25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2008 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ABD’nin Dümen Suyundaki AB! Avrupa Birliği, nasıl Amerika ile ortaklıktan kopmadan, yani Amerika’yı karşısına almadan, bağımsız ve etkili bir kimliğe kavuşur? Yani Amerika’nın küresel çıkarlarıyla Avrupa Birliği’nin kendi yazgısını kendisinin tayini, kendi küresel çıkarları ile nasıl bağdaştırılır sorusu (Avrupa’nın Avrupalılaşması), gelecek için can alıcı soru olarak görünüyor. PENCERE Bedava Gazete?.. Güngör Uras dünkü köşe yazısına bir haberle başlıyordu: “Amerika’nın ve Avrupa’nın pek çok kentinde bedava dağıtılan ‘Metro’ isimli gazetenin yakında ‘medya ile bugüne kadar ilişkisi olmayan, AKP’ye yakın bir sermaye grubunun ortaklığı’ ile Türkiye’de de yayımlanacağı söyleniyor.” ? Uras’ın yazısının başlığı: “Bedava Gazete ‘Pek Yakında Türkiye’de’!” Güngör Uras diyor ki: “Bedava gazete konusundaki gelişmeleri bu köşede 7 yıl önce yazmaya başladım. (...) O zamandan bu yana konuya bizim ülkeden ilgi duyan olmadı. Ama ben gelişmeleri izliyorum. Amerika’nın ve Avrupa’nın büyük kentlerinde bedava gazete rekabeti sonucu, her köşe başında, her durakta, her saatte insanların eline bir bedava gazete tutuşturuluyor.” (Milliyet, 2 Ocak 2008) ? Güngör Uras en güvenilir köşe yazarlarından biridir; gazetecilik mesleğinden gelmedi ama, gazetecilere taş çıkartıyor; yoğun birikimi, sade Türkçesi, ilgi yelpazesinin sanat ve kültürden ekonomiye dek genişliği, en önemlisi de kişiliğinde vurgulanan dürüstlüğüyle özel bir yeri ve işlevi var... Ama, bu kez Uras tongaya basmış... Neden?.. ? Uras’ın yazısının başlığı ne: “Bedava Gazete ‘Pek Yakında Türkiye’de’!” Ne demek “pek yakında”?.. Bizim ilginç ülkemizde her gün 1 milyona yakın ‘bedava gazete’ şakır şakır dağıtılıyor... ? Avrupa’da ve Amerika’daki bedava gazeteler reklam gelirleriyle yaşayıp kâr ediyorlar... Bizim bedava gazetelerin böyle bir dertleri yok... Para mı?.. Zarar mı?.. Boş versene sen!.. Türkiye’de epey bir zamandan beri hem de ev ev, kapıdan kapıya dağıtılan bedava gazetelerin tümü dinci... Fethullahçı ‘Zaman’ başı çekiyor, tirajını 800 bini aşkın gösteren gazetenin 800 bini bedava... Öteki bedava dağıtılan dinci gazetelerle birlikte parasız cerideler 1 milyonu buluyor, belki de aşıyor... ? Türkiye Cumhuriyeti bir süreden beri devlet değil... Dincilerin çiftliği... Bedava dağıtılan gazetelerin milyonu aştığı basın dünyasında en pahalı gazete hangisi?.. Cumhuriyet!.. Ne dersiniz?.. Biz de Cumhuriyet’i bedava yapsak mı?.. Nasıl olur bu iş?.. Şu bedava, paralı, parasız gazete işini bizim Türkiye’de kim sorup soruşturacak ki... Peki, dinciler bedava gazete için bu kadar parayı nereden buluyorlar?.. Türkiye Cumhuriyeti’nde para iki çeşit; dinci kesimdeki paranın adı: Kayıt dışı para!.. Bizimki kayıt içi para... Bizim gazetemiz ücretli... Hem de en pahalısı... Onlarınki bedava... ? Ey ahali, haberiniz olsun: Türkiye’de medya, basın, gazete, televizyon, radyo dincilerin eline geçti geçiyor... Sol, Ne Zaman Uyanacak? “Sol’un taşıdığı değerlerin artık bir anlamı kaldı mı?” Bu soruyu soran ben de olabilirdim. Sizler de... Fransızca “Humanite” gazetesinde koca koca harflerle karşıma çıkınca: “Kişiliği olan bir sol hâlâ var mı? Sol, halktaki dayanaklarını yitirdi mi? Sol, bir parti olmaktan vazgeçmeli mi? Yıllardır çeşitli değişimler yaşayan Fransız Komünist Partisi 21. yüzyıla yakışmak için ne yapmalı?” Gözle görülen bir gerçek var, o da Avrupa ülkelerinde ‘sol’ partilerin günden güne erimekte oldukları... Fransa’da Mitterrand’dan sonra Sosyalist Parti seçimlerde hep yenik düştü. Bir zamanların güçlü Komünist Partisi silindi gitti... Almanya’da Sosyaldemokratlar iktidardan çok uzakta... Rusya’da öyle, Polonya’da öyle!.. Şimdilik İngiltere ile İspanya’da sol ayakta kalmak için direniyor... ??? Ya bizde? CHP’ye sol demek olası mı? Özellikle Baykal yönetimindeki CHP’ye? Sosyaldemokrat Halk Partisi’nin de, Demokratik Sol Parti’nin de solla ne kadar yakınlığı var, tartışmak gerek! İşçi Partisi, lideri Perinçek’in yürekli atılımlarıyla belli bir aydın kesiminde etkisini sürdürmekte, ama öteki sola açık partiler seçimlerde halktan en küçük bir yakınlık göremiyorlar! Türkiye’de sol, basında da kayboldu! İç ve dış çıkar çevreleri, daha açıkçası çıkar sağlayan iç ve dış güçler, ne yaptı etti, solu, sol düşünceyi ve bir zamanların solcularını bir eski masala döndürmeyi başardı! Ya işçi sendikaları? Emeğin, emekçinin, eliyle kafasıyla ekmek parasını çıkaranın ne kadar yanında? Kemal Türkler’in, Abdullah Baştürk’ün dirençli sendikacılık çalışmaları bugün eski etkinliğinde mi? Sermaye güçleri karşısında ezik, sessiz görünen bir işçi sınıfı!.. Varsa yoksa, para babalarının, egemen kişilerin, derneklerin, birliklerin sürgit egemenliği!.. Yoksulluk çizgisi her gün daha daha aşağılara kaymakta! Açlık çeken milyonlara milyonlar eklenmekte! İktidardakilerin yaptıkları, yapmak istedikleri de kapı kapı dolaşıp fakire fukaraya kömür, makarna, yağ, pirinç dağıtmak!.. Gelecekteki seçimlere hazırlık!.. Yüzde 46 oy nasıl alındı, bunu bilmeyen kaldı mı? Utanarak söylemeli; sadaka dağıtarak!.. Açlıkları birazcık geciktirmek pahasına halkı oyalamak.. Sol’dur kötü gidişi önleyecek güç... Halktan yana, halkın içinden, halkın kendisi olan.. Halka bir dilenci gibi davranmayan, sadakacılığı insanlığa yakıştırmayan, bir utanç olduğunu bilen, duyuran... Türkiye solu artık derlenip toparlanmalı. Emekten, emekçiden yanayız diyen tüm partiler, dernekler, birlikler, sendikalar gerçek bir cephede buluşmalı... Ülkemizde uygulanan demokrasinin açlık, yoksulluk, sadakacılık yönetimi olduğu bilinmeli!.. Yüksel PAZARKAYA A ngela Merkel ve Nicolas Sarkozy, gündelik politikanın sürüklemesinde, biraz da sandık kaygısıyla ağızlarını açarken Avrupa Birliği içersinde bilim insanları, sanatçılar ve akil insanlar diyebileceğimiz kişiler, birliğin kimliği ve geleceği konusunda yıllardan beri ciddi kafa yoruyorlar. Eski Almanya Federal Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker ile Almanya’nın sosyal demokrat eski başbakanlarından Helmut Schmidt bu kişiler arasında önde geliyorlar. 1863 yılında çeşitli dallardan toplumun önde gelen on altı ismi “Çarşamba Topluluğu” adıyla bir araya gelerek ülkenin ve toplumun, kıtanın ve dünyanın sorunları üzerine konuşuyor, tartışıyorlardı. Bu ilk “Çarşamba Topluluğu” 1944 yılında Hitler’e yapılan başarısız suikastın ardından dağıtılarak üyelerinin birçoğu öldürüldü. Düşünce üretimi 1996 yılında “Yeni Çarşamba Topluluğu” adıyla yine kültür, bilim, ekonomi ve siyaset alanlarından on altı kişi bir araya gelmeye başladı. Bu kişiler, güncel siyaset dışındaki toplumsal konuları zaman zaman ele alarak irdeliyorlar. Zaman zaman topluluk dışından da uzman konuşmacılar çağırıyorlar. Onların konuşmaları üzerine tartışıyorlar. Weizsaecker ile Schmidt, bu yeni topluluğun şimdilik başkanı konumundalar. Son yıllarda toplulukta yapılan konuşmaları ve tartışmaları yine bu ikisi derleyerek 2007 yılında “Innenansichten aus Europa” (Avrupa’dan İç Görünümler) başlığıyla kitaplaştırdılar. Kitapta yer alan sekiz konuşma ile ardından gelen tartışmanın üçü doğrudan Avrupa Birliği’ne ilişkin. Özellikle Egon Bahr ve Dieter Grimm’in konuşmaları Avrupa Birliği’nin kimliği ve geleceğiyle doğrudan ilintili. Burada asıl değinmek istediğim, bu iki konuşmanın ardından Sosyal Demokrat Parti SPD’nin liberal kanadının önde gelen temsilcilerinden sayılan eski başbakan Helmut Schmidt’in tartışmalar faslında dile getirdiği ilginç, yer yer çarpıcı görüşleri. Egon Bahr, konuşmasında Avrupa Birliği’nin kimlik kazanması için, Amerika’ya karşı değil, ama Amerika’dan özerk bir kişilik geliştirmesi gereğine değinir. Helmut Schmidt tartışmada söz alarak “20 yıl daha Amerikan emperyalizmini hesaba katmak zorundayız, diye düşünüyorum” der. Onun en az süre olarak hesapladığı bir süre bu. Yirmi yılı da aşabilir. Gerekçesi, en az yirmi yıl süreyle, Amerika’nın askeri gücü ile Wall Street mali gücü dünya üzerindeki üstünlüğünü sürdürecek. Amerikan nüfusu yirmi yıl sonra Latin çoğunluğu barındıracak. İçte bunların toplumsal dayatmaları başlayacak. Şimdiki askeri ve ekonomik gücü Schmidt, Amerika’nın iki elindeki iki tokmak olarak adlandırıyor. Anımsatmak isterim diyerek şunları söylüyor: “Amerika kurulduğu günden beri, bağımsızlık bildirgesinden beri, Constitution ve Bill of Rights’tan başlayarak hepsi 1800 öncesi 1914 yılına kadar aralıksız emperyalist bir devlet olmuştur, kendi anakarasına yönelik, Kızılderili ve İndio soykırımlarıyla, Meksika, Nevada, Kaliforniya, Utah, NewMexico bunların hepsi bir zamanlar Meksika topraklarıydı savaşları, İspanya’ya karşı savaş; Florida İspanya kolonisiydi. 19. yüzyılın ortalarında iki kez Tokyo limanlarına giren Amerikan donanmasını anımsatırım, böylece Japonya’nın açılması ve MeijiRestorasyonu sağlanmıştır. Japonya’nın bütün modernleşmesini Amerika’nın donanma eylemleri zorlamıştır. Ayrıca, 19. yüzyılın sonunda İspanya’ya karşı savaşı anımsatırım, bununla Filipinler ve başka birçok ada Amerika’nın egemenliğine geçmiştir, aynı zamanda Hawaii, Guano, Samoa’nın ilhakı gerçekleşmiş, Boksörler Kalkışması diye adlandırılan isyanın bastırılmasına katılmıştır.” Schmidt, bütün bu emperyalist politikanın bilinçli bir biçimde ve Alfred Thayer Mahan’ın kuramsal desteğiyle yürütüldüğünü özellikle vurguluyor. Bu politikanın süregeldiği ve daha en az yirmi yıl yürütüleceği ön görüsünü gerekçeleriyle sıralıyor. Konuşmacı Egon Bahr, bu koşullarda Avrupa Birliği’nin ne istediğine ve ne olduğuna varmak için zamana gereksinimi olduğu görüşünde. Helmut Schmidt ise, daha kuşkucu. Bir yandan o zaman İtalya gibi büyük bir üye ülkenin başındaki onun deyimiyle oportünist Berlusconi ve en az otuz yıldır çok iyi tanıdığını belirttiği o zamanki Fransa Başbakanı Chirac’ın Avrupa konusunda ne düşündüğünün açık olmadığını ekliyor. Eklediği bir başka nokta da yine kendi kavramıyla “Amerikan emperyalizminin”, İslam dünyasına karşı uyguladığı “onur kırıcı” politika. Bütün bunlar, Avrupa Birliği’nin kimlik ve geleceği konusunda da belirsizlikler yaratan küresel koşullar. Bu koşullarda Avrupa Birliği, nasıl Amerika ile ortaklıktan kopmadan, yani Amerika’yı karşısına almadan, bağımsız ve etkili bir kimliğe kavuşur? Yani Amerika’nın küresel çıkarlarıyla Avrupa Birliği’nin kendi yazgısını kendisinin tayini, kendi küresel çıkarları ile nasıl bağdaştırılır sorusu (Avrupa’nın Avrupalılaşması), gelecek için can alıcı soru olarak görünüyor. Egon Bahr, konuşmasında bunun yolunu işbölümü olarak görüyor. Amerika’nın, en azından bu yüzyılın ilk yarısında, silah teknolojisi açısından erişilmezliği saptamasından yola çıkarak bu işbölümünü şöyle görüyor: Avrupa Birliği’ne üye olan eski Doğu Bloku ülkelerinin ikili oyunu da gösteriyor ki, AB onlar için ekonomik açıdan çekici, güvenlik sorunu gündeme gelince, bakışları NATO, dolayısıyla Amerika’ya çevriliyor. Amerika’nın yeryüzünde tepkiyle karşılandığı durumlarda, NATO gündeme gelmeli. AB de, zaten üyelerinin çoğunluğu NATO üyesi olduğu için, sıkı bir işbirliği içinde olur. Amerika’nın krizleri silah ve savaşla çözme politikasının yanı sıra AB, bu ülkelere savaş sonrası istikrar getirme politikası uygulamalıdır. Amerika’nın Yeni Ortadoğu Projesi kapsamında bu uygulanabilir. Zira, Irak savaşı, bu projenin gerçekleşmesini daha da zorlaştırmıştır. AB, kriz bölgelerindeki ülkelere demokrasi götürme siyaseti yerine, buralarda hukuk güvencesi siyaseti uygulamalıdır. Kısaca, NATO’yu da kapsayan işbölümü aslında Amerikan emperyalizmine ortak olmak düşüncesine dayanıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin bir İslam ülkesi olarak Avrupa değerlerine bağlanması konusunda herkes görüş birliği içinde. Bu görüş birliği, Türkiye’nin tam üye olmadan bağlanmasını öngörüyor. Aydınlanma ve Yaşam Meral PAZAR üşünsel karanlık, mutsuzlukların, her türlü sorunun temelini oluşturur. Bu nedenle insanlar, kendi yararlarını bile göremezler. Kalıpçı düşünme, daha doğrusu, düşünememe bu durumun nedenini oluşturur. İşte bu nedenle aydınlanmamış bir toplumda her türlü sorun vardır. İlkellik sarmıştır her yanı... Başta beynimizi, bilincimizi. Ortalık sahtecilere kalmıştır. Bu durum karşısında ne diyor ünlü aydınlanmacı düşünür Immanuel Kant: “Aklını kullanma cesare İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış D ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 tini göster!” İnsanlaşmaya giden yolun ilk adımıdır bu savsöz. Bilimsel düşünmenin, devrimci atılımların temeli... Günümüzde yaşamımızı kolaylaştıran, dertlerimize çözüm üreten, sorunlarla başa çıkmamızı sağlayan yoldur bilimsel düşünme. Bir süredir TRT’de “Kadına karşı şiddete göz yumma!” başlıklı bir uyarı yayımlanıyor. Bir yandan bu dikkat çekici uyarı yayımlanır, güzel şeyler de oluyor dedirtirken; bir taraftan kızlarla kadınları gericiliğin karanlığına çeken, toplumsal ya şamdan uzaklaştırmaya yönelik durumlara tanık oluyoruz. Bu durum sağlıklı; insan doğasına uygun bir durum değildir. Nerede özgürlük, nerede insanca yaşam! Bu alçakça bir şiddetin göstergesidir. TC Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nce yürütülen (iki kurumun daha destek verdiği) “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesinin” içi boş bir girişim, içtenliksiz bir oluşum olduğunun kanıtıdır. Şiddete karşı savaşım olacaksa, salt kadına yönelik şiddetle sınırlı olmamalı; çocukluk, ergenlikten yetişkinliğe değin her yaş tan ve cinsten insanı içermelidir. Sonuç Aydınlanmış, bu disiplini edinmiş bir insan, karşılaştığı karanlıkları, aydınlatmasını bilir; özgür düşüncesi, kişiliği, bir pusula gibi yol gösterir. Kısaca, aydınlanmış bir insan, iyi ve kötüyü, yanlış ve doğruyu ayırmayı bilir. Aydınlanma, sorgulamayı, neden sonuç ilişkileri kurup genellemelere gitmeyi bilmek, ezbere yaşamamaktır. Okullar, üniversiteler, laik, çağcıl eğitim uygulamasıyla bu gerçeğin öğrenildiği, uygulandığı aydınlanma yuvaları olmalıdır. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear