28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sabıkalılar ve Çankaya!.. Sabıkalıların, ancak belirli bir kontenjan dahilinde ve yalnızca belli işyerlerinde istihdam edilebilme koşulu olan Türkiye’de, Cumhurbaşkanlığı makamı bu alanın dışında kalmaktadır!.. PENCERE Bu Medya ile Demokrasi Olur mu?.. Medya, demokraside 4’üncü kuvvettir... Medya özgür olmadan demokrasinin d’sinden söz açmak olanaksızdır... Türkiye’de medya ne âlemde?.. ? Bir ülke düşünün!.. Ana muhalefet partisi lideri kürsüye çıkıp şunları söylüyor: “ Birdenbire Türkiye’nin en büyük medya kuruluşundan biri devletin eline geçiverdi. Olayın hukuki çerçevesine hiç değinmiyorum. Sonuca bakıyorum. En büyük medya gruplarından birisi, televizyonuyla gazetesiyle devletin denetimine geçmiştir.” Ve ekliyor: “ Seçime gidiyoruz. Bugün ülkede özgür bir basının var olduğundan söz etmek gazetecilerin dürüst çabalarına rağmen maalesef mümkün değil...” Ertesi günü medyaya bakıyorsunuz... Medya ana muhalefet liderinin sözlerine neredeyse “sansür” uygulamış... ? Peki, bu ülke neresi?.. Türkiye!.. Açıklamayı yapan ana muhalefet lideri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal!.. Açıklamayı manşet yapan tek gazete Cumhuriyet!.. Öteki gazeteler sus pus... Dünyada basının kendi kendisine sansür uyguladığı tek ülke Türkiye!.. ? 1 Nisan Pazar günü, siyasal iktidar bir devlet kuruluşu aracılığıyla, Türkiye’nin ikinci büyük medya grubuna polislerle birlikte baskın yaparak el koydu... Üstelik bu eylemin kanunu var... Peki, bu kanun Anayasa’ya uygun mu?.. Aykırı mı?.. Akıl var izan var... Medya özgürlüğünü hiçe sayan böyle bir kanun Anayasa’ya uygun olabilir mi?.. ? Türkiye AB’ye girmek istiyor... AB’de Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da veya öteki üyelerde bu olayın bir benzeri yaşanabilir mi?.. Avrupa Birliği (AB) hukukunda Sabah Grubu’na uygulanan kanunun bir eşi ya da benzeri geçerli olabilir mi?.. Böyle bir olay karşısında gerçekten demokrat bir toplumun tümü ayağa kalkar... ? Bizim basın harika!.. Kendi kendine sansür uyguluyor... Ancak ülkemizde basın olmasa da gazeteci var... Sevgili Bekir Coşkun’un dünkü yazısının başlığı: “Bu medya ile demokrasi olmaz!..” ? Peki, dün ana muhalefet lideri Deniz Baykal’ın sözlerini sansürleyen gazetelerimiz manşetlerinde neyi öne çıkarıyorlardı?.. Başbakan RTE’nin iddiası çoğu gazetemizde manşetti... Tayyip Erdoğan demiş ki: “ Savcılar görevlerini yapsınlar!..” Nasıl yapacaklarmış görevlerini savcılar?.. Zanlı sabıkalı RTE’nin yolsuzluk dosyalarının üstüne mi gidecekler?.. Hayır... Başbakan’ın isteği ilginç: Savcılar, Fethullahçı bir derginin yayımladığı eski bir darbe iddiası üzerine emekli komutanlar için soruşturmaya başlamalı imişler... ? Bu medya ile demokrasi olur mu?.. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!.. Ulusal İmece!.. 16 Mayıs 2007!.. Bir dönüm yeri mi? Bir iflas noktası mı? Bir başlangıç mı? Bir sona varış mı? Çankaya’sından başlayarak, birçok değerin, kutsalın, vazgeçilmezin tükenişi mi? Bu yüzden mi, ülkenin kentlerinde, kasabalarında bir uyanış var. Bir araya gelme, sesini yükseltme, bir bilinçte buluşma... Bütün yurtta yürüyüşler, seslenişler, arayışlar... ??? “Ayaklar toplandılar dün gece tam burada/ Kimi çapula, kimi sandal, kimi pabuç/ Kimi yemeni, kimi çarık/ Yamanmış, delinmiş, sicimle bağlanmış/ Dediler, durmayalım düşeriz.” Fazıl Hüsnü Dağlarca bir ulusun, kazandığı haklarını, özgürlüğünü, Mustafa Kemal’ini, devrimlerini savunmak için tüm varlığıyla bir araya gelip yürümesini işte böyle anlatıyor: “Ayaklar toplandılar dün gece tam burada/ o, Edirne’den gelmiş, çamuru yeşil/ Bu, Van’dan çamuru mor,/ öteki Hakkâri’den çamuru sarı/ Dediler, durmayalım düşeriz, Ayaklar toplandılar dün gece tam burada/ Dediler ayak olduğumuza yakınmayalım/ Ya el olsaydık, ya açılsaydık bütün gün/ Şunun bunun üç kuruşuna, yürüdüler/ Dediler, durmayalım düşeriz.” Binler, on binler, milyonlar farkında olup bitenlerin, biteceklerin! Şunun bunun itişiyle, kakışıyla, vazgeçmek yok yürünen yoldan... Seksen yılı geride bırakmışız... Yepyeni bir ülke kurmuşuz... Kimileri çıkmış kandırmış, aldatmış, altüst etmek istemiş her şeyi... Ama yurdun dört bir yerinden geliyorlar, işte ayaklar, başlar, kafalar, bilinçli davranışlar... ??? 16 Mayıs’ta ne mi olacak? Susarsan, pısarsan her şey olur! Bir de bakarsın yer yerinden oynamış, sen kendini aynalarda tanıyamaz oluvermişsin... Dağlarca “Bir İmeceye Doğru” diyor. “Ulu çıkar şu cüce dediğin/ Alçak çıkar yıllardır yüce dediğin/ Açım çıplağım dersin anlamaz/ Sorar hâlâ nece dediğin / Varacaksın dağlara, bağıracaksın dağlardan...” Tek ses değil, binler, milyonlar, çığlık çığlığa, ama duyan, gören, bilen var mı? Onlara göre her şey güzel, iyi, halkımız mutlu, aç değil çıplak değil, işler tıkırında! Büyüklerimizin yakınları için han, hamam, gemi, şirket, her şey hazır!.. Ama halkımız açlık çizgisinde, halkımız umutlarını yitirdi, yitirecek... ??? Şair susmaz, konuşur, dünden bugüne, yarına!.. “Hepsi birden söylense alda, yeşilde, sarıda, morda hep/ Oynatır yeryüzünü türkülerce dediğin/ Ben vuracağım, sen vuracaksın, o vuracak/ De, kardaş, böyle olur imece dediğin.” O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU ürk toplumu uzun bir süredir bir endişenin, bir tedirginliğin girdabında çırpınıyor!.. Hiç yoktan çıkarılmış bir huzursuzluğun açmazında kıvranıyor!.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, ulusal ya da evrensel boyutta hiçbir değersel yargıyı umursamadan, tüm tepkilere rağmen, kendi dünyasına göre bir yaşamı topluma zorla kabul ettirmek için uğraşıyor!.. Yasaların yetersizliğinden, siyasetçilerin aymazlığından yararlanarak ülkede siyasal yönetimi ele geçiren Başbakan, şimdi de cumhurbaşkanı olabilmenin yollarını arıyor; ya da öyle görünüyor!.. Türkiye’de siyasal ortam giderek gerginleşiyor!.. İş artık çığırından çıktı!.. Karşı karşıya olduğumuz tehlike o kadar fark edilir hale geldi ve o kadar geniş boyutlara ulaştı ki; Başbakan’ın cumhurbaşkanı olma olasılığı karşısında Türkiye’den yükselen sesler yanında, yurtdışından da sesler yükselmeye başladı!.. Türkiye’nin bugünkü başbakanı eğer cumhurbaşkanı olursa, ülkenin gelecekte daha da büyük bir gerilim ortamına sürükleneceğini; bu nedenle Başbakan’ın değil cumhurbaşkanı olması, aday olmasının bile kabul edilemeyeceğini ileri sürenlerin sayısı arttı!.. Yerli siyasetçiler ve düşünürlerin yanında, bir kısım yabancılar da benzeri görüşleri gazete sütunlarına taşımaya; televizyon ekranlarına yansıtmaya başladılar!.. Tehlikeli gidiş Yurtiçinde ve yurtdışında ortaya çıkan bu düşüncelerin ve sürdürülen girişimlerin hiç kuşkusuz ki tek amacı, Türkiye’de bu tehlikeli gidişe dur demektir!.. Türkiye’nin bugünkünden daha gergin, daha tehlikeli bir siyasal ortama sürüklenmesini engellemektir!.. Ancak burada bir ince nokta göz ardı edilmemelidir. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu temel sorun yalnızca Başbakan’ın cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkması değildir. Hükümetin “Siyasal İslam” ideolojisine uygun şekilde yürüttüğü politikalara “hayır” demeyecek olan; Başbakan ve çevresindekilerle aynı dünya görüşünü T paylaşan; yasama ve yürütme alanında iktidar için en elverişli ortamı sağlayacak olan; bu amaçla görevlendirilmiş ya da güdümlü hale getirilmiş bir cumhurbaşkanının seçilmesi de, bugünkü Başbakan’ın cumhurbaşkanı olmasından daha tehlikeli bir ortam yaratacaktır!.. Başbakan şimdi belki de bunun koşullarını oluşturmak için uğraşmakta; bunun altyapısını hazırlamaktadır. Cumhurbaşkanı olabilmek için kendi niteliklerinin yeterli olmadığını bilmesine rağmen, büyük bir umursamazlıkla hâlâ Çankaya’ya çıkmak istiyor gibi görünmekte ve bunu makul bir düşünceymiş gibi herkese kabul ettirmeye çalışmaktadır. Başbakan’ın aday olma yolunda bu kadar ısrarlı gibi davranıyor olmasının altında belki de, “Topluma en kötüyü gösterip; onu daha az kötüye razı etmek” düşüncesi yatmaktadır. Yani kendi adaylığı için “hayır” diyen çevrelere, bir başka aday için bir şekilde “evet” dedirtebilmektir!.. Toplum ve sabıkalılar Başbakan; içinde yaşadığı halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçundan 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmış ve cezası infaz edilmiş bir sabıkalıdır. Bundan ayrı olarak aralarında yüz kızartıcı nitelikte olanlar da bulunan bazı suçlardan dolayı her nasılsayargılanmaktan kurtulmuştur. Ama toplumun vicdanında aklanamamıştır. Siyasal iktidarı ele geçirmeden önce verdiği tüm sözlere rağmen, bugün yarattığı binbir türlü bahaneyle kaldırmaya yanaşmadığı “siyasal dokunulmazlık” zırhı ardına sığınmakta ve yargı önüne çıkmaktan kaçınmaktadır. Sabıkalılar her toplumda potansiyel suçlu olarak görülürler. Bu yaklaşım ülkelerin tümünde gelenekselleşmiş bir tutumdur. O nedenle kişiler ya da kurumlar, çoğunlukla onlara iş vermekten uzak dururlar. Bu dünyanın her yerinde böyledir; Türkiye’de de böyledir. Kurum ve kuruluşların birçoğu, kadrolarında sabıkalı istihdam etmekten kaçınır. Türkiye’de bir iş bulabilmenin genellikle birinci koşulu “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak”, ikinci koşulu ise “herhangi bir suçtan dolayı sabıkalı olmamak”tır. Ancak sosyal devlet bu sorunu da çözümsüz bırakmamış; belli sayıda sürekli işçi çalıştıran işyerlerinde, sabıkalılar için belirli oranda iş olanağı yaratmıştır. Ne var ki Cumhurbaşkanlığı makamı, bu alanın dışında kalmaktadır!.. Birçok kurum ve kuruluşta iş bulmayı engelleyen bir kayda sahip bir sabıkalının,Türkiye’de cumhurbaşkanı olmaya heveslenmesi ya da öyle görünmesi, ilk kez karşılaşılan ve geçmişte örneğine hiç rastlanmayan bir girişimdir. Başkanı olmaya soyunduğu halkı; kin ve düşmanlığa tahrik etmekten dolayı hapis cezasına mahkum olmuş bir kişinin, o halkın başına “başkan” olması, yani “Cumhurbaşkanı” olması, mizahi ölçülerle bile bağdaşmayacak kadar akıllara durgunluk veren bir gelişmedir. Gelinen nokta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bugün bir sabıkalıdır. Henüz yargıya intikal etmemiş kapsamlı suç dosyalarına sahiptir. Eskilerin deyimiyle, “ne zaman kötülük yapacağı belli olmayan” anlamında, “mazannei suî eşhas”tır. Türkiye Cumhuriyeti’nde Devlet Başkanı olmak isteyen bir sabıkalıya Meclis’te verecekleri oylarla, ona cumhurbaşkanı olma yolunu açacak ya da bu yolu kapayacak olanlar, şimdi bu durumu yansız bir şekilde değerlendirmeli ve vicdanlarının sesine kulak vermelidirler!.. Anayasada yer alan şekil koşulları eğer yerine getirilebilir de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılabilirse ve Başbakan da bu seçimde aday olursa, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni tarihsel bir görev beklemektedir. Ev arayan kiracıların bile soruşturulduğu bir ülkede, bir sabıkalının Devlet Başkanlığı makamında ve tabii ki konutunda 7 yıl oturmasına izin verilip verilmeyeceği ortaya çıkacaktır! Eğer bu izin verilirse; bu kez de Türkiye’de bunun ahlaki bir davranış olup olmadığı tartışmaları başlayacaktır!.. Türkiye’de bugün yurttaşlar, devletin en yüce makamında bir sabıkalı görmeyi büyük bir çoğunlukla kabullenememektedirler!.. İçinde bulundukları koşullar nedeniyle kısıtlı bir yaşam sürdürmek zorunda kalan eski hükümlüler de bu çoğunluğa dahildir!.. 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI’NDAN DUYURU Vakfımızın Yönetim Kurulu, Danışma Kurulu ve Başkanlar Kurulu 4. Ortak Toplantısı 08 Nisan 2007 Pazar günü saat 14.00’te Armada Otel’de (AhırkapıSultanahmet) aşağıdaki gündemi görüşmek amacıyla toplanacaktır. Kurul üyelerine önemle duyurulur. GÜNDEM: 1. Açılış, 2. Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Sonrası, 3. 14 Nisan Ankara Mitinginin Görüşülmesi, 4. Bizi Bekleyen Görevler, 5. Dilekler ve Kapanış. BAŞKANLAR KURULU Sönmez Targan, Namık Kemal Boya, Gökalp Eren, Haşmet Atahan, Necla Ülkü, Mustafa Zülkadiroğlu YÖNETİM KURULU Merdan Aslan, Cemil Orkunoğlu, Cüneyt Akalın, Hüseyin Yalçın Göksel, Mehmet Ulusoy DANIŞMA KURULU ÜYELERİ Prof. Dr. Ahmet Altınel, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Ali Sirmen, Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Aydın Aybay, Aydın Çubukçu, Yard. Doç. Dr. Barış Dostel, Cemal Şener, Prof. Dr. Cevat Geray, Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Demirtaş Ceyhun, Prof. Dr. Eren Omay, Erol Bilbilik, Prof. Dr. Erol Manisalı, Erol Toy, Esat Korkmaz, Faruk Pekin, Hikmet Çekinkaya, Prof. Dr. İzzettin Önder, Mehmet Atay, Mehmet Ata Tansu, Prof. Dr. Mehmet Can Akyolcu, Doç. Dr. Melih Baş, Mustafa Yalçıner, Muzaffer İlhan Erdost, Oktay Ekinci, Öner Yağcı, Av. Refik Karaa, Prof. Dr. Ruşen Keleş, Av. Suat Parlar, Talat Turhan, Prof. Dr. Taner Timur, Prof. Dr. Tuncay Altuğ, Turhan Feyizoğlu, Prof. Dr. Türkel Minibaş, Ünal Erdoğan, Yahya Arıkan, Doç. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu. Toplantı, izlemek isteyenlere açıktır. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan ezbersiz öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, iş İngilizcesi, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık Acıbadem /İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 02 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear