25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 2008 CUMA 4 HABERLER Hafta içinde 105 yaşında aramızdan ayrılan son İs- tiklal Savaşı gazisi bir emek- li albay olan Mustafa Şefik Bingöl’dü. Dün onu Anka- ra’da, Meclis uğurladı, bu- gün ise, İstanbul’da silah ar- kadaşları ve halk uğurlaya- cak ve artık Kurtuluş Sava- şımıza katılan kimse kal- mayacak aramızda. Çey- rek yüzyıl önce, onların te- ker teker aramızdan ayrıl- maları gecenin son haberi- ni oluştururdu TRT’de. Şimdi Mustafa Şefik Bin- göl’ü 23 yıl önce (Nisan 1985) Sağmalcılar Hapis- hanesi’nden yazılmış, “İs- tiklal Savaşı Gazilerinden...” başlıklı; Samim Lütfü imzalı veda yazısıyla uğurluyorum: Genellikle TV’nin son ha- ber bülteninde, o gün veri- lecek tüm iç ve dış haberleri sıraladıktan sonra, progra- mı noktalamadan hemen önce, “İstiklal Savaşı Gazi- lerinden...” diye başlıyor spiker. Çoğu zaman bu ölüm haberleri günlük prog- ramın bitişi olarak kabul ediliyor ve tümcenin ta- mamlanması bile beklen- meden, aygıtın düğmesine basılıveriliyor. Çıt!.. Her gece değilse bile, iki üç gecede bir yinelenen bu habere gelince sıra, sanki sunucu da yavaştan, kâ- ğıtlarını toplayıp, çoktan stüdyonun dışına kaçmış olan düşüncelerini izlemek üzere gitmeye hazırlanıyor- muş duygusuna kapılıyor insan nedense. Zaman zaman yitirdikleri- mizin resimlerini de yayım- lıyorlar. O resimlere bakarken da- lıp gidiveriyorum. Hepsi de sekseni aşmış olan kimi doksanlarının içindeyken, aramızdan ayrılan bu adam- lar, Kurtuluş Savaşı’na katı- lan kuşaktan günümüze ka- lanların sonuncuları. Yıkı- lan bir imparatorluğun, kan, ateş, yoksulluk, yoksunluk yıllarında gözlerini dünyaya açıp da, Trablusgarb’ı, Bal- kan bozgununu, Çanakka- le’yi, Galiçya’yı yaşayan, bir önceki çatışmanın yarasını sarmadan, hiç zaman yitir- meden, bir önceki yenilgi- den arta ne kalmışsa, onu kurtarıp korumak için çır- pınmış, Kurtuluş Savaşı’nı otuzlu, kırklı yaşlarında ya- şamış olanlar çoktan öldü. O kuşağın son büyük ko- mutanını yitireli on yıldan fazla oluyor. Televizyonun son haber- lerinde ölümleri duyulanlar, yukarıda belirttiklerimizden bir sonra gelen kuşak. On- lar belki de birden gelen Balkan bozgununu denk yapılmış yatak yorganla, bir yaylının üstünde, bıyıkları henüz terlememiş çocuklar olarak, ama yine de ailenin hayatta kalmış ya da cep- hede olmayan en büyük er- keği konumunda, Dersaadet ve oradan da, Anadolu yol- larında analarına, kız kar- deşlerine göz kulak olmaya çalışarak yaşamışlardı. Acaba aralarından kaçı, Kanal’ın sularına gömülen düşü yaşadı? Kaçı Ku- düs’teki son Osmanlı aske- rini gördü, kim bilir? Ama hemen hepsi, 26 Ağustos 1922 sabahı “şayak kalpaklı adam”ın emrini bek- liyordu ve birkaç gün sonra da, gözlerini yüzyılların ye- nilgisine açmış bu adamlar Ege kıyılarında vatan kurta- ran kahramanlardı. Zafer yolları geride kalır kalmaz kimi orduda, kimi si- vil olarak, yeni yapının oluş- turulmasına katıldılar. Yok- sul, ama coşkulu insanlardı. Bayram günlerinde İstik- lal madalyaları, palaskanın çaprazlamasına bağlandığı üniformanın ya da koyu renk sivil elbisenin yakası- nı bezerdi. Üniformalar ka- lın, dalayıcı, abayı andıran kumaştan dikilmişti; sivil elbiselerin ise çoğunun ya havı gitmişti, ya da ters yüz edildiklerinden ilikleri ile cepleri yer değiştirmişti. Tersyüz edilmiş elbiseyi kimse yadırgamazdı o sı- ralar, yoksulluk ve yoksun- luk yıllarıydı. Dünya Sava- şı sınırlarımızın hemen dı- şında, çepeçevre her yanı- mızdaydı. Yıllar geçiyor, İstiklal ma- dalyalı adamlar yaşlanmaya başlıyorlardı. Çevrede her şey hızla de- ğişmekteydi. Çamurlu yollar asfalta dönüyor, kerpiç bi- naların yerini betonarme ko- nutlar alıyordu ve 26 Ağus- tos sabahı Kocatepe’den gelecek komutu bekleyen- ler artık gelişmelerin dışında kaldıklarını görüyorlardı. Sivil hayatta da, askerlik- te de yeni teknoloji gelişiyor, onların güç koşullar altında yoksunluk ve özveri dolu yaşamlarında elde ettikleri kıt bilgi ve eğitim yetersiz kalıyordu. Bir zamanlar kahve kö- şelerinde, aile meclislerinde herkesin can kulağıyla din- lediği savaş anıları da, çok yinelenmekten yıpranmış, televizyonun düşsel ama renkli kahramanlık öyküle- rinin yanında soluklaşmış- lardı. Ama bir gün, yılda bir gün yine onların günü oluyordu. İstiklal madalyalarını takıp, bastonlarına dayanarak, iki büklüm sokağa çıktıklarında, kendilerine önce şaşkınlık- la bakan küçük çocukların, annelerinin eteğini çekiştirip merakla sordukları soruları yanıtlarken, torunları yerin- deki kadınların tavırlarında- ki saygı ve birden küçükle- rin gözlerinden fışkıran pırıltı, toplumun onları da, yaptık- larını da unutmadığını gör- melerini sağlıyordu. Evet, o bir gün, onların, bi- zim kurtuluş gazilerimizin günleriydi. Belki bu gece, belki yarın ama kesinlikle bir hafta için- de, son haberleri dinlerken yi- ne duyacaksınız spikerin “İs- tiklal Savaşı Gazilerinden...” diye söze başladığını. İşte o zaman, ne olur he- men çevirmeyin düğmesini aygıtınızın! Bir an, evet bir an için o tanımadığınız adamı ve her zaman herkesin ya- şayamayacağı o büyük se- rüvenini düşünün! İçinizde bir şeylerin kıpırdadığını, bir yerlerde bir ipin “çıt” diye koparken çıkardığı sesi du- yacaksınız. Onlar güç koşulların yok- sunluğunda yetişmiş ve an- cak tarihin belli dönemle- rinde ortaya çıkan bir türün son örnekleridirler. Unutmayın! Öyleleri kal- madı artık... asirmen@cumhuriyet.com.tr DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Son Gaziye Veda... Köşk, Lozan masasına ‘dar’ geldi Hz. Muhammet’in mezarõnõ yõkmaya hazõrlanan Suudi Kralõ’nõ ‘bedeli ağõr olur’ diyerek uyarmõş Arşivde unutulan Atatürk belgesi Eski AKP’li Yalçõntaş, Ata- türk’ün Suudi Kralõ’na Hz. Mu- hammet’in değil mezarõna, türbe- sinin bir taşõna dahi dokunama- yacağõnõ bildiren nota gönderdi- ğini, Dõşişleri arşivlerindeki bel- genin açõklanmadõğõnõ söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Eski AKP Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, Hz. Muham- met’in mezarõnõn yõkõlmasõnõn gündeme gelmesi üzerine Ata- türk’ün Suudi Kralõ’na nota nite- liğinde bir yazõ göndererek, Hz. Muhammet’in değil mezarõna, türbesinin bir taşõna dahi dokunu- lursa bedelinin çok ağõr olacağõnõ bildirdiğini kaydetti. Belge, Dõş- işleri Bakanlõğõ tarafõndan doğru- lanõrken konuyla ilgili arşiv çalõş- masõnõn başlatõldõğõ bildirildi. Sakarya Üniversitesi’nden ön- ceki gün canlõ yayõmlanan Genç Bakõş programõnda öğrenciler Atatürk’ün ölümünün 70. yõldö- nümünde yüce önder hakkõnda konuklara sorular yönelttiler. Ga- zetemiz Ankara Temsilcisi Mus- tafa Balbay, Kâzım Karabe- kir’in kõzõ Timsal Karabekir ve eski Atatürk Araştõrmalarõ Mer- kezi Başkanõ Mehmet Saray ve eski AKP’li Yalçõntaş’õn konuk olduğu programda Karabekir, Atatürk’ün yaşamõnõ yitirmeden önce babasõyla görüşmek istediği- ni fakat bu isteğin babasõna iletil- mediğini kaydetti. Karabekir, şunlarõ söyledi: “Ablalarım ba- bama; ‘Gider miydin’ diye sor- duklarında babam ‘Tabii gider- dim, çünkü o Mustafa Kemal’di’ diyor. Biz asla Mustafa Ke- mal’e kırgın değiliz, olamayız.” Yalçõntaş da Atatürk’ün Hz. Muhammet’in mezarõnõn yõkõlma- sõnõ engellediğini anlattõ. Yalçõn- taş şunlarõ kaydetti: “Vahabilikte mezar ziyareti günah sayıldığı için Suudiler mezarları yıkma- ya başlamışlar. Sıra Hz. Mu- hammet’in mezarına gelmiş. Ülkedekiler Atatürk’ten yar- dım istemişler. Atatürk, Suudi Kralı’na Hz. Muhammet’in de- ğil mezarına, türbesinin bir ta- şına dahi dokunulursa bedeli- nin ağır olacağını bildiren yazı göndermiştir. Bu vesika Dışişle- ri arşivlerinde mevcut ama açıklanmıyor. Oysa ki Türk halkının ‘büyük kurtarõcõ’sını her yönüyle tanıma hakkı var.” KültürveTurizmBakanlõğõileDõşişleriBakanlõğõİsviçre’nin hediyesinin nerede sergileneceğine bugün karar verecek ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - İsviçre Konfederasyonu Başkanõ Pascal Couchepin ta- rafõndan Türkiye adõna Cum- hurbaşkanõ’na armağan edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru- luş belgesi olan Lozan Antlaş- masõ’nõn imzalandõğõ masanõn nerede sergileneceğine bugün karar verilecek. Cumhurbaşkan- lõğõ ise “yer darlığını” gerekçe göstererek masayõ Çankaya Köş- kü’ne istemedi. İsviçre’nin 80 yõl önce ilk bü- yükelçisini Türkiye’ye gönder- mesiyle birlikte iki ülke arasõnda resmen başlayan diplomatik iliş- kilerin yõldönümü dolayõsõyla dü- zenlenen törende Cumhurbaşka- nõ Gül’e sunulan masa 3 gün Devlet Resim ve Heykel Müze- si’nde bekledi. Masanõn nerede sergileneceği konusunda görüş alõşverişinde bulunan Dõşişleri Bakanlõğõ ile Kültür ve Turizm Bakanlõğõ yetkililerinin bugün son kararõ vermesi bekleniyor. Masanõn, yurttaşlara sergilenebi- lecek bir yerde korumaya alõna- cağõ belirtiliyor. Ancak masanõn Cumhurbaş- kanlõğõ’na götürülmeyeceği net- leşti. Köşk yetkilileri, masanõn bü- yüklüğü nedeniyle Köşk’te ra- hatça sergilenemeyeceğini, bu nedenle de Köşk’e taşõnmayaca- ğõnõ söyledi. Lozan Antlaşmasõ’nõn imza- landõğõ masanõn Türkiye’ye geti- rilmesi, dinci basõnõ rahatsõz etti. Dinci Anadolu’da Vakit gazete- si, “İşte infaz masası” başlõklõ manşet haberinde, “İşte en pahalı masa... İşte, bedelini en ağır ödediğimiz masa. Çünkü bu masada, bir imparatorluğu kaybettik. Çünkü bu masada Kerkük, Musul ve 12 Adaları kaybettik. Bu masa, Türki- ye’nin bitirildiği Lozan’daki masa’ ifadelerine yer verdi.Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masaya sergilenecek yer aranıyor. (AA) Eski Sağlık Bakanı, MHP milletvekili Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığı Verem Savaş Daire Baş- kanlığı’nın belirlenenden 10 kat fazla ilaç alarak bakanlığı 500 bin YTL zarara uğrattığını bildir- di. Durmuş, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır ile Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Verem Savaş Daire Başkanlığı’nın 2007 yılı ilaç ih- tiyaç listesini belirlemek üzere komisyon kurdu- ğunu, komisyonun taslak ihale belgesinde alınması gereken ilaç miktarının 100 bin Streptomisin Sül- fat, 30 bin Rifampicine Süspansiyon olarak belir- tildiğini vurguladı. Ancak Daire Başkanı Feyzul- lah Gümüşlü’nün komisyonun evrakında tahrifat yaptığını belirten Durmuş, “Streptomisin sayısı olan 100 binin üstünü çizerek 500 bin adete çı- karmış, 30 bin adet olarak belirtilmiş olan Ri- fampicin süspansiyon sayısının üzerini çizip 300 bin adet olarak yazmıştır. Miadı dolan 300 bin ilacın imha edileceği anlaşılmaktadır” görüşünü dile ge- tirdi. Hangi ilaç kurumlarına para aktarıldığını so- ran Durmuş, Bakan Recep Akdağ’ın da bu ört- bas olayına “onay verdiğini” söyledi. (Fotoğraf: AA) SAKARYA CEZAEVİ İşkence yapan gardiyanlar tutuklandı MURAT UYGUN SAKARYA - Sakarya’nõn Ferizli ilçesindeki L Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin İşçimen’e “kızgın ütüyle işkence yaptıkları” belirlenen 5 gardiyan tutuklandõ. Adapazarõ’nõn Kazõmpaşa beldesine bağlõ Dağyoncalõ köyünde ikisi erkek 3 kardeşe cinsel istismarda bulunduğu iddiasõyla tutuklanan 4 çocuk babasõ Selahattin İşçimen’in yakõnlarõ tarafõndan Adalet Bakanlõğõ’na şikâyette bulunuldu. İddialar üzerine görevlendirilen müfettişler, inceleme raporunu tamamladõ. İşçimen, cezaevi infaz koruma memurlarõnõn kendisini sürekli dövdüğünü, kõzgõn ütüyle işkence yaptõğõnõ anlattõ. Yapõlan inceleme sonucunda 9 infaz koruma memuru ve başgardiyan hakkõnda Ferizli Cumhuriyet Savcõlõğõ’nca soruşturma başlatõldõ. Ferizli Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen sanõklardan, baş gardiyanlar H.Y., K.S. ile infaz koruma memurlarõ O.N.B. Ş.A. ve B. isimli görevli “İşkence etmek” suçundan tutuklandõ. Gardiyanlarõn, cinsel suçlardan tutuklanan diğer tutuklu ve hükümlülere de işkence yaptõklarõ öne sürüldü. Yaşanan gelişmeler üzerine Sakarya Cumhuriyet Başsavcõsõ Ferhat Kapıcı, Cezaevi Savcõsõ Haydar Memiş ve Cezaevi Müdürü Metin Akkaya bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptõ. Dava dosyasõyla ilgili gizlilik kararõ verildi. BERLİN (Cumhuriyet) - Almanya’da yayõn yapan “Kanal 7 INT” ve “tvt” adlõ Türk televizyon kanal- larõnõn ülke çapõndaki yayõn ruhsatõnõn iptal edilmesi ka- rarõ alõndõ. Deniz Feneri e.V. davasõnda mahkûm olan muhasebeci Firdevsi Ermiş, Kanal 7 INT’in de mu- hasebecisiydi. Aynõ davada 5 yõl 10 ay hapis cezasõ alan Mehmet Gürhan da Deniz Feneri e.V. ile aynõ bina- da bulunan Kanal 7 INT’in eski yöneticisiydi. Eyalet Medya Kurumlarõ Denetim Komisyonu (ZAK) tarafõndan dün yapõlan açõklamada, merkezi Frankfurt’ta bulunan “Euro 7 Televizyon ve Pazarlama GmbH” adlõ yayõn kuruluşunun, yayõn haklarõyla ilgili kuralla- rõ büyük ölçüde ihlal ettiği bildirildi. Açõklamada, bu ya- yõn kuruluşunun gelecekte televizyon programlarõnõ ne personel açõsõndan ne de maddi açõdan yasal kurallara uygun olarak hazõrlayabilecek durumda olduğu ifade edildi. Programlarõn sorumluluğunun artõk Alman- ya’da üstlenilmediği belirtilerek Türkiye’ye atõf yapõ- lan açõklamada, bunun yanõ sõra eski kuruluş çalõşan- larõnõn da hapis cezalarõna çarptõrõldõklarõ da anõmsatõldõ. ZAK’õn program denetimleri sõrasõnda söz konusu ya- yõn kuruluşlarõnõn Almanya’da yayõnladõklarõ prog- ramlarõn Türkiye’dekilerle büyük ölçüde benzerlik gösterdiği, yayõn kuruluşlarõnõn merkezlerine yapõlan zi- yaretlerde de herhangi bir yöneticiye rastlanmadõğõ kay- dedildi. Frankfurt’taki denetimler sõrasõnda eski bir ku- ruluş yöneticisinin de soruşturmalar kapsamõnda tu- tuklandõğõ bildirildi. Söz konusu yayõn kuruluşlarõna ya- yõn ruhsatlarõnõn 13 Mart 2007’de Hessen Eyaleti Medya Kurumu tarafõndan verildiği anõmsatõldõ. Almanya’da Kanal 7’ye darbe Deniz Feneri hükümlüleri Ermiş ve Gürhan’õn da bir dönem görev aldõğõ ‘Kanal 7 INT’ ile ‘tvt’ kanallarõnõn yayõn ruhsatlarõ iptal edildi Sağlıkta yeni yolsuzluk iddiası
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear