Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2009 PERŞEMBE
8 HABERLER
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Türkiye’nin önde gelen
“Ermeni sorunu” uzmanlarõndan, es-
ki adõ Ermeni Araştõrmalarõ Enstitüsü
olan Avrasya İncelemeleri Merkezi
Başkanõ emekli Büyükelçi Ömer Lü-
tem, Ermenilerin Türkiye’den toprak ve
tazminat taleplerinin hukuken mümkün
olmadõğõnõ söyledi. Kars Antlaşma-
sõ’nda toprak; Lozan Antlaşmasõ’nda da
tazminat taleplerini ortadan kaldõran
maddeler bulunduğuna vurgu yapan
Türkiye’de kalmõş Ermeni mallarõ için
de zamanaşõmõ olduğuna dikkati çeken
Lütem, sorularõmõzõ şöyle yanõtladõ:
- Soykırım meselesi?..
- Şimdi soykõrõm son derece hassas. Er-
meniler için bizde olduğundan daha da
hassas. Onlarõn deyişiyle soykõrõm ger-
çeği tartõşõlamaz. Fakat Türkiye’nin ile-
ri sürdüğü konulardan biri, şu veya bu şe-
kilde bu soykõrõm konusunda bir muta-
bakata varmadõktan sonra bizim ilişki-
lerimiz normal olamaz. Orada yapõlan bir
kamuoyu yoklamasõnda sõnõrlarõn açõl-
masõ söz konusu olduğunda kamuoyun-
da konuşulanlarõn yüzde 27’si “Evet, biz
sınırın açılmasına taraftarız ama Tür-
kiye soykırımı tanısın” demiş.
‘ÇOK GÜZEL BİR FORMÜL’
- Tarihçiler Komisyonu bunu çö-
zebilir mi?
- Bu formülü Şükrü Elekdağ buldu.
Türk siyaset hayatõnda nadir görülen bir
şeydir. Formülü bugünkü hükümete de
kabul ettirdi. 10 Nisan 2005’te
TBMM’de. Bu çok güzel bir formül
çünkü bu işi güncel olmaktan çõkarõyor.
- Komisyondan çıkacak karar, ora-
da görev yapacak uzmanlara bağlı ol-
mayacak mı? Yani, Türk tarafı öyle
uzmanlar görevlendirir ki, iki toplantı
sonra, Türkiye soykırımı kabul etmek
zorunda kalır.
- Komisyonun nasõl kurulacağõna
ilişkin bizim bilgimiz yok. Ama her ha-
lükârda atamalarõ hükümetler yapacak.
- Sakıncalı değil mi?
- Tabii ama başka kim yapacak? Ya-
ni belli de değil. Belki mesela bizim hü-
kümet bu işi Türk Tarih Kurumu’na ve-
recek. Resmi olarak “sen bu işi al” di-
yecek. Öteki başka bir yere bõrakacak.
- Komisyon uzun yıllar sonuç ala-
mazsa, bu toplumlar arası cepheleş-
meyi arttırmaz mı?
- Gayet tabii. Soykõrõm iddialarõnõn iki
amacõ var. Biri Ermenileri asimilas-
yondan kurtarmak. Çünkü Ermeniler ül-
kelerde asimile oldular. Bu iddialarla on-
larõ bir kin etrafõnda birleştirmek. On-
lara bir tür kimlik vermek.
- Bunun siyasi sonucu nedir peki?
- Bazõlarõ ne diyor: Madem Türkiye
bu iş için bu kadar hassas, bu Türkiye’ye
karşõ kullanõlabilecek bir koz. Bu kozu
bize AB, adaylõk sürecimizde 2000-2006
arasõnda kullandõ. Obama buraya gel-
di. “Fikrimi değiştirmedim. Şu anda
iki ülke arasında başarıyla giden bir
müzakere var. Bu süreci saptırmak is-
temiyorum” dedi. Bunu tersten oku-
yalõm. “O müzakere süreci yürü-
mezse, kötü giderse ben soykırım söz-
cüğünü kullanabilirim” de-
mek. Türkiye’den bek-
lentileti var. Irak’ta,
İran’da beklentisi var.
Bu beklentiler olmadõğõ
takdirde o sözcüğü kul-
lanacaktõr.
- Kullansa ne olur?
- Hiçbir şey
olmaz.
19 ül-
ke par-
l a -
mentosu geçirdi, ne oldu? Bu kararla-
rõn hukuki sonucu yok. Parlamentolarõn
fikir beyan etmesi dõşõnda hiçbir etkisi
yok. Böyle bir karar ancak, soykõrõm su-
çunun işlendiği ülkede kurulacak özel
mahkemler tarafõndan veya bir ulus-
lararasõ ceza mahkemesi tarafõndan ve-
rilebilir. Başka hiçbir kuruluş “şu soy-
kırımdır” diyemez. Böyle bir karar alõr-
larsa, Türkiye bu işe çok direndiği için,
kamuoyu da buna şartlandõğõ için Tür-
kiye ile ABD arasõnda ne kadar süreceği
belli olmayan bir sõkõntõlõ dönem başlar.
Fakat bir müddet sonra gerçekten iki ta-
rafõn işbirliği yapmasõ gereği ağõr basar.
Ve o karar orada kalõr.
- Rusya bu işin neresinde?
- Rusya bu soykõrõm işinin fazla bir
yerinde değil. Rusya’da güya bir tarih-
te kararlar alõndõ. Bunun sebebi çok açõk;
bugün dünyada Ermenistan dõşõnda en
fazla Ermeninin yaşadõğõ yer Rusya. Rus
hükümetinin durumuna gelince; bu ko-
nuyu ne gördüm ne duydum şeklinde ga-
yet mantõklõ. Çünkü iki ülkenin, Rusya
ve Türkiye’nin çõkarlarõ var.
- 1993’e dönersek; Azeriler o zaman
Ermenileri yenseydi, Karabağ soru-
nu olmayacaktı...
- Olmayacaktõ ama onun da tarihi ne-
denleri var. SSCB hiçbir Müslüman
cumhuriyetine askerlik görevi vermemiş.
Onlarõn subaylarõnõ yükseltmemiştir.
Ermenistan’õn 3 tane mareşali var. Var
mõ bir tane Azeri general? Yok karde-
şim. Adama askerlik işi yaptõrmõyorsun
ki adam zamanõ geldiğinde kendini sa-
vunabilsin...
‘ERMENİ MALLARI İÇİN
ZAMANAŞIMI OLDU’
- Tazminat ve toprak talebine na-
sıl bakıyorsunuz?
- Hukuken böyle bir şey mümkün de-
ğil. 1921 Ekim ayõnda Kars Antlaşma-
sõ iki ülke sõnõrlarõnõ tespit ediyor. Kars
Antlaşmasõ’nõn altõnda Azerilerin, Gür-
cülerin Ermenilerin imzasõ var. Üzer-
lerinde bunlarõn SSCB var. Tazminata
gelince; bir yerden tazminat çõkabilmesi
için hukuki bir durum olmasõ lazõm. Pek
çok insan farkõnda değil ama zaten
Lozan’õn maddeleri var bu konularda.
Lozan’da der ki; savaş sebebiyle Türkiye
tazminat istemeyecek, Türkiye’den de
tazminat istenmeyecek. Bir de tabii
Ermenilerin geride bõraktõklarõ mallar
var. O da Lozan’da var. Savaş içinde ül-
keyi terk eden bir Osmanlõ tebaasõ ül-
keye geri döndüğü takdirde geride bõ-
raktõğõ mallarõnõ isteyebilir, yargõya
başvurabilir. Ancak buna ilişkin yapõ-
lan düzenlemelerle zamanaşõmõ olmuş
ve o da 30’larda bitmiş.
- Bu siyasete pek yansımıyor sanı-
rım...
- Siyasi duruma gelince, bu çok da-
ha ilginç. Ermeniler siyasi alanda kim
tarafõndan temsil ediliyor? Ermenistan
tarafõndan... Ancak hiçbir Ermeni hü-
kümeti Türkiye’den toprak talebinde ve-
ya tazminat isteminde bulunamaz. Di-
yaspora bastõra bastõra istiyor. Fakat hu-
kuki kimliği yok.
Türkiye’nin sayõlõ Ermeni sorunu uzmanlarõndan emekli Büyükelçi Ömer Lütem, Kars Antlaşmasõ’nda
toprak; Lozan Antlaşmasõ’nda da tazminat taleplerini ortadan kaldõran maddeler bulunduğunu söyledi
LEYLA TAVŞANOĞLU
Dr. Çelik Kurdoğlu tanõnmõş bir ekonomist. Ay-
nõ zamanda üniversitelerde dersler vermiş. Son ola-
rak Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ol-
muş. 1986’da hayata geçen Dõş Ekonomik İlişkiler
Konseyi’nin (DEİK) kuruluşunda yer almõş. Danõş-
manlõk şirketi yönetiyor. Çelik Kurdoğlu’yla dün-
yadaki ekonomik krizin Türkiye’yi nasõl vurduğunu
konuşuyoruz. Kurdoğlu şu ilginç saptamayõ yapõyor:
“Türkiye’nin kriziyle dünyanın krizi birbirini
tutmuyor. Türkiye’yle dünya arasında senkroni-
zasyon bozukluğu var.”
- Global kriz dünyanın ekonomik yapısının ye-
niden oluşturulmasını gündeme getirdi. Siz bu ko-
nuda ne düşünüyorsunuz?
- ÇELİK KURDOĞLU Yakõn geçmişte dünya
pek çok krizle sarsõldõ. 1914, 1929, 1974, 1987, 1996,
2001 krizleri. Bunlar kapitalizmin krizleridir ve
dört yõl filan sürmezler. Bunlar kõrk yõl süren kriz-
lerdir. 1914’ten bakarsak, dünyada savaşlara yol açan
bir krizler serisi olduğunu görüyoruz. 1929’dan
başlayan ve belli bir model içinde işlemesiyle yürü-
yen bir dünya ekonomisi var. Arada bir sosyalist de-
neme yaşandõ. 1929’dan başlayarak 70 yõldõr, zaman
zaman hõçkõrõklarla devam eden bir dünya ekonomisi
var. İkinci Dünya Savaşõ sonrasõ hem siyasal hem
ekonomik planda bir örgütlenmeye gidildi. BM, ar-
dõndan Dünya Bankasõ, IMF kuruldu. Hemen yan-
larõnda da kardeş örgüt Dünya Ticaret Örgütü
(WTO) o zamanki adõyla GATT (Gümrükler ve Ti-
caret Genel Anlaşmasõ) ortaya çõktõ. Amaç da herkesin
verimli olduğu sektörde uzmanlaşmasõ, o zaman da
ithal mallarõn daha ucuzlamasõ ve ucuza üretilen mal-
larõn daha kolay satõlmasõydõ. Klasik model buydu.
IMF’nin amacõ ülkelerin kendi paralarõyla oyna-
yarak rekabet güçlerinin artmasõnõn önüne geçmek,
ülkelerin durup dururken ödemeler dengesi krizleri-
ne girmemeleriydi. Böyle krizlere girenlere de mü-
dahale etmek, durumlarõnõ iyileştirmek amaçlanõyordu.
Bize hep şu öğretildi: Bir ülkede devalüasyon yapõ-
lacaksa yüzde 10’u aşan devalüasyon IMF’ye haber
verilir.
- Devalüasyonla ülkenin ihraç mallarına rekabet
gücü kazandırılması amaçlanmıyor muydu?
- KURDOĞLU: Evet. Ben yüzde 10 devalüasyon
yapõyorsam benim ihraç mallarõmõn fiyatõ yüzde 15
aşağõ düşüyor demektir. Bu da, demin söylediğim ti-
caret dengesini bozacağõ için devalüasyonu yapmak
için yeterli nedenler olup olmadõğõna bakõlõrdõ. Bu-
güne kadar gelindi. Bundan sekiz on yõl kadar önce,
özellikle Joseph Stiglitz Dünya Bankasõ ve IMF’den
ayrõldõktan sonra bu kuruluşlarõn reçetelerinin dün-
ya ülkelerinin dertlerine çare olmadõğõ tartõşmalarõ baş-
ladõ. IMF’de, Dünya Bankasõ’nda ABD’nin önde ge-
len üniversitelerinden mezun çocuklarõn hiçbir şey
bilmedikleri de ortaya çõktõ. Zimbabwe’de, Afga-
nistan’da, Pakistan’daki üretim koşullarõnõn kitapta
yazdõğõ gibi olduğunu sanõyorlardõ. Onun için, IMF
ve Dünya Bankasõ’nõn çalõşma şartlarõ değiştirilme-
lidir, rüzgârõ buradan esmeye başladõ. Aynõ Stiglitz,
beş yõl kadar önce de şunlarõ söyledi: “Bu küresel-
leşme denen olay başladı. İpin ucu elden kaçacak.
İşin sonu kötü olacak.” Clinton döneminde Mer-
kez Bankasõ’nõn başõnda Alan Greenspan varken
ABD’de ekonomi toz pembe görünüyordu. Ama kont-
rol elden kaçtõ. Birkaç ay önce verdiği demeçte Gre-
enspan, “İşlerin bu kadar kötüye gideceğini tah-
min edemedik” itirafõnda bulundu.
‘IMF KURULUŞ AMACININ
DIŞINA ÇIKARILMAK İSTENİYOR’
- Son gelişmeler ışığında IMF kuruluş amacının
dışına mı çıkarılmak isteniyor?
- KURDOĞLU: Evet. IMF’nin kuruluş amacõ öde-
melerin doğru dürüst yapõlmasõnõ sağlamaktõ. Şu an-
daki sõkõntõ ödemelerle ilgili değil. Şu andaki sõkõn-
tõ şirketlerde saydamlõğõn kalmamasõ. Yani, 2000’de
ilk tezahürünü gördüğümüz hastalõğõn şimdi bütün
dünyada patladõğõ gerçeği önümüzde duruyor. Ne-
deni de kurallara uygun yönetim sorunu. Yani “go-
vernence” denilen olay. Bizde buna yönetişim di-
yorlar. Uydurmanõn anlamõ yok. Buna SPK kurum-
sal yönetim dedi, ki doğrusu odur. Bu şirketlerde he-
sap verebilir, saydam bir yönetim yok. Kimisi mas-
raflarõ şirket bilançosu dõşõna taşõdõ, kimisi kazanç-
larõ şirket bilançosu dõşõna taşõdõ. İlk patlayan Enron
oldu. Bu hâlâ devam ediyor.
Enron battõktan sonra ABD’de bir yasa çõktõ. O za-
mana kadar şirket kurmanõn çok iyi bir iş olduğu
ABD’de bu işten insanlar kaçmaya başladõ. Çünkü
kanun, hüküm giyen şirketin yönetim kurulu başka-
nõ olmaya hapis, şirket yetkilisi olmaya para cezasõ
getiriyordu. Çok ilginçtir. Kanuna rağmen işler dü-
zelmedi.
- Neden?
- KURDOĞLU: Türev piyasalar. Bu işin karika-
türünün şahikasõ iflas riskinin ticaret konusu olma-
ya başlamasõydõ. Geldiğimiz noktada herkes “IMF”
diyor. Ama dikkat edin, konu IMF’nin konusu değil.
Konu merkez bankalarõnõn konusu. Bunlar IMF’nin
görev alanõnda değil. Görev alanõnõ değiştirirseniz
olur. Ama o zaman da başka bir şey olur. Bu, ülke-
lerde bankacõlõk, finans sektörünün gözetimiyle ilgili
bir şeydir. Birçok ülkede bankalar battõ. Ama ilginçtir,
Türkiye’de böyle bir şey olmadõ. Kuruluşundan iti-
baren BDDK bankalarõ bire bir, anlõk bazda izledi.
Doğaldõr, Türkiye’de türev kâğõtlar, derinlik yok. Ama
teslim etmek lazõm. 2001’den beri kurulan sistem nis-
peten iyi çalõşõyor. Ama bizim hükümetlerimiz siyasi
kaygõlarla kayõt dõşõnõ kayõt altõna alamõyorlar. Bu-
nu herkes biliyor. OECD, IMF raporlarõnda bunlar
yazõyor. “Ülkenin ürettiği katma değerin ne kadar
olduğunu bilmiyoruz” diyorlar.
‘İDARE HESAP VEREBİLMELİ’
- Peki, Türkiye gibi bir ülkede sürekli kayıt altında
olmak da bir risk teşkil etmiyor mu?
- KURDOĞLU: O zaman bizim Türkiye’de yö-
netim anlayõşõmõzõ, anayasamõzõ değiştirmemiz ge-
rekiyor. Anayasada insan haklarõ, vatandaşlõk hak-
larõ, sorumluluklarõ, idarenin hesap verebilirliği sor-
gulanmalõ. İdare birtakõm insanlarõ yargõlõyor, izliyor,
vergi salõyorsa bunun hesabõnõ da vermesi lazõmdõr.
İşe buradan başlamak gerekiyor.
- Peki, Türkiye’de kamunun hesap verebilirlik du-
rumu neden yok?
- KURDOĞLU: Çünkü bizde kamunun âli men-
faatleri var. Sõkõntõ bundan kaynaklanõyor. Çõkõp, “Dı-
şarıdaki tasarrufunu getir” diyorlar. Adam da, “Ge-
tireyim de ben yarınımdan emin değilim ki. Ben
tasarrufumu getirirsem yarın bana vergi salma-
yacağından nasıl emin olabilirim?” diyor. Bugü-
ne kadar bu tür olaylar çok yaşandõ.
Bugüne kadar geriye dönük birtakõm uygulamalar
yapõlmadõ mõ? Yine yapõlabilir. Kaldõ ki bu dõşarõdaki
tasarruflara da ihtiyaç yoktu. Yapõyõ doğru dürüst kur-
mak yeterliydi.
- Ama kriz geliyorum dedi. Çeşitli uyarılara rağ-
men biz, teğet geçer, dedik.
- KURDOĞLU: Başka ne diyebilirdi? Seçim or-
tamõna girilmişti. Türkiye çok ilginç bir ülke. Tür-
kiye’nin kriziyle dünyanõn krizi birbirini tutmuyor.
Türkiye’yle dünya arasõnda bir senkronizasyon bo-
zukluğu var.
Ekonomist Dr. Çelik Kurdoğlu,Türkiye’deki ekonomik krizle dünya arasõnda senkronizasyon bozukluğu olduğunu söyledi
‘Türkiye ile dünya krizi birbirini tutmuyor’
- Normalleşmede Türkiye’nin öne süreceği en önemli
koşul ne olmalõdõr?
- Karşılıklı toprak bütünlüğünün tanınması. Kimse
ona değinmiyor. Bu olmadan Türkiye Ermenistan’la
müzakere bile etmez. Bir yandan siz benim toprak bü-
tünlüğümü tanımayacaksınız, diğer yandan ben sizinle
diplomasi geliştireceğim. Sınırın açılmasında birtakım
ara çözümler ortaya kondu. Mesela “Toprak bütünlü-
ğünü tanırız, diplomatik ilişki kurarız. Ama sınırın
açılması Karabağ sorununun çözülmesine bağlıdır”
gibi... İkinci varyant: Evet sınırı açarım, insani yardım
için... Bir başkası ise; evet sınırı açarım ama sadece
insanların geçişine müsaade ederim. Veya onun tersi.
Sınırı tamamen açmak yerine böyle bazı küçük küçük
aşamalı bir şeyler ileri sürülmüş olabilir.
- Türkiye’nin Ermeni açılımı ve
Karabağ sorunu birbiri ile çe-
lişmiyor mu?
- Karabağ sorunu yalnõz Türkiye
ve Ermenistan arasõnda görüşü-
lemez. Sorunun muhatabõ bir ta-
rafta Ermenistan bir tarafta
Azerbaycan. Türkiye tek taraflõ
bir şeyler söyleyebilir. Bunlar
Ermenistan tarafõna gidecek tek
taraflõ sözlerdir. Ermenistan si-
zinle müzakere etmek durumun-
da değil. Çünkü Türkiye muha-
tap değil. Ortada bir belirsizlik
var. Müzakerelerde gündeme
geldi fakat müzakerelerin ana
maddesini teşkil etmediğini dü-
şünüyorum. Ana maddesini ne
teşkil etti? Türkiye’nin toprak
bütünlüğünün tanõnmasõ, soykõ-
rõm konusunda ne yapõlacağõ...
- Peki, Karabağ konusunda
umutlu musunuz?
- Karabağ sorunu çözümlenmeye-
bilir ama Karabağ sorununun
çok canlõ, daha büyük krizlere
gidebilecek bir durum olacağõnõ
zannetmiyorum. Çözülmek iste-
nen Karabağ değil. Siz Karabağ’õ
çevreleyen Azeri illerinin soru-
nunu çözüyorsunuz. Peki, ne ya-
palõm Karabağ’õ? Erteleyelim.
Buna Ermeniler fazla ses etmez.
Azerbaycan uzun zaman buna
karşõ çõktõ, şu anda susuyor.
- AKP bu işi nasıl götürüyor?
- Türkiye’de hükümetlere göre dõş
politika yok. Türkiye’de tek dõş
politika var. Ama hükümetler bu
dõş politikada farklõlõklar yapõ-
yorlar. Dõş politika o kadar il-
ginçtir ki, siz ABD gibi son de-
rece güçlü olmadõktan sonra,
olaylar sizi götürür oraya. Ancak
ABD gibi olursanõz siz olaylara
hükmedersiniz. Hiçbir şey değiş-
miyor. Ecevit, Yılmaz aynõ.
Baktõğõnõz zaman hep aynõ çizgi.
‘EN ÖNEMLİ KOŞUL TOPRAK
BÜTÜNLÜĞÜNÜN TANINMASI’
‘KARABAĞ’DA
TÜRKİYE
MUHATAP DEĞİL’
‘Ermeni talepleri hukuksuz’
Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtlayan Dr. Çelik Kurdoğlu, ilginç saptamalarda bulundu.
İki ABD’li
taburcu oluyor
İstanbul Haber
Servisi - Domuz gribi
nedeniyle dünya
genelinde ölüm sayõsõ
82’ye ulaştõ. Virüs
tanõsõyla Haseki Eğitim
ve Araştõrma
Hastanesi’ne kaldõrõlan,
yaklaşõk bir haftadõr
tedavi gören ve genel
durumlarõnõn iyi olduğu
belirtilen 2 ABD’linin
de bugün taburcu
edilmesi planlanõyor.
Öte yandan Tayvan’da
ilk kez domuz gribi
vakasõ görüldüğü
bildirildi. Mõsõr, bu yõl
hacca gideceklerin,
dönüşlerinde domuz
gribi salgõnõ nedeniyle
karantinaya
alõnabilecekleri
uyarõsõnda bulundu.
Küçük kızda
meme kanseri
ANKARA (AA) -
ABD’de 10 yaşõndaki
bir kõz çocuğuna meme
kanseri teşhisi koyuldu.
İngiliz Daily Mail
gazetesinin haberinde,
ülkedeki en genç meme
kanseri hastasõ olduğu
sanõlan ABD’li Hannah
Powell-Auslam’õn sol
memesine mastektomi
yapõldõğõ, ancak
kanserin lenf bezine
sõçramasõ nedeniyle bir
ameliyat daha geçireceği
belirtildi.
‘Akdeniz
Birliği tıkandı’
PARİS (AA) - Fransa
Dõşişleri Bakanõ Bernard
Kouchner, bir yõl önce
ortaya atõlan Akdeniz
İçin Birlik projesinin
İsrail-Filistin çatõşmasõ
yüzünden tõkandõğõnõ
açõkladõ. İsrail’in
Gazze’ye düzenlediği
saldõrõ sonrasõnda barõş
sürecinin geldiği ölü
noktaya atõfta bulunan
Kouchner, “Ortadoğu’da
durum açõklõğa
kavuşmadõğõ sürece bir
ilerleme kaydetmek
epeyce zor olacak”
ifadesini kullandõ.
İsrailliyle
evlenene ceza
KAHİRE (AA) -
Kahire İdari
Mahkemesi, İsraillilerle
evli Mõsõrlõlarõn
vatandaşlõktan
çõkarõlabileceğine
hükmetti. El
Arabiya’nõn haberine
göre mahkemenin
kararõnda, Mõsõrlõlar ve
İsraillilerden oluşan
çiftlerin çifte
vatandaşlõğa sahip
çocuklarõnõn İsrail
ordusu ya da istihbarat
kurumu MOSSAD’da
görevlendirilmek üzere
İsrail’in hedefleri
arasõnda olabileceği de
kaydedildi.
1 kişiye
522 bin TL
ANKARA (AA) -
Şans Topu oyununun bu
haftaki çekilişinde
kazanan numaralar “4,
6, 16, 32, 34 ve +4”
olarak belirlenirken, 5
+1 bilen 1 kişi 522 bin
682 TL 30 Kr ikramiye
kazandõ. Çekilişte 5
bilenler bin 901 TL
25’er Kr, 4 +1 bilenler
146 TL 70’er Kr, 4
bilenler 18 TL 5’er Kr, 3
+1 bilenler 8 TL 55’er
Kr, 3 bilenler 2 TL 10’ar
Kr, 2 +1 bilenler 2 TL
65’er Kr, 1 +1 bilenler
ise 1 TL 45’er Kr
ikramiye kazandõ.