28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 NİSAN 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Cumhurbaşkanı Sezer, Cumhuriyetin temel değerlerinin ilk kez bu kadar açık biçimde tartışmaya açıldığını söyledi ‘Gerici tehdit sinsi bir gölge gibi’ İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, “Cumhurbaşkanı, Cumhuriyetin ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, anayasanın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin ‘kırmızı çizgileri’dir” dedi. Sezer, cumhurbaşkanının tarafsızlığının “siyasal tarafsızlık” olduğuna dikkat çekerek Türkiye’de siyasal rejimin, Cumhuriyet kurulduğundan beri hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadığını vurguladı ve “Laik Cumhuriyetin temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir” dedi. Cumhurbaşkanı Sezer, “Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye’nin laik düzenini ve Cumhuriyetin çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır” diye konuştu. Harp Akademileri Komutanlığı’nda dün bir konferans veren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Cumhuriyetin temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin kötü niyet taşıyanların laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne ve kurumlarına yönelik saldırılarının, ulusumuzu ve devletimizi yolundan geri döndüremeyeceğini söyledi. Sezer, jeostratejik konumu yönünden dünyadaki uluslararası bunalım alanlarına yakın olan Türkiye’nin; terorizm, kitle yok etme silahlarının yayılması ve bölgesel sorunlardan ? Cumhurbaşkanı Sezer, “Cumhurbaşkanı, Cumhuriyetin ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, anayasanın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin ‘kırmızı çizgileri’dir” dedi. ? Cumhurbaşkanı Sezer, “Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye’nin laik düzenini ve Cumhuriyetin çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır’’ diye konuştu. ik Cumhuriyet rejimini, anayasanın uygulanmasını gözetme bağlamında koruyup kollama görevi, bu zorunluluğu kimi zaman daha da artırmaktadır. Anayasal rejimin korunup sürdürülmesi yönünden görev ve yetki verilen bir başka organ Cumhurbaşkanlığı’dır. Anayasanın 104. maddesinde, devletin başı sıfatıyla cumhurbaşkanına, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk ulusunun birliğini temsil etme, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme görev ve yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanına ve Anayasa Mahkemesi’ne verilen görev ve yetkiler, siyasal iktidar gücünün, dengelenip frenlenerek ‘çoğunluk diktatörlüğüne’ dönüşmesinin önlenmesi ve anayasada somutlaşan devlet rejiminin korunması yönünden çok önemlidir.” AB, KIBRIS, IRAK VE ORTADOĞU AB’nin tutumu önem taşıyor Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Avrupa Birliği’nin çağın en başarılı siyasal ve ekonomik bütünleşme girişimlerinden biri olduğunu belirterek, “Bu bütünleşme süreci Avrupa’ya barış, istikrar ve gönenç getirmiştir. Türkiye’nin katılımı bu süreci pekiştirecek, Avrupa’daki barış ve istikrarı daha geniş bir coğrafyaya taşıyacak, getireceği stratejik, ekonomik ve askeri katkılarla Birliğe küresel bir oyuncu niteliği kazandıracaktır. Bununla birlikte, son dönemde yaşanan gelişmeler, kimi üye ülkelerin iç politikadan kaynaklanan nedenlerle, Birliğin bu stratejik yönelimine bağlı kalmakta zorlandığını ortaya koymaktadır. Türk ulusunun hedefi, uygar ve çağdaş bir toplumsal yaşam sürdürmektir. Bu hedefe yönelik çabalarımız, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinden bağımsız olarak sürmektedir ve Türkiye, bu süreci ulusal yarar ve onurunu gözeterek, bunlardan ödün vermeden gerçekleştirmeye kararlıdır. Türk ulusunun Avrupa Birliği sürecine verdiği desteğin, Birliğin Türkiye’ye yönelik tutumuna bağlı bulunduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Cumhurbaşkanı tüm ulusun temsilcisidir “Başbakan, yürütme görevinde, ancak ilişkin bulunduğu siyasal görüşü temsil edebilir” diyen Cumhurbaşkanı, şunları söyledi: “Oysa, cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk ulusunun temsilcisidir. Temelinde Atatürk ilke ve devrimleri bulunan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti ideolojisi, tüm yurttaşların taraf olması gereken bir devlet ideolojisidir. Cumhurbaşkanı, anayasal devlet rejimine egemen olan değerleri savunurken toplumun çeşitli kesimleriyle birlik içinde olabilir. Cumhurbaşkanının anayasal ilkelerden yana taraf olması, siyasal taraflılık biçiminde yorumlanamaz. Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine karşı ortaya konulan eylem ve uygulamalara karşı çıkmak ve engel olmak, cumhurbaşkanının içtiği andın ve anayasal görevinin gereğidir. Bunun ‘siyasal muhalefet’ görevi ile karıştırılması son derece yanlıştır.” Görev süresi mayısta dolacak olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Komutanlığı’nda bir konferans verdi. kaynaklanan çok yönlü ve artan, ağır iç ve dış tehdit ve risklerle karşı karşıya olduğunu ifade ederek “Ülkemizin bütünlüğüne ve ulusal birliğine yönelik bölücü terörist eylemler ve gerici etkinlikler, birincil tehdit konumunu korumaktadır. Türkiye, bir yandan Irak’ın kuzeyinden kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz kılınması konusundaki kimi ortak çabalara katkılarını sürdürürken, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını saklı tutmaktadır” dedi. lerini şöyle sürdürdü: “Anayasa Mahkemesi Başkanı iken, anayasayla öngörülen cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin, parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmadığını söylemiştim. Bu düşüncemi bugün de koruyorum. Ancak, cumhurbaşkanının, kurallar değişmedikçe anayasa ile verilen görevleri yerine getirmesi, yetkileri kullanması zorunludur. Üstelik, la Hedefimiz Kıbrıs’ta hakça çözüm Kıbrıs konusu, Türk ulusunun her bireyi için bir ‘ulusal dava’ niteliği taşımaktadır. Ada’da gerçeklerle uyumlu, hakça ve kalıcı bir çözüme ulaşılması, öteden beri Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başlıca hedefi olmuştur. Bu anlayışla sürdürdüğümüz politika, Kıbrıs’ta gerçekte çözüm isteyen tarafın kim olduğunu ortaya koymuştur. Kıbrıs’ta 2004 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin planına ilişkin halkoylamalarıyla başlayan süreçteki gelişmeler, hem Türkiye, hem Kıbrıs Türk halkı için hayal kırıcı olmuştur. Çözümü reddeden taraf ödüllendirilmiş, çözüm isteyen ve kendisi için sıkıntılar yaratacak kurallar içermesine karşın, plana halkoylamasında evet diyen taraf ise cezalandırılmıştır. Kıbrıs’ta güvenlik ve istikrarı yerleşik Birleşmiş Milletler ölçütleri temelinde siyasal eşitlik ve iki kesimlilik ilkelerini karşılayan, yeni bir ortaklık kurulmasına dayalı çözüm sağlayabilir. Rum tarafının hakça bir çözüme ve sorumluluk içinde davranmaya yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği’ne önemli görevler düşmektedir. Dış politikamızın temel bir eksenini de Amerika Birleşik Devletleri’yle ilişkilerimiz oluşturmaktadır. Bu ilişkiler aynı zamanda Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimizi tamamlayan önemli bir öğe niteliği taşımaktadır. ‘Barış ve güvenlik kuşağı’ Sezer, Türkiye’nin çevresinde bir “Barış ve Güvenlik Kuşağı” oluşturulması gerektiğini belirterek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek bir caydırıcı güç olma niteliğinin bölgemizde barışın en önemli etkeni olduğunu söyledi. Sezer söz Cumhuriyet tehlikeyle karşı karşıya Sezer, dış güçlerce ‘ılımlı İslam cumhuriyeti’ne dönüştürülmek istenen Türkiye’nin kısa sürede ‘radikal İslam tehdidi’yle karşı karşıya kalmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi İç ve dış güçlerin Cumhuriyetin temel değerlerine karşı işbirliği içinde olduğunu belirten Sezer, şunları dedi: “Dış güçler, Türkiye’nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin ‘laik Cumhuriyet’ten, ‘demokratik Cumhuriyet’ adı altında, ‘Ilımlı İslam cumhuriyeti’ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle ılımlı İslam modeli, İslamı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, ‘irticai’ bir modeldir. Türkiye bölge için, ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır. İster ılımlı, ister köktenci olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. Ilımlı İslamın çok kısa sürede radikal İslama dönüşmesi kaçınılmazdır.” DOKUNULMAZLIK OLUMSUZ ETKİLİYOR Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda kamu yararı amacıyla milletvekilleri için dokunulmazlık öngörüldüğünü ifade eden Sezer, “Yasama sorumsuzluğu, yasama organı üyelerine kişisel yarar ya da ayrıcalık tanımak için değil, ulusal istencin tam olarak gerçekleşebilmesi amacıyla öngörülen bir güvencedir. Ne var ki, anayasada milletvekilleri için, parlamenter işlevi dışındaki kişisel eylemleri nedeniyle yasama dokunulmazlığı da getirilmiştir. Yasama işlevinin sağlıklı yürüyebilmesi için yasama sorumsuzluğu gereklidir ve yeterlidir. Milletvekillerinin yasama işlevi dışındaki eylemlerimak, bu planlara destek olmak amacı taşımıyorsa, hiç düşünülmemesi gereken bir olgudur” dedi. nedeniyle dokunulmazlık zırhına bürünmeleri, saydam toplum isterleriyle bağdaşmamakta, yolsuzlukla savaşım çabalarına olumsuz etki yapmaktadır. Ayrıca, bu durum ceza adaletinde eşitlik ilkesiyle çelişmekte, yüce Meclis’in saygınlığına gölge düşürmekte ve yasama erkinin yüceliğiyle bağdaşmamaktadır. Yasama dokunulmazlığının kaldırılması, hukuk devleti ilkesi ile demokratik değerlerin gereğidir ve toplumsal beklentilere olumlu yanıt oluşturacaktır. Yasama dokunulmazlığı ile memur güvencesini birbirine karıştırmamak gerektiğini de vurgulamak isterim. Anayasanın 129. maddesi ve 02.12.1999 günlü, 4483 sayılı Yasa’da, memurlar ve diğer kamu görevlilerine ilişkin soruşturma açılması izne bağlanmıştır, ancak bu düzenlemelerin, yasama dokunulmazlığı ile karşılaştırıldığında iki önemli farkı olduğu görülmektedir. Öncelikle, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri için izin alınması, kişisel suçlarda değil, yalnızca ‘görevleri nedeniyle işledikleri suçlar’da söz konusudur. İkincisi de bu izin, mutlak sonuç doğuran bir izin olmayıp idari yargı denetimine bağlıdır.” mamasına ilişkin tüm yüksek yargı kararlarına karşı tutumlar, görevi din adamı yetiştirmek olan okulları bitirenler ile tarikat ve cemaat mensuplarının devletin her kademesine yerleştirilmeye çalışılmaları, Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğinin anlaşılması için yeterli olacaktır. Demokrasiyi yanlış yorumlayıp değerlendirenlerin tutum ve davranışlarının en büyük zararının Cumhuriyete ve demokrasiye olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Türkiye’nin siyasal rejimi, laiklik konusunda duyarlı dengeler üzerine oturtulmuştur. Laiklik, din ve inanç özgürlüğüne indirgenemez. Çünkü, Tür kiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik ve toplumsal temelinde laiklik ilkesi vardır. Tüm ilke ve devrimler, başka bir deyişle Atatürkçü Cumhuriyet laiklik ilkesine dayanmaktadır.” Kerkük konusu belirleyicidir NATO, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bağlaşıklığın yapı taşlarından biridir. Değişen dünya koşullarına başarıyla uyum sağlayan Kuzey Atlantik Antlaşması, ülkemizin dış ve güvenlik politikasındaki kilit konumunu korumaktadır. Türkiye, Avrupa’nın güvenlik alanında attığı adımları da tutarlı ve bütüncül bir yaklaşımla desteklemekte, ancak bu alandaki gelişmelerin NATO’nun sağlayageldiği kazanımları aşındırmadan ilerletilmesine önem vermektedir. Irak’taki gelişmeler kaygı vericidir. Irak’ın güvenlik ve istikrara kavuşabilmesi için en temel koşul, ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasal birliğinin korunmasıdır. Kimi grupların Irak halkının ortak istencini göz ardı ederek, kendi dar görüşlü gündemleri doğrultusunda kazanım peşinde koşmaları kabul edilemez. Irak’ın geleceğinde Kerkük konusu belirleyici bir nitelik taşıyacaktır. Irak’ın pek çok yönden küçük bir örneği olan kentin statüsünün uyum içinde, tüm kesimlerin istemleri gözetilerek belirlenmesi, Irak’ta kalıcı istikrara yönelik sağlam bir adım oluşturacaktır. Irak bağlamında Türkiye için bir başka kaygı kaynağını, bölücü terör örgütünün Irak’ın kuzeyindeki varlığı oluşturmaktadır. Ortadoğu’da kalıcı barış ve istikrara açılan kapının anahtarı Filistin sorununun çözümündedir. Bu bağlamda son dönemdeki gelişmeler umut verici sayılabilir. Filistin’de kurulan Ulusal Birlik Hükümeti ile iç barışın sağlanması, kamu düzeninin yeniden işlemesi ve Filistin halkının sıkıntılarının giderilmesi yönünden yeni bir pencere açılmıştır. Özellikle İran’ın nükleer programına ilişkin gelişmeleri yakından ve kaygıyla izliyoruz. Türkiye’nin çevresinde oluşturmayı başlıca hedef edindiği barış, işbirliği ve gönenç kuşağına Ermenistan’ın da katılması dileğimizdir. 1915 olaylarını irdelemek üzere ortak bir komisyon kurulması yönündeki önerimiz açık ve özgüvenli yaklaşımımızın göstergesidir.” Temsilde adalet ilkesi göz ardı ediliyor Seçim Yasası’na da değinen Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçim sistemimiz incelendiğinde, iki ilke arasında olması gereken dengenin, yönetimde istikrar ilkesi lehine önemli ölçüde bozulduğu görülmektedir. 2002 yılındaki seçimlerde geçerli oyların yaklaşık üçte birini alarak Meclis’te yaklaşık üçte ikilik temsil oranına ulaşılması bunun açık kanıtıdır. Ayrıca, toplam kayıtlı seçmen sayısına göre, seçmenlerin yüzde 59.14’ü, toplam oy kullanan sayısına göre ise yüzde 48.37’si Meclis’te temsil edilmemiştir. Bu durum, iki ilke arasındaki dengenin nasıl bozulduğunu göstermektedir. Bunun da nedeni Seçim Yasası’ndaki ülke geneli barajıdır. Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet ilkesinin göz ardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını bozacak düzeye ulaşabilecektir.” Ordu yıpratılıyor Türk devriminin amacının, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk toplumunu çağdaşlaştırmak olduğunu vurgulayan Sezer, Türkiye’de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdi. Sezer, “Ulus devletin, ulus birliği ve ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve laik Cumhuriyetin koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi ‘hesap sorma’ söylemine kadar vardırmışlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Orduyu yıpratarak etkisizleştirmek için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır. Oysa, özellikle bölgesel karışıklıkların yoğunlaştığı ve küresel güçlerin ülkemiz üzerindeki planlarının açığa çıktığı günümüzde ordumuzu yıprat Medyada teksesliliğin önüne geçilmeli Sezer, son günlerde medyada yaşanan gelişmeleri de özetle şöyle değerlendirdi: “Medyanın belli kişi ya da gruplar elinde toplanması, gücünün o kişi ya da grupların çıkarı için kullanılmasına neden olabilecektir. Bu durum, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratacak, öte yandan haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecek ve medya gücünün çıkar amaçlı kullanılmasına hizmet edebilecektir. Kamu hizmeti veren medyanın, kişi ya da grupların eline geçerek bireysel çıkarlara hizmet edecek ticari nitelik kazanması, medyasiyaset bağlantısının güçlenmesi, medyanın devletle ticari ilişkiye girmenin aracı olarak kullanılması kamu yararı ve kamu düzenine zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda demokrasiyi de olumsuz etkileyecektir.” Yaşananlara bakmak yeterlidir Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin yaşadığı iç tehlikeleri anlatmaya, bunun için 1930’lu, 40’lı, 50’li, 60’lı yıllara dönmeye de gerek olmadığını ifade eden Sezer, şöyle konuştu: “Türkiye’de son 1520 yıldır yaşanan toplumsal gelişmeler, toplumsal ve bireysel yaşamda sergilenen çağdışı görüntüler, dinci fetvalar, saldırılar ve karışmalar, kamusal alanlarda türban kullanıl CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear