Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2007 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 12 12 12 11 17 17 17 18 11 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 11 14 13 13 12 13 12 13 20 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y B B B B B B B 21 21 17 17 13 14 6 7 2 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurt geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ve Adıyaman çevreleri yağışlı geçecek. Rüzgâr yurdun batı kesimlerinde kuzey ve kuzeydoğu, diğer yerlerde güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, yurdun batı kesimlerinde kuvvetli olarak esecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B B B Y Y Y Y B Y 11 15 12 13 17 17 18 16 15 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y Y Y Y Y B Y Y 16 15 12 14 14 11 15 14 15 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B B B B B B Y Y Y 15 9 2 12 7 10 14 25 20 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu ABD ile Türkiye.. ? Baştarafı 1. Sayfada MURTEZAOĞLU: PARÇALATMAYACAĞIZ GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Petrol coğrafyasında, ne olursa olsun, Bush yönetiminin ısrarını anlamak olanağı vardır; ancak Amerika’nın Türkiye’ye yaklaşımının mantığını çözmek kolay görünmüyor. ‘Stratejik müttefikimiz’ ülkemizin ve devletimizin en temel ve yaşamsal temelleriyle oynamakta bir sakınca görmüyor; bir yandan Kuzey Irak’ta PKK’yi himaye ederek teröre hoşgörü gösterirken, öte yandan Ermeni soykırımı savını Kongre’de ısıtan; beri yandan Türkiye iç politikasında laiklik ilkesini tehlikeye düşürecek desteklerini sürdürenlerin amacı nedir? ? ABD’nin bir dünya gücü olduğu ve IMF marifetiyle Türkiye’nin ekonomisini denetlediği tartışma götürmez bir gerçektir. Ancak bugünün gerçekleriyle dünün gerçeklerinin uyuşmadığı da hesaba katılmalıdır. ABD’nin dün Türkiye’yi Sovyetler’den ve komünizmden koruduğu savı ülkemizde geçerliydi. Bugün ABD Türkiye’yi hangi tehlikenin tehdidinden korumaktadır? Bu soru boşluktadır. ‘Stratejik ortaklık’ın bugün için anlamı nedir ya da anlamı kalmış mıdır? ABD Irak’taki öngörülerinde büyük ölçüde yanılmıştır. Türkiye’ye yönelik öngörülerinde yanılması olasılığının çok yüksek olabileceği hiç düşünülmüyor mu? Cumhuriyete bağlılık mitingi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü üyeleri, Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na kadar yürüyerek “Bayrak ve Cumhuriyete Bağlılık Mitingi” yaptı. Gündoğdu Meydanı’ndaki mitingde konuşan EgeAnadolu Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Hızır Murtezaoğlu, Türkiye’nin zor bir dönemeçten geçtiğini, Cumhuriyete meydan okunduğunu kaydetti. Hükümetin Çankaya adayını öğrenmek istediklerini belirten Murtezaoğlu, “Orada Atatürk gibi düşünenler oturabilir” dedi. Irak’ta her gün yüzlerce kişinin öldüğünü, Büyük Orta Doğu Projesi uğruna devletlerin işgal edildiğini kaydeden Murtezaoğlu, Türkiye’nin parçalanmış haritalarda yer aldığını dile getirerek “Parçalatmayacağız” dedi. Türkiye Gençlik Birliği Başkanı Hasan Ali Kızılırmak da Türkiye’nin anlamlı günler yaşadığını belirterek Atatürk’ün gençlere verdiği görevleri yerine getirmek için harekete geçtiklerini bildirdi. Mitingde, KKTC’nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın da mesajı okundu. İzmir’de düzenlenen “Bayrak ve Cumhuriyete Bağlılık Mitingi”ne binlerce kişi katıldı. Kuvayı Milliye Derneği üyeleri, gazetemiz önünde toplanarak hükümeti protesto etti ‘Ülkeyi peşkeş çekiyorlar’ İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin Farkında mısınız” kampanyasına destek olan sivil toplum kuruluşları gün geçtikçe artıyor. “Tehlikenin farkında mısınız?” sorusuna karşılık “Tehlikenin farkındayız” diyen Atatürkçüler, AKP iktidarının uygulamalarına tepkilerini haykırıyor. Yeniden Kuvayı Milliye Derneği üyeleri dün gazetemiz binası önünde toplanarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamına çıkma planlarına karşı tepkilerini dile getirdiler. Yeniden Kuvayı Milliye Derneği (YKMD) Genel Başkanı Hakkı Sevim ve çok sayıda dernek üyesi, başlarında Kuvayı Milliye hareketinin simgesi kalpaklar ve ellerinde Türk bayraklarıyla gazetemiz binası önünde bir araya geldiler. “Tehlikenin Farkındayız” pankartı açan Kuvayı Milliyeciler “Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk” şeklinde sloganlar attılar. YKMD Genel Başkanı Hakkı Sevim, konuşmasında Cumhuriyet gazetesine, Kanaltürk’e, Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti rejimine yapılanların farkında olduklarını anlatarak “Tehlikenin farkında olmamak, ilgisiz yurttaş olmak ve Atatürkçü olmamak demektir. Biz tehlikenin farkındayız” dedi. “Atatürk’ün Cumhuriyeti’nde, ‘Demokrasi benim için amaç değil araçtır’ diyen kişi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğu için tehlikenin farkındayız” şeklinde açıklamasını sürdüren Sevim, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir tarikat lideri olan Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturup, onun şefahatine muhtaç olduğu için; TBMM Başkanı Bülent Arınç, ‘Laikliği tekrar konuşalım’ dediği için tehlikenin farkındayız” diye konuştu. Sevim, ülkenin nasıl bir tehlike ile karşı karşı olduğunu şu ifadelerle dile getirdi: “Başbakan, vatanını ve bayrağını korumak için şehit olan 30 bin evladımıza ‘kelle’ diye hitap ettiği için; terör örgütü liderine ‘Sayın Apo’ dediği için; işsizliği artırıp eşine dostuna ülkenin kaynaklarını peşkeş çektiği için; gençlerimizi Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştırıp, tarikatların kucağına düşürdüğü için ve bu zihniyeti temsil edenlerin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaması için tehlikenin farkındayız.” AÇI C SABAH VE ATV’NİN YÖNETİMİ FONA GEÇTİ MÜMTAZ SOYSAL Aile mi, Mahalle mi? AYDIN’IN Sultanhisar’ında toplanmışlar, “halk sağlığı”nı tartışıyorlar. Aynı gün, İzmir’in Balçova’sındaki Termal Tesisler’de “aile hekimliği” tercih ve yerleştirme işlemlerinin itiş kakışı, karmaşası ve tartışması var. Aile hekimliğine geçiş, hekimler dünyasının eleştirileri, itirazları ve protestolarıyla başlamakta. Kimin aklı? Türkiye’nin sağlık politikalarını yönlendirme ve yönetme sorumluluğunu yüklenenlerin mi? Hayır, başka birçok konu gibi, IMF’den, Dünya Bankası’ndan, AB’den, kısacası dış dünyadan gelen dayatmaların ortak sonucu olarak girişilen sözde “reform”lardan biri. Sözcüğün yarattığı izlenime uygun olarak sağlık hizmetlerine “yeniden” bir “form”, yani “şekil” mi verecek, yoksa var olan yetersizliklere ve aksamalara yeni bir sorun daha mı ekleyecek? ultanhisar’daki tartışmada biraz Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin “nostalji” toplantılarındakine benzer bir hava esiyor. Halk sağlığı kavramını Türkiye’nin gündemine getirip yerleşmesine öncülük eden Profesör Nusret Fişek’le Köy Enstitüleri’nin unutulmaz adı Tonguç’un özlemi sanki birlikte dolaşmakta zihinlerde. Doğru başlamış, zamana ve zemine tam oturtulamadan iç ve dış baskılarla körletilen düşünceler müzesine kaldırılmış girişimlerin özlemi. Bir anlama, cumhuriyet devrimlerinin yarım bırakılışını anımsayış ve onların yerine dıştan getirilen sözde “yeni” girişimlerin zihin karışıklığı. Aile hekimliği düşüncesi de, dıştan estirilen benzerleri gibi, kamu hizmeti anlayışını yıpratmaya, ufalamaya, zaten ticaret konusu olmaya yönelik sağlık alanını daha da çapraşıklaştırmaya gidişin başlangıcı olma tehlikesi taşıyor galiba. Hastanelere “sevk” konusunu akılcı bir temele oturtmanın ve poliklinik kapılarına gereksiz yere yığılan kalabalıkları azaltmanın en doğru çaresi bu mu acaba? Öyle olsaydı, aile hekimliği sistemini çok önceden denemiş olan İngiltere gibi ülkeler niçin bundan vazgeçmekteler? ster istemez, 1960’larda “pilot bölge” uygulamalarıyla başlayan “sağlık sosyalizasyonu” girişimini ve onun yerli ürünü olan “sağlık ocakları”nı düşünüyor insan. Nöbetçi doktoruyla, sağlık memuruyla, hastabakıcısıyla, ebesiyle, basit ilaç dolabıyla ilk hizmet aşaması olarak düşünülen bu ocaklar niçin art arda kapatılmaktadır? Sosyalizasyon sisteminin, anlamını sezmekte halkın zorluk çektiği adından başlayarak, düzeltilip iyileştirilecek doğru bir özü yok muydu? Sağlık ocakları, sönmeye terk edilecek yerde, bireyselliğe kaçmaya elverişli “aile hekimliği” yerine “halk sağlığı” kavramını en geniş anlamıyla yerleştirmenin de köylerde, mahallelerde ve kent semtlerinde öncü mevzileri olamaz mıydı? Ama, huyları kurusun, zaman zaman Türkiye’yi yönetmeye soyunanların en iyi bildiği şey, önce yıkmak, sonra da enkazı bırakıp gitmektir. TMSF el koydu ? Baştarafı 1. Sayfada S kat verilen satış ve devir protokollerini geçersiz hale getirmiştir. Bu hukuki durum karşısında, Dinç Bilgin’in Merkez Grubu da dahil olmak üzere yukarıda zikredilen protokollere konu mal, hak ve varlıklardan oluşan tüm medya sektöründe Turgay Ciner ile ortak olduğu, 1 Ekim 2002 tarihli ilk lisans sözleşmelerinden itibaren başlayan bu sürecin tamamında ortak hareket ettikleri, hileye dayalı ve muvazaalı işlemlerle fonu yanılttıkları belgelenmiştir. Bu nedenle, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu avukatları ve görevlileri, ak Medya Grubu (Dinç Bilgin şam saatlerinde el konulan şirketlere giderek işlem başlattı. (AA) Grubu) ve Merkez Grubu şir ketlerinin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri fon tarafından devralınmıştır.’’ Devir kararının ardından TMSF avukatları ve görevlileri, akşam saatlerinde Beşiktaş Barbaros Bulvarı’ndaki Sabah gazetesi ve atv merkez binasına gelerek işlem başlattı. Öte yandan, aralarında TMSF avukatlarının da bulunduğu yaklaşık 150 TMSF görevlisi başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’daki basımevleri olmak üzere Türkiye genelindeki Bilgin ve Merkez Grubu medya şirketlerinin binalarına giderek yönetimleri devraldı. Bu arada yayın grubunun başına Yavuz Onursal’ın kayyım olarak atandığı kaydedildi. lıklı irdelemek için, AKP’nin 2005 yılının ikinci yarısında netleştirdiği 3 aşamalı planını aktaralım. Birinci aşama... Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmamasını sağlamak. O dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Org. Büyükanıt için 2005 yılı Kasım’ından itibaren başlatılan yıpratma kampanyası sanırım herkesin belleğindedir. Org. Büyükanıt’la ilgili plan kendi içinde iki alt dala ayrılıyordu: 1. Öyle ya da böyle Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturmaması... Bunun için akla gelebilecek hemen her yöntem uygulandı. 2. Eğer bu engellenemezse, Genelkurmay Başkanlığı yapamaz hale getirmek. Bu amaçla 2006 Ağustosu’ndan önce başlatılan girişimlerin sonra da devam ettiğini, bugün de sürdüğünü görüyoruz! Sonuç olarak, AKP’nin birinci aşamadaki hedefi tutmadı. ??? İkinci aşama... 11. cumhurbaşkanının mutlaka AKP tarafından seçilmesini sağlamak. Erdoğan, 4 yıllık iktidarı devirdikten sonra daha öncesinden de kafasında yer eden bu hedefini usul usul perçinledi. İşin zor olan kısmı tamamlanmış, kendini pek çok kesime kabul ettirme süreci bitmişti. Dış destek de buna eklendi mi, tutma gitsin. Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda yakın tarihimizin bize gösterdiği temel gerçek şu: Köşk’e çıkma şansını eline geçiren hiç kimse bunu başkasına bırakmadı. Erdoğan da aynı yolu izlemek istiyor. Daha Mart 2003’te Başbakanlık koltuğuna oturduğu gün orayı gözüne kestirmiş, “acaba çıkmadan önce Köşk’le ilgili ön düzenlemeleri yapabilir miyim” sorusuna yanıt aramaya girişmişti. Görünen o ki, Erdoğan’ın Çankaya konusundaki öncelikli yaklaşımı şu: Ya ben ya hiç! Hiç derken, eğer kendisi çıkmayacaksa, oraya tamamen kendisinin yönlendirebileceği bir kişinin çıkmasını isteyecek. Böylece siyasi tarihimizde ilk kez bir kişi, bir seçimle 12 yıl iktidarda kalmayı başarmış olacak. 5 yıl başbakanlık, 7 yıl cumhurbaşkanlığı. Neyle? Tek seçimle... ??? Üçüncü aşama... Cumhurbaşkanlığı koltuğunun ele geçirilmesiyle birlikte genel seçimlerde de AKP’nin, olabilirse yine anayasayı değiştirebilecek çoğunlukla, ama mutlaka tek başına yeniden iktidara gelmesi... Üçüncü aşamanın ayrıntıları için doğal olarak şu anda elimizde fazla veri yok. Ama şu var: Eğer Erdoğan ikinci aşamayı istediği gibi geçerse, üçüncü aşamanın kolay olduğunu düşünüyor! O nedenle en kritik süreç Cumhurbaşkanlığı seçimi. AKP kadroları, çekirdek tabanlarının “rejimi tümüyle kuşatıp devleti ele geçirme” hedefi için şunu söylüyorlar: Biraz daha sabır, az kaldı! İşte biraz daha sabır, Köşk seçimi. Sonrasına kolay gözüyle bakıyorlar. Hem AKP’nin hem de Ankara’daki devlet katlarının genel geriliminin altında yatan bu. Cumhurbaşkanlığı seçimini bir bakıma “final” yapan da bu! AKP bu finali istediği gibi yönlendirebilecek mi? Her şeyden önce psikolojik savaş yöntemlerini çok iyi öğrendikleri ya da bu yöntemi kullananların desteğini çok iyi aldıkları kesin! Ancak birinci aşamadaki hesaplarının tutmamasını da göz ardı edemeyiz! Siyasette sık yaşanan gerçeklerden biri şudur: Partideki hesap devlete uymaz! ankcum?cumhuriyet.com.tr SEZER’İ HEDEF ALDI Erdoğan yine YÖK’e yüklendi Yeni üniversiteler kurulması kararını eleştiren YÖK’e yanıt veren Başbakan Erdoğan, “Eğer öğretim üyesi yetiştiremiyorsan, yetiştirenler çıkar” dedi CAN HACIOĞLU AKP’li Bağış:Yeni cumhurbaşkanı şimdikinden iyi olur İSTANBUL (AA) AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, partililere seslenerek “Size layık bir cumhurbaşkanı seçeceğiz. Ahmet mi olur, Mehmet mi olur; kim olursa olsun bugünden çok daha iyi olur’’ dedi. Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde “dış politika’’ konulu bir konferans veren Bağış, konuşmasında, 4.5 yıllık iktidarlarına işaret ederek bu süreçte Türkiye’nin gerek komşularıyla ilişkilerinde, gerekse Avrupa Birliği (AB) sürecinde olumlu adımlar attığını savundu. Bağış, Türkiye’nin, komşusu Irak’ın yeniden yapılanması ve huzur bulması için elinden geleni yaptığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçimine de değinen Bağış, seçecekleri cumhurbaşkanının bugünkünden çok daha iyi olacağını savundu. Bağış şöyle konuştu: “Size layık bir cumhurbaşkanı seçeceğiz. Sakın bu tartışmalara girmeyin. Ahmet mi olur, Mehmet mi olur; kim olursa olsun bugünden çok daha iyi olur. Bugüne kadar birçok kanunu 2 defa geçirmek zorunda kaldık. Birçok atama ve kanun geri döndü. Cumhurbaşkanının bu konudaki farklı görüşüne saygı duyuyoruz. Ama bir sonraki cumhurbaşkanının görüşlerine de saygı duyulmalı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa mahalle muhtarından cumhurbaşkanına kadar kalbi ile nabzı aynı atan bir yönetim olacak. 17 Mayıs 2007’den itibaren Türkiye’de nabzı bir atan bir yönetim göreceksiniz. Ondan sonra bakın Türkiye nasıl sıçrayacak.’’ İ mumtazsoysal@gmail.com ESKİŞEHİR Eskişehir’de İnönü Zaferleri’ni kutlama törenlerine katılmak yerine tamamı faaliyette olan 212 tesisin açılışını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında yine YÖK’ü hedef aldı. Yeni üniversiteler kurulması kararını eleştiren YÖK’e yüklenen Erdoğan, “Bizim hükümet olarak görevimiz, üniversiteyi kurmak. Oraya öğretim üyesini yetiştirmek, göndermek, Türkiye’de bir kuruma görev verildi, onun adı da YÖK. Sen de onu yetiştireceksin. Eğer yetiştiremiyorsan, yetiştirenler çıkar’’ dedi. Eskişehir Vilayet Meydanı’nda konuşan ilk başbakan olan Erdoğan’ın programı yaklaşık 2 saat geç başladı. Şeker fab rikası, Tülomsaş çalışanları, orman işçileri alana toplu olarak getirilirken, güvenlik gerekçesiyle Büyükşehir Belediyesi’nin tramvay sistemi 7 saati aşkın süre trafiğe kapatıldı. Açıköğretim sınavlarının da olması nedeniyle tramvayın çalışmaması sıkıntı yarattı. Yaklaşık 2 bin 500 kişiye seslenen Erdoğan, önce DSP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e söz verdi. Büyükerşen, çevre yolu ile havaalanı ve kent merkezinden geçen tren yolunun yeraltına bir an önce alınması gerektiğini söyledi, şehirlerarası yolun şehir dışına alınmasını istedi. Daha sonra kürsüye çıkan Erdoğan. Büyükerşen’in bu talebiyle ilgili olarak “Bazı yerlerde çökmeler olur. Oradaki karayolları teşkilatı zayıf olabilir.Yerel yönetim bu tür yerlerde gerekli desteği, müdahaleyi yapabilmeli. Biz el ele vereceğiz, bu ülke bizim, şu partinin bu partinin değil, bu ülke bizim, hepimizin” diye konuştu. Erdoğan, TOKİ’nin artık Milli Eğitim’e okullar inşa edeceğini belirterek “Ondan sonra Milli Eğitim TOKİ’ye borçlanacak ve TOKİ’ye ödemesini yapacak. Nasıl yapacak? Okulu teslim alacak, ondan sonra da 56 yılda ödemesini yapacak’’ dedi. ‘Dört bir yana üniversiteler kuracağız’ Türkiye’nin dört bir yanına üniversiteler kuracaklarını anlatan Erdoğan, bu konuda YÖK’ün yaptığı eleştirilerle ilgili de şunları söyledi: “Karşımıza şöyle çıktılar, ‘Üniversite kurmak me sele değil, oraya öğretim görevlisi gönderebilmek mesele.’ Dedik ki bizim hükümet olarak görevimiz, üniversiteyi kurmak. Oraya öğretim üyesini yetiştirmek, göndermek, Türkiye’de bir kuruma görev verildi, onun adı da YÖK. Sen de onu yetiştireceksin, oraya onu göndereceksin. Eğer yetiştiremiyorsan, ha bunu söylersin, yetiştirenler çıkar. Bu ülkede öğretim üyesi olmak isteyen çok insanımız var. Biliyorsunuz 15 ilimize üniversite kararını parlamentodan çıkardık. Şimdi 17 ile üniversite kararını çıkarıyoruz. Böylece 9 ilimiz kalıyor. İnşallah o 9 ilimizi de altyapısı hazırlandığı anda, onları da sıraya alacağız. Böylece üniversite olmayan il Türkiye’de kalmayacak.’’ CUMHURİYET 08 K