26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ 10 DİZİ ‘Bolivarcõ Alternatif Blok’, ABD’nin, Bolivya’nõn içişlerine karõşmasõnõ protesto etti Morales’e ALBA desteği E vo Morales’ten Av- rupa Birliği’nin dö- nüş yönergesi kara- rõna açõk mektup: “… İkinci Dünya Sava- şı’nın sonuna dek Avrupa bir göçmenler kıtasıydı. On milyonlarca Avrupalı açlıktan, mali kriz, savaş ve Avrupa totalitarizminden, et- nik azınlıklara yapılan zulüm- lerden kaçmak ve orayı sömür- geleştirmek amacıyla Ameri- ka’ya göç etti. Bugün, şu sözde ‘Dönüş Yönergesi’ sürecini kay- gıyla takip etmekteyim. Avrupalılar Latin ve Kuzey Amerika ülkelerine kitleler ha- linde vize almadan ya da orada- ki yetkililerin koydukları koşul- lara maruz kalmadan geldiler. Amerika kıtasındaki ülkeleri- miz tarafından her zaman kabul gördüler ve hâlâ da görmekteler. Ancak bizler bu nedenle Avru- pa’nın ekonomik sefaletini ve siyasi krizini içimize çekmek zo- runda kaldık. Bu göçmenler kıtamıza, Ame- rika’nın yerli halkının ödemek zorunda kaldığı çok yüksek bir bedel karşılığında, buranın zen- ginliğini sömürüp Avrupa’ya transfer etmek için geldiler. Ör- neğin, Avrupa’nın 16. yüzyıl- dan 19. yüzyıla kadar ki made- ni paralarının basılmasına ola- nak sağlayan bizim Cerro Ri- co’da ya da Potosi’deki müthiş gümüş madenlerimizdir. Avru- palı göçmenlerin mal ve kişisel haklarına her zaman saygı gös- terilmiştir. Bugün Avrupa, gelişme ve ka- mu özgürlükleri açısından yan- sıttığı olumlu görünüm yüzün- den dünyanın başlıca göç alan yerlerinden birisi haline gelmiş- tir. AB’ye gelen göçmenlerin büyük bir çoğunluğu bu zen- ginliğe katkıda bulunmaya gelir, ondan yararlanmaya değil. Ka- mu işlerinde, inşaatlarda, kişisel hizmetlerde ve hastanelerde ça- lışarak Avrupalıların çalışma- yacakları ya da çalışmak iste- medikleri işleri yerine getirirler. Böylece Avrupa’nın dinamik nüfusuna katılarak aktif olan- larla olmayanların ilişkisine ve dolayısıyla, Avrupa’nın cömert sosyal güvenlik sistemine, iç pa- zar uyarılarına ve toplumsal uyumluluğuna katkıda bulu- nurlar. Göçmenler AB’nin nüfus ve mali problemlerine bir çözüm getirirler. Buna paralel olarak Avrupa Birliği, üçüncü ayağı aynı ABD’nin zorladığı anlam ve içerikli bir Serbest Ticaret An- laşması’nı da kapsayan bir ‘Bir- lik Anlaşmasõ’nı imzalatmak için And Topluluğu’nu (Boliv- ya, Kolombiya, Ekvador ve Pe- ru) ikna etmeye uğraşıyor. Ti- caret, mali hizmetler, entelek- tüel mülkiyet ve kamu servis- lerimizin aşırı liberalleşmesini kabul etmemiz için Avrupa Bir- liği’nin yoğun baskısı altındayız. Daha da öte, Uluslararası İşçi Günü’nde (1 Mayıs’ta) görül- düğü gibi kanuni koruma adı al- tında su, gaz ve telekomüni- kasyonu millileştirilme süreci- miz yüzünden baskı görüyo- ruz. Bu durumda soruyorum, Avrupa’da daha iyi ufuklar arayan bizim kadınlarımız, gençlerimiz, çocuk ve işçilerimiz için ‘kanuni koruma’ nerede? Serbestçe hareket etmek is- teyen kardeşlerimize mahke- mesiz hapis öngörülürken mal ve para için serbest hareket getirilmektedir. Bu ise temel özgürlük ve demokratik hakla- rın inkârı anlamına gelmekte- dir. Bu şartlar altında bu ‘Dö- nüş Yönergesi’nin kabulüyle Avrupa Birliği ile müzakerele- ri uzatmayı ahlaki açıdan ola- naksız buluyor ve diplomatik karşılıklılık prensibi uyarınca aynı Bolivyalılara uygulan- makta olan vize işlemleriyle 2007’nin Nisan’ından beri Av- rupa vatandaşlarını regüle etme hakkını saklı tutuyoruz. Avru- pa’dan olumlu sinyaller bekle- diğimizden bu hakkımızı şu ana kadar uygulamadık. Bolivya halkı ve dünyanın bütün kıtalarındaki, Asya ve Af- rika ülkeleri gibi bölgelerinde- ki kardeşlerim adına Avrupalı lider ve parlamento üyelerinin, halkının, vatandaşlarının ve ey- lemcilerinin vicdanlarına ses- lenerek ‘Dönüş Yönergesi’nin ilk taslağını reddetmeye çağırıyo- rum. Bugün karşımızda duran bir utanç yönergesidir. Avrupa Birliği’ne aynı zamanda önü- müzdeki aylarda, insan hakla- rına saygılı, karşılıklı kıtalar- daki bu yararlı dinamizmi sür- dürücü ve Üçüncü Dünya’ya karşı müthiş bir tarihi, ekono- mik ve ekolojik borç içindeki Avrupa’nın bu borcunu son olarak ve artık tamamen ka- patıcı ve Latin Amerika’nın kanayan açık yaralarını dindi- rici bir göç siyaseti geliştirme- leri çağrısı yapmaktayım. Sö- mürgeler dönemindeki sözde ‘medenileştirme görevi’nde ol- duğu gibi bugün de ‘kaynaştõr- ma siyasetlerinde’ başarısızlığa uğramamalılar. Yetkililer, par- lamento üyeleri ve yoldaşlar, Bolivya’dan hepinize kardeşçe selamlar. Ama özellikle de bü- tün ‘saklanmõş’ olanlara daya- nışma gönderiyorum!..” KING’İN RÜYASI MI, RICE’IN KÂBUSU MU? Sözlerimi, yine Galeano’nun, Obama’nõn seçim zaferini ilan et- mesinden hemen sonra kaleme al- dõğõ “Umarım” adlõ yazõsõyla ve bir başka Latin Amerika ülke- sinden notlarõmla buluşmak üze- re noktalõyorum: Obama, kendi ülkesinin işgal ettiği ülkelere kar- şõ kullanõldõğõnda õrkçõlõğõn nor- mal olduğunu kabul eder mi? Irak’ta, istilacõlarõn kayõplarõ bir bir sayõlõrken saldõrõya uğrayan- larõn büyük kayõplarõnõ küstahça görmezden gelmek õrkçõlõk değil midir? Birinci, ikinci ve üçüncü sõnõf yurttaşlar ile birinci, ikinci ve üçüncü sõnõf ölümlerin olduğu bu dünya õrkçõ değil midir? Obama’nõn zaferi, evrensel çap- ta, õrkçõlõk karşõsõnda kazanõlan bir mücadele olarak selamlandõ. Umarõm, hükümetteki icraatla- rõnda, bu büyük sorumluluğu yüklenir. Obama hükümeti, Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti’nin aynõ partinin iki farklõ ismi oldu- ğunu bir kez daha teyit eder mi? Umarõm, seçimlerin de kanõtladõğõ değişim arzusu, bir sözden ve umuttan daha fazlasõdõr. Umarõm yeni hükümet, bu kritik dönem- de yalandan bir kavgayõ sürdü- rürken üç aşağõ beş yukarõ aynõ şeyleri yapan iki farklõ parti gö- rüntüsündeki bir ve tek parti ge- leneğini yõkacak cürete sahiptir. Obama, Amerika Birleşik Dev- letleri tarihinin ilk siyah başkanõ, Martin Luther King’in rüyasõ- nõ mõ, Condoleezza Rice’õn kâ- busunu mu gerçekleştirecek? Şimdi onun evi olan Beyaz Saray, siyah köleler tarafõndan inşa edil- mişti. Umarõm bunu hiçbir zaman unutmaz!.. B İ T T İ A BD’nin tersine ALBA (Venezüella, Küba, Nikaragua ve Bolivya’nõn oluşturduğu Bolivarcõ Alternatif Bloku) ülkeleri ABD’nin Bolivya’nõn içiş- lerine karõşmasõnõ protesto ettiler ve Evo Morales’i destekleyerek ülkenin bütünlü- ğünü savundular. Oligarşinin asõl niyeti, doğal kaynaklarõ ABD kökenli büyük şirketlere satmak ve kendi zengin topraklarõnõ korumak. (Eki- lebilir topraklarõn yüzde 91’i nüfusun yüzde 5’ini temsil eden büyük toprak sa- hiplerine ait.) Bolivya’nõn Balkanlaştõrõlmasõ ve Baş- kan Morales’in devrilmesi görevi için ABD hükümeti, NED (National Endow- ment for Democracy) ve USAID (United States Agency for International Develop- ment) gibi kuruluşlarõ aracõlõğõyla ayrõlõkçõ örgütlere uyuşturucu ile savaş bahanesiyle 120 milyon dolarlõk yardõmda bulundu. ABD, Bolivya’yõ parçalayarak bölgede- ki hegemonyasõnõ tazelemek istiyor: Latin Amerika devrimini vurmak, halklarõn bü- tünleşme çabalarõnõ frenlemek, bölge ülke- lerini ve doğal kaynaklarõnõ kontrol altõnda tutmak istiyor. ABD, güneydeki koşulsuz müttefiki Ko- lombiya ile birlikte Venezüella ve Ekvador gibi ilerici hükümetleri istikrarsõzlaştõrma- ya ve gözden düşürmeye, Bolivya’yõ karõş- tõrarak kõtada ortaya çõkan Latin Amerika devrimini yenilgiye uğratmak istiyor. Eğer Bolivya’da Morales’in başlattõğõ kültürel ve demokratik devrim kesintiye uğrarsa bu kaçõnõlmaz olarak diğer ilerici hükümetleri de etkileyecektir. Bolivya’nõn parçalanmasõ, ABD’nin ve bölgedeki kaynaklarla ilgilenen çokuluslu şirketlerin işine geliyor. ABD burada askeri bir üs de oluşturarak çevre ülkelerin ilerici yönetimlerini denet- lemek istiyor. Bunun için ayrõlõkçõ muhale- feti besliyor. İ lk romanõ 18 yaşõnda yayõmla- yan, Brezilyalõ büyük romancõ, Jorge Amado’nun 1992’de, No- bel düzenleme komitesinin İspanyol işgalinin 500. yõldönümünde adeta günah çõkarõrcasõna Barõş Ödülü’ne layõk gördüğü Guatemalalõ Menchu’yu desteklercesine yazdõğõ “Amerika’yı Keşfeden Türkler” adlõ kitabõ için, Portekiz dilinin di- ğer büyük yazarõ Portekizli Jose Saramago bakõnõz nasõl yazõyor: “… Keşif mi, işgal mi? Epik bir şiir mi, yoksa soykırım mı? Avru- palıların yeni dünyaya varışı ke- mikten bir iddia olarak sürüyor. Her ne kadar Amerikan kıyıları- na ilk varanlar İtalyan kâşifler ve İspanyol, Portekizli işgalciler olsa da, yeni dünyanın Türkler tara- fından keşfi geç gelen en iyi şeydi. 20. yüzyılın başlarındaki Güney Bahia bölgesini örnek alalım. Amerika’nın keşfinin 500. yıldö- nümüne özel 1992’de yazılan bu kısa romanın masrafları özel ola- rak bir İtalyan şirket tarafından ödenmişti ve Amerika kıtasından bir İngilizce, bir İspanyolca ve bir Portekizce olmak üzere ‘3’ öykü- nün yazılması istenmişti…” El Salvador’un 16 Mart 2009’da seçilen Ulusal Kurtuluş Cephesi li- deri, yoksulluktan gelen Funes’i ve niceleri Castro ve Chavez’in lider- liğinde ve Latin edebiyatõnõn öncü kalemlerinin izinde yerli halklarõn Bolivar’dan bu yana yeniden ulusal uyanõşõna tanõk oluyoruz. Boliv- ya’nõn Aymara kökenli Dõşişleri Bakanõ Choquehuanca da ‘sosya- lizm’in, Bolivya’da yeniden nasõl hayat bulacağõnõ şöyle açõklõyor: “... Biz yerliler, insanların ken- di aralarında ve insanlarla doğa arasındaki yeniden doğuş veya dengeye dönüş diye adlandırdığı- mız kozmik bir İnka inanışı olan ‘Pachakuti’ye doğru yol alıyoruz. Genel hukuku, kârların birikmesi olan kapitalizm için en önemli de- ğer ‘para’dır ve yaşamın bir değe- ri yoktur. Sosyalizmde ise en önemli değer insandır ve insan için sadece materyalizm değil, spiritüalizm de önemlidir…” “Çürümüş bir devlet teslim al- dık” diye devam ediyor Bolivya Saydamlõk ve Rüşvetle Mücadele Bakanõ Nardi Suxo Iturry. “Yıllardan beri ABD ve AB’ye bağımlı ülkemiz politikacılarının Evo Morales’ten ve Bolivya’dan çıkaracağı çok önemli dersler vardır, Morales’ten önce de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve onun devrimlerinden alacağı çok önemli dersler vardır. Bu kısa ta- rihsel süreçte, karşıdevrimler ve işbirlikçi yönetimler yaşansa da zafer her zaman halkımızın ola- caktır!” ‘Amerika’yı keşfeden Türkler’ Dünyanın en şirin canlıları lamalar ve geleneksel giysileriyle bir Maya kadınıyla birlikteyim. DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ UNICEF Uyarıyor! BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (Cnuc- ted) Afrika Bölümü Direktörü Habib Ouane’ın, yok- sul ülkelerin finansal kriz ve resesyondan önü- müzdeki aylarda çok daha fazla zarar görece- ğinden yakınması boşuna değil. Finansal kriz zen- gin ve varsıl ülkelerin tümünde yaşamın hemen her alanında olumsuz etkilerini sürdürüyor. Ancak bu, varsıl ülkeleri zora sokarken, biraz da onlara bağ- lı olarak aynı zamanda yoksul ülkeler halklarının yaşamlarını da çocuklarıyla birlikte açlıktan ölü- mün eşiğine getiriyor. BM’nin verilerine göre az beslenme, sağlık, eği- tim ve ekonomik daralma ile ilgili göstergeler, ge- ri kalmış 48 ülkeyi (10’u Asya’da, 5’i Pasifik’te ve Karaipler’de, 33’ü ise Afrika’nın güneyinde) işa- ret etmektedir. Kişi başına düşen gayri safi iç ha- sıla, sözü edilen yoksul ülkelerde 527 Avro’nun altında. 2000 yılında 670 milyon olan toplam yok- sul nüfus ise 2030 yılında 1.3 milyara dayanacak. Krizin ‘teğet geçerek’ hafif atlatıldığı masalı bir yana, gezegenin tüm kapitalist ülkelerinde zaman zaman aylık göstergelere bakılarak iyimser yo- rumlar yapılması da keza yanıltıcı.. fotoğrafın bü- tününü göstermekten uzak. Görünen o ki, daral- ma ve küçülme, krizi frenlemek için harcanan mil- yarlarca dolara karşın hükmünü sürdürmektedir. Ama daha da kötüsü, aralarında Nobelli ekono- mi uzmanlarının da yer aldığı kimi kötümserlere (!) bakılırsa daha kötü günler henüz yaşanmış de- ğil. Böylesi bir olasılık zengin ve gelişmekte olan ülkeleri, kuşkusuz, ciddi biçimde sarsacaktır. Buna karşılık daralma ve küçülme yoksul ülkeler için ölümcül olacaktır. Birleşik Devletler’de, işsizlik oranının haziran- da çalışan nüfusun yüzde 9.5’ten bir sonraki ay- da yüzde 9.4’e gerilemesi gibi küçük bir iyileşme krizin frenlendiğinin işareti sayılmaktadır. Oysa kri- zin zirvesi sayılan Ocak 09’da buharlaşan işlerin sayısı 741 bine ulaşmıştır. Ancak bu konuda göz- lenen eser miktardaki ‘iyileşmelere’ ve ekonomi- yi ayağa kaldırmak için harcanan milyarlarca dolar, bugün Birleşik Devletler’de 14.5 milyon in- sanın iş aramakta olduğu gerçeğini ortadan kal- dırmamaktadır. (Le Monde, 9/10 Ağustos 09) Avrupa ve gezegenin gelişmekte olan ülkeleri- nin hemen tümünde durum farklı değil. Bu yüz- den ‘en kötüyü geride bıraktık’ söylemleri gerçe- ği yansıtmaktan uzaktır. Tam tersine.. yukarıda da altını çizdiğimiz gibi ‘en kötüsü’ belki de henüz ya- şanmamıştır. Geçen 5 Haziran’da Dünya Çevre Günü’nde, re- sesyonun dünyadaki açların sayılarının artması- nı da tetikleyeceğinden söz edilmişti. Gerçekten de BM verilerine göre gezegenimizdeki açların sa- yıları 1 milyar 200 milyon sınırına dayanmıştır. Ay- rıca buna ek olarak resesyon nedeniyle 700 bin çocuğun açlıktan ölüp gitmesi olasılığının da al- tı çizilmişti. Birkaç gün önce BM Çocuk Fonu UNI- CEF’in yaptığı dramatik bir uyarı, sözü edilen teh- likenin kapıya dayandığını ortaya koymuş bulun- maktadır. UNICEF’in 11 Ağustos’ta yayımladığı raporda, bir Afrika ülkesi olan ‘Merkezi Afrika’da 5 yaşın al- tındaki 700 bin çocuğun ‘kabul edilemez’ bes- lenme sınırı altında yaşama tutunmaya çalıştığı, daha açık bir deyişle açlıktan ölümün eşiğinde ol- duğu açıklanmış ve bunun önlenmesi için zengin ülkeler acil yardıma çağrılmıştır. 5 yaşın altındaki çocukların yüzde 16’ya ulaşan az beslenme ve açlık sorunu Merkezi Afrika için şaşırtıcı değil. BM’ye göre bu yoksul ülkedeki kro- nik açlığın nedenleri çeşitli. Bu ülkede yaşayan- ların on kişiden altısı günde 1.25 doların altında gelire sahip. Diğer nedenler arasında, dünya fi- nansal krizinin ülkenin ekonomisini de olumsuz bir biçimde etkilemesi ve büyük göçlere yol açma- sı, ayrıca ekonomik daralmanın madencilik sek- törünü etkileyerek ülke gelirlerini azaltması da yer almaktadır. Yine UNICEF’e göre 2005’ten bu ya- na ülkenin kuzeyindeki iç çatışmalar nedeniyle or- taya çıkan istikrarsızlığın yanı sıra binlerce insa- nın göç etmek zorunda kalması da bugünkü du- rumun nedenleri arasında. Ama şu anda acil olan, 5 yaşın altındaki 700 bin çocuğun açlıktan ölmenin eşiğinde bulunmasıdır. Bu yüzden UNICEF, tüm dünyaya, bu facianın önlenmesi için ülkeye yiyecek ve tedavi edici gıdaların alımını ve dağıtımını sağ- layacak 1.5 milyon dolarlık acil bir yardım çağrı- sında bulunmuştur. Çok şey mi istenmektedir?.. Fakirlik Latin Amerika’nın değişmesi güç olan kaderi olarak görünüyor. (Fotoğraf: BUKET ŞAHİN) Morales, AB’nin sözde ‘Dönüş Yönergesi’ne karşõ yazdõğõ açõk mektupta Avrupalõlarõ yönergeyi reddetmeye çağõrdõ ‘Bu bir utanç yönergesi’ 3 bin metreden düştü ölmedi Dış Haberler Servisi - İngiltere’de paraşütle yaklaşõk 3 bin metreden atlayan bir aktör, paraşütü açõlmamasõna rağmen burnu kanamadan kurtuldu. İngiltere’nin Shropshire kasabasõnda gerçekleşen olay, bir film çekimi sõrasõnda gerçekleşti. Uçak 3 bin metre yükseklikteyken atlayan 40 yaşõndaki Paul Lewis’in yere yaklaşõk 300 metre kala açmak istediği paraşütü açõlmadõ. Bunun üzerine yedek paraşütü açmak isteyen Lewis bu amacõna da tam olarak ulaşamadõ. Tam açõlmayan yedek paraşütü nedeniyle havada daireler çizerek hõzlõ şekilde zemine yaklaşan Lewis, şans eseri bir uçak hangarõnõn çatõsõna düştü. Hangarõn çatõsõnõn esnek malzemesi sayesinde düşüş şiddeti azalan Lewis, çatõdan indirilerek hastaneye kaldõrõldõ. Paraşütçünün, durumunun iyi olduğu belirtiliyor. ‘Suriye Türkiye’yi vurdu’ iddiası Dış Haberler Servisi - İsrail merkezli Debka sitesinin Japon istihbaratõna dayandõrdõğõ habere göre, Suriye’nin mayõs ayõnda Kuzey Kore ve İran ile ortaklaşa geliştirdiği bir balistik füzeyi denediği, füzenin bir hata nedeniyle, Türkiye sõnõrõna 60-70 kilometre uzaklõkta bulunan Mabrig köyünü vurduğu belirtildi. İddiaya göre, patlamada 22 kişi hayatõnõ kaybederken, 60 kişi de yaralandõ. Ayrõca, köyün bir ay boyunca herhangi bir gaz kaçağõna karşõ karantinaya alõndõğõ da öne sürüldü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear