Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3
Ekim Çarşamba günü Gebze’den
hareket eden Demir Fõrka, ertesi gün
Pendik’e ve oradan Bostancõ’ya
ulaştõ. Askerin akşam yemeğini,
Kadõköy Belediyesi verdi. Maltepe halkõ,
askere peynirli börek dağõttõ. Ellerinde
bayraklar, fenerler ve davul zurnayla gelen
çevre halkõ, gece yarõsõna kadar Türk as-
kerinin gelişini kutladõ.
5 Ekim sabahõ, Göztepe’deki Vakõf
Mektebi karşõsõndaki büyük alana gelindi.
Üsküdar Mutasarrõfõ, Müftü ve Müdafaa-
i Hukuk Derneği üyelerince karşõlandõ. Pas-
ta ve şekerlemeler sunuldu. Saat 10’da as-
kerini denetleyen Hüseyin Hüsnü Bey: “İs-
tanbul’un ikinci büyük fethinin tüme-
nimize kısmet olmasından dolayı, Tan-
rı’ya şükürler olsun!” sözleriyle başlayan,
coşkulu bir konuşma yaptõ.
Daha sonra asker; kendisini izleyen bin-
lerce kişilik kalabalõğõn alkõşlarõ ve “Ya-
şasın Türk ulusu, yaşa, var ol” haykõrõşlarõ
eşliğinde, çelikten heykeller gibi sonsuz bir
görkem ve saygõnlõk içinde ilerledi. Köşk-
lerin balkon ve pencerelerinde, sokaklar-
da al bayraklar sallanarak, asker selamla-
nõyordu. Ulusal marşlarõ çalarak ilerleyen
birlik, saat 01.00’e doğru Kadõköy’e var-
dõ. Burada, birbiri ardõ sõra dikilen zafer tak-
larõnõn altõndan geçti. Her yanda kurbanlar
kesildi, dualar edildi. Sonunda; Haydarpaşa
Caddesi’nden geçerek, Selimiye ile Nuh-
kuyusu çevresinde hazõrlanan çadõrlarda
dinlenmeye çekildi.
Seyrüsefain Kumpanyasõ’nõn Pendik va-
puru, 6 Ekim’de şafak sökerken Şükrü
Naili Paşa ile kurmaylarõ ve maiyet bölü-
ğünü Hereke’den alarak hareket etti. Va-
pur saat 8 sularõnda İstanbul Adalarõ önü-
ne geldi. Heybeli ile Büyükada’nõn rõhtõm
boyuna toplanan binlerce halkõn coşkusu-
na karşõlõk olsun diye, kõyõya yakõn geçti.
Moda önünde demirli Yavuz zõrhlõsõ tara-
fõndan selamlandõ ve Sarayburnu’na yö-
neldi.
İSTANBUL HALKI
SİRKECİ’YE KOŞTU
İstanbul halkõ, İkinci Fetih Ordusu’nu
bağrõna basmak için, günlerden beri yoğun
bir hazõrlõk içindeydi. Sabahõn erken saa-
tinde, İstanbul’un her köşesinden caddelere
sel gibi akan halk, Sirkeci’ye koştu. Babõâli
Caddesi’nin sonundaki Sirkeci Dörtyol
ağzõnda polis ve jandarma, yalnõz daveti-
ye kartõ olanlara izin verdi. Sõkõşmayõ en-
gellemeye çalõştõ. Sirkeci ile Dörtyol ağzõ
arasõndaki alanda, bahriye ve harbiye okul
öğrencisi ile İstanbul izcileri yer almõştõ.
Sirkeci rõhtõmõ doluydu. Mülki ve aske-
ri erkân, İstanbul Üniversitesi temsilcile-
ri, Patrikhane ve Hahamhane heyetleri, Mü-
dafaa-i Hukuk Derneği üyelerinden oluşan
karşõlama komiteleri ile doluydu. Saat
10.30’a doğru, her yanda büyük bir hare-
ket başladõ. Limandaki vapurlar ile bütün
ticari gemiler, düdüklerini çalarak ordu ko-
mutanõnõ selamladõ. Şükrü Naili Paşa’nõn
bindiği Pendik vapuru, Sirkeci İskelesi’ne
yanaştõ ve bir alkõş tufanõ her yanõ sardõ.
Paşa, vapurun kaptan köprüsünde ve
ayaktaydõ. Herkesi selamladõ. Yüzlerce
fotoğraf ve sinema acentesi, bu sõra dõşõ anõ
kayda çalõştõ. Paşa ve emrindekiler vapur-
dan iner inmez, büyük bir kalabalõk çev-
resini sardõ. Ayak bastõğõ yerde kurbanlar
kesildi. Selahattin Adil Paşa ile tokalaş-
tõ ve hareket edildi. Heyecanõnõ tutamayan
halk, tören düzenini bozdu. Bu sõkõşma üze-
rine paşa, güçlükle ilerledi. Sirkeci Garõ yö-
nünde Vali Haydar Bey tarafõndan se-
lamlandõ.
Bundan sonra Şükrü Naili Paşa ile Se-
lahattin Adil Paşa, aynõ otomobile bindi. Bu
sõrada Babõâli Caddesi, mahşerden bir ör-
nek görünümündeydi. Ağlaşan yaşlõ ana-
lar, Tanrõ’nõn bu günü gösterdiğine şükre-
diyordu. Otomobil; konfeti ve çiçek yağ-
muru içinde, ağõr ağõr yürüyebildi. Paşa da,
bu heyecanlõ kutlamalara, sevgiyle karşõ-
lõk verdi. Babõâli önünde kõsa bir süre du-
ruldu. İşçi Birliği tarafõndan boğa kesildi.
Hareket başlayõnca, çiçek ve konfeti yağ-
muru da başladõ. Çemberlitaş önünde Ba-
kõrköy Kõz Mektebi öğrencileri, otomobi-
li durdurdu. Kõrmõzõ-beyazlar giyinmiş
iki minik çocuk, paşaya çiçek buketi sun-
du. Paşa onlarõ kucağõna aldõ, bağrõna bas-
tõ. Otomobil halkõn alkõşlarõ ve “Yaşa” ses-
leri arasõnda ilerledi. Beyazõt’taki zafer ta-
kõndan geçildi. Sonunda İstanbul Komu-
tanlõğõ’na varõldõ. Bütün mülki ve askeri er-
kân kabul salonunda hazõr bekliyordu.
İZCİLERDEN PAŞAYA KENTİN
ALTIN ANAHTARI
Şükrü Naili Paşa biraz dinlendi. Ardõn-
dan kutlamalarõ kabule başladõ. Önce İs-
tanbul Valisi ile Polis Müdürü kutladõ. Son-
ra, basõn kurulunu kabul etti. Paşanõn ga-
zeteciler ile sohbeti, içtenlikli oldu ve on-
lara şöyle seslendi: “Genç gazeteci beyler,
artık görev sizindir. Bu ulusu aydınlat-
mak ve bilgilendirmek gibi bir önemli
görevi, siz üstlenmiş bulunuyorsunuz.
Gazeteciler, ulusun duygularına tercü-
man olan temsilcilerdir.”
Basõndan sonra, Maarif Müdürü Safvet
Bey, Oymak Beyi İhsan Bey ve Kalgay Sa-
mi Bey ile birlikte, İstanbul izcilerini tem-
sil eden bir grup geldi. Paşaya “Hoş gel-
diniz” dedi ve bir altõn madalya sundu. Pa-
şa mutlu ve gülümseyerek genç izcilere:
“Var olun evlatlarım! Hepinizin gözle-
rinden öperim. Ordunun en dayanıklı
evlatları siz olacaksınız. İstanbul’da
Türk’ün kuvvet ve direncini temsil ede-
cek olan, sizlersiniz. Boş zamanlarımda
sizinle, sizin noksanlarınızla ilgilenme-
yi, kendime bir görev bileceğim” dedi.
İzcileri, din temsilcilerinin kutlamasõ iz-
ledi. Paşa’yõ bekleyenler arasõnda en fazla
dikkat çeken onlardõ. Rum Patrikhane-
si’nden: Maçka Metropoliti, Silivri Met-
ropoliti, Söke Metropoliti ile Papa Eftim
Efendi; Ermeni Patrikhanesi’nden: Patrik
Vekili ve Meclis-i Cismani Başkanõ; Ha-
hamhaneden: Hahambaşõ, Meclis-i Cis-
mani Başkanõ ile Hahamhane Müdürü;
Ermeni Katolik Cemaati’nden: Başpisko-
pos ile cemaat üyesi; Rum Katolik Ce-
maati’nden: Metropolit ile Kâtip gelmişti.
Önce Rum Patrikhanesi adõna Maçka Met-
ropoliti Kirilos geldi. Paşayõ kutladõ ve bir
konuşma yaptõ.
Önceki gün Kadõköy’e gelmiş olan asker,
6 Ekim sabahõ saat 10’da, Üsküdar’dan
Seyrüsefain vapurlarõna bindirildi. Vapur-
lar iskeleden ayrõlõrken, limandaki bütün ge-
miler uzun süre düdüklerini çalarak, aske-
rimizi selamladõ. Saat 10.30’a doğru, va-
purlar Sarayburnu’na yaklaştõ ve Gülhane
Parkõ’na gelen kurul tarafõndan alkõşlarla
karşõlandõ. Asker parka girdikten sonra, ser-
best bõrakõldõ. Bir süre, mangalar halinde
dinlendirildi. Ardõndan Feyziye Mektebi kõz
öğrencileri, askere çiçek buketleri sundu.
Gazi Ethem Paşa’nõn eşi ile öteki okullarõn
kõz öğrencileri, şeker dağõttõ.
Gülhane’deki hareketlilik saat 13.00’te
başladõ. Her tüfeğin namlusunda bir çiçek
vardõ. Her bölüğün ilk mangasõ, İstanbul
halkõnõn hediye ettiği süslü buketler taşõ-
yordu. Asker, birkaç günlük yürüyüşten bel-
ki yorgundu. Fakat yüzlerde derin bir se-
vinç, masum gülümseyişlerde büyük bir iç-
tenlik vardõ. Saat 13.55’te, her yandan du-
yulan bir alkõş işitildi. Şükrü Naili Paşa ile
İstanbul Komutanõ, halkõn coşkun gösterisi
arasõnda Gülhane’ye vardõ. Paşa, askeri bir-
liği denetledi ve hareket emrini verdi.
Askerin Gülhane kapõsõndan çõkõşõ, sa-
atlerden beri bekleyen halkõ coşturmaya yet-
ti. “Yaşa Asker” sesleri, gittikçe şiddet-
lenen alkõş tufanõ içinde, güçlükle işitildi.
Divanyolu’nun geniş caddelerinin iki ya-
nõ, hõncahõnç dolmuştu.
SOKAKLAR ÇİÇEK BAHÇESİ
Donanma Bandosu’nun uyumlu melodisi
arasõnda, kõsa ve düzgün adõmlarla Alem-
dar Caddesi geçildi. Sirkeci’ye varõldõğõn-
da her yandan yağan konfeti, derin bir is-
tek ve özlemle atõlan rengârenk mevsim çi-
çekleri, sokaklarõ bir çiçek bahçesine çe-
virdi. Mehmetçikleri görmek için herkes
birbiriyle yarõşõyor, güvenlik güçleri ise dü-
zeni sağlamak amacõyla son çabasõnõ gös-
teriyordu.
Bu arada yaşlõ bir kadõnõn, askeri tam ola-
rak göremediği için, yanõndakilere kõzdõ-
ğõ görüldü. Bu annenin kõzmasõna, herkes
saygõyla katlandõ. Çünkü o bir şehit ana-
sõydõ. Oğlu Afyonkarahisarõ’nda Yunan ile
yaptõğõ savaşta ölmüştü. Şöyle söylüyordu:
“Afyon’da ölen oğlumun, bugün koku-
sunu duyuyorum. Gözlerim hastadır. Bı-
rakın beni. Bir kez de, yaşayan çocuk-
larımı göreyim.”
Herkes bu yaşlõ anaya, en önde yer gös-
terdi. Böyle bir günde yerini başkasõna ver-
mek, büyük özveriydi. Çünkü iyi bir yer,
saatlerce bekleyerek elde ediliyordu.
Yol boyundaki pencereler, 50 kuruştan
5 liraya kadar kiralanmõştõ. Eminönü Ala-
nõ, en uzak köşesine kadar dolu, Yeni Ca-
mi’nin merdivenleri hõncahõnçtõ. Minare-
lerin her şerefesinde, birçok insan görülü-
yordu. Tramvay direklerine tõrmananlar bi-
le vardõ.
CMYB
C M Y B
8 EKİM 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
A
sker Galata Köprüsü’nden geçti. Bu
geçiş çok coşkulu oldu. Her adõm ba-
şõnda kesilen kurban sayõsõ, belli değil.
Bunlarõ, ya bir dernek ya da bir hayõr sahibi kes-
tirdi. Okullar, köprünün iki yanõnda sõralõ dizil-
mişti. Bir yanda kõz, öbür yanda erkek çocuklar,
askeri hiç durmadan selamladõ. Bizans İmpara-
torluğu’nun kartalõ artõk diz çökmüştü.
Köprüdeki görkemli zafer takõnõn altõndan, za-
fer kazanmõş olarak geçmek, her Türk’ün gurur
ve övüncünü okşuyordu. Ama bu geçişin üzün-
tüsünü duyanlar da vardõ. Zafer takõnõn büyük
kapõsõ, kõrmõzõ-beyaz şeritlerle kapalõydõ. Türk
komutan, Anadolu ovalarõnda kim bilir kaç kez
salladõğõ keskin kõlõcõ ile bu şeritleri kesti. Atõyla
takõn altõndan geçti. Bu geçişin gizemli anlamõnõ
öğrenmeye çalõşanlar da vardõ.
Çünkü bu bir rövanştõ. Tarih 8 Şubat 1919.
Fransõz İşgal Ordularõ Başkomutanõ General
Franchet d’Esperey, Sirkeci’den Beyoğlu’na
kadar beyaz at üzerinde ve Rum alkõşlarõ arasõn-
da yürümüştü. Osmanlõ döneminde Türk kültü-
rüne katõlamamõş olan Beyoğlu, bu kez gerçek-
ten fethediliyordu.
Birçok zafer kazanmõş Türk askeri, artõk Be-
yoğlu’na giriyordu. Bu da bir zaferdi. Gerçi kah-
ramanlar şimdi savaşmaksõzõn bir bölgeyi ele ge-
çiriyordu. Ama onlar, bu güzel İstanbul için, sa-
yõsõz savaşlar yapmõştõ. Şimdi yalnõzca, o savaş-
larõn mutlu meyvesini topluyorlardõ.
İstanbul’un işgal yõllarõnda, Fener Patrikhanesi
Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurma ütopya-
sõndaydõ. 6 Haziran 1919’da Emniyet Genel Mü-
dürü Mustafa Bey, Sadrazam’õ şöyle uyarõyor-
du: “Son zamanlarda Ayasofya çevresindeki
arsa ve binalar, çok yüksek paralar ödenerek,
Rumlar tarafından satın alınmaktadır. Böyle
bir girişim için, Rumların amacının ne olduğu
bilindiğinden, buna engel olunması gerekir.”
21 Eylül 1922’de ise, Fener Patriği Meletyos,
Beşiktaş Rumlarõnõn özel çağrõsõ üzerine, pazar
günü Panpa Kilisesi’ne gider. Patriğin makam
otomobilinde, Bizans bayraklarõ dalgalanmakta-
dõr. Kilisenin kapõsõ üstünde ilginç ve önemli bir
tasarõm vardõr: İki büyük kartal ve Bizans bay-
raklarõyla çevrilmiş olan Meletyos’un büyük bir
fotoğrafõ. Bu resmin altõnda, büyük harflerle
şunlar yazõlõdõr: “Bizans İmparatorluğu’nun
Kurucusu.”
Panpa Kilisesi’nde ayine katõlanlarõn yakasõn-
da da, Bizans bayrağõ takõlõdõr ve Patrik ağlaya-
rak şu sözleri söyler: “Anadolu’da din kardeş-
lerimiz, düşman tarafından öldürülüyor.”
Asker Karaköy’e geçti. Oradan Şişhane, Tepe-
başõ, Beyoğlu ile Taksim’e vardõ. Şükrü Naili
Paşa, Selahattin Adil Paşa, kurmaylar, Sabri
Bey başkanlõğõndaki TBMM temsilcileri ile
Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen gruplar Tak-
sim’de yerini aldõ. Türk askeri, protokol önünde
tören geçidi yaparak, Taksim Bahçesi’ne kadar
gitti. Orada çeşitli kollara ayrõldõ ve ardõndan;
Gümüşsuyu, Maçka ve Yõldõz kõşlalarõna çekildi.
Y
aklaşık son beş yıldır İstan-
bul’daki Rumlar ve Ermeni-
ler, işgal askerine güvenerek
Türkleri, çok aşağıladılar, çok zor
duruma düşürdüler. Fener Patrik-
hanesi, Mondros’tan beri Türk yö-
netiminden ayrı yaşadı ve bu ayrı-
lığı kendileri için büyük bir başarı
saydı. Bu çirkin tutumlar yüzün-
den, 5 yıl içinde, 500 yıla yaklaşan
örnek komşuluğun çok uzağına
düştüler. Sonunda da, Türk kom-
şularının yüzüne bakacak halleri
kalmadığından, İstanbul’u terk et-
tiler. Bu yüzden İstanbul Polis
Müdüriyeti, boşaltmanın sonuna
doğru, yurtdışına kaçan bu eski
komşuların işlem yoğunluğu ile
çok uğraşacaktır. Tarihsel ger-
çekler böyle iken; bugün Avrupa
Birliği’nin sokak kapısına paspas
yapılmaya çalışılan Türkiye Cum-
huriyeti’nden, hesap soruyorlar:
“Türkiye’de Rum ve Ermeni nü-
fusu, neden az?..” Başkent İstan-
bul’un son yüzyılında İngiltere,
Osmanlı Devleti ile her politik ters
düşmesinde, savaş gemilerini
Marmara’daki Prens Adaları önü-
ne gönderir, toplarını saraya çe-
virtir ve istediğini alırdı. Anka-
ra’yı başkent yapan Mustafa Ke-
mal Paşa, 7 Mayıs 1924’te Cum-
huriyet gazetesine, şu açıklamada
bulunacaktır: “Türkiye’nin ve
Türk ulusunun yararının en güve-
nilir savunmasının, ancak Anka-
ra’da olabileceği, olaylarla kanıt-
lanmıştır.”
S
O
N
U
Ç
Diz çöken
Bizans kartalı
B İ T T İ
Yurttaşlar ellerinde bayraklar, fenerler ve davul zurnayla askerlerin kente gelişini coşkuyla kutladõlar
Türk askeri İstanbul’da