28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Böyle Ucuz Yazılar Yazmak! Bir başbakan neden ikide bir kalkıp dış gezi- lere gider? Yanına eşini, kimi zaman kızını, da- madını da alarak... Şu altı yılda Tayyip Bey’in, Abdullah Bey’in ailece görmedikleri, gezmedikleri yer kalmış mıdır? Güzel turistik yolculuklar olmaktan başka ne işe yarar bu durmaksızın gidip gelmeler!.. Dev- letin lüks uçaklarıyla, yanlarına yandaş gazete- cileri, işadamlarını alarak!.. Bir düşünün, Atatürk’ü, İnönü’yü, Bayar’ı, Sunay’ı, Korutürk’ü, Necdet Sezer’i, Demirel’i, Ecevit’i... Sayılıdır yurtdışı yolculukları!.. Ancak ge- rektiğinde, ülke yararına gördüklerinde... Davos’tan da pek hoşlanır bizimkiler! Hava- sından, karından, suyundan... Kaçıncı gidişi bu? Keşke gitmeseydi diyeceksiniz! Öyle değil, bu bambaşka bir nedenle gerçekleştirildi. Ha- zırlanmış bir oyun!.. Sen git İsrail Başkanı’na “Siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” de! Hiç düşün- meden lafın gerisini, sana da “Siz az mı öldür- dünüz?” diyebileceğini... Herkes adam öldürüyor! Yüzyıllardır böyle! Han- gi ulus soykırım yapmadı ki! Amerika’dan başla, Fransızı, Almanı, İspanyolu, Rus’u say sayabil- diğine! “Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye dünya politikasının en barışçı adamını suçla, üstelik o adam, Nobel Barış Ödülü’nü Arafat’la birlikte al- mış biriyse! Ya Bayan Erdoğan’ın Şimon Peres için “O ya- lan söylüyor” diye demeç vermesine, ne diye- ceksiniz? Ne işin var kocanın her gittiği yerde, öğrenimin, görgün, bilgin bu tür önemli konularda fikir bildirecek düzeyde mi? Günler geçti... Tayyip Bey kahramanlık gösterisi yaptığı anda İstanbul’da yer yerinden oynamıştı, daha doğrusu oynatılmıştı... Her şey hazırdı, bağırmalar çağırmalar, tabelalar, sokaklarda coşkulu yandaş kalabalıkları. Neymiş, Başbakan 80’lik İsrail Başkanı’na eşiyle birlikte haddini bil- dirmiş!.. Derken ağzından birbiri ardına dökülen inciler!.. “Diplomat dediğin aslanın midesinden eliyle hakkını koparır”, “Biz eşeği sağlam kazığa bağla- dık!” Hangi aslan, hangi eşek diye düşünüp dur- mayın, hepsi ortada, aslanın yalancısı da eşeğin sahicisi de... Ne dediğini bilmeyen, sapla samanı karıştır- maktan başka bir becerisi olmayan siyasetçile- rin döneminde yaşadığım, böyle ucuz yazılar yaz- mak zorunda kaldığım için utanıyorum! PENCERE Ergenekon Alâmetiyle Nereye?.. Medyada Ergenekon’dan başka konu yok; gazeteler ve televizyonlarda Ergenekon da Er- genekon... Bir sabahın köründe (saat 4’te) polis evimin ka- pısına dayandığı zaman, doğrusu, bu işin çapı- nı hesap edememiştim... Polisteki zorunlu misafirliğimin ardından sav- cılığa götürüldüğüm zaman da aklım başıma gel- memişti... Ergenekon sözcüğüyle artık özdeşleşen Ze- keriya Öz’ün makamında, üç savcı ve üç avukat huzurunda sorguya çekilirken saf saf dedim ki: - Beni bu işe karıştırırsanız, soruşturmanın ve davanın bütün inandırıcılığı yok olur... Akıl vardı, yakın vardı.. Kırk yıllık İlhan Selçuk bu saatten sonra terö- rist olabilir miydi?.. O sırada bilmiyordum; meğer savcının eli mahkûmmuş, beni de davaya katarak iddiana- mesini oluşturdu... Ergenekon tertibi, hukuk ve yasadışı bir büyük siyasal operasyonun hayata geçirilmesidir... Amaç nedir?.. İlk iddianamede strateji açıkça ortaya çıkıyor... TSK.. PKK.. ETÖ.. Hedef (Türk Silahlı Kuvvetleri) TSK’dir... PKK terör örgütü mü?.. Bunun karşısına çıkan TSK’nin de ETÖ ile (Er- genekon Terör Örgütü) özdeşleştirilmesi için, ilk iddianamenin yanı sıra, bir buçuk yıldan beri sürdürülen soruşturma, yandaş medyanın da desteğiyle, sürekli fokurdayan bir cadı kazanına dönüştürülmüştür... Genelkurmay Başkanları.. Kuvvet Komutanları.. PKK’ye karşı mücadeleyi yürüten E. General- ler... Hepsi de Ergenekon tertibinin 2450 sayfalık, 400 küsur klasörlük iddianamesi ve soruşturması için- de yerlerini alıyorlar... Önemli laik işadamları, üniversite profesörleri, rektörler, dekanlar, sendika liderleri, gazeteciler, yazarlar da tertibin içine sokuşturuluyorlar... Tertibin stratejisi şudur: ETÖ (Ergenekon Terör Örgütü) adıyla belirli güç- ler tasfiye edilirse, PKK terör örgütünü kapsamına alacak bir uzlaşmayla köşe dönülür; Amerikan BOP’una göre bölgede ‘ılımlı İslam devleti’ mo- deline yol açılır... Bu tasarımın yürümesi için laik Cumhuriyetin TSK’sini ETÖ ile özdeşleştirip Ordu’nun gücünü kırmak, askeri sindirmek gerekiyor. Ergenekon tertibi bu amaca ulaşmak için hu- kukun temel kurallarını, anayasayı ve yasaları çiğ- neyerek yürüyor... Türkiye hukuksuz bir ülke midir?.. Ergenekon tertibi bir sivil darbedir... Yargı bu darbeye alet edilmek isteniyor... Ancak yine yargı bu darbeye ‘dur’ diyecektir... Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nde hukukun ve yasaların üstünlüğünü savunabilecek yargı güç- lerinin var olduklarını biliyoruz... Hukuksuzluğun ilacı, hukuk devletinin ta ken- disidir... B ilindiği üzere, bizim anayasa- mõz “kuvvetler ayrılığı” il- kesini benimsemiş ve bu ilke gereği olarak “yürütme-ya- sama ve yargı” erki tamamen birbirinden bağõmsõzdõrlar. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargõ yetkisinin kullanõlmasõnda mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz (Anayasa m.138/f.2). 1950-1960 yõllarõ arasõnda, o dönemin “ana muhalefet partisi”, memleketimiz- de “yargı bağımsızlığı ve hâkim temi- natı” olmadõğõnõ ileri sürerek bu ilkelerin bir an önce yasalaşmasõ için -parlamento içinde- pek çok uğraşõ vermiş fakat o gün- lerin parlamento aritmetik şartlarõ içerisinde bu arzusunu bir türlü gerçekleştirememiş- ti. Nihayet “hâkim teminatı”, 1960 ihti- lalini müteakip kurulan “Temsilciler Mec- lisi”nin hazõrladõğõ “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nõn 143 ve 144’üncü madde- lerinin hükümleri ile kurulan “Yüksek Hâkimler Kurulu” sayesinde gerçekleş- mişti. Hatõrlanacağõ üzere 1961 Anayasasõ’nõn söz konusu maddeleri hükümlerine göre ku- rulan “Yüksek Hâkimler Kurulu”nun tüm üyeleri hâkimlerden oluştuğu gibi, kurul başkanõ da yine kendi içinden üye tam sa- yõsõnõn -tamamõ 17 kişiydi- salt çoğunluğu ile seçilirdi. Daha açõk bir deyişle, o za- manki “Yüksek Hâkimler Kurulu” içe- risinde politika ile uzaktan ve yakõndan il- gisi olan tek bir kişi yoktu. Bu “kurul” sa- yesinde hâkimler, kendi kendilerini idare ediyorlar ve herhangi bir siyasi kadronun etkisinden tamamen uzak bir şekilde ve “tam bağımsız olarak” Türk milleti adõ- na hâkimlik görevlerini sürdürüyorlardõ. Çok uzun ve o nispette de çok çetin bir uğraşõ sonunda 1961 Anayasasõ’yla elde edilmiş olan “hâkim teminatı”, yirmi yõ- la yaklaşan bir dönemden sonra, 14 Mayõs 1981 tarihinde yürürlüğe konulan 1261 ve 1262 sayõlõ kanunlarla “Yüksek Hâkim- ler Kurulu”nun “lağv’ı-ortadan kaldı- rılması” yoluna gidildi. Güya bu güzelim teşkilat yerine kaim olmak ve aynõ görev- leri yapmak üzere -siyasi bir partiye men- sup olan- Adalet Bakanõ’nõn başkanlõğõn- da ve o bakanõn emrinde olan bakanlõk müs- teşarõnõn da içerisinde bulunduğu “Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu”nun çalõşmaya başlamasõ ile birlikte, Türkiye’de hâkim teminatõ ve daha geniş bir deyişle “yargı bağımsızlığı” fiilen ve hukuken ta- mamen ortadan kaldõrõlmõştõr. Tarihi vebal ve suskunluk Bizim kişisel kanõmõzca, “Yüksek Hâ- kimler Kurulu”nun “lağv’ının” önlene- memesinde en büyük tarihi vebal -şu veya bu neden ve bazõ ikbal hesaplarõyla- “sus- kunluk” yolunu diğer bir deyişle “bana dokunmayan yılan varsın bin yıl yaşa- sın!..” bencilliği içinde, hiçbir girişimde bu- lunmayan, o zamanki Yargõtay temsilcile- ri ile aynõ suskunluk içerisine giren yargõ ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlarõn, ken- di kabuklarõ içerisine çekilip susmalarõdõr. Türkiye’de yargõ bağõmsõzlõğõnõ sona erdiren kişi, 1980 yõlõnda Yargõtay Birin- ci Başkanlõğõ’ndan yaş haddi nedeniyle emekliye ayrõlan ve ihtilal lideri Kenan Ev- ren’in Trabzon’da tümen komutanõ bu- lunduğu yõllarda aynõ yer adliyesinde ağõr ceza mahkemesi başkanõ olan bir Yargõtay üyesinin tavsiyesiyle Adalet Bakanlõğõ’na getirilen merhum Cevdet Menteş’tir. Adõ geçen bakan, Yargõtay Birinci Başkanõ olduğu yõllarda 6 Eylül “yargı yılı açış ko- nuşmaları”nda yargõ bağõmsõzlõğõ ile ilgili olumlu konuşmalarõnõ tümden unutup bir kenara iterek ve o günlerin askeri şartlarõ- nõ istismar ederek o bağõmsõz “Yüksek Hâ- kimler kurulu”nu -çok gizlice- lağv etti- rerek Türkiye’de yargõ bağõmsõzlõğõnõ so- na erdiren tek kişidir. O günlerde, “Yüksek Hâkimler Kuru- lu”nun lağv ettirileceği gizli söylentileri üzerine, bu satõrlarõn yazarõ, bir nevi “muh- tıra” yazõsõ ile o zamanki Yargõtay Birin- ci Başkanõ’na -halen hayatta- giderek, söylenti halindeki lağv’õn Yargõtay olarak önlenmesi için bazõ girişimlerde bulunul- masõ gerektiğini ileri sürerek birinci baş- kandan, “Yargıtay Başkanlar Kurulu”nu toplantõya çağõrmasõnõ ve bu konunun ora- da görüşülmesi icap ettiğini belirtti. Erte- si gün, “Yargıtay Genel Kurulu Toplantı Salonu”nda bütün daire başkanlarõnõn ka- tõlõmõ ile “Yüksek Hâkimler Kurulu”nun lağv’õ söylentileri ile ilgili bir toplantõ yaptõk. O toplantõda, bu satõrlarõn yazarõnõn da içerisinde bulunduğu üçü hukuk dairesi, iki- si de ceza dairesi başkanlarõndan oluşan beş kişilik bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyonun ikinci toplantõsõnda, iki ceza dairesi başkanõ ile bir hukuk dairesi başkanõ, askeri yönetimin ne yapacağõnõn hiç belli olamayacağõnõ ve bizlerin, muh- temelen “Mamak Askeri Cezaevi”ne ko- nulabileceğimizi ve hatta bizim bu girişi- mimiz nedeniyle Yargõtay’õn tüm lağv’õnõn da mümkün bulunduğunu ve vaktiyle Yar- gõtay’da bu tür bir toplantõ bahane edilerek Başbakan Adnan Menderes’in, o zaman- ki Yargõtay Birinci Başkanõ Bedri Köker ile on Yargõtay üyesini emekliye sevk et- tiğini “örnek” göstererek bu işin peşinde koşulmasõnõn çok mahzurlu olduğunu, bu nedenle de son yõllarõn moda tabiri ile me- selenin “buz dolabına” kaldõrõlmasõ ge- rektiğini savundular. Bu görüşe ben ve merhum Mustafa Çemberci muhalif kaldõk; biz ikimiz, alt kademe hâkimlerinin bizlerden girişim beklediklerini ve askeri yönetim velevki bi- zi “Mamak Askeri Cezaevi”ne hapsetse bile oraya,“hırsızlık veya yüz kızartıcı di- ğer bir suçtan” değil, sõrf mesleki so- rumluluk duygusu nedeniyle sevk edilmiş olacağõmõzõ ve bunun da bizim yönümüz- den bir “şeref-onur” sayõlacağõnõ söylesek de toplantõ üçe iki çoğunlukla sonuçsuz kal- dõ. Bu durumu “Yargıtay Başkanlar Ku- rulu’na” intikal ettirdik ve orada çok tar- tõşmalõ konuşmalar oldu. Elbette Adalet Bakanõ Cevdet Menteş Yargõtay’daki hemşerileri ve “sırdaşları” aracõlõğõ ile bütün bu olup bitenleri adõm adõm takip ediyor ve bu girişimleri sonuç- suz bõrakmak için her türlü yola başvuru- yordu. Çünkü o, icra müdürleri ile sadece sav- cõlarõn “adalet bakanı” olarak kalmayõ, kendisi yönünden küçümsüyor ve Adalet Bakanlõğõ’nõn, 1960 yõlõndan önceki geniş kadrolu bir bakanlõk olmasõnõ istiyordu. “Yüksek Hâkimler Kurulu”nun lağv’õnõn altõnda yatan gerçek sebep bu idi. Şayet bir gün eski “Hâkimler Kurulu” yeniden ih- ya edilirse işte o zaman ancak Yargõ ba- ğõmsõzlõğõna kavuşur. Yargõ Bağõmsõzlõğõ... İsmail DOĞANAY Yargõtay E. Daire Başkanõ “Yüksek Hâkimler Kurulu”nun “lağv’õnõn” önlenememesinde en büyük tarihi vebal -şu veya bu neden ve bazõ ikbal hesaplarõyla- “suskunluk” yolunu diğer bir deyişle “bana dokunmayan yõlan varsõn bin yõl yaşasõn!..” bencilliği içinde, hiçbir girişimde bulunmayan, o zamanki Yargõtay temsilcileri ile aynõ suskunluk içerisine giren yargõ ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlarõn, kendi kabuklarõ içerisine çekilip susmalarõdõr. SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ulusal Onur Suay KARAMAN* D avos’ta yaşanan gerginlik sonra- sõnda, Türki- ye’nin Ortadoğu’daki ko- numunun zedelendiğini söylemek gerçekçi bir yaklaşõm olur. Bu olay- dan sonra Türkiye’nin Ortadoğu’da barõş sağla- mak için üstlendiği ara- bulucu rolünün, eski de- ğerini ve önemini yitire- ceği çok açõktõr. Başba- kan’õn Davos’ta yaptõğõ açõklamalar, Türkiye’nin İsrail ile Filistin ve Suri- ye arasõnda yürütmeye çalõştõğõ arabuluculuk ça- balarõnõ da zora sokmuş- tur. Türkiye’nin Ortado- ğu’daki barõş süreci için uzun yõllar izlediği den- ge politikasõ, Başba- kan’õn açõkça taraf tut- masõyla ve yaptõğõ açõk- lamalarla bozulmuştur. Davos’ta kendilerince ulusal onuru dik tutmaya çalõşanlarõn, ulusal onur- dan ne anladõklarõ belli- dir. Başbakan ABD ordu- sunun Irak’õ işgal etme- sine ses çõkarmamõştõ, tezkerenin TBMM’den geçmesi için yoğun çaba harcamõştõ. ABD’nin Irak’a yaptõğõ saldõrõlar- da silahsõz, savunmasõz Iraklõ kadõn, erkek ve çocuklar başta olmak üzere, bir milyondan faz- la insan öldürülürken se- sini çõkarmamõştõ. Tela- fer’de, Bağdat’ta, Bas- ra’da, ABD askerleri Irak halkõna soykõrõm uygu- larken, değil suskun kal- mak lojistik destek bile vermişti. Bütün bunla- rõn yanõnda Kuzey Irak’ta Türk askerinin başõna çuval geçirilirken de sus- muştu. İsrail Cumhurbaşkanõ- na “Sen öldürmeyi çok iyi bilirsin” diyen Baş- bakan, İsrail savaş uçak- larõnõn kendi ülkesinde eğitim uçuşu yaptõğõnõ bilmiyor mu? Hamas’õ terörist örgüt olarak ni- teleyen Batõ’ya sert çõkan Başbakan, Filistin Cum- hurbaşkanõ Mahmud Abbas’a karşõ, “deği- şim ve reform hareke- ti” dediği Hamas’a öv- güler yağdõrmaktadõr. Başbakan, 29 Kasõm 2005 tarihinde yayõmla- nan ve hükümetinin de imzaladõğõ Avrupa Birli- ği Ortak Tutum Belge- si’nin ekindeki terör ör- gütü listesinde Hamas’õn da olduğunu unutmuş- tur. Başbakan’õn savun- duğu ve amacõ cihat yo- luyla İsrail’i yok etmek olan Hamas örgütü, Ku- ran’õ anayasa olarak gör- mektedir. Büyük Ortadoğu Pro- jesi adõ verilen işgal pla- nõnõn “eşbaşkanıyım” diyen bir Başbakan’õn, o projenin “as başkanı” olan İsrail’in, Filistin po- litikasõna karşõ çõkõşõn- daki samimiyeti inandõ- rõcõ değildir. İktidarõnõn olurunu, ABD’nin Be- yaz Saray’õndan ve etkin Yahudi lobisinden alan bir Başbakan’õn, o çev- relere karşõ bağõmsõz ve ulusal bir politika izle- mesi mümkün değildir. Ulusal bağõmsõzlõk, ulusal çõkarlar ve ulusal onur, her şeyin üzerinde tutulan eylemlerde ve davranõşlarda aranõr. Yoksa ülkelerin dik du- ruşlarõ ve onurlarõ, ucuz nutuklar atmak ya da skandal boyutuna varan eylemlerle gösterilmez. Eleştiriler üzerine, kar- şõsõndakine hakaret eden, sinirlerine egemen ola- mayan Başbakan’õn Da- vos’ta gösterdiği bu tep- ki, açõkça şov amaçlõdõr. *Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreteri Kredi Tutarı Faiz Oranı Vade
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear