26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Türkiye Manzaraları Bu yazının yazıldığı dün öğle saatlerine kadar ara- nan, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’a ve MİT ça- lışanı Tarık Ümit’e ait oldukları söylenen cesetler bulunamamıştı. Yine söylendiğine göre bilinmeyen birileri, nedeni bilinmeyen bir “hesaplaşma” sonucu bu kişileri öldürmüş, cesetleri Ankara-Gölba- şı’ndaki ağaçlıkta ağaç diplerine gömmüştü. Şim- di güvenlik güçleri, uzmanlar o ağaçlıktaki ağaç dip- lerini kazıyorlar, ceset arıyorlardı. Daha önce de ay- nı yerde yapılan kazılarda birilerinin toprağa göm- düğü lav ve suikast silahlarıyla el bombaları, mer- miler bulunmuştu. Bizler için toprağı kazıyarak ceset aramak tanı- dık bir Türkiye manzarasıydı; birkaç yıl önce de İs- tanbul’un çeşitli yerlerinde kazılar yapılarak silah- lı İslami bir örgüt olan Hizbullah’ın “infaz” ettiği çe- şitli kişilerin domuz bağıyla bağlı durumdaki ce- setleri çıkartılmış, konu günlerce gazete manşet- lerinden inmemişti. İnsanları heyecandan heyecana, korkudan kor- kuya, umutsuzluktan umutsuzluğa düşüren olay- lar dönen bir sinema filmi hızıyla değişiyordu. Daha birkaç hafta öncesine kadar küresel krizin ülkemizde yol açtığı derin sarsıntıların heyecanıy- la yaşıyorduk; kapanan fabrikalar, kepenk indiren dükkânlar, yüz binlerle ifade edilen yeni işsizler bi- zi korkutuyordu. Geleceğimiz için endişeliydik. İş- çiler sokaklara dökülmüş, haklarını arıyorlardı. Güneydoğu’da bir türlü kökü kazınamayan te- rör belası yeni canlar almaya devam ediyordu. Yi- ten can sayısı 40 bine yaklaşmıştı. Ardı kesilme- yen şehit cenazeleri yüreğimizi dağlıyordu. Türk Si- lahlı Kuvvetleri’ne ait uçaklar arada bir sorti yapıp Irak’taki PKK mevzilerini vuruyorlar, her defasın- da heyecandan yüreğimiz ağzımıza geliyordu. Türkiye’nin dört bir yanında suikast hazırlığı için- deki canlı bombalar yakalandıkça içimizdeki kor- kular biraz daha artıyordu. Derken İsrail-Hamas çatışmasıyla sarsıldık; bu çatışma doğal ki bir iç olay, dolayısıyla bir “Türki- ye manzarası” değildi.. fakat İsrail’in Gazze şeridini sürekli bombalamaya başlaması ve çoğu çoluk ço- cuk yüzlerce insanın ölümüne yol açması, daha sonra da bir kara harekâtıyla Gazze’yi işgal etmesi olayı bir Türkiye manzarasına dönüştürdü. Yüz bin- lerce insan sokağa dökülmüş İsrail’i protesto edi- yor, göstericilerin ellerindeki yeşil cihat bayrakla- rının sayısı her seferinde biraz daha artıyordu. Gazze, Türkiye gündeminin ilk sırasına yerleşmiş, ekonomik krizle ilgili haberler pek görülmez ol- muştu. Uzmanların henüz 9’uncu mu yoksa 10’uncu mu olduğuna tam karar veremedikleri son Ergenekon operasyonu ile her şey bir yana atıldı. Savcı Ze- keriya Öz’ün işaretiyle çeşitli kentlerde evler ba- sılarak aramalar yapılmış, deliller toplanmış, yük- sek rütbeli emekli generaller, muvazzaf subaylar, emniyet amirleri, profesör unvanlı akademisyen- ler gözaltına alınmıştı. Benzer bir olay dünyanın neresinde olursa olsun toplumda derin sarsıntıya yol açardı, Türkiye’de de öyle olmuştu. “Bir terör örgütüyle ilişkisi olduğu” kuşkusuyla gözaltına alınanlar arasında Milli Gü- venlik Kurulu eski Genel Sekreteri bir orgeneral ile Yüksek Öğrenim Kurulu eski Başkanı bir profesör vardı ve Yargıtay eski Başsavcısı bir yüksek hu- kukçunun aynı nedenle evi saatlerce aranmış, bil- gisayar belleğine el konulmuştu. Ağaç diplerindeki zulalarda ortaya çıkan silah- ların yerlerini gösteren kroki, aynı operasyonda göz- altına alınan Özel Harekât Dairesi eski Başkanı İb- rahim Şahin’in evinde bulunmuştu. Şimdi onun- la öbür gözaltına alınanlar arasında ne tür bir iliş- ki olabilir sorusuna yanıt arıyoruz. Bunun için in- sanda çelik gibi sinir olması gerekiyor.. ki anlaşı- lan bu bizde var. Yoksa hiçbir normal insan bu man- zaraların kendisine yüklediği ağır yükü kaldıramaz. Belki de biz “normal” değiliz; bilemiyorum. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İmar’daki Ergenekon Ergenekon’un “10. dalga”- sõyla uyandõğõmõz gün, Nâzım Hikmet’in vatandaşlõğa kabul edilmesini kutlayacaktõk... Kültür ve Turizm Bakanõ Er- tuğrul Günay’õn “Yılmaz Güney için de gerekeni ya- parız” sözü de medyada aynõ gün yer aldõ... Demek ki bakanlarõmõz Nâ- zõm Hikmet’e “iade-i itibar” imzalarõnõ atarlarken, kimi im- zalar da “yaşayan” saygõn ki- şiliklerin “itibarlarını zede- lercesine” tutuklanmalarõ için atõlõyordu. Bu “tarihsel” rastlantõ kar- şõsõnda, “ya Nâzım sağ olsay- dı; onu da başından iterek ekip arabasına bindirirler miydi?” diye düşünen olmuş mudur bilemem.. ama Yılmaz Güney için “iyi ki yaşamı- yor; yoksa o süslü tabanca- larıyla kesin Ergenekoncuy- du...” diyenler de “hayalci” sayõlmazlar... ‘Demokratik’ darbeler “Adalet”in suçluyla suçsu- zu ayõracağõ o güzel gün ge- linceye kadar insan yine de merak ediyor; eğer bütün bun- lar gerçekten ülkeyi ve de- mokrasiyi “darbe”lere karşõ korumak içinse, aynõ kararlõlõk neden “yaşam haklarımız”a indirilen “imar darbeleri”ne karşõ da gösterilmiyor? Amaç demokratik düzene karşõ suç işlenmesini önle- mekse, kent demokrasisini açõkça “yağma özgürlüğü”ne dönüştürenlere karşõ neden kimsenin kõlõ kõpõrdamõyor? Asõl hedef “ulusun demok- ratik iktidarı”nõ korumaksa; en değerli kamusal alanlarõmõ- zõ, yani ulusal mal varlõğõmõz olan topraklarõmõzõ “yabancı- lara tapulayan”lara neden se- yirci kalõnõyor? Söylendiği gibi “yıllardır dokunulmayanlara dokunu- labileceği kanıtlanıyor”sa, yine yõllardõr asla dokunulma- yan “imar mafyası”na neden hâlâ dokunulmuyor? O kadar ki “Susurluk” kazasõnõn bile Ege’deki bir arazinin “imar pazarlığı”ndan dönülürken gerçekleştiği söylenmişti; ya- ni kim bilir hangi cennet kõyõ- mõz betonlaşacaktõ... Ama ne o gün önemsendi ne de şimdi Er- genekoncular önemsiyor!.. ‘Organize’ düzenlemeler Bir yandan savcõlar hüküme- te darbe niyetlerinin üzerine gi- derlerken, öte yandan ülke de- ğerlerine “kalıcı darbe”ler in- diren imar talanõ yasalarõ da hõz kesmiyor... “Kalıcı” diyorum çünkü yaşam kaynaklarõmõza her darbe, kuşaktan kuşağa tah- ribatlar yaratõyor... Özellikle son yõllardaki imar- la ilgili yasalarõn hemen tümü, demokrasiye değil; “sömürge- ci”liğe yarõyor; üstelik bu dü- zenlemeler, “organize” ve “ör- gütlü” siyasilerce yapõlõyor... Örneğin İznik Gölü kõyõsõnda hukuka aykõrõ kurulan ABD’li Cargill fabrikasõ için yargõnõn durdurma kararõnõ geçersiz kõla- cak özel “kayırma” yasasõnõn çõkartõlmasõ, demokratikleşme- nin de baş düşmanõ olan “dışa bağımlı”lõğõ körüklüyor. Başta Haydarpaşa olmak üzere TCDD’nin tarihsel istas- yonlarõnõ pazarlayabilmek için, özelleştirme planlarõnda “imar kurallarının aranmayacağı”nõ yasaya bağlamak, “demokrasi- nin de temel ge- rekçesi olan top- lumsal yararı yok etmek” de- ğil midir? Belediyelerin Hazine arazile- rindeki imar yet- kileri TOKİ’ye devredilerek, ka- mu alanlarõnõn toplumun “de- mokratik hak”kõ olan sosyal ihtiyaçlar yerine rant projelerine ayrõlmasõ yasal güvenceye bağ- landõ. 12 Eylül’den miras “turizm merkezleri”ni ise “demokrasi” adõna kaldõrmalarõ gerekirken, daha da genişletmekle kalmadõ- lar; aynõ “merkezi talan planla- rı”nõ, bu kez de “kültür ve tu- rizm bölgeleri” adõyla ülke öl- çeğinde yaygõnlaştõrõyorlar... Yağmalanan orman arazileri- nin, işgalcilere tapu karşõlõğõn- da pazarlanacağõ 2B uygulama- sõ için de buna engel olan ana- yasanõn bir an önce “sivilleş- me”si hazõrlõklarõ son aşama- sõndaymõş! Ve bütün bunlara “bilim”sel ilkelerle karşõ çõkan “uzman” ve “demokratik” meslek oda- larõnõ, “akademisyenlerin yö- netmemesi” için YÖK’ten ge- nelgeler yayõmladõlar... Yurt de- ğerlerinin korunmasõ yönünde davalar açan TMMOB’ye te- şekkür etmek yerine, soruştur- ma başlattõlar... Şimdi söyler misiniz bir ülke- ye başka nasõl darbe indirilir? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 11 Ocak 11 OCAK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 İsrailliler Erdoğan’ın Filistin tepkisini orantısız bulmuş... Hangi tepkisi orantılı ki? General Savaş Türel: “Başba- kanın savcısı olduğu davanın adı erleri top- larken Er-genekondu; orgeneralleri toplarken Or-genekon oldu!” Soğuk T. Doğan Özdinç: “İs- tanbul’daki gene-kon- du sorgu odaları so- ğukmuş. Anlaşılan ik- tidar oraya kömür yar- dımı yapmamış!” Yardım Erol Barutçugil: “Baş- bakan Yardımcısı Ce- mil Çiçek yakında Yar- gıtay’a ombudsman olur mu dersiniz?” Meteoroloji Necati Yıldırım: “Me- teoroloji’ye yeni bir görev düşüyor: Er- genekon dalgalarını da bildirirse insan- lar sıkıntıya düşmez!” YağmurDeniz Susurluk çöktü; Ergenekon çözüldü! POLİSİN Ergenekon dalgasından gözaltına aldığı Susurluk hükümlüsü eski özel harekâtçı polis şefi İbrahim Şahin’in evinde bulunan bir krokiden yola çıkılarak Ankara’da yapılan muhtelif kazılarda toprağa gömülmüş “silahlar” bulunmak suretiyle “Ergenekon cephaneliği”ne ulaşıldı. İslamcı iktidarın yandaşı ve yalakası medya, “AKP iktidarını devirmek üzere kurulmuş Ergenekon”u çözmenin ve Susurluk’u çökertmenin mutluluğu ile sevinç çığlığı atıyor; iliştirilmiş elemanlar göbek atıyor. Susurluk ve ne idüğü belirsiz Ergenekon? Bundan sonra bakalım, Susurluk’taki karanlığın aydınlatılması için evlerinin lambasını bir dakikalığına söndüren ama şimdi Ergenekon Terör Örgütü’nü kurmakla suçlanan AKP karşıtı yurtsever aydınlarla Susurlukçular arasındaki bağlantı hangi el çabukluğu ile kurulacak? Bundan sonra bakalım, Susurlukçuları savunmak için “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” diyen Tansu Çiller’in, Susurluk’u ciddiye almayıp “fasa fiso” diyen Necmettin Erbakan’ın, Erbakan-Çiller ortaklığının bakanları Mehmet Ağar ve Abdullah Gül’ün engin devlet bilgisi ve eşsiz siyasi birikimlerinden de yararlanılacak mı? Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” EĞRİ oturup doğru konuşalım. Birbirimizin gözünün içine bakarak yalan söylemeyelim. Kendimizi kandırmaya çalışmayalım. Gerçeğin ta kendisiyle tanışalım. Önce bir saptama yapalım: Anayasa’da yazdığına göre Türkiye Cumhuriyeti “laik devlet”tir, “demokratik devlet”tir, “sosyal devlet”tir, “hukuk devleti”dir. Sonra bu dört temel ilkenin ne durumda olduğunu somut verilerle değerlendirelim: Devleti yöneten iktidardaki siyasi parti, Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır. Devleti yöneten parti, İslamcı bir partidir! Devletin laiklik ilkesi, kısmen hükümetin uygulamaları kısmen hükümetin göz yumduğu uygulamalarla hızla ortadan kaldırılmaktadır. İslamcı iktidarın altı yıllık politikaları sonunda devletin “sosyal devlet” ilkesinin yerini “hükümetin sadakası” almaktadır. Hükümetin başı, sadakanın kültürümüzün bir parçası olduğunu söyleyerek bu durumu itiraf etmiştir. Devletin sosyal yardımlaşma kurumlarının yerini, sivil toplum örgütü görüntüsü altına saklanan iktidar bağlantılı tarikat örgütlenmeleri almaktadır. Bir yandan da yurttaşların sosyal güvenlik olanakları ulus ötesi sermayenin beklentileri doğrultusunda kısıtlanarak, özelleştirilerek ortadan kaldırılmaktadır. Son yıllarda kamuoyunda en çok tartışılan konuların başında hukuk devleti ilkesinin aşındırılmakta olduğu gelmektedir. Hukukçular, “hukuk devleti”nin yerini “kanun devleti”nin almakta olduğundan büyük kuşku duymaktadır. Yüksek yargıçlar bu konuda büyük bir tedirginlik yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşmaktadır. Baroların yöneticileri aynı kanıdadır. Dalgalar halinde yürütülen gözaltı operasyonlarında hukukun çiğnendiği, hukuka aykırı yöntemlerle polis soruşturmaları yürütüldüğü bildirilmekte, buradaki amacının toplumda bir “korku imparatorluğu” kurmak olduğu gündeme getirilmektedir. Bütün bunlara karşın İslamcı iktidar sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde “demokratik devlet” ilkesinin giderek öne çıktığı da öne sürülebilmektedir. Oysa laik devletin, sosyal devletin, hukuk devletinin olmadığı bir yerde demokrasi olmaz, olamaz. Demokrasi adının bozuk para gibi kullanılarak demokrasinin elden gitmekte olduğunu anlamamak için dinci veya işbirlikçi olmak gerekir ya da salak! Saptama SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Bir düşünceyi, duyguyu ya da olayõ doğrudan doğruya anlatma yerine başka söz- cükler kullana- rak anlatma. 2/ Çõkar yol, çare... Ayak direme. 3/ K a d õ n l a r õ n omuzlarõnõ ört- mek için kullan- dõklarõ geniş atkõ... Bir ilimiz. 4/ Aktinyum ele- mentinin simgesi... Ha- vaya fõrlatõlan bir pla- kanõn vurulmasõ ilkesi- ne dayalõ atõcõlõk dalõ. 5/ “Biz kimseye kin tut- mayõz / --- âlem birdir bize” (Yunus Emre)... İri ve boru biçiminde beyaz ya da sarõ renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 6/ Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandõğõ mahlas... İlkel benlik. 7/ Tõrnak dibindeki ince, beyaz leke... Eskrimde kullanõlan üç si- lahtan biri. 8/ Asya’da bir göl... Havada beşte dört ora- nõnda bulunan element. 9/ Gerçeklikte ayrõlamaz ola- nõ düşüncede ayõrma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hayvanõn iki ayağõnõ iple bağlayarak yapõlan köstek... Osmanlõ toprak düzeninde yõllõk geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik. 2/ Asma kütüğü... Kütük ve tomruklarõ çek- mek için uçlarõna çakõlan halkalõ çivi. 3/ Parlak kõrmõ- zõ renkte bir süs taşõ... Mõsõr unuyla yapõlan bir ekmek. 4/ Hicap... Büyük Okyanus’ta bir ülke. 5/ Güzel sanat... Hollanda’nõn plaka imi. 6/ Çipura balõğõnõn yavrusuna verilen ad... Bir renk. 7/ Bir cins fasulye... Sõkõntõ ver- me, üzme. 8/ Dünyanõn tek kuyruksuz kedi cinsinin adõ... Yağ dokusunun, bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur. 9/ Soyundan gelinen kimse... Atõn en yavaş ve doğal yürüyüşü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç O K R A Ğ A N A K A İ T J E T M S T A T Ü K O L A T K A S Y I R A K S T E N B A B E T E L A E B A B İ L M K L A L A P A Ş A N A N P U S U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ekinci@cumhuriyet.com.tr “Yasal” olanak sağlanan bir “darbe” projesi...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear