22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2008 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Türkçenin Ses Bayrağı... Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin ilk yıllarında, “Milli Edebiyat akımı” şairlerinin önemli bir yeri var- dır: Faruk Nafiz Çamlıbel’den başlayarak hatır- layınız... Bu arada, Cumhuriyet öncesi dönemde sa- natlarını geliştirmiş ve kendilerini kabul ettirmiş, iki şair vardır ki, yeni dönemde de uzun süre ege- men olacaklardır. Ahmet Haşim ile Yahya Kemal’dir bunlar. Ne var ki, Milli Edebiyat şairleri, hemen hepsi de yalınkat bir yurt edebiyatının coşkusunu pay- laşırlar; ve bürokrasiyle uzlaşmışlardır. Yurt ger- çeklerini, daha derinliğine ve daha etkileyici bi- çimde dile getirenler ise, “toplumcu şiirin temsil- cileri” oldu. Onların başında Nâzım Hikmet gelir. Nâzım Hikmet’in şiirinin horlandığı ve yasak- landığı bir dönemde, Ahmet Muhip Dıranas, Ah- met Hamdi Tanpınar’ın yanı sıra Cahit Sıtkı Ta- rancı dikkatleri toplar. İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü bir sırada, 1940-1941 yıllarında, bizde iki kitap yayımlanır: Fa- zıl Hüsnü Dağlarca’nın Çocuk ve Allah’ı ile Or- han Veli - Melih Cevdet - Oktay Rifat’ın Garip’i. Şiirimizin değişiminde iki büyük habercidir her ikisi de... Üçlü, konuşma dilinin doğallığı içinde, günlük sorunlara ve sıradan insanlara açar şiiri; ölçü- uyak tutsaklığından kurtulup içten geldiği gibi ya- şamak ve yazmak ister. Öyle olduğu için de bü- yük olur etkileri. Dağlarca, hece vezninden serbest nazıma, şairane bir sözlükten öztürkçeye, metafizikten top- lum gerçeklerine geçerek, kendini sürekli yenile- yip duracaktır. Şiiri, dünya ölçüsünde boyutlar ka- zanırken, dili de “Türkçe’nin Ses Bayrağı” olup çı- kar. Bu büyük şairin anısı önünde derin saygılarla eği- liyoruz... Ve, işte ondan -sanki bugün yazılmış gibi- bir şiir. KIZILIRMAK KIYILARI Kardaş, senin dediklerin yok, Halay çekilen toprak bu toprak değil. Çık hele Anadolu’ya, Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı, O kadar uzak değil. Çamı bitmiş, kavağı azalmış, Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil. Yedi ay kıştan sonra Yeşeren senin yaşamandır, Yaprak değil. Yersin, içersin sofrasından üç yüz senedir. Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil. Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan, Mevsimler soğumuş, sular azalmış, Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil. Parça parça yarılmış öküz ardında, Parmağı üç pare tırnağı ak değil. Utanır elin ayağın, Korkarsın yakından görsen Eli el değil, ayağı ayak değil. Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar, Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil, Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna, Uyandırmazsan, Uyanacak değil. Dertle, sefaletle yüklü, Siyah leşlerle kararmış, berrak değil, Çağlayan ne, akan kim, Kızılırmak değil. Kardaş, görmüyorum ama hâlâ duyabiliyorum, Geçmiş zamanlar geleceklerden parlak değil. Vakte şehadet edercesine yükselmiş, Akşam parıltısından, büyük zaferler üzerine, Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi’nin üniversi- telerde türban serbestliğine olanak sağlayan düzenlemeyi iptal eden ka- rarõnõn gerekçesi, “karşıdevrime geçit” vermeyen bir nitelik de taşõyor. Kararla birlikte bundan böyle Mec- lis, anayasanõn ilk üç maddesinde de- ğişiklik teklifinde bulunmak bir ya- na bunu “aklına bile” getiremeyecek. Kararda, anayasanõn 2. maddesin- de belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi şöyle değerlendirildi: “Egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade dışında herhangi bir dogmanın siyasal düzene yön ver- mesine olanak bulunmadığı; hu- kuksal kuralların dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin ön- cülüğünde kabul edildiği; çoğun- luk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına ba- kılmaksızın, din ve vicdan özgür- lüğünün ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanındığı ve ana- yasada öngörülenin ötesinde her- hangi bir sınırlamaya tabi tutul- madığı; dini veya din duygularının kötüye kullanılmasının ve sömü- rülmesinin yasaklandığı; devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir cumhuriyeti ön- görmektedir.” Gerekçeli kararda bu değerlendir- me yapõldõktan sonra ilk üç madde- nin değiştirilmesinin teklif bile edi- lemeyeceği, “Anayasanın 148. mad- desinde öngörülen teklif ve oylama çoğunluğuna uyulmaksızın ger- çekleştirilecek bir anayasa deği- şikliği hukuken geçerli olamayacağı gibi, değiştirilmesi teklif edileme- yecek bir anayasa kuralına yönelik değişiklik teklifi yasama organının yetkisi kapsamında bulunmadı- ğından, yetkisiz olduğu bir alanda yasama faaliyetine hukuksal ge- çerlilik tanımak da mümkün de- ğildir” değerlendirmesiyle ortaya konuldu. Böylece türbana ilişkin olasõ deği- şiklik önerilerinin de önü kapatõlmõş oldu. Gerekçeli kararda, laikliğin kaynağõ ve bu ilkeden anlaşõlmasõ ge- rekenler şu şekilde sõralandõ: “Laiklik ilkesi düşünsel temelle- rini Rönesans, Reformasyon ve Ay- dınlanma dönemlerinden alır. Çağ- daş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre siyasal ve hu- kuksal yapı, dogmalardan arındı- rılarak akılcılığı ve bilimsel yön- temleri esas alan katılımcı de- mokratik süreçlerin ürünü olan ulusal tercihlere dayanır. Bireylerin anayasal özgürlüklerinden inanç, din, mezhep veya felsefi tutum ne- deniyle ayrımsız yararlandığı, akıl- cılığı esas alan bir süreç olan Ay- dınlanma koşullarının sağlandığı toplumlarda laik ve demokratik değerler özümsenir; siyasal, sosyal ve kültürel yaşam da buna bağlı ola- rak evrensel değerlerin egemen ol- duğu çağdaş bir görünüm kazanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir de- ğer olduğu açıktır. Bireylerin özgür vicdani tercihlerine dayanan ve sosyal bir kurum olan dinler, siya- sal yapıya egemen olmaya başla- dıkları veya ulusal irade yerine si- yasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır. Hukuk- sal düzenlemelerin katılımcı de- mokratik süreçle ortaya çıkan ulu- sal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar. Siyasal ya- pıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır. Bu nedenle çağdaş demokrasiler, mut- lak hakikat iddialarını reddeder, dogmalara karşı akılcılıkla durur, dünyayı dünyanın bilgisiyle açık- layabilecek toplumsal ve düşünsel temelleri yaratır, din ve devlet işle- rini birbirinden ayırarak, dini si- yasallaşmaktan ve yönetim aracı ol- maktan çıkarır.” Bahçeli’ye atıf... Gerekçeli kararda anayasa deği- şikliğinde AKP’ye destek veren MHP’nin Genel Başkanõ Devlet Bahçeli ve üst düzey yöneticileri- ne de atõf yapõldõ. Gerekçeli karar- daki bu bölüm şöyle: “5735 sayılı kanunun genel ge- rekçesi, 1 ve 2’nci maddelerin gerekçeleri, Anayasa Komisyo- nu’nda ve Genel Kurul’daki gö- rüşmelerde söz konusu maddeler üzerindeki konuşmacıların ve grup sözcülerinin açıklamaları incelendiğinde; yönelinen temel hedefin, kamu hizmetlerinden yararlanan ve yükseköğrenim hakkını kullananlar için dini amaçlı örtünme serbestisi tanın- ması, bu şekilde örtünenlerin ka- mu hizmetlerinden yararlanma- larını önleyecek düzenleme veya yaptırımların engellenmesi oldu- ğu anlaşılmaktadır. ... Söz konusu anayasa değişik- liğinin Türkiye’nin siyasal gün- demine ‘türban yasasõ’ olarak gir- mesi ve teklifi hazırlayıp imzala- yan milletvekillerinin, Başba- kan’ın, AKP üst düzey yönetici- lerinin, MHP Genel Başkanı ile üst düzey yöneticilerinin açıkla- maları da bu saptamayı doğru- lamaktadır.” Türban nedeniyle üniversite kapılarında sık sık tartışmalar yaşanıyordu. ‘Rektör avantajõ’ ortadan kalktõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Abdul- lah Gül’ün cumhurbaşkanlõğõ görevine geldik- ten sonra atadõğõ 51 rektörün 19’unun “türba- na özgürlük isteyen” ve “AKP’ye yakın” isimlerden oluşmasõ, TBMM’de kabul edilen afla birlikte türban nedeniyle üniversitelerden atõlanlara “rektör avantajı” sağlarken, Ana- yasa Mahkemesi’nin üniversitelerde türbanõn serbest bõrakõlmasõnõn teklif dahi edilemeyece- ğine hükmetmesiyle yasağa uymayan rektörler suç işlemiş sayõlacak. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün kabul edilen öğrenci affõnõ düzenleyen yasada kapsa- mõn 7 Haziran 1995 tarihinden itibaren “her ne sebeple olursa olsun ilişiği kesilen tüm öğren- ciler” ve “1980 yılından sonra çıkarılan aflar- dan yararlanmayanlar” olmasõ, 28 Şubat döne- minde köktendinci faaliyetler ve türban nedeniy- le üniversitelerden atõlanlara da af olanağõ sağla- dõ. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararõnõn ardõndan öğrencilerin türbanlarõyla üniversiteye girmesine izin veren rektörler suç işlemiş olacak. İLK KARAR 1989’DA ALINDI TürbanYüksek Mahkeme’den 5 kez döndü ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi bugüne de- ğin beş farklõ kararõnda türbana ilişkin belirle- meler yaptõ. Anayasa Mahkemesi ilk türban kararõ olma özelliğini taşõyan 1989 yõlõndaki kararõnda, dö- nemin Cumhurbaşkanõ Kenan Evren’in başvu- rusu üzerine YÖK Yasa- sõ’na ek madde getiren yasanõn “Yükseköğre- tim kurumlarında, dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve ko- ridorlarında çağdaş kı- yafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatıl- ması serbesttir” şeklin- deki 2. maddesini anaya- saya aykõrõ bularak iptal etti. Kararda, “dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması- nın serbest bırakılma- sı, çağdaş kıyafet ve görünümden duraksa- mada bulunmaksızın sapmadan başka bir şey olmayıp, bu dahi kendi içinde çelişki ya- ratmaktadır. (...) Bu- gün için, yukarıda açıklanan ilkelerden ayrılmayı ve laiklikten, çağdaş kılık ve kıyafet- ten dolayısıyla muasır medeniyetlerin benim- sediği görüş ve düşü- nüş biçiminden ödün verilmesini gerektiren hiçbir haklı neden ve kamu yararı bulunma- maktadır” denilmişti. Mahkemenin kararõn- da, şöyle devam edilmiş- ti: “Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kural- lar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vic- danlardaki yerinde, Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişi- nin iç-inanç dünyası- nın düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kayna- ğı ve dayanağı olması düşünülemez.” Eski karara vurgu Anayasa Mahkemesi 1991 yõlõnda da önceki kararõna gönderme yapa- rak, yükseköğretim ku- rumlarõnda dini inanç sebebiyle boyun ve saç- larõn örtü veya türbanla kapatõlmasõnõn anayasa- nõn laiklik ve eşitlik il- kesine aykõrõ olduğunu vurgulamõştõ. Anayasa Mahkemesi Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin kapatõlmasõna ilişkin kararlarõnda da laiklik ilkesini ve türba- nõ irdelemişti. 1998 ta- rihli RP kararõnda, parti- nin lideri Necmettin Er- bakan ile parti yönetici- lerinin kendilerine oy getirdiği inancõyla he- men her konuşmalarõn- da, okullarda, hatta dev- let dairelerinde türbanla öğrenim görme ve çalõş- manõn anayasal bir hak olduğunu iddia ederek “halkı kışkırttıkları” belirlemesi yapõlmõştõ. O R D U Ü N İ V E R S İ T E S İ Akademikyõl tartõşmalõbaşladõ ERDOĞAN ERİŞEN ORDU - Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Kefelioğlu, “Atatürk sevgimizi yok et- mek isteyen bölücü terör ve irticanın karşısın- da, başta Ordu Üniversitesi olmak üzere Cumhuriyet üniversiteleri direnmeye devam edecektir” dedi. Ordu Vali Yardõmcõsõ Adem Yılmaz ise törende yaptõğõ konuşmada, üniversi- te yönetimlerini özgürlükleri kõsõtlamakla suçla- dõ. Birçok öğretim üyesi Yõlmaz’a tepki gösterdi. Üniversitenin 2008-2009 akademik yõl açõlõş töreninde konuşan Kefelioğlu, bulunduğu coğ- rafya nedeniyle Türkiye üzerinde oyunlar oynan- dõğõnõ belirterek, Türk-Kürt çatõşmasõ çõkarõlmak istendiğini ancak, halklarõn kardeşliğinin bozula- mayacağõnõ vurguladõ. Kefelioğlu, Ordu Üniver- sitesi’nin Atatürk’ün aydõnlõk, bilimsel ve çağdaş yolundan ayrõlmayacağõnõn altõnõ çizdi. Vali Yardõmcõsõ Adem Yõlmaz ise konuşma- sõnda üniversite yönetimlerini özgürlükleri kõsõt- lamakla suçladõ. Yõlmaz, “İdeolojiyi çok fazla ön plana çıkardık. Karşıt görüşe acımasızca saldırıyoruz. Üniversitelerde herkes kendi doğrusunu kendi bulmalıdır. Herkes de buna saygı duymalıdır” dedi. Yõlmaz, sözlerinin Or- du Valiliği’nin ortak görüşü olduğunu belirtti. Üniversitede ilk dersi ise gazetemiz yazarõ, şair Ataol Behramoğlu verdi. “İnsanlık Tarihinin Neresindeyiz?” konulu bir konferans veren Beh- ramoğlu, öğrencileri Cumhuriyet’e, Atatürk ilke ve inkõlaplarõna sahip çõkmaya çağõrdõ. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararõna göre kamuda türban artõk akla bile getirilemeyecek Karşõdevrime karşõ karar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear