23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 Ekim Çarşamba günü Gebze’den hareket eden Demir Fõrka, ertesi gün Pendik’e ve oradan Bostancõ’ya ulaştõ. Askerin akşam yemeğini, Kadõköy Belediyesi verdi. Maltepe halkõ, askere peynirli börek dağõttõ. Ellerinde bayraklar, fenerler ve davul zurnayla gelen çevre halkõ, gece yarõsõna kadar Türk as- kerinin gelişini kutladõ. 5 Ekim sabahõ, Göztepe’deki Vakõf Mektebi karşõsõndaki büyük alana gelindi. Üsküdar Mutasarrõfõ, Müftü ve Müdafaa- i Hukuk Derneği üyelerince karşõlandõ. Pas- ta ve şekerlemeler sunuldu. Saat 10’da as- kerini denetleyen Hüseyin Hüsnü Bey: “İs- tanbul’un ikinci büyük fethinin tüme- nimize kısmet olmasından dolayı, Tan- rı’ya şükürler olsun!” sözleriyle başlayan, coşkulu bir konuşma yaptõ. Daha sonra asker; kendisini izleyen bin- lerce kişilik kalabalõğõn alkõşlarõ ve “Ya- şasın Türk ulusu, yaşa, var ol” haykõrõşlarõ eşliğinde, çelikten heykeller gibi sonsuz bir görkem ve saygõnlõk içinde ilerledi. Köşk- lerin balkon ve pencerelerinde, sokaklar- da al bayraklar sallanarak, asker selamla- nõyordu. Ulusal marşlarõ çalarak ilerleyen birlik, saat 01.00’e doğru Kadõköy’e var- dõ. Burada, birbiri ardõ sõra dikilen zafer tak- larõnõn altõndan geçti. Her yanda kurbanlar kesildi, dualar edildi. Sonunda; Haydarpaşa Caddesi’nden geçerek, Selimiye ile Nuh- kuyusu çevresinde hazõrlanan çadõrlarda dinlenmeye çekildi. Seyrüsefain Kumpanyasõ’nõn Pendik va- puru, 6 Ekim’de şafak sökerken Şükrü Naili Paşa ile kurmaylarõ ve maiyet bölü- ğünü Hereke’den alarak hareket etti. Va- pur saat 8 sularõnda İstanbul Adalarõ önü- ne geldi. Heybeli ile Büyükada’nõn rõhtõm boyuna toplanan binlerce halkõn coşkusu- na karşõlõk olsun diye, kõyõya yakõn geçti. Moda önünde demirli Yavuz zõrhlõsõ tara- fõndan selamlandõ ve Sarayburnu’na yö- neldi. İSTANBUL HALKI SİRKECİ’YE KOŞTU İstanbul halkõ, İkinci Fetih Ordusu’nu bağrõna basmak için, günlerden beri yoğun bir hazõrlõk içindeydi. Sabahõn erken saa- tinde, İstanbul’un her köşesinden caddelere sel gibi akan halk, Sirkeci’ye koştu. Babõâli Caddesi’nin sonundaki Sirkeci Dörtyol ağzõnda polis ve jandarma, yalnõz daveti- ye kartõ olanlara izin verdi. Sõkõşmayõ en- gellemeye çalõştõ. Sirkeci ile Dörtyol ağzõ arasõndaki alanda, bahriye ve harbiye okul öğrencisi ile İstanbul izcileri yer almõştõ. Sirkeci rõhtõmõ doluydu. Mülki ve aske- ri erkân, İstanbul Üniversitesi temsilcile- ri, Patrikhane ve Hahamhane heyetleri, Mü- dafaa-i Hukuk Derneği üyelerinden oluşan karşõlama komiteleri ile doluydu. Saat 10.30’a doğru, her yanda büyük bir hare- ket başladõ. Limandaki vapurlar ile bütün ticari gemiler, düdüklerini çalarak ordu ko- mutanõnõ selamladõ. Şükrü Naili Paşa’nõn bindiği Pendik vapuru, Sirkeci İskelesi’ne yanaştõ ve bir alkõş tufanõ her yanõ sardõ. Paşa, vapurun kaptan köprüsünde ve ayaktaydõ. Herkesi selamladõ. Yüzlerce fotoğraf ve sinema acentesi, bu sõra dõşõ anõ kayda çalõştõ. Paşa ve emrindekiler vapur- dan iner inmez, büyük bir kalabalõk çev- resini sardõ. Ayak bastõğõ yerde kurbanlar kesildi. Selahattin Adil Paşa ile tokalaş- tõ ve hareket edildi. Heyecanõnõ tutamayan halk, tören düzenini bozdu. Bu sõkõşma üze- rine paşa, güçlükle ilerledi. Sirkeci Garõ yö- nünde Vali Haydar Bey tarafõndan se- lamlandõ. Bundan sonra Şükrü Naili Paşa ile Se- lahattin Adil Paşa, aynõ otomobile bindi. Bu sõrada Babõâli Caddesi, mahşerden bir ör- nek görünümündeydi. Ağlaşan yaşlõ ana- lar, Tanrõ’nõn bu günü gösterdiğine şükre- diyordu. Otomobil; konfeti ve çiçek yağ- muru içinde, ağõr ağõr yürüyebildi. Paşa da, bu heyecanlõ kutlamalara, sevgiyle karşõ- lõk verdi. Babõâli önünde kõsa bir süre du- ruldu. İşçi Birliği tarafõndan boğa kesildi. Hareket başlayõnca, çiçek ve konfeti yağ- muru da başladõ. Çemberlitaş önünde Ba- kõrköy Kõz Mektebi öğrencileri, otomobi- li durdurdu. Kõrmõzõ-beyazlar giyinmiş iki minik çocuk, paşaya çiçek buketi sun- du. Paşa onlarõ kucağõna aldõ, bağrõna bas- tõ. Otomobil halkõn alkõşlarõ ve “Yaşa” ses- leri arasõnda ilerledi. Beyazõt’taki zafer ta- kõndan geçildi. Sonunda İstanbul Komu- tanlõğõ’na varõldõ. Bütün mülki ve askeri er- kân kabul salonunda hazõr bekliyordu. İZCİLERDEN PAŞAYA KENTİN ALTIN ANAHTARI Şükrü Naili Paşa biraz dinlendi. Ardõn- dan kutlamalarõ kabule başladõ. Önce İs- tanbul Valisi ile Polis Müdürü kutladõ. Son- ra, basõn kurulunu kabul etti. Paşanõn ga- zeteciler ile sohbeti, içtenlikli oldu ve on- lara şöyle seslendi: “Genç gazeteci beyler, artık görev sizindir. Bu ulusu aydınlat- mak ve bilgilendirmek gibi bir önemli görevi, siz üstlenmiş bulunuyorsunuz. Gazeteciler, ulusun duygularına tercü- man olan temsilcilerdir.” Basõndan sonra, Maarif Müdürü Safvet Bey, Oymak Beyi İhsan Bey ve Kalgay Sa- mi Bey ile birlikte, İstanbul izcilerini tem- sil eden bir grup geldi. Paşaya “Hoş gel- diniz” dedi ve bir altõn madalya sundu. Pa- şa mutlu ve gülümseyerek genç izcilere: “Var olun evlatlarım! Hepinizin gözle- rinden öperim. Ordunun en dayanıklı evlatları siz olacaksınız. İstanbul’da Türk’ün kuvvet ve direncini temsil ede- cek olan, sizlersiniz. Boş zamanlarımda sizinle, sizin noksanlarınızla ilgilenme- yi, kendime bir görev bileceğim” dedi. İzcileri, din temsilcilerinin kutlamasõ iz- ledi. Paşa’yõ bekleyenler arasõnda en fazla dikkat çeken onlardõ. Rum Patrikhane- si’nden: Maçka Metropoliti, Silivri Met- ropoliti, Söke Metropoliti ile Papa Eftim Efendi; Ermeni Patrikhanesi’nden: Patrik Vekili ve Meclis-i Cismani Başkanõ; Ha- hamhaneden: Hahambaşõ, Meclis-i Cis- mani Başkanõ ile Hahamhane Müdürü; Ermeni Katolik Cemaati’nden: Başpisko- pos ile cemaat üyesi; Rum Katolik Ce- maati’nden: Metropolit ile Kâtip gelmişti. Önce Rum Patrikhanesi adõna Maçka Met- ropoliti Kirilos geldi. Paşayõ kutladõ ve bir konuşma yaptõ. Önceki gün Kadõköy’e gelmiş olan asker, 6 Ekim sabahõ saat 10’da, Üsküdar’dan Seyrüsefain vapurlarõna bindirildi. Vapur- lar iskeleden ayrõlõrken, limandaki bütün ge- miler uzun süre düdüklerini çalarak, aske- rimizi selamladõ. Saat 10.30’a doğru, va- purlar Sarayburnu’na yaklaştõ ve Gülhane Parkõ’na gelen kurul tarafõndan alkõşlarla karşõlandõ. Asker parka girdikten sonra, ser- best bõrakõldõ. Bir süre, mangalar halinde dinlendirildi. Ardõndan Feyziye Mektebi kõz öğrencileri, askere çiçek buketleri sundu. Gazi Ethem Paşa’nõn eşi ile öteki okullarõn kõz öğrencileri, şeker dağõttõ. Gülhane’deki hareketlilik saat 13.00’te başladõ. Her tüfeğin namlusunda bir çiçek vardõ. Her bölüğün ilk mangasõ, İstanbul halkõnõn hediye ettiği süslü buketler taşõ- yordu. Asker, birkaç günlük yürüyüşten bel- ki yorgundu. Fakat yüzlerde derin bir se- vinç, masum gülümseyişlerde büyük bir iç- tenlik vardõ. Saat 13.55’te, her yandan du- yulan bir alkõş işitildi. Şükrü Naili Paşa ile İstanbul Komutanõ, halkõn coşkun gösterisi arasõnda Gülhane’ye vardõ. Paşa, askeri bir- liği denetledi ve hareket emrini verdi. Askerin Gülhane kapõsõndan çõkõşõ, sa- atlerden beri bekleyen halkõ coşturmaya yet- ti. “Yaşa Asker” sesleri, gittikçe şiddet- lenen alkõş tufanõ içinde, güçlükle işitildi. Divanyolu’nun geniş caddelerinin iki ya- nõ, hõncahõnç dolmuştu. SOKAKLAR ÇİÇEK BAHÇESİ Donanma Bandosu’nun uyumlu melodisi arasõnda, kõsa ve düzgün adõmlarla Alem- dar Caddesi geçildi. Sirkeci’ye varõldõğõn- da her yandan yağan konfeti, derin bir is- tek ve özlemle atõlan rengârenk mevsim çi- çekleri, sokaklarõ bir çiçek bahçesine çe- virdi. Mehmetçikleri görmek için herkes birbiriyle yarõşõyor, güvenlik güçleri ise dü- zeni sağlamak amacõyla son çabasõnõ gös- teriyordu. Bu arada yaşlõ bir kadõnõn, askeri tam ola- rak göremediği için, yanõndakilere kõzdõ- ğõ görüldü. Bu annenin kõzmasõna, herkes saygõyla katlandõ. Çünkü o bir şehit ana- sõydõ. Oğlu Afyonkarahisarõ’nda Yunan ile yaptõğõ savaşta ölmüştü. Şöyle söylüyordu: “Afyon’da ölen oğlumun, bugün koku- sunu duyuyorum. Gözlerim hastadır. Bı- rakın beni. Bir kez de, yaşayan çocuk- larımı göreyim.” Herkes bu yaşlõ anaya, en önde yer gös- terdi. Böyle bir günde yerini başkasõna ver- mek, büyük özveriydi. Çünkü iyi bir yer, saatlerce bekleyerek elde ediliyordu. Yol boyundaki pencereler, 50 kuruştan 5 liraya kadar kiralanmõştõ. Eminönü Ala- nõ, en uzak köşesine kadar dolu, Yeni Ca- mi’nin merdivenleri hõncahõnçtõ. Minare- lerin her şerefesinde, birçok insan görülü- yordu. Tramvay direklerine tõrmananlar bi- le vardõ. CMYB C M Y B 8 EKİM 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 A sker Galata Köprüsü’nden geçti. Bu geçiş çok coşkulu oldu. Her adõm ba- şõnda kesilen kurban sayõsõ, belli değil. Bunlarõ, ya bir dernek ya da bir hayõr sahibi kes- tirdi. Okullar, köprünün iki yanõnda sõralõ dizil- mişti. Bir yanda kõz, öbür yanda erkek çocuklar, askeri hiç durmadan selamladõ. Bizans İmpara- torluğu’nun kartalõ artõk diz çökmüştü. Köprüdeki görkemli zafer takõnõn altõndan, za- fer kazanmõş olarak geçmek, her Türk’ün gurur ve övüncünü okşuyordu. Ama bu geçişin üzün- tüsünü duyanlar da vardõ. Zafer takõnõn büyük kapõsõ, kõrmõzõ-beyaz şeritlerle kapalõydõ. Türk komutan, Anadolu ovalarõnda kim bilir kaç kez salladõğõ keskin kõlõcõ ile bu şeritleri kesti. Atõyla takõn altõndan geçti. Bu geçişin gizemli anlamõnõ öğrenmeye çalõşanlar da vardõ. Çünkü bu bir rövanştõ. Tarih 8 Şubat 1919. Fransõz İşgal Ordularõ Başkomutanõ General Franchet d’Esperey, Sirkeci’den Beyoğlu’na kadar beyaz at üzerinde ve Rum alkõşlarõ arasõn- da yürümüştü. Osmanlõ döneminde Türk kültü- rüne katõlamamõş olan Beyoğlu, bu kez gerçek- ten fethediliyordu. Birçok zafer kazanmõş Türk askeri, artõk Be- yoğlu’na giriyordu. Bu da bir zaferdi. Gerçi kah- ramanlar şimdi savaşmaksõzõn bir bölgeyi ele ge- çiriyordu. Ama onlar, bu güzel İstanbul için, sa- yõsõz savaşlar yapmõştõ. Şimdi yalnõzca, o savaş- larõn mutlu meyvesini topluyorlardõ. İstanbul’un işgal yõllarõnda, Fener Patrikhanesi Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurma ütopya- sõndaydõ. 6 Haziran 1919’da Emniyet Genel Mü- dürü Mustafa Bey, Sadrazam’õ şöyle uyarõyor- du: “Son zamanlarda Ayasofya çevresindeki arsa ve binalar, çok yüksek paralar ödenerek, Rumlar tarafından satın alınmaktadır. Böyle bir girişim için, Rumların amacının ne olduğu bilindiğinden, buna engel olunması gerekir.” 21 Eylül 1922’de ise, Fener Patriği Meletyos, Beşiktaş Rumlarõnõn özel çağrõsõ üzerine, pazar günü Panpa Kilisesi’ne gider. Patriğin makam otomobilinde, Bizans bayraklarõ dalgalanmakta- dõr. Kilisenin kapõsõ üstünde ilginç ve önemli bir tasarõm vardõr: İki büyük kartal ve Bizans bay- raklarõyla çevrilmiş olan Meletyos’un büyük bir fotoğrafõ. Bu resmin altõnda, büyük harflerle şunlar yazõlõdõr: “Bizans İmparatorluğu’nun Kurucusu.” Panpa Kilisesi’nde ayine katõlanlarõn yakasõn- da da, Bizans bayrağõ takõlõdõr ve Patrik ağlaya- rak şu sözleri söyler: “Anadolu’da din kardeş- lerimiz, düşman tarafından öldürülüyor.” Asker Karaköy’e geçti. Oradan Şişhane, Tepe- başõ, Beyoğlu ile Taksim’e vardõ. Şükrü Naili Paşa, Selahattin Adil Paşa, kurmaylar, Sabri Bey başkanlõğõndaki TBMM temsilcileri ile Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen gruplar Tak- sim’de yerini aldõ. Türk askeri, protokol önünde tören geçidi yaparak, Taksim Bahçesi’ne kadar gitti. Orada çeşitli kollara ayrõldõ ve ardõndan; Gümüşsuyu, Maçka ve Yõldõz kõşlalarõna çekildi. Y aklaşık son beş yıldır İstan- bul’daki Rumlar ve Ermeni- ler, işgal askerine güvenerek Türkleri, çok aşağıladılar, çok zor duruma düşürdüler. Fener Patrik- hanesi, Mondros’tan beri Türk yö- netiminden ayrı yaşadı ve bu ayrı- lığı kendileri için büyük bir başarı saydı. Bu çirkin tutumlar yüzün- den, 5 yıl içinde, 500 yıla yaklaşan örnek komşuluğun çok uzağına düştüler. Sonunda da, Türk kom- şularının yüzüne bakacak halleri kalmadığından, İstanbul’u terk et- tiler. Bu yüzden İstanbul Polis Müdüriyeti, boşaltmanın sonuna doğru, yurtdışına kaçan bu eski komşuların işlem yoğunluğu ile çok uğraşacaktır. Tarihsel ger- çekler böyle iken; bugün Avrupa Birliği’nin sokak kapısına paspas yapılmaya çalışılan Türkiye Cum- huriyeti’nden, hesap soruyorlar: “Türkiye’de Rum ve Ermeni nü- fusu, neden az?..” Başkent İstan- bul’un son yüzyılında İngiltere, Osmanlı Devleti ile her politik ters düşmesinde, savaş gemilerini Marmara’daki Prens Adaları önü- ne gönderir, toplarını saraya çe- virtir ve istediğini alırdı. Anka- ra’yı başkent yapan Mustafa Ke- mal Paşa, 7 Mayıs 1924’te Cum- huriyet gazetesine, şu açıklamada bulunacaktır: “Türkiye’nin ve Türk ulusunun yararının en güve- nilir savunmasının, ancak Anka- ra’da olabileceği, olaylarla kanıt- lanmıştır.” S O N U Ç Diz çöken Bizans kartalı B İ T T İ Yurttaşlar ellerinde bayraklar, fenerler ve davul zurnayla askerlerin kente gelişini coşkuyla kutladõlar Türk askeri İstanbul’da
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear