Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 NİSAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Her ile bir üniversite kurulacakmış... “Turşu kurmaktan farkı yok!” CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 1 Nisan Pazar günü katıldığı bir televizyon programında Başbakan’ın kendisini telefonla aradığını Cumhurbaşkanlığı için CHP adayını destekleme sözü verdiğini, CHP yönetiminin de toplantı yaparak kendisini aday göstermeye karar verdiğini söylüyor. Sonra da gülerek ve gülümseyerek “1 Nisan şakası” diyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyaseti gerdiğini, toplumda gerginlik yarattığını kim söylüyorsa, yalan söylüyor! Halkın dörtte birinin oyunu alarak Meclis’in üçte ikisini ele geçiren İslamcı bir partinin yapacağı Cumhurbaşkanlığı seçimi eğer ana muhalefet lideri için, ekran başındaki halkı eğlendirecek bir malzemeye dönüşmüş ise, 1 Nisan şakasına konu olmuş ise bu iş bitmiş demektir. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Beklenti Nami Tepe: “Biri adaylığını açıklamak için 16 Nisan’ı, öteki konuşmak için 16 Mayıs’ı bekliyor. Çelik çomak çatladı!” Ya ğ m u r E k i m Bu iş bitmiştir Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın geçen hafta katıldığı Savunma Sanayisi İcra Komitesi toplantısında Başbakan’a, “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitap ettiği ancak hemen düzeltme yapıp “Sayın Başbakanım” dediği yazılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyaseti gerdiğini, askerde gerginlik yarattığını kim söylüyorsa, yalan söylüyor! İslamcı iktidar henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamadan Genelkurmay Başkanı, bu başbakana “Cumhurbaşkanım” demiş ise bunun dil sürçmesinden mi yoksa bilinç altından mı kaynaklandığını tartışmanın artık hiç önemi yoktur, Halk Sezer’i sevmiş. Kendinden olanı niye sevmesin Damat Anıl Öçal: “Mahdumlar; gemi memi, yumurta mumurta uzmanlıklarını işadamlığına dönüştürürken damatları ücretli yönetici kaldı, yazık!” bu iş bitmiş demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiş olsun. İslamcılara hayırlı ve uğurlu olsun. İslamcı deyip geçmeyin; cepheyi epey genişlettiler; “sosyalist”leri bile kucakladılar. Kendini sosyalist sanan liboş takımı kendine yeni bir laf ebeliği bulmuşa benziyor: Türkiye’nin ABD’yi örnek almasını öngörüyor; Amerikalıların beğenmediği yönetimi seçimle değiştirdiğini asla darbe yapmadığını anlatıyor. Kimsenin Türkiye’de darbe istediği yok ama sanırısınız ki düne kadar askeri darbelerle arka bahçesini yöneten Washington bugün kimin deliğe süpürüleceğine kimin koltuğa oturtulacağına karar vermiyor! Ne günlere kaldık; “sosyalistler”in kıblesi bile Washington olduğuna göre Mc Carthy’in mezarında güller açıyor olmalı. Helal Olsun Huzurlu Medyama! Medyama bakınca her gün içim neşe doluyor. Bahar da geldi, benden mutlusu yok! Bakın, biz gerçekten boş yere paranoyaklık yapıyormuşuz. Türkiye’de her şey çok iyi gidiyormuş. Durup dururken ortalığı karıştıran manşetler atan bir Gözcü gazetesi vardı... Siz bu satırları okurken artık yok... Gazetem Cumhuriyet de beni şaşırttı doğrusu; “Gözcü gazetesi AKP’ye muhalefeti nedeniyle kapatılıyor” diye içeride manşet atmaz mı? Aşk olsun Cumhuriyet! Medyanın büyük merkezlerinin unutturmaya çalıştığı Yekta Güngör Özden ve Vural Savaş gibi Cumhuriyetçi, demokrat isimlere durmadan tam sayfa yer ayıran bir gazete olan Gözcü, o yüzden kapatılmamış ki! Özellikle hafta sonları Hürriyet çok sattığı için matbaalarda baskı imkânı daralıyormuş, o yüzden Gözcü’nün tedavülden kaldırılmasına karar verilmiş! Aradım, bana öyle dediler. Hani “fındık” reklamı var ya? Yersen! Helal olsun dedim içimden... Sahiden her gün iç açıcı güzel haberler veren, geniş vizyonlu gazete ya da Gözcü’nün gündeme taşıdığı AKP karşıtı manşetlere hiç bulaşmayan demokrat Radikal dururken, şimdi hükümeti haksız yere her gün yerden yere vuran Gözcü’ye ne gerek vardı? Bakın işte “üst yöneticiler” hemen durumu kavrayıp bu münasebetsizliğe son vermişler. Tiraj mı? Yok yok, konu tiraj olamaz, çünkü Gözcü, Radikal’in üç misli satıyordu... ??? Cihat Hazerdağlı, hem harika bir insan, hem de müthiş bir karikatürist. Ben onu öyle bilirdim. Ama meğer durumu yetersizmiş... Tempo dergisi “mali sorunlar” yaşanınca hemen onun görevine son vermiş. Üzüldüm. Hükümet liderinin oğlunun gemiler alıp engin ufuklara yelken açtığı bir dönemde, koca bir medya ve iş grubumuzun mali durumu bir karikatüristi finanse edemeyecek kadar ağırlaşmıştı anlaşılan. Tesadüf müdür nedir, Cihat Hazerdağlı da Musa Kart gibi Tayyip Bey’e takmıştı kafayı. Acaba bir ilgisi var mıdır “Gözcü” durumlarıyla diye bir şüphe içimi kemirdi, sonra da “Allah iyiliğini versin Bedri, nereden çıkarıyorsun?” diye kendimi kontrol altına aldım. Ardından, huzur bulmak için günlük gazetelerimin içine daldım. Radikal gazetemiz çok mühim bir konu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi ve herkesin diline doladığı yolsuzluklar, antilaik gidişat ve kadrolaşmalara yakından eğilmek yerine, yalnız bir başka çok önemli konuya, Dink cinayetine veya “Varoştan aşk ve cinayet öyküleri”ne teksif olmakla yetiniyordu. Umarım 16 Mayıs’tan sonra (!) Cumhurbaşkanlığı durumunu da yakın takibe alırlar. Çünkü onlardan bu konuda diğer büyük gazetelerin yaptığı gibi iç açıcı haberler beklemek benim hakkım. Nasıl mı? Bakın, onlara bir göz atıp rahatlayalım: Şöyle bir 10 gün kadar önce Milliyet’te tam sayfaya yakın bir araştırma raporu vardı. “Kadınlar AKP’ye daha yakın” diyordu başlık. Dört güzel üniversiteli başı açık kızımızın fotoğrafı eşlik ediyordu bu habere! Nasıl içim rahatladı, anlatamam. Doğduğumdan beri her gün okuduğum Milliyet bunu diyorsa, benim çevremdeki millet nereden çıkarıyordu bu “AKP kadınlara ikinciüçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapıyor, siyasetten dışlıyor” diye? Kadınların kendilerinden daha mı iyi bileceklerdi sanki? Demek ki hepimiz yanılmıştık! ??? Sonra geçen perşembe Hürriyet’teki manşeti gördüm, içimin yağları eridi. “Başbakan’a çok yakın bir kaynak(!), Çankaya’ya çıktığı takdirde Tayyip Bey’in bir ‘normalleşme projesi’ uygulayıp, ardından herkesi kucaklayan, ahengi kollayan, merkezin cumhurbaşkanı olmak isteyen, dış politikada aktif bir rol alan profil çizeceğini” söylemiş!! Sonra pazar günü elime Sabah’ı aldım. Sağ olsun onlar da Hürriyet’le yarışırcasına nefis bir manşet atmışlardı; “Cumhurbaşkanı gibi seslendi, ‘Ulusa Sesleniş’te siyasi icraattan çok, ülkenin lideri gibi ortak hedeflere vurgu yaptı, ortak rüya ve duygularla ideal ve özlemlerimize Çanakkale ruhunu diri tutarak ulaşacağımızı anlattı” şeklinde bir yazıydı. Ben ki rüya görmeye bayılırım, bu tatlı üslup beni de mest etti! (Şimdi Sabah TMSF’ye geçmiş, bu teşvik edici dilin değişeceğini sanmıyorum!) Havalara uçtum! Oğlum, “N’oluyorsun baba?” dedi. Üst üste gelen bu “sağlam” iyi haberleri anlattım. Biraz şaşırdı. Küçük Suphi sekiz yaşında. AKP’nin AKM’yi yıkmaya çalıştığını geçen hafta öğrendiğinde, liderini slogan olacak şu sözlerle bana şikâyet etmişti. “Bu kadarını Bush bile yapmaz.” İçimden güldüm. Oğlum siyasetten anlamayan bir çocuk sonuçta! Koskoca ülkenin en okumuş, en güçlü kalemşorları, medya grupları bu övgüleri Tayyip Erdoğan’a düzerken Suphi’ye olsa olsa JoJo kanalına takılıp kalmak yakışırdı! Medyamdan daha iyi Türkiye’yi görecek hali yoktu ya! Fındık ikram ettim. Boş gözlerle baktı, istemedi. “Yersen” dedim. Sonra da ekledim: “Boşver Suphi, o zaman bir çiklet de bana ver, balon patlatalım, bakalım kim daha büyüğünü şişirecek?” Gündemi yakalamak lazım, alimallah! 28 Şubat medyasından fersah fersah uzaktık... 8 Nisan’da Ankara’da DSP mitingi ve 14 Nisan sivil toplum örgütleri mitingi.. medyamızı dinleyecek olursak, bu gidişle Tayyip Bey’e destek buluşmaları olacak!! Koşun meydanlara! SESSİZ SEDASIZ (!) Atatürk’le hemfikir arkadaşlar! ATATÜRK’ÜN öyle sözleri var ki “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” dedirtecek türden. Emekli Yarbay Doğan Kapkıner, anımsatıyor: “Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar. Besbelli ki o adam fert sıfatıyla mahvolacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Makul bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken, ‘Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi’ diye bile düşünmemelidir.” Emekli müfettiş Zehra Top anımsatıyor: “Eğer onlara (hoca kıyafetli sahte din adamlarına) karşı benim şahsımdan bir şeyler anlamak isterseniz derim ki ben, şahsen, onların düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları her adım, yalnız benim şahsi inancıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım, benim milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey, mutlaka o adımı atanı tepelemektir. Sizlere bunun da fevkinde bir söz söyleyeyim; farzı mahal bunu temin edecek kanunlar Meclis olmasa, öyle menfi adımlar atanlar karşısında herkes çekilse ve kendi başıma yalnız kalsam; yine tepelerim!” Gemiler Yavuz Oymak: “Demiryolu komünistlerin, karayolu liberallerin tercihi; dincilere de denizyolu kaldı; ne yapsınlar!” Yıkım Gülhan Elmas: “Cumhuriyet tüm kurumlarıyla yıkılma yolunda. Farkında mısınız? Bunlar iktidar değil yıktıdar!” Sayın Güler Sabancı’ya Açık Mektup GÜLSEVEN YAŞER Çağdaş Eğitim Vakfı Müdürü Birkaç gündür yazılı basında çok mutlu bir yüz ifadesi içerisinde sizi izliyoruz. “Seçime takılmayalım, işimize bakalım” diyorsunuz. Yaşadığımız bugünlerde ülkemizde her şey o kadar mükemmel ki, siyasal iktidarı demokratik yollardan değiştirebilecek herhangi bir girişimde bulunmak, kurulan dengeleri değiştirebilir ve bu mükemmellik bozulabilir diye düşünüyor olmalısınız. Sık sık kârınızı, gelecek için daha büyük kârlarınızı, daha daha büyük kâr düşüncelerinizi, planlarınızı anlatıyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki her şey çok güzel ve mükemmel sizin için. İş dünyasının belirgin üst yapısı, büyük şirket ve holdingler için. Hiç mi çevrenizde olan biteni görmüyor, duymuyorsunuz? Bir Cumhuriyet kuşağı olarak, Cumhuriyetin kabuk değiştirdiğinin, bir başka sistemin artık açıkça ve pervasızca ortaya konduğunun hiç mi farkında değilsiniz? Türkiye’nin üzerine örtülen kara örtünün, kızlarımızın, kadınlarımızın gördükleri baskının neden farkında olasınız ki? Anadolu’yu saran tarikatların artık resmi kurumlarda çalıştığı gerçeği, özel kamplarda, açıkça çocukların küçücük yaşlarda beyinlerinin yıkanması, Arap kıyafetleri içinde siyasi eşlerinin ortalarda memnun ve mesut dolaşmaları, ulusal eğitimdeki dini uygulamaların yankıları sizi hiç kaygılandırmıyor, anlaşılan. Siz başka bir dünyada yaşıyor olmalısınız. ??? Tehlikenin farkında olmadığınız muhakkak, yoksa “Tehlikenin farkında mısınız” içerikli Cumhuriyet gazetesinin paralı reklamlarının ülkemizin önde gelen TV kanalları tarafından yayımlanmıyor olmasını inanılmaz bulur ya da siyasal iktidara karşı gerçekleri dile getirme gayreti içinde olan cesur Kanaltürk’ün, çeşitli hukuk dışı uygulamalarla kapatılmak istendiği gerçeğiyle ilgileniyor olurdunuz. Okullar tarikatlar arasında paylaşılmış. Ülkenin tarih kitapları değiştiriliyor, tarihsel olaylar çarpıtılıyor. Sizlerden ne bir uyarı ne de bir ses. Nerede bir zamanlar “Burası kanarya sevenler derneği değil” diyen, çağdaş ve laik eğitim için yayınlar yapıp, malum çevrelerle mücadeleyi göze alan TUSİAD başkanları, işadamları? Nerdesiniz? Sizin, genç bir işkadını olarak, toplumda yaşanan acılara, kadına yönelik şiddet ve aşağılamalara, kadını örtüler içinde bir figür yapan zihniyete karşı, yaşadığınız ülkenin kadınlarının Cumhuriyet’le elde ettikleri kazanımlar yıllar sonra birer birer ortadan kalkarken, çağdaş bir kadın ve bir aydın olarak, bugüne kadar ne yaptınız, doğrusu merak ediyorum. Bu koşullar altında, hangi yüce idealler uğruna, mevcut durumun devam etmesi konusunda ısrar edebiliyorsunuz? Bizler, özenle kurulan, özgür ve özgün bir Cumhuriyetin çocuklarıyız. Cumhuriyet aydınının, işadamının, bürokratının önce ülke ve toplum sevgisi, çok gerilerde kalmış gözüküyor. Şimdi ise ülke ne durumda olursa olsun sizler için sadece ekonomik güç ve ekonomik dengeler önemli. Küresel devinimler, ticari ve finansal bağlantılar, üçüncü dünya ülkelerinin karmakarışık edilen değerleri... Sürekli olarak boçlandırılan yoksul ülkeler... Gözleri kârlarından başka bir şey göremeyen şirketler, bu şirketlerin sahip olduğu; politikacılarla karşılıklı bağımlılık ilişkilerine kilitlenmiş, küresel medya ağları... Diğer tarafta da sosyal, kültürel, ekonomik zorluklarla baş edemeyen, hayal kırıklığı ve çaresizlik duygularıyla yüklü halk. Sonuç, yozlaşma, çürümüşlük ve bütün değerlerden kopma. Bugün demokrasi adına; Cumhuriyet felsefesi ile hesaplaşma içinde olan birtakım ellerin, sağımızdan solumuzdan parçalar kopardığı gerçeğini kim yadsıyabilir? Toplumsal dokunun zedelendiğini, sarsıldığını, toplumda çağdaş ve laik değerlerin birer birer yok olmaya başladığını görüyoruz. Her şey açıkça ve korkusuzca yapılıyor. Çünkü sizleri ve yanaklarını okşayan saygın gazetecileri çok iyi tanıyorlar. Bu değişimlerin sonucu acaba ne olabilir? “Cumhuriyetimizi tamamlayan ulusçuluk ilkesi, bütün uygar dünyada 19. yüzyıl ulusçuluğunun yerine yeni bir ulusallık anlayışının gelişmesinde öncülük etmiş bir görüştür. Bunu kavradığımız zaman, düşün ve vicdan özgürlüğüne aykırı her çabanın gericilik olarak, Cumhuriyetin devrim ilkelerine karşı eylemler olarak nitelendirilmesinin nedenlerini anlamış oluruz. Bu gibi eğilimler kişisel ayrılmalar ya da yanılmalar olarak kaldıkça Cumhuriyet devrimlerinin ilkeleri yaşıyor demektir. Fakat bu çeşit eğilimler, topluma yukarıdan politik güçler ve çıkarlarla aşılanan, zorlanan, geliştirilen tutumlar olma boyutuna varınca o toplum çağdaş uygarlık dünyasında yok olma tehlikesiyle karşılaşmış demektir.” Prof. Dr. Niyazi Berkes / Türkiye’de Çağdaşlaşma / S: 550551. Birtakım şirketlerin siyasal iktidarın hedefi olmaktan korktuğu ve bu nedenle suskun kaldıkları söyleniyor. Bu korku ve tehdit dünyasından, siyasal iktidarlarla iyi geçinmek adına, sizleri nasıl koruyacağız? Oysa tarih, sessiz ve suskun kalmanın sonuçlarını gösteren trajik örneklerle dolu. ??? Eğer finanse edilmemiş olsaydı Hitler, bir hiç olarak kalırdı. O devirde onu finanse eden bankerler, New York ve Londra bankalarıydı! Bugün de iktidarı destekleyenler sizlersiniz. Bugün durum, hepimizin Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren kararların parçası olmamızı gerektiriyor. Cumhuriyet Türkiyesi’nin kazanımları ve ilkeleriyle geldiğiniz bu noktada, toplum sizden çağdaş bir Cumhuriyet kadını olarak, yaşanan sorunlara, baskılara, acılara, umutsuzluklara karşı ulus bilincine ve onun çağdaş değerlerine sahip çıkmanızı bekliyor. Ünlü bir düşünürün dediği gibi; “Tarih boyunca tüm baskı rejimleri, yükümlülüklerini yerine getirmekten çekinen, sessiz kalan aydınlar, iş dünyası ve bilim adamlarının suskunluğu üzerine kurulmuş ve süreklilik sağlayabilmişlerdir”. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ufak doğranmış sebze 1 lerin kuşbaşı et 2 ya da kıymayla pişirilmesiyle 3 yapılan yemek. 4 2/ Hisse, pay... 5 Ankara’nın bir ilçesi. 3/ İz 6 mir’in Mende 7 res ilçesinin es 8 ki adı. 4/ Karaman’ın bir ilçe 9 si. 5/ Eski dilde bulut... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Bir renk... Suudi Ara 1 MÜ H T E D İ P bistan’ın plaka imi. 6/ 2 Ü R E S Ü K S E Bir nota... Atılgan, göL E Ş zü pek. / Osmanlı Dev 3 R E N E T leti’nde iki alaydan 4 T M R E M İ L V İ T AM İ N oluşan askeri birlik... 5 E S E Büyük erkek kardeş. 8/ 6 T R İ Ş İ N İ T İ K A T K Kumaşla astar arasına 7 konularak giysinin dik 8 E L İ M M A N İ durmasını sağlayan 9 K İ R S A K A R kolalı bez... Dolaylı olarak anlatma. 9/ Her şeyin ekonomik nedenlerle belirlendiği ve işçi sınıfı savaşımının yalnızca ekonomik bir savaşım olduğunu ileri süren düşünce akımı. ANTALYA 3. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DÜZELTME İLANI 1999/321 TAL. Müdürlüğümüzün 1999/321 Tal. sayılı dosyasına ait gayrimenkul satış ilanı Cumhuriyet Gazetesinin 20.03.2007 tarihli sayısının 13. sayfasında yayımlanmış olup ilanın birinci paragrafında “civarında imar yolları açılmıştır” şeklinde yer alan ifadenin “civarında imar yolları açılmamıştır” şeklinde düzeltilmesine karar verilmiş olmakla bu ibarenin “civarında imar yolları açılmamıştır” şeklinde düzeltildiğine dair düzeltme ilanıdır. 27.03.3007 Basın: 17054 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rendelenmiş kabakla yapılan bir tür köfte... Bir cetvel türü. 2/ Yüce, yüksek... Antalya’nın Serik ilçesine bağlı turistik bir belde. 3/ Eşek, katır gibi hayvanların sırtına konulan oturmalık... Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi. 4/ Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi... Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru. 5/ Asma kütüğü. 6/ Bağlama işlemlerinde kullanılan ağaç çivi... İşaret. 7/ Osmanlı Devleti’nde taşradaki nüfuzlu ailelere verilen unvan... Bir iskambil oyunu. 8/ Osmanlılar’da gece bekçisi... Çıplak toprak. 9/ İlhan Berk’in bir şiir kitabı. CUMHURİYET 17 K