26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Seçim Kargaşası ve Demokrasi PENCERE Ergenekon Tertibi Bizi Solladı... “Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir” başlıklı yazı Balbay tutuklanmadan bir gün ön- ce bu köşede yayımlandı... Yazının kimi satırlarını bugünkü köşeme akta- rıyorum... “...başkentte Cumhuriyet temsilcisi yazarın evine baskın yapanlar ne bulurlar?.. Elbette gazete kesiği, dergi yazısı, konuşma not- ları, mektup, arşiv malzemesi, anı kırıntıları, izle- nimler, vesaire... Balbay’a dedim ki: - Bak, şimdi Ergenekon tertibinin usulünce, bun- ların içinden özellikle seçtiklerini medyaya moda deyişle ‘servis’ edecekler... - Abi, servis etsinler, gizli saklı bir şeyler yok ki... - Başka bir şey yapalım mı, onlar ‘servis’ et- meden, sen anılarını, notlarını, izlenimlerini ya- yımla... - Bir düşüneyim abi...” (Cumhuriyet, 06.03.2009) Olay bilinen yöntemle ve hızla sahneye kondu... Balbay tutuklandı... Belli merkez, Balbay’ın evinde polis baskınıy- la ele geçirildiği ileri sürülen ‘evrak’ı medyaya ‘ser- vis’ etti... Şimdi yandaş mı desem, yalaka mı desem medya çıldırmış gibi... Kanun dışı bir tezgâhla pa- zarlanan ve Balbay’ın notları olduğu söylenen gün- lükler üstüne Balbay’a, bana ve Cumhuriyet’e sal- dırıların bini bir para... Yalçın Doğan’ın geçen günkü köşe yazısının başlığı: “Medya Sehpaları Çoktan Kurdu...” Eğer Türkiye hukuk devletiyse ve bu ülkede ya- salar geçerliyse, Mustafa Balbay’ı kimse sustu- ramaz... Ne türden olursa olsun saldırı ve şamata da ger- çekler karşısında beş para etmez... Balbay’ın notları ya da günlüğü diye pazarla- nan ne varsa okudum... Aklı başında bir yargıç, bu uydurma günlükle- re göre bile Balbay’ı suçlayamaz, bir örgüt için- de olduğunu düşünemez, hele darbe safsatası Balbay için temelinden fostur... Peki, daha iddianame bile açıklanmamışken Balbay’ı suçlayanlar kimler?.. Saymaya gerek yok... Akıl var, yakin var... Bir gazeteci “Ben darbe için çalışıyorum, hü- kümeti devireceğim” diye kendi kendisini suçla- yan günlükler tutar mı?.. Balbay şimdi neyin ne olduğunu Cumhuriyet’te açıklayacak... İçeri girmeden önce ne demiştim Balbay’a: “- Onlar ‘servis’ etmeden, sen notlarını yayım- la...” Ancak itiraf edelim ki Ergenekon tertipçileri biz- den hızlı... Vallahi çok iyi çalışıyorlar... Medyada da öylesine hizmetkârları var ki pesss... Ö ncelikle belirtmek gerekir ki, Mustafa Balbay’a yüklenen suçlama konu- sunda, hukukun ne dedi- ğine yargõlamayõ yapacak mahkemece karar verilecektir. Mah- kemelerde görülmekte olan bir da- vada, adil yargõlamayõ etkilemeye te- şebbüs -pek haklõ olarak- Ceza Ka- nunu’nda suç sayõlmõştõr. Ancak yaygõn kanõnõn aksine, bu hüküm, ka- muoyunun dava konusunda bilgi- lendirilmesini engeller nitelikte yo- rumlanamaz. Toplumun, yaşanan / yaşanmakta olan süreç ve olaylar konusunda, yar- gõlamanõn sonucunu beklemesi ge- rektiği gibi bir sonuç kabul edilemez. Önemli olan, adil bir yargõlamanõn gerekleri ile bağdaşmayacak ölçüde yayõn yapõlmamasõdõr. Bir yandan, dava konusunda ka- muoyunun bilgilendirilmesi hakkõna dayalõ olarak yayõn yapmak, diğer yandan adil bir yargõlamayõ engel- leyici nitelikte yayõn yapmamak ara- sõndaki geniş alanda, medyanõn işlevini hukuka uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Bu geniş alan bazen, hiç yayõn ya- põlmamasõ; bazen de bilgilendirme hakkõnõn kötüye kullanõlarak adil yargõlamayõ -hukuka aykõrõ şekilde- etkileyici yayõn yapõlmasõ noktasõna varabilir. Görülmekte olan bir dava hak- kõnda, medyada yer alan bir haber ya da yazõnõn, her somut olayõn özelli- ği ve haberin verildiği bağlam dik- kate alõnarak, adil bir yargõlamayõ et- kiler nitelikte olup olmadõğõ değer- lendirilmelidir. Basõn özgürlüğü de adil yargõlama da biri diğerine feda edilmeksizin bir arada yaşatõlmasõ gereken hak ve öz- gürlüklerdir. Bu hak ve özgürlükle- re sahip çõkõlabilmesi bakõmõndan en başta gelen sorumluluk, basõn men- suplarõna, medya kuruluşlarõna ve mahkemelere düşmektedir. Bu yazõ çerçevesinde yapõlmaya çalõşõlan, bir gazetecinin tuttuğu not- larõn, hukuk karşõsõnda, hangi sõnõra kadar gazetecilik faaliyeti kapsa- mõnda kalacağõ, ne zaman bu sõnõrõn aşõlmõş sayõlacağõna ilişkin, hukukun öngördüğü ölçütlerin açõklanmasõdõr. Gazetecilik etiği ve siyasal an- lamdaki tartõşma ve değerlendirme- ler, bu yazõnõn kapsamõ dõşõndadõr. Suç denilen kavram bugün şöyle tanõmlanmaktadõr: Kanunda yazõlõ ta- nõma (tipe) uygun, hukuka aykõrõ ve kusurlu bir eylem. Bu tanõmdan ha- reketle, bir eylemin suç olarak nite- lenebilmesi için, onun kanunda ya- zõlõ tanõma uygun olmasõnõn yanõn- da, ayrõca hukuka aykõrõ olmasõ da gerekir. Ceza Kanunu’nda, bir eylemi, ka- nunda yazõlõ tanõma uygun olmasõna karşõn, hukuka uygun hale getiren ba- zõ nedenler sayõlmõştõr. Bunlardan bi- risi de, Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinde yazõlõ olan “hakkın kullanılması”dõr. İşte, bir kişi, hu- kukun kendisine tanõdõğõ bir hakkõ kullanõyorsa, o kişinin eylemi ka- nunda yazõlõ suç tanõmõna uygun olsa bile, artõk suç olarak değerlen- dirilemeyecektir. Gazetecilerin kullandõğõ haber ver- me hakkõ da, hukukun kendilerine ta- nõdõğõ bir hak olduğundan, hakkõn kullanõlmasõ sõnõrlarõ içerisinde ka- lan bir gazetecilik faaliyeti de suç oluşturmayacaktõr. Hukukun ölçütleri Mustafa Balbay’in tuttuğu not- larla ilgili olarak, medyada yaygõn bir tartõşmanõn yapõldõğõ görülmekte- dir. Bu tartõşmanõn yoğunlaştõğõ alanlardan birisi de kamuoyuna Gazetecilik Faaliyeti mi Değil mi? Ali Selim KUŞCU Hukukçu Bir gazetecinin tuttuğu notlardan yola çõkõlarak kendisine suç ortaklõğõ izafe etmek büyük bir haksõzlõktõr. Üstelik bu hak- sõzlõk, kendi meslektaşlarõ tarafõndan yapõlõyorsa, ortada da- ha da ürkütücü bir durumun olduğu söylenebilir.ANAYASA düzeni olan devletlerde ku- rum ya da kurul biçimindeki organların hu- kukçu üyeleri genellikle iki türlü davranış gösterirler. Hukukçu vardır; üyesi olduğu organın ödevleri ve yetkileri konusunda pek kıs- kanç davranmaz; yerine getirmek zorun- da olduğu görevin anlamı ve önemi ko- nusunda derin düşünmemiştir. Dolayısıyla, organ ne ölçüde edilgin ve sessiz kalırsa o da o ölçüde rahat olur, bulunduğu mevkiin maddi manevi tadını çıkarmaya bakar. Hukukçu vardır; tam tersine, içinde bulunduğu organın önemi ve tarihsel so- rumluluğu üzerinde düşünmekten gurur duyup yetkilerine titizlikle sahip çıkar. Hatta, anayasa düzeni kendi organına her- hangi bir konuda belirli bir yetki tanıma- mış olsa da, onun yorumuna göre böyle bir yetkinin tanınmış olması gerekliyse bu yetkiye sahip çıkılıp kullanılması için ça- ba gösterir, anayasanın sınırları içinde yo- rum hakkını kullanarak eninde sonunda doğru ve hakça bir sonuçla yetkinin ya- ratıcısı olma şerefini kazanır. Amerika’daki Yüce Mahkeme üyeleri, daha 1803’teki bir yorumlarıyla, yasaların anayasaya uygunluğunu denetleme yet- kisini elde etmeyi başarmışlardı; Türki- ye’deki Anayasa Mahkemesi üyeleri de, Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dö- neminde ve sonrasında, Anayasa’ya ay- kırı olduğuna ilk bakışta kanaat getirdik- leri yasaların yürürlüğünü durdurma yet- kisini kullanabilecekleri sonucuna vararak ülkeyi uzun süreli haksızlıktan ve zarardan esirgeme şerefini kazanmış oldular. Sistemin bağımsız organlarından olan Yüksek Seçim Kurulu’nu, üzülerek de olsa, ilk kategorideki hukukçular ara- sına koymak gerekiyor galiba. Kurul, cumhurbaşkanı Meclis’çe seçi- lemediği zaman “derhal genel seçim” kavramını yorumlama yetkisine sahip çı- kıp öyle bir seçimin tarihini de “derhal” ka- rarlaştırıp ilan etmekten çekinmekle ve se- çimlere ilişkin kritik bir hukuk kararını si- yasal çoğunluğa bırakmakla büyük bir ta- rihsel fırsat kaçırmıştı. Seçmen kütüklerinin yeniden düzenle- me sürecinde Türkiye İstatistik Kurumu ile İçişleri Bakanlığı’na da rol veren son ya- sa değişikliği Meclis’ten geçerken, insanları oy kullanmaktan bezdirici hükümlere se- yirci kalmak ve parlamentoyu uyarmamak da YSK’nin başka hatalarına bir yenisini eklemiş oldu. Seçimlerin “düzen içinde ve dürüstçe” yürütülmesi konusunda tek yetkili ve sorumlu bir kurulun böylesine hatalı tu- tumlarla halk yığınlarını demokrasiden soğutmakta oluşu herhalde üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Özellikle de demokrasiye karşı komplo virüsünü özel telefon konuşmalarında bi- le arama titizliğine kapılmış görünen bir toplumda. mumtazsoysal@gmail.com içeriği yansõtõlan bu not- larõn, gazetecilik mesle- ğinin gereği sayõlõp sayõ- lamayacağõdõr. Biz, hu- kuk açõsõndan bu tartõş- maya katkõ sunmak ama- cõyla hukukun bu konu- daki ölçütlerini belirtelim. Birinci soru: Mustafa Balbay’õn tuttuğu notlar, bir gazetecinin tuttuğu not- lar mõdõr? Yanõt: İlk ba- kõşta ve şeklen kuşkusuz bir EVET. İkinci soru: Mustafa Balbay’õn görüştüğü ki- şiler ve/veya katõldõğõ top- lantõlar, gazetecilik mes- leği kapsamõnda mõ de- ğerlendirilmelidir? Yanõt: Görüşülen kişiler, bu kişilerin görev ve ko- numlarõ, görüşmenin bağ- lamõ, anlam ve amacõ dik- kate alõndõğõnda bu soru- nun yanõtõ da kuşkusuz EVET. Tersinden bakõldõğõnda, Mustafa Balbay, eğer ulu- sal bir gazetenin Ankara Temsilcisi ya da bir mu- habiri olmasaydõ, acaba bu konumdaki kişiler Mustafa Balbay’õ muhatap alõp görüşürler miydi? Bizce hayõr. Kaldõ ki, gazeteci olmayan birisinin bu konumdaki kişilerle, belirtilen bağlamda ve yo- ğunlukta görüşmesi, kuş- kusuz gazetecilik mesle- ğinin gereği şeklinde de- ğerlendirilmeyecekti. Üçüncü soru: Görüş- melerde, gazetecinin tut- tuğu notlarõn içeriğine ba- kõldõğõnda, acaba hukuk açõsõndan, gazetecilik mes- leğinin ötesine geçilmiş, başka bir söyleyişle, hak- kõn kullanõlmasõnõn sõnõr- larõ aşõlmõş mõdõr? Yanõt: Bu soruya, hukuk açõsõndan nesnel ve yansõz bir yanõt vermek için, ga- zetecinin tuttuğu notlarõn bütününü göz önüne al- mak; görüşmenin içeriği, bağlamõ, tutulan notlarõn amacõnõ da dõşlamadan bir değerlendirme yapmak ge- reklidir. Bu notlarõn, bir suç ka- nõtõ olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve hakkõn sõnõrlarõnõn hukuk bakõmõndan aşõlõp aşõlma- dõğõ konusunda nihai de- ğerlendirme yargõ organõ tarafõndan yapõlacaktõr. Ancak, görünen o ki, tanõnmõş bir gazeteci, ki- şisel, mesleki ve sosyal geleceği ve yaşantõsõ ko- nusunda, daha şimdiden kendi meslektaşlarõ tara- fõndan -bizce basõn öz- gürlüğünün tanõdõğõ hak ve yetkiler kötüye kullanõla- rak- ağõr saldõrõya maruz bõrakõlmaktadõr. Mustafa Balbay’õn tut- tuğu notlar, içeriğine ba- kõlarak, gazetecilik etiği yönünden eleştirilebilir; Balbay’õn gazetecilik mes- leğini yerine getirme şek- line, üslubuna, gazetecilik anlayõşõna katõlabilir ya da katõlmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz de. Arkası 16. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear