14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SADIK ÇELİK Tarım ve Köyişleri Bakanlı- ğı’nın “güvenilir gıda sağlıklı yaşam” kampanyasıyla Alo 174 Gıda Hattı 14 Şubat 2009’da hizmete girdi. Tüke- ticiler açısından da üreticiler açısından da geç kalmış ama önemli bir başlangıç hiç şüp- hesiz. Ancak ülkemizde gıda üre- tim ve satış yerlerinin toplam 450-500 bin civarında olduğu, Tarım ve Köyişleri Bakanlı- ğı’nda çalıştırılan denetim ele- man sayısının da yaklaşık 5000 kadar olduğu göz önü- ne alındığında, bir de bunlara ülkemizde gıda alanındaki yüksek orandaki kayıtdışılığı (yaklaşık % 50 ) ve yetersiz alt- yapıyı da eklersek gıda gü- venliği nasıl sağlanacak, sağ- lıklı denetim nasıl yapılacak, Alo 174 Gıda Hattı işlevselli- ğini nasıl yerine getirecek di- ye düşünmeden edemiyoruz. Gıda güvenliğinin sağlan- ması, gıda maddeleri üreten işyerlerinde kalitenin arttırıl- ması için 1995’ten bugüne 14 yıllık sürede yeterince ge- lişme kaydedilemediği, ba- şarı sağlanamadığı tespiti or- tada dururken sadece tüketi- cilere birinci derecede so- rumluluk veren kampanyalar- la mı başarı sağlanacak? Mev- cut anlayış ve altyapı ve ka- yıtdışılık hâlâ devam etmekte iken söz konusu kampanya- lara umut bağlamak fazla iyimserlik olmayacak mı? Sorun, Türkiye’de kayıt dı- şılığın bitirilmesidir. 1980’den sonra gündelik politikalar so- nucu her ile bir üniversite, her üniversiteye de gıda, ziraat mühendisliği ve veterinerlik bölümleri açılarak buralardan binlerce genç mezun edil- miştir. Bunların büyük çoğunluğu işsiz ortada dolaşırken ne- den devlet tarladan çatala gı- da güvenliğini sağlayabilmek için bu gençlerden daha faz- la yararlanmamakta, istihdam etmemektedir? Neden gıda işletmelerinde- ki sorumlu teknik yöneticilik yapanlar görmezden gelin- mektedir? Gıda her insanın fiziksel ih- tiyaçlarının ve performansı- nın temel kaynağıdır. Ancak, dünyada insanların bir bölümü yeterli ve dengeli gıda tüket- medikleri için sağlık riskleriy- le karşı karşıya kalırlarken bir bölümü de aşırı ve sağlıksız gı- da tükettiği için sağlık riskle- riyle karşı karşıyadırlar. Sağ- lıklı ve güvenli gıda için tüke- ticilerin, üreticilerin, devletin ortak sorumluluğu vardır; za- ten birinin sorumluluğunu ye- terince yerine getirmemesinin işlerin düzgün işlememesine neden olduğu gerçeği ülke- mizde açıkça gözlenmektedir. Bu kampanya ile toplumda gıda kontrol bilincinin yük- seltilmesi için başta tüketici- ye gıda tüketiminde ve seçi- minde hangisine, neye, niçine dikkat etmesi gerektiği bilin- cinin verilmesi gerekmez mi? Yine bu kampanyada baş- ka bir tespit de ülkemizde gı- da denetim ve kontrol hiz- metlerinin istenen düzeyde olmadığının kabulüdür. Bu kampanya aslında, “ben ye- terince yapamıyorum, sen ey tüketici sorumluluk sendedir, ayrıca bunu bil” demektir; bu da kötü bir şey değildir, hiç yoktan daha iyidir, gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu bence açık yürekliliktir. Komplekse hiç gerek yoktur ancak bununla geçiştirilme- meli, bu iş sadece tüketicile- re havale edilmemeli, çünkü durum ciddi; bu konuda ulu- sal bilinç oluşturulması şarttır. Bu bilincin oluşturulması için başta ilgili bakanlıklar, üni- versiteler, meslek odaları, gı- da sanayicileri, tüketici der- nekleri, basın, medya ortak- laşa eylem planlarını birlikte hazırlayarak bu devasa soru- nun çözümünü bulmalıdırlar. Çünkü gıda güvenliği olmaz- sa olmazdır. Her sektörde belli oranda kayıt dışılık olabilir ve ger- çektir ancak siz bunu gıdada görmemelisiniz çünkü gıda sağlıkla birinci derecede iliş- kilidir. Biz hâlâ gıda terörü ile uğ- raşırken, çözümler ararken, AB ve ABD gıda güvenliği sorununu çözeli yıllar olmuş, onlar artık gıdanın sağlıklı yaşam için beslenmede bilinç- lenme tarafı ile ilgileniyorlar. Tarım ve Sağlık Bakanlıkla- rı’nın öncelikli gündemi arası- na “beslenmede bilinçlenme” mevzusu da girmeli diye dü- şünüyorum, toplumun ihtiya- cı olan konulardan birisi de budur. 21. yüzyılda dengeli bes- lenme ve gıdayla ilgili alan- larda doğru, güncellenmiş, bilimsel bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması gerekir. Tam bu noktada, kamu otoritesi ola- rak, ABD’de olduğu gibi, Gı- da Dairesi gibi özerk bir ku- ruluş devreye girmeli. Tüketi- ciye sağlıksız ürün sunmak ka- dar, tüketiciyi yanlış yönlen- diren, yanıltıcı açıklamaların da tespiti yapılarak gereği yerine getirilmeli. Son söz olarak, kayıt dışılık eşittir gıda güvensizliğidir. Şa- yet güvenli gıda istiyorsanız, kayıt dışılığı bitirmeniz gerekir, zor olan budur, bunun için de siyasi irade gerekiyor. Daha söyleyemediğimiz, yazama- dığımız gıda hilelerinin, ya- nıltıcı gıda reklamlarının artık yaşamımızdan çıktığı günleri görmek dileğiyle… CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Aydınlığın Temsilcileri Birleşin! Artık seçim zamanı… Bu ülkenin aydınlık, çağdaş, sade insanları bu pa- zar günü, karanlığa, hırsızlığa, Amerikancı dinciliğe karşı, ülkenin esenliği, çocuklarımızın geleceği için sandık başına gidecekler, gitmeliler… Bu seçimin, demokrasinin hiçbir koşuluna uyma- dığını, seçmen kütüklerinden yüz kızartan yardım adı altındaki seçim rüşvetlerine, tehdit ve şantajlara va- rıncaya dek her türden oyunun utanmazca oynan- dığını biliyorum… Ama her şeye karşın bir tek oyun bile ziyan edilmemesi gerektiğini de biliyorum!.. Yukarıdakiler bu işi yine çözemediler, yine kısır he- saplara, bencilliklere, ihtiraslara yenik düştüler… Ben bu kez doğrudan Cumhuriyeti savunanlara sesleni- yorum: - Oyunuz altın değerinde, sahip çıkın!.. Eskişehir’in, o güzelim şehrin Tepebaşı başkan ada- yı DSP’li Ahmet Ataç’la konuştum. 1999-2004 ara- sı aynı ilçenin belediye başkanıydı. Geçen seçimlerde yüzde 40 oy almasına karşın seçimi kıl payı kaybet- mişti. Çünkü diğer sağ partiler AKP adayının arka- sında kenetlenmişti. Ataç, “Yaptıklarımızın üzerine çivi çakmamışlar, pes” dedikten sonra, bu kez ha- vanın tersten estiğini söyledi. Yılmaz Büyüker- şen’in de son derece rahat olduğunun altını çizdi. Se- çime birkaç gün kala umutsuzluktan doğan iğrenç iftiraların kendilerini daha da güçlendirdiğini anlattı. Yeri gelmişken oylarınız bir kara düzeni yıkmak adı- na çok ama çok önemli. Bu düzenin simgelerine kar- şı bulunduğunuz kentin, ilçenin kazanması en olası adayı desteklenmesi gereken adaydır. İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu, Şişli’de Mustafa Sarıgül, Kadıköy’de Selami Öztürk, Beşiktaş’ta İsmail Ünal, Bakırköy’de Ateş Ünal Erzen, Esenyurt’ta Bülent Kerimoğlu, Sarıyer’de Şükrü Genç, Beyoğlu’nda Mustafa Dolu, Kâğıthane’de Zeynel Öztürk, An- kara’da Murat Karayalçın, Çankaya’da Bülent Ta- nık, Yenimahalle’de Fethi Yaşar, İzmir’de Aziz Ko- caoğlu, İzmir’in belki bir ikisi dışında tüm ilçele- rinde CHP’nin adayları, Antalya’da Prof. Musta- fa Akaydın, Ordu’da Seyit Torun ipi göğüslemeye en yakın adaylar. Ülkenin diğer kentlerinde, ilçelerinde yaşayan aydınlık insanlar, yaşadığınız yeri en iyi siz biliyorsunuz… - Oylarınız geleceğinizdir!.. Bir yurtsevere mektup (III)Sevgili kardeşim, Cumhuriyeti, cumhuriyetçileri, Cumhuriyet Mi- tingleri’ni karalama kampanyası, medyanın köşe baş- larına kurulmuş haysiyet cellatları ve utanma duy- gusunu yitirmiş tetikçiler tarafından tüm hızıyla sür- dürülüyor. Hafta sonu Ankara’da binlerce okur ve izleyiciyle senin adına kucaklaştık, kitaplarını imzaladık. Kitap fuarında senin yapman gereken konuşmayı da De- niz Som, Serdar Kızık ve ben birlikte yaptık. Şöy- le dedik: “Bugüne dek olduğu gibi, bundan son- ra da her türlü demokratik hakkımızı kullanarak, yazılarımızla, televizyon ve radyo programlarımızla bu karanlık iktidarın yıkılması için çalışmaya devam edeceğiz.” Ertesi gün Yeni Şafak gazetesi bizi sürmanşete şu sözlerle çıkardı: - Hükümeti devirmeye yemin ettiler!.. Bunlar gazeteciliğin temel ilkelerinden habersiz ol- dukları gibi, demokrasinin ne olduğunu da bilmiyorlar, ne yazık!.. Okuyucular, büyük bir merakla senin “Ge- rilimli Yıllar” dizini beklediklerini söylüyorlardı. Na- sıl bir tecrit altında tutulduğunu, sana yapılan saldı- rılara cevap vermenin nasıl engellendiğini, günlük di- ye ortaya sürülen “F tipi notların” nasıl bir ahlaksızlık olduğunu, nasıl tahrif edildiğini, eklemeler, çıkarmalar yapıldığını da, ancak avukatların aracılığıyla yapa- bildiğin açıklamayla öğrendik!.. Bu dizi her ne pahasına olursa olsun sansürü aşıp yayımlandığında, karanlık kaynaklardan servis edi- len “günlükleri” temel alıp en ağır saldırıları yapan te- tikçiler, dönekler bakalım ne yapacaklar!.. - Sevgili kardeşim, seni tüm okuyucuların, dinle- yicilerin ve izleyicilerin adına, bir yurtseverin tüm sı- caklığı, gücü ve özlemiyle kucaklıyorum... Mustafa Ümit Balbay Sağlıklı Yaşam İçin Gıda Güvenliğinin Önemi sadik.celik@keyveni.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com26 Mart HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 26 MART 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 BOP Kupası’nın final maçı belli oldu: Türkiye-Kürdistan! Kardeş Hassa matbuatından “Bizim Çalık”ın gazetecisi Umur Talu, Mustafa Balbay’ın günlüklerini yayına hazırlayan iki eski Cumhuriyet çalışanı Doğan Akın ve Aydın Engin’e niye güvenmeyeceğini sormuş bana, “Cumhuriyet’te çalışmış olana güvenmeyecek miyiz” demiş. İlahi Umur kardeş; o halde başka iki eski Cumhuriyet çalışanı Hasan Cemal ve Okay Gönensin’in yazdıklarına niye güvenmiyorsun! Sırayla Attila Aşut: “Cumhuriyet Mitingleri de Ergenekon İddianamesi’ne girmiş. Sıra mitinglere katılan milyonları yargılamaya geldi!” YağmurDeniz Özel sorunlara özgün çözümler MEMLEKETİ gül gibi yönetenlerden esinlenerek memleketin bazı çok özel sorunlarına çok güzel ve çok özgün çözüm önerileri geliştirmiş Kaya Çetin. Buyurun memleketin sorunlarını hep birlikte görelim ve hep beraber anında çözelim: “İşsizlikten mi yakınıyorlar; vereceksin ellerine pasaportu, gitsin yaban ellerde debelenip dursunlar. Muhalefet meydanlarda cav cav mı ediyor; kaptığın gibi mikrofonu, ‘onu öyle demezler’, ‘köprü altı boy boy’ diyerek koyacaksın üç noktasını, vereceksin eline gitsin. Medyada muhalif odaklar mı oluşuyor; dünyayı dar edeceksin, akıllansınlar. Tekerine çomak sokmaya çalışan mı var; sıkacaksın ayaklarına, mermi manyağı yapacaksın. Susuzluktan mı şikâyet ediyorlar; basacaksın şebekeye Kızılırmak suyuyla ağır metali, siyanürü, bak bakalım sudan söz eden kalıyor mu? Sağlık sorunları mı; kapatacaksın bütün hastaneleri, ellerindeki nimetin kıymetini bilsinler. Eğitim mi; bırakacaksın defteri, kitabı; vücut diliyle vereceksin eğitimi; beğenen öğrensin, beğenmeyen şeyini şey ettirsin. Deprem mi; kaldıracaksın bütün fay hatlarını, siz sağ, biz selamet; alacağın hayır duası da caba. Yolsuzluk mu; sallandıracaksın yolsuzluk lafı edenlerden iki kişiyi, bir daha o lafı ağzına alan olursa anam avradım olsun! İşi, bilene havale edeceksin!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CUMHURİYET okuru Fatih Aker, bir gazetecinin 1901 yılına ait anılarını bulmuş; Cumhuriyet okurları ile paylaşmak istiyor: “Tatlı tevkifhane hayatının acı safhaları takarrüb ediyor; bu hafta Paşa takımının muhakemeleri icra olunacak. Netice; mahkûmiyet. Sonra bizim muhakememiz tabii gecikmeyecek. Netice; mahkûmiyet. Tevkifhaneye düşen ve hapishaneden geçen her adam, her an ancak bir ümit ile yaşar. Yoksa hapishane kadar boğucu ve öldürücü bir siyasetgâh olamazdı. O ne âlem idi yarabbi. Şu arıza ile ve bu sebeple memleketten birtakım adamları toplamışlar, oraya doldurmuşlardı. İçlerinde tavuk hırsızları vardı ki, kanuna göre bihakkın ceza verilmek lazım gelse bir-iki ay ile işlerini görüp gidecekken, on iki aydır orada bitin ve pisliğin içinde sürünüp duruyorlardı. Kanunun yazmadığı cezayı ilk defa olarak tevkifhanede öğrenmiştik; beraat cezası. Filhakika tevkifhanede sekiz-on ay, on beş-yirmi ay yattıktan sonra beraat eden maznunlar vardı ki mahkeme dönüşünde fuzuli yattıkları hapis hayatını telmih ederek ‘mahkûm olduk, beraat cezası aldık’ diye alay ediyorlardı.” 1901 yılına ait bu anıların sahibi olan gazeteci kim diye sorarsanız... 7 Mayıs 1924 yılında Cumhuriyet gazetesini kuran Yunus Nadi! Padişahı devirmek için kurulmuş bir derneğe üye olmakla suçlanan Yunus Nadi, anılarını 1926 yılında “Siyasi Hatıralar” başlığı altında yayımlamış. Fatih Aker’in yorumuna gelirsek: “Ha, Ocak 1901’de ‘hafiyelerin birbirlerini Yıldız’a jurnallemesi sonucu çökertilen sözde bir ‘ihtilal örgütü’nün mensubu olarak 57 gün süren tutukluluğun ardından, Bodrum’da üç yıl kalebentlik cezası çeken Yunus Nadi... Ha, 2009 Türkiye’sinde şimdilik toplamı 5 bin sayfaya yaklaşan ‘iddianame’ye ‘adı kondurulan’ ve 5 Mart 2009’da tutuklanan elinizdeki gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay! Doğa aşkına! Şu 100 küsur yılda değişen nedir, söyler misiniz? Galiba, her iki Cumhuriyet de (bize) fazla geliyor!” Bu arada sevgili arkadaşım Mustafa Balbay’a öneri: Tek kişilik bir hücrede tecrit altında tutulduğun cezaevi anılarını yazmaya sıra geldiğinde Yunus Nadi’nin anılarından alıntı yapmayı sakın unutma! Anılar SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY e-posta: umitzileli@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Rusya’da so- yut sanatõn geli- şimini önemli öl- çüde etkileyen ve “ışıncılık” da denilen soyut re- sim akõmõ. 2/ El- ma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bö- lümü... Avrupa Birliği’nin kõsa yazõlõşõ. 3/ Burdur’un bir ilçesi. 4/ Arnavutluk’un para birimi... Ürdün ve Su- riye’de yaşayan, güçlü ve uzun boynuzlarõ olan bir dağ keçisi. 5/ Leyleğe benzer bir kuş... Doğanõn neden olduğu yõkõm. 6/ Bir tür iskambil oyunu... Bazõ dillerde numaranõn kõsa yazõlõşõ. 7/ Lahza... Cennet ile cehennem arasõnda bulunduğuna inanõlan yer. 8/ Ya- zõm... İtici neden, güdü. 9/ Önceden belirlenen bir ama- ca ulaşmak için tutulan yol. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir sanat yapõtõnõn kopyasõ. 2/ Yemek... Sõcağa ve soğuğa karşõ dayanõklõlõğõ kükürtle arttõrõlmõş kauçuk. 3/ Mükemmel... Tõpta en gelişmiş görüntüleme tekni- ğinin kõsa yazõlõşõ. 4/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Bir bestede kullanõlabilecek aynõ türden sesler kümesi. 5/ Divan edebiyatõnõn en büyük hiciv şairi... Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. 6/ Japonlara özgü çi- çek düzenleme sanatõ. 7/ Kiliselerde anakapõdan koroya değin uzanan bölüm... Uluslararasõ Gazeteciler Fede- rasyonu’nun simgesi. 8/ Giysileri vitrinde sergilemek amacõyla kullanõlan insan örneği... Boru sesi. 9/ Neş- ter. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T R A P E Z O S R A Z İ Y E O K İ N Ş A M A M A P A P E L F O L O İ K E B A N A L İ K A T O R M İ M R Y A F A S A F F S O İ T J A K U Z İ A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear