23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 OCAK 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Örtü Sorun kadını salt “insan” olarak görüp görmemekte... Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz’e göre, İslam öncesi Arap toplumu, kadınları “insan” tanımı içinde görmüyordu. İslam, bu ilkel ve klanik bakışı kökünden değiştirdi. Ancak durum sonraları kadın aleyhine değişmeye başladı. Bunun en temel nedeni, İslam öncesi Arap toplumunun, Müslüman olduktan sonra inançları paralelinde, eski düşünce ve yaşam biçimlerini aynı hızda değiştirememiş olmasıydı... Filiz’in bir saptaması var ki, bugün topluma dayatılmak istenen söylemin üzerindeki örtüyü sıyırıp atıyor: “Başörtüsü söylemi, yalnız bedenin esaslı kısımlarını (avreti muğallazza) örtmenin yerini tutmakla kalmamış, neredeyse kadının, hatta İslam dininin non que non’u (olmazsa olmazı) haline getirilmiştir. Başörtüsü, inanç bakımından kelimei şahadet; ibadet bakımından namaz ve oruç mertebesine yükseltilmiş; erkek ya da kadının ne kadar Müslüman olduğu, ne kadar örtündüğünden çok, başörtü söylemine ne kadar destek verdiği ile ölçülmeye başlamıştır.” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Ulusal hedef! Türk Eğitim Derneği (TED), bu ay sonunda 80. Yıl Uluslararası Eğitim Forumu düzenliyor. “Eğitimin İdeolojik Olarak Anlamı” başlıklı oturumla başlayacak foruma katılacağı açıklanan kimi konuşmacılar şunlar: Dr. Alexandru Crisan: Güneydoğu Avrupa’nın eğitim politikaları ve danışmanlık hizmeti veren en etkin sivil toplum kuruluşu olan Eğitim Merkezi 2000+ başkanlığı ile birlikte Eğitim 2000+ Danışmanlık Şirketi’nin de CEO’luğunu yürütüyor. Dünya Bankası, OECD, ADB, UN, UNESCO, UNICEF ve Soros’a ait Açık Toplum Enstitüsü’nde eğitim politikaları, müfredat geliştirme, öğretmen eğitimi, eğitimde kalite konularında danışmanlık yapmış... Prof. Dr. Stephen Paul Heyneman: Karşılaştırmalı eğitim konusunda Chicago Üniversitesi’nde doktora çalışmasını tamamladıktan sonra (1976) yirmi iki yıl Dünya Bankası’nda çalışmış. 19761984 yılları arasında Dünya Bankası’nda etkili eğitimin geliştirilmesi için araştırmalar ve politikalar üreten ekibin içinde yer almış. Dr. Robin Horn: Mayıs 2006’dan bugüne Dünya Bankası, İnsani Kalkınma Ağı Eğitim Müdürü olarak çalışmış, 20022006 yılları arasında Dünya Bankası Türkiye Eğitim Programı sorumlusu olarak görev almış. Dünya Bankası’ndan önce ABD Eğitim Bakanlığı’nda eğitim politikaları geliştirirken, eğitim ekonomisti olarak ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nda görev almış. Dr. Roderick Raynor Paige: ABD’nin 20012005 tarihleri arasındaki Eğitim Bakanı. Stratejik danışmanlık hizmeti veren Chartwell Eğitim Grubu çalışmalarının yanı sıra, Thomam B. Fordham Vakfı, Milli Ekonomi Eğitimi Komisyonu, Amerika İşgücü ve Beceri Geliştirme Vakfı ve Woodrow Wilson Vakfı’nda üye ve danışman. TED, bu isimleri konuşturduğu forumdan, Türkiye’de eğitim hakkının geliştirilmesini sağlayacak bir “ulusal programa” yönelik temel bir bakış açısının oluşturulmasını ve belgelenmesini bekliyormuş... TED’e, bu “ulusal” (!) hedefinde hayırlı başarılar diliyoruz... Laikler Uyanıyor... ROMA Roma, din baskısını taş taş; meydan meydan hatırlatan bir kent... Kent merkezindeki “Campo di Fiore” meydanı; bu baskının en canlı tanığı.... “Corso Vittorio Emanuele”den girilen meydanın yanında haşmetli bir Rönesans yapısı var. Adı: “Palazzo della Cancelleria”.... Hâlâ Vatikan’a ait olan bu bina; “engizisyon mahkemesi” olarak kullanılmış. Galileo burada yargılanmış. Yanı başındaki meydan “Campo di Fiori”de de; “özgürlük şehidi” olarak anılan Giordano Bruno, yakılmış... Dini dogmalara karşı çıktığı için “aforoz edilen” Bruno’ya kilise, idam gömleği geçirmekte tereddüt göstermemiş. “Kentin bugün kilisesi olmayan bu tek meydanına” Bruno’yu, Papa’ya biat eden halkın “sadakat çığlıkları” arasında önce getirip soymuşlar ve ardından çırılçıplak direğe bağlayıp yakmışlar. Bruno’nun yakıldığı yerde şimdi şiir gibi bir heykeli duruyor... Roma’nın dört bir yanı Mikelanj, Bernini, Canova gibi “heykel sanatının” büyük ustalarının elinden çıkan heykellerle dolu. Ama hiçbir heykel, adını hatırlamadığım bir heykeltıraşın elinden çıkan Giordano Bruno heykeli denli yüreğe işlemiyor. Gerçekte bir rahip olan düşünür Bruno’nun yüzü, meydandan yarım saatlik yürüyüş mesafesindeki Vatikan’a çevrili. Domeniken rahiplerine özgü kapüşonu hafifçe öne eğik; gözlerini gölgeliyor... Bruno’nun seçemediğimiz bakışları; her dönem karanlık bir perdeyle örtülmek istenen mahzun bir özgürlük aşkını ifade ediyor. Cesur Domeniken rahip ise ayakta; omuzlarından ve başından eksik olmayan güvercinlerle sanki bize; “Bakın işte ben hâlâ buradayım! Asırlar geçse de aranızdayım. Vücudumu yok etseler de, düşüncelerimi küle çeviremediler!” diyor. Finans merkezi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını desteklediğini açıklarken, Osmanlı’ya gönderme yaptı: “Osmanlı döneminde dünyanın süper gücü olduğu için bankerlerin İstanbul’da olduğunu, bir finans merkezi olduğunu biliyoruz.” Dr. Serdar Şahinkaya, A du Velay’ın “Türkiye Maliye Tarihi” adlı yapıtından bir bölümü anımsattı: “Türkiye’nin mali tarihi, siyasi tarihinin gerçek bir mukaddemesidir. İlki bilinmezse, ikincisinde yanılgıya düşme tehlikesi vardır ve çoğu kez birbiriyle örtüşecek kadar biri diğerini tamamlar.” Galata bankerlerinin Osmanlı’nın mali ve siyasi açıdan batış sürecindeki rollerini görmezden gelenler Merkez Bankası’nı davulzurnayla Ataşehir’e taşımakta kararlılar. Ya Merkez Bankası’nın Levent’teki arsası ne olacak? Dubai şeyhlerine mi satılacak? Dubai deyince aklımıza geldi: Söylenenlere bakılırsa, artık İsviçre bankalarına para aktarmanın modası geçmiş. Haydan gelenler doğrudan Dubai’de işlem görüyormuş... Ali Haydar Fırat’ın Cumhuriyetin kuruluş sürecinde yayımlanmış olan Kadro, Kooperatif ve Fikir Hareketleri dergilerini irdeleyen kitabı Gazi İletişim Fakültesi Yayınları arasından çıktı. Bu kitabı özellikle Cumhuriyetin kuruluş dönemini yerin dibine batırmak için türlü cambazlıklar yapan, uydurmacılığa ve saptırmaya yönelenler okumalı. Yalnızca okumamalı, nesnel in Cumhuriyeti anlamak celemenin nasıl olması konusunda da ders almalı... Ali Haydar Fırat, böyle bir çalışma yapmasının en önemli nedenlerinden birinin, Cumhuriyete yönelen ve akademik etikle açıklanmayacak karalamalara karşı ses vermek olduğunu söylüyor: “Bu ülkede ancak Cumhuriyetle bilimin üretileceğine inanıyorum. Bu ülke aydın ve akademisyenlerinin bir bölümü hâlâ Cumhuriyetin gerçekte nasıl bir yapılanma olduğunun ayırdına varmadan belli çevrelerin etkisiyle Cumhuriyete karşı bir olumsuzlama hegemonyası kuruyor lar. Oysa Cumhuriyeti anlamak ve açıklamak bu ülkenin aydınlarının boyunlarının borcudur. Kitabım, hayatlarını Cumhuriyet uğruna vermiş aydınlara küçük bir vefa borcumdur. İnanıyorum ki, bir gün bu insanlar tekrar çoğalacak ve aydınlık yürüyüşümüze kaldığımız yerden tekrar devam edeceğiz.” Ali Haydar Fırat’ın yolu açık olsun! Giordano Bruno’ya karşı Papa... Bruno’nun göremediğimiz ama hissettiğimiz bakışlarının yöneldiği Vatikan’ın San Pietro meydanında Papa dün; “Galileo isyanı” olarak tarihe geçen “Sapienza Üniversitesi’nde” bir grup öğretim üyesi ve öğrenci tarafından vetolanan konuşması için, yüz binleri topladı. 1600 yılında kazığa bağlanıp cayır cayır yakılan Giordano Bruno günlerinde olduğu gibi tıpkı, müminlerin “Yaşa, Var ol!” çığlıkları arasında “isyancı öğretim üyelerini”; hedef haline getirdi. “Campo di Fiori”de kuramadığı engizisyon ateşinin son versiyonunu, TV ekranlarından fitilledi... “San Pietro”yu dolduran müminler; had bilmez “La Sapienza isyancılarına” karşı, Papa’nın yanında yer aldıklarını, 21. yüzyılın en güçlü silahı sayılan “görkemli bir görsellikle” yanıtlamış oldular... Ne var ki işlerin bu aşamaya gelmesi, laik kamuoyunu da harekete geçirdi. “Marjinal bir laikçi azınlığa” indirgendiklerini gören “laikler”; popülizm ve güç adına “Papa’dan yana mevzilenen” medyaya bayrak açtı. Silkinişin ilk işaretleri önce; “embeddediliştirilmiş basına” öfke saçan “okur mektuplarında” kendini gösterdi: “Heyyt! Durun bakalım!” demeye başladı okurlar: “Bu ülkede yalnız Papa dalkavukları değil; bizler de varız!” Tepkileri savsaklayamayan merkez basın, sütunlarını “laik köşe yazarları” ve “düşünürlere”de açmak zorunda kaldı. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Sosyal Güvenlik Yasaları ve Askerlik Borçlanması SORU: Askerliğimi 18 ay er olarak yaptım. Bu süreyi borçlanmak istemekteyim. Halen SSK sigortalısı olarak çalışıyorum. Yakında bir işyeri açmayı düşünüyorum ve doğal olarak BağKur’lu olacağım. Sorularım: Askerlik süremi SSK’ye borçlanırsam ne ödemem gerekecek? BağKur’a geçer ve BağKur’a borçlanırsam koşullar aynı mıdır ve borçlanma tutarı ne olur? (M. Y.) Sosyal güvenlik yasaları, sigorta kapsamı dışında geçen askerlik sürelerine borçlanma hakkı tanımıştır. Yasalarda öngörülen askerlik borçlanma süreleri için uygulanan koşullar değişiktir. 1) TC Emekli Sandığı Yasası: 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 8’e göre: İştirakçilerin “Muvazzaf (ilk askerlik) ve ihtiyat (yedek) askerlikte er olarak geçen” süreleri ile d) “Yedek subay okulunda öğrenci olarak geçen” süreleri borçlanma kapsamındadır. Askerlik sürelerine ilişkin prim tutarları, yüzde 16 iştirakçi payı (kesenek) ve yüzde 20 kurum payı (kurum karşılığı), toplam yüzde 36 üzerinden ve başvuru tarihindeki görev aylığının “keseneğe esas derece tutarları üzerinden” hesaplanmaktadır. 2) Sosyal Sigortalar Yasası: Askerlik borçlanmasına ilişkin koşullar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 60/F maddesinde yer almıştır. Bu madde uyarınca, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na göre, “sigortalı olarak tescil edilmiş bulunanların, er olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamını veya bir kısmını, kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları halinde ve bu kanunun 78’inci maddesi ile belirlenen prime esas kazancın alt sınırının talep tarihindeki tutarı üzerinden hesaplanacak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini tebliğ tarihinden itibaren altı ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılır, altı ay içinde primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz.” 1 Ocak 2008’den geçerli olarak belirlenen sigorta primine esas alınan en az aylık kazanç 608 YTL ve 40 YKr’dir. Sosyal Sigortalar Yasası’nın 73. maddesine göre: “D) Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primi, sigortalının kazancının yüzde 20’sidir (yirmi). Bunun yüzde 9’u (dokuz) sigortalı, yüzde 11’i (on bir) de işveren hissesidir.” Buna göre 1 aylık askerlik süresi için (tümü sigortalı tarafından) ödenmesi gereken yüzde 20 oranındaki malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi tutarı 121 YTL ve 68 YKr’dir. 608,40 YTL (Alt Sınır Kazancı) x yüzde 20 (Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları prim oranı) = 121,68 YTL (1 ay karşılığı prim tutarı). 18 aylık askerlik süresinin tümü için alınacak prim tutarı ise 2.190,24 YTL ’dir (121,68 (1 aylık prim) x 18 (süre) = 2.190,24 YTL). 3) 1479 sayılı BağKur Yasası’nda askerlik borçlanmasına ilişkin koşullar değişiktir. Bu koşullar BağKur Yasası’nın “askerlik borçlanması” ile ilgili Ek Madde 6’da açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre, BağKur sigortalısı olanlar, “askerlikte er olarak geçen hizmet süreleri ile yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamını borçlanabilirler”. Borçlanma primleri BağKur sigortalısının borçlanma istek tarihinde “bulunduğu basamak üzerinden” hesaplanır. BağKur sigortalılarının prim ödedikleri 24 basamak vardır. Askerlik süresi için ödenecek prim tutarı da sigortalıların bulundukları basamaklara göre değişmektedir. Özet olarak, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na göre (1 Temmuz 2008’e kadar) askerlik borçlanması yaparsanız, borçlanma primlerini asgari ücret üzerinden, borçlanmayı BağKur’a yaptığınızda 1479 sayılı BağKur Yasası’na göre, askerlik süresinin borçlanma primlerini BağKur’da bulunduğunuz basamağın prime esas olan tutarı üzerinden ödersiniz. ‘Laik duvar çatırdıyor’ Çizmenin çok satan gazetesi “Corriere della Sera”dan Alberto Asor Rosa örneğin; “Elli yıl sonra tarihçiler günümüze dönüp baktığında” diyor: “(Laik hoşgörüsüzlükten değil) kilise iktidarının genişlediği bir dönemden söz edecek!” “La Stampa”dan Barbara Spinelli ise; “laikliğin; devletle din arasında yüksek bir duvar örmekten geçtiğine, bu duvarın İtalya’da çatırdadığını” dikkat çekiyor ve “laik devlet” diyor, “dindar, dindar olmayan ve farklı dinlerden herkese saygılı davranmak zorunda... Farklı inançları güvence altına alan laik devlet olmaksızın.. varacağımız nokta yeniden din savaşları olacaktır...” “Liberazione”nin başsayfasında da Devlet Başkanı Napolitano’ya, ülkenin prestijli düşünürlerinden Paolo Flores D’Arcais’in yazdığı açık mektup var: Napolitano’nun “Sapienza isyanı” için Vatikan’dan “İtalyan devleti adına” özür dilemek gafletinde bulunmasını ağır sözlerle eleştiren mektup; “Sen bu ülkede yalnız dindar vatandaşların cumhurbaşkanı değilsin!” diyor: “Laiklerin de cumhurbaşkanısın. Birlik, bütünlüğü temsil ediyorsan, bizleri de hesaba katmak zorundasın. Birilerinden özür dileyeceksen, ‘özgürlük namına’ çık ve de (“Galileo isyanını başlatan”) Marcello Cini’den özür dile!” HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN O2@@6K ?O2@@@@@@@@6X? ?O26K? ?O2@@@@@@@@@@@1? ?W2@@@@6X? ?O2@@@6K ?W2@@@@0M?eI'@@@L ?7@@@@@@)XhfW2@6X??W2@@@@@@@@?hg W&@@@0M?f?V'@@1 J@@(?4@@@1hf7@@@)X?7@@@@@@@@@Lhg ?W&@@(M?hN@@@ 7@@He?@@@eW2@@@?f@@W@@)X@@@@0?4@@@1hg W&@@(Yhe?@@@ @@5?e?@@@?W&@@@@?f@@@Y@@@@@(M?e?@@@hg ?W&@@0Y?he?@@@ @@H?e?3@@?7@@?@@@@@@@@@@@@@@@@Hf?@@@hg W&@(M?hfJ@@5 @@f?N@@?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@5?f?@@@hg ?W&@@Hhf?O&@@H @@g@@?3@@@@@(MI4@@@e?@@@H?fJ@@@@@@@@@6Kg ?7@@5?he?O2@@@@T2@@@@6K?g@@L?e?J@@?V'@@@(Yf@@e?@@@f?O&@@@@@@@@@@@@6X?e J@@(Y?h?O2@@@@(R@@@@@@@@@@6KO2@@@)Xe?7@@eV@@@f?J@@e?@@@e?O2@@@@0M?eI4@@@@)Xe 7@@Hh?W2@@@@@@??@@@@@@@@@@@@@@@@@@)X??@@@@@@@@@)XeW&@@e?@@@e@@@@0Mh?I'@@1e @@@?h?7@@@@@@@)X@@(MI'@@V'@@@@@@@@@)X?@@@@@@@@@@)KO&@@@e?@@@?J@@(MhfN@@@e @@@?h?@@@@@@@@@@@@HeN@@?N@@0M??I'@@1?@@@@(M?I'@@@@@@@@@@@@@@?7@(Y?hf?@@@e 3@@@@@@@@?e?@@@(M?I'@@@@?e?@@??@M?fN@@@?@@@0Yf@@@@@@@@@@@@@@?@@H ?@@@e V4@@@@@@@?e?@@@H?eN@@@@?e?@@?h?3@@@@(Mf?7@@@@@@@0M?I'@@?@@Lg?O2@fJ@@@e I4@@@@@?e?@@5fJ@@@@?e?@@?h?N@@@0Y?fJ@@@@@@@f?V4@?@@)K?e?O2@@5e?W&@@5e @@@?e?@@Hf7@@@@?eJ@@?he@@g?O&@@(Y@@@eO26Ke?3@@@6?2@@@@0YeW&@@(Ye @@@?e?@@?e?J@@@@@?e7@@??@@@6Xe?J@@f?O2@@@(Y?3@@?@@@@@6X?V4@@@@@@@(Me?O&@@(Y?e @@5?e?@@?e?7@@?@@?e@@@??@@@@1e?7@@e?W2@@@@@H??N@@?@@(?'@1e?I'@@@@(Y??O2@@@@Yf W2@@@6X?e@@H?e?@@?eJ@@5?@@?e@@5??@@@@@e?@@@e?7@@@@@@f@@@@@?e@@f?@@@0Y?W2@@@@@@@6Xe ?W&@@@@@)Xe@@f?@@??W&@@U?@@?e@@H?J@@@@5eJ@@@L??3@@@@@@f@@@@@)?&@5e?W&@(Me?&@@0MI4@@@)X? ?7@@@@@@@)K?@@f?@@??7@@V@@@@?e@@e7@@@@He7@@@1??V4@@@@@f@@V'@@@@@He?7@@H?heI'@@1? ?@@(M?I4@@@@@@fJ@@??@@@@@@@@??J@@e@@@@@??J@@@@@Le?I'@@@f@@?V4@@@@?e?@@5hf?N@@@? ?@@HfI4@@@@f7@@??@@@@@0?@??7@5e@@@@@?W&@@?@@)X?eV'@@L?e@@he?@@Hhf?J@@@? ?@@? @@@??@@@0MfJ@@H?J@@@@5?7@@@@@@@)Xe?N@@1??J@@g?WX?@@?hfW&@@5? ?@@L @@@?f?W26X?7@@??7@@@@Y?@@(Y@@@@@)K?e@@@??7@@gW&@1?@@?he?O&@@(Y? ?@@1hf?J@@@LfO&@@)X@@5?J@@@@@@@@@Y?@@@@@@@6K?@@5??@@@f?O&@@@?@@@6Kg?O2@@@(Ye ?3@@L?heW&@@@)KO2@@@@@@@@@YO&@@?@@@@@@@@@(MI'@@@@@@@H?J@@@@@@@@@@@@@?@@@@@@@@@@@@@@@@0Y?e ?N@@)Kh?O&@@@@@@@@@@(?4@@@@@@@@5?@@@@@@@@(YeV4@@@@@@?O&@@@@@@@@@(Y@@@@@@@@@@@@@@@@@0M?f 3@@@6Kf?O2@@@(?4@@@@@0Ye?I'@@@@(Y?e?I4@@0Y?fI4@@@@@@@@@?I4@@@0Y?@@@@(M V4@@@@@@@@@@@@@0Y?hfV4@@0Y ?I'@@@@@@?h?I40Y? I4@@@@@@@@@0M? V4@@0M ?I4@@@0M (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir çabaya 1 bağlı olsun ya da olmasın, be 2 densel ya da 3 ruhsal yorgunluk hali... En 4 kısa zaman sü 5 resi. 2/ Hıristi 6 yanların en bü7 yük bayramı... Kitap getirme 8 miş peygam 9 ber. 3/ Kemik1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerin yuvarlak ucu... 1 A RMA G E D ON Yumurtadan yeni çık2 Ş A İ R L İ L A mış ve henüz ayakları H E V E S oluşmamış yavru kur 3 A K S T EMA bağa. 4/ Dansöz. 5/ Bir 4 M İ A L T O göz rengi... Bizmut 5 A K A R B E R N U N elementinin simgesi... 6 A L İ Eski dilde su. 6/ Kiraz 7 O K A P İ rakısı... Doğu Asya’da 8 Y A Ş A O R U K bir ırmak. 7/ Attilâ İl 9 A P O K A L İ P S han’ın bir şiir kitabı. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 9/ “İnsan bir misali / Seni eken biçer bir gün” (Karacaoğlan)... Tuzak, kapan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şişmanlamak ya da kilo almaktan korkma biçiminde ortaya çıkan aşırı iştahsızlık. 2/ Afrika’da bir ülke... Kuzu sesi. 3/ Bir cetvel türü... Bodrum ilçesi açıklarında, sık sık Türkiye ile Yunanistan arasında gerginliğe neden olan kayalık adalar. 4/ Dağkeçisi... Pasta hamuru. 5/ Tanrı... Bir ilimiz. 6/ Bir paragrafın ya da bölümün baş harfi. 7/ Oyunda cezalı çocuk... Çok anlayışlı ve sezgili kimse. 8/ “Kimine bir vermez giyesi / Kiminin atına atlas çul eyler” (Yunus Emre)... Bir renk... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 9/ Türk müziğinde bir makam. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear