23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 MAYIS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Donammlı DSİ Su işlerini özelleştiren ya- sa üzerine TBMM'de yapı- lan görüşmeleri aktarırken CHP'Iİ Gürol Ergin'in DSl'de kadrolaşmaya ilişkin verdiği bilgileri köşemize aktarmıştık. DSİ Genel Müdürlüğü Basın Müşavirliği'nden ko- nuya ilişkin bir açıklama geldi. Açıklamaya göre DSl'nin içi boşaltılmamış, kurumun deneyimli ve donammlı per- sonell de görevinin başın- daymış. Hem Gürol Ergin'in iddia ettiği gibl, son 6 yıl içinde DSPden aynlan ya da ayrılmak zorunda bırakılan teknik ve idari personel sa- yısı yaklaşık 2 bin 750 de- ğilmiş. 1.1.2003-30.4.2008 tarihleri arasında; DSl'den 2 bin 96 kişi emekli/vefat, 120 kişi istifa, 238 kişi de di- ğer kamu kurum ve kuru- luşlarına nakil nedenlyle ol- mak üzere toplam 2 bin 454 kişi ayrılmış. Yalanlamaya bakın siz... DSl'den ayrılan sayısı, Gü- rol Ergin'in dediği gibi 2 bin 750 değil de, 2 bin 454 ki- şiymiş. 6 yıl içinde bir ku- rumdan binlerce kişinin ay- rıldığını itiraf edeceksin, sonra da herkesten DSl'nin içinin boşaltılmamış oldu- ğuna inanmasını bekleye- ceksin... Açıklamadan anlıyoruz ki, başta Basın Müşavirliği olmak üzere DSl'de "de- neyimli ve donammlı" per- sonel gerçekten görev ba- şındadır! IŞIK KANSl Ingilizce Öğretmeni llker Gülüm, Ankara'nın yoksul Çinçin'indeki bir okulda çocuklarla yaşamı yeniden kurguluyor. Geçen yıl öğrencilerine Şekspir oynatmıştı. Bu yıl Turgut Ozakman'ın "Kanaviçe"sin\ sahneye koydu. Perde açılmadan önceki süreci llker Gülüm'den dinleyelim: "Okulumuzda önceki yıllarda spor salonundan bozma biryerde oyunlanmızı oynuyorduk, ama son derece olumsuz koşullarda. Salonun tavanlan akıp parkeleri kalkınca salon kullanılamaz oldu. Okuma provalannı kışın hafta sonlannda okulun önündekl tahta banklarda soğuktan titreyerek yapmıştı öğrenciler. Zaman zaman da öğretmenler odasını kullandık. Epeydir çalışmalanmızı 5-6 yıl önce taşınan model bölümünün iki katlı binasında sürdürüyonjz. Kışın hafta sonlan kaloriferteryanmıyorsa da bu blle blzim için önemli bir olanak." Binbir zorluk aşılmış, Mamak Çinçin'üen Yükselen Belediyesi'nden eski konservatuvarın "nikâh salonu" olarak kullanılan Hikmet Şimşek Sahnesi alınmış ve "Perde" denilmiş... Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin öğrencileri çok ciddiye almışlar yaptıkları işl. Oyle müsamere gibi değil oyunları. Mimikler yerinde, doğaçlamalar tam zamanında, kendinden katmalar desen cuk oturuyor. Donuk ezber sırıtmıyor, roller içe sindirilmiş... Güldürüyor, düşündürüyor, izleyeni kavrayıp götürüyor çocuklar. Bu yüzden alkışlayanları, "Aferin" diyenleri çok oldu oyunu oynadıkları gün. Uçup gitmeli mi bu başarı? Unutulup gitmeli mi yorucu emek ile yaratıcı yetenek? Alaaddin Fatih Demirtaş, Eyüp Doğan, Yusuf Karslı, Hasan Alperen Kılıç, Seçll Ünal, Sibel Öztürk, Beyhan Ozkan, Gülşah Bilecen, Sedat Efe... Helal olsun size çocuklar, iyi iş çıkardınız. DENETDE baskı altında Devlet Denetim Elemanları Derneği (DENETDE), Türkiye'nin birliğinden yanadır, yolsuzluklara karşıdır, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesini savunur. DENETDE, Cumhuriyetin kendisi için "birmana ifade etmediği"ri\ söylemiş bulunan eski Başbakanlık Müsteşarı, şjmdinin AKP milletvekili Omer Dinçer'in Sorosçularla kol kola hazırladığı, Türkiye'yi federasyona sürükleyecek sözde kamu yönetimi reformu tasarısına karşı durmuştur. DENETDE, yolsuzluklar almış başını yürümüşken teftiş kurullarının kaldırılmaması için mücadele yürütmüştür. Ve aynı DENETDE'nin Başkanı Atılay Ergüven'e Sağlık Bakanlığı'nca bir savdan dolayı 6 ayrı inceleme-soruşturma açılmıştır. DENETDE sussun diyel CHP'Iİ Osman Coşkunoğlu, Türk Telekom'un (TT) kuşku, ihanet ve soru işaretleri ile dolu satış serüveninin ana hatlannı şöyle çiziyor: - Kasım 2005'te TT, sektörde birikim, deneyim ve iddiası olmayan Oger Telecom'a 6.6 milyar dolara satıldı. İki ay sonra da Kurumlar Vergisi yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirildi. Bu indirim 2 ay önce yapılsaydı, TT'nin değeri 2 milyar dolar civarında artmış olacaktı. Oger Telecom sahibi Hariri ailesi ile bu 2 TT'de kuşkular milyar doları kimlerin paylaştığı sorusu da yanıtsız kaldı. - 2006 sonunda, yasa gereği Telekom Kurumu'nun (TK) onaylaması gerekirken, böyle bir onaylama olmadan TT yeni ve zamlı tarifelerini açıkladı. Bu tarifelerle rekabet ettiği hizmetlerde fiyat düşüren TT, tekel konumunda olduğu fiyatları artırıyordu. Böylece, hem rekabeti öldürüyor, hem de bunun faturasını halkımıza ödetiyordu. - Yasa gereği, serbestleşme Ocak 2004'te başlamış olması gerekirken, hâlâ internet altyapısında, kablo TV ve şehiriçi sabit hatlarda TT fiilen tekel konumundadır. Daha da ilginci, kamu kuruluşları rekabet olan hizmetlerde (örneğin, şehirlerarası ve milletlerarası) ihaleye çıkması gerekirken, bu hizmetleri hâlâ TT'den almaya devam etmektedir. - Oger Telecom, TT'nin yüzde 55'ini satın alırken yaptığı sözleşmede yatırımlar ve personel ile ilgili taahhütlerini yerine getirmedi. Ama AKP hükümetinin koruması altında fiili tekel konumunu sürdüren TT'nin kârlılığı ve değeri hızla artmaktadır. Buna rağmen, hisseleri çok ucuza halka arz edilmiştir. Osman Coşkunoğlu'na göre, TT'nin serüveni nerede mi bitecek? Yüce Divan'da... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL "Sosyal Sigortalar Kurumu"ndan "Sosyal Güvenlik Kurumu'na (6) Sosyal Sigortalar Yasasf ndaki değişikliklerin son aşaması olan, 4447 sayılı yasa 1 Ocak 2000'de yürürlüğe girerek, Süper Emeldilik Yasası ile emekli, dul ve yetim ayhklannda oluşan uçurumu daha da derinleştirdi. Sosyal adalet ilkesine tümüyle ters düşen bu uygulama, 2000 yı-' hna kadar emekliler arasında oluşan gruplaşmayı daha da artünnışta. Değişik yasalarla oluşan bu gruplaşmayı aktarmaya çahşahm: 1. Grup: Nisan 1950 (işçi sigortalan) ile Mart 1969 arasında emek- li olanlar bu grupta yer almaktadır. Bu dönemde aylıklar 1950 ile 1968 yıllannı içeren bir tek "Gösterge Tespit Tablosu" ile ve si- gorta primine esas alınan son 3 takvim yılı kazancının alt suıın ile üst sının göz önüne alınarak yeniden düzenlenmiştir. Ancak aylık bağlama oranı % 70'te donduruhnuştur. O günlerin emekli, dul ve yetimleri bugün de % 70 oran üzerinden aylık almaktadır. 2. Grup: Mart 1969 ile Mart 1982 döneminde emekli olanlardan oluşmaktadır. Bu dönemde heryıl için ayn yapılan "Gösterge Tes-" pit Tablolan" ile aylıklar, yine sigorta primine esas alınan son 3 tak- vim yılı kazancının alt sının ile üst sının göz önüne alınarak bağ- lanmıştır. Ancak aylık bağlama oranı bu kez % 7O'te değil % 85'te dondurulmuştur. Mart 1982 ile Ocak 2000 arasında emekli olanlar yeni gruplar oluş- turmuştur. 3. Grup: Nisan 1950 ile Mart 1982 arasında Alt Gösterge Tablo- su'nun 1. derece 9. kademesinden (en yüksek) borçlanarak "Süper Emekli" olma hakkını kazananlar. Bu hakkı kazananlar "Geçid Gös- terge Tablosu" üzerinden ve en yüksek geçici gösterge olan 5.000 göstergeden 4 milyon 200 bin ya da 5 milyon 40 bin lira ödeyerek "Süper Emekli" olanlan kapsamaktadır. 4. Grup: Yine Alt Gösterge Tablosu'nun 1. derece 9. kademesinden emekli olup, ekonomik gücü 4 milyon 200 bin lira ödemeye yetmediği için borçlanamayıp "süper emekli" olamayanlarla, Alt Gösterge Tab- losu'ndaki 1. derece 9. kademeye ulaşamadıklan için, borçlanma hak- kından yararlanamayıp "yaşam boyu" normal emekli kalanlar. 5. Grup: 1982 yılından 3869 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1993 yılma kadar, "aylık talep veya ölüm tarihinden önceki beş tak- vim yılında prim hesabına esas gösterge tablosundaki en yük- sek gösterge üzerinden" hesaplanan kazançlarının "beş yıllık tu- tarının yıllık ortalaması" üzerinden aylık alanlar bu grupta yer alır. 6. Grup Bu alt grupta "1983,1984,1985,1986,1987,1988,1989, 1990,1991 ve 1992 yılı emeklileri" yer almışlardır. Bu grupta yer alanlann aylıklan, "primi ödenmiş son 5 takvim yılının prim he- sabına esas tutulan" ücretlerine göre bağlanmıştır. 3869 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 1992'den, 4447 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2000'e kadar emekli olan sigortalılan kapsamaktadır. 3869 sayılı yasa, "Yaşülık Aylığuun He- saplanması" koşulunu değiştirmiş ve Üst Gösterge Tablosu'ndan yaşlılık aylığı almaya hak kazananlann aylıklan, prime esas alınan kazanç ortalaması, 5 takvim yılına göre değil, bu yasa ile 10 takvim yılına göre hesaplanmıştır. "Alt Gösterge Tablosu"ndan aylık al- maya hak kazananlann göstergeleri yine 5 takvim yılının kazancı- na göre saptanmıştır. Bu da yeni gruplan birlikte getirmiştir. Ancak, "Üst Gösterge Tablosu" uygulaması 1994 yılından son- ra emekli olanlar için kademeli olarak yapılmıştır. Yıllık prime esas 10 takvim yılı kazanç ortalaması: 7. Grup: 1994 yılında emekli olanlara bağlanan "aylıkların he- sabında altı" takvim yılı, 8. Grup: 1995 yılında emekli olanlara bağlanan "aylıkların he- sabmda yedi" takvim yılı, 9. Grup: 1996 yılmda emekli olanlara bağlanan "aylıkların he- sabında sekiz" takvim yılı, 10. Grup: 1997 yılında emekli olanlara bağlanan "aylıkların he- sabında dokuz" takvim yılı, 11. Grup: 1998 ve 1999 yılında emekli olanlara bağlanan "ay- lıkların hesabında", on takvim yıh, göz önüne ahnarak aylıklan bağ- lanmıştır. 12.-21.Gruplar: Bu grup 1 Ocak 2000'den 1 Ekim 2008'e kadar emekli olan 9 grubu kapsamaktadır ve her yeni takvim yılında emek- li olanlar, yeni bir alt grupta yer almaktadır. 1 Ekim 2008'de sosyal güvenlikte 506 sayılı "Sosyal Sigortalar Yasası" dönemi kapanacak, 5510 sayılı "Sosyal Sigortalar ve Ge- nel Sağlık Sigortası Yasası" dönemi başlayacak ve 21 grupta yer alan eski malul, emekli, dul ve yetimlere olduğu gibi.. durumlann- da hiçbir iyileştirme yapılmaksızın sosyal güvenlikteki yollanna de- vam edeceklerdir. KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@yahoo.com.tr HARBÎ SEMİHPOROY HAYAT EPİK TÎYATROSU MUSTAFA B/LG/ZV^^ VÜRÜTME ı VE A YARGI A BARIŞIR MI?'.. Am A hetlyatrosu@mynet.com (ÇOPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN wwwjunkidz.com SANA KENARA ÇEKİL POMATESLERE BASIYOSUN DEDİM KORSAN KILIKLI! TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH 26 Mayıs www.mumtaz-arlkan.com R/FLf ABDÛLKER/M YAKALANOff. 1926 'PA BL/GÜfiJ, JÇ/FCf /-İOG/r MUUAteMBT *i*J ABDÜ SİK O0Yl.Br /OJKAıtAtC YfL »AftS ÖNCC SON~ 'OA, ÜSTtlN l"=«4/V- . K&UMtON AOASfNA SÛKÜLEM ABPÜLK£I?/M, SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU GoldenHorn'da Şeriat! "Arap Islamı" döndü dolaştı; Boğaz'ın mavi suları- na, "Golden Horn"a ulaştı... Şeriatla yönetilen Arap dünyasında içki -malum- "ha- ram". Ama Suudi Arabistan (ve tabii Islam Cumhuriyeti Iran) dışında, tüm Ortadoğu'da "yabancılar" açıktan içki içebiliyor. Yerliler için farklı düzenlemeler geçerli. Mısır'da, ramazan ayında bile, masaya "çaydanlık içinde getirilen şarabın"; şeffaf olmayan bardaklarla servis edildiğine tanık olduğumu hatırlıyorum... İçki yani "görünürde haram". "Üstü örtülü" yollar- dan -yabancılara, bu arada bazen yerlilere de- ser- best olabiliyorl En azından farklı oranlarda "hoşgörüye tabi" tutulabiliyor. Mısır'da -Türkiye'ye yakın denebilecek ölçülerde- "laik" bir "hayat tarzı" var. Ama "rejim" şeklen "şeri 61- çüler" kullanıyor. Türkiye'de "rey;m"-sözüm ona- laik ama "hayat tar- zına" artık "şeriat kurallan" giriyor... Yabancı dostlarınızla gittiğiniz bir restoranda; bir- likte yemek yediğiniz Batılı arkadaşlarınıza serbest- çe, açıktan içki servisi yapılırken; aynı masada bu ser- visin size yasaklanması ne demektir? "Müslüman müşteriye" içki artık "haram" sayılıyor demektir! Kâh "kâfir"^) saydıklarından; kâh -turizm gelirleri sa- ğolsun- "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" an- layışı gereği aynı mekânda "yabancılar", bu "haram kuralından" muaf tutuluyor. Berlin eyaleti milletvekili Dilek Kolat'ın Alman par- lamenter arkadaşlarıyla gittiği "Golden Horn" otelin- de başına gelenin özü budur. Ayrım: 'Müslüman olan/müslüman olmayan' Dilek Hanım Alman vatandaşı olduğuna göre neden ona da "Alman kontenjanından" içki servisi yapılmı- yor? Bu çarpıcı ve belirleyici bir nokta... Yasak demek ki taşıdığınız pasaport ya da "ulus sı- nıflamasına" göre değil; "ümmet sınıflamasına" göre tayin ediliyor. Dilek Hanım hangi pasaporta sahip olursa olsun; "Müslüman ümmetinden" çıkma mı, değil mi? Ona "haram" sayıldığı gibi; Müslümanın Müslümana içki servisi yapması da "haram" şeklinde değerlendiriliyor. Kolat'a "Golden Horn" terasında dayatılan "içki apartheid"\n\r\ raconu böyle bir racon... Küreselleşmeyle bütünleşme gayreti içine giren Arap ülkelerinde "turiste serbest-yerliye yasak" şablonuy- la uygulanan "içki apartheid"\nda "kırmızı çizgiyi" be- lirleyen hat gerçekte "turist/yabancı" ayrımı filan da de- ğil; "Muslims/Non Muslims" (Müslümanlar ve Müs- lüman olmayanlar) ayrımı üzerine oturtulmaktadır. Dün manşete çıkardığı haber için Hürriyet ,"Dubai Usulü" ifadesini kullanmış... Dubai, küreselleşmeye en ileri düzeyde eklemlenen çarpıcı bir vaka olduğundan, "alkol apartheid"\nda farklı bir örnekmiş gibi algılanıyor. Ama Dubai'nin içkiye açık "duty free" dükkânları, "süpermarfcef" rafları, bar ve restoranlarında, "içkisa- tışı" için getirilen ayırt edici kriter, sözünü ettiğim "Non Muslims" (Müslüman olmayanlar) şartıdır. Ve yalnız Du- bai de değil; Ürdün, Mısır gibi içkiye müsamaha gös- teren tüm Arap ülkelerinde bu satış gene aynı "Non Muslims" konsepti altında serbest bırakılmaktadır. Bu saydığım ülkelerde kamuya açık yerlerde içki tü- ketimi için geçerli tek kıstas, -tekrar ediyorum- "Du- baili, Ürdünlü, Mısırlıya da turist" olup olmamanız de- ğil; "ümmetten olup olmamanızdır"\ Bu bir "şeriat mantığıdır". Bu ülkelerin hepsi deza- ten "şeriatla" yönetilmekte... Laik bir ülkede nasıl olur da böyle bir "şeriat man- tığı" uygulanabilir? Üzerinde durulacak konu "Dubai örneği" filan de- ğil; budur. Laik düzen içinde böyle bir uygulamaya giriştiği- nizde, anayasadaki "eşitlik" ilkesi ve "din, vicdan öz- gühüklerini" tümüyle ayaklar altına almış oluyorsunuz. Türkiye ya böyle alttan alta giderek "şeriat ilkeleri- ne" devşirilecek. Ya T.C Anayasası'nda hâlâ korun- duğunu düşündüğümüz "laik ilkelerle" yönetilecek. Iki- si bir arada barınamaz. Dilek Kolat hâlâ daha Alman parlamenterlere "AKP'ye kapatma davası dahil Türkiye'de olan bite- ni izah etmekte güçlük çektiğini; bu ayrımcı, baskıcı Islamlaştırmayı anlatmakta zorlandığını" söylüyor... Anlatılacak bir şey yok aslında. Her şey "Alman dost- lann" gözleri önünde cereyan etmiş... Ama anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zur- na az tabii. nilgun@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN 7 8 9 SOLDANSAĞA: 5 6 7 1/Organ bozukluk- -| lannı tedavi eden _ hekimlik dalı. 2/ ^ Başrolünü Marilyn 3 Monroe'nun oyna- A dığa bir fîlm. 3/ Şar- bon hastahğına ve- 5 rilen bir başka ad. 4/ 6 Atın başına geçiri- y len dizgin ve süs- ler... Bir sinir has- 8 talığı. 5/ Kokmuş 9 hayvan ölüsü,.. tlaç, deva... En kısa zaman sü- resi. 6/ Argoda esrar... Di- van şiirinin ölçüsü. 7/ Si- per, hendek... Yağı çıkan- lan bir cins fasulye. 8/ Kullanıştankaldırma... Bü- yükbaş hayvanlara veri- len ortak ad. 9/ San renkli ve güzel kokulu bir kavun cinsi. VUKARIDAN AŞA- ĞIYA: 1/ Urlan inceleyen tıp dalı. 2/ Uyma, boyun eğme... Pla- tin elementinin simgesi. 3/ Tarla, bağ, bahçe gibi yerler- den toplanan üründen artakalanlar... Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine" anlamı katan yabancı önek. 4/ Tann... Halk dilinde negatif fotoğrafa verilen ad. 5/ Bir tür küçükpasta... Rütbesiz asker... Bir nota. 6/ "Deliliğe öv- gü" adlı yapıtıyla ünlü Hollandalı yazar. 7/ Sığınn altı ay- lıktan bir yaşına kadar olan yavrusu... Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da konar-göçerlerin kıl çadırlanndan oluşan yayla yerleşmesi. 8/ Karakter... Yön, taraf. 9/ Büyük yan- kı uyandıran utanç verici olay. L A F • E P T ç A M A • T V E D T z T G 0 N | Y E N K R 0 K E T | A K 1 •T M | R A | T R E | A N A F 0 R A C 1 •u K A L A Z TE" L T ş •R U z 1 L 1 ş] m/M "KI T]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear