Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Velev ki
BÜLBÜLÜN sesi güzeldir ama, kafeste çektikleri
dili belâsıdır. Öyle olduğu içindir ki, sağduyu ki-
taplarında hep “Dilini tutmayı öğren, yersiz zaman-
sız konuşma, ağzını açmadan düşün, boğaz dokuz
boğumdur” denir.
Ama yine de dilinizin ucuna geleni söylemeden du-
ramadığınız anlar olur. Örneğin “velev ki…” diye ko-
nuşursunuz, sonra bir bakarsınız kıyamet kop-
muş.
Hemen olacak gibi olmasa da, eskilerin diliyle
“farz-ı muhal” siyah Başkan ülkemize geldi ve bi-
zim iktidar mensuplarıyla sohbete başladı diyelim.
“Hav ar yu?”ların ve “Selâmün-aleyküm”lerin ar-
dından “Partinizin adı ne” diye sorarsa, İngilizce bil-
diğini göstermek isteyen AK partililerden biri “Whi-
te Party” diye patavatsızlık edip baltayı taşa vurur-
sa ne olacak?
“Adalet ve Kalkınma Partisi” gibi şanlı ve anlam-
lı bir adı temiz ve “pirüpak” görünme uğruna “AK
Parti”ye çevirmiş olmaya mı üzülürsünüz?
Yoksa, arkadaşın densizliğine mi kızarsınız?
Hele İngilizcesinin mükemmelliğini ispatlamak is-
teyen biri, Obama’nın “Beyaz Ev”e girebilmesi
için köleliğe, siyah ayrımcılığa son vermek uğruna
verilen üçyüz yıllık çabanın çetinliğini anlatırken Türk-
çedeki “akla karayı seçme” sözünün ne kadar isa-
betli olduğunu belirtmeye kalkışırsa?
Obamalı bir Amerika’yla masaya oturup ko-
nuşarak sorun çözmenin güçlüğü şimdiden bel-
li oldu.
En önemli ve Türk tarafını yanıltma olasılığı en yük-
sek güçlük, yeni Başkan konusunda bizde oluşan
iki yönlü izlenimin yanıltıcılığıdır.
Bir yanda, halkımızın değişmez niteliklerinden bi-
ri olmasıyla övündüğümüz “zayıftan, ezilmişten ya-
na olma” alışkanlığı var. Atlantik ötesindeki yarışı
“zayıf ve ezik” sandığımız bir siyahinin kazanması is-
teği başlangıçtan beri insanlarımızın gönlünde hep
sıcak bir yer tutmuştu. Aynı adayın kampanya
sürdükçe dışlanmışlıktan arınıp güçlü ve meydan
okuyucu bir duruma gelmesi bile onun lehindeki duy-
guları silmeye yetmedi.
Öte yanda da, yine bizim toplumun ezeli değer-
lenme ölçütü olan “Bizden yana mı, değil mi?” en-
dişesi ağır basıyor. Soykırım, Kıbrıs, Irak konularında
söyledikleri şimdiden insanlarımızın bir bölümünü
hayli ürkütüyor. Daha önce de bu sütunda belirtil-
diği gibi, ABD ile her masaya oturuşta artık hep alt-
ta güreşmek zorunda kalacağımız korkusu kol
gezmekte.
Her iki yaklaşım bir araya gelince Ankara açısından
şöyle bir sakınca, daha doğrusu Obama adına
Türklerle konuşacak Amerikalı diplomatların yarar-
lanmak isteyecekleri bir üstünlük ortaya çıkıyor: Bir
yandan Obama’nın sözleriyle oluşan endişeyi, bir
yandan da kişiliğinin uyandırdığı sempatiyi kulla-
narak, önce ölümü gösterip sonra sıtmaya razı et-
me taktiğiyle, başka türlü koparamayacakları ödün-
leri koparmak. Verirseniz, tabii.
mumtazsoysal@gmail.com
39YTL’YE
SADECE
AVEA’DA
Renkli ekran
FM radyo
her yöne
250
kontör
+
500 SMS
hediye!
109 YTL’lik
hediye!
8 KASIM 2008 CUMARTESİ
2
SAYFA
PENCERE
X Bayan / İ.Y.
Kim Ola?..
Ergenekon davasında iddianame okunuyor...
Ne okunuyor?..
Bu köşede arada bir iddianamedeki tırlatık man-
tığı sergiliyorum...
1746’ıncı sayfada bir telefon görüşmesinde şun-
ları söylemişim:
“- Ben ne kadınlarla konuşurken ne de dostlarım-
la konuşurken gümrüksüz konuşuyorum; çünkü ne-
yin şaka neyin ciddi olduğunu geri zekâlılar bilmez-
ler. (Tape 1847, 16.3.2008, Saat 16.18)”
Devam edelim...
İddianame sayfa 1766...
Savcı Zekeriya Öz yazdığı iddianamenin “Huku-
ki durumun değerlendirilmesi” bölümüne bakın
hangi tümceleri aktarmış:
“Tape No. 3887, 8.2.2008 günü saat 12.49’da İl-
han Selçuk’un İ.Y. isimli şahısla yaptığı telefon gö-
rüşmesinde özetle; ‘... Türkiye bunalıma gidiyor... Ata-
türk devrimleri aslında toplumda yerleşmiş de bu pe-
zevenkler türban üzerinden yürüyorlar... çok zor, çok
zor’...”
Telefonda konuştuğum İ.Y. isimli şahıs kim?..
İbrahim Yıldız...
Sabah konuşmasında Türkiye’nin durumunu tar-
tışıyoruz...
Peki, “pezevenkler” kimler?..
İddianame bir mantıksızlık şaheseri...
İddianame değil..
İftiraname..
Ergenekon tezgâhını ne küçümsüyorum, ne azım-
sıyorum; iddianame elmalarla armutları bir araya ge-
tirse de, mantık sapkınlıklarıyla dolu olsa da dava-
yı yukardan ayarlayan kuvvetin amacı ve planlama-
sı belli...
AKP lideri Başbakan Recep Tayyip ne dedi:
“- Ben bu davanın savcısıyım...”
Demek ki terfiini bekleyen Zekeriya Öz de savcı yar-
dımcısı...
Biz yine İ.Y’ye gelelim...
İddianamenin 1740, 1743, 1744, 1746, 1775,
1776, 1778, 1787, vb sayfalarında durmadan tek-
rarlanan bir ‘ibare’ var:
“İlhan Selçuk ile X bayan / İ.Y. ile yaptıkları telefon
görüşmesinde...”
Gazetenin Başyazarı ile Genel Yayın Yönetmeni ara-
sında sabahleyin gerçekleşen durum tartışmasını Er-
genekon davasına bağlayan Zekeriya Öz’ün ‘Cum-
huriyet’ gazetesine düşmanlığı paçalarından akıyor...