24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CYB C M Y B 6 NİSAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenlikte ‘Süper Emeklilik’ “Süper Emeklilik Yasası” olarak bilinen 3395 sayõlõ yasa, Tür- kiye’de sosyal güvenlik sisteminde büyük değişimlere neden olmuştur. Bu yasa Sosyal Sigortalar Yasasõ’nda değişiklik yapõlmasõna ilişkin bir yasa olmasõna karşõn SSK’nin yanõ sõra diğer sosyal güvenlik ku- rumlarõnõ da büyük ölçüde etkilemiştir. Süper Emeklilik Yasasõ, yalnõzca SSK sigortalõlarõ arasõndaki den- geleri bozmamõş, SSK ile Bağ-Kur ve TC Emekli Sandõğõ arasõn- da da büyük dengesizlikler oluşturmuştur. Bu yönden, Bağ-Kur si- gortalõlarõ ile TC Emekli Sandõğõ iştirakçileri için bu yasa örnek ol- muş ve bu kurumlar için olumlu, çok yararlõ gelişmelere de neden olmuştur. İlk olarak 3396 sayõlõ yasa ile Bağ-Kur sigorta primleri ile aylõk- larõn bağlanmasõna esas alõnan basamaklarõn “sayısının arttırıl- masına, göstergelerin değiştirilmesine, tespit edilen yeni basa- maklarda basamak yükseltilmesi için bekleme süresi ile gös- tergelerin bağlanmış ve bağlanacak aylıklara uygulama tarihi- ni tespit etmeye Bakanlar Kurulu” yetkili kõlõnmõştõr. Bakanlar Kurulu da “Sigorta Primine ve Aylıklara Esas Olan Gelir Ba- samakları” tablosundaki göstergeleri, 12’den 24’e çõkarmõştõr. 24 basamaktan oluşan ilk tablo, 1 Ağustos 1987’de uygulamaya konulmuş, Temmuz 1987’de 680 olan 12. basamak gösterge sayõ- sõ 680’den 1.020’ye çõkarõlmõştõr. En yüksek basamak olan 24. ba- samak gösterge sayõsõ da 4.020 olarak belirlenmiştir. Böylece, en yük- sek basamak sayõsõ Ağustos 1987’de 4 katõna yükseltilmiştir. Böylece, 24. basamaktan emekli olanlar da Bağ-Kur’dan “süper emekli” aylõğõ almaya hak kazandõlar. Sosyal güvenlik kurumlarõ arasõndaki emekli aylõklarõ arasõnda olu- şan dengesizliği ortadan kaldõrmak amacõ ile TC Emekli Sandõğõ Ya- sasõ’nda da değişiklikler yapõlmõştõr. Değişikliklerin bizce en önem- lisi, 30 Haziran 1989 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan 375 Sa- yõlõ Yasa Hükmünde Kararname’dir. 375 sayõlõ bu kararname ile “657 sayılı Devlet Memurları Ka- nunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 sayılı Yüksek Öğre- tim Personel Kanunu ile 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanu- nu”nda yapõlan değişiklikle kamu görevlileri ile emeklilerine “ta- ban aylık” ile “kıdem aylığı” uygulamasõna geçilmiştir. Bu uygulama ile TC Emekli Sandõğõ emekli, dul ve yetim aylõklarõnda çok önem- li bir artõş sağlanmõştõr. 5434 sayõlõ TC Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn, Ek Madde 9’daki “(...) barem, teşkilat vesaire kanunlarda yapılacak değişiklikler so- nunda husule gelecek yükselmeleri; aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli, adi malullük ve vazife ma- lullüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygula- nır” hükmü uyarõnca, kõdem aylõğõ ile taban aylõğõ, 1989 yõlõndan önce bağlanan, emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylõğõ ile dul ve yetim aylõklarõna da uygulanmaya başlanmõştõr. 1992 yõlõnda kamu görevlilerine ödenmekte olan “Özel Hizmet Tazminatı” da “Tazminat” adõ verilerek TC Emekli Sandõğõ emek- li, malul, dul ve yetim aylõklarõna kademeli yüzde 240 ile yüzde 40 arasõnda değişen oranlarda yansõtõlmõştõr. 1969 yõlõnda 1101 sayõlõ yasayla yürürlüğe konulan Ek Madde 9 TC Emekli Sandõğõ emekli, malul, dul ve yetim aylõklarõ arasõnda oluşacak dengesizliği ve adaletsizliği önlemek amacõna dönüktür. Ve Ek Mad- de 9’da öngörülen uygulama “hakkaniyet” kurallarõna kesinlikle uy- gundur. Bugün de geçerli olan Ek Madde 9’un yürürlüğe girdiği 1969 yõlõndan sonra, “barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlarda yapı- lacak değişiklikler sonunda aylık tutarlarında husule gelecek yük- selmeler, aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bu- lunan emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıkları ile ye- tim aylıkları hakkında da” uygulanmaktadõr. Bir başka anlatõmla, TC Emekli Sandõğõ kapsamõnda 30 hizmet yõlõ üzerinden 30 yõl önce, TC Emekli Sandõğõ’ndan emekli olan bir kamu görevlisi, bugün aynõ kadro, aynõ rütbe ya da aynõ görevden emekli olan bir diğer kamu görevlisiyle aynõ emekli aylõğõnõ al- maktadõr. Bu uygulama dul ve yetim aylõklarõ için de geçerlidir. Ancak, SSK emeklileri arasõndaki durum farklõdõr. 30 yõl önce, 15 yõl önce, 10 yõl önce, dahasõ 1 yõl önce emekli olan sigortalõlar, ay- nõ çalõşma süresi içinde aynõ koşullarda prim ödemelerine karşõn çok farklõ aylõklar almaktadõr. SSK’den, 1 Ocak 2000’den önce süper emekli olanlar SSK’nin “üvey” çocuklarõ, “normal emekli” olanlar “ “cami avlusuna bı- rakılmış” çocuklarõ, 1 Ocak 2000’den sonra emekli olanlarsa SSK’nin “öz” çocuklarõdõr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Nisan SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU ‘Muhteşem Erdoğan’ “V. Charles’ın İspanya’sı ve Muhteşem Süleyman’ın başında bulunduğu Osmanlı-Türk İmparatorluğu, Ak- deniz’in Batı ve Doğu’sundaki bu iki rakip; 16. yüzyıl- da Hıristiyan ve Müslüman dünyanın önderi durumun- daydılar…” Medeniyetler İttifakı etkinliklerinin parçası olan “Topkapı-Elhambra” sergisinin tanıtım kitabı, Başbakan Erdoğan’ın bu satırlarıyla başlıyor. Bu tarihi şablon gereğince İspanya Başbakanı Jo- se Luis Rodriguez Zapatero, -“Medeniyetler İttifakı” bağlamında- “Hıristiyan dünyanın lideri V. Charles”ın de- vamcısı konumunda… RTE de “Müslüman dünyanın önderi muhteşem Sü- leyman”ın… “Acaba?” demekten kendini alıkoyamıyor insan: “Art arda çıkan Davos-Rasmussen krizlerinde, bu ‘Muhte- şem Erdoğan’ sendromunun payı olabilir mi?” Ama Zapatero ‘V. Charles’ değil 29 Mart seçimlerinde “Ceket koysanız seçtirirsiniz!” sendromuna kapılan Başbakan, uluslararası arenada da pekâlâ “Müslüman dünyanın önderi Muhteşem Er- doğan” sendromuna kapılmış olabilir… İstanbul’da ikincisi yapılan “Medeniyetler İttifakı” zir- vesinin en büyük tehlikesi bu işte: Olmayan şeylere ka- pılmak… “Medeniyetler İttifakı” muhabbeti çıktığından beri, beş yıldır yazıyorum: “Kiminle, kime karşı, ne üzerinde itti- fak? ‘Hayat bayram olsun, herkes el ele tutuşsun’ de- mek ötesinde bu ittifak neyi amaçlıyor? Ajandası ne?” Ne Türk, ne İspanyol tarafından bu sorulara ele di- şe dokunur bir yanıt alabildim. Ama İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero, Erdoğan’dan farklı olarak, platformu kendi açısından hiç olmazsa “hangi amaçlarla” devre- ye soktuğunu biliyor. İspanya ‘Pi-ar’ ve ‘Pazar’ peşinde “V. Charles” havalarına pabuç bırakmayan Zapatero, bu örgütlenmeyi ülkesinin İslam dünyası nezdinde Pi- ar’ı adına kullanıyor. Madrid’deki -2004- El Kaide bom- balarından sonra özellikle İslam dünyasıyla havayı yu- muşatmak, kendisi için birinci dereceden öncelik oldu. Ama aynı etkinliğin Erdoğan’ın “Hıristiyan Batı nez- dinde” Pi-ar’ına katkıda bulunduğunu söyleyebilir mi- yiz? Tersine, “Medeniyetler İttifakı” eşbaşkanlığını üst- lendiğinden bu yana, “Müslüman Dünya-Hıristiyan Batı değerleri” üzerinden çıkan her krizde, RTE has- belkader başköşede… Onun için “Hani” diyorum; “Acaba?”: “V. Charles- Muhteşem Süleyman şablonunu bizimkiler fazla ciddi- ye almış olabilir mi?” Böyle bir durum varsa, birilerinin Başbakan’a der- hal “Medeniyetler İttifakı” platformunun bir Pi-ar şo- vundan ibaret olduğunu hatırlatması gerek. Pi-ar dışında, İspanya için platformun amacı, 10. ti- cari ortağa dönüşen Türkiye pazarına kapsamlı bir ya- tırım, ticaret, teknoloji, kültür çıkarmasıyla abanmak. “Medeniyetler İttifakı” öncesinde bu nedenle, Tür- kiye-İspanya arasında dün ilk kez hükümetler arası bir “ikili zirve” yapıldı. Cumartesi günü de Sabancı Müzesi’nde, Paskalya üstü olmasına rağmen İspanya’dan olağanüstü üst dü- zey bir katılımla rağbet gören “Türkiye-İspanya Konfe- ransı” düzenlendi. İspanya kanadından konferansa katılanlar arasında Zapatero kabinesinde halihazırda yer alan iki bakan - (“Hızlı Tren/Bayındırlık Bakanı” Magdalena Alvarez Ar- za ile “AB Bakanı” Diego Lopez Garrido) dışında, iki eski başbakan yardımcısı, iki eski dışişleri bakanı, bir es- ki ekonomi bakanı saydım. Ayrıca hayli kalabalık işadamı, gazeteci, akademisyen kadrosu da oradaydı. Bizatihi kendisi de eski bir bakan -sanayi bakanı!- olan Joan Clos’un Ankara’ya Zapatero tarafından büyükel- çi olarak gönderilmesi, zaten Madrid’in Türkiye çıkar- masına verdiği önemin bilfiil göstergesi. İspanya’nın Türkiye “seferberliği” aslında Zapatero’yla da başlamadı. Bir önceki Aznar hükümetinin Ankara’daki Büyükelçisi Manuel de la Camara, daha 2000’ler ba- şında aralarında benim de bulunduğum bir grup İstan- bullu gazeteciyi İspanyol Büyükelçiliği’nin Büyükdere’deki konutuna toplayıp Madrid’den aldığı komutu dobra dob- ra açıklamıştı: “Türk pazarındaki payımız artmalı!” Bü- yükelçi Camara, ardından şöyle konuşmuştu: “Benim burada birinci dereceden görevim, ekonomi ve ticaret hacmimizi arttırmaktır.” Büyükelçilerin böyle “CEO ağzıyla” konuşması, o yıl- larda henüz yeni olduğundan şaşmıştım. Eski sanayi ba- kanlarını artık “büyükelçi” yapan İspanya için “Mede- niyetler İttifakı”, işte bu çok uzun erimli ve istikrarlı stra- tejinin parçası. XVI. yüzyıldan bu yana, diyeceğim o ki köprülerin al- tından epey su aktı. Zenginlerin Doruğu Prof. Dr. Bilsay Kuruç, son G-20 top- lantısının aslında G-7’ler olarak adlandı- rılması gerektiği kanısında: “Zenginler, güçlüler bir araya geldi Lon- dra’da... ABD, hastalıklı bir ekonomi, ama askeri bir güç. Çin, yeni ekonomik güç. Ja- ponya ve Almanya ekonomik güç. Rusya, ekonomik güç değil, askeri güç. Fransa, hem ekonomik, hem de askeri güç olmak istiyor. İngiltere, ne ekonomik güç, ne as- keri güç, ama akıl hocası. Toplantıya ka- tılan ve bizim de dahil olduğumuz geri ka- lan 13’ler ise tümüyle dekoratif unsurlar.” Prof. Kuruç’a göre zenginler toplantıda anlaşmadılar, uzlaştılar. Bir anlamda Av- rupa’nın istediği oldu: “ABD, İngiltere ve hatta Çin’in istediği, küresel ekonomiye büyük bir uyarıcı ya- pılmasıydı. Donmuş olan kredi sistemini ha- rekete geçirmek vs.. Bu model, Avrupa için cazip değildi. Çünkü, Avrupa’da dengede bir ekonomi var, açık vermeden yürüye- biliyor. Çünkü, sosyal devlet işliyor. Daima garantili bir gelir ve garantili harcama ge- leneği. Bu da Avrupa ekonomisini sürek- li riskten uzak tutan bir şey. Avrupa, büyük harcamalardan kaçınan küçük enflasyon- lu bir iktisat çizgisi üzerinde gidiyor. Çün- kü ortada bir kaynak yok. ABD’nin istedi- ği ise büyük harcama için para basmak. Bu Avrupa’da dengeyi bozacağı için hoş kar- şılanmıyor. Avrupa açıklarla çalışan bir eko- nomi olmadığı için kaynak kaybetmek is- temiyor. O yüzden Sarkozy’nin finans mekanizması üzerinde sıkı denetim yapıl- ması istemi, Obama tarafından kabul edildi. Başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üze- re canı yanan ülkelere kaynak verme zo- runluluğu ile karşı karşıya kaldılar. Top- lantıda alınan tedbirlerle dünyaya 1.1 tril- yon dolar fonlanacak. Bunun zaten 500’ü çıkmıştı, bir 600 milyar dolar daha çıkacak piyasaya. Burada yine Marko Paşa rolü, yi- ne IMF ve Dünya Bankası’na verildi.” Bilsay Kuruç’un deyimiyle yürütülen bu “at pazarlığı”nın askeri yönünü hiç unut- mamak gerekiyor: “ABD, ekonomik işlerde ağalığı mec- buren hafifletmeye razı oldu ama, askeri iş- lerde ağalığı bırakmak istemiyor. ABD, NA- TO üzerinden Asya’da üs kurmak, ayağı- nı üslerinden kaldırmamak üzere Afganis- tan ve Pakistan’a atmak istiyor. Avru- pa’daki yandaşlarına da, ‘Asker vermeye- bilirsiniz, ama benim elimi tutmayın, ben buraya yerleşeceğim’ diyor. Dolayısıyla ABD, NATO’yu resmen Atlantik ötesine ta- şıyor. Fransa, bu noktada aktif göreve ha- zır. NATO’ya dönüş amacı da bu zaten.” Tam bu noktada Türkiye’nin tutumu önem kazanıyor. Kuruç’un yorumuyla: “Türkiye’deki iktidar, kendi varlık nede- nini Ortadoğu’da ABD’nin simsarı olmak- ta görüyor. İran, Suriye, Irak üzerinde ABD’nin istediği işleri yapmak... Bu yüzden AKP iktidarının, Fransa’nın NATO’ya dön- mesine hiç itirazı yok. Fransa’nın Türkiye’ye yönelik tüm olumsuz tavırlarına karşın...” Dünya yoksullarının durumuna gelince... Prof. Kuruç, Londra toplantısında İngite- re Başbakanı Gordon Brown’ın “Bugün dünyanın bir araya geldiği gündür” sözü- ne vurgu yapma gereksinimi duydu: “Dünya kapitalizminin güçlüleri bir ara- ya geldi, ama yoksulları toplantıda yoktu. Oysa dünyada küreselleşme süreci ile zengin - yoksul farkı son 15-20 yılda çok büyüdü. Attılar yoksulların önüne 100 mil- yar dolarlık bir sadaka, bizde seçim öncesi kömür dağıtırmış gibi, işleri bitti...” Bile Bile Talabani’nin “PKK’ye silah bırak, Irak’ı terk et demedim” sözlerinin ne anlama geldiğini hepimiz algıladık. DTP’nin özerklik istemini de çok iyi algıladık... Öyleyse, Irak’a gidip ABD mandası Kürt yönetimini resmen tanıyan Çankaya’daki de olup biteni anlamıştır, TRT-Şeş’i açan da anlamıştır. Bile bile yapan hiç anlamaz mı? Dr. Serdar Şahinkaya’nın, geçen gün Cum- huriyet’te verdiği “Gazi Mustafa Kemal ve Cum- huriyet Ekonomisinin İnşası” başlıklı konferans, bugünü anlamak ve irdelemek açısından ders vericiydi. Şahinkaya’nın konferans boyunca yanıtını aradığı soru “Cumhuriyet treninin makas de- ğiştirişinin, basit bir iktisat politikası seçimi mi, yoksa bilinçli bir stratejik seçenek mi” olduğuy- du. Sorunun karşılığı Prof. Dr. Halil İnalcık’ın ta- nımıyla hiç kuşkusuz “bir Erkân-ı Harp Subayı titizliğinde kurgulanmış berrak bir strateji”ydi ve Dr. Şahinkaya o stratejiye kimi açılımlar getirdi: “Mustafa Kemal’in önderliğindeki Cumhuri- yet kadroları, zaman zaman pratiğe ilişkin nok- talarda deneme-sınama yöntemiyle de olsa ko- rumacılıktan devletçiliğe doğru stratejik bir ter- cih geliştirmişlerdir. Bu stratejik tercihin arkasında, tamamen tesadüfi, ampirisist yani sadece günü idare etmeye çalışan bir anlayışın ötesinde cid- di bir kavrayış yatmaktadır. Bir sürü iç, dış baskı ve dirence karşı bir ay- dınlamacı ve Jakoben olarak Mustafa Kemal bu stratejik tercihin yaratıcısı ve önderidir. Bu tercih sayesindedir ki; üretim, dolaşım, bö- lüşüm ve fikir alanına sahip, yani özgür ve ba- ğımsız bir ülke yaratılmıştır. 1923-1938 döne- minde Cumhuriyet, ‘sanayi temelli ulusal bir eko- nomi’yi emperyalist çıkarların kesiştiği bölgede yaratmıştır. Bu yaratma, toplum yaşamından eko- nomiye, hukuktan eğitime, siyasetten uluslararası ilişkilere, yarı sömürgeden bağımsız bir ulus dev- lete, bilinçli bir tercih, tutarlı bir stratejiyle kök- lü bir biçimde gerçekleştirilmiştir. Ve dünya ta- rihinde başka bir örneği yoktur.” Dr. Şahinkaya, unutulmasın diye de üstüne ba- sa basa bir şey daha söyledi: “Tarihin hükmünü değiştirme fikri, düşünce ve belki de ‘efendi’ değiştirmek kadar kolay değil- dir. Tarihle oynayan hükmüne katlanacaktır.” Ulusal Ekonomi İçin HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Saçlarõn tümü- nü ya da bir bölü- münü tepede top- layarak yapõlan yüksekçe topuz. 2/ Dökülen to- humlarla ertesi yõl çõkan tahõl... Fütüvvet şeyhi. 3/ Bir şeyin fiyatõnõ artõrma... Asurlu- lar tarafõndan Anadolu’da kurulan ti- caret kolonilerine veri- len ad. 4/ Çevrebilim. 5/ Araba vapuru. 6/ Halk dilinde kõrmõzõ pul bibere verilen ad... Adõ- yaman’õn bir ilçesi. 7/ Şõk, lüks ve gösterişli giyim tarzõ... Bir nota. 8/ Moritanya’nõn para birimi... Bir türün temel özelliklerini kendinde toplayan kalõplaşmõş örnek. 9/ Kenar süsü... Yılmaz Güney’in başladõğõ, Şerif Gö- ren’in tamamladõğõ bir film. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cepken altõna giyilen kolsuz bir giysi... Akõl. 2/ Haberci... Kimi hurma ağaçlarõnõn özünden çõkarõ- lan ve pirinç gibi kullanõlan nişastalõ bir madde. 3/ Evlilikten aşõrõ derecede korkma. 4/ Özbekistan’õn plaka imi... Belli oranlarda yüksek fõrõn cürufu ka- tõlmõş çimento. 5/ Borularõ döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantõ parçasõ... Yön, taraf. 6/ Çok sert ve tutarsõz hareketlerde bulunan akõl hastasõ. 7/ Ku- zey Amerika ve Sibirya’da yaşayan bir geyik cin- si... Boru sesi. 8/ Derviş selamõ... Devekuşu tüyü. 9/ İnce bulgur... Eskrimde kullanõlan üç silahtan biri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D E F L A S Y O N A L E V T A B U L İ R S A B A H A Z M Ü T A K A R O İ N A T E N E K B A A Y D O S K A P L A İ K G O Ş O E N F L A S Y O N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear