25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Cılkı Çıkmak Adaylarõn tüm partilerde “ön seçim” yapõlmadan belirlenme- sine “Atanmış Demokrasi” demiş; seçmenlerin, hatta “par- tililer”in bile, ille de siyasi “kur- mayların adayları”na oy ver- mek zorunda kalmalarõnõ ise “zo- raki” demokrasi olarak adlan- dõrmõştõk. (22 Şubat 2008 Pazar) Sol partilerdeki atanmõşlarõn “çoğu”nun ortak özelliklerini de şöyle özetlemiştik: “Oyları bö- lerek sağın kazanma olasılığı- nı yükseltmelerini umursamı- yorlar”.. belli ki iktidardan da memnunlar... Sağ partilerdeki atanmõşlarõn genel karakterleri ise “lidere ka- rasevdalı” olduklarõnõ “her fır- satta belli etme”leri... Onlar da belli ki oylarõn kendilerine değil, genel başkanlarõna verileceğini düşünüyorlar... Peki, ister solda, ister sağda, herkesin beğenisini topladõklarõ halde “atanmayan”larõn ortak özellikleri, acaba neler? “Elenmiş” demokrasi, toplu- mun partilere olan bakõşõnõ nasõl etkiliyor? İşte farklõ partilerden “vefasız demokrasi” örnekleri: Şanlıurfa ‘Partisiz’... Şanlıurfa’nõn AKP’li Beledi- ye Başkanõ Eşref Fakıbaba, hem başarõlõ hizmetle- riyle hem de baba- can haliyle halkla kucaklaşmasõna rağmen partisince beğenilmedi!... Çünkü aynõ Başkan, siyasi kimliğiyle değil, belediyenin ku- rumsal ve toplum- sal sorumlulukla- rõyla görev yaptõ. Akõl akõla verdiği uzmanlarõnõ belir- lerken de siyasi eğilimlerini değil, bilgilerini ve bilinçlerini esas aldõ. Bu kadarõ bile partisini kõzdõ- rõnca, aynõ başkan artõk “ba- ğımsız” aday… Şimdi sayõsõz AKP’liyle birlikte Fakõbaba’yõ beğenen diğer görüşlerden Şan- lõurfalõlar “partisiz dürüstlü- ğe” oy verecekler. AKP kurmaylarõnõ, “partiler demokrasisi”nde açtõklarõ bu yaradan ötürü, acaba hangi “de- mokrasi sevdalısı”! yazar sor- gulayacak? Çankaya’daki atama Başkentimizin Çankaya ilçe- sine CHP’nin “atadı”ğõ şehir plancõsõ Bülent Tanık, TMMOB’deki geçmişi ve kimi sosyal demokrat belediye baş- kanlarõyla sürdürdüğü danõş- manlõk ilişkileriyle beğenilmiş ol- malõ. O kadar ki Işık Kansu’nun 13 Şubat’ta yazdõğõna göre, Bülent Tanõk bir konuşmasõnda; “Ulus devlet, eriyen ve yok olan bir kavramdır; hızla ortadan kal- kacaktır...” demesine rağmen; ulus devletimizin en yüce tepe- sine, üstelik varlõk nedeni ve ta- rihsel sorumluluğu “ulus devlet”i korumak olan bir partiden bele- diye başkanõ olmasõnda sakõnca görülmedi. Bu atama uğruna “elenen”ler arasõnda ise örneğin eski Ürgüp Belediye Başkanõ Bekir Ödemiş gibi, yerel yönetimlerin örnek isimleri arasõna girmiş deneyim- li ve başarõlõ CHP’liler vardõ... Aynõ plancõmõz, yeni belediye yönetimine de “meslekî danış- manlık” yapabilir; böylece Ata- türk cumhuriyetine bağlõ seç- menlerin daha bir gönül rahatlõ- ğõyla Çankaya’yõ yine CHP’ye emanet etmeleri sağlanabilirdi... Kars’ın gönlü kırık ‘Vefasız demokrasi’, Kars’õn AKP’li Belediye Başkanõ Naif Alibeyoğlu’nu da hedef aldõ; “laik ve çağdaş yaşam”a katkõ- larõnõ hazmedemeyen parti kur- maylarõ çalõşkan başkanõ dõşla- dõlar... Kentini, tarihine ve kök- lü uygarlõğõna yakõşõr bir kültür kentine dönüştüren Alibeyoğlu, şimdi hemşerilerin- den CHP adayõ ola- rak oy istiyor.. Ne var ki artõk, bu çabalardan ve ça- lõşkanlõktan mem- nun olan AKP’liler de mutlu değil, Baş- kan’õn geçen dönem “hükümet desteği uğruna” AKP’li ol- masõna kõzgõnlõkla- rõnõ hâlâ atamayan CHP’liler de... Halkõn sevgisi ve güveni Alibeyoğ- lu’nun şansõnõ arttõ- rõyor olsa bile, yerel demokrasi “gönlü kırık seç- menler”le yaşanõyor... Adana’da şaşkınlık Elenmiş demokrasinin doruk- taki vefasõzlõğõ ise Adana’da… Yõllarõn kent savaşçõsõ ve Mi- marlar Odasõ emektarõ Erkan Karakaya’nõn Çukurova’dan aday olacağõna “kesin” gözüyle bakan CHP yöneticileri bile son anda “elendi” haberiyle sarsõl- dõlar. Şimdi suratlar asõk, yürekler buruk, kafalar karõşõk... Oysa demokrasi, hele kent de- mokrasisi, coşkuyla ve sevgiyle yaşanmalõ; parti liderleri ve kur- maylarõnõn akõl almaz hesapla- rõyla ‘atanan’ ya da ‘elenen’ adaylar karşõsõndaki “toplum- sal çaresizliğin gerilimleri”yle değil... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Vefasõz’ Demokrasi... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com25 Şubat 25 ŞUBAT 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Tutanak Mustafa Tahir: “Yüksek Seçim Kurulu, seçim tutanaklarını bilgisayara işleme işini yine o sabıkalı Amerikan şirketine mi verecek!” Pes Ahmet Önen: “Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Zahid Akman, Deniz Feneri hakkında konuşurken ‘kervanımız yürüyor’ demiş. İtirafın bu kadarına da pes!” Masal Tekin M. Ormancıoğlu: “1001 Gece Masalları’nın yeni adı Ergenekon olsun!” Cemaat kodlarının Türkçe karşılığı CEMAAT kodlarının Türkçe karşılıkları üzerine bir fikir jimnastiği yapmış Kaya Çetin; “Bilmem katılır mısınız” diyor: Bizim referansımız İslamdır: Şu hortum işi geceleri rüyalarıma girmeye başladı, bir ucundan yakalayamazsam gözüm açık gideceğim. Şeyini şey ettiğimin şeyi: Hortumu kaptırdık, bari pipetlere sahip çıkalım; reva mı lan bu? Türban bizim namus borcumuzdur: Siz cambaza bakın, biz de cüzdanlarınıza bakalım. Artistlik yapma lan, ananı da al git: Yahu zaten malın yarısını kefere götürüyor; geriye kalan da ancak bize yetiyor; hadi, başka kapıya. Beraber yürüdük biz bu yollarda: Siz olmasanız biz nasıl cukkalayabiliriz sevgili koyunlarım? Dosyalar Almanya’dan gelmiyor: Sakın açmayın şu feneri, her şeyimiz görünürse ipimizi çekerler maazallah. Yalan yazan gazeteleri almayın: Hâlâ bana biat etmeyen gazeteler ve gazeteciler var. Çözümsüzlük çözüm değildir: Ne yapalım, dış desteğe ihtiyacımız var, ne istiyorlarsa vereceğiz. Biz Türk’üz demiyoruz, Türkiyeliyiz diyoruz: Ümmet dururken bu ulus fikri oldum olası bana ters gelmiştir; zaten Brüksel de öyle istiyor. Hamdolsun teğet geçti: Krizin bizim mala davara bir zararı yok; altta kalanın canı çıksın. Ergenekon: 85 yıldır bugünleri bekliyorduk! Van minüt: Daha götürecek çok mal var. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in vezirlerinden eski köy imamı Mehmet Ali Şahin, kurulmakta olan Türkiye İslam Cumhuriyeti’nin çok önemli bir gerçeğini kamuoyuna şimdiden açıkladı: “Hükümetimizle zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara’dan geçiremiyorlar maalesef. O nedenle hükümetiyle barışık mahalli yöneticiler işbaşında olursa bizim sorunlarımız daha çok çözülür.” Kasımpaşalı ağzıyla konuşmak gerekirse; sultanın veziri Allah’ına kadar partizanlık yaptıklarını itiraf etti! Demokratik bir hukuk devletinde bu itirafın sonu; Yüce Divan’da hesap vermektir! Ama nerede demokrasi, nerede hukuk devleti? Zaten demokrasiyi amaç değil araç olarak gören zihniyetten ne beklenir ki; demokrasiyi kullanarak bindikleri tramvayı İslamcı faşizme doğru götürüyorlar, durağa gelince inecekler! Mehmet Ali Şahin, biliyorsunuz sultanın bundan önceki iktidarında sözcüydü. Eski sözcü deyip geçmeyin; Mehmet Ali Şahin’in sözlerini ciddiye alın: “Belediye seçiminde sultanın partisine oy vermezseniz, hizmet alamazsınız!” Vezir efendi, sonradan “öyle demek istemedim” dediyse de bugüne dek ne dediyse çıktı! Deniz Feneri dolandırıcılığı için “Bana ne” dedi; Türkiye’ye gelemeyen dava dosyasının aylar sonra CHP’nin eline geçmesi üzerine Alman Adalet Bakanı’ndan bile hesap sormaya kalktı. Almanya’daki tarihin en büyük dolandırıcılık davası Deniz Feneri’nde sahte vekalet düzenleyen noter Türkiye’de mecburen açığa alındı ama sahte vekaletle paraları kullanan Kanal 7’nin patronunun kapısını çalan olmadı. Almanya’da Deniz Feneri yolsuzluğunun ucu uyuşturucu kaçakçılığına doğru uzanırken Türkiye’de bağış toplamaya devam edildi. Sultanın veziri, Ergenekon dalgaları için, sanık avukatlarının müvekkillerini zor durumda bırakmak için medyaya iftira dolu dosyalar servis ettiğini açıkladı ama neredeyse iki yıldır sorgu odalarından yalaka medyaya servis edilen bir tek olayla ilgili bir tek soruşturmanın sonucu alınamadı. İmam hem bildiğini okuyor hem itiraf ediyor. Her geçen gün Türkiye Cumhuriyeti’nin altı biraz daha oyuluyor ve Türkiye İslam Cumhuriyeti biraz daha şekilleniyor! İtiraf SESSİZ SEDASIZ (!) Tunceli’de seçim yarışı: Beko önde, Arçelik zorluyor, Çekyat sürpriz yapabilir! YağmurDeniz Alman karikatürü... dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Trabzon yö- resine özgü bir halk oyunu. 2/ Telefon sözü... Altõ aylõğa ka- dar körpe ya- ban domuzu. 3/ Gemilerin mizana direği- nin gerisindeki yelken... Tavõr, davranõş. 4/ Akdeniz Bölgesi’nde de yetiştirilen ve pa- tatese benzer yum- rularõ yiyecek olarak kullanõlan bir bitki. 5/ Osmanlõ ordusunda ve donanmasõnda ha- fif piyade askeri... Bir nota. 6/ Resmi daireye gelen evrak... Japon lirik dramõ. 7/ Pantolonun apõş arasõna gelen yeri... Mükemmel. 8/ Aşõnõn tutmasõ için yinelenmesi... Tuzağa dü- şürülen şey. 9/ İktisadi durgunluk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Karadeniz yöresinde tulum eşliğinde horon oynayarak yapõlan geleneksel eğlence. 2/ Ka- rõşõk renkli... Bir cins av köpeği. 3/ Üç telli bağ- lama... Peru’nun plaka imi. 4/ Etek ceketten olu- şan iki parçalõ kadõn giysisi. 5/ “Fiiller, eylemler” anlamõnda eski sözcük... Halk dilinde sansara verilen ad. 6/ Neon elementinin simgesi... Kütah- ya’nõn bir ilçesi. 7/ Hõristiyan... Yaz yağmuru. 8/ Büyük erkek kardeş... Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. 9/ Olanak, fõrsat. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E R A S K E R E B O L A T İ P K E S F R İ S A B T O R A M A N A G O R A O L E N A A N E L E Z O N N O A M E Y R İ J İ T A L A B O R İ N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Işıklar içinde yatsın, Ali Püsküllüoğlu, Türkiye Türkçesinin en büyük sözlüğü olan Türkçe Söz- lük’te ‘cılk’ sözcüğünün karşılığını ‘bozularak kokuşmuş, bozulmuş’ olarak veriyor. ‘Cılkı çıkmak’ı ise ‘işe yaramaz duruma gelmek, doğru ve uygun yollardan ayrılmak, bozulmak’ biçiminde açıklıyor. Bir de bir işi ‘cılk duruma getirenler, uygun gidi- şinden, yolundan ayıranlar’ var ki bunların edimini ‘cılkını çıkarmak’ olarak tanımlıyor. Bunlara bir de örnek vermiş ünlü dilbilimcimiz: “İşin cılkını çı- karmakta birleşmiş gibiydiler.” Ortaya, acaba kim bunlar, işin cılkını çıkaran- lar kimler, diye bir soru atacak olsam, bir an bi- le duraksamadan ‘politikacılar’ diyeceğinizi bili- yorum, sevgili okurlar. Başka bir konuda olsa bir soruya bu denli hızlı yanıt verebilmek bizleri se- vindirecekken bu durumda rahatsız oluyoruz, hat- ta utanıyoruz. Yerel seçim ortamındayız; 32 gün sonra san- dık başına gidip kentlerimizi, ilçelerimizi, belde- lerimizi, köylerimizi yönetecek yöneticileri seçe- ceğiz. Gazeteleri daha dikkatli okuyor, televiz- yonları daha dikkatli izliyor, radyoları daha dikkatli dinliyoruz, daha fazla bilgilenelim, sandık başın- da yöneticilerimizi belirlerken yanlış karar ver- meyelim diye. Ne var ki okuduklarımız, izlediklerimiz, işittik- lerimiz ufuklarımızı açacağına kafalarımızı büs- bütün karıştırıyor. Kendimizi bir anda dosyalı hır- sızlık, uğursuzluk, yolsuzluk savaşlarının ortasında buluyoruz. Bunalıyoruz. Kara bir Türkiye gerçe- ği şamar gibi suratlarımıza çarpıyor. Ülkemizin bu gerçeğiyle yüzleşmek, yüzleşmek zorunda kalmak bize ağır geliyor. Haklıyız, çün- kü dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir ülke- nin yurttaşı kendini, -üstelik de yaşadığı kenti, kö- yü yönetmeye talip-, hırsızlarla, uğursuzlarla, yolsuzlarla sarılmış bir ortamda rahat hissetmez. Hiç kuşku yok ki bu ülkede birçok dürüst, er- demli, onurlu yerel yönetici ya da yönetime talip adaylar vardır, fakat ne yazıktır ki ortalığı toza du- mana bulayan bunlar değil, öbürleridir. Öbürle- rinin kaldırdıkları toz toplum yararına görev yapan başarılı yöneticilerin de üstüne başına bulan- maktadır. Olayın en vahim yanı da, -eğer ortada dolaş- maya başlayan kamuoyu soruşturmalarında bir parça da olsa gerçeklik payı varsa-, toplumun kendini soyan kötücül unsurlara hâlâ prim ver- meye hazır olmalarıdır. Dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye de derin bir krizden geçmektedir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere kapitalizmin kaleleri ola- rak görülen gelişmiş sanayi ülkelerinde birbiri ar- dınca bankalar batmakta, fabrikalar kapanmak- ta, işsizlik çığ gibi büyümektedir. Kriz orta Avru- pa’ya doğru hızla ilerlemektedir, Almanya, sal- lanmaya başlayan dev bankalarını ayakta tuta- bilmek için yeni çareler arayışındayken, bu kez de Avusturya’da, Macaristan’da tehlike çanları çal- maktadır. Türkiye, parasal özkaynaklarının yetersizliği nedeniyle krizden en fazla etkilenen ülkeler ara- sındadır; yakın geçmişteki yapısal yenilenmeler sonucu bankacılık sistemi ‘henüz’ yara almazken reel sektör temelinden sarsılmaktadır. İktidar ise başta hızla yaygınlaşan işsizliğe kar- şı ivedi önlemler arayacağı yerde işi gücü bırak- mış, Türkiye genelinde oy avcılığına çıkmıştır. Sa- yın Başbakan’ın bir seçim mitinginde halka, “Muhalefetin işsizliğe karşı önlem önerisi varsa ba- na getirsin, uygulamazsam istifa ederim!” diye ses- lenmesi, Türkiye’de siyasetin geldiği noktayı göstermesi açısından bir ibret belgesidir. Ya da bir işin cılkı nasıl çıkar, bunun kanıtıdır. Öyle ya Sayın Başbakan kent kent, kasaba ka- saba dolaşıp oy peşinde koşacak, muhalefet de evinde oturup ona önlem paketleri hazırlayacaktır! Bravo yani! TÜRK KALP VAKFI Emekli Sandığı, SSK, Bağkur, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear