Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JfcjJVOJA OJVIJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Küresel durgunluk karşısında 'Bize bir şey olmaz' diyen ekonomi yönetimi, kepenk indirmeye davetiye çıkardı
Birer birer batıyorlarKP hükümeti, küresel kriz ve girdi
maliyetlerinin sürekli artmasına sırt çevirüıce
tekstilinden otomotivine kadar tüm sektörler
daralma sürecine girdi. Türkiye'de kapısına kilit
vuran işyerlerinin sayısı on binleri buldu.
Yurt Haberleri Servisi -
AKP iktidan ekonomide pem-
be tablolar çizse de Türk sa-
nayisi can çekişiyor. Yüzlerce
kişinin istihdam edildiği fab-
rikalar bir bir kapanırken ka-
yıtlı işsiz sayılan on binlerle
ifade ediliyor. AKP dönemin-
de büyük törenlerle açılan sa-
nayi tesisleri, organize sanayi
tesisleri de birer birer boşalı-
yor. Kriz en derin darbeyi ise
tekstil sektörüne indiriyor.
Türk tekstil ve pamuk ipliği
sektörünün kalbi konumunda
olan Gaziantep, Kahraman-
maraş, Bursa gibi kentlerde
birçok sanayici de işletmesini
kapatmamak için direniyor.
I u yılın ilk dört ayında Türkiye genelinde
kapanan şirket sayısı yüzde 22 artarak 15
bin 802'ye ulaştı. Bu işyerlerinde çalışan
yüz bine yakın kişi işsiz kalırken, sanayici üretim
yapamaz noktaya geldi.
Kocaeli Sanayi Odası'nm 2008 yılı Uk çeyreği raporuna göre özellikle yapım işleri, taş, toprak sanayii,
petrol ürünleri, metal eşya, gıda, laşıl araçlan ve kimy:ı sektörlerindeki firmalarda daralma görüldü.
OSByatınmlan durdu Fabrikasını kiralayan da var satan da
GAZİANTEP: Türkiye'de 24 milyon metrekare
ile en büyük ve en fazla organize sanayi bölgesine
sahip Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nde
(OSB) toplam 540 fabrika faaliyet halindeyken
bunlardan yaklaşık 40'ı yaşanan durgunluktan ve
krizden etkilenerek üretimini tamamen durdurdu.
Çalışanlar ise kapasitelerini yüzde 80 düşürüp
üretime devam ediyor. Fabrikalann kapanması ve
üretim kapasitesini düşürmesi nedeniyle 20 bin
civarında insan işsiz kaldı. AKP iktidan
döneminde kurulan 4. OSB'deki yatınmlar ise
tamamen durdu. Sanayiciler buradaki tesislerini
sökerek teşvik alan kentlere kaydınnaya başladı.
BURSA: Türkiye'nin "Örnek
Sanayi Kenti" olarak gösterilen
Bursa, AKP döneminde yoksulluk ve
işsizlik kenti oldu. 2005-2007 yıllan
arasında 104 bin 31 sanayi işçisi
Türkiye lş Kurumu Bursa ll
Müdürlüğü istatistiklerine "kayıtlı
işsiz" olarak geçti. 2008'in ilk dört
ayında sanayideki daralma nedeniyle
işten çıkarılıp İŞKUR kapısında iş
arayanlann sayısı 15 bin 650'ye çıktı.
Teksrilcilerin dünya devi üreticilerin
fasonculuğuyla ayakta
kalabildiklerini anlatan Türk-îş 8.
Bölge Temsilcisi Mehtnet Kanca,
"Nergis fabrikasından 20 Mayıs
itibarıyla çalışan 1230 işçiden
toplam 785'inin iş akdi feshedildi.
SİFAŞ'ta işçiler 3 aydır dönüşümlü
olarak 15'er gün çalıştırılmaktadır.
Böylc yapılar ya TMSF'nin eline
geçiyor ya da bankalar haraç mezat
işletmeleri satıyorlar. Bursa
Organize Sanayi Bölgesi'nde
kiralık ya da satılık çok sayıda
fabrika var" dedi.
jFe otomotivin kalbi Bursa, ne Anadolu'nun
' yükselen yıldızı Kayseri ne de sanayinin
başkenti Kocaeli, yaşanan bu kara
tablonun dışında kalabildi. Ayakta kalabilenler
içinse tehlike çanları çalmaya başladı.
İşsiz sayısı zirvede
KAYSERt: Kayseri'de peşpeşe kapanan
fabrikalar ve işten çıkanlan işçi sayısı son altı
yılda zirveye ulaştı. Kayseri Organize Sanayi
Bölgesi'nde 70'e yakın fabrika ve işyeri icra
takibinde. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
görkemli törenlerle açıhşını yaphğı 141
fabrikanın bir çoğu kapanmanın eşiğinde.
Kayseri'de icra müdürlüğü sayısı birden üçe
çıkanlırken son 6 ay içerisinde sadece
İcarşıhksız çek ve senet takibine bakan savcı
sayısı da üçe yükseldi. Kayseri Ticaret Odası
Başkanı Hasan Ali Kilci, "Hükümet rejimle
kavga etmeyi bırakıp esnafın ve tüccarın
yaşadığı sıkıııt ıy ı gidermek için çare
bulmakla uğraşmasmı bekliyoruz" dedi.
Ithalat sektörü bitirdi
KAHRAMANMARAŞ: Kahramanmaraş
Ticaret ve Sanayi Odası'nın verilerine göre
kentteki 177 tesisten 26'sı faaliyetlerine ara
verdi. Son bir yılda çıkanlan işçi sayısı da 3 bini
buldu. tplik ve kumaş alanmda faaliyet gösteren
iki fabrikası bulunan Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanı Mehmet Balduk, sektörün sorununun
başında gittikçe artan tekstil ithalatı geldiğini
söyledi. Kahramanmaraş'ta yüksek kapasiteye.
sahip Iskur Tekstil'in sahibi ve Kahramanmaraş
Sanayici ve îşadamlan Derneği (KASÎAD)
Başkanı Abdulkadir Kurtul, "Çin'in temel ve
standart tekstil ürünleriyle rekabet etmek
çok zor. Tedbir alınmazsa kapanan birçok
işletmeye yenileri eklenecektir" diye konuştu.
İflas bayrağı çekîldi
Düşükdolar kuru, yüksekgirdi maliyetleri ve sorunlan ağırlaştıran
küresel kriz, yüzlerce işçi çalıştıran işletmelere kilit vurdurdu
MURAT GÜLDEREN
Karşüıksız çekler, Uzakdoğu rekabeti, uzayan vadeler, nakit sıkıntısı
ve girdi maliyetlerinin artması Merter'den Bayrampaşa'ya, Ça-
talca'dan Kemerburgaz'a kadar pek çok tekstil fabrikasının kele-
pir fiyatla satılığa çıkmasına yol açtı. (Fotoğraf: SERKAN Y1LDIZ)
200'ün üzerinde kişiyc istihdam sağ-
layan Tunç lplik'in sahibi Mehmet
Tunç, hükümetin uyguladığı ekonomik
progranı nedeniyle son dört yılda teks-
til sektörünün rekabetçi yapısını ta-
mamen kaybettiğini, enerji maliyetle-
rinin artmasının da bardağı taşıran son
damla oldıığu söyledi. Türkiye'de ip-
lik üreten fabrikanın neredeyse kal-
madığını dile getiren Tunç, "Biz de şar-
telleri indirmek zorunda kaldık. Hü-
kümetin yapacağı ekonomik re-
formlara inanıp aylarca dişimizi sık-
tık. Ama bir adım büe yol alınama-
dı. Makinalarımızı üçte bir fiyatına
bile satamıyoruz" dedi.
250 kişi istihdam eden fabrikalannı
kısa bir süre önce kapatan Örentaş Ip-
lik Yönetim Kurulu üyesi Gerson Er-
deın Anar da "Dönen çeklerin hesa-
bını dahi yapamıyoruz. Vadeler uza-
dı. Büyük bir batağa girdik. Ve şim-
di de fabrikamızı satıyoruz. Şu anda
Merter'den Bayrampaşa'ya Çatal-
ca'dan Kemerburgaz'a kadar pek
çok fabrikanın kapısına kilit vurdıı-
ğunu görebilirsiniz" diye konuştu.
Türkiye'nin önde gelen iplik üreti-
cilerinden Boğaziçi îplik Genel Müdürü
Necmettin Altınörs de yakın döneme
kadar 550 kişi çalıştırdıklannı belirte-
rek "Tüm işçilerimizi çıkartmak zo-
runda kaldık. Sektörün geleceği ka-
ranlık. İstihdam vergilerinin işgücü
maliyetine oranının yüzde 43'lere
vardığı bir ülkede, tekstil ve hazır gi-
yim sektörünün Çin ile rekabet et-
mesi mümkün değil" dedi.
Bıçak kemiğe dayandı
2007'de 2 bin 706, bu yılın ilk beş
ayında 100'ün üzerinde işletmenin ka-
pandığını belirten Türkiye Giyim Sa-
nayicileri Derneği Başkanı Ahmet
Nakkaş ise "AKP döneminde istih-
dam ortalaması 80-100 olan yaklaşık
10 bin işletme kapandı. Sektör re-
kabetçi yapısını son dört yılda yak-
laşık yarı yarıya kaybetti" dedi.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN Y1LDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
AKP hükümetinin I. dönemi üç
fantezi üzerinde tamamlanmıştı:
Ekonomik büyüme, demokratik-
leşme, yeni başanlı bir dış politi-
ka. Fanteziler de esas olarak iki var-
sayımla destekleniyordu: Neo-libe-
ral küreselleşme kalıcıdır, ABD he-
gemonyası altında, tek kutuplu bir
dünya oluştu. Bu iki varsayım yıkı-
lırken AKP'yi II. dönemine taşıyan
fanteziler de çöküyor.
Mali krizin dalgaları Türkiye sahil-
lerine ulaşınca, ekonomik büyüme-
nin ve refahın bir kredi köpüğü üze-
rinde yüzen tahta parçalarından öte
bir içerikleri olmadığı anlaşılmaya
başlandı. Demokratikleşme fantezi-
si, geç de olsa 1 Mayıs olayı, "Flört
zinadır" ayıbı, dinleme için özel ör-
güt skandalıyla darmadağın oldu.
Geriye dış politika fantezisi kalıyor:
AB'ye üye oluyorduk, mihver ülke
(ya da Davutoğlu'nun hangi yazısı-
nı okuduğunuza bağlı olarak, "mer-
kez" ülke) olmaktan merkez ülke ol-
maya ya da merkez ülkeden küre-
sel güç olmaya dönüşecektik. AB
üyeliği sürecinin başına gelenler
malurn. Geriye bir tek, "merkez" ya
da küresel güce dönüşmek, hatta
bölgede Osmanlı barışı kurmak
kaldı. Bu fantezinin geleceği de tü-
müyle ABD'ye bağlı.
Hassas konular...
Bu yüzden ne zaman birileri "ABD
artık tek süpergüç değil, tek kutup-
lu dünya geride kaldı" gibisinden yo-
rumlar üretseler, AKP yanlısı yazar-
ların sinirleri bozuluyor. Aksini sa-
vunma çabalarına, nadiren rastlasak
da genel tavır, bu tartışmalan yok sa-
yarak "tek kutuplu dünya" nakaratı-
. nı tekrarlamaya devam etmek.
Bu yazarlar sinir olmakta haklılar.
AKP söylemini, belli bir dünya tanı-
mına (esas olarak Ahmet Davutoğlu
tarafından üretilmiş bir tanıma) da-
yandırıyor. Bu dünyada ABD tek ak-
tör, bölgede tek belirleyici, bölgede-
ki tek hikâye de Afro-Avrasya'yı içe-
ren Büyük Ortadoğu Projesidir.
Türkiye bunun içinde, coğrafyası, ta-
rihi, kültürü açısından en merkezi ül-
kedir. Ama çevresine güç yanısata-
bilmesi (pardon barış, istikrar getire-
bilmesi diyecektim) için bu küresel sü-
per gücün stratejik desteğine ge-
reksinimi vardır. Bu desteği alabilmek
içinde Türkiye'nin her türlü ulusalcı,
ve/veya anti-emperyalist söylemden
arınarak bu süper güçle kader birliği
yapması, küreselleşmeci neo-liberal
söyleme sadık kalması gerekiyor.
Eğer ABD'nin bu konumu deği-
şirse, dünyada ve bölgede karşısı-
na başka oyuncular çıkarsa, ABD,
bölgesel, küresel stratejisini, oyunun
kurallarını değiştirmeye başlarsa
AKP'nin bu fantezisi de buhar olup
uçar.
Ne yazık ki (AKP açısından...)
Irak fiyaskosunun ardından ve eko-
nomik kriz derinleştikçe hem kutuplu
bir dünyanın kurulamadığı artık iyi-
ce bilinçlere çıktı. Artık, küreselleş-
meciliğin yanı sıra Avrupa'dan
ABD'ye ulusalcı eğilimler, ulusal çı-
karlar, stratejik sanayiler vb. gibi kav-
ramlar gittikçe daha fazla kullanılıyor.
Diğer bir deyişle, küreselleşme sü-
reci, kapitalizmin tarihinde, bir kez
daha doğal sonucuna ulaşarak 100
yıl önce olduğu gibi, yine ülkeler ara-
AKP ve Uç Fantezi
sındaki ve ülkeler içindeki, "bizler ve
onlar", "zenginler ve yoksullar" çe-
lişkilerini derinleştirmeye, öne çı-
karmaya başladı. Şimdi, küresel-
leşmeyi sorgulayan ülkeler kervanı-
na ABD'nin de katılmak üzere ol-
duğuna ilişkin işaretler artıyor. Bu
bağlamda geçen hafta Financial 77-
mes'ta Philip Stephens'ın "yeni bir
'biz ve onlar' dünyası için tatsız
gerçekler", International Herald Tri-
öune'de Henry Kissinger'in "Kü-
reselleşme ve hoşnutsuz olan-
lar" başlıklı yorumları, Dilip Hi-
ro'nun ABD'de Pentagon çevresinin
dergilerinden, Military fîew'ew'daki
"Gerileyen tek süper güç ve çok
kutuplu dünyanın yükselişi" baş-
lıklı denemesi dikkatimi çekti.
Bizler, onlar' ve 'ulusal
çıkaıiaı"
Philip Stephens'e göre, dün kü-
reselleşmenin parametrelerini "biz"
belirliyorduk, "onlar" krizlerine kat-
lanmak zorunda kalıyorlardı. Sonra
"onlar" krizden derslerini aldılar.
Şimdi mali krizin etkisiyle bizim
ekonomilerimiz yavaşlar, onlarınki
hızla büyümeye devam eder,
ABD'de ve Avrupa'da tüketici, kre-
di darlığı, yüksek yakıt ve gıda fi-
yatlarıyla cebelleşirken Çin'de tü-
ketimin büyüme hızı yüzde 15 do-
layında seyrediyor.
Şimdi "biz" küreselleşmeden ya-
kınır oldu. ABD başkan adayları
"onları", "bizim" ülkelerindeki işleri
çalmakla suçluyor. Avrupa, "bizim"
gıdalanmızı, "bizim" yakıtlarımızı on-
lar tüketiyor, bu yüzden fiyatlar ar-
tıyor diye yakınıyor. Stephens'e gö-
re, " 'Batı' bu krizde dünyanın yeni-
den şekillendiğini, ekonomik siyasi
gücün doğuya kaydığını göremiyor,
hâlâ işlerin eskisi gibi süreceğini, ye-
ni gelenleri, kısmi düzenlemelerle
kendi sistemine uyduracağını sanı-
yor, amayanılıyor." Dahası, bu, zen-
gin, eğitimli, kültüriü "biz" ve yoksul,
cahil "onlar" aynmı, zengin ülkelerin
içinde de oluşuyor.
Kissingerde küreselleşmenin, tüm
sanayileri aynı biçimde ekilemedi-
ğinden hareketle, ulus ötesi şir-
ketlerin serbest ticareti, ulusal
piyasaya üretim yapanların ve
sendikaların korumacılığı savun-
duğuna dikkat çekiyor. Mali kriz bu
çelişkileri derinleştirirken küresel-
leşmenin stratejik etkisi, iki düzey-
de, önemli sorunları gündeme geti-
riyor. Yabancı yatırımların kısıtlan-
ması hatta yasaklanması gere-
ken ulusal güvenlik açısından vaz-
geçilemez sanayiler var mı? Ameri-
ka'nın savunma kapasitesini koru-
yabilmek için hangi sanayilerin
çökmesini engellemek gerekiyor?
Kissinger, "Bunlar istismara açık
sorunlar ama ulusal çıkarlann ge-
rekleriyle yüzleşmekten kaçınmak
için bahane olamaz" diyor. Kissin-
ger'e göre "ulusal güvenliğin küre-
selleşmeye koyduğu sınırlar, ulusal
temelde saptanmalıdır. Bunlar bas-
kı gruplanna, lobicilere, seçim kay-
gılanna bırakılamaz". özetle, ABD dış
politikasının en saygın ve etkin isim-
lerinden Kissinger, "ulusal çıkar" di-
ye bir şeyden söz ediyor, bunun kü-
reselleşmenin gereksinimlerinin, ser-
best ticaretin önüne geçmesi ge-
rektiğini savunuyor. Kimse kalkıp
Kissinger'i ulusalcılıkla suçlamıyor.
Aksine dikkat ederseniz, bizdeki
ABD hayranı, AKP'Iİ küreselleşme-
ci neo-liberallerin aksine, ABD baş-
kanlık seçimlerinde hiçbir aday ulu-
salcılığına toz kondurmak istemiyor.
Bizde ise bırakın ulusal çıkarı, em-
peryalizmden söz edenleri bile, ne-
redeyse faşist ilan edilip çarmıha
germeye çalışıyorlar. "Siyah ten
beyaz maske" n'olacak!
Dilip Hiro'nun Militarv Review'da
yayımlanan makalesiyse ABD üs-
tünlüğünün çeşitli yönlerindeki ge-
rilemelere, çok kutuplu bir dünyanın
biçimlenmekte olmasına dikkat çe-
kiyor. Hiro esas olarak, Irak fiyas-
kosunun, enerji fiyatlarındaki artış-
lann ve El Cezire, France -24, English
Language Press (Iran), Telesür (Ve-
nezüella) gibi, CNN-BBC düopolü-
nü kıran yayınların, Rusya ve Çin'in
ekonomik askeri, Venezüella, Iran'ın
stratejik olarak yükselişi, bunlar ara-
sındaki ilişkiler ve ittifaklar, ABD
karşıtlığı üzerinde duruyor. Körfez ül-
keleriyle, Rusya arasında, enerji,
terorizm karşıtlığı ve savunma ko-
nularında ortak bir zeminin oluştu-
ğunu gösteriyor. özetle, yalnızca as-
keri, ekonomik, mali güç dengeleri
değil, dünya halklarının dünyaya
ilişkin algıları da ABD aleyhine de-
ğişiyor.
özetle AKP hükümetinin söyle-
minin ve kendine olan güveninin kay-
naklarından biri daha hızla çöküyor.
Sanırım, iç ve dış politikada boca-
lamaların temelinde, dışardan gelen
rüzgârların yön değiştirmeye başla-
mış olması da var.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
1yi, Doğpu, Giizel'
Prof. Dr. Şerif Mardin eski görüşlerini yeniymiş
gibi gündeme getirmeyi sürdürüyor. Basında
ayrıntılı olarak yayımlanan açıklamaları arasında
Mardin:
"Cumhuriyette 'iyi, doğru, güzel' hakkında çok
derine giden bir düşünce yok.. derinliğine araş-
tırma yok.. öğretmenin dünya görüşünde iyi,
doğru ve güzel olmayınca.. diğer elemanlar dev-
reye giriyor..." diyor.
Mardin'in görüşlerini kendi mesleğinden olan
toplumbilimciler yorumluyor. Ben burada Cum-
huriyet'in "yönetim" anlayışını ekonomi politik bağ-
lamında bu değerlerle ilişkilendirmek istiyorum.
Cumhuriyet yönetimi olarak 1920'lerin ikinci ya-
rısından İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasına ka-
dar geçen dönemi alıyorum.
Bu üç kavramın, göreli oldukları, zamana ve ye-
re göre değişik algılanabilecekleri söylenebilir. Yi-
ne de insan düşüncesinin evrimiyle, günümüzde
belli bir nesnellik kazandıkları da yadsınamaz. Bu
üçlünün, yani, "iyi, doğru ve güzel"\n, sırasıyla ah-
lak, bilim ve estetik ile ilgili olduğu bilinir.
•••
Cumhuriyet yönetimi, ülke için iyi olanı yapmaya
çalışır. Bunun için "fe/(yo/gösferic/o/ara/f"bilimsel
gerçekler alınır; tüm sanat dalları özgün estetik bir
anlayışla güçlendirilmek ve geliştirilmek istenir.
Çağdaşlaşma ve ilerlemeyi ilke edinen Cum-
huriyet, kadının özgürleşmesini esas alır; kadın er-
kek eşitliğini önemser.
Cumhuriyet için iyi ve doğru olan "üretimdir".
Cumhuriyet, dünya ekonomisinin Büyük Bunalım
yaşadığı yıllarda ulusal üretimi yoktan var etme-
dir; dokumadır; şekerdir; kâğıttır ve çeliktir. Bu iş-
letmelerin ülkenin her tarafına dengeli biçimde da-
ğıtılmasıdır. Üstelik bütün bunların, para basıla-
rak ya da dışarıdan borçlanılarak değil, eldeki kay-
nakların doğru kullanılmasıyla başarılmasıdır.
Cumhuriyet; doğruyu, yani, gerçeğe ve usa uy-
gun olanı, kural olarak bilimde arar. Eğitim baş-
ta olmak üzere, tüm kamu yönetimi çalışmalarında
bilimsellik en temel ilkedir. Çağdaş eğitim, -ör-
neğin, liselerde felsefe ve mantık eğitimi verilmesi,
Köy Enstitüleri ve Halkevleri- iyi, doğru ve güze-
li arayışın çabalarıdır. "öğretmenin dünya görü-
şünden iyi, doğru ve güzelin çıkanlması", Mardin'e
anımsatalım, sonraki yıllarda, ülkeyi yönetenlerin
kasıtlı ve bilinçli olarak bu yaklaşım ve kuruluşları
yok etmeleriyle sağlanmıştır.
Çok ama çok önemli bir nokta daha var; bir "saf
ahlak" konusu var.
Cumhuriyet'in fabrikaları, ülkeyi yöneten siya-
setçilerin birilerine para dağıtması amacıyla kul-
lanılmaz. Bürokratik kadrolar "yandaşlarla" dol-
durulmaz. Cumhuriyet'in bürokratı, "işini", birta-
rikata bağlı olarak ya da halkın parasını kendi ce-
bine ya da birilerine aktarmak için yapmaz.
Cumhuriyet'in bürokratı erdemlidir; işini "uzman"
olarak bilir!
Cumhuriyet'te yolsuzlukların üstü, üst yöneti-
ciler ve yetkililer tarafından örtülmez.
Cumhuriyet siyasetçisi, halkın parasını, kendi-
sini desteklemeleri için gazetecilere dağıtmaz;
1950'lerden günümüze uzandığı gibi önce "bes-
leme basın", sonra da "destekçi medya" yaratmaz.
Çoğu kez ahlakı ve hukuku "eğip bükerek" ken-
di zenginini oluşturmaz. Cumhuriyet'te siyasetçi,
yakın aile çevresinin, hısım ve akrabalarının ya da
çocuklannın zenginleşmesi için çalışmaz; merkezi
hükümet ve belediye ihalelerini yakınlarına da-
ğıtmaz.
Cumhuriyet'in estetik anlayışı, resimde, müzikte,
mimarlıkta pek çok örnekleriyle görülebilir. Adla-
rının burada sıralanmasına olanak bulunmayan,
bu alanlarda uluslararası üne kavuşan onca
Cumhuriyet insanı var.
Cumhuriyet'in estetiğinde, Ankara'nın özel bir
yeri var. Ankara, yapılarının özgün mimarisiyle,
parkları ve anıtlarıyla ve de Garı ve bulvarları ile
geleceğin kenti olarak gelişiyordu. Sonraki yıllarda
bu güzellikler yerle bir edildi.
Gerçekte "güzelin çirkine dönüşümü" hemen her
kentte görülmüyor mu?
•••
Yeniden Mardin'e dönelim. Mardin devam edi-
yor:
"Mahallenin kendisine baktığımızzaman iyi, doğ-
ru ve güzel hakkında düşünce var. Nedir o? Isla-
mi düşünce tarzı" diyor.
Doğrudur, Cumhuriyet'in yönetim ilkelerinden
ve değerlerinden uzaklaşılınca neler olabileceği-
ni toplum her gün yaşıyor! Mardin, bir ara ken-
dinden o kadar geçiyor ki, günümüzde gerçek bir
evrensel insanlık değeri olan "Yurtta barış, dün-
yada banş" sözleri için de, sığ bir yaklaşımla "Çok
derin bir ifade değildir" diyebiliyor!
•••
Banş gibi "iyi, doğru ve güzel" de Cumhuriyet'in
ilerleme, çağdaşlaşma ve gelişme amacıyla sa-
hiplendiği insanlık değerleridir. Bu değerlerin
aşınmasının, siyasi, ekonomik, kültürel olarak top-
lumsal maliyeti gerçekten çok yüksektir. Bilim in-
sanlarının görevi bu değerlerin aşınmasının, gidişe
alkış tutarcasına, "kuramsal sözcülüğünü" yapmak;
özellikle de geçmişe övgü biçiminde olmamalıdır.
Doğru okunursa, Cumhuriyet'in "iyi, doğru, güzel"
yönlerinden, ülkenin, bugünü ve "geleceği için"
yararlanılabilecek çok birikim vardır.
yakupkepenek06@hotmail.com
TZOB: Hububatta
acilönlem şart
Ekonomi Servisi -
Türkiye Ziraat Odalan
Birliği (TZOB) Genel
Başkanı Şemsi Bay-
raktar, kuraklıkla ilgi-
li açıklanan destek pa-
ketinin Güneydoğu
Anadolu'daki üreticiler
tarafından yeterli bu-
lunmadığını belirterek,
tedbirler bütün olarak
alınmadığı takdirde ge-
lecek yıllarda hububat
ve bakliyat üretiminde
çok ciddi sıkınhlar ya-
şanacağını söyledi.
Bayraktar, Doğu ve
Güneydoğu'daki ziraat
odalan başkanlanyla Di-
yarbakır'da basın açık-
laması yaptı. Bölgede
yüzde 90 oranında za-
rardan bahsettiklerini ve
bunun bir afet olduğunu
ifade eden Bayraktar,
şöyle devam etti: "Afet
olması için insanların
ölmesi mi lazım? Dün-
yada gıda krizi yaşam-
yor. Türkiye'nin gıda
güvenliği için tanma-
destek vermesi şart."