26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OKTAY EKİNCİ Boğaziçi’nde 3 yõldõr süren “Tarabya Oteli” inşaatõ, Boğaziçi Yasasõ’nda- ki “yeni yapı yasağı”na aykõrõ olarak, “perde arkasında yeni bina yapımı”na dönüştü. Yasaya göre, kesin imar yasağõ bulunan kõyõ şeridinde “eski eserler dışın- daki” yapõlar sadece “onarılabilir”. Ta- rabya Oteli ise onarõm iznine karşõn “tü- müyle” yõkõlarak “yeni” otel inşa ediliyor. Bunun ancak “yıpranmış tarihi binala- rın yenilenmesi”nde geçerli olduğunu be- lirten uzmanlar, eski haliyle de yasayla çe- lişen 13 katlõ otelin artõk “onarılmadığını” çünkü “kalmadığını” sadece eski “ayrıca- lıklı kütle”sinin yasadõşõ şekilde “imar durumu” sayõldõğõnõ, bunun da kanuna karşõ “hile”ye dönüştüğünü belirtiyorlar. ‘Tokatlıyan’ yapılabilirdi Tarabya Oteli’nin yerinde, İstanbul’un ilk turistik yapõlarõndan “Tokatlıyan Ote- li” vardõ. 1900’lerin başõnda yapõlan “ba- rok” otel, Beyoğlu’ndaki Tokatlõyan’õn “yazlık” tesisiydi. Ahşap yapõ 1954’te yandõktan sonra arsa- sõ Emekli Sandığı’nca satõn alõndõ. Asõl yapõlmasõ gereken “Osmanlı mirası”nõ korumak için “restitüsyonu” (yeniden ya- põm) iken, dönemin “imarcı liberal” siya- setiyle “tarihten ve anılardan vazgeçile- rek” 2 bin kişilik yemek salonlarõyla “Hil- ton”a öykünen devasa otel inşa edildi. Devletin bu özensiz “imar ayrıcalığı”, 1983’te yürürlüğe giren Boğaziçi Yasa- sõ’ndaki yeni yapõ yasağõyla “kazanılmış hak”ka dönüştü. Ne var ki bu hakkõn koşu- lu da yõkmak değil onarmaktõ. Ayrıcalıklı imar durumu Tarabya Oteli de “kıyı”da olduğundan, yõkõldõğõ takdirde aynõ yerde sadece eski Tokatlõyan Oteli canlandõrõlabilirdi. Ancak 40 yõl sonraki siyasi irade de “kültür yok- sunluğu”nu sürdürünce, 2005’teki “özel- leştirme”de Tokatlõyan’õn İstanbul’a ka- zandõrõlmasõ yerine, “ayrıcalıklı imar du- rumunun pazarlanması” tercih edildi. Bu imar durumu ise ancak “bina ayak- tayken” geçerli olduğundan, Boğaziçi kõ- yõsõndaki “rakipsiz” konumunu sürdüre- bilmesi için, 1996 depreminden sonraki Türkiye’nin en pahalõya mal olan “güçlen- dirme” uygulamasõna da Tarabya Ote- li’nde başlandõ... İstanbul’daki çok sayõda anõtsal binanõn ve kamu yapõsõnõn güçlendirilmesine para bulunamazken, Tarabya’daki tam “4 mil- yon dolar”lõk güçlendirmenin “gerekçe- si”-ni, Emekli Sandõğõ İnşaat Emlak Daire- si Genel Müdür Yardõmcõsõ Coşkun Kılıç şöyle özetliyordu: “Yıkıldığı takdirde, ön- görünüm bölgesi olduğu için yasa gereği bize yeni otel yaptırmazlar...” (9 Ağustos 2005-basõn arşivi) ‘Ruhsat tabelası geçersiz’ İşte böylesi “gayret”lerle ayakta tutula- rak satõlan otelde yaklaşõk 3 yõldõr süren sözde onarõm uygulamasõnõn sonucunda ise artõk sadece “bina yüksekliğindeki inşaat perdesi” var. Bu nedenle inşaatõn “ruhsat” tabelasõn- daki “tadilat” ve “güçlendirme” tanõmla- rõnõn da geçersiz olduğunu belirten bir ka- mu görevlisi mimar şunlarõ söylüyor: “Ta- dilat ruhsatı mevcut yapıda değişiklik için verilir; oysa yapı kalmadı; yeni bina için verilmiş bir ruhsat ise yok.. Güçlen- dirme ruhsatı da mevcut yapının güçlen- dirilmesi için verilir; bu durum da artık söz konusu değil çünkü yeni bir yapı ya- pıyorlar. Boğaziçi Yasası’yla birlikte İmar ve Koruma Kanunları, ayrıca SİT hükümleri de ihlal ediliyor.” Yetkililerin bu açõk yasadõşõlõğa neden müdahale etmediklerini bakalõm kim açõk- layacak?.. Ancak Boğaziçi’ndeki o “ayrıcalıklı devlet çirkinliği” yõkõldõğõna göre, rant uğ- runa aynõsõnda inat etmeyip, anõlarõmõza değer vererek tarihi Tokatlõyan Oteli’ne ye- niden kavuşamaz mõyõz?.. Boğaziçi’nde 13 katlõ “yakışıksız” bir ucube yerine “tari- hin sağladığı 5 kat”la yetinemez miyiz? ÖZLEM GÜVEMLİ İstanbul’da yüksek gelir grubuna ait bu konutlarõn Avrupa yakasõnda sadece yüzde 20’si, Anadolu yakasõnda ise yüzde 30’u planlardaki konut alanlarõnda bulunuyor. Geri kalan konutlar orman alanõ yakõnõnda, Boğaziçi bölgesinde, su toplama havzasõnda, kent dõşõnda ya da sahilde yer alõyor. Üst gelir grubuna ait konutlar en çok Sarõyer’de yoğunlaşõrken Sarõyer ve Beykoz’un kuzeyinin zemini heyelana en yatkõn bölgelerin başõnda geliyor. Değişim 1980’den sonra... İTÜ Mimarlõk Fakültesi Şehir ve Bölge Planlamasõ Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy, “Toplu Konut Uygulamalarında Ölçek Büyümesi” araştõrmasõnda İstanbul’da özellikle 1985’ten sonra gelişen yeni yerleşme alanlarõnõ çağdaş şehircilik ilkeleri çerçevesinde inceledi. İstanbul’un kent mekânõnda en çok değişimin 1980 sonrasõndaki dönemde yaşandõğõna dikkat çeken Gülersoy, üst gelir grubu konut alanlarõnõn da bu dönemde yeni nitelikler kazandõğõnõ kaydetti. Çalõşmada, İstanbul’daki yeni üst gelir grubuna ait 1985 sonrasõnda yapõlan yeni konut alanlarõndan 125’i konum, büyüklük, firma, yapõm yõlõ, ulaşõm, toplam metrekaresi, zemin, konut tipleri, donatõlar, yeşil alanlar ve fiyatlar bazõnda incelendi. İncelenen konutlarõn yüzde 59’u Avrupa, yüzde 41’i Anadolu yakasõnda bulunuyor. Avrupa yakasõndaki konutlardan yüzde 18.57’si Boğaziçi bölgesinde, yüzde 35.71’i orman alanõ yakõnõnda, yüzde 15.71’i su toplama havzalarõnda, yüzde 10’u ise kent dõşõnda yer alõyor. Anadolu yakasõnda da konutlarõn yüzde 34’ü Boğaziçi bölgesinde, yüzde 10’u orman alanõ yakõnõnda, yüzde 8’i su toplama havzalarõnda, yüzde 10’u kent dõşõnda, yüzde 8’i ise sahilde. Sarıyer birinci, Üsküdar ikinci Konut alanlarõ, yüzde 27.64 ile Sarõyer’de yoğunlaşõrken Sarõyer’i yüzde 14.63 ile Üsküdar takip ediyor. Lüks konutlarõn yoğunlaştõğõ bölgeler, yüzde 13.01 ile Beşiktaş, yüzde 8.94 ile Kadõköy, yüzde 7.32 ile Ümraniye, yüzde 6.05 ile Eyüp, yüzde 4.88 ile Beykoz ve Büyükçekmece, yüzde 3.25 ile Silivri, yüzde 2.44 ile Kartal ve Şişli, yüzde 1.63 ile Çatalca, yüzde 0.81 ile Şile, Tuzla ve Pendik olarak sõralanõyor. Konutların yo- ğunlaştığı Sarı- yer’in ve Beykoz’un kuzeyinde- ki alanların ve Çatalca’nın heyelana yatkın olduğuna dikkat çekilen araştır- mada, Terkos-Gürpınar bölgesinin en tehlikeli zemin türünü oluşturduğu vur- gulandı. Halkalı, Güngören ve Bakırköy bölgesinin de zemin açısından tehlike ta- şıdığı belirtilerek “Boğaz’ın güneyi, Ana- dolu yakasında özellikle dolgu zeminde yer alan kesimler, dere yatakları ve kuzey- batıdaki fay kırıklarına yakın yerler dep- remde en çok hasar görmesi beklenen yer- lerdir. İncelenen konut alanlarının yüz- de 83’ü jeolojik açıdan sağlam zeminde, yüzde 8’i jeolojik yapı olarak az sorunlu zeminlerde, yüzde 9’u ise jeolojik olarak sorunlu zeminlerde yer almakta” denildi. Araştırmaya gö- re yüksek gelir grubuna ait konutlar en çok yüzde 61’lik oranla 1996-2000 arasında inşa edil- miş. Konutların yüzde 4’ü 1986-1990, yüz- de 12’si 1991-1995 arasında, yüzde 23’ü de 2001 sonrasında yapıldı. Anadolu yakasındaki evler daha büyük İncelenen konut alanları arasında 101- 200 m2 ortalaması ile Anadolu yakasın- daki evlerin daha geniş alana sahip olduğu ortaya çık- tı. Anadolu yakasında 400 m2 üzerindeki konutlar da Avrupa ya- kasına göre daha yüksek. CMYB C M Y B 13 ARALIK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 11 Boğaziçi Yasasõ’ndaki ‘yeni yapõ’ yasağõ ‘perde arkasõnda yeni bina’ yapõlarak deliniyor Tarabya’da ‘gizli’ inşaat Araştırmada, yer seçimi, erişilebilirliği, zemin yapısı, büyüklüğü, topoğrafyaya uyumu, dışa açıklık, yeşil alan kullanımları, konut tipleri ve maliyetleri gibi kriterler göz önüne alınarak 500 ve daha fazla konut içeren siteler ile 150 ve daha fazla konut içeren rezidanslara karne verildi. 5 üzerinden puanlandırılan siteler ve rezidanslar içinde 4 puan alan Garanti-Koza Zekeriyaköy Evleri sınıfını geçerken, en düşük notu 2.7 ile Anadolu Hisarı Göksu Evleri aldı. En tehlikeli zemin Gürpınar’da İstanbul’un yüksek gelir grubu ormanõ, Boğaz’õ, su toplama havzalarõnõ veya sahili seçiyor Zengin ‘yeşile’ kondu “Toplu Konut Uygulamalarõnda Ölçek Büyümesi” çalõşmasõ, İstanbul’un yeni zenginlerinin yaşam alanlarõyla ile ilgili ilginç bilgiler veriyor. Yüksek gelir grubu en çok Sarõyer’de yaşarken lüks sitelerin yarõsõ ise konut alanlarõnõn dõşõnda yükseliyor. Tarabya Oteli’nin yerinde istanbul’un ilk turistik tesislerinden ‘Tokatlıyan Oteli’ vardı... Tokatlıyan Oteli Şarkıcı Hallyday komaya sokuldu PARİS (AA) - Bel fõtõğõ ameliyatõndan sonra enfeksi- yon nedeniyle ABD’nin Los Angeles kentinde hastaneye kaldõrõlan Fransõz şarkõcõ Johnny Hallyday’in, ağrõlarõ- nõ azaltmak için ilaç verilerek komaya sokulduğu bildirildi. Sanatçõnõn durumunun “iyi” olduğu açõklandõ. Hallyday’i ameliyat eden doktorlardan Stephane Delajoux’nun, önceki gece Paris’te maskeli iki kişinin saldõrõsõna uğradõğõ belirtildi. Hanuka Bayramı’nı kutladılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cum- hurbaşkanõ Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Musevi yurttaşlarõn Hanuka Bay- ramõ’nõ kutladõ. Cumhurbaşkanlõğõ Basõn Merke- zi’nden yapõlan yazõlõ açõklamaya göre, Gül mesa- jõnda, “Asõrlardõr aynõ topraklarda, hoşgörü, saygõ, kardeşlik ve dayanõşma hisleri içinde birlikte ya- şadõğõmõz, aynõ sevinç, keder ve ümitleri paylaştõ- ğõmõz Musevi vatandaşlarõmõzõn Hanuka Bayra- mõ’nõ en samimi dileklerimle kutluyorum” dedi. Marmaris’te deprem korkuttu İstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Üniver- sitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştõrma Enstitüsü’nün verdiği bilgiye göre dün akşam saatlerinde merkez üssü Akdeniz olan 4.5 bü- yüklüğünde deprem meydana geldi. 16 kilomet- re derinlikte meydana gelen deprem, Muğla’nõn Marmaris ve Datça ilçelerinde hissedildi. IŞIL ÖZGENTÜRK Analar, Gelinler, Bacılar Yola Düşmeli Bir ülkede bir küçük oğlan çocuğu yaşarmış, oğlan çocuğunun tek rüyası bir spor ayakkabıymış; çünkü bu spor ayakkabı onu pek bir golcü yapacakmış.. ama bu ayakkabının fiyatı çok pahalıymış. Mahallede çocuklar, spor ayakkabısı olmadığı için onu oyuna almazlarmış. Küçük oğlan çocuğunun babası işsizmiş, bütün gününü kahvede geçirirmiş, annesi temizliğe gidermiş ve onun kazandığı para oğlan çocuğuyla birlikte yedi kardeşin anca karnını doyurmaya yetermiş... Bir gün küçük oğlan çocuğunun futbol oynayan arkadaşlarını mahzun mahzun izlerken gören annesi karar vermiş, kefenlik olarak tuttuğu tek altın dişini çektirip oğlan çocuğuna istediği ayakkabıyı almış. Bu oğlan çocuğu Türk müymüş, Kürt müymüş önemli mi?.. O sadece diğer çocuklarla birlikte futbol oynamak istiyor, bir çift iyi ayakkabısı olsun istiyor. Bu ülkede bir kız çocuğu yaşarmış, annesi doğum üstüne doğum yapınca kız çocuğuna “Artık okul önlüğünü çıkar, çocuklara sen bakacaksın” denmiş. Ardından gelen bütün çocuklara bakmış ve henüz on yaşında yaşlanıvermiş. Kurabildiği tek hayal, iyi bir gençle evlenip kendi çocuklarına bakabilmekmiş. Bu kız çocuğu Türk müymüş, Kürt müymüş önemli mi?.. Sabah sabah sizlere Kemalettin Tuğcu edebiyatı yapmışım gibi geliyor, haklısınız.. ancak bu oğlan çocuklarının, bu kız çocuklarının sayısı sanılandan daha fazla ve ne yazık ki, hepimizi kuşatan tuhaf ve bence fevkalade tehlikeli gündemin bu çocuklar hiç umurunda değil. Ve ben müthiş bir hayal kırıklığı içinde, DTP ilk yola düştüğünde neler kurmuştum onları düşünüyorum. Yapabilirlerdi, spor ayakkabısı olmadığı için top oynayan arkadaşlarına mahzun mahzun bakan küçük oğlan çocuğu için, henüz on yaşındayken hayallerine kıyılan küçük kız çocuğu için, sosyalist bir söylemi bir zamanlar Türkiye İşçi Partisi’nin yaptığı gibi Meclis’e taşıyabilirlerdi. Bu ülkede yaşayan mazlumların partisi olabilirlerdi. Kadınların partisi olabilirlerdi. İşçilerin partisi olabilirlerdi. Tarımı çökertilmeye çalışılan bu tarım ülkesinde topraksız köylünün partisi olabilirlerdi. Madenleri yabancı şirketlere peşkeş çeken kanunların karşısında durup, en kahramanca savaşabilirlerdi. Dipsiz bir kuyuda çebelleşen işsizlerin partisi olabilirlerdi. Binlerce üniversitelinin partisi olabilirlerdi. Benim, sizin, hepimizin partisi olabilirlerdi... Böyle bir partiye hepimizin ekmek ve su kadar ihtiyacı vardı. Bütün bunlar için hem Kürt milliyetçileriyle, hem Türk milliyetçileriyle savaşmak gerekirdi. Elbette bu, dağda savaşmaktan daha zor bir şey; yüzlerce yıllık önyargıları kırmak zor iştir.. ama onlar bu zor işi başarabilirlerdi. Ve hayal bile edilemeyecek bir desteği arkalarına alabilirlerdi... Batının, doğunun, kuzeyin, güneyin partisi olabilirlerdi. Ne yazık ki, olmadı.. Meclis’e girdiği için çok sevindiğimiz kadınlar bile çok erkekçe bir söylemin peşine takıldılar. Ve işte geldiğimiz nokta... Bu ülke bir müthiş fırsatı daha kaçırdı. Ama çıkmayan candan umut kesilmezmiş; galiba bizim Türk, Kürt, Laz, Çerkez hepimizin yıllardır süren ve dönüp kendimizi vuran, şu çok erkekçe söylemi ve davranış biçimlerini değiştirmemiz gerektiği. Evet.. analar, bacılar, gelinler... Yola çıkmalısınız; siz küçük kızlarınızın mahzun yüzünü bilirsiniz, ayakkabısız oğlan çocuklarının çektiği utancı da... Umut sizde! aisilozgenturk gmail.com Pekiyi ile geçen yok Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. SEVDA SEREL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear