24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2009 PAZAR 10 MÜZİK haticetuncer@hotmail.com Kõraç, halk ezgilerine ayõrdõğõ Garbiyeli albümünde türküleri tek gitarla okuyor ‘Türkü söylüyoruz, demek ki hâlâ masal var’HATİCE TUNCER Kõraç, yeni çõkardõğõ “Gar- biyeli” albümünü tamamen halk türkülerine ayõrmõş. Tek gitar eşliğinde ya da olabildi- ğince sade bir düzenleme ile türküleri içtenlikle söylediği albümüne memleketi Kahra- manmaraş’õn ünlü rüzgârõnõn tatlõ-sert esintisini taşõmõş. Kõraç ile Beykoz’daki stüd- yosunda yaptõğõmõz röportaja hemen halk müziğinden ve Garbiyeli’nden söz ederek baş- ladõk. Halk müziği sevgisinin köklerini anlatõrken çocukluk yõllarõna gitmemiz kaçõnõl- mazdõ: “Çocukluğum Kah- ramanmaraş’ta geçti. An- nem bir ev kadını. Babam öğ- retmen okulu mezunların- dan. Eski öğretmenlerden. Sınıf öğretmeni ama müzik- le çok iç içe bir köy çocuğu so- nuçta. Bağlama çalabilen, halk müziğine ve halk kültü- rüne gerçekten gönül ver- miş, çok değerli bir insan. Ev- de sürekli ailece, tek tek tür- küler söylenir, Babam Tür- kiye’nin tüm türkülerini bir duyuşta hangi yöreden ol- duğunu söyleyecek kadar bi- lir. Hikâyelerini çok önemser. Böyle bir ortamda, Maraş’ın yerel güzelliği içerisinde bü- yüdüm. Masalsı bir çocuklu- ğum oldu diye düşünüyo- rum. Ya da ben masala çe- virdim. Şimdi belki de öyle geliyor bilemiyorum. Şimdi- ki Maraşlı çocuklar orayı bir masal ülkesi olarak düşünü- yorlar mı? Hiç bilmiyorum. Daracık sokakları, eski tip ev- leri, cumbalı evleri çok meş- hurdur. Ben Kahramanma- raş’ı bir masal ülkesi olarak düşünürdüm.” Tevfik Fikret’in şiiri O masalsõ çocukluk günle- rinden sonra 1980’de babasõnõn tayini nedeniyle geldikleri İs- tanbul’da biraz sõkõntõlõ günler yaşamõşlar. Anadolu’dan şehi- re gelen insan sõkõntõsõ değil de yaşam standartlarõnõn daha dü- şük olduğu bir yere gelmenin zorluklarõnõ yaşamõşlar. 10-11 yaşlarõnda birdenbire büyümüş, bütün çocukluğunun rüyasõ İstanbul’da bitmiş: “İs- tanbul kâbus, İstanbul ce- hennemdi yani. Babam sü- rekli Tevfik Fikret’in ‘Balõk- çõlar’ şiirini okurdu o za- manlar. ‘Bugün açõz yine; la- kin yarõn, ümid ederim/ Sular biraz daha sakinleşir/ Ne çare, kader’ diye çok acıklı bir şiir- dir. Böyle bir umutsuz tablo.” Hasköy’ün gitarlısı Liseli zamanlarõ “haşarılık- la” geçmiş, ama Hababam Sınıfı modeli değil de Ölü Ozanlar Derneği filmindeki gibi arayõşlar içerisindeymiş. Memleketten taşõnõp yaban- cõ bir kentin kõyõsõna gelmenin sõkõntõlarõna karşõ aile şiirlere, türkülere sõğõnõrken Kıraç bir müzik aleti olsun istemiş: “Bunlar olurken her güzellik manasını yitiriyordu fakat bir tek türküler yitirmiyordu. Bir gitarım olabilir mi ihti- mali. Öğretmenim bana bir gitar verdi. Hasköy’ün ilk gitarlı insanıyım ben. Şu gi- tar. Başköşede duruyor. Ça- lınamaz teli kopmuş. İlk gi- tarı elime aldığımda türkü söyledim. Türkü en iyi bildi- ğim şey.” HAVADA KAR SESİ Çoban, Kõraç’õn yazlarõ- nõ geçirdiği, babasõnõn doğdu- ğu Göksun ilçesinin Kanlõka- vak köyünün çok sevilen bir türküsü. “Havada kar sesi var” diye başlayan bu türkü Ruhi Su’nun sesinden de bili- niyor ama Kõraç’õn kaynak ki- şisi babasõymõş: “Türküleri bir müzikçi olarak gördü- ğümüzde anlayamayız. Tür- küler müzik olsun diye ya- pılmış şeyler değildir. Çıl- dırma, başkaldırıştır. Ölü- mü göze alarak yakılmıştır. Köroğlu’nunki de böyledir Abdal Pir Sultan’ınki de böy- ledir. Şırnak’ta konser ver- dim. Orada çocuğun birini tut sana 10 numara türkü söyler. Hissederek oradan güç alarak yaşama tutun- mak yani. Sadece köylerde değil, bütün şehirlerimizde de bu kültürün tatlı yansımala- rını görmemiz gerekiyor duy- gusuyla gitarı tercih ettim. Bağlamayı çok severim ve çalarım. Ama gitarı tercih se- bebim ‘her yerde yaşayabil- melidir’ düşüncesidir.” KIZIMI SOKAĞA BIRAKAMAM “Sıcak bir iklim olmasına rağmen çok güzel bir rüzgâr eser” diyor Kõraç, albüme adõnõ veren Garbiyeli rüzgârõna söylenen Maraş türküsünü anlatõrken. Yine o masalsõ çocukluk dünyasõna uzanõyor ister istemez: “Batı rüzgârı anlamına geliyor. Çok soğuk değil fakat o kadar hafif meltem de değil. Birdenbire sertleşiyor lodos gibi ama o kadar da sert değil. Bu rüzgârın getirdikleri çok önemliydi çocukluğumda. Maraş Ahır Dağları’nın eteklerine kurulmuş. Ceyhan Nehri’ne giderdik. İster çimin ister balık avlayın. Herkes birbirine biraz daha eşitti sanki. Yokluksa herkeste yokluk, varlıksa herkeste varlık. Yalınayak tüm Maraş’ı dolaşırdık. Ayağımıza çivi batsa acıdan değil annemizden yiyeceğimiz azardan dolayı ağlardık. Bir kız çocuğumuz olacak ama şimdi çocuklar o kadar kırılgan ki sokağa bırakamam. Maraş’a gidersek bırakırım herhalde...” ÇOK DARALDIM Kõraç, Garbiyeli albümündeki türkülerin büyük bir kõsmõnõn kaydõnõ, 2001 yõlõnda TMC Şirketi’nin Esentepe’deki binasõnõn alt katõndaki küçük stüdyoda 2001 yõlõnda tek gitarla yapmõş. “Çok daraldığım ve saf bir şeyler hissetmem gereken günlerimde türkülere sarıldım gerçekten, hikâye budur” diyor: “Kaydetmek için de girmedim. Baktım orada mikrofon duruyor. Taktım fişi bastım düğmeye ve türkü söylemeye başladım. Art arda söyledim. Şimdi bütün isteğimiz zaten o etkiyi insanlarla paylaşmak. Yoksa bu türküleri son derece karmaşık düzenleyebilirim. Oradan kemanlar çıkabilir, sonra bir gitar, başka bir flüt... Senfoni de heavy metal de tercih edebilirsin. O anki duruma göre tercih vardır.” Gelin Ayşe’nin Rodrigo’nun gitar konçertosundan farkõ yok Garbiyeli albümüne “Yüce Dağ Başında Yanar Bir Işık” türküsüyle başlayan Kõraç, dağlarõn yücelerini anlatan türkülerin kendi- sinde hep sõcak bir etki bõraktõğõnõ anlatõyor. Da- ha sonra “Eleşkirt”, “Kara Çadır Düzdedir” ve Maraş’õn “Fadimam” türküsü geliyor: “Fadimam benim insanların önünde ilk söylediğim türkülerdendir. Konser gibi or- tama 8 yaşındayken söylemiştim. İçinde ‘kõ- raç’ sözcüğü geçtiğinden dolayı da çok ho- şuma gidiyor.” “Söğüdün Yaprağı Narindir Narin” tür- küsünün Zeyno filminin sonunda Yılmaz Güney’in sevgilisini oynayan Hülya Koçyi- ğit’e ölürken söyleyişinden ne kadar etkilen- diğini anlatõyor Kõraç ve “Hakikaten çok na- rin bir türküdür” diyor. Gelin Ayşe ve Rodrigo Âşık Mahzuni’nin mahpusluğu anlatan “Bitmez Tükenmez Geceler” türküsünü okurken “çok resimler” görmüş Kõraç. Ar- dõndan “Eledim Eledim” ve “Gelin Ayşe” tür- küleri geliyor: “Gelin Ayşe türküsü benim için dünyadaki en iyi müziktir. Beni en sar- san, en etkileyen müziktir. İki nota art ar- da aşağı doğru giden bir türküdür. Aslında Rodrigo’nun gitar konçertosundan hiçbir farkı yok. İlk bağlamayı çalarken, ilk notayı çalarken, ilk notayı öğrenirken, ilk şarkı öğ- renilirken söylenir, sonra es geçilir terk edi- lir. Oysa ki inanılmaz tatlı bir resim çiziyor. Söylediğim zaman hâlâ ‘evet masal ülkesin- deyim, bir umut var’ diyebiliyorum. Tür- küleri söylerken ‘evet hâlâ güzellik var, hâ- lâ masal var’ duygusunu yakalıyordum.” Jüpiter’de de yaşar Kõraç “Evrenin neresinde olursanız olun, türküler orada yaşayabilir” derken evrensel değerin ölçütünü de açõklamõş oluyor. Türkü- nün, bir marka ve bir müzik parçasõ olmadõğõna ilişkin düşüncesi Garbiyeli albümünün teme- lini oluşturuyor: “Jüpiter’de orada varlık var- sa türkü söylersiniz. Dinler ya da dinlemez ama orada yaşar o türkü. O dinlemez, öte- ki dinler. Evrensel değerler tangodur, ba- lalaykadır. İngiltere, bütün dünyanın bu ha- le gelmesinin sorumlusudur, fakat bence halk şarkıları güzeldir. Amerikan halk mü- ziği de güzeldir. Evrensel değerler halk kültürleridir. Ben burada türkülere veri- yorum başrolü. Ferrari’sini satan Bill Ga- tes değil, dünyadaki her şeyi unutan Yunus Emre’nin peşine takılmalıyız biz. Türkü- lerden geldik çünkü...” Kıraç, yeni albümü Garbiyeli’yi 2001 yılında tek gitarla yaptı. Kıraç, aile geleneğini sürdürüp babasıyla biraraya geldiğinde bolbol türkü söylüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear