25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Ege'nin Bütünlüğü BOZBURUN Yarımadası'nın Al- aburnu'nu dönüp Finike rotasına girince hemen dikkati çeken, Rodos'la Mar- maris arasındaki deniz ulaşımının sık- lığıdır. Yunan adasının büyük kru- vaziyer gemileri kalabalığından sıyrılan hidrofoyl ya da deniz otobüsü tipi tekneler Anadolu toprağına doğru yol alırken Marmaris Körfezi'nden çıkan benzerleri de karşı adanın doğu ucun- daki ünlü kente yönelir. Pasaportsuz günübirlik Yunanistan y- olculuğuna çıkan Türk turistler için, bu kolay ve nispeten ucuz bir Avrupa gezisidir; Yunanlar için de Küçük Asya hasretini gidermeye yarayan bir yol- culuk. Iki halk için, "ufak çanta ticareti" sayılabilecek bu sınırlı alışverişte kârlı bir yanın bulunduğu da inkâr edilemez. Ayvalık'la Midilli, Çeşme'yle Sakız, Kuşadası'yla Sisam, Bodrum'la Is- tanköy arasındaki ilişkiler de aynı yarar- ları sağlamıyor mu? Üstelik, Türkiye'yle Yunanistan arasındaki iiişkiler zaman içinde ne jgibi dalgalanmalardan geçmiş olursa ol- sun, Anadolu kıtası ile çevresindeki jadaların oluşturduğu bütünlük uzun süreler hep aynı nitelikte siyasal ege- menlikler altında yaşanmıştır. Ege, iki fcıyısı ve adalarıyla birlikte, Roma im- baratorluğu, Büyük Iskender son- ("asının Helenlistik çağı ve Osmanlı dönemi boyunca aynı türden ege- rnenlikler altında yan yana gelmiş Itoplumların ortak coğrafyası olmuştur. ı Şimdi artık o bütünlüğü aynı koşullar- |a yeniden yaratma olanağı elbet bu- junamaz. Yeni bir şeyler düşünülmelidir. llk akla gelen çare, bugünlerin pas- aportsuz "gü/7üb/r//Vziyaretlerini daha da sıklaştırıp güçlendirmektir. Ancak, bir başka olanak daha var ki, o konuda gerçekleştirilecek ilerleme, yalnız toplumları birbirine yakınlaştır- makla kalmayacak, iki komşunun kendi ekonomik sorunlarını çözmekte de yararlı olacaktır: Ege petrolünün araştırıl- ması ve işletilmesi için iki devletin ka- mu şirketleri arasında bir ortaklık kur- maktır. Uzmanlar, dünyanın benzer köşelerinden çeşitli örnekler vererek bunun pekâlâ başarılabileceğini ileri sürmekteler. Şimdiki durum, "Sismik 1" gerili- minden sonra 1976'da varılan Bern Mu- tabakatı gereği, her iki ülkenin kendi karasuları dışında arama ve işletme gir- işimlerinden uzak durmalarına dayanıy- or. Yani, olumsuzluk ve kısırlık üzerine kurulmuş bir uzlaşma. Oysa, bu bir yana bırakılıp iki ülkenin birlikte örgütleye- cekleri bir kuruluş Ege'nin her yanını araştırsa ve ülkeler kendi karasuları dışında bulunup işletilecek petrolün gelirini paylaşsa fena mı olur? Konuya bu yönüyle bakmak, özellikle Yunan tarafını Türkleri sürekli dünyaya şikâyet etme tutkusundan kurtaracak ve hiç değilse bir alanda olumlu iş yap- maya çekecektir. AB'nin 27 devletle başarabildiği ortak işler ortadayken, Ege gibi iç içe girmiş bir coğrafyada böyle bir ortaklığı bile gerçekleştirememiş olmak, doğrusunu söylemek gerekirse, iki tarafa da hiç yakışmıyor. mumtazsoysal@gmail.com Büyük Tehlike... Başbakan, neyi gündeme getiriyor? Hep kadını. Türbanla, ana olmakla, aileyle ve giderek çok çocuk doğunnakla. Gizli bir ideolojinin dışavurumudur bu. Çok evlilik ve ücretle alınmış (cariye) kadın, yakmda, gündemin resmini tamamlar. Marks'çı- lan şapka kuramıyla tammlayaıı lslamcı sermaye, bu gidişi na- sıl buluyor? Vecilıi TİMUROĞLU K urtuluş Savaşı, bağımsız Türk Devleti, Cumhu- riyet ve devrim- ler, yirminci yüz- yılın başmda, Anadolu'da, Ata- türkçü (Kemalist) bilinçle ba- şarılnnştır. Atatürkçü bilinç, alabildiğine aşındınlarak siya- sct dinselleştirilmiş (dinin si- yasallaşmasından daha büyük bir tehlike), uluslaşma süreci, ta- rihsel akışına bırakılmıştır. Bu duruma tüm gücüyle karşı çık- nıası gereken semıaye sınıfı, akıl almaz biçimde, sömürgeci güçlerin Ortadoğu siyasalarını yaşama geçinneyi sürdüren Rc- cep Tayyip Erdoğan iktidarı- nı destekliyor. Kuşkıı yok ki, Atatürkçü bilincin aşındınldığı Türkiye'de, tslamın gölgesinde burjuva yaşayamaz. Tehlike de burada. Kendi sı- nıtînın ve tarihsel işlevinin ayır- dında olmayan "Türk burju- vası", kendisinin ve Cumhuri- yetin sonunu hazırlıyor. Semıaye düzeni, emekçile- rin sınırsallık konumunu, bütün eleştiri oklanna karşın başanlı biçimde sömürgeleştiriyor. Değişmeceli (mecazi) an- lamda, "köleleştirdi" de diye- biliriz. Bunu da kişinin öznel- liğini (insanlann öznelliklerini), tüketim büyücülüğünün çeki- ciliğine boyun eğdirerek başa- nyor, öyle ki, hiç kimse gidişata içsel bir direniş göstermiyor. Sermaye sınıiînın ne yaptığı- nı, amacını, hemen her çalışan görüyor, ama içsel bir tepki vermiyor. Nerdeyse, işçi sını- fmm, "dünyayı yeniden ya- ratma" iilküsü, tarihe kanş- mıştır. Buna karşın, en küçük toplumsalcı ve ulusalcı kıpır- danışlarla coşuyorum. Devrimci bilinç, yurtsever- lik ve ulusalcı özseverlik biçi- minde yansıyor zaman zaman. Bu bile, umut mumunu yakıyor. "Küreselleşme" kavramı, ili- İŞ DÜNYASINA K A Z A N Ç L I BİR HABER: AKARYAKITTA % 10 İNDİRİM AııuTİcan Express Business Card sahiplerine, Temnıuz ayı boyunca anlaşmalı akaryakıt istasyonlarında... i'ıU'hılıısıuı/. www.tınıericanexpıo!>s.coiTi.tı Ağuscos 2008 tarihme kada Business (!ard'lac cl.ılulJir. ğine dek sömürülen işçi sınıfı içinde bile, içeriğini bilmeden sevimli bulunuyor. Sömürü kav- ramı üzerine düşünmeycn, ken- disinin yarattığı "artı değer"in (surplus-value), sermayeyi na- sıl şişirdiğini kavramayan işçi, küreselleşme olgusunun zo- runluğundan ve yararından söz ediyor. Bu olgu, emekçilerin bi- linçsel savsakhğa terk edildiğini gösteriyor. Yaşadığımız tehlike, AKP'nin, toplumu kendisine benzetmiş olmasıdır. Kendisinı torbalayan genç kızlar, siyasal karışınadan (müdahale) etki- lenmiyorlar ama zır cahil P'et- hullalı Hocaefendi'nın bir kaş göz edişiyle buharlaşıyorlar, Gizemci, baskıcı, bilimi dış- layan bilimsel düşünceyi, bütün İslam dünyası için korkutucu bulan "özerk bir toplııluk" doğmuştur: Fethullahçı cema- at. Bu topluluğun sınıfsal bir ni- telik kazanıp kazanmadığı bile incelenmelidir. Öyle nıahalle baskısı falan gi- bi temelsiz kavramlarla oya- lanmaya gelmez. Uyduruk, Amerikan' vari yüzeysel dü- şüncelcrle vakit geçirecek za- manımız yok. Fethullahçılık, Recep Tayyip Erdoğan'ın ikti- darıyla, ABD'nin koltuğuyla, Atatürk Cumhuriyeti'nin altını oydu. Recep Tayyip'in partisi, Atatürk Cum- huriyeti'ni, topluma yabancı bir görüngü gibi göstermeyi başar- mıştır. Kırsal alandan kent- lerin kıyılarına yerle- şen "tarikatçı köylü- liik", toplumun özerk- leşmiş yeni katmanla- rını oluşturuyor, üret- meden, sadaka ile ge- çinıne geleneğine bağ- h tarikatçı yığınlar, Re- cep Tayyip'in ısrarlı dinsel iletileriyle, "Bu Cumhuriyette, Müs- lüman olarak yaşa- manıız olanaksızlaş- tı" yargısını pekiştir- diler. Hatta, bu savlarını, kuşku duyulmayacak biçimde "devletleştir- di"ler. Cumhurbaşka- nı, Başbakan ve yar- dımcıları, Milli Eği- tim Bakanı, Adalet Ba- kanı, şimdilik açık se- çik söylemiyorlar ama bu acı görüşü, tutarlı biçimde temsil ediyor- lar. Çağdaş sanayi eme- ği, sürekli nitelik de- ğiştirerek işlevini sür- dürüyor ama her an, ulusal özünden yitire- rek sınıfsal bilinçleri oluşmamış işçiler, bur- juva sınıfının ilerici ve devrimci yapısını kav- rayamadığından, onu dinsiz ve inançsız sa- yar, ama ekmeğini onun elinden yediği için, geçerli düzene boyun eğer. İşçi sını- fımız, şimdi, bu tuza- ğm kapanındadır. Başbakan, neyi gün- deme getiriyor? Hep kadını. Türbanla, ana olmakla, aileyle ve gi- derek çok çocuk do- ğurmakla. Gizli bir ideolojinin dışavuru- mudur bu. Çok evlilik ve ücretle alınmış (ca- riye) kadın, yakında, gündemin resmini ta- mamlar. Marks'çıları şapka kuramıyla tanımlayan lslamcı sennaye, bu gidişi nasıl buluyor? Kaynağında, kadının giyimini kuşamını tar- tışmak, onun bedenini tartışmak anlamına ge- lır, özü budur. lğrenç değil mi? Üniversiteli gençler bile, "Bu Cumhuriyette Müs- lüınaıt olarak yaşan- maz" önennesini tar- lışıyorlar. Atatürkçü- lük ise kuru ve sığ gö- rünüyor. Tehlikenin farkındayız ama!.. PENCERE Akil Adamlar Meşheri... Akılh.. Akil., Yukardaki iki sözcükten ilkini bilmeyen yoktur... Ancak 'âkil' pek kullanılmaz... Ne demek âkil?.. Sözlük "çok akılh, çok rnakul" diye tanımlamış •âkil'L. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, ül- kenin içinde yaşadığı bunalımı aşmak için "âkil adamların devreye girmelerini" önerince AKP'nin Cumhurbaşkanı Gül tarafından yemeğe davet edildi... İki saat söyleştiler... • Peki, ne söyleştiler?.. Belli değil... Ama, belli olan şu: Abdullah Gül akılh olsa da pek âkil sayılamaz... Neden?.. Çünkü bugünkü Cumhurbaşkanı Gül'ün dün- kü sicilinde akla uymayan yanlar var. Bir kez Abdullah Gül kadınlarda tesertür yan- lısı... Bu yolda, hanımıyla birlikte, Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'ne bile başvurmuşluğu var... Sonra Gül'ün Erbakan Hoca'yla alınyazısı bir... Nasıl?.. Erbakan bugün evinde hapis... Hoca "Kayıp Trilyon davası"nda "özel belgede sahtecilik" suçundan hapse mahkûm oldu... Abdullah Gül de aynı davadan sanık, aynı su- çu üstlenmiş, bu yoldaki dosyası her nasılsa or- tadan kaybolmuştu; ama, bulundu. Gül Çankaya'ya çıktı; ama, pek âkil olduğu söy- lenebilir mi?.. • Gelelim Özkök Paşa'ya... Paşa, 2003-2004 yıllarında yaşandığı ileri sü- rülen darbe konusunda açıklama yaptı: "- Darbe girişimi ile ilgili olarak ne vardır, ne yok- tur derim; ne teyit ederim, ne tekzip ederim..." Âkil bir kişinin yanıtı mı bu?.. Oysa aynı Özkök Paşa daha önce darbe ko- nusunda şöyle konuşmuştu: "- Böyle bir şey yok. Olsa askeri savcılık mü- dahale ederdi..." Paşa'ya "âkil kişi" denebilir mi? Zaten kendisi de Çankaya'daki yemekten son- ra gazetecilere diyor ki: "- Ben âkil adam değilim..." Gazeteciler: "- Darbe günlükleri için ifade vermeyi düşünü- yor musunuz?.." Hilmi Özkök Paşa: "- Ben kasaptaki ete soğan doğramam..." Tutuklu Paşalar kasaptaki et mi?.. • Nerden nereye?.. Âkil adamdan kasaptaki ete... Üstelik 'âW/'in sözlükte bir anlamı daha var: "Y7- yen, yiyici" demek âkil... "Âkil-ül beşer" insan eti yiyen anlamına geliyor... Ne rastlantı değil mi?.. MIISTAFA BALBAY IRAK BATAKLIĞINDA TBRK-AMERİKAN iLİŞKlLERl ABD'nin Irak operasyonu öncesi ve sonrasında kamuoyunun Dilgisi dahîlinde ya$ananlar; yaşananiarın perde arkası, kulis bflgileri; konu hakkuıda hazırlanan devlet raporlari; belgeler... Bfitffn nuniar Dirieşüğinde oriaya bir tabio çıkıyor: Irak Balakiığı... Balbayın kaieminden... AlKİA Vayın-Daiılifn D 21? VI «46 Merkez: Ankarn Şube: IzmlrŞubs: ALFA DAĞIT1M c<Cumhuriyet Kitapları www.cumhuriyetkitaplari.com Prol. Nurettin Ma/lıar Öktel Sokak No: 2 Şlşll Tel: 0 212 343 72 74 Almıcl Rasim Sokak No:11 Çarıkaya Fel: 0 312 442 30 50 H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaport Tel 0 232 44112 20 I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear