23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 31 EKİM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Sadi Yak: “Anayasa Mahkemesi Başkanı hukukçu değil, tamam almadım da; onu oraya seçenler neci!” 29 Ekim’de Ankara’da fener alayı düzenlenmemiş... Deniz Feneri yeterli demişlerdir! Aile Aydın Türkaydın: “RTE, bize bir şey olmaz, derken gelinlerle, damatlarla, dünürlerle ailesine mi bir şey olmaz demek istiyor!” Gidici Sami Aktaş: “Çiçek Cemil, ‘Oyumuz düşerse çeker gideriz’ demiş. 1983’ten beri düşen partiden çekti gitti; şimdi de yenisine gider!” Üzmece Nami Tepe: “Hüseyin Üzmez çocuklara tecavüz eder ama üzmez. Adli Tıp adildir; Hüseyin’i üzmez.” YağmurDeniz Adalet Bakanlığı bekleme halinde! AYDINLIK dergisi, Ergenekon davası savcılarından, Zekeriya Öz hakkında bir dizi iddia gündeme getirmişti. İlk görev yeri Çine’de Adaleti Güçlendirme Vakfı’nda toplanan paraları bölüşme çabasından bir işadamından haraç istemesine kadar yenilir yutulur cinsinden olmayan çok ağır iddialardı bunlar. Başyazarı Doğu Perinçek’in, Ergenekon tutuklusuyken Aydınlık’ın böylesi suçlamaları gündeme getirebilmesi için sağlam bilgilere sahip olması gerektiği belliydi ama burası sonuçta Türkiye’ydi! Öyle de oldu ve resmi ağızlardan hiç ses çıkmadı. Gereken açıklamayı yeşil kartlı Amerikan vaizi Fetoş’un yayın organı gazetelerden biri, iddiaları kendi kafasına göre tekzip ederek yaptı. Polis de Öz’ün Aydınlık’a konuşan teyzesinin oğlunu gözaltına aldı! CHP Milletvekili Şahin Mengü’nün Öz hakkındaki iddiaların Adalet Bakanı tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesine ise neredeyse bir aydır yanıt veren olmadı. Şimdi öğreniyoruz ki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Öz’ün terfisini, hakkındaki iddialar nedeniyle durdurmuş. Öz hakkındaki çok sayıda suç duyurusunun incelenebilmesi için de Adalet Bakanlığı’nın karar vermesi bekleniyormuş. Anlaşılan, Adalet Bakanlığı bekleme halinde; bekleyelim bakalım! - Polis, durmayan genci öldürmüş... “Başbakan istediği kadar durmak yok desin!” BİR öykü anlatıyor Ahmet Önen ve öyküyle birlikte 12 Eylül öncesine kısa bir yolculuğa çıkıyor: “Polis ekiplerinin bastığı bekar evinde dört öğrenci kalıyordu. Üniversitede okuyan dört solcu öğrenci. Polisler geldiğinde toparlanacak, basımı ve satışı serbest olup okunup bulundurulması yasak olan kitaplarını saklayacak zamanları yoktu. ‘Yandık’ dediler içlerinden. Öyle de olmuştu. Daha baştan yanmışlardı. Odaya giren polisleri, Karl Marks’ın duvara asılmış dev posteri karşılamıştı çünkü. İçlerinden en işgüzar polis sordu: ‘Kim lan bu?’ Bu kez öğrencilerin en uyanığı ve hazırcevap olanı bir adım öne çıkıp konuştu: ‘O mu? Dedem!’ İşgüzar memur, uyanık öğrenciyi aldı eline; yer misin yemez misin? Çocuğun ağzı burnu kan içinde kalmıştı. Bir ara soluklanmak için durdu polis memuru; ‘Ulan’ diye kükredi, ‘ulan böyle aksakallı, nur yüzlü deden var, sen buralarda gomonosluk yaparsın ha’ Dayağın geri kalanı, çocuk bayılıncaya kadar sürdü. Bu hikaye, 12 Eylül öncesi Türkiye’sinin halini ve o günlerin polisinin cehaletini anlatsa da, aslında daha o günlerden, Karl Marks’ın ideolojisinin tartışmasız geçerliliğinin trajikomik bir ispatıdır. ABD’de başlayıp, tüm dünyayı saran küresel ekonomik kriz ülkelere yeni çareler aratırken, Karl Marks’ın Kapital’inin tozlu raflardan indirilerek en çok satılan kitaplar listesine girmesi, her ne kadar sosyalizmin kapitalizm karşısındaki bir zaferi olarak görülse de, daha çok birilerinin suratına inen şamar gibidir.” İyi de adamların suratları manda derisi gibi. Ne kadar şamar indirirsen indir fark etmiyor. Hele önceden beri kapitalizmin parçası olanlara değil de dönek sosyalistlere bakınca suratlardaki manda derisi daha iyi görülüyor. Bizim dönek sosyalistler, liboşluğa terfi edip emperyalizmin hizmetine girerken “İşte enternasyonalizm” diyerek yeni dünya düzeninin küreselleşme çukuruna balıkla atlamadılar mı? Sözüm ona sosyalist geçinip enseyi karartmama adına dincilerin bile kucağına oturmadılar mı? Zavallılar! Gomonos BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Politik Paranoya Burjuva demokrasileri, sözde de olsa seçimle iş- başına gelmiş parlamenter yönetim önerdiler. Ge- çen yüzyıl bunu tartışarak, eksikleri giderilmeye ça- lışılarak geçti. Fransız ekolüyle, İngiliz ekolü oturmuş gibi gö- züküyor. Biz de çeşitli denemelerden sonra, su- landırılmış bir parlamenter sistem ürettik. Niye su- landırılmış diyorum? Bir yanda 40 bin oyla bir me- bus seçerken öteki tarafta 4 bin oyla bir mebus seç- menin neye yarayacağını siz düşünün. Yaradığı tek şey alt kültürleri açığa çıkarması, hat- ta çok ufak yerleşmelerde, soy boy tartışmasına ve kavgasına yol açmasıydı. Hani biz yeni bir ulus ya- ratacaktık? Aşiretin de altında sülale kavgası baş- lattık. Hatta cılkını çıkararak aşiret reislerini seçimle iş- başına getirip, bunun ne menem, ne matah bir şey olduğunu da boyalı basınımızda ballandırdık. Şimdi nereden geldin buraya diyenleriniz olabilir. Hükümet sözcüsü Sayın Cemil Çiçek, Roma se- natörü edasıyla dün bir açıklama yaptı. Etkin mu- halefet olmadığı için, “muhalefet görevini de biz üst- lendik!” babalanmasıyla basın açıklamasını bitirdi. 12 Eylül 1980’den beri bu toplum iğdiş edilmiş; sol yanı “felçli” bir şekilde yaşıyor. Muhalefet ya- pacaksan da sağda yapacaksın. Sol yanında veba var, denmekte, dikte ettirilmekte, günbegün ez- berletilmekte… Hatta solcuyum diyen “öteki”leşti- rilmekte ya da içlerinden iyi bulunan “iyi çocuklar” devşirilmekte… Politikada rekabeti, düşmanlığa çeviren bu ülke- nin sağ menşeili, sivri zekâlı politikacılarıdır. Bırak birlikte yaşamayı, merhabayı bile lütufmuş gibi kullandılar. Birbiriyle belediye otobüsünde, lokan- tada, sinemada ya da tiyatro salonunda (gerçi bi- zimkiler böyle yerlere gitmezler) karşılaşsalar da ka- zara merhaba diyecek olsalar, bir hafta gündem ve haber olurlar. Bütün bunlara cevaz veren de bizim “akıllı” politik yöneticilerimiz değiller midir? Birbirini muhatap saymayan Kuzey Irak’taki aşi- ret reisinin bile bizdeki muhalefet liderlerinden kıy- metli bulunması, sizce manidar değil mi? Sayın Cemil Çiçek, siz konuşurken bebeler sizi ye- ni politik figür zannedebilir. Oysa siz 12 Eylül son- rası yaklaşık 25 yıldır ya parlamenter ya da çeşitli ba- kanlıkları işgal eden bir zatsınız. Kıymetinizi 12 Ey- lül’ün bütün sağ partileri anladılar. Ve her yetiştik- lerinde sizinle kabine arkadaşı-yoldaşı oldular. Şimdi size soruyorum: Toplumsal muhalefetin önü- nü açmak için bugüne kadar ne yaptınız? Uzun zaman Adalet Bakanlığı yaptınız. Bu süreçte demokratik tepkilere karşı hangi demokratik yön- temleri geliştirdiniz? Ne yaptığınızı siz biliyorsunuz. Bizimle de payla- şırsanız memnun oluruz. ANAP biraz burjuva demokratik kültürünü getir- meye çalıştı. Özal, soğuk savaşın bittiğini gördü, Mussolini’den devşirilen yasaları temizlemeye ça- lıştı. Yol yarım kaldı. Zira toplumsal muhalefet “İs- lamcılar”ın eline geçmişti. Sonra da “İslamcılar” ik- tidar oldular. Siz de evrildiniz ya da doğallığınız ge- reği orada yer aldınız. Gene iktidar. Gene kabine- ye ortak oldunuz! Kutlarım. AKP iktidarından sonra; önce Kızılay, sonra oda- lar (TOOB), sonra meslek odaları ele geçirilmeye ça- lışıldı (TMOBB, BARO vb). Sonra ondan da daha dra- matiği; memleket dernekleri, hatta laleyi sevenler der- neği de bile AKP yanlısı yönetim listeleri çıkarıldı. Okul aile birliklerinde, tehdit, şantaj müdür tayini vb. uy- gulamalar, utanç verici hale geldi. Görmüyor mu- sunuz? Esenyurt’ta adaylığımı açıkladım. Toplantı yaptı- ğım esnafa ertesi gün vergi memurları gönderildi. Toplantıma katılan belediye çalışanları sürgün (mü- dürler mezarlığa) edildi. Sitelerin toplu yapı yöne- timleri jandarma marifetiyle savcılığa götürüldü; vak- fın ne olduğu, neyle iştigal ettiğini bilecek zamanı bi- le ayırmadan, mazbatanın alınmasının ertesinde Va- kıflar Genel Müdürlüğü’ne belediyece şikâyet edil- di. (Bu kadar müfettiş bolluğu var da Esenyurt Be- lediyesi’ni niye teftiş etmezler. Bu mevzuyu ayrıca yazacağım). Onlar da yetmedi, beni Ergenekon terör örgütü- nün bilmem neyi yaparak içeri aldınız. Rahat uyu- yor musunuz? Nasıl muhalefet yapacağız? Sayın Çiçek bir yol gösterin de muhalefet eyleyelim! Susarak, sustu- rularak muhalefet yöntemi nasıl olur, vallahi bilmi- yorum! Yoksa sadece “Beddua” mı edelim? gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 02126727171 MERİÇ VELİDEDEOĞLU Şimdi de sürdürülüyor mu, bilmiyorum. Kırklı, ellili yıllarda İstanbul Üniversitesi’nin türlü fakültelerindeki öğrenciler bi- rer “dergi” çıkarırlardı. Genel olarak yılda bir kez ya- yımlanırdı. Kimya Fakültesi’nin “Balon”u, İktisat’ın “Atlı Karın- ca”sı, Hukuk’un da “Guguk”u en tanınmışlarıydı. “Guguk”ta yalnızca hocala- ra takılmalar yer almaz, gül- mece (mizah) anlayışı içinde “hukuk”u, “guguk”laştırma ör- neklerine de yer verilirdi. Sanırım kırklı yıllara ait bir “Guguk”ta, tarihçi Ahmet Ra- sim’den aktarılmış bir “alıntı” da vardı. 1800’lerin ilk yıllarında, İs- tanbul’da hükümete karşı her türlü “eleştiri” uluorta söylen- meye ve gittikçe de çoğalma- ya başlar. Çözüm bulmak ve bunu “pa- dişah”ın “onayı”na sunmak için “Meclisi Vükela” toplanır. Toplantıda bulunan dönemin ünlülerinden Halet Efendi: Şimdi Okçular Başı’ndaki ber- berin başı kesilsin. Bunlara örnek olur, korkarlar, deyince içlerinden biri: Aman ha! O benim berberimdir, diye itiraz eder. Bunun üzerine Halet Efendi: Eh! O zaman öte yan- daki berberin boynu vurulsun, der. Bu alıntıyla öğrenciler, böy- le bir “adalet” anlayışıyla ve tüm güçlerin bir kişide toplan- masıyla oluşan hukuka bir ör- nek vermek istemişlerdi. Do- laysıyla “1923 Devrimi”nin “hu- kuk”u nereden nereye getirdi- ğini de vurgulamış oluyorlardı. Anımsanacağı gibi, o kırklı yıllarda “yasama” yetkisi ve “yürütme” erki TBMM’nindir. “Yargı” bağımsızdır. Ne var ki, 1950’de büyük bir çoğunlukla iktidarı elde eden “Demokrat Parti” (DP) ile yeni bir döneme girilir. Ve bir zaman gelir ki, “yasama” ve “yürütme” Meclis’in olmaktan çıkar, ikti- dar partisi “DP”nin olur. DP hükümeti bununla yetin- mez. Canını sıkan “muhalefet”i susturmak için “yargı”ya da el atar. Meclis’te ünlü “Tahkikat Komisyonu”nu oluşturur. Yalnızca “DP” milletvekille- rinden oluşan bu “mahkeme”, muhalefeti “sorgu”layacak ve “yargı”layacaktır. Kısacası, “ya- sama”, “yürütme” ve “yargı”, bir bakıma iktidar partisi “DP”nin elindedir artık. Bu du- rumda -öğrencilerin dediği gi- bi- “hukuk”tan “guguk”a, “gu- guk”laşmaya geçilmiş olmuyor muydu? Buna “27 Mayıs 1960” mü- dahalesi son verecek, ardından oluşturulan “1961 Anayasası” da, “yasama”, “yürütme” ve “yargı”yı birbirinden ayrı, ba- ğımsız kılacaktır. Kuşkusuz özgürlükçü bir anayasayı beğenmeyen, “Bu elbise bize bol geldi!” diyen ik- tidarlar olacaktı. Oldu da. Ne ki günümüzün dinsel te- melli partisi AKP’nin iktidarına gelinceye dek, hiçbir “sivil” ik- tidar, Bayar-Menderes ikilisi- nin yaptığı boyutta “kuvvetler ayrımı” ile oynamamıştır. AKP, altı yılda “yürütme” er- kini, “A”dan “Z”ye -DP’ninkini çok aşarak- “parti”leştirdi, “AKP”leştirdi. Söylemeye gerek yok, “ya- sama” elinin altında. Böylece “yürütme” ve “yasama” bir- leşti. Sıra, üçüncü ayak “yar- gı”daydı. Bu alanda da “kad- ro”laşma yöntemiyle oldukça yol aldılar. Ama “yargı”ya ina- nılmaz bir vuruş, “yürütme”nin “başı” Erdoğan’dan geldi. “Ben bu davanın (Ergenekon) savcısıyım!” dedi, babalana babalana... “Başbakan”dan olsa olsa “başsavcı”(!) olur herhalde... Zekeriya Öz de bu “baş”a pek “uygun” bir “savcı” olarak adeta denkleşmişti. Bu durumda ne yapacaktı savcı Öz? Bir bakıma Halet Efendi’nin yaptığını... Kendisinin hem “baş” sav- cısı, hem “baş” bakanı olan Er- doğan’ı, dolaysıyla da AKP iktidarını “eleştiren”lere, Erge- nekon “üzerinden” bir “yol” bularak “had”lerini bildirmek. İdam kalktı ama, “yaşam- boyu” hapis var; hem de “iki- üç” kez yinelenerek; nasıl ola- cak bu? Örneğin, “eleştiri”le- riyle Erdoğan’ın canını “çok” sı- kan İlhan Selçuk için “iddia- name”sinde şu “suç”lamalara yer vererek: “İlhan Selçuk çok zekidir (...) Bu nedenle açık vermiyor (...) cep telefonu bile kullanmıyor (...) telefonda da dikkatli konu- şuyor (...) gazete çalışanları ve okurları tarafından kendisine ‘İlhan Abi’ denilmektedir”... DP, “hukuk”u “guguk”laş- tırmıştı. AKP ise “guguk”un da “öte”sine götürdü. Bir CHP milletvekili bunu “MASKARALIK” diye belirtti... “Tehlike”li bir “maskaralık”! Tüm bu olup biten karşısın- da hâlâ bir “hukuk” devletinden söz edilebilir mi? Huk SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Guguk’ ve Ötesi! m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com31 Ekim HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Kocanõn ka- rõsõna verdiği ad. 2/ Bir kim- senin dinin buy- ruklarõnõ yerine getirmek için yaptõklarõ... Ba- sõk, loş ve nem- li yer. 3/ Em- briyon... Bir renk. 4/ Nazile- rin politikasõnda Germen õrkõndan kim- selere yakõştõrõlan ad... Şõk, lüks ve gösterişli giyim tarzõ. 5/ ABD yapõmõ bir savaş uça- ğõ tipi. 6/ Bir Avrupa ülkesinin başkenti... İskambilde koz. 7/ Emile Zola’nõn bir ro- manõ... “O” gösterme sõfatõnõn eski biçimi. 8/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... Alan Parker tarafõndan sinemaya da aktarõlmõş ünlü bir müzikal. 9/ Küçük tuzlu bisküvi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vergiden kaçõrõlmõş para. 2/ “Fani --- biter bir uzun sonbahar olur” (Y. K. Beyatlõ)... Güreşçi erkek deve. 3/ Nişasta ve şekerle yapõlan bir çeşit tatlõ. 4/ İspan- yollarõn sevinç ünlemi... Temel, esas. 5/ Kõyõ, kenar... Rütbesiz asker. 6/ Sõğ sularda ve õrmaklarda yük ta- şõmak için kullanõlan bir tür tekne... Düz ve geniş ara- zi. 7/ Özbekistan’õn plaka imi... Üstten sağa doğru eğik olan basõm harfi. 8/ Afyonkarahisar’õn bir ilçesi... Bir cetvel türü. 9/ Erkek keçi... Çõkar yol, çare. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P A T E T İ K P O F İ S L İ K A R A K P İ N E S T R İ Ş İ N L A F A İ T E N E K Ö K R O K E T Y A L A N M E Y H A Z S E R A B U S E L İ K R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com BAĞIŞLANAN HER ORGAN KURTARILAN BİR HAYATTIR 0 212 557 70 70 / PBX TÜRK BÖBREK VAKFI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear