28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 7 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Arapça “Balans Ayarı” “Arap sokağının çiçeği burnunda kahramanı”, “II. Nâsır” ilan edilmişken tam; Arap dışişleri bakan- larından “Hop dedik!”; “One minute! Excuse me!” uya- rısı geldi.... Diplomasi böyle işte, başı boş bir “kendiliğinden- lik” mecrasına bırakıldığında, beklenmedik yerlerde “kendiliğinden” tepkiler doğar... Arkadaşlar, “Davos’ta tarih yazan” (!) Başbakanımızı yalnızca “II. Nâsır” olarak selamlamakla kalmamış; ay- nı zamanda bir postmodern “devlet adamlığı” örne- ği olaraktan (“spontanlık” vezninde) “kendiliğindenli- ğini”, “sahiciliğini” yüceltmişlerdi. “Kendiliğinden diplomasinin” meyvelerini topluyo- ruz şimdi. Araplar zaman kaybetmedi. Davos’un haftasında; “Dışarıdan gazel okuyanlara ihtiyacımız yok!” kıvamında, gayet “kendiliğinden” bir çıkış yaptılar: “İç işlerimize Arap olmayan karışmasın! Arap olmayan taraflarca ya- pılan nahoş ve yapıcı olmayan müdahaleleri durdur- mak için Arap mutabakatı arıyoruz...” dediler. Başbakan’ın “kendiliğindenliğinin”, daha ziyade “kendinden menkul” bir “kendi kendine gelin güvey olma” hali olduğu anlaşıldı. “Hançer” anıları “Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri... Gene bizi ar- kamızdan hançerliyorlar... Dünyanın en geri kalmış, bağ- naz, demokrasiden uzak, ilkel toplumları Arap insan- ları... Araplar mı, AB mi? Araplar mı, Ruslar mı? Arap- lar mı, Türkmenler mi? Araplar mı, ABD mi? Hepsi de Araplardan daha güvenlidir, emin olun...” Bunlar da “kendiliğinden” okur tepkileri.... Gazetelerin internet sitelerindeki haber akışına; sı- cağı sıcağına yorum yapan “okuyucu bloglarının” nab- zı, bir haftada dönmüş. “Davos fatihi” şakşakçılığı ile yükselen “afra tafra” coğrafyası; dün bir bugün iki, yön değiştirmiş, “ırkçı” atasözleri ve “hançer edebiyatıyla” bu kez Araplara had bildirme moduna girilmiş. “Yerden göğe ense varken, biz daha çok tokat ye- riz!” diyen de var gerçi ama “kendiliğinden” havamız genelde böyle... Önüne gelene babalanmak şeklinde. Başbakan bu “kendiliğindenliklere” kendini bırak- mayıp, Davos’ta beri yanındaki Amr Musa’ya kulak verse, bugün Ortadoğu’da “büyük ağabeyliğine” ya- pılan bu Arap usulü “balans ayarına” muhatap kal- mazdı. Arapların “Müslüman dünyası” Davos bandını, “YouTube”dan izlerseniz; Mu- sa’nın, Obama’nın “Müslüman dünya” çağrısına ilginç atıflarda bulunduğunu göreceksiniz... Başkan olur olmaz ayağının tozuyla Obama’nın yaptığı ilk iş, hatırlayacaksınız; “El Arabiya” TV’sin- den Müslüman dünyaya “yeni milat mesajları” vermek olmuştu.Geniş yankı bulan girişim, “ABD’nin Müslüman dünyası” ile detant arayışı şeklinde değerlendirilmişti. ABD Başkanı’nın “Müslüman dünya” çağrısı meğer yalnız Araplaraymış! Ya da Araplar öyle algılamış. Davos’ta her halükârda Obama’nın “milat” konuş- masına bol bol gönderme yapan Mısırlı diplomat, “Müs- lüman dünyası” lafını bir kez olsun ağzına almıyor. Ya ne diyor? “Başkan Obama’nın değişim mesajı umut verici. ABD Başkanı ‘Arap dünyasına’ merkezi Dubai’de bulunan bir ‘Arap TV’si El Arabiya aracılığıyla hitap etti. Oba- ma (biz Araplara!) seslendi ve bize (biz Araplara!) ko- nuştu. (Biz Araplar!) Onu duyduk, dinledik, anladık. Or- tadoğu’ya atadığı özel temsilci Senatör Mitchell ma- kul bir adam. (Biz Araplar!) Mitchell’le görüştük, ge- ne görüşeceğiz. Umudumuz, ABD’nin özlem duydu- ğumuz dürüst arabuluculuk rolüne geri dönmesi.” Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa; on yıl dışişleri ba- kanlığı yapmış, kaçın kurası bir diplomat. Konuşmasında önemli yer tutan sözlerinin anlamı şu: “Bu; İsrail’le Araplar arasında bir mesele. (Was- hington’a) Bize adil olduğunuz ölçüde; (biz Araplar da) sizinle işbirliğine hazırız!” RTE “sandık uğruna” İsrail’le Batı’ya dayılanırken; yanı başında Amr Musa ABD Başkanı’na konuşuyor, Obama’ya açıkça “bölgedeki tek muhatabın bizleriz!” diyor. “Arap inisiyatifinden” dem vuruyor ve “İsrail’le olası bir anlaşmanın çerçevesi budur!” diyerek zeytin dalı uzatıyor. Bu mesajları zinhar kayda geçmeyen bizimki, Pe- res’le bir de kavgaya tutuşunca; Arap bakanlardan bu kez tane tane ifadelerle “balans ayarı” geliyor... Küçümsediğimiz Arapların şahane atasözleri var. Bi- riyle bitirelim yazıyı: “Kim kendini ilgilendirmeyen işlere karışırsa, razı ol- madığı şeylerle karşılaşır!” Başka Kuraldan sayın: Gerçek yabanlaştığında haber inine çekilir. Kınından sıyrılmış kalleşlik, hıçkırıklarla doğururken kapılanmış köleliği; aptalın abdaldan çaldığı cesaret şahini, yalana sarılan yılanın sürünüşünü izler. İnsanlığımıza abanan uyduruk efsane kaçkını özsevicilik, zavallı odalığıdır kokuşmuş zamanın. Kes, biç, ekle, yapıştır. Aynı vadiye yuvarlanıyor ayrımsız, herkes. Yaşananlara ad koymak başka, yaşamak başka. Başkalaşmışlık çağında çığ altında kaldık, hepimiz. Buz kestik... Haşlama Devlet sanatçısı Macide Tanır’dan iki güncel haşlama: Birincisi: “Türkiye’de yeni doğan bebekler katıla katıla gülüyorlarmış. Araştırmışlar, bulduk diye yeraltından kocaman aletlerle çıkarılan silahlara gülüyorlarmış meğer. ‘Kimin oraya koyduğunu biliyoruz ama, söylemeyiz’ deyip deyip gülüyorlarmış.” İkincisi: “İmam hatip lisesinde diplomasi dersi olsaydı, uluslararası üst düzey görüşmelerde, köklü bir eğitim, kültür ve bilimin önem kazandığı durumlarda, Türkiye’yi korumanın bir nezaket, bir zarafet, bir üslup içinde yapılması gerektiği bilinir, monşer emeklileri bile küçümsemenin cehaleti içerdiği öğrenilirdi.” Açılımcılar Ne Yapmalı? Eyüp’te belediye başkan aday adayı olan Emin Atmaca, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen’in “kişisel talepleri” nedeniyle adaylıktan çekildiğini açıkladı. Atmaca’nın yakalarına Türk devriminin simgesi olan altı ok takılmış çarşaflı akrabaları da rozetlerini geri verdiler. Rozet ayıbı doğal yollardan çözülmüş olduğuna göre bir tek iş kaldı geriye: Başta CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen olmak üzere tüm açılımcıların törenle çarşaf giymesi... Dinlemekten Bile İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçıları Melek Baykal, Mustafa Uğurlu ve Mehmet Ali Kaptanlar’ın rol aldığı “Sokrates’in Son Gecesi” oyunu Ankara’daydı geçen hafta. Oyunda, Sokrates şöyle bir söz söylüyordu: “Değil konuşmak, dinlemekten bile korkuyor insanlar.” Toplu dinlenme seansındayız. Dinleniyoruz nasıl olsa, dinlemesek de olur. SBF öğretim üyesi Doç. Dr. Metin Özuğurlu, “sendika.org”dan sola sesleniyor: “Kapitalizmin krizi, kriz içindeki Türk soluna ne kadar da iyi gelmişti. Teori, çifte su verilmiş çelik gibi parlamaya başlamış, kınından çıkartılan kavramların pası aceleyle alınmış ve... Ve daha ‘en sonuncu kavgamızdır’ türküsü eşliğinde ‘haydi bre’ demeye kalmadan -kara bahtım kör talihim işte- makara yeniden başa sarmasın mı? Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Alevi açılımı ve tabii ki Ergenekon saçılımı derken, Türk solu gene eli böğründe kalakalmasın mı? Siz bakmayın ‘eli böğründe’ teriminin imlediği çaresizlik haline. Birbirini yeme noktasında sarf edilen enerjiye bakar mısınız? Açıla saçıla demokrasi mücadelesi verildiğini düşünen solcular yine sol içinde ırkçı, inkârcı, laikçi ve darbeci keşfine çıktılar. Bu keşifte yine arka plan dekoru dinci-liberal ittifak döşedi; üstelik bu kez salt analitik düzlemde de kalmadılar, solun ‘derin devlet’ bağlantısına flaş haberlerle ‘kanıtlar’ sundular. Zemin müsaittir diyerek birçok sol örgütü Ergenekon’a kurdurttular; yetmedi, Maraş ve Madımak ‘kıyam’ını da sola yıktılar. Gidişata bakılırsa 1977 1 Mayıs katliamının da sola yazılması yakındır. Arkadaşlar; siz birbirinizi yiyedururken bu topraklarda bir bütün olarak solun varlığı hedef tahtasına yatırılıyor, mazlumların başkaldırı tarihi, zorba dişlisinin tarihi olarak yeniden yazılıyor. ‘Ben değil dişli o!’ diye yanınızdakini her işaret ettiğinizde, bu kalleş tarih yazımına iradeniz dışında katkıda bulunduğunuzu göremiyor musunuz?” Göremeyenler çok. Hüzün verici ama, görmek istemeyenler daha çok. Solda Durum Topraklarımız Yok Olurken… SADIK ÇELİK TBMM tarafından çıkarılan ve Cumhurbaşkanı’nın onay- lamasıyla yürürlüğe giren, ka- muoyunun 2/B olarak bilgidi- ği orman arazileriyle ilgili ya- sa, çeşitli sivil toplum örgüt- lerinin ciddi tepkisine neden olmaktadır. Özellikle, bu ara- zilerin Orman Yasası altında değil de Tapu Yasası altında değerlendirilmiş olması kalan ormanlarımızın da arsa olacağı korkusunu, endişesini yarattı. Büyük olasılıkla, muhalefetin yasanın iptali için Yüksek Mahkeme’ye gitmesi beklen- mektedir. Yasa iptal edilirse, bu arada atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır. Muhalefetin ve diğer sivil toplum örgütle- rinin haklı itirazına rağmen çı- kartılmış olan yasanın uygu- lanmasında da ayrıca büyük sıkıntıların yaşanacağı, daha da vahim sonuçlar doğuraca- ğı gözükmektedir, şöyle ki: 2/B orman alanlarının tespiti için inisiyatifin orman mü- hendislerine değil de, kadas- tro memurlarına ve onların in- safına, anlayışına bırakılmış olması daha da kaygı verici bir durumdur. 2/B arazileri konu- sunda, 1950 sonrasından bu- güne kadar süren derin, va- him, affedilmez ihmalkârlık- lar, vurdumduymazlıklar; ya- lan, talan, popülist politikalar, seçmen ve halk dalkavukluğu sonucu geldiğimiz nokta ise if- lasın tescilidir. TEMA’nın yap- tığı açıklamada da bunun ye- rel seçimler öncesi popülist bir yaklaşım olduğu ve bu yasa ile orman işgal suçunun teşvik edileceği söylenmektedir. “Topraklarımız kayboluyor” konusunu tekrar gündeme getirmemizin bir diğer nedeni ise geçen günlerde gazete- lerde, basında yer alan başka bir haber: Danıştay’ın, ülkenin en önemli tarım arazilerinden Dalaman Çiftliği’nin turizm bölgesi ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiş olmasıdır. Danıştay, çift- liğin turizm bölgesi ilan edil- mesinin toprakların kaybı an- lamına geleceğini, bunun da ülke çıkarlarına aykırı oldu- ğunu, ayrıca kararın anaya- sanın “Devlet, ormanların ko- runması ve sahaların genişle- tilmesi için gerekli kanunları ko- yar ve tedbirleri alır” ilkesine zıt olduğunu kayda geçirmiş ol- masıdır. Peki, Dalaman Çiftliği’nin akıbeti neden bu kadar önem- li? Dalaman Çiftliği, dünyanın on yedinci, Türkiye’nin ise se- kizinci büyük çiftliği, her yıl or- talama 400 aileye iş kapısı olu- yor, tam 11 ilin tohum ihtiya- cını karşılıyor. Dolayısıyla bu topraklar turizme açılırsa, her yıl kâr eden bu işletme kapa- tılmış olacak, birçok aile ge- lirlerini kaybedecek, tohumda dışa bağımlılık artacak ve ara- zide öbekler halinde bulunan çam ormanları yok olacak. İşte bu nedenlerle, arazinin ta- rım alanı olarak saklanması çok önemli. Topraklarımız ve ormanları- mız, birçok farklı nedenle yi- tip gidiyor ve biz de seyirci ka- lıyoruz (“Su akar, Türk bakar” özdeyişinde olduğu gibi). Or- man Yüksek Mühendisi Sn. Tarık Konal’dan bu konu ile ilgili bir yazı ulaştı elime… Kendisinin bu konuda ilettiği bazı notlar, tabloyu daha iyi or- taya koyduğu için, konunun uzmanının, bilimsel verilere dayalı objektif değerlendir- melerinden bazı bölümlere yer vermeyi uygun buldum: “Ormanlarımızın bütünlü- ğünün parçalanması, bo- zulması bir ulusal felaketin başlangıcı sayılmalıdır. Yitip giden yalnızca ormanlar de- ğil, ulusun toprağı olacaktır. Ülkemizdeki hızlı ormansız- laşma ve bu sürecin kaçınılmaz sonuçlarından yalnızca biri olan, bitkisel toprağın yitip gitmesi (toprak erozyonu) tehlikesinin boyutları ürkütü- cüdür. Erozyon ile yitip giden toprak miktarımız, yılda 500 milyon ton’dur… ‘Yasal dü- zenleme’ adı altında (tam 25 kez) çıkartılan ‘örtülü af’larla, orman alanlarımızın yüzde 56’sı (24 milyon hektarı) yiti- rilmiştir. Bu rakam, yangınlar- la kaybedilen orman alanı mik- tarının 2 katından fazladır. 1950 yılında, ülke alanımızın yaklaşık yüzde 60’ını kaplayan ve 45 milyon hektar olan or- man varlığımız, günümüzde 21 milyon hektara düşmüştür. Orman sınırları içinde kalan 10 milyon hektar erozyon saha- sının, günümüze dek sadece 1/40’ında erozyona karşı ön- lem alınmıştır. Ülkemiz, or- manlarını hızla yitiren ülkeler sı- ralamasında -ne yazık ki- dün- ya 2.’sidir.” Bu saptamalar, konunun üzerinde neden bu kadar dur- duğumuzu ve ülkemiz için ne- den bu kadar önemli olduğu- nu daha iyi açıklıyor. Her ne kadar ülkemizin en iyi çalışan sivil toplum kuruluşlarından olan TEMA ve diğer sivil top- lum örgütlerimiz ile bilinçli yurttaşlarımız, topraklarımızın ve ormanlarımızın kaybı ko- nusunda tepkilerini, duyarlı- lıklarını ortaya koysalar da, çeşitli eylemlerde bulunsalar da, bu, sonuç almaya yet- memekte… Bunun nedeni, toplumsal bilinç eksikliğimiz- dir. Sonuç alabilmek için; or- man, toprak, yurt sevgisi ai- lelerden başlayarak, ilköğre- timden itibaren çocuklarımıza aşılanmalı; radyo, televizyon kanallarında ve diğer iletişim araçlarında eğitici, yönlendirici programların yasal zorunlu- luk olarak yayımlanması sağ- lanmalıdır. sadik.celik@keyveni.com Belgegeçer iletisinin tarihi 24 Ekim 2008 tarihini taşıyor. Bayhan Şirketi sahibi Ahmet Bayhan, TCDD 2. Bölge Müdürü Erol Arıkan’a, “Sayın Başmüdürüm, müdürlüğünüze 1 yıldan beri ödeneksiz yapılan işlerin listesi aşağıdadır” üst başlığı ile geçilmiş. İletide, “Orhan beyin bilgisi altında olan 3 bin 500 YTL tutarlı 10 adet katlanır atölye kapısının branda tadilatı”ndan tutun da “Coşkun beyin bilgi dahilinde gerçekleştirilen fermuarlı branda vinç kılıfı yapımı”na değin toplam 16 bin 755 YTL’lik işlerin dökümü yapılmış. İletinin sonundaki ek bilgiye gözümüz takıldı: “Hızlı trene yapılan işler: Sayın Bakanımız Binali Yıldırım’a: 2 ad. modüler markiz koltuk yapımı. 8 ad. bakan plakası yapımı. 8 adet Türkiye yazısı, 1 ad. far camı takılması. Gece saat 23’ten sabah saat 04.00’e kadar 1 hafta gece gündüz çağrı yapıldığında saat farkı gözetmeksizin hızlı tren nerede ise biz oradaydık. Bu işlerin bedelini yukarıda belirttik ama sizin takdirlerinize bırakıyoruz.” Ödeneksiz İşler 7 Şubat BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yalnõzca ahlak üzerine kurulu yö- netim biçimi. 2/ Amerika’da yaşa- yan yõrtõcõ bir hay- van... Hintli kadõn- larõn ulusal giysisi. 3/ Köpek... Süt şe- keri. 4/ Bir çeşit zamklõ ve mat sulu- boya ile yapõlan re- sim... Tarlalar ara- sõnda sõnõr çizgisi olarak kullanõlan ekilme- miş bölüm. 5/ Akõl... Ke- di ya da köpek yavrusu. 6/ Soyundan gelinen, kim- se... İtici neden, güdü. 7/ Yuvarlak ve bombeli bir şapka... Kimse, kişi. 8/ Polonya halkõndan olan kimse... Asma kütüğü. 9/ Eski bir ağõrlõk ölçüsü bi- rimi... Şarkõ, türkü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yergi amacõyla yazõlan ve genellikle nükteli bir şekil- de sonuçlanan kõsa şiir. 2/ İpotek... Kumaşla astar arasõ- na konularak giysinin dik durmasõnõ sağlayan kolalõ bez. 3/ Bütün kutsal Hint metinlerinin başõnda ve sonunda yi- nelenen mistik hece... Kadõn şapkalarõna konulan ve yü- zü örten ince tül. 4/ Kalõn biçilmiş uzun tahta... Elektrik direnç birimi. 5/ Yemek... Küçük mağara. 6/ Kimi man- tarlarda üreme organõ... Mõsõr’õn plaka imi... Bir sayõ. 7/ Felsefe ve edebiyatta şeytanõ ve kötülüğü yücelten anla- yõş. 8/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapõlan ince alay... Zaviye. 9/ Belirti... Asya’da bir ülke. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A S İ D L E R A K İ D E Ş İ P Y O L K R E M A A V İ Z O K İ P S A F A R İ N A T K İ S P İ L A M E D İ Y E İ N O E S A S E N D Ü A N O N A nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear