28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Obama’nın Ardından... 6-7 Nisan 2009 günleri hiç unutulmayacak. ABD Başkanı Barack Obama ülkemize geldi, önemli şeyler söyledi ve gitti. O günlerin ardından da, Obama’nın ziyaretinin dö- kümünü okuyoruz gazetelerde. Türk -Amerikan iliş- kilerinin yanı sıra, Türkiye’nin bir dizi iç ve dış so- rununa değinen değerlendirmelerin içinde, en ba- şa neyi almalı? Başkan, Anıtkabir defterine şunları yazmıştı: “Vizyonu, kararlılığı ve cesaretiyle Türkiye Cum- huriyeti’ni demokrasiye yönelten ve mirası tüm dün- yaya kuşaklar boyunca ilham vermeye devam eden Kemal Atatürk’e saygılarımı sunmak, benim için onurdur.” Sözlerinin gerekçesini de, -bir başka yerde- şöy- le belirtiyordu: “Kendisi, tarihin şeklini değiştiren bir liderdir. Ama Atatürk’ün yaşamına ait en büyük anıt, hiçbir şekilde taştan ya da mermerden inşa edile- mez. Kendisinin bıraktığı en büyük miras, Türkiye’nin canlı, laik demokrasisidir.” “Laik demokrasi”! Başkan Obama, Atatürk’ün mirasına ve vizyonuna böyle sahip çıkıyordu; ve bunu yapan da ilk ABD Başkanı olmuştur. Bunu yaparken, bir başka şeyi de yıkıyordu: “Ilım- lı İslam modeli”ni, Bush döneminin şaşkın ku- ramcılarının icat ettikleri bir soytarılığı da fırlatıp atı- yordu. Devletler, halkının dinsel “aidiyet”ine bakarak anıl- mazlar. Başkan Obama, bu gerçeği yeniden yeri- ne oturtuyor. Bush döneminin kanlı giysisini çıka- rarak aydınlık bir dönem vaat ediyor: “İslamla sa- vaşmak istemiyoruz, ama El Kaide’yi yeneceğiz” di- yor. Başkan Obama’nın söyledikleri bunlardan ibaret değildir. Türkiye’den beklentileri de var: Kürt so- runundan Ruhban Okulu’na, oradan Ermenis- tan’la sınır kapısına, istediklerini sıralıyor. Katıldı- ğınız ya da katılmadığınız noktalar olabilir. Ancak şunu da söylemeli: Başkan Obama’nın ziyaretin- den sonra, Türkiye’nin, ABD’nin bir gözde mütte- fiki olarak, milletlerarası alanda özel bir ağırlığı var artık. Obama, bizimkilere de önemli dersler vermiştir... Sonra? Devletler, daha başından beri, önce kendi çı- karlarını güderler. Türkiye - ABD ilişkileri de bu ku- ralın dışında değildir. Obama, ne olursa olsun, te- melde ABD’nin çıkarında ısrar edecektir. Üstelik, ABD’nin emperyalist bir ülke olduğu da unutulmasın! Türkiye’nin başında olan bir iktidarın, ülkeyi, ne- reden nereye alıp getirdiği ortada; üstelik, kapita- lizmin batağa gömüldüğü bir ortamda. Dahası, AKP, gırtlağına kadar, laik demokrasinin düşmanlığı içinde. Zaman, lehimize değil aleyhimize... Hayat, bu iktidardan bir an önce kurtulmayı da- yatıyor. Nasıl? Sosyal demokrat bir muhalefetle! Sosyal demokrat bir partiyi ise kuramadık: Üç par- tiye parçalanmış halde. Her biri sorun. Bu üç partiyi tek bir partide eritmek şart. Başta gelen CHP de, sosyal demokrat bir par- tinin programından uzakta; yönetimi de demokra- tik değil. Bir yirmi yıla yakındır, tek bir kişinin sul- tasında. İleriye atılmış adımlar göstermiyor; son yerel se- çimlerde de, birkaç puanlık bir kımıldanma görü- len... Bu tıkanmanın sorumlusu ise başta Deniz Bay- kal! Çıkmazdan kurtulmak, önce Baykal’ın çekilme- sidir. Bu gerekçe ayyuka çıkmıştır. Baykal’ın çe- kilmesiyle, yeni bir sosyal demokrat partinin prog- ramını yaratma ve yürürlüğe sokma imkânı doğar. Gazetelerde, “CHP’de yeni bir model hazırlı- ğı”ndan bahsediliyor (Cumhuriyet, 2.4.2009). Ama olan da, Deniz Baykal’ın, yerel seçimlerde öne çı- kan isimleri parti yönetimine taşıma hazırlığı imiş. Baykallı bir gelişme! Hayır, bunun getireceği yok- tur. Kılıçdaroğlu, büyük bir gelişmeye de işaret ediyor: “Türkiye’de değişimin adresi CHP olmak zo- rundadır.” Bir hatırlatmamız da şu olacak: Türkiye’nin ge- lip durduğu noktada, kurtuluş, sosyal demokrat bir partinin iktidarını da aşmıştır. Meraklısı, Bağımsız Türkiye Partisi’nin programını açıp okuduğunda fark edecektir... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com “Hizbullah’ı Ergenekoncular kur- du!..”, “Hizbulvahşet!..”, “Hizbul- kontra!..” Fethullahçıların yayın organları, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğ- lu’na yönelik 17 Ocak 2000’de ya- pılan operasyondan bu yana bu tür başlıklar atıyor, örgütü bölgedeki tabanından uzaklaştırmak için ça- balıyor. Oysa 1999 yılı sonuna ka- dar cemaatin hiçbir yayın organı, ör- gütle ilgili tek bir satır yazı yazma- ya cesaret bile edemiyordu. Ne za- man ki Hizbullah liderini yitirdi, as- keri gücü zayıfladı, Fethullahçılar ör- gütü hedef almaya başladı. Peki, bu keskin dönüşün altında ne yatıyor? Fethullah cemaatinin 2003 yılın- dan itibaren Kuzey Irak’ta kolejler ve üniversiteler kurması, cemaat men- suplarının burada büyük ihaleler al- ması PKK’yi de bölgedeki Hizbullahi güçleri de kaygılandırıyordu. Fet- hullahçıların Erbil ve Süleymani- ye’den sonra Güneydoğu’da da ekonomik yatırımlara yönelmesi ve eğitim merkezleri kurması iki örgü- tün endişelerini arttırdı. İşin aslı bu kaygının altında, Fet- hullahçıların; işsiz, eğitimsiz ve ça- resiz gençlikten bir taban oluşturma çabası yatıyordu. İşte bu gerçek yalnızca Fethul- lahçılarla PKK arasında değil, Hiz- bullahçılarla cemaat arasında da gerginliğe yol açtı. Bir başka şaşır- tıcı gerçek ise eskinin kan davalısı olan PKK ve Hizbullah son dönem- lerde Fethullahçıları iki koldan ku- şatmaya başladı. PKK’nin milis güç- leri cemaatin yayın organları ile on- lara yakın ekonomik ku- rumlara molotoflu saldırı- lar düzenledi. Hizbullah ise kendi yayın organları üze- rinden Fethullahçılara sert eleştiriler yöneltti. Hizbullah var mı yok mu?.. Hizbullahçılarla cemaat arasındaki tartışmaya so- nunda Fethullah Gülen de katıldı. Gülen’in, gruba ya- kın bir internet sitesine Hiz- bullah’la ilgili yaptığı değerlendir- meler kimi gazete ve internet site- lerine “Gülen: Hizbulvahşet yalan” başlığıyla yansıdı. “Bazı kesimle- rin, bölgedeki uyuşturucu ve silah trafiğini yönetmenin yanı sıra Türki- ye’nin başını ağrıtma, bölme ama- cıyla dağdaki insanları ortaya çı- kardığını” öne süren Gülen şöyle de- mişti: “Onlar çıkardılar. Bir yere kadar kullanılan bu örgütler, çıkar kavga- sı, uyuşturucu ve silah ticaretinde- ki paylaşım kavgası sebebiyle bun- ları oluşturanların kontrolü dışına çıktı. Mesela Hizbulvahşet diye bir şey çıkarırsınız. Sonra kalkar, bir kı- sım vatan evladı eşkıyaya karşı mü- cadele ediyor dersiniz. El Kaide’nin Türkiye’de ne işi var? Türkiye’yi ne alakadar eder bunlar? Türkiye’de Hizbulvah- şet’ten sonra bunu da icat ettiler.” Gülen’in, cemaatin ya- yın organlarından sonra Hizbullah konusuna el atması çok dikkat çeki- yor. Gülen’in çıkışı da cemaatin, Hizbullah adı altında “Dini referanslı bir örgüt yok, bir vahşet yapılanması var” şek- lindeki propagandasına hizmet edi- yor. Oysa gerçekler öyle değil... Çün- kü Hizbullah 1970’lerin sonunda Güneydoğu’daki Kürt kökenli mol- laların İran devriminden esinlenerek oluşturduğu bir fikri yapılanmaydı. Öyle Gülen’in iddia ettiği gibi “icat edilmiş” bir güç değildi! İran’daki bir hastanede yaşamını yitiren Molla Mansur Güzelsoy ve müritleri, böl- gedeki medreselerde dağınık duran radikal muhafazakâr çizgiyi bir örgüt çatısı altında toplamaya çalışırken Fethullahçıların bölgede esamisi okunmuyordu. Devletin eline geçen Hizbullah arşivine göre örgüt 10 yıllık süreçte 20 bin kişilik askeri, 100 bin kişilik de milis gücüne ulaşmış- tı. Evet doğrudur; Hizbullahi çizgi MTTB kökenli Hüseyin Velioğlu ile birlikte şiddete bulaştığında örgüte PKK’yi kent merkezlerinde saf dışı etme görevi de verilmişti! Ancak bu gerçek Hizbullah’ın ardında dini bir referans olmadığı anlamına gelmi- yor!.. Hizbullah’ın eylemleri vahşet olsa da, örgütün siyasi kanadının Said Nursi düşüncesinden bes- lendiği unutuluyor! Bunu anlamak için Güzelsoy’un yanı sıra hem ör- gütün öldürdüğü Fidan Güngör’ün hem de Velioğlu’nun Said Nursi ile ilgili açıklamalarının dikkatle okun- ması gerekiyor. Güneydoğu’daki taban savaşında tarikatlar, cemaatler ve dinci örgüt- ler son dönemde birbirlerini karala- mak için çırpınıyor. “Asıl tehlike tüm sırları ifşa olmuş militan dinci- ler mi, yoksa nihai hedeflerine sinsice yürüyen kravatlı müritler mi” sorusu ise “Hizbullah var mıdır yok mudur” tartışmasında karambole gidiyor! ‘Hizbullahvahşet’in Ortasındaki Karambol!.. Meşale Bedenli Kadınlar! “Töre ve namus cinayetle- ri bir Kürt geleneğidir...” Kadına yönelik şiddetin Mezopotamya’da yoğunlaş- ması ve Kürt kökenliler ara- sında yaşanması kimi çev- releri böyle düşündürüyor. Oysa Güneydoğu’da töre cinayetleri Arap kökenli yurt- taşlar arasında da yaygın olarak görülüyor. Kuzey Irak’ta ise daha trajik olaylar yaşanıyor. ABD’nin Kürt dev- leti projesini son aşamaya getirdiği bu bölgede sosyal, siyasal ve ekonomik sorun- lar nedeniyle gelecek endi- şesi yaşayan toplumlar, öf- kelerini kadın üzerinden dışa vuruyor! Irak’taki “Federe Kürdistan İnsan Hakları Bakanlığı”nın kadına yönelik şiddet rapo- rundaki rakamlar yürek ya- kıyor. Ne yazık ki, aşiret kül- türünün zinciriyle yaşayan kadınlar bedenlerini yalnızlı- ğın ve öfkenin meşalesine çeviriyor!.. PKK’nin yayın organların- dan ANF önceki gün ilginç bir haberi servise koymuştu. Federe hükümetin 2008 yılı raporuna göre Kuzey Irak’ta 170 kadın “namus cinaye- ti”ne kurban gitmiş, şiddete uğrayan 333 kadın da ken- dilerini yakarak intihar et- miş! Şiddetten bıkan kadın- lar bedenlerini benzin ve gazyağı dökerek ateşe ver- mek zorunda kalmış!. Raporu açıklayan Kürdis- tan İnsan Hakları Bakanlığı sözcüsü Nazım Dılbend, bu ürkütücü rakamlara rağmen kadına yönelik şiddet olay- larında 2007 yılına oranla azalma olduğunu söylemiş! Bu açıklama, şiddetin daha önceki yıl çok daha büyük boyutlarda olduğunu da dı- şa vuruyor. Raporlar, 1991- 2007 yılları arasında Kuzey Irak’ın Süleymaniye, Erbil ve Duhok bölgelerinde 12-22 yaşları arasındaki 2 bin 664 kadının bedenlerini ateşe vererek yaşamlarını sona er- dirdiğini gösteriyor. Kuzey Irak’ta kadına yö- nelik şiddet can almaya de- vam ederken federe hükü- met seyretmekle yetiniyor. Göstermelik idari önlemler ise yetersiz kalıyor. Bölgede kadına yönelik işlenen suç- lara karşı cezai yaptırım uy- gulanan bir tek dava olma- ması da kadının bu coğraf- yada nasıl yalnız bırakıldığı- nı göstermeye yetiyor. Avrupa ülkelerinin Er- bil’deki konsoloslukları ka- dınların töre baskısı altında tutulduğu bu coğrafyada, sosyal ve siyasal engeller nedeniyle çözüm üretemi- yor. Feodal kültür, Avrupalı- ların kadına uzanacak elini engelliyor. İngiltere’nin Er- bil’deki konsolosluk yetkilileri ise tüm bu olumsuzluklar içinde kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bir proje hazırlamaya çalışıyor. İşin acı tarafı, kadını yok sa- yan, ezen ve ölüme sürükle- yen aşiret kültürü, bu kafay- la devletleşmeye çalışıyor!.. Fethullah Gülen Eski Genelkurmay Başkanõ emekli Orgeneral Karadayõ’yla ilgili soruşturmada savcõlõk görevsizlik kararõ verdi Dosya askeri savcõlõktaANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Genelkurmay Başkanõ emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı hakkõnda, çeşitli internet siteleri ile ba- sõnda yer alan ve kendisine ait oldu- ğu iddia edilen ses kaydõ nedeniyle yü- rütülen soruşturmada görevsizlik ka- rarõ verildi. Ankara Cumhuriyet Baş- savcõvekilliği, dosyanõn Genelkur- may Başkanlõğõ Askeri Savcõlõğõ’na gönderilmesini kararlaştõrdõ. Terör ve organize suçlara ilişkin so- ruşturmalara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcõvekilliği, Maz- lum-Der ve Özgür Eğitim-Sen’in suç duyurusu üzerine, Karadayõ hakkõnda başlattõğõ soruşturmayõ tamamladõ. Soruşturmayõ yürüten Cumhuriyet Savcõsõ Şemsettin Özcan, görevsiz- lik kararõ vererek dosyanõn Genel- kurmay Başkanlõğõ Askeri Savcõlõğõ’na gönderilmesini kararlaştõrdõ. Kararda, eski Genelkurmay Başkanõ Karadayõ hakkõnda, Türk Ceza Yasasõ’nõn 309. maddesinde yer alan “Anayasayı ih- lal”, 311. maddesinde yer verilen “Yasama organına karşı suç” ve 312. maddesinde düzenlenen “Hü- kümete karşı suç” başlõklarõyla hü- küm altõna alõnan suçlardan cezalan- dõrõlmasõnõn istenildiği anõmsatõldõ. Bu maddelerle belirtilen suçlarõn oluşmasõ için cebir ve şiddet kullanõ- larak anayasal düzenin değiştirilme- sine, cebir ve şiddet kullanarak TBMM’yi ortadan kaldõrmaya veya TBMM’nin görevlerini kõsmen veya tamamen yapmasõnõ engellemeye, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldõrmaya veya görevlerini yapma- sõnõ kõsmen veya tamamen engelle- meye teşebbüs edilmesi gerektiği kaydedilen kararda, “Bu tür suç- larda cebir ve tehdit, suçun unsu- runu oluşturmaktadır. Bu nedenle şüphelinin konuşmalarında cebir ve tehdit unsurları bulunmamakta- dır” denildi. “Karadayı’nın eylemlerinin, 1632 sayılı Askeri Ceza Yasası’nın 94, 95. ve 100. maddelerinde yazılı suçları oluşturabileceğine” işaret edilen ka- rarda, “İsmail Hakkı Karadayı’nın, 30 Ağustos 1994 ile 30 Ağustos 1998 tarihleri arasında Genelkur- may Başkanlığı yaptığı, şikâyete konu konuşmaların içerik itibarı ile Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemi kapsadığı” belirtil- di. Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargõlama Usulü Kanunu’nun 9. ve 17. maddelerinin de göz önüne alõna- rak görevsizlik kararõ verildiği ve ev- rakõn görevli Genelkurmay Başkanlõ- ğõ Askeri Savcõlõğõ’na gönderilmesi- nin kararlaştõrõldõğõ kaydedildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcõvekilliği, Emekli Orgeneral İsmail Hakkõ Karadayõ hakkõnda, çeşitli internet siteleri ile basõnda yer alan ve kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydõ nedeniyle yürütülen soruşturma dosyasõnõ Genelkurmay Başkanlõğõ Askeri Savcõlõğõ’na gönderilmesini kararlaştõrdõ. ‘Seçimlere müdahale’ REŞAT AKAR LEFKOŞA - Eski Türk Metal Sendikasõ Baş- kanõ Mustafa Özbek’in evinde bulunduğu iddia edilen ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer tarafõn- dan “Ergenekon” soruşturmasõ açõlmasõ için baş- savcõlõğa verilen belgenin içeriğini okuduğunu be- lirten KKTC 1. Cumhurbaşkanõ Rauf Denktaş, orada kendisi hakkõnda hiçbir şey bulamadõğõnõ söyledi. Denktaş, KKTC’deki seçimlere 10 gün kala ortaya atõlan iddialarõn doğru olmadõğõnõ ve yanlõş bir yol seçildiğini belirterek “Bu yapılan seçimlerimize müdahaledir” dedi. Kõbrõs TV’de yayõmlanan “Son Durum” programõna katõlan ve Soyer’in “1998 seçimle- rine müdahale edildi ve 20 milyon dolar da- ğıtıldı” açõklamasõnõ değerlendiren Denktaş, “Son 4 yıldır iktidarda olan bir parti bunla- rı araştırabilirdi. Neden seçimleri bekledi” so- rusunu yöneltti. Denktaş, 2003 yõlõnda Kõbrõs Türk ve Rum kesimlerinde BM planõnõn referanduma sunulmasõ sürecinde ve daha sonraki seçimlerde ABD’nin 30 milyon dolar dağõttõğõnõ ve Kõbrõs Türk’ünün iradesine müdahale edildiğini anõm- satarak şunlarõ söyledi: “Çünkü o dönemde he- def bendim. İki devletli çözümde, Türki- ye’nin garantörlüğünün devamında direndi- ğim ve Annan Planı’na karşı çıktığım için be- ni etkisizleştirmek istediler.” CIA tehditi ve Çiller’in öfkesi Rauf Denktaş, Kõbrõs Rum toplumunun eski li- derleri Başpiskopos Hrisostomos ve Glafkos Klerides ile yürüttüğü müzakere sürecinde, Türkiye’yi dõşlayacak ve Kõbrõs Türklerini azõn- lõğa düşürecek çözüm şekillerini kabul etmedi- ğini, bu nedenle de hedef seçildiğini anõmsata- rak tarihini anõmsayamadõğõ seçimlerin birinde CIA tarafõndan ölümle tehdit edildiğini ve bu du- rumu Ankara’ya da bildirdiğini söyledi. Denktaş, eski başbakanlardan Tansu Çiller, “Biz Gümrük Birliği’ne girdik, bundan sizler de yararlanacaksınız, fazla katı olmayın” şeklindeki görüşlerini benimsemediği için de so- runlar yaşandõğõnõ belirtti. Eski başbakan ve ANAP lideri Mesut Yılmaz ile Kuzey Kõbrõs’taki Ulusal Birlik Partisi (UBP) lideri Derviş Eroğ- lu arasõndaki ilişkilerin de o dönemde iyi oldu- ğunu anlatan Denktaş, “Oğlum Serdar’ın baş- bakan olmasını engellemek için girişimlerin ya- pıldığını biliyorum” dedi. Rauf Denktaş, 2003 yõlõnda gerçekleştirilen An- nan Planõ referandumu öncesinde, Türk hükü- metinin “40 yıllık siyaset yanlış, bu siyaset de- ğişmeli” diye mesajlar verdiğini anõmsatarak şöy- le dedi: “Kıbrıs davasını yürütmede Türki- ye’nin desteğini arkanıza almazsanız devam edemezsiniz. Referandum sürecinde bunu görünce, daha sonraki seçimlerde yeniden aday olmadım.” Türk hükümetinin işaretine bakan KKTC va- tandaşlarõnõn Annan Planõ lehinde oy kullan- dõklarõnõ, şimdi ise “Biz o zaman hata yaptık, keşke yapmasaydık” dediklerini anlatan Denk- taş, “Allah’tan Papadopulos ‘hayõr’ dedi ve kur- tulduk. Aksi halde teslim olacaktık” dedi. Soyer’den yanıt KKTC Başbakanõ Ferdi Sabit Soyer ise baş- savcõlõktan soruşturma talep etmesiyle ilgili ola- rak “Kıbrıs Türk halkının iradesini etkilemek için kesintisiz bir gizli organizasyonun varlı- ğı kuşkusu orta yere çıktıktan sonra benim sus- mam cinayetin ta kendisiydi. Beklediğim za- ten böyle somut verilerdi” dedi. Belgelerde 1998 seçimlerine yapõlan müda- halelerin çok net şekilde açõklandõğõnõ kaydeden Soyer, Denktaş ve Eroğlu ile şimdiki KKTC Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat’õn telefon- larõnõn dinlendiğini ve Talat’õn evinin önünde bomba patlatõldõğõnõ anlattõ. Soyer, dönemin Başbakanõ Derviş Eroğlu’na yazõlan raporun kendisine resmi makamlardan gel- diğini ifade ederek Türkiye’den “soruşturma açılması” talebi geldiğini kesin bir dille reddet- ti ve artõk görevin savcõlõkta olduğunu dile getirdi. A V U K A T R A S İ M Ö Z : 1 Mayõs 1977 Ergenekon’da araştõrõlsõn İstanbul Haber Servisi - Avukat Ra- sim Öz, 1977’deki kanlõ 1 Mayõs Katlia- mõ’nõn hesabõ sorulmadan Türkiye’de de- rin devletin sonunun gelmeyeceğini belir- terek Ergenekon soruşturmasõ ile derin devleti ortaya çõkaracağõnõ savunan savcõ Zekeriya Öz’e 22 Nisan’da katliamõn ay- dõnlatõlmasõ için dilekçe ve davaya ilişkin 70 klasör sunacağõnõ belirtti. Avukat Rasim Öz, Ergenekon Soruş- turmasõ’nõ yürüten Zekeriya Öz’ün, so- ruşturma kapsamõnda birkaç tane subayõ gözaltõna alõp sonrasõnda serbest bõraktõ- ğõnõ anõmsatarak “Zekeriya Öz, ‘Derin devleti yok edeceğim’ diyor. Gerçek an- lamda derin devlet yok edilecekse 1 Mayıs katliamı açığa çıkarılmalıdır” diye konuştu. Ergenekon iddianame- si’nde “...1 Mayıs katliamı bir yıl önce- sinden planlanmış, uygulanmış, karar- lılıkla...” diye bir bölümün olduğunu an- latan Öz, “Ben 1 Mayıs katliamında olayın mağdurlarının savunmanlığını yaptım, beraat ettiler. 32 yıldan bu ya- na olayın faillerinin bulunması için savcılıklara, bakanlıklara başvuruyo- rum. Hiçbirinden bugüne kadar olum- lu bir yanıt alamadım” dedi. Savcõ Zekeriya Öz’ün özel yetkili cum- huriyet savcõsõ olduğunun altõnõ çizen Ra- sim Öz şöyle devam etti: “Gerçekten de- rin devletin sonunu getirmek istiyorsa- nız, ben size 70 klasörlük dosyada kat- liama karışan isimleri, fotoğrafları ve 200 sanığın ifadesini veriyorum. 1 Ma- yıs 1977 katliamının faillerini bulup yargı önüne getirip yargılatın diye. Bu- nu yapmazsanız derin devleti yok ede- mezsiniz. Ergenekon’da Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve İbrahim Şahin’i mah- kûm etmekle derin devleti bitiremezsi- niz. Kendi derin devletinizi kurmanız için böyle bir atmosferi yaratmak iste- yenleri yargılıyorsunuz. 12 Mart’ta darbe yapmış generalleri yargılamıyor- sunuz. Bunda ne kadar samimisiniz?” Belgelerin Soyer’e nasıl ulaştığı anlaşılmadı ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - KKTC Baş- bakanõ Ferdi Sabit Soyer’in, Türkiye’deki Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda, elde ettiği bir rapora dayanarak KKTC’nin 1. Cumhur- başkanõ Rauf Denktaş ve eski başbakanlardan Derviş Eroğlu hakkõnda başsavcõlõğa suç duyuru- sunda bulunmasõ, soruş- turmanõn gizliliğine uyulmadõğõnõ bir kez daha gözler önüne serdi. Eski Türk Metal Sendikasõ Başkanõ Mustafa Özbek’in evinde yapõlan aramalarda ele ge- çirilen ve henüz iddiana- me hazõrlanmadõğõ için gizlilik kararõ olan rapo- run Soyer’e nasõl ve kim- ler tarafõndan ulaştõrõldõğõ anlaşõlamadõ. Yaklaşõk 2 yõldõr Türki- ye’de tartõşmalarõn odağõ- na yerleşen Ergenekon so- ruşturmasõnda gizliliğe uyulmamasõnõn son örne- ğini KKTC’de yaşanan gelişmeler oluşturdu. Mustafa Özbek, Ergene- kon kapsamõnda halen tu- tuklu bulunurken, ikinci iddianame kapsamõnda yer almõyor. Özbek’in evinde yapõlan aramada elde edilen belgeler henüz açõklanmadõ. Bu nedenle de yasa uyarõnca soruştur- manõn gizliliği kapsamõn- da açõklanmasõ yasak bel- ge niteliği taşõyor. Buna karşõn Özbek’te ele geçi- rildiği belirtilen ve Denk- taş hakkõnda soruşturma istenmesine dayanak yapõ- lan raporun nasõl olup da KKTC Başkanõ Soyer’e ulaştõğõ sorusu yanõtsõz kaldõ. KKTC 1. Cumhurbaşkanõ Denktaş, Soyer’in iddialarõnõ ‘yanlõş yol’ diye niteledi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear