24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Timsah Gözyaşları Yüzeyden bakıldığında MHP dışında tüm siyasal partilerin DTP’nin kapatılmasını “içlerine sindiremedikleri” görülüyor. Anayasa Mahkemesi kararını, “Hukuk açısından tamam da, siyasal açıdan keşke olmasaydı” diye değerlendiriyorlar. Samimi değiller. Çünkü yürürlükteki anayasa parti kapatmalarını kolaylaştırıyor. Anayasanın DTP’nin kapatılmasına temel oluşturan 68. ve 69. maddelerinin ilgili satırlarına bir göz atalım. 68. madde: “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.” 69. madde: “Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68’inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.” (Yukarıdaki madde – DK) Bir siyasi partinin 68’inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi’nce tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır. (Ek: 3.10.2001-4709/25 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz. Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetiçisi olamazlar.” Parti kapatmalarına itirazı olan siyasal partiler otururlar, anayasanın bu maddelerini değiştirirler. Aksi halde, siyasal tartışmaların etnik temelde yürütüldüğü koşullarda tartışmaların farklı etnik kimlikli tarafı olan siyasal parti ya da partiler anayasanın bu maddelerine göre daha önce ve bugün olduğu gibi gelecekte de kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Ya da yerine kurulacak parti DTP’nin düştüğü yanlışı yinelemeyecek, PKK ile arasına kendi bağımsızlığına gölge düşürmeyecek ölçüde bir mesafe koyacaktır ki günümüz koşullarında bu olasılık bize oldukça zor görünmektedir. Son günlerde yürütülen tartışmalarda öne çıkan konulardan biri de Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kapatma kararının “siyasi” olup olmadığıdır? Bu konuda her şeyden önce bilinmesi gereken, dünyanın her yerinde anayasa mahkemelerinin temel işlevleri bulundukları ülkelerde yürürlükteki anayasalara toz kondurtmamaktır. Bizim anayasamız 12 Eylül darbecileri tarafından işbirlikçi hukukçularına hazırlattıkları, topluma süngü zoruyla dayattıkları, oylama öncesinde karşı propagandayı yasakladıkları bir metindir. Sonradan yapılan çeşitli değişikliklere karşın 12 Eylül ruhundan arındırılamamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin karar ve yetki sınırlarını belirleyen bu anayasadır. Dolayısıyla kaynağını bu anayasadan alan “hukuk”un bir yanıyla siyaset de içerdiğini söylemek sanırım pek yanlış olmayacaktır. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Adana’nõn hem “kentsel kalbi”, hem de “höyük” olarak en eski yerleşimlerini barõndõ- ran “Tepebağ”, yõllarõn terk edilmişliğinden kurtuluyor mu? Müjdeyi veren gazeteci Seyit Ali Akgül diyor ki: “Evet... 15 yıl önceki yazınız nihayet ad- resini buldu. Artık konaklar onarılıyor, tarihi binalar kur- tarılıyor...” Sözünü ettiği yazõmda özet- le şunlarõ söylemişim; “Yeni Adana uğruna tari- hi Adana’nın yok oluşuna seyirci kalanlar ‘Adanalõ’ ola- mazlar… Vali, belediye baş- kanı, odalar, şirketler, va- kıflar, kulüpler, tüm sivil ku- ruluşlar, ünlü mağazalar, lo- kantalar ve kentin ‘hemşeri- si olmakla övünen herkes’in en kısa zamanda Tepebağ’a sa- hip çıkması, oraya yerleşme- si gerekiyor.” Neden? Çünkü Tepebağ, “asıl Ada- na” demektir; orayõ bakõmsõz- lõğa ve sefalete terk ederek Yeni Adana’yla övünmek ve kenti oraya taşõmak ise -Ay- taç Durak kusura bakmasõn- her açõdan “Adana’ya saygı- sızlık”tõr... Nitekim yine 15 yõl önceki yazõmda; yeni tiyatrolar, sine- malar, sanat galerileri, kütüp- haneler, kitapçõlar, hatta konu- kevleri ve resmi lojmanlar için de öncelikle Tepebağ’õn yeğ- lenmesini önerirken şunlarõ da eklemişim: “Bu arada en iyi kebaplar da kimliksiz apart- manların altındaki arabesk dekorlu restoranlarda değil; yüzlerce yılın birikimleriyle eski kentteki insancıl lokan- ta ve sokaklarda yenmeli...” (Cumhuriyet-03 Kasõm 1994) İşte bu “dilek”lerin “niha- yet” gerçekleşmeye başladõ- ğõnõ bildiren Akgül, aynõ uya- rõlarõmõ anõmsattõğõ; “Adresine 15 Yıl Sonra Ulaşa(bile)n Çağrı” başlõklõ yazõsõnda diyor ki: “Kentin geçmişini barın- dıran Tepebağ, terk edilmiş- liğin hüznünü yaşadı yıllar boyu… Yeni Adana, gerçek Adana’yı yok saydı aymaz- ca.” (Çukurova Bayram-29 Kasõm 2009) 1974’teki “SİT” kararlarõy- la korumaya alõnan Tepe- bağ’daki binalar 98 depremin- de çok hasar gördü. Bugün Seyhan Kaymakamlõğõ olan eski Valilik binasõndan başla- yan, Büyüksaat, Ulu Cami, Ir- mak ve Çarşı hamamlarõ, Ra- mazanoğlu Çarşısı ve Yağ Camii’ne kadar uzanan çok sayõda eski Adana evini ve ta- rihi sokaklarõ içeren SİT ala- nõndaki 241 tescilli yapõnõn 208’i, konut... ‘Umut’ projeleri Böylesi “buram buram Adana” olan bölge, adeta “ka- deriyle baş başa” ayakta kal- maya direnirken, ilk güzel gi- rişim, virane durumdaki Ak- man Konağı’nõn Kültür Ba- kanlõğõ’nca restore edilerek Koruma Kurulu Binasõ yapõl- masõ oldu... Derken, depremde ağõr hasar gören tarihi Kız Lisesi de Adana Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü’nce onarõla- rak Kültür Merkezi işle- viyle yaşama kavuştu- ruldu... Son bir projeyi de Ak- gül’ün yazõsõndan oku- yalõm: “Sanayinin sembol isimle- rinden Bosnalõ Salih Efen- di’nin metruk konağı, Adana sevdalısı işadamı Halil Avcõ tarafından alınarak ‘özel bel- geli’ bir turizm tesisi (butik otel) olarak kasım ayında hizmete açıldı... Sayın Av- cı’yı kutlarken; sıranın, Ada- na Ticaret Odası’nın satın almasından sonra (nedense) Vakıflar Müdürlüğü’ne dev- redilen Seyhan Kaymakam- lığı yanındaki bina ile Bü- yükşehir Belediyesi tarafın- dan satın alınan ve Atatürk’ün kaldığı eve komşu binanın restore edilerek kentin tarih ve kültür zenginliğine ka- zandırılmasında olduğunu belirtmek istiyorum... Mi- marlar Odasõ Adana Şubesi’nin hizmet binası olarak restore etmeyi düşündüğü konağın da yeniden gündeme gelme- si bir başka dileğim...” Bu dileklere bizler de katõlõ- yor ve kutluyoruz... Bu arada, Büyükşehir Bele- diye Başkanõ Aytaç Durak, “Hac dönüşü ilk işinin, Ziya- paşa Bulvarõ’ndaki ‘Aksoy Köşkü’nün kamulaştırılarak ‘Başkanlõk Evi’ yapılması için girişim başlatmak” olduğunu söylemiş... Umarõm, bir 15 yõl daha bek- lemeyiz... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Adana’da “15 Yõl” Sonra ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 16 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Recep: “Asker nerede AKP orada.” Ortam dinlemesi için olsa gerek! Silivri Işık İşgüden: “Silivri’de sanıklar TCK’ye göre yargılanırken, CMK’ye göre cezalandırılıyor!” Sağdıç Necati Cebe: “Berlusconi, korumalarını bıraksın sağdıcı Recep’le dolaşsın; Kasımpaşalı Mike Tyson’u bile yeri indirir valla!” Otomatik Ahmet Önen: “Okuyup sözleşmeli öğretmen olmuşlar, otomatik pilotun program dışı hareket edemeyeceğini bilmeyip, Nimet Çubukçu’dan kadro bekliyorlar!” YağmurDeniz En büyük Müslüman tiplemesi AKP-FG iktidarının yarattığı bir tipten bazı ipuçları veriyor Celal Durgun: “Defalarca Hacca gitmişsin! Namaz saatlerini kaçırmıyorsun! Başbakanın, bakanların gittiği camileri kolluyorsun! Ön saflarda görünmek için çırpınıyorsun! Kardeşlikten, haktan, hukuktan, dinden, imandan söz ediyorsun ama sözün başka, gözün başka, eylemin başka, sen başkasın! Dilin el etek öpmekten kirlenmiş! İşin yalan, gücün yalan, yaşamın yalan, sözün yalan, sen yalansın! Bakarım sakallısın, bakarım cüppeli, bakarım takkelisin! Bir bakarım, boynunda kravat iki yakan bir arada, iki dirhem bir çekirdeksin! Bir bakarım, ayağında şalvar, elinde tespih yerlerde dolanırsın! Bazen bu dünyalı, bazen öteki tarafta gibisin! Para sende, zamparalık sende, karı- kız işleri sende! Şıh sensin, şeyh sensin! Dünya da senin, ahret de! Biliyorum dinin yalan, inancın yalan, namazın yalan, niyazın yalan! İşin soytarılık, dalkavukluk! Yala yalayabildiğin kadar, çal çalabildiğin kadar! Devran senin, banka senin! Hadi be koçum mal senin, mülk senin! Arkanda din kardeşlerin, önünde yol kardeşlerin! En büyük Müslüman sensin, en cesur demokrat sensin! Bölücüsü seninle, liboşu seninle, döneği seninle! Ver veriştir, tak takıştır. Vicdansızlık sende, yalan sende, iftira sende. Kim tutar seni!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olan uluslaşmaktan vazgeçildiğini ve yerine “etnik nefret açılımı”nın konduğunu söylüyor İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı avukat Hüseyin Özbek: “Sokaktaki insanların etnik kökenlerini merak etmemiş, bilse de bunu dışlayıcı bir düşünceye temel yapmamış Türk halkının ruhunda ayrımcı etnik motivasyon yaratılmak, ulus paydası yerine ötekileştirici etnik payda oluşturulmak istenmektedir. Bugüne kadar yurttaş olarak görüp, aşını ekmeğini paylaştığı bir kısım komşularına, iş arkadaşlarına, kimliğini sorgulamadan alışveriş yaptığı mahalle bakkalına bundan böyle etnik mercekten bakması, Kürt olarak algılayıp dışlaması, ötekileştirmesi için ne mümkünse o yapılmaktadır. Aynı merkezlerin laboratuvarlarında programlanan ötekileştirme yazılımı çift taraflı olarak uygulamaya konulmaktadır. Kürt kökenli yurttaşlarımızın bilinçaltında da Türklere yönelik etnik nefret katsayısı artırılarak, birlikte yaşama yerine ayrışma tırmandırılmaktadır. Gelen şehit cenazelerinin, basın açıklaması adı altındaki terör örgütü aksesuvarlı bilinçli tahriklerin, Türk kimliğine yönelik aşağılayıcı davranışların, Türk bayrağı ve milli sembollerin tahribinin, devlete açıktan meydan okumaların iç savaş davetiyesi olduğu algılanmalıdır. Terör örgütünün arkasındaki asıl merkezlerin, ABD ve AB’nin istediği, yakın geçmişte Yugoslavya’da yaşananların bu kez de Türkiye coğrafyasında yaşanmasıdır. Türkiye’nin batısında Türklerin Kürtleri istemediği, dışladığı, kovduğuna ilişkin bir görüntü yaratabilmek için bilinçli provokasyonlarla halkın sabrı test edilmektedir. Batıdaki tahrikler sonucu arzu edilen etnik kavgalar başlatılabilirse Güneydoğu’da kent ayaklanmalarına sıra gelecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarının örselendiği, küçük düşürüldüğü, itilip kakalandığı, darbe suçlamasıyla bunaltıldığı bir dönemde başlayacak ayaklanmaların ardından adil hakemler olarak ABD ve AB’nin arabuluculuğa soyunması sürpriz olmayacaktır! Anlatılan olası gelişmeler karşısında açılımcı iktidarın ne yapacağını sorabilirsiniz. Bu ana kadar ne yaptıysa benzerini yapacaktır! Ulus ötesi güç merkezlerinin adil tavsiyelerine uslu çocuklar gibi uyarak yeni açılımlara doğru yelken açacaktır!” Nefret Açılımı! SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Darısı diğer “Tepebağlı”ların başına... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Keseğen, dağ faresi” gibi adlar da verilen ve labo- ratuvarlarda deney hayvanõ olarak kul- lanõlan kemirgen hayvan. 2/ Alkol- süz içecek, meşru- bat... Toplum yaşa- mõna giren geçici yenilik. 3/ Gece de- nizde balõklarõn ya da küreklerin kõ- mõldanõşõyla oluşan parõl- tõ. 4/ Yumurta biçiminde ve sekiz delikli bir tür flüt. 5/ Kadõnlarõn süs için göz- kapaklarõna sürdüğü bo- ya... “Bütün ---’ler aynõ hõzla kirleniyordu / Birin- ciliği beyaza verdiler” (Özdemir Asaf). 6/ İlkel benlik... Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü... Bir nota. 7/ Acõmasõz... Sarõmsak tanesi. 8/ Her türlü si- yasal düzeni yadsõyan, toplumun birey üzerinde hiçbir bas- kõsõnõ kabul etmeyen görüş. 9/ Çölden esen rüzgâr... Be- lirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük as- keri birlik. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Beynin altõnda yer alan ve salgõladõğõ hormonlarõ doğ- rudan kana veren iç salgõbezi. 2/ “Doğar --- midelerden nur topu ihtilaller” (F.N.Çamlõbel)... Bir cins iri at. 3/ Değer- li metallerin yasaca belirlenmiş ağõrlõk, değer ve saflõk de- recesini gösteren ölçü... “Misket limonu” da denilen, acõ sulu küçük limon cinsi. 4/ Yelkenli bir yarõş teknesi... Hin- distan’da yaygõn olan bir din. 5/ Çatõ kaplamasõ olarak kul- lanõlan, pişmiş balçõk levha. 6/ Bir kimseyle birine gön- derilen eşya... Lityum elementinin simgesi. 7/ Çingene... Alanya ilçesinde, “Gâvurini” de denilen bir mağara. 8/ Bir nota... Bunalõm. 9/ Mobilya kasasõ... Kumluk yerlerde yer eşilerek açõlan põnar. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T U F E Y L İ L İ R O N İ S L O L A T T A P İ R M O R İ G A M İ İ Z N İ K R U Z A N Ü D İ Z M T E A L İ İ O D E V K R A N K Ü N S Ü İ T A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. KAHRAMANMARAŞ SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN İLAN Sayõ: 2009/15 satõş Davacõ İsmail KURTUL vekili tarafõndan davalõ Bekir Sõtkõ TEKEREK vs. aleyhine açõlan ortaklõğõn giderilmesi davasõ neti- cesi satõşõna karar verilen Kahramanmaraş ili merkez Yenişehir Mahallesi 591 ada 29 parsel sayõlõ taşõnmazõn başõnda kõymet tak- dirine esas yapõlan keşif dinlenen inşaat ve ziraatçõ bilirkişilerin 22.10.2009 havale tarihli raporlarõnda, taşõnmazõn toplam: 43.772,00 m2 olduğu, 192/18432 hissesinin Hakkõ MUSTAFAOĞLU adõna, 192/18432 hissesinin Mustafa eşi Fatma (bir kõsõm davalõlar mirasçõsõ) adõna, 288/18432 hissesinin Yaşar KADIOĞLU (bir kõsõm davalõlar mirasçõsõ) adõna, 12687/l10592 hissesi- nin Selahattin DOĞDU adõna, 1058/55296 hissesinin Selahattin DOĞDU adõna, 1152/18432 hissesinin Bekir sõtkõ TEKEREK adõ- na, 1152/18432 hissesinin Fatma Sena TEKEREK adõna, 1920/18432 hissesinin Mürşide TEKEREK adõna, 1152/18432 hissesi- nin Mehtap Haciye KURU adõna, 1152/18432 hissesinin Zühal BOZBEY adõna, 1152/18432 hissesinin Sõdõka Süreyya ARSLA- NOĞLU adõna, 1587/552960 hissesinin Kezban ÇİMEN adõna, 2645/552960 hissesinin İbrahim YAŞAR adõna, 1587/552960 his- sesinin Mehriban ALTUNBAŞ adõna, 1587/552960 hissesinin Ali ÇİMEN adõna, l587/552960 hissesinin Ayşegül ÖZGÜR adõ- na, l587/552960 hissesinin Hacer SEZAL adõna, 43561/l10592 hissesinin İsmail KURTUL adõna, kayõtlõ olduğu, taşõnmazõn m2’si- nin 11,06-TL üzerinden toplam 484.118,32-TL değer biçildiği, kõymet takdirine ilişkin bu raporun 7201 sayõlõ Tebligat Kanu- nu’nun 28-29 maddeleri gereğince hissedarlardan Fatma Sema Tekerek, Mürşide Tekerek, Zühal Bozbey, İbrahim Yaşar, Leyla Kadõoğlu, Mehmet Orhan Kadõoğlu, Yusuf Ziya Kadõoğlu, Betül Kadõoğlu, Hasan Şakir Köker, Hatice Uluocak, Necdet Zülka- diroğlu, Belkõs Zülkadiroğlu, Buket Çelebi, Velit Bilgin, Nezihe Ganiyusufoğlu, Firuzan Kadõoğlu, Nuran Bilgin, Emine Gülsen, Tevfõk Fikret Eren, Hakkõ Mustafaoğlu’na tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğine, ilanõn yapõldõğõ tarihten 15 gün son- ra kendilerine tebliğ edilmiş sayõlacağõ ilanen tebliğ olunur. (Basõn: 72376)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear