25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER Birçok ülkede yasal zorunluluk olan uygulamanın Türkiye’de yer bulamaması, eşitsizliği büyütüyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN RTE Hitler’i Hatırladı Siz de Unutmayın!.. “Teşbihte hata olmaz” deyişi, “ne benzetme yaparsan yap, makbuldür” anlamını taşımaz, tam tersine “benzetme hata kaldırmaz” demek ister. Hiç unutmuyorum, 12 Eylül döneminin karanlık günlerinde, Türk aydınlarının diktaya bayrak açan bildirileri üzerine başlayan, “Aydınlar Dilekçesi Davası” sırasında, Kenan Evren, dilekçeyi imzalayan aydınlarımıza kızarak şöyle bir çıkış yapmıştı: Vahdettin de aydındı, ama ne yapayım ben öyle aydını! Konuşmasının hemen ardından Vedat Türkali’den bir yanıt geldi: Vahdettin’in aydın olup olmadığı tartışılır, ama devlet başkanı olduğu kesin. Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı anımsattı bana bu olayı. Tayyip Bey, laiklik deyince Hitler’i anımsıyor. Nitekim önceki gün bir toplantıda, Hitler Almanyası da laik bir devletti, demiş. Sonra da laikliğin tek başına yetmediğini söylemiş. Haklıdır. Her laik rejim demokrasi değildir, laiklik beraberinde illa demokrasiyi getirmez. Hitler Almanyası bu görüşün bir örneğini oluşturabilir. Ama yine de bu benzetmeyi en son yapması gereken kişi, demokrasi ve hukuk devleti konusundaki görüşleri çağımız demokrasileriyle çelişen Recep Tayyip Bey’in bizzat kendisidir. ??? Yineleyeyim, laikliğin her bulunduğu ülke, demokrasi değil. Ama laiklik demokrasinin belkemiği. Laik olmayan ülkede, yöneticileri milli iradeyi temsil etseler bile demokrasi olamaz. Örnek mi? Buyurun size İran örneği. Laikliği zedelenmiş olan ülkenin demokrasisinin de beli kırıktır. Bir ülkede devlet zoruyla, İslamın Sünni mezhebinde var olmayan bir ruhban hiyerarşisi yaratılıyor, iktidarın oluşumunda cemaatler ve tarikatlar başrolleri oynuyor, laikliğin anayasada bulunan evrensel tanımı içinin boşaltılması için yürütme ve yasama erkini elinde tutanlar tarafından zorlanarak değiştirilmek isteniyorsa, bir ülkede, işbaşında bulunan hükümetin dışişleri bakanının eşi devletin anayasasında var olan laiklik ilkesi ve ona uygun olarak anayasa mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı uluslararası mahkemelerde dava açıyorsa, laik rejimin zamanının dolduğu dinci rejimin zamanının geldiği devletin en yüksek kademesinde dile getiriliyorsa, o ülkede işbaşında olanların laiklik anlayışına insanların kuşkuyla bakması doğaldır. Bu yüzdendir ki, bizler de Tayyip Bey’in ve temsilcisi olduğu iktidarın laiklik anlayışlarının rejim konusunda ciddi sorunlar doğuracağı kaygısını taşıyoruz. Demokrasi konusunda Tayyip Erdoğan’ın bizleri kaygılandıran bir diğer yönü de, milli iradeyi tek ölçüt olarak görmesi, onun anayasa, insan hakları, demokrasinin evrensel değerlerinin ürünü olan hukuk sistemi ile sınırlandırılması zorunluğunu reddetmesidir. ??? Olayın iki kritik noktası buralarıdır. Unutmayalım, Hitler de, 1933’te oyların yüzde 33’ünü alarak (ne tesadüf tıpkı Tayyip Bey gibi) yani milli iradenin tecellisi ile iktidara gelmiş, ama sonra hukuku ayaklar altına alarak kendisini her şeye kadir hissederek insan haklarını çiğneyerek, insanlar arasında inançları ve etnik kökenleri açısından ayırım yapıp bir kısmını bu yüzden öldürürek, bir kısmını hapislerde çürüterek, hem ülkesinin hem de dünyanın başına musallat olarak, yeryüzü tarihindeki en büyük yıkıma yol açmıştı. Bunca benzerlikleri göz önünde bulundurunca, Tayyip Bey Hitler örneğini verecek son kişi olmalıdır. Ama o Hitleri hatırlıyor. Sizler de Hitler’i unutmayın derim. Eğer bütün Almanlar Kavgam’ı iyi okusalardı, eğer bütün Avrupa liderleri, Hitler’in iktidara gelmeden önce yazdıkları ve söylediklerini iyi değerlendirseydi, insanlık bu büyük derde düşmeyebilirdi. Hikmetyar’ın dizleri dibinde fotoğraf çektirenleri, demokrasinin amaca ulaşıncaya kadar kullanılacak bir araç olduğunu söyleyenleri anımsar ve unutmazsanız, yarın karşılaşacağınız badireleri bugünden önleme olanağına sahip olursunuz. Ne garip! Tayyip Bey’in iktidara gelişi ve iktidarını sürdürmesi, bana hep 1933 Almanyası’nı çağrıştırıyor, laiklik ilkesi de Tayyip Bey’e Hitler’i hatırlatıyor. Laiklik deyince de Tayyip Bey Hitler’i hatırlıyor, siz de Hitleri unutmayın emi! AKP’de kadına yer yok! ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, seçimlerdeki kadın kotasını anımsatarak, “Mal mı ki bu kota veriyorsun” ifadelerini kullanması Türkiye’deki kadın siyasetçi sayısını yeniden gündeme getirdi. Birçok ülkede yüzde 30 50 arasında uygulanan cinsiyet kotasını, parti tüzüğünde CHP yüzde 25, ANAVATAN üçte bir olarak belirtiyor. İktidara geldiği seçimde, ilk 3 sıradan gösterdiği kadın aday sayısı sadece bir olan Erdoğan’ın partisi AKP ise bu oranla listenin sonunda, toplam kadın aday sayısıyla da sondan 3. sırada yer alıyor. Başbakan Erdoğan, önceki gün katıldığı “Yerel Yönetimlerde Kadın Şurası”nda, kadınların siyasete girişi önündeki engellerin kaldırılması için ? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, seçimlerdeki kadın kotasını anımsatarak, “Mal mı ki bu kota veriyorsun” demesi Türkiye’deki kadının siyasetteki yerini yeniden gündeme getirdi. İktidara geldiği seçimde, ilk 3 sıradan gösterdiği kadın aday sayısı sadece 1 olan Başbakan Erdoğan’ın partisi AKP listenin sonunda bulunuyor. cinsiyet kotası uygulamasına gidilmesini isteyenleri eleştirmiş ve kadınları kastederek, “Mal mı ki bu kota veriyorsun” demişti. Cinsiyet kotası başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede uygulanıyor. Türkiye’de ise isteyen partiler, tüzüklerine cinsiyet kotası koyuyor. Erol Tuncer’in “Siyasette Kadın” kitabında yer alan verilere göre, çeşitli ülkelerdeki cinsiyet kotası uygulamaları ve Türkiye’deki durum şöyle: ? Fransız Anayasası’nda ve Seçim Yasası’nda yapılan değişikle, 2004 yılında yüzde 50 cinsiyet kotası zorunlu kılındı. ? Belçika Seçim Yasası’na göre, yüzde 40 cinsiyet kotası uygulanıyor. ? Almanya’da Yeşiller yüzde 50, Sosyal Demokrat Parti yüzde 40, Hristiyan Demokrat Parti yüzde 33.3 kota zorunluluğunu tüzüğüne koydu. ? Parti tüzüklerine göre; CHP yüzde 25, DYP yüzde 10, DTP yüzde 40, Anavatan üçte bir, SHP yüzde 33, ÖDP yüzde 30 50 cinsiyet kotası uyguluyor. Son genel seçimlere göre, aday listesinin ilk 3 sırasından kadınları gösteren partilerde, son sırayı iktidar partisi AKP’nin alması dikkat çekiyor. AKP’nin, ilk 3 sıradan, gösterdiği kadın aday sayısı yalnızca bir olurken 18 siyasi parti içinde sonunculuğu, ilk 3 sıradan yine sadece bir kadın aday gösteren BTP ile paylaştı. Toplam erkek aday sayısı 519, kadın aday sayısı ise 31 olan AKP’nin, erkek adaylarının ağırlığı yüzde 94.4, kadın adaylarının ağırlığı ise yüzde 5.6 oldu. Seçime katılan diğer partilerin ilk 3 sıradan gösterdikleri kadın aday sayısı ise şöyleydi: “TKP 74, ÖDP 62, DEHAP 48, GP 28, YTP 25, YP 18, İP 17, ANAP ve MP 16, LDP 15, DSP 12, DYP 11, BBP 8, CHP 7, MHP ve SP 2” Partilerin toplam kadın milletvekili aday sayısı açısından ise AKP sondan 3. oldu. Fermuar sistemi önerisi Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, siyasette kadınların daha fazla yer alması gerektiğini belirterek “fermuar tipi kota sistemi”ni önerdi. Yalçındağ, “ Listenin başına erkekleri yerleştirip seçilmeyecek yerleri kadın adaylara ayırarak sorun çözülemez. Önerim fermuar veya sandviç sistemi denilen ve liste başından itibaren saptanan oranlara göre, diyelim ki 1 erkek 1 kadın 1 erkek 1 kadın şeklinde sıralama olmalıdır. Yoksa kotanın bir anlamı olmaz” dedi. CHP’Lİ KADINLAR İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CHP’Lİ CEVDET SELVİ: Erdoğan’a ‘mal’ tepkisi ? CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu, “Ticaretteki kota kavramının dışında bir kota algısı yok, bu cümle entelektüel birikimini gösteriyor” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasette kadın kotasıyla ilgili olarak “Mal mı ki bu kota veriyorsun, böyle saçmalık olmaz” demesi kadınların sert tepkisine yol açtı. CHP Kadın Kolları Başkanı, İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu, “Ticaretteki kota kavramının dışında bir kota algısı yok, bu cümle entelektüel birikimini gösteriyor” dedi. Okuducu, “Erdoğan’ın ‘ananı da al git’ diyen üslubunun tüm konuşmalarında kendini gösterdiğini” vurguladı. Okuducu, “Ticaretteki kota kavramının dışında bir kota algısı yok. Entelektüel birikimi, siyasal bilgi birikimi konusunda da fikir veriyor bu cümle” dedi. Erdoğan’ın Almanya’da yaptığı açıklamada, “Bazı özel durumlarda 4 kadınla evlenmeye izin var, belli durumlarda birden fazla kadın alınabilir” dediğine dikkat çeken Okuducu, “Kadın mal değilse, bu cümleleri nasıl söyledin, kadın mülk edinilecek bir mal mı ki alınabiliyor” diye sordu. CHP Milletvekili Gaye Erbatur, “Başbakan’ın sözleri kadını birey olarak görmediğini gösteriyor. Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu uluslarararası CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) sözleşmesinden, dünyada olup bitenden haberi olmadığını gösteriyor” dedi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Erdoğan’ın bu sözleriyle iyerek, kafasının arkasındakini ifade ettiğini nu vurgularken, Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan, kadın sorununu kavrayabilmek için öncelikle kadın haklarının temel insan hakkı olduğunun bilincine varılması gerektiğini söyledi. Sarıhan, “Kendi belleklerinde kadına ilişkin yerin ikinci sırada olduğunu eylemli tutumla gösteren kişilerin sözleri de aynı çerçevede olacaktır” diye konuştu. ‘Tayyip laikliği’ istiyor ? Başbakan Erdoğan’ın “Hitler Almanya’sı da laikti” ifadesine tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Selvi, Başbakan’ın “Tayyip laikliği” yaratmak istediğini vurguladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, laikliğin tanımının eksik yapıldığını savunarak “Tarihe baktığımız zaman tarihte birçok dünya devletleri laikti. Hitler Almanya’sı da laikti ona bakarsan. Ama Hitler Almanya’sıydı” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt verdi. Başbakan’ın Türkiye’de “Tayyip laikliği” yaratmak istediğini vurgulayan Selvi, “Laikliği aradan çıkararak, sözde demokrasi ile arzu ettiği hedefe daha rahat gideceğini zannediyor, ama demokrasiyi, hukuku katlediyor” dedi. Başbakan’ın, son dönemde yurttaşları tedirgin eden, kaygılandıran benzeri çıkışlarının arttığına işaret eden Selvi, AKP iktidarı döneminde Türkiye’nin çok önemli 5 yılını kaybettiğini söyledi. Selvi, “Türkiye’yi adeta parçalara bölmek isteyenlere çanak tutan, Türkiye’nin çözülmesine fırsat veren, dış güçlere teslimiyeti ile uluslararası anlaşmalarımızı, görüşmelerimizi dahi olumsuz yönde etkileyen Başbakan, bundan sonra da teslimiyetçi, ağzı var dili yok, 35 kuruş için her türlü ödünü verebilecek bir Türkiye imajını tüm dünyaya tanıttı” dedi. namikzafer@yahoo.com ‘Tarihi bir görev üstlendik’ Baykal, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde uyuma ihtiyacı olduğunu vurguladı İstanbul Haber Servisi Partisinin 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinde oynadığı tarihi role işaret eden CHP lideri Deniz Baykal, “Zaman gelir muhalefet, iktidardan daha önemli olur. Biz şimdi de Cumhurbaşkanlığı konusunda tarihi bir görev üstleniyoruz. Yanlış yapmayın diyoruz” dedi. İstanbul Sanayi Odası’nın mart ayı meclis toplantısında konuşan Baykal, Türkiye ekonomisinin cari açık ve reel faiz açmazı içine girmeye başladığına işaret ederek, ekonomi politikalarının yeni değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Baykal, Cumburbaşkanlığının çok önemli bir kurum olduğuna dikkat çekerek, “Anayasayı içine sindirememiş bir zihniyet, anayasa konusunda olağanüstü yetkilere sahip Cumhurbaşkanlığı noktasında olmamalı” dedi. Erdoğan’ın “Faşist Almanya da laikti” sözlerini eleştiren Baykal, “Ne demek bu? Laiklik konusunda bu tartışmayı yapabilen bir anlayış, ülkeyi huzura götürebilir mi?” diye sordu. Baykal, cumburbaşkanı olacak kişinin anayasa ile sorunun olmaması, kafasının arkasında ikinci bir gündem bulunmaması gerektiğini vurgulayarak, Erdoğan’ın Hikmetyar’ın dizi dibindeki fotoğrafını ve “El Kadı’ya kefilim” sözlerini anımsattı. “Türkiye Cumhuriyeti başbakanı El Kadı’ya kefil olabilir mi?” diye soran Baykal, Erdoğan’ın da bu itirazları anladığı için aday olmayacağını ileri sürdü: CHP lideri Baykal şöyle devam etti: “Bunları halkın çoğunluğu adına söylüyorum. Türkiye’nin ihtiyacı sıkıntı değil, uyum. Cumhurbaşkanlığına alıştığımız gibi Türkiye’yi kavrayacak, temelleriyle kavga etmeyi kesinlikle aklından geçirmeyecek, namuslu, şerefli bir vatan evladının orada bulunması, Türkiye’nin ekonomisine de siyasetine de katkı sunacaktır.” ‘Demokrasiyi katlediyor’ Başbakan’ın, Türkiye’de kendine özgü bir “Tayyip laikliği” yaratmak istediğinin altını çizen Selvi, “Laiklik olmadan demokrasi olmaz, insan hakları ve özgürlük olmaz. O, laikliği aradan çıkararak, sözde demokrasi ile arzu ettiği hedefe daha rahat gideceğini zannediyor, ama demokrasiyi ve hukuku katlediyor” diye konuştu. Dünyada hiçbir liderin laikliği Hitler Almanya’sı ile bağdaştırmadığının altını çizen Selvi, “Bir tek bu kişinin iki kavramı birbiriyle yan yana koymasının altında ciddi bir neden vardır” dedi. Selvi şunları kaydetti: “Türkiye o kadar hassas, kritik bir dönemden geçiyor ki, daha büyük tehlikeli işler yapabilirler. Çünkü sonunun geldiğini görenler her ne kadar pembe tablolar çizse de, vurgun ve soygunlarını artırsalar bile, yağmanın, antidemokratik davranışların, hukukun dışına taşmanın ve teslimiyeti hızlandırmanın yoluna girerler.” asirmen?cumhuriyet.com.tr SARIGÜL’DEN KUTLAMA ACI KAYBIMIZ Üniversitemiz Elektrik Elektronik Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Şişli’de 8. yıl Şişli Belediyesi 8. hizmet yılını dün Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda düzenlenen etkinlikle kutladı. Etkinlik, belediyenin hizmetlerini anlatan sinevizyon gösterisinin ardından Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün konuşması ile başladı. Çağdaş bin yönetim modeli oluşturduklarını belirten Sarıgül, “Amacımız bu modeli tüm Türkiye’ye yaymak, sosyal demokrasiyi iktidara getirmek” dedi. Sarıgül, Türkiye’nin içerde huzurlu dışarıda itibarlı bir ülke olması için mücadele edeceklerini belirtti. Etkinlik, Pınar Sağ ve Muazzez Ersoy’un konserleriyle sona erdi. (SERKAN YILDIZ) Prof. MOİZ ESKENAZİ’yi 28 Mart 2007 Çarşamba günü kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 29 Mart 2007 Perşembe günü (bugün) Üniversitemiz Taşkışla Binası’nda saat 11.00’de yapılacak töreni müteakip saat 13.00’te Ulus 1. Musevi Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Ailesine, yakınlarına ve İTÜ camiasına başsağlığı dileriz. Koç: Herkesi haksız görüyor CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da Erdoğan’ın “günde 5 vakit, her platformda kendinden menkul düşüncelerini dile getirdiğini” belirtti. Erdoğan’ın, kendisi dışındaki herkesi haksız gördüğünü, Başbakan’ın “padişah” konumuna yükseltildiğini savunan Koç, “Kendisini sadrazam, şeyhülislam, padişah zannediyor. Başbakan umarım en doğru kararı alır. Hiç Çankaya Köşkü’ne çıkmaya heves etmez’’ dedi. Koç, Türkiye Cumhuriyeti’nin tanımını içeren anayasanın 2. maddesinin belli olduğunu belirterek Erdoğan’a, sabah, öğle, akşam yemekten sonra, “Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti’’ tanımını okumasını tavsiye ettiğini söyledi. İTÜ REKTÖRLÜĞÜ CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear