litvanya’nõn pa- ra birimi... Kuyruksokumu kemiği. 3/ Tarõmda kul- lanõlan azotlu gübre... Başlangõcõ olmayan, ezeli. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Büyük zoka. 5/ Bar- yum elementinin simgesi... Bir renk. 6/ Asgari, en az... Boru sesi. 7/ Yurtlanma, yerleşme... “Muhib- bi’nin elif kaddin dal eyler / Ağlatuben gözyaşõnõ - -- eyler” (Kanuni Sultan Süleyman). 8/ Argoda kar- nõ aç ya da parasõz kimseye verilen ad... Çoğul söz- cüğünün karşõtõ. 9/ Madencilikle ilgili kuruluşumuzun kõsa yazõlõşõ... Özen. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z Ü L B İ Y E B E R A L A R G A M E S N E V İ R B P A E Y E R E R İ K A İ T A R E N D A K İ K E B O N İ T L U K A Z A A M E D P A L A A N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear