24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SADIK ÇELİK “Kırmızı etteki sıkıntı” başlıklı yazımızla ilgili okurlarımızdan gelen yoğun iletiler konunun ül- kemiz açısından ne kadar önemli, ne kadar hassas ol- duğunu gösteriyor. Özellikle, Ege Üniversitesi Zootekni Bö- lümü’nden Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın kaleme aldığı uzun ve detaylı iletiden bazı bölümleri konunun taşıdığı önem nedeniyle, kendisinin de izniyle bu sütuna taşımak istiyorum: “Türkiye ekonomisi, ağırlıklı olarak 1980 yıllarının başın- dan itibaren Uluslararası Para Fonu (UPF) ve Dünya Banka- sı (DB), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) yönlendiriciliğinde uy- gulanan yeni liberal politikalar ile dış dinamiklerin etkisine açık bir ülke durumuna getiril- di. Yeni liberal politikalardan ta- rım ve tarımın bir üretim kolu olan hayvansal üretim de olum- suz olarak payını aldı. Bir yan- dan hayvan sayısına bağlı ola- rak hayvansal üretim ve tüke- tim geriledi, bir yandan da sosyal sorunlar ortaya çıktı. Buna 2008 yılının ikinci yarı- sından sonra başlayan ve gü- nümüzde de devam eden fi- nansal kriz de eklenince so- runlar dayanılmaz boyuta eriş- ti. Bu süreç devam ediyor.” Türkiye’de, son yıllarda hay- van sayısında ve kırmızı et üre- timinde önemli azalmalar ol- duğunu özellikle belirten sayın hocamıza göre dünya kırmızı et üretiminde ise tam tersine mik- tar olarak bir artış söz konusu- dur. Nüfus başına et üretimi açısından aradaki farklılık, yüz- de 35 dolayındadır. Süt üretiminde de durumun farklı olmadığını belirten hoca- mız sadece sorunu tespit et- mekle kalmamış çeşitli çözüm önerileri de getirmiştir. Prof. Kaymakçı’nın ilk önerisi bi- zim de “Kırmızı etteki sıkıntı- 1” yazısında üzerinde durdu- ğumuz “genetik ıslah”tır. Bu konuda, yetiştirici birliklerin, üniversitelerin, Tarım ve Köy- işleri Bakanlığı’nın ve diğer il- gililerin arasında sağlıklı işleyen bir eşgüdüm ve planlamaya gereksinim duyulduğunun altı- nı çizen Kaymakçı’ya katılma- mak mümkün değil. Hayvancılığın ve kırmızı et üretiminin geliştirilmesi için dik- kate alınması gereken diğer konuları; hayvanların beslen- mesi ve hayvan hastalıklarının önüne geçilmesi olarak sırala- yan Kaymakçı bizim de çok önem verdiğimiz bir konunun üzerinde durmaktadır: Koyun ve keçilerin beslen- mesinde meraların ıslahı önem- lidir. Bu amaçla mera yasasın- da ilgili düzenlemelerin hızla ta- mamlanması gerekmektedir. Hayvan hastalıkları ile sava- şımda en önemli iki konu ise kaçak hayvan, et, süt gibi ürün- lerin yurda girişinin önüne ge- çilmesi ve hayvancılıkta koru- yucu hekimlik ve aşılamaya verilen önemin arttırılmasıdır. Bir bilim insanı olarak Sayın Kaymakçı, işletmelerin gerek- sinme duyduğu bilimsel araş- tırmaların nitelik ve niceliğinde de ülkemizde önemli eksiklik- ler olduğunu belirtmektedir. Bu kapsamda, gerek Ar-Ge etkinliklerinde eşgüdüm ve planlamada, gerekse üretilen bilgilerin hayvan yetiştiricilerine aktarılmasını sağlayacak ya- yım hizmetleri için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, üniversite- ler ve yetiştirici birlikleri arasında iletişimin ve paylaşımın ya- şamsal öneminin altını çiz- mektedir. Prof. Kaymakçı’nın üretim, örgütlenme ve pazar- lama politikaları hakkındaki önerilerini ise aşağıda aynen aktarmak istiyorum: “Kısa dönemde, hayvansal ürünlerin fiyat oluşumunda ge- rekli desteklemelerin yapılma- sı zorunludur. Desteklemeler AB’de uygulandığı üzere Ortak Piyasa Düzeni (OPD) işleyişine uygun olarak yapılabilir. Bu kapsamda hayvancılığı geliş- tirmek ve sektöre rekabetçi bir yapı kazandırmak için dev- letin müdahale edebileceği bir piyasa mekanizması, her ürün bazında oluşturulmalıdır. Kre- dilendirmede, küçük işletme- lerin orta ölçekli işletmelere dö-nüştürülmesini özendire- cek bir faiz politikası (oran ve süre açısından) uygulanmalıdır.. tıpkı AB’de olduğu üzere, hay- vansal ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasında, üreticiden tüketiciye kadar olan zincir içinde, yatay ve özellikle dikey bütünleşmeye dayalı bir ör- gütlenme modeli, tek yol ol- malıdır. Bu bağlamda en uygun örgütlenme modelinin tarımsal amaçlı kooperatifler olduğu görülmektedir. Türkiye’de, üre- ticilerin kooperatiflerde piyasayı denetlemedeki payları en az düzeydedir. Buna karşılık AB’de kooperatiflerin tarım girdileri piyasasındaki payları yüzde 50, pazarlama ve işlet- medeki payları ise yüzde 60’ın üzerindedir...” İletisinin sonunda Kaymakçı, hayvan yetiştiriciliğinde üretim ve pazarlama politikalarının serbest piyasa düzeninin dal- galanmalarına bırakılmaması gerektiğini söylemektedir. Çün- kü, hayvansal üretimin; bes- lenme, giyim, tarımsal işletme, hayvancılık sanayisi, iç ve dış ti- caret gibi konularda yaşamsal bir önemi vardır. Hayvansal ürünlerde talep esnekliği olmadığı için denge- den çıkarsa düzeltilmesinin olanaksız olabileceğini ekle- yen Kaymakçı, Türkiye’de uy- gulanan yeni liberal politikalar- la hayvansal üretim ve tüketi- min düştüğünü ve hayvan ye- tiştiricilerinin sosyo-ekonomik sorunlarının dayanılmaz boyu- ta eriştiğini ve bu boyutun da başta gıda egemenliği olmak üzere, Türk toplum dokusunda ciddi bir tehlike yaratacağını söylemektedir. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ O Fotoğraf Bitirir!.. İlle de o fotoğraf... Yüreğimi sıkıştıran, gözlerimdeki iki damla ya- şa, boğazıma, bir daha hiç gitmeyecekmiş gibi otu- ran yumruya sebep olan o fotoğraf... - O fotoğraf hiç unutulmayacak... Evinin penceresinde bir insanlık abidesi gibi duran, dostluğundan büyük onur duyduğum Türkan Say- lan’ın o fotoğrafı, ülkemin yaşadığı karanlık faşizmin ibret vesikası olarak nesilden nesile taşınacak... Tıpkı, “işte gözaltındaki eğitim melekleri” manşe- tini atan Milliyet gazetesindeki pırıl pırıl bilim kadın- larının, eğitim gönüllülerinin kolaj fotoğrafı gibi... Tıpkı, insanlığa armağan ettiği üniversiteden götürü- lürken dik duruşuyla ders veren Prof. Mehmet Ha- beral’ın fotoğrafı gibi... Tıpkı, yıllarca dinci faşizmin hoyrat saldırıları karşısında üniversitelerini kararlılık- la koruyan, zorbalıklara karşı sesini çekinmeden yükselten yürekli rektörler Mustafa Yurtkuran, Fe- rit Bernay, Fatih Hilmioğlu, Osman Metin Öztürk’ün polisler arasında dimdik yürüdüğünü gösteren fo- toğraflar gibi.. Tıpkı, Cumhuriyet’teki her yazısında iş- birlikçilere ve ardındaki karanlığın efendilerine adeta ders veren sevgili Erol Manisalı’nın “Sizi niçin aldı- lar” sorusuna “Ben de bilmiyorum” yanıtını verirken gözlerinde parlayan ışık gibi... - Aydınlığın savaşçılarının dostu olmaktan onur duyuyorum... Bu işler nasıl yürüyor biliyor musunuz?.. Önce hedef tahtasına oturtulan kişiler, kurum- lar, yanaşma medyada kurulan çarmıhlara gerili- yor... Adına gazeteci, yazar demeye utanacağım tetikçiler manşetlerde ya da köşelerinde bu kişi- leri ya da kurumları yargılayıp, infaz etmeye baş- lıyor... Sonra? Sonrası gayet kolay; iktidarın önemli konularda çok zorlandığı, dara düştüğü bir anda hooop, tümü “enterne” ediliveriyor... - Ne kadar basit, ne denli etkileyici, değil mi?!.. Örnek mi istiyorsunuz; alın Erol Manisalı hakkında The Taraf newspaper’da günler süren “darbeci” kam- panyasını!.. Manisalı, bu tertibe karşı yazdığı nefis ya- zısında layık oldukları yanıtları tek tek vermişti. Alın rek- törlere karşı yazılan utanç tefrikalarını ve manşetlerini... Gelelim Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı’na (ÇEV) karşı girişilen kum- pasa!.. Ben daha geçenlerde “Yanaşmanın Seviyesi” başlıklı yazımda çok somut bir örnek vermiştim. Fet- hullah Efendi’nin gözdelerinden, Zaman Gazetesi Ge- nel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, sütununda işa- ret fişeğini şu satırlarla ateşlemişti: - Serhat ve Eyüp adlı gençleri ÇYDD adında PKK bağlantılı bir örgüt yalancı şahitliğe zorlamış... Ben bu satırların yazarını seviye düşüklüğü, if- tiracı ruh hali içinde kıvranmakla suçlamıştım. Ya- nılmışım, kumpas başkaymış!.. Ben bu son dal- ganın gelmesi için cansiperane gayret gösteren tüm işbirlikçileri, bilumum tetikçileri bir güzel kutluyo- rum.. Niçin derseniz: - O fotoğraf “cami duvarı” işlevi gördü de, onun için!!! Bir Yurtsevere Mektup (VI) Sevgili kardeşim, Ergenekon’da 12. dalgayı da gördük.. Bu kez eminim senin gibi öngörüleri müthiş bir gazeteciye bile “hadi canım” dedirtecek manzara- lar yaşadık. Sevgili Türkan Saylan kemoterapi için kan verirken evi basıldı, iyi mi? Aynı anda derneğin yurt ça- pında şubeleri de basıldı. On binlerce çocuğun burs kayıtları bir kopyası bile çıkarılmadan alıp götürüldü. Burs verenlerin kayıtları da tabii!.. Hemen ertesinde Çağ- daş Eğitim Vakfı’ndan burs alan üç öğrenci de gözal- tına alındı!.. ortak özellikleri, F tipi yapılanmanın öfke- sine mazhar olmak olan iki çağdaş örgüt darmadağın edildi!.. Dinci karanlığa karşı savaş veren rektörler, eği- tim gönüllüsü akademisyenler de toparlandı tabii. Her defasında olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi de unu- tulmadı, sevgili Erol Manisalı’yı da derdest ettiler... Türkan Hoca’nın o müthiş fotoğrafını gördüysen, eminim sen de benim gibi düşündün, “sonun baş- langıcı” dedin muhakkak!.. Bil ki; bu olanlar ve dahi olacak olanlar, bu saatten sonra, bu ülkenin aydın- lık, çağdaş insanlarını ancak ve ancak bileyecektir!.. - Sevgili kardeşim, seni bir yurtseverin tüm gü- cü, sıcaklığı ve kararlılığı ile kucaklıyorum. Güzel günler göreceğiz, güneşli günler... e-posta: umitzileli@gmail.com Kırmızı etteki sıkıntı-2 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com16 Nisan HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 16 NİSAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Halk, başbakanı hoşgörüsüz buluyor. İşine gelmeyen alıp anasını gitsin! Yorum Avni Kurtuldu: “AKP’lilere göre savcılar Ergenekon’da aşırı yorum yapmış. Artık hukukta delil devri bitti yorum devri başladı.” Aşk Ahmet Önen: “Türkan Saylan’ın ‘Polis aşk mektuplarımı da aldı’ demesini espri sanmayın, onlar vatan aşkına yazılmış mektuplardı!” Hedef Nami Tepe: “Atatürkçü Düşünce’den sonra Çağdaş Yaşam da hedef tahtasında. Demokrasi araç, şeriat amaç olunca!” YağmurDeniz İlker Başbuğ’un konuşması üzerine İSTANBUL dışında olunca Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki davetine katılmak söz konusu olamadı. Ancak konuşmayı gerek yol boyu radyodan dinlemekle gerek molalarda televizyondan izlemekle ve daha sonra da izleyenlerin yorumlarını okumakla toplantıya katılmış kadar olduk. Doğrusu, aynı dünya görüşünü paylaştığım meslektaşlarımın Başbuğ’un çok güzel ve hatta bilimsel yönden de çok nitelikli bir konuşma yaptığı yolundaki ortak kanısına katılmamak elde değil. Amma ve lakin; terörle mücadele etmiş generallerin terör suçlusu ilan edildiği, teröristleri sorgulayanların sorgu odasına çekildiği, kırmızı çizgilerimizin silindiği, Irak’ın kuzeyinde yapay bir devletin kuruluşunun seyredildiği, ülkeyi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş bir partinin yönettiği, Türkiye’nin temel niteliklerinin “layık, demografik, soslu bir guguk devleti”ne dönüştürüldüğü ve “imam”ın bildiğini okuduğu bu süreçte “Laiklik temel direktir... Dini cemaatlere tepkisiz kalamayız... Atatürk’ün bize emanet ettiği ulus devlet yapısının korunmasında taraf olmaya devam edeceğiz” demek çok güzel de sanki biraz Orhan Veli Kanık’ın dizelerini çağrıştırıyor gibi geldi bana: Neler yapmadık bu vatan için; vaatlerle dolu ne güzel nutuklar attık biz! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GEÇEN ay Ankara’daki kitap fuarındaydık. Cumhuriyet Kitapları standında Ergenekon tutuklusu arkadaşımız Mustafa Balbay’ın kitaplarını imzalıyorduk. Bir ara gözüm, az ötede duran türbanlı bir kıza takıldı. Kızcağız bizi işaret ederek yanındakilere “Terörist bunlar” dedi. Hastanede çok ağır bir kemoterapi uygulanırken izinli geldiği evi Ergenekon’un yeni dalgasında polislerce basılıp yedi saat aranan ve o sırada en yakın çalışma arkadaşları gözaltına alınan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı güzel insan Türkan Saylan’a ve derneğine yapıştırılmak istenen yafta da aynı: Terörist! Aynı yafta Çağdaş Eğitim Vakfı’na ve “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasına da yapıştırılmak isteniyor. Amaç, eğitimi kayıtsız koşulsuz tarikatlara teslim etmek! Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de kalkmış konuşuyor ve “Gözaltına alınanlardan Ergenekon’un bir numarasını arayıp ‘emrinizdeyim’ diyenler var” diyor. Şu hale bakın; bakan olacak şahıs hem savcının açıklamadığı “bir numara”yı biliyor hem de polis gibi telefon konuşmalarını dinliyor! Biliyorsunuz, birincil savcısının İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep olduğu Ergenekon’un ikincil savcısı Zekeriya Öz’ün istemi üzerine ağır ceza yargıçlarından Ömer Diken, Türkan Saylan’ın evinin aranmasına ve evdeki her şeye el konmasına izin verdi. Peki, Türkan Saylan ne ile suçlanıyordu? Suçlamalardan sadece biri: Başbakanın uçağı inişe geçtiği sırada füze atıp uçağı düşürmek ve dolayısıyla başbakanı öldürmek! Tabii ki Türkan Saylan bunu tek başına yapacak değil. Yine aynı yargıcın izni ile evleri, işyerleri basılıp gözaltına alınan bazı eski ve yeni rektörler de suikast timine dahil edildi: Mehmet Haberal, Osman Metin Öztürk, Mustafa Yurtkuran, Ferit Bernay, Fatih Hilmioğlu ve Cumhuriyet yazarı sevgili dost Erol Manisalı. Bu arada velev ki savcının iddia ettiği gibi başbakanın uçağını düşürmeye yönelik bir suikast planı olsa, bu isimlerin tümü inanın böyle bir planı hemen reddeder. Niye mi? Çünkü o uçak kamu malıdır ve yurtsever insanlar kamu malına asla ve asla zarar vermez! Terörist! SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir sözün fonetik ve morfolojik yapõ- sõnda yapõlan yan- lõşlõk. 2/ “Açõktan geç, yaklaşma” an- lamõnda kullanõlan denizcilik terimi... Olumsuzluk belir- ten bir önek. 3/ Üzerine yazõ yazõ- lan tabaklanmõş ceylan derisi... Gü- nümüzde Hatay ve Gaziantep yörelerinde gö- rülen, eski Türk güreşle- rinden biri. 4/ İşsiz, ay- lak... Doğu Anadolu’da bir õrmak. 5/ Boru sesi... Posta hizmeti görmeye alõştõrõlmõş güvercin. 6/ Dince aziz tanõnan kimi kadõnlara verilen saygõ sanõ... Şarap mahzeni. 7/ İncelik, naziklik... Bir no- ta. 8/ Karaman ilinin Taşkale beldesinde, dik bir kaya kit- lesine kat kat odacõklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad. 9/ Asya’da yaşayan ve kafes kuşu olarak da beslenen küçük ve güzel bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaptanõn ya da tayfalarõn gemi sahibine ya da sigor- ta ortaklõğõna bilerek verdikleri zarar. 2/ II. Abdülhamit’in sürgüne gönderildiği Selanik’te ikamet ettiği köşkün adõ. 3/ “Örneğin --- içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gi- bi” (Edip Cansever)... Reçine. 4/ Brom elementinin sim- gesi... Litvanya’nõn plaka imi... Eski dilde boy, endam. 5/ Mert, kalender ve babacan kimse... Kastamonu’nun bir ilçesi. 6/ Fas’õn başkenti... En uygun zaman ya da du- rum. 7/ “Çalma, hõrsõzlõk” anlamõnda argo sözcük... Gü- ney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 8/ Çinko ele- mentinin simgesi... Mekke’nin doğusunda, hacõlarõn ari- fe günü toplandõklarõ tepe. 9/ Eşek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İ K O N O S K O P R İ S A L E B R D K B O L E R O E L İ F B U L L A V P A R K E E K T A T U T M A Ş A L A S E E B E M T Ö R K E R K E N E Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear