26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Milas’ın Ören beldesinde ‘M. C. Anday Şiir Günleri ve Kültür Şenliği’ kurumlaşma yolunda AYNA ADNAN BİNYAZAR Melih Cevdet Anday’ın ‘köy’ünde 995 yılı olmalı. Ankara yazının akşam serinliğinde, bir açık hava yemeğinin sonuna gelinmiş. Anday’ın 80. yaşı kutlanıyor. Edebiyatçılar Derneği’nin düzenlediği ve Anday’ın yapıtlarının tartışılması üstünde yoğunlaşan etkinliğin ardından gelen ‘yorgunluk atma’ süreci... Melih Bey keyifli. (Yanında eşi, sevgili Suna Anday). Bir ara “Tatilde bizim köye gelsenize’’ diyor. Milas’ın Ören beldesinin varlığından ilk kez o zaman haberim oluyor. Anday, ‘uzatmalı’ kıldığı yazlarını Ören’de geçirirmiş meğer. Bodrum tatillerinin ardından Ankara’ya her dönüşte, Ören sapağına yaklaşırken, “Melih Bey’e bir ‘merhaba’ deseydik’’ diye konuşsak da, önümüzdeki uzun yolculuğa 80100 kilometre daha eklemeyi göze alamamıştık. Bu nedenle, Ören Belediyesi tarafından 25 Ağustos arasında gerçekleşen ‘2. M. C. Anday Şiir Günleri’ne katılma çağrısı alınca, bir an bile duraksamıyoruz. Geç olsun da güç olmasın... Gökova’yı bilmeyenimiz yoktur. Ancak, bu eşsiz güzellikler barındıran yöreye, Ankara’dan yola çıkıp kilometrelerce hiç deniz görmeden ilerledikten sonra Milas sapağından girip, yine hiç deniz görmeden ulaşıyorsanız tersiniz dönüveriyor. Gökova Körfezi’nin kuzey sahilinde yer alan Ören’deki ilk günümü nerede olduğumu tam da kavrayamadan geçirdim bu nedenle. Varsın öyle olsun. Turkuvazdan laciverde dönen renkleriyle sizi her an derinliklerine çağıran denizin gök ile bilek güreştirdiği Poseidon’un Zeus’a kafa tutarcasına krallığını ilan ettiği bu denizegemen beldede tarihin ve coğrafyanın verilerinden çok, mitologya zamanı ve mekânı etkin zaten... İTOLOGYA ZAMANINDA YAŞAMAK Anday, işte bu zamanın ve mekânın insanı artık. Birkaç ay sonra, onu sonsuzluğa uğurladığımızdan bu yana beş yıl dolmuş olacak. Oysa Ören’de anısı capcanlı. Suna An Seçim Alanlarından Yansımalar Türkiye, seçim diye bir tufandan çıktı. Tufanın başoyuncuları parti liderleriydi. Liderler ben yaptım, sen yapmadın havası içinde birbirlerini sert sözcüklerle hırpaladı durdular. Eski seçimlerde bu çekişmeler eğlenceli olurdu. Osman Bölükbaşı, Necmettin Erbakan, bir ölçüde Demirel gibi politikacılar alanlara çıktığında, kitleler onlardan Molière’i aratmayacak espriler duyarlar, tiyatroya gitmiş gibi olurlardı. Bir araya gelip en ciddi olayı eğlencelik hale getirmek insanımızın mayasında var; Bölükbaşı’nın mitingleri, ona oy vermeyenlerin toplaştığı şenlik alanına dönerdi. Kalabalıklara bakıp umuda kapılmak, ama hiçbir zaman umduğunu bulamamak, Osman Bölükbaşı’nın politika yazgısı idi. ??? Bu seçimde öyle şeyler olmadı. Gerilim doruktaydı. Düzeysiz zekâ oyunlarıyla, yıkıcı kışkırtmalarla kişinin onuruyla oynamak marifet sayıldı. Liderler öylesine acı sözler söylediler ki birbirlerine, sanki hiç o Meclis’te toplanmayacaklar, hiç bir araya gelip yasalar üzerinde tartışmayacaklar... AKP lideri, seçimi etkilemese de “Ananı da al git!” çıkışını hiç aklına getirmeden, kitlelerin anlık coşkularına kapılarak, öfkesinin dizginlerini salıverdi; Cumhurbaşkanı’nı, Anayasa Mahkemesi’ni yuhalatmaya kadar götürdü işi. Onlar kurum olmayıp sıradan yurttaş olsalardı, böyle bir konuya değinmek gerekmeyebilirdi. Ama cumhurbaşkanı konumundaki kişinin yaptıklarına kızıp devlet yuhalanıyorsa, hukuk aşağılanıyorsa, o sırada coşkuya kapılan liderin de, kitlelerin de, ahlak bağlamında kendilerine çekidüzen vermeyi düşünmeleri gerekir. ??? Coşkuya kapılmış kitle, şahlanmış at gibidir; dizgin tanımaz. Hele bir de liderinden işaret alırsa göğe tırmanmaya kalkar. O durumdaki kalabalığı frenlemeye artık liderin de gücü yetmez. Aşırı coşku her insanda iradesizlik belirtisidir. AKP lideri, seçim sonu konuşmasının dışında, coşkulara kapılmaktan kendini alamadı. Öyle ki, nerdeyse kitle, kendisi oldu... Seçimden yengi ile çıkması bir yana, bunun çok zararını görüyor. George Orwell, Bindokuzyüzseksendört adlı romanının kahramanına şunu söyletir: “İnsanın en büyük düşmanı kendi sinir sistemidir.” ??? Bir insanın kışkırtmalara kapılması ne ise, kendini büyüklük duygusuyla kabartması da odur. Hitler örneğinde olduğu gibi, büyüklük duygusuna kapılmış bir lider, yalnız kendisini değil, ardından giden kitleyi de tehlikenin içine çeker. Ölçüsüzlükbüyüklenmegösterişbaşkaları üzerinde egemenlik kurma duygususaygı sınırlarını aşmasevgisizlik... liderin en büyük düşmanıdır. Yine de, Cumhuriyetin başlangıcından bu yana politikacılar arasında Hitler türü bir adama rastlanmaması Türk toplumunun en büyük şansıdır. ??? Shakespeare’in büyüklenmeyle ilgili şu öğüdü, ilkgençlik yıllarından bu yana dilimden düşmemiştir: “Yaşayıp durduğun alçaklıkta öyle şatafatlı elbise giyip böbürlenme. Kibir ve gurur bütün saltanatları devirir. Alçakgönüllü ol, köhne cüppeni üstüne çek!” Shakespeare’in öğüdü yalnızca cüppelilere değil kuşkusuz; üzerinde paltosu, ceketi, yeleği, herhangi bir örtüsü olan herkese... İnsan olana... İnsanın öğütten anlayanına... Toplum duyarlıklarının birbiriyle örtüştüğü yerler oluyor; bu öğüdün özlü söylenişine bir türkümüzde rastlamıştım: “Gel ha gönül havalanma /engin ol gönül engin ol”... Havalanacak gönlü varsa, kişinin... adnan@binyazar.com 1 layan uygar belediyecilik anlayışı belki de... M. C. Anday, Milas’a bağlı Ören beldesini ikinci adresi yapmıştı son yıllarında. Örenliler Anday’ı her yaz onun adına düzenledikleri bir şenlikle anıyorlar. M day gülen gözleriyle orada. Melih Cevdet Anday Parkı’nın bir köşesine yerleştirilmiş olan heykel, yazarı koltuğuna oturmuş kitap okurken gösteriyor. Parkta yer alan M. C. Anday fotoğrafları sergisinde de onun bu yörede yaşadığı anları paylaşıyoruz. Evinde, çay bahçesinde, plajda, dostlarıyla, komşularıyla, konuklarıyla... Yaşamın dingin, yalınlığı içinde güzel anlarının tadını çıkartırken... Belediye Başkanı Kazım Turan’ın, Ören’i sanat insanlarımıza ve kültürümüze sahip çıkan bir beldeye dönüştürmedeki katkısı çok büyük kuşkusuz. Ancak, daha da büyük bir adım atılmış gibi geldi bana. Belediye dol muşlarının ulaşım hizmetini üstlenmesiyle taksiciliğin mafyalaşmadığı bir ortam sağlanmış olması, kıyı şeridi boyunca uzanan halka açık plajın temizliği, plajı çevreleyen yolun üstündeki çay bahçesi, kafe, restoran türü mekânların mantıklı fiyatlarla hizmet vermeye yönlendirilmiş olması, turistleri rahatsız etmemek için gösterilen özen, güleryüzlülük, açgözlülüğü ‘ayıp’ sayma... “Bodrum’un 1960’lardaki bozulmamış haline benziyor” demeyeceğim. Burada farklı bir vizyon var. ‘Zaman’ şimdilik büyük kentlerde alışık olduğumuzun tersine ‘dakik’ olmayı gerektirmeden akıyor olsa da, insanı insanlığını koruma yönünde yüreklendiren, insana insanca hizmet vermeyi amaç Ören Belediye Başkanı’nın hizmet olanakları Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Enver Ercan’ın emeğiyle ve Cumhuriyet gazetesinin katkılarıyla buluşunca ortaya üç günlük bir M. C. Anday şöleni çıkıyor. Yalnız Cumhuriyet yazarları değil, Anday’ın metinlerini incelemiş evliliklerinin kırkıncı yılına ulaşmış Sennur Sezer ile Adnan Özyalçıner’den, gencecik edebiyatçı Deniz Durukan’a dek edebiyatçılar, onun şiirlerini okuyan Zeliha Berksoy, Haldun Ergüvenç gibi tiyatrocular, sundukları saydam gösterileriyle İsa Çelik gibi fotoğraf sanatçıları, besteleriyle Ömer Özgeç gibi müzikçiler kolları sıvamışlar. Kültür Şenliği çerçevesi içinde yer alan başka bir dolu etkinliğin yanında bir de Anday’ın adını taşıyan ödül töreni var: M. C. Anday Şiir Ödülü’nü bu yıl alan Özdemir İnce’nin şiiri ile Anday’ın şiirini, yaptığı kısa konuşmayla Doğan Hızlan ilişkilendiriyor. Anday, kendisiyle ilgili etkinliklerde, sanatı ve yapıtları üstüne yapılmış yorumları izlerken dikkat kesilir, dinlediklerini bir tek sözcük kaçırmaksızın değerlendirirdi. Konuşmacılar için Anday’ın ‘sınavından geçmek’ anlamına gelen bu süreci birkaç kez yaşamıştım. Ağzımdan ‘yavan’ bir söz çıkar korkusuyla, diyeceğimi ölçüp biçmekten yorgun düştüğümü anımsıyorum. Bu kez konuşurken Anday yoktu karşımızda. Ama bana öyle geldi ki, artık mitologya zamanı ve mekânı ile bütünleşmiş olan kişiliğiyle, kültür ve sanatımıza kazıdığı izlerle orada, aramızdaydı. Bizi bir kez daha sınava çekiyordu. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ‘aydınlanma’ sürecine yaman katkılarda bulunmuş bir kültür devi, bir düşünür, yazı yoluyla üretilen sanatın her dalında yetkinliğini kanıtlamış bir edebiyat eri, Türkçeyi sanatsal doruğuna ulaştırmış bir dil ustasıydı o. Dahası, bir ‘yaşama ustası’... KÜLTÜR DEVİNE SAYGI SERGİ, YARINDAN İTİBAREN SANAL MÜZE’DE Altan Çelem’in büyülü dünyasına yolculuk... Kültür Servisi Eczacıbaşı Sanal Müzesi, Çağdaş Sergiler bölümünde Altan Çelem’in 45 yapıtının dijital imgelerinden oluşan bir sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor. Sezer Tansuğ, Levent Çalıkoğlu, Mehmet Üstünipek ve Kubilay Akman’ın metinlerinin eşlik ettiği sergi, www.sanalmuze.org internet adresinde yarından itibaren sürekli olarak izlenebilir. Hem kendi yaşam gözlemlerinden hem de önüne çıkan, kayda geçmiş başka canlılara ait yaşam görüntülerinden yola çıkarak resmini kuran sanatçıyı Sezer Tansuğ şu sözlerle anlatıyor: “Altan Çelem’de açık ve yalın bir mizah keyfiyle oluşturulan kapalı, simgesel bir anlatım, çağdaş, güncel yaşantılar süreciyle medya ortamı arasındaki ilintilere gizli göndermeler bile kapsayan satirik bir eleştiriye yönelmiş. ” Levent Çalıkoğlu, Çelem’in resimlerini şöyle ifade ediyor: “Bir mesaj kaygısı taşımayan bu motiflerin yüzeyde dekupe haldeki varlıklarına sanatçının renk tercihinin de tesiri büyüktür. Doğu ve İslam minyatür sanatçısının doğal bir gelişimle kullandığı ve bunları gözlemleyip kendisine mal etmeye çalışan bazı Batılı Modern Çağ sanatçısının da kavrayabildiği gibi renk farkları yoluyla erişilen perspektif sonuçların saf ve düz etkiyi artırdığı bilinen bir gerçektir. Bir düzlem üzerinde sıralanan renk tonlamalarının, birbirlerinden farklı derinlik izlenimine sebebiyet verdiği gerçeğine de bu üsluplarda sık sık rastlanır.” Cevat Çapan’a ödül ? Kültür Servisi “Barış kültürümüz olsun’’ sloganıyla düzenlenen “Uluslararası 44. Troya Festivali’’nde “Homeros Bilim Sanat Kültür Ödülü’’ bu yıl şair Cevat Çapan’a verilecek. 916 Ağustos tarihleri arasında Çanakkale’de düzenlenecek olan festivalde son dört yıldır barışla ilintili olarak verilen ödülün, 6 yıldır Bozcaada’da öncülük ettiği “Homeros ve İlyada Okumaları’’ ve yazdığı şiirleri dolayısıyla Çapan’a verileceği bildirildi. Balo Provası, 2006, tuval üzerine yağlıboya, 81x100 cm. TÜRK KALP VAKFI ‘Emekli Sandığı, SSK, BAĞKUR, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde’ Nüfus Cüzdanımı ve Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. Hasan Çağ Günaçar TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212.212 07 07 Pbx http://www.tkv.org.tr Ü GEREDE ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN ESAS NO: 2006/7 E. 2007/59 K. Davacı Dilek Budak vekili tarafından davalılar Mehmet Genciz, İsviçre Sigorta, Genç Tekstil Tic. Şti. aleyhine mahkememize açılan Tazminat davasında mahkememizden verilen 15.03.2007 tarih 2006/7 Esas 2007/59 Karar sayılı ilam ile davanın kabulüne karar verilmiş olup, davalılardan Mehmet Genciz ve Genç Tekstil Tic. ve San. Ltd. Şti. nin adresleri tespit edilemediğinden kararın ilanen tebliğine karar verilmekle adı geçen davalılara işbu ilanın ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde temyiz edilmediği takdirde hükmün kesinleşeceği ve mahkeme kararı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 42478 Bir Varmış... Bir Yokmuş... TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear