25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2008 PAZAR 16 KÜLTÜR SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Beethoven 9. Senfoni Gürer Aykal Yönetimi kultur@cumhuriyet.com.tr İstanbul Devlet Opera ve Balesi 2008-2009 sezonunu müdür ve sanat yönetmeni Suat Arı- kan yönetiminde, orkestra şefi Gürer Aykal’ın görkemli bir yorumlayışı ile, unutulmaz bir et- kinlik yaşattı. Bu sanat olayı eser olarak “Dost- luğa Çağrı” düşüncesini iletiyordu. Beetho- ven’in 9. Senfonisi’nin en önemli bir özelliği, bu senfoninin Beethoven’in sağır olduğu devreye rastlamış olmasıdır. Op. 125 Re Minör 9. Sen- foni’nin tamamı Beethoven’in son bölümü şa- ir Friedrich Schiller’in “Neşeye Çağrı” adlı şii- rinin bir bölümünü içermesidir. Bu bölüm so- listler ve koro tarafından seslendirilmektedir. Bir senfonide ilk kez insan sesleri de kullanılmış ol- maktadır. Bu bölüm “Koral” diye adlandırıl- maktadır. Beethoven, Schiller’in bu “Neşeye Çağrı” şiirini çok sevmiştir ve buna göre bes- telemiştir. Orkestra şefi Gürer Aykal’ın, koro şefi Gök- çen Koray’ın, soprano Evren Ekşi’nin, mez- zosoprano Lynn T. Çağlar’ın, tenor Hüseyin Likos’un, bas Zafer Erdaş’ın, korepetitörler Ay- dın Karlıbel, Hüseyin Kaya ve Olena Şenol’un, İstanbul Devlet Opera Orkestra ve Korosu’nun seslendirdikleri Beethoven’in 9. Senfonisi unu- tulmaz bir sanat olayı oldu. Bestelenen şiirler- den birkaçını sunalım: “Bir dostun dostu ola- cak kadar şanslı olan bir kişi, güzel bir kadın ka- zanan bir adam, bırakın katsın neşeye sesini. Dünyada bir yerde tek bir ruhu benim diye ça- ğırabilen biri. Bunu hiç başaramayan ise bıra- kın bizim kalabalığımızdan uzaklaşsın.” Neşe, her canlı tarafından içilir. Doğanın güzel ve çekici göğsünden her yaratık, iyi ve- ya kötü, onun güller içindeki adımlarını takip eder. Bize verdiği öpücükler ve şarap ve iyi bir arkadaş, ölümde sınanmış, alçak arzularla be- zediği yılan ve de melek, tanrının önünde du- rur. Onun güneşleri, cennetin muhteşem ku- rulumu içinde uçarken, koşun şimdi kardeşle- rim, kendi yolunuzda, tıpkı fetheden bir kah- raman gibi kucaklayın birbirinizi milyonlar! Öpücük tüm büyük dünya için! Kardeşlerim, yıl- dızlı gökyüzünün üzerinde sevgili bir Tanrı var olmalıdır mutlaka. Siz gökgürültüleri içinde mi geliyorsunuz milyonlarca kişi? Yaradanın var- lığını hissediyor musun dünya? Onu yıldızlı gök- kubbenin üzerinde arayın. Kardeşlerim yıldızlı gökyüzünün üzerinde sevgili bir Tanrı var olmalı mutlaka. Siz gökgürültüleri içinde mi geliyor- sunuz milyonlarca kişi? Yaradanın varlığını hissediyor musun dünya? Onu yıldızlı gök- kubbenin üzerinde arayın. Mutlaktır ki yıldızla- rın üzerindedir o. Evet, izlediğiniz L. van Beethoven’in 9. Sen- fonisi’nin yayımlanması olayı, her şeyin üstün- de orkestrayı yöneten şef Gürer Aykal’ın çok önemli bir başarısıdır. Bu başarıyı tamamlayan koro şefi Gökçen Koray’ın çalışmaları unutu- lamaz. Bu büyük emeği tamamlayan tüm diğer sanatçıları ne kadar alkışlasak azdır... Bu sen- foninin yayımlanışı uluslararası bir olay olarak, UNESCO’nun dünya programı içinde en büyük bir modern yapıt özelliğini de taşımaktadır. Bra- vo bu olayı gerçekleştiren sanatçılara... Ataol Behramoğlu’nun 57 şiiri İngilizceye çevrilerek bir kitapta toplandõ ŞiirleriuluslararasõarenadaÖZGE KESKİN Edebiyatõmõzõn önemli şairlerinden Ataol Beh- ramoğlu’nun “Bir Gün Mutlaka”, “Yaşadık- larımdan Öğrendiğim Bir Şey Var”, “Kızıma Mektuplar”, “Sevgilimsin”, “Aşk İki Kişiliktir” ve “Yeni Aşka Gazel” kitaplarõndan seçilen 57 şiiri Washington Üniversitesi’den Osmanlõ ve Türk edebiyatõ uzmanõ Prof. Walter G. Andrews ta- rafõndan “I’ve Learned Some Things” adõyla İn- gilizceye çevrildi. Frankfurt Kitap Fuarõ’na bir- likte katõlarak kitabõ tanõtacak olan Behramoğlu ve Andrews ile ortak çalõşmalarõ ve Türk edebi- yatõ üzerine konuştuk. Tanõşõklõklarõ uzun yõllar öncesine dayanan Beh- ramoğlu ve Andrews, kitap için internet üzerin- den sürekli yazõştõklarõnõ, uzun tartõşmalar yap- tõklarõnõ söylüyorlar. Behramoğlu kitapla ilgili dü- şüncelerini “Uzun yıllar önce başlayan bir ça- lışma bu. Walter’ın Osmanlı ve Türk edebiyatı üzerine çok değerli çalışmaları var. Özellikle Divan edebiyatı ve gazel üzerine çalışmaları be- ni çok etkiledi. Çalışmanın sonucundan ol- dukça memnunum. Hatta bazı çevirilerin en az Türkçesi kadar etkileyici olduğunu düşü- nüyorum” diye anlatõyor. ‘Yeterli sayıda kitap çevrilmiyor’ Bu yõl Türk ve Osmanlõ edebiyatlarõyla geçen meslek yaşamõnda 40 yõlõ geride bõrakan Walter G. Andrews ise öncelikle Türk edebiyatõnõn hak ettiğinden daha az bilindiğini ve ilgi gördüğünü belirtiyor. Türk edebiyatõnõn dünyadaki yeri için “Orhan Pamuk çok iyi bir yazar ve çok büyük bir şey başardı; Nobel’i kazandı. Fakat Tür- kiye’de Pamuk gibi daha birçok iyi yazar var ama dünya bunu bilmiyor. Dünyaya bu gös- terilmiyor. Yeterli sayıda kitap çevrilmiyor ve bazen de çeviriler iyi olmuyor” diyen An- drews “İngilizce yazan ve konuşan bir dünya- ya Türk edebiyatını anlatmak hiç de kolay ol- madı” diye ekliyor. Ayrõca Andrews, TEDA pro- jesinin öneminin altõnõ çizerek, Türk edebiyatõnõn geleceği için çok daha umutlu olduğunu belirti- yor. Behramoğlu’nun şiirlerinin çok doğal, yalõn ve uyaklõ olduğunu söyleyen Andrews, çevirdi- ği şiirlerle ilgili olarak da “Ataol uyağı seviyor. Fakat İngilizcede uyağı tutturabilmek Türk- çedekinden çok daha zor. Ben de uyak için şii- rin yalınlığını ve doğallığını bozmak istemedim. Bu konuda sık sık tartıştık. Bunun dışında onun şiirlerini çevirmek çok zevkliydi” diyor. Rus edebiyatõndan pek çok çevirisi olan Ata- ol Behramoğlu ise kitaptaki şiir çevirileri için şun- larõ söylüyor: “Doğru olan başka bir dilden ana- diline çeviri yapmaktır. Çünkü anadilde ese- ri tekrar yaratırsın. Bu durum özellikle de şi- ir çevirisi için geçerlidir. Çeviride anlam tabii ki çok önemlidir, zaten biz bu konuda çok az sorun yaşadık. Benim şiirimde ses örgüsü ve günlük konuşmanın ezgiselliği vardır. Eğer bunu yakalayamazsak şiir düzyazı gibi olur. Bu yüzden de yapının doğru kurulması önemlidir. Bu konuda çok tartıştık. Bazı yerlerde o beni, bazılarında ben onu ikna ettim. Fakat sonun- da büyük ölçüde doğruyu yakaladık. Burada Walter’ın başarısı büyüktü tabii. İşini çok cid- diye alarak ve severek yaptı.” Şiirleri daha önce de birçok dile çevrilen ve ki- tabõn yayõmlanmasõnda TEDA projesinin katkõ- sõnõ vurgulayan Behramoğlu, kitabõn önemini ise “Bu kitap uluslararası bir dil olan İngilizceye çevrildi ve tüm dünyada dağıtılacak. Bu da hem başka dillere çevrilebilmesi, hem de Türk edebiyatının tanıtılması açısından önemli. Ay- rıca kitabın yayımlanmasının Frankfurt Kitap Fuarı’na rastlaması da mutluluk verici” söz- leriyle açõklõyor. Ataol Behramoğlu, kitabõn önemini “Bu kitap uluslararasõ bir dil olan İngilizceye çevrildi ve tüm dünyada dağõtõlacak. Bu da hem başka dillere çevrilebilmesi, hem de Türk edebiyatõnõn tanõtõlmasõ açõsõndan önemli. Ayrõca kitabõn yayõmlanmasõnõn Frankfurt Kitap Fuarõ’na rastlamasõ da mutluluk verici” sözleriyle açõklõyor. 11 EKİM’E DEK SÜRECEK New York Türk Filmleri Festivali başladõ Kültür Servisi - New York’ta bu yõl 10’uncusu düzenlenen “Türk Filmleri Festivali” başladõ. Festivalde bu yõl 11’i kõsa film olmak üzere 24 film yer alõyor. 11 Ekim’e kadar gösterilecek filmler arasõnda, “Beyaz Melek”, “Mutluluk”, “Yaşamın Kıyısında”, “Münferit”, “Kabadayı”, “Ulak”, “Cenneti Beklerken” gibi filmler bulunuyor. Festivalin açõlõş resepsiyonu Manhattan’daki “Antology Film Archives” gösteri merkezinde yapõldõ. Resepsiyona New York Başkonsolos Yardõmcõsõ Zeynep Kızıltan, New York Turizm ve Kültür Ataşesi Hasan Zongür, festivali düzenleyen sivil toplum kuruluşu “Moon and Stars”õn yöneticileri, oyuncular, film yönetmenleri ve sinemaseverler katõldõ. Şairin derin bilincine şapka çıkarılır ARİF DAMAR ‘Mülkiyet Esarettir’ , ‘Mülevves Pa- ra’ H.B. 2008/Ağustos ayõ edebiyat dergile- rinden: Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Andiz, Aşkar, Az Ebebiyat, Berfin Ba- har, Dar Sokak, Deliler Teknesi, Dize, Evrensel Kültür, Forum Ebediyat, Gös- teri, Hayal, Karşõn, Lâcivert, Kitap-Pa- tika, Sincan İstasyon, Sözcükler, Şarköy Sanat, Şehir Şiir Sanatõ, Taflan, Tavõr, Tay, Yasakmeyve, Yazõlõkaya ve Yedi İklim’de yayõmlanan şiirleri okudum, in- celedim. Düşünceme göre Sincan İstasyonu (Şair Abdülkadir Budak çõkarõyor) dergisinde yer alan Hayati Baki’nin “Eski Sesler: Merhamet” adlõ şiirini Ayõn Şiiri olarak değerlendirdim. Çok sevdim bu şiiri ama çok sevdim, beğendim. Son zamanlarda bu denli güzel şiir okumadõm. Birçok kez oku- dum. Her okumamda yeni güzellikler buldum. Şairin derin bilincine şapka çõ- karõlõr. 12 Eylül terörünün, vahşetinin, acõmasõzlõğõn karanlõk gölgesi düşü- nen, aydõnlõk, yurtseverlerin üstünde etkisini sürdürürken böyle bir şiir ya- zõlmasõ ve bizlere iletilmesiyle sevince, mutluluğa gark oluyoruz. Sayõn şairin marksist olup olmadõğõ konusunda bir bilgim yok. Ama bu şiirde barõş mesa- jõ, antiemparyelist tavra, doğaya duyduğu sonsuz sevgi ve daha birçok yönden, ba- na entelektüel bir marksist izlenimi uyandõrdõ. Gazetemiz değerli şair ve ya- zarõn kişiliği, işi gücü, yapõtlarõyla ilgi- li bilgileri verecek ve okurlarõmõzõ ay- dõnlatacaktõr. Ben şairin dergilerde çõ- kanlarõn dõşõnda ne yazõk ki hiçbir kita- bõnõ okumadõm kendime çok kõzdõm, gü- cendim. Kendisinden içtenlikle özür diliyorum. Şairler bağõşlayõcõdõr. BUGÜN SÜREYYA OPERASI’NDA İstanbul Balesi’nden ‘Hüsn-ü Aşk’a Dair’ Kültür Servisi - Bey- han Murphy’nin, Şeyh Galib’in “Hüsn-ü Aşk” adlõ yapõtõndan esinlenerek özgür bir çağdaş yapõt olarak sah- neye koyduğu “Hüsn-ü Aşk’a Dair” adlõ bale, İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçõlarõ ta- rafõndan 26-27 Eylül ta- rihlerinde Frankfurt Ki- tap Fuarõ çerçevesinde Gallus Theater’da ilgiyle karşõlanan iki temsil verdi. Bu turnenin ardõndan yurda dönen İstan- bul Devlet Opera ve Balesi, yeni sezonu yine ay- nõ yapõtla dün akşam Kadõköy Süreyya Opera- sõ’nda verdiği temsille açtõ. Bugün saat 16.00’da yinelenecek olan yapõtõn özgün metni Kubilay Tuncer’e, müziği Rahman Altın’a ait. Harflerin ve sözcüklerin hat sanatõ, maceralarõn görsel efektlerle bezendirildiği projeksiyonlarla süslenen yapõtta, şiiri okuyan Kubilay Tuncer misafir sa- natçõ olarak yer alõyor. Kostümlerini Ayşegül Alev’in, dekorunu Behçet Malikler’in hazõr- ladõğõ yapõtta Arkın Zirek Aşk’õ, İlke Kodal Hüsn’ü, Can Tunalı Aşk’õn Lala’sõ Gayret’i, Ba- hadır Ovacıklı Hüsn’ün dadõsõ İsmet’i ve Onur Tunay Sühan’õ, yani Şeyh Galib’in ka- lemini - şiir’in kendisini oynuyor. Nobel ödülleri 9 Ekim’de açıklanacak Kültür Servisi - Dünyanõn en prestijli ödülleri arasõnda yer alan Nobel ödüllerinin bu yõlki sahipleri, gelecek hafta açõklanacak. Nobel Edebiyat Ödülü’nün açõklanma tarihini diğer ödüllere göre her zaman daha geç duyuran İsveç Akademisi, internet sitesinde yayõmladõğõ açõklamada, ödülün sahibinin 9 Ekim’de ilan edileceğini bildirdi. Diğer dallardaki Nobel ödüllerinin açõklanma tarihleri ise 2 Ekim’de duyuruldu. 2008 Nobel ödüllerinin sahipleri ilk olarak yarõn, tõp ödülünü kazananõn açõklanmasõyla belli olmaya başlayacak. eski sesler: merhamet benim aklõm iyinin ötesinde: zihninde, gümrah sevinçler, bağõşladõm olan biteni: her şey unutuşun belleğinde hüznün kardeşi merhameti bekliyor, yalõn şeylerdir taşlar, patikalar, yolculuklar; sularda, õşõklarda, ürpertilerde eşyaya sinen koku, anlaşõlõrlõğõn uykusu, günlerin yorgunluğu: imdi gel, acemiliğin gölgesi: boşluktaki tanrõ, ben olduğumda neredeydin?: kimsesizlik, tuhaf şey: hatõrlayan kalbim: ninemin heyadi diyen sesi ormandan çağõrõyor, nar ağacõnõn gülüşünde serinleyen çömlekten bakõyor, kâgir evin kedileriyle konuşuyor usulca: hep usulca, usulcacõk adõmlarõyla yaşlõ bir zamanõn sarõşõn kõpçak diliyle kuman çocuğuna eski sesler bõrakõyor: topluyorum kuşlarla, ağaçlarla, çayõrlarõn böceğiyle şarkõlar söyleyerek kendimi: heyadi, yõldõz yõldõz: tuhaf şey! ne der, hayati’nin tanrõsõ?!: õssõzlõk ve yalnõzlõk fõrtõnasõ : mülkiyet, esarettir; aşk, bu yaşta başa bela, korkarsõn, en iyisi hayat topla: yoldaş olsun günler ve nesnelere kõrlangõçlar, yağmur çõğlõklarõ, kelebek düğünleri; sularõn berraklõğõ, kõrõlganlõğõ õşõğõn, ezginin cömertliği; geceye düşsün kâtip şadi, van beethoven, léo ferré. sonra, şarapla yõka fikrini: bernhard ol, cioran ol, nietzsche ol: yenilen! ottaki çiy, yapraktaki tõrtõl git buradan, diyor nükleere Ölümsün sen: yanmak istemiyor kertenkele, sincap, kaplumbağa; çiçekler ve ahenk, hava ve su mülevves paranõn kirlettiği insan, zavallõ, yine de direniyor yaşamõ sarmalayan aklõn bahçesinde rağmen globalliğin vahşiliğine, inadõna serinkanlõ akşamüstü, kardeş türkülerin gökşin hayâlinden can hevesler devşiriyor, çimendeki ize, topraktaki solucana merhametle: ufukta, şafağõn şavkõnõ diriltiyor iklimler: basit sözcüklerin külleriyle Hayati Baki 17 Ağustos 1947’de Trab- zon’da doğdu. DTCF Türk Dili ve Edebi- yatõBölümü’nübitirdi.1983yõlõndaAnkara Üniversitesi’nde Türk dili okutmanlõğõ yapmaya başladõ ve buradan emekli oldu. Şu an Sinop’ta yaşayan Baki’nin şiir ve ya- zõlarõ “Promete, İzlek, Kül, Edebiyat ve Eleştiri, Yeni Biçem, Kavram ve Karmaşa, Sincan İstasyonu” gibi dergilerde yayõm- landõ. “Felsefe ile şiirin buluşmasõ olarak değerlendirilen” ürünlerinde zaman, ya- şam, ölüm gibi konularõ nihilist bir dille iş- ledi. Baki’nin yapõtlarõ şunlar: “Sonrasõz Dönüş Yalnõzlõğõ” (1992); “Usulca ve Yeğnik” (1996), “Tanzimat Edebiyatõnda Roman ve İnsan” (1993), “Şair ve Otori- te-Şiir ve Yanõlsama” (1996), “Şiirin Ke- sik Damarlarõ” (İntihar eden şairler kita- bõ, 1994); “Şiirin Kesik Damarlarõ” (Öl- dürülen şairler kitabõ, 1994) PORTRE/HAYATİ BAKİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear