23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CYB C Y B 3 KASIM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenlik Yasası: ‘Kamu İdareleri’ 5510 sayõlõ Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlõk Sigortalarõ Yasasõ (Sosyal Güvenlik Yasasõ), 1 Ekim 2008’den önce yürürlükte olan sosyal güvenlik yasalarõndan, 5434 sayõlõ Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn maddelerinden büyük bir bölümünü yü- rürlükten kaldõrmõş, bir bölümünü de yürürlükte bõrakmõştõr. 5534 sayõlõ Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn ne denli karmaşõk bir yapõya sahip olduğu, yürürlüğe girdiği 1948 yõlõndan 1 Ekim 2008’e kadar geçen 60 yõllõk sürede geçirdiği de- ğişimlere bakõldõğõnda kolayca anlaşõlmaktadõr. Bu karmaşõk yapõ, “Kamu Personel Yasaları” ile “Kamu İk- tisadi Teşebbüsleri Kararnameleri” kapsamõndaki görevlilerin sosyal güvenliklerinin TC Emekli Yasasõ’nca sağlanmasõndan kay- naklanmaktadõr. Kamu personel yasalarõ kapsamõna giren görev- liler, kendi aralarõnda sõnõflandõrõlmõştõr. Bu sõnõflandõrma, kar- maşanõn TC Emekli Sandõğõ’na da yansõmasõnõ kaçõnõlmaz kõlmõştõr. Kamu personel yasalarõnõn kendilerine özgü kurallarõ vardõr. Ka- mu personel rejimindeki değişkenliğin, doğal olarak kamu personel yasalarõna yansõtõlmasõ, hem bu yasalarõ hem de bu yasalara ba- ğõmlõ TC Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõ karmaşõk bir konuma getirmiştir. 5510 sayõlõ Sosyal Güvenlik Yasasõ da bu karmaşõk yapõyõ da- ha da karmaşõk bir konuma getirmiştir. Kamu personel yasalarõndan sõklõkla söz etmemizin nedeni, 5510 sayõlõ Sosyal Güvenlik Yasasõ’nõn “sigortalı sayılanlar” başlõk- lõ 4. maddesinin (c) bendinde yer alan “kamu idarelerin- de” görevlendirilenlerden kõsa ve çok yetersiz bir anlatõmla söz edilmiş olmasõndandõr. Yasanõn 4. maddesinde, kamu görevli- leri tanõmõ: “c) Kamu idarelerinde; “Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayan- lardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili ka- nunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olma- sı öngörülmemiş olanlar” denilerek yapõlmõştõr. Bu tanõmlama 28 Ağustos 2008 günlü Resmi Gazete’de ya- yõmlanan “Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği”nin 9. mad- desinde daha geniş olarak açõklanmõştõr. Bu açõklamanõn yorumumuza göre anlatõmõ: 6) “Kamu idarelerinde:” a) “Bir hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tara- fından” çalõştõrõlmayanlar, b) İş sözleşmesiyle çalõşmayanlarõn yanõ sõra, “Esnaf ve Sa- natkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar” kapsamõna girme- yenlerden, sözleşmeli olarak çalõşanlar ile 657 sayõlõ Devlet Me- murlarõ Yasasõ’nõn 86. maddesi uyarõnca, “ilkokul öğretmen- liği (yaz tatili hariç), tabiplik, diş tabipliği, eczacılık, köy ve bel- delerdeki ebelik ve hemşirelik, mühendis ve mimarlık, vete- rinerlik, köy ve kasaba imamlığına ait boş kadrolara (…) açık- tan vekil” olarak atananlar. Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalõsõ sayõlõrlar. 7) Kamu idarelerinde: “a) Kuruluş ve personel kanunları veya diğer kanunlar ge- reğince seçimle veya atama yoluyla kamu idarelerinde göre- ve gelenlerden; bu görevleri sebebiyle kendilerine ilgili ka- nunlarında devlet memurları gibi emeklilik hakkı tanınmış olanlardan hizmet akdi ile çalışmayanlar, b) Başbakan, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye- leri, belediye başkanları, il encümeninin seçimle gelen üyele- ri,” c) Kamu görevlileri için kurulmuş sendikalar ve konfederasyonlarõ ile sendika şubelerinin başkanlõklarõ ve yönetim kurullarõna seçi- lenlerden aylõksõz izne ayrõlanlar, “d) Harp okulları ile fakülte ve yüksekokullarda, Türk Si- lahlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına oku- makta iken askeri öğrenci olanlar ile astsubay meslek yük- sekokulları ve astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eği- timine tabi tutulan adaylar, e) Polis Akademisi ile fakülte ve yüksekokullarda, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuma- ya devam eden öğrenciler,” hakkõnda da 5510 sayõlõ Sosyal Güvenlik Yasasõ’nõn hükümle- ri uygulanõr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 3 Kasım SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Obama’nın Vaat Ettiği Umut Barack Obama, “Demokratlar’ın ası” Hillary Clin- ton’ı başkanlık yarışından sürpriz biçimde elediğinde, şu sonuca varılmıştı: “Irk duvarını yıkmak, ABD’ de ‘gender’-toplumsal cin- siyet- duvarını yıkmaktan meğer daha kolaymış!” Öyle mi, değil mi; bunu aslında yarın gece sandık- lar açılınca göreceğiz…. Yöntemli, sistemli, çağdaş, modern bir kampanyayla umulmadık engelleri yıkan ve son ana dek sondajlar- da açık ara farkla önde giden Barack Obama, bu uzun soluklu koşusunu “Beyaz Saray”da sonlandıramazsa; dünya kamuoyu farklı bir sonuca varacak: “ABD’nin ‘fırsatlar ülkesi’ olduğu saptaması meğer koca bir efsaneymiş!” denecek: “Efsanenin altında; en güçlü, en donanımlı insanların gedik açamadığı ‘duvarlar’ yerli yerinde duruyor. 20. yüzyılın ikinci yarısına dam- ga vuran ‘kadın hakları’, ‘sivil haklar’ ve ‘ırkçılık mü- cadelesi’, lafü güzaftan ibaretmiş!” Öyle ya. Cumhuriyetçiler’in “Bush badiresi” ardın- dan, Amerikan seçmeni kör gözün parmağına gidip; 72 yaşında “Bush devamcısı” McCain’e oy verirse, bunun tek açıklaması olacak: “Irk duvarı.” İvme, ezici biçimde Obama’dan yana olsa da çün- kü, ABD’de her yedi seçmenden biri hâlâ “kararsız”! Kararsızların son anda McCain’e kayması ya da ka- muoyu yoklamalarında, Obama’ya oy vereceklerini söy- leyenlerin; sandıkta yalnız kaldıkları an, “tercihlerini” iç- lerine sindiremeyip oylarını karşı kampa kaydırması ha- linde, McCain’in başkanlığa sahip çıkması olasılığı hâ- lâ mevcut. Bu “olasılığın” da tek açıklaması var: “Irk faktörü”. ‘Liderlik krizinde’ yol ayrımı seçim Dünya; 5 Kasım sabahı, “Beyaz Saray”da yeni bir “Bush vârisi” ile karşılaşırsa “El insaf!” diyecek: “Oba- ma gibi ‘Harvard’larda tahsil görmüş, ‘değişim’ yanlı- sı gençlerin desteğini almış, beyaz-siyah kırması bir aday da -Bush enkazına rağmen- Beyaz Saray eşiğinden ge- ri dönerse; kimse bir daha benzer bir şansı yakalaya- maz…” ABD’nin “WASP” (Beyaz, Anglosakson, Protestan) olmayan tüm “ötekileri”, “Ümitsiz vaka” diye düşüne- cekler: “Mevcut şartlarda dahi, Obama gibi bir aday Be- yaz Saray’ın kapısını aralayamazsa, koyver gitsin!” Süper gücün “inandırıcılığı” böylelikle dünyada ve ül- ke sathında bir darbe daha alacak. Seçim hilelerinden, sandıkların çalınmasından falan hiç söz etmiyorum- ki, bundan da korkanlar var. Öylesine travmatik, tarihi bir yol ayrımı seçim bu. Bu nedenle uluslararası camianın gözü; başka hiçbir se- çimde olmadığı kadar bu seçimin üzerinde. ABD’nin “liderlik krizi” karşısında herkes, Oba- ma’dan -seçim kampanyasında döne döne vurguladığı- “değişimi” bekliyor çünkü. Obama’dan beklenen değişim Obama’dan beklenen “değişim”, yalnızca “farklı olan” ya da “farklı görünen” “ötekinin”; “başkanlık kol- tuğu” gibi ülkenin en üst düzey karar merciine çıkma- sı, çıkabilmesi, bunun olabilirliğini göstermesi, kanıt- laması değil. Bu, şüphesiz çok önemli bir beklenti. Özellikle de Av- rupa’da. Irkçılık etkisindeki Eski Kıta’da; “lider ülke” ABD’den “ırkçılık karşıtı” bir mesaj bekleniyor. Afrikalı bir göçmen evladının Beyaz Saray’ı fethetmesinin; Avrupa’nın ırk- çı akımlarına karşı “örnek bir model”, “panzehir” oluş- turacağı düşünülüyor. Ama Obama’dan beklenti, yalnız bununla sınırlı de- ğil. Barack Obama; Bush’un “Ya bizimle, ya bize karşı!” şeklinde özetlenebilecek “kovboy” politikalarının da an- titezi olarak görülüyor. “Irk çizgisinden” bağımsız olarak; Obama’nın dün- ya politikasında -kampanyada vurgulayageldiği- “di- yalogcu” ve “müzakereci” tutuma sahip çıkması ümit ediliyor. McCain’in Bush’tan devraldığı “korku politikası” ve “derin statükoculuğu” yerine; Obama’nın uluslararası düzeyde “uzlaşmacılıktan” yana çıkacağı varsayılıyor. McCain’den farklı olarak Obama çünkü, “ABD’nin prestij kaybının” bilincinde ve bunu telafi etmek adına da uğraş ve çaba vereceğini söylüyor. “Karanlıklar Prensi” Dick Cheney destekli McCain için söylenebilecek tek şey şu: “Şimdiye dek olanlar, bundan sonra olacakların teminatıdır!” Obama ise dünyaya, şu sırada en çok ihtiyaç duyulan şeyi; “umudu” vaat ediyor. Umuda şans tanınıp tanınmayacağı yarın ortaya çı- kacak. Cenderedeki Ülke Prof. Dr. Bilsay Kuruç ile dünya ekonomik bu- nalımının ülkemize etkisini konuştuk bu kez: - Bunalım karşısında hükümetin tavrı ne? - Hükümetin yaklaşımında iki nokta ön plan- da. İlki, korsan sermayeyi çekmek. Yasa ha- zırladılar, yurtdışından para ve döviz getirenle- re, başka varlık sağlayanlara çok özel aflar ve avantajlar getiriyorlar. Fakat, bu hem Türkiye’yi saygıdeğer bir ülke olarak dünyadan uzaklaş- tıracak, hem de içeride iş ahlakını bozacak bir şey. Hükümet, korsan sermayenin gelişiyle IMF karşısında pozisyonunu daha güçlü kılacağı kanısında. Oysa IMF ile pazarlık sürdürmenin de, korsan sermayeyi çekmenin de krizin asıl ya- ratacağı etki, resesyon ile bağlantısı yok. Eko- nomide daralma, işsizliğin büyümesi, üretim kapasitelerinin küçülmesi, ücretlerin düşmesi, sosyal hakların azaltılması gibi sonuçlar hükü- met için kötü sayılan şeyler değil, bilhassa böy- le olmasını istiyorlar zaten. Korsan sermaye, kriz ortamlarını sever, fahiş faiz ve ilave özelleştir- me ganimeti için gelir. Ama bu ikisi de hükümeti fazla ilgilendirmiyor... - Bütün bu sonuçlar, sermayeyi de ilgi- lendirmiyor galiba... - Hükümetin iş ahlakını bozucu yasasına TÜ- SİAD başta olmak üzere iş dünyasının temsilcileri hiç ses çıkarmadılar. Çünkü sermaye, yalnızca IMF üzerinden gelecek fonla ilgili. IMF fon oluş- tursun, özel sektör borçlarını karşılasın istiyor- lar, o kadar. Yaklaşık 90 milyar dolar pozisyon açığı var şirketler kesiminin. Kısa vadeli borç da 50 milyar dolar civarında. Bir yıl içinde 50 mil- yar dolar bulamayacakları için IMF’nin özel sektör borçlarını karşılayacak fon oluşturması- nı bekliyorlar. IMF fon oluşturacak, bunun kar- şılığında Hazine garantili kâğıtla bu borçlara te- minat verilecek. Ardından gelsin yeni vergiler, ye- ni özelleştirmeler... Dolayısıyla halk ödeyecek bu- nun karşılığını. Sermayenin istediği bu. - Muhalefet de suskun sanki... - Siyasette muhalefetten, bu kriz nedir, kap- samı nedir, Türkiye’nin geleceği açısından ne an- lama gelir, herhangi bir tepki göremedik. Ne bir toplantı, ne TBMM’de bir görüşme... Burada ya bir durumu kavrayamamak var ya da durumu kötü görüp mevcut gündemden ötesine “Aman başımıza iş açmayalım” diyerek geçmemek var... Krizi fırsat bilip Türk halkı için nasıl yeni po- litikalar oluşturabiliriz, hükümetin ve sermaye- nin gündemi dışında Türkiye için nasıl politika- lar gerekir düşüncesi yok ortada. Oysa dünya yeni bir arayışa gidiyor. Çok gürültü çıkacak. Bir at pazarlığı olmadan yürümeyecek işler. ABD bu yeni at pazarlığını önlemek için, yayılmacı po- litikasını sürdürebilmek için girişimlerde bulu- nuyor. Öte yandan, İngiltere Başbakanı Gordon Brown muhalif sesler çıkarıyor. Çinlilere de göz kırparak “Dünyaya yeni bir yönetim tarzı lazım” diyor. Bu, “ABD ile olmuyor” demek açıkçası. Dünya bunları tartışırken bizde krizin geomet- resi yalnızca teğette... Türkiye, düşünme, algı- lama, teşhis koyma kapasitesini yitirmiş gibi. Bu da geçen 30 yılın bir ürünü. Yani, düşünmemeye mahkûm edilen, çok dar tek çizgi üzerinde dü- şünmeye mahkûm edilen Türkiye’nin bu cen- derenin dışına çıkamadığını gösteriyor. Görev Toplumun dokusu değişmiş, aylaklaşmış. CHP Ankara İl Başkanı Yaşar Çatak’ın gözlemleri bu saptamayı doğruluyor: “Kentin alt gelir grubunun olduğu, sınıfsal niteliği gereği sola yakın olması gereken kesimlerde çaresizlik, günübirlik sorunun aşılmasını öne çıkarıyor. Ne söylediğinize değil, ne getirdiğinize bakıyorlar. İnsanlar iş aramaktan yorulmuşlar, bir çaresizlik, teslim olmuşluk çok belirgin. Kömürüm gelsin, gıda paketim gelsin istiyorlar. Ondan sonrası onları ilgilendirmiyor...” Sola; o kesime kömür, gıda paketi yerine para dağıtma vaadi değil, iş olanakları yaratma görevi düşüyor... Hacıbektaş İçin Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, önümüzdeki yerel seçimlerde bir kez daha bağımsız aday olacak. Çünkü: Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kararı çıktı; kuruluşu, binası bitmedi. O tamamlanacak. Amfitiyatronun üzeri kapatılıyor. Bir insanlık müzesi kurulacak, 2 bin kişilik kongre merkezi yapılacak. O hazırlıklar sürüyor. Su hatları, altyapı işlemleri yarım kaldı. Bunlar bitirilecek. İlçe dışında bir besi sitesi kurulması tasarlandı. O sonuçlanacak. Dahası, Hacı Bektaş Veli adıyla bir vakıf üniversitesi yaratma düşüncesi var. O yaşama geçecek. Çalışkan, dürüst ve iyi insan Ali Rıza Selmanpakoğlu, Hacıbektaşlılardan bir dönem daha istiyor, bu güzelim ilçeyi bir bilim ve kültür merkezi yapmak için... CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’na göre, son af yasası Türkiye Cumhuriyeti’ni kara para aklayan bir ülke konumuna getirecek: “Her demokratik ülkede paranın kaynağı sorgulanır. Paranın kim tarafından, ne zaman, nereden, hangi gerekçeyle getirildiği sorgulanır. Kara para; terör için, yeraltı dünyası ya da Cumhuriyete düşman tarikat ve cemaatlerin güçlendirilmesi için gelebilir. Eğer paranın kaynağını sorgulamıyorsanız, bütün bunlara göz yumuyorsunuz demektir. Dahası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kara listeye girmesi demektir. OECD’nin bu konuya sıcak bakmayacağı çok açıktır. Ama AKP’nin gözü kararmış bir kere. Krizi de kullanarak yandaşlara af çıkarmak istiyor. Hem Kanal 7, hem de Deniz Feneri dosyasını kapatmak, bundan sonra böyle işlemleri yapmış ve yapacak olanlara yasallık kazandırmak derdinde.” Unutmadan: Siz, verginizi zamanında ödeyenlerden misiniz? Ödeyenlerdenseniz, AKP’nin sizi bir kez daha enayiden saymakta olduğunu bilin! Kara Para HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com nilgun@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Devlet yöneti- minde akrabalara ve özellikle yeğen- lere yapõlan iltimas. 2/ Tanrõ buyrukla- rõnõ yerine getir- me... Bir haber ajansõnõn kõsa yazõ- lõşõ. 3/ Atõ yönet- mek için ağzõna ta- kõlan demir araç... “Bu akşam ilk ola- rak ağladõm / --- odamõn penceresinde” (C. S. Tarancõ). 4/ Siirt’in bir ilçesi... Sarhoş ya da kül- hanbeyi bağõrmasõ. 5/ Es- ki dilde ay. 6/ Tüyleri üzerinde koyu renkli, gri üzerine benekler bulunan at donu. 7/ Belli bir ama- cõ olmayan, dayanaksõz söz... Üflemeli bir çalgõ. 8/ Afrika’da bir õrmak... Ya- kõn jeolojik döneme ait tortul çökellerden oluşan soluk sarõ renkli toprak türü. 9/ Geceleyin açõk havada sevgi du- yulan biri için müzik aracõyla verilen küçük konser. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mütareke döneminde İstanbul’da kurulan ve Kurtuluş Savaşõ karşõtlõğõyla tanõnan bir cemiyet. 2/ Afyonkarahisar ilinde bir göl... Gümüşbalõğõnõn küçüğü. 3/ Denizli ilin- de, travertenleriyle ünlü turizm merkezi. 4/ Ateş... Yok- tan var etme, yaratma. 5/ Mõsõr İmparatorluğu’nun en par- lak dönemindeki başkenti... Sularõnõ bir denize ya da gö- le gönderen bölge. 6/ Piston... Bir şeyin esas tutulan yü- zü. 7/ Kuşlarõn tüy değiştirme zamanõ. 8/ Bir yanardağ pat- lamasõ sonucunda ortaya çõkan küçük krater... Bir nota. 9/ Bir tür küçük zurna. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A K A R O F O B İ B A S E A Y A K A L İ Z E A L O D E R İ A N A D E N T A R A H U E R İ S E B E A K A L A N A T O A D E T K R İ Y O F O B İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear