28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ERTAN ÜNVER Eski Torbalõ Belediye Başkanõ Son on iki yıldır, her 21 Ma- yıs günü bu sayfada Musta- fa Ekmekçi’nin bir “anmalık köşesi” oluşuyor. Aynı Torba- lı’da -daha birçok yerde, yö- rede, diyarda- oluşan “imge- lem ortamı” gibi... Yani canım şu “muhayyile çevresi”; “ha- yalhane civarları” gibi... Bunun temel nedeni ne ola ki?.. Val- la, bana göre, artık o 12 ya- şındaki ve yeni boyutundaki Ekmekçi metaforu, Mustafa Ekmekçi; Mustafa Ağabey an- malığı ile öylesine bütünleşti ki, hatta onlara öylesine bir yeni işlev ekledi ki, isterseniz yad- sımaya ya da görmezden gel- melere falan kalkın... Bakalım o haşarı delikanlı adayına söz geçirebilecek misiniz?.. Ben bunun denemesini yap- tım ve yanıtını aldım da söy- lüyorum bunları.. Hem de çok güncel ve belli ölçüde neta- meli, yani ikircikli-çekinceli bir konuyu da aracı kılarak, daha geçenlerde... (Bizim belli Mus- tafa Ekmekçimiz, Mustafa Ağabeyimiz 82’sinde. Sakin- dingin izliyor, dünyamızı ve Türkiyemizi.) Geçenlerde, hani şu Erge- nekon 12. dalga dedikleri hi- kâyeyle özdeşleştirdim, bizim 12’lik delikanlı adayımız Ek- mekçi’yi... Yaa, bildiğiniz gibi değil yani sonuç; belki inana- sınız bile gelmeyecek... Hani bizim 20 yıl önce Mustafa Ağabey, Mustafa Ekmekçi ile Türkiyelediğimiz ve dünyala- dığımız şu “gülmece” ana te- malı “Güz Etkinliklerimiz” var- dı ya; bir saf anlamda ve tam o ana atmosferde- kıvamda yaklaşıyor konuya... Bir dalı- yorsunuz ki, karşınızda “miğ- feri kafasında-alacalı takımlı” bir Cumhuriyetçi kardeşini be- timleyiveriyor. “Yaa şu 12’nci ve genç adaylığı yaşında, sa- na bu 12’nci dalga dokundu galiba” diyecek oluyorum; al sana “belgeli bir fırça”; o ha- şarı ve genç adayı çocuktan: Almış eline bir koskoca tam gazete sayfasını, tepeme te- peme sallıyor... Hadi Cum- huriyet olsa, bazı “mülti sivili- zasyoncular, sübjektivite ara- sınlar”; Cumhuriyet değil, o gazete.. Milliyet, 19 Nisan 2009, sayfa 16 ve dokuz sü- tuna manşet: 12’nci dalga için büyük mutabakat.. İyi mi?.. “Her meşrepten” 18-20 gazeteci, yazar ve düşünür, “Yuh artık duygusu yarattı” başlıklı bölümle girip sürdü- rüyorlar görüşlerini, bu kada- rını da kınayarak... (Tabii “bel- li tipi olan” olan ikisi de, “ya- ni iki gazetesi de”, üzerlerine farz olan görevlerini, “ÇYDD çamurlamasıyla” yerine getiri- yorlar..) Hadi gel de o Ekmekçi ha- şarısının, dediklerini not et de, buralara getir ve yaz ba- kalım, yazabilirsen. Aslında bütün yazanların ortaklaştık- larını, paylaştıklarını, “beyninize yastık yapıp, sakinleşmeyi yeğ- leyerek” belli gerçekçi bir te- selliden de güç almışız, belki siz de uyacaksınız. Ekmekçi’nin o zehir zem- bereği geçen dediklerine.. Ve o genç adayının havalarının da etkisinde kalacaksınız.. Fakat beri yandan da düşünüyorsu- nuz ki, Ekmekçi’nin o 12 yıllık yeni boyutunun o buralarda bulunmaz ve bilinmez özgür- lük ortamının cazibesine ve çekiciliğine kapılmak, bura- ların pek de akıl kârı olayla- rından değildir... Zaten kendisi de bunun far- kında... Siz dediği ve o zehir zembereği de geçenleri merak etmeyi bir yana bırakın; asıl şu- na bakın; sonunda Ekmekçi ne dedi? “Ertan, herkese de söyle; siz bana uymayın ve de sabredin sonuna dek; sonu sağlam bu işin; tabii sağlam- lığını terk etmeyenler için.” Bakalım, önümüzdeki yıl; Ekmekçi’nin yeni boyutunun 13’üncü yılında, Ekmekçi ne- ler diyecek ve de durumlar, neleri gösterecek... Görece- ğiz... CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Bir Yurtsevere Mektup (X) Sevgili kardeşim Balbay, Acıyla kıvancın, sevinçle hüznün birbirine karıştığı, asla unutulmayacak bir haftayı geride bıraktık... Yüz binlerce pırıltının kocaman bir aydınlığa dönüştüğü, gü- zel günlerin yakında olduğunu haykıran o görkemli pa- zar gününün ardından, pazartesi günü ölüme uyandık… Biliyor musun kardeşim, bir gün içinde el kadar bir yürek, içinde bulunduğu o muhteşem anın sevinç ve kıvancını yaşamayı, sonra da ölüme dair bıçak gibi ke- derleri karşılamayı nasıl becerebiliyor, hayret ediyo- rum… Türkan Hoca’nın bir daha uyanmayacağı ha- berini aldığımda aklıma yıllar önce büyük bir kederle kaleme aldığım “Ölüme Dair” başlıklı yazım geldi, na- sıl da uyuşuyordu o an ki duygularımla: “Biliyor musunuz, ölüm, ölmeden de insandan pek çok şey alıp götürür… Her sevdiğiniz, her dos- tunuz, her insan gibi insan öldüğünde sizden de bir parça ölür gider... Garip bir şekilde eksildiğinizi hissedersiniz... Çare yoktur, her ölüp giden sizden bir şeyi de beraberinde götürmektedir... Biliyor musunuz, içimdeki sızılar çoktur be- nim... Her defasında ne kadar da çok eksildiğimi hissederim... Ve bütün sızılarımı özenle saklarım... Çünkü onlar benim tüm yaşamımın köşe taşlarıdır... Kahkahalarımın, gözyaşlarımın, kavgalarımın, sım- sıkı dostluklarımın özel tarihidir... Her birinin apayrı bir yeri vardır... Zaman zaman biri diğerle- rinin arasından sıyrılıp öne çıkar; bir hüzzam şar- kının terennümünde, geç kalınmış bir akşamın buz gibi rakı kadehinde ya da hiç dinlenmemiş bir fık- ranın kahkahalarında... İşte öyle bir anda o ince- cik sızıyı tam da yüreğinizde hissedersiniz... - Ebediyen kaybettiğiniz o dostun fısıltısını du- yarsınız... Biliyor musunuz, toplumlar da insan gibidir... Hoyratça kullandıkları, anlamadıkları, azımsadık- ları her değerin ölümüyle biraz daha eksilirler... Ayır- dına varmasalar da böyle toplumlar sonunda si- likleşir, renksizleşir, tükenir... Ruhunu kaybeder... Bu toplum çok uzun yıllardır o kadar eksildi, öy- lesine tükendi ki... - Ne yazık...” İşte böyle sevgili kardeşim, yine eksildik anlayaca- ğın, ama bil ki yine dirildik!.. Pazar günü Tandoğan’da, salı günü Türkan Hoca’nın uğurlanışında ayağa kalk- tık… Bu ülkenin aydınlık insanları, yıllardır her türden karanlık senaryoyla üzerine yığılmak istenen ölü top- rağını elinin tersiyle itiverdi ve olanca görkemiyle di- kiliverdi!.. Pazar günü, Tandoğan’ın her köşesinde sen ve tüm yurtsever dostlar, büyük bir sevgi ve özlemle kucaklandınız… Ve ben, akşam saatlerinde Ankara’dan ayrılırken, kendimi yine o her zaman yüreğimde taşı- dığım sihirli sözcükleri mırıldanırken yakaladım: - Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler… Sevgili kardeşim, seni ve tüm dostları, meydanlar- daki yüz binlerce yurtseverin olanca sıcaklığı, gücü ve kararlılığıyla kucaklıyorum… Türk Hava Yolları kepazeliği! Yazık oldu Türk Hava Yolları’na… Çok sık seyahat etmek durumunda olduğum için, bu kurumun adım adım nasıl çöktüğünün, nasıl zavallılaştığının en yakın tanıklarından biriyim!.. Öncelikle, artık THY uçaklarıyla zamanında uçmak diye bir düşünceniz olmasın, 45 da- kikalık bir yolculuk, en iyimser bakış açısıyla bir buçuk saati aşıyor!.. Üstelik lütfedip, gerekçesini bile açık- lamadan!.. Ankara’ya gidenler bilir; uçağın yanaştığı körükler b.k kokuyor!. Nedenini sordum, verilen yanıt müthişti, “havaalanının yakınında çiftlik var!” Gelelim en vahim duruma; artık Ankara-İzmir arasında THY ile uçamıyorsunuz!.. Nasıl bir cingözlük olduğunu çıka- ramadım, ama biletinizi aynı parayı ödeyerek THY’den alıp, Anadolu Jet adını verdikleri bir “felaketle” yolculuk ediyorsunuz!.. Üstüne üstlük, zavallılık derecesinde es- ki püskü uçaklarda bir kahve bile esirgenerek!.. Ver- dikleri biletin üstüne “Anadolu Jet Türk Hava Yolları markasıdır” yazmışlar, ama Miles&Smiles üyesi ise- niz uçuş puanı burada geçerli değil!.. Sizi bilmem ama ben bundan böyle Anadolu Jet adı verilen rezillikle uç- mamaya yeminliyim. Avukatıma hukuksal olarak ne ya- pılabileceğini sormaya da çok kararlıyım!.. e-posta: umitzileli@gmail.com Ekmekçi ne dedi?.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com21 Mayıs HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 21 MAYIS 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Abdullah Gül nasıl şüpheli oldu? Şüphe götürmez şekilde! Eşekler Nami Tepe: “Türkan Saylan öldü, kaldı eseri. Saylan’a sataşan yobazlar ölünce hepsinden geriye kalacak semeri.” Korkaklar Avni Kurtuldu: “Açık Öğretim’de sorunun yanıtıyla Atatürk’e hakaret edenlere: Korkaklar dolambaçlı yollardan küfür eder!” Ortak Hasan Baş: “Herhangi bir balıkla kararsız bir seçmenin ortak yanı, unutkanlık ve mideyi doldurma içgüdüsüdür!” YağmurDeniz Tarihi uyumla milleti uyutun! AYRILIKÇI terör örgütünü “sorun” olmaktan çıkarmak için yaratılan tarihi fırsatın ne olduğunu ucundan biraz fısıldadılar: Sivil ve asker hiç bu kadar uyumlu olmamış! AKP’lilerin sayın cumhurbaşkanı yaptığı şüpheli Abdullah Gül, 10 yıldır devletin mahfillerinde dolaşırmış da böyle uyum görmemiş. Malumu ilamı tercüme edersek; Hükümet AKP’li, Meclis AKP’li, Çankaya AKP’li, MİT AKP’li, diplomasi AKP’li, bürokrasi AKP’li, teknokrasi AKP’li, sermaye AKP’li, fısıldanan doğruysa “asker” de AKP’li! Hele olmasın diyesi geliyor insanın; Milli Savunma Bakanı yazar, Başbakan sunar, Cumhurbaşkanı onaylar; üçlü kararname ile Genelkurmay Başkanı anında emekliliğe gider! Evet, memlekette bugüne kadar görülmemiş uyum var... Hasan Cemal var... İlter Türkmen var... Amerika’nın desteği var... Irak’ın isteği var. Haydi, o zaman! Büyük bir uyumla torbadan çıkartılarak yakalanmış şu tarihi fırsatı yine uyum içinde değerlendiriverin artık! Utanmayın... Mahcup durmayın... Baklayı çıkarın ağzınızdan! Ayrılıkçı terör örgütünü siyasal partiye dönüştürün; teröristleri siyasetçiye çevirin. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı ve Ergenekon dalgasının birincil savcısı Fatih Sultan Recep ile akepeli partizanlar tarafından sayın cumhurbaşkanı yapılan sahtecilikten şüpheli Abdullah Gül’ü büyük memleket meseleleri arasında rahatsız etmeye cesaretim olmadığı için Ergenekon’un ikincil savcısı Zekeriya Öz’e maruzatımdır: Saygıdeğer muhterem özel yetkili savcı Zekeriya Öz beyefendi; Türkan Saylan’ın vefatı nedeniyle büyük bir üzüntü içinde olduğunuzu hissedebiliyorum. Sultan hazretlerinin tayyaresini füze ile düşürmek için suikast planı yaptığını iddia ederek evini didik didik arattığınız Türkan Saylan hakkında, sultanın fikirlerini savunan kalem erbabı tarafından belirtildiği gibi cehennemin dibini boyladığı için dava açamayacak olmanızın üzüntüsünü çok iyi anlıyorum. Hiç şüphesiz, aynı üzüntüyü ne ile suçlandığını bilmeden girdiği cezaevinden çıkınca morga gönderilen Kuddusi Okkır’da da yaşamıştınız. Muhterem savcı, sakın üzülmeyiniz. Yıllar içinde kazandığınız Ergenekon tecrübesi dikkate alındığında bu tür ölen ve öldürülenler hakkında açamadığınız davaların emeklerinizin bir kısmının boşa gidecek olması anlamına gelmediği görülecektir. Partizan kardeşlerimizin sayın cumhurbaşkanı yaptığı sahtecilikten şüpheli Abdullah Gül’ün buyurduğu gibi önümüzde tarihi bir fırsat bulunmaktadır. Ayrıca darbecilere indirilecek köylü kızı adaletin yumruğuna yardımcı olmak istikrarın iktidarını isteyen herkes için tarihi bir görevdir. Bu vesileyle muhterem savcı sadede gelmeme müsaade ederseniz maruzatım şudur ki: Terörist Türkan Saylan’ın telefonlarını uzun süredir dinlediniz. Dinlemelerden Türkan Saylan’ın halkın hükümete olan güvenini bozacak, huzurunu kaçıracak her türlü terörist eylem, darbe planı, suikast girişimi gibi faaliyetler için kimlerle temas ettiğini, kimlere hangi talimatları verdiğini tespit ettiniz. Dinledikçe belgelediniz, belgeledikçe dinlediniz. Şimdi madem Türkan Saylan öldü ve hakkındaki dava düştü; lütfen telefon kayıtlarını isimleriyle birlikte açıklayınız. Altına aslı gibidir diyerek mührünüzü basınız. Böylece darbe yandaşlarını kamuoyu önünde rezil etmiş olursunuz ya da onlara çocuklarına onurla bırakacakları en büyük armağanı vermiş olursunuz! Maruzat SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Pokerde oyunu açabil- mek için ge- rekli el. 2/ Ba- şörtüsü olarak kullanõlan bir tür ipekli do- kuma... İstan- bul’un bir semti. 3/ Fe- nike mitoloji- sinde en bü- yük tanrõ... İletken nesnelerden õsõ ya da elektriğin geç- mesi. 4/ Otlayan hayvan sürüsü... Bi- linç. 5/ Donmuş lav akõntõlarõyla kaplõ alan... Akõm şiddeti birimi kiloamperin kõsa yazõlõşõ. 6/ Ya- pay reçine verniği ve tutkalõ üretiminde kullanõlan beyaz ve billur- su toz... Tarlanõn, tohum ekmek için saban iziy- le bölünen bölümlerinden her biri. 7/ Büyük fa- re... Sõvas ilinde bir göl. 8/ İzmir yöresine özgü bir üzüm cinsi. 9/ İşaret... Hastalõğõn ya da bir durumun en zor anõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle müzikli bir sahne yapõtõnõn orkes- trayla çalõnan giriş bölümü. 2/ Yüce, ulu... Lif- leri dokumacõlõkta kullanõlan değerli bir bitki. 3/ Bir organõmõz... Bitkilerde suyun ya da besinle- rin aşağõdan yukarõya doğru taşõnmasõ. 4/ Bir hükümdarõn yönetimi altõndaki halk... Notada durak işareti. 5/ Taşlõ tarla... Eski Mõsõr inanõ- şõnda insan ruhu. 6/ Tarõmda kullanõlan azotlu gübre... Dönümün dörtte biri kadar olan alan öl- çüsü. 7/ Yaşlõ, verimsiz ve geçimsiz kimse... Bir tür tatlõ su balõğõ. 8/ Ankara yöresine özgü bir halk oyunu. 9/ Gümüş... Kõzõldeniz’in kuzeydo- ğu ucunda bir körfez. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 V İ K T O R Y A İ Ş R E T A K A M A M A N Ş O N A R V A N A M İ N E S T A M P A K S İ T A S İ P E K D N A A V A R S O Y A T İ K R İ K E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Prof. Dr. METE TAPAN Türkiye Cumhuriyeti yeri dol- durulmayacak bir değerini 18 Mayıs 2009’da, saat 04.30’da kaybetti. Ömrünü bilimsel ça- lışmalara, gençliğin eğitimine adamış bir insan artık aramız- da yok... Rüyaları, idealleri bizlere bıraktığı en büyük mi- ras... Aydınlanma felsefesine yü- rekten inanmış, ülkenin so- runlarına sürekli çözüm arayan, gerçek bir aydın. İyi bir örgüt- çü, iyi bir insan, namuslu bir yurtsever, iyi bir doktor ve iyi bir eğitimci... Sürekli toplum için çarpan bir yürek... Bitmeyen, tükenmeyen bir toplum sevgisi ve insanlar- arası eşit başlangıç tutkusu... Güzel bir insanı kaybettik... Binlerce gencin okumasına neden olan bir yurt anasıydı... Ne kadar çok sevilmişti top- lumda... Son Ergenekon olayı da bu sevginin daha fazla or- taya çıkmasına yardımcı oldu... Hep Türkiye’nin kalkınması için çırpındı. İnsanın son ne- fesine kadar sorumlu olması gerektiğinin en somut örne- ğiydi. Daha yapması gereken bir sürü işi vardı. Ama bedeni yorulmuş, hastalığı peşini bı- rakmıyordu. Uzun yıllar mü- cadele etti ve sonunda kay- betti. Türkan Saylan her zaman anılarımızda ülkemizin yüz akı olarak kalacak. Ne mutlu ho- camıza... Türkan Saylan’ın ardından
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear