24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MART 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Van Gölü’nü ‘deniz’leştiren kültürel mirasın anıtsal yapısı ‘müze’ olarak hizmet verecek 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Akdamar’daki tarihi restorasyon 1 Yöre insanının Van Gölü’ne “Anadolu’nun denizi” demesi sadece büyüklüğünden değil... Bölgenin tarihsel derinliklerine tanıklık etmiş Akdamar Adası’ndaki kültürel miras da tıpkı binlerce yıl öncesinin Urartu uygarlığı gibi, bu coğrafyada “göl” sözcüğünü yetersiz kılıyor. Deniz seviyesinden 1900 m yükseklikte 700 m2 büyüklüğündeki adada yükselen bin yaşındaki Surp Haç Kilisesi ile ilerleyen çağlarda bu anıtın çevresinde inşa edilmiş diğer kutsal yapılar, Anadolu’daki Ermeni kültürünün önemli bir yerleşim merkezini de oluşturmuşlar. Ne var ki kıyıda uzanan “sur”lar ile “antik saray” tümüyle yitirilmiş; yakın dönemlere ait manastır ve okul binaları da büyük oranda yok olduklarından, Surp Haç Kilisesi’yle bütünleşmiş tarihsel bir yaşamı, şimdi hayal etmemiz bile olanaksız. İşte bu mirasın, başta kilise olmak üzere, yanındaki “Zakarios Şapeli”, “Sarnıç” ve “Jamadun” yapıları ile biraz uzağındaki “İzdepanos Şapeli” kalıntılarının, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca başlatılan restorasyonu aylar önce tamamlanmıştı. “Müze” işleviyle açılışları ise nihayet “bugün” (29 Mart 2007) gerçekleşiyor. Böylece yıllardır özlemini duyduğumuz önemli ve “anlam”lı bir kültürel hizmet de Türkiye aleyhine tarihsel çarpıtmaların yoğunlaştığı bir dönemde, gurur verici bir “insanlık” projemiz olarak yaşama geçiyor. ‘En az müdahale’yle... Bahçeşehir’de Bir ‘Yuvarlak Masa’... 22 Mart Perşembe günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş kampusunda, İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü tarafından “Görsel İletişim Tasarımı; Yeni Teknolojiler ve Etkileri” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Doç.Dr. Fatoş Adiloğlu’nun yönetiminde gerçekleşen toplantıya konuşmacı olarak konuşma sırasına göre Doç.Dr. Feride Çiçekoğlu, Engin Kafadar, Prof.Dr. Emin Doğan Aydın, Cemil Türün ve Cemal Erez çağrılıydılar. Son dakikada bir mazereti dolayısıyla gelemeyen konuklardan birinin yerine, toplantıya yuvarlak masa konuğu olarak davetli bulunan Prof. Dr. Ersan İlal konuşmacı olarak katıldı. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum, kısa açış konuşmasında bu tür toplantıların üniversitelerde gerek öğretim elemanları, gerekse öğrenciler açısından tartışma zeminleri oluşturma bağlamında taşıdığı önem üzerinde durdu. Ama kanımca Prof. Batum’un konuşmasının asıl önemli yanı, üniversitelerde gerek böyle zeminlerde, gerekse başkaca platformlarda ve çalışma gruplarında öğrencilerin doğrudan inisiyatif alarak, kendilerini her zaman sadece alanlarıyla da sınırlı hissetmeksizin, ülkenin gündemindeki konulara ve sorunların çözümlerine katkıda bulunmalarının önemini vurgulamasıydı. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen, açış konuşmasında görsel iletişim tasarımı açısından baş döndürücü bir hızla gelişen iletişim araçlarının ve geliştirilen yeni teknolojilerin, başta reklamcılık olmak üzere, çeşitli alanlarda yol açtığı değişimler üzerinde durdu. Ayrıca bu tür yuvarlak masa toplantılarının bundan böyle iletişim fakültesinin sürekli uygulamaları arasında yer alacağını belirten Prof. Gürgen, bu ilk toplantıyı “Fotoğraf ve Videonun Yeni Kullanım Alanları”, “Dijital Sinema” ve “Reklamcılık ve Halkla İlişkilerde Yeni Medya” konulu yuvarlak masa toplantılarının izleyeceğini bildirdi. Tekniğin görsel iletişim alanına girmesi ve bu bağlamdaki gelişmeler, on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde başlar. Alman kültür tarihçisi Walter Benjamin, “Pasajlar” başlıklı başyapıtının çerçevesi içersinde yer alan ünlü “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı” adlı denemesinin başında, Fransız yazar ve düşünür Paul Valéry’nin bir alıntısına yer verir. Bu alıntıda tekniğin ve kullanılan araçların hızlı gelişmesinin yol açabileceği sonuçlara değinen Valéry şöyle demektedir: “Yirmi yıldan bu yana ne madde, ne uzam, ne de zaman eskiden beri olduğu konumdadır. Bu denli büyük yeniliklerin sanatların tekniğini olduğu gibi değiştirmesine, böylece doğrudan buluş yeteneğini etkilemesine ve sonunda belki de sanat kavramının kendisini düşünülebilecek en sihirli biçimde değiştirmesine hazırlıklı olmalıyız.” (Walter Benjamin: Pasajlar, s. 50 vd. Çev. Ahmet Cemal, YKY). Kaleme alındıkları zamanda belki de biraz kehanet kokulu diye nitelendirilebilecek bu satırların ne büyük bir uzak görüşlülük içerdiği, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin bu ilk yuvarlak masa toplantısına katılan değerli konuşmacıların ileri sürdükleri görüşlerle çok açık bir biçimde ortaya çıktı. Özellikle Prof. Dr. Ersan İlal’in, yeni görsel iletişim teknolojilerinin ‘gerçeği’ salt iletmekle kalmadığı, fakat ‘değişime uğrattığı’ yolundaki saptaması, Valéry’nin ‘kehanetinin’ günümüzün doğal bir gerçekliğine nasıl dönüşmüş olduğunun göstergesiydi. Prof. İlal’in bu bağlamda önemle vurguladığı noktalardan biri de, teknoloji yoluyla ‘değiştirilebilen’ gerçekliğin artık –politik bağlamda– istenilen yön doğrultusunda ‘manipule edilebilir’ bir gerçeklik yapısını taşımasıydı. Gerek konuşmacıların ve konukların, gerekse öğrencilerin görüşleri ve soruları, görsel iletişim tasarımı ve yeni teknolojiler gibi bir konunun ne kadar kabarık sayıda tartışılması kesinlikle gerekli yönlerinin bulunduğunu açıkça ortaya koydu. eposta : acem20@hotmail.com 2 3 BİN YILIN YORGUN TANIĞI Surp Haç Kilisesi, adaya hâkim konumuyla “anıtsal” mimarinin simgelerinden (1).. Restorasyon için gerekli rölöveler titizlikle hazırlandı (2).. Cephelerdeki taş kabartma figürler zamanla azalsalar bile geriye kalanlar kültür tarihini belgeliyorlar ( 3). “is”lerin çıkarılmasında kullanıldığını anlattı. Bütün bu çalışmalara “gönüllü” olarak katılan Mildanoğlu’nun açıkladığı diğer uygulamalardan bazıları ise özetle şöyle: Taş kiremitlerle örtülü çatı, yeniden aynı kurguda yapılamayacağı kaygısıyla “sökülmeden” onarıldı; kırılan taşların dışındaki tüm tarihsel malzeme aynı yerlerinde yeniden kullanıldı. Sıvalar ve duvar resimleri için yaklaşık 40 yerden alınan örnek İstanbul’daki konservasyon laboratuvarında “analiz” edilerek çıkan sonuçlara göre onarımları yapıldı. İsdepenos Şapeli’nin eski durumu bilinmeyen, ama tamamlanması gereken yeni duvarlarında “Ahlat taşı” kullanılarak “farklılık” yaratıldı. Zakarios Şapeli ile kilise arasında biriken yağmur ve kar sularının temellere verdikleri zarar, drenaj yapılarak önlendi. Jamadun binasının toprak çatısı da “özgün” yapısıyla onarıldı. Özellikle kilisenin duvarlarındaki “kurşun delikleri” ise taş tozu ile doldurularak kapatıldı. Gün ışığına çıkanlar Mimar “Keşiş Manuel”e 915921 yıllarında Ermeni Kral Gagik Ardzruni tarafından yaptırılan kilise, izi bile kalmayan “saray” için inşa edil miş; 19. yüzyıl sonlarına kadar Ermeni Katolikliği’nin merkezi olmuş. Restorasyonu üstlenen “Kartalkaya” firması uzmanlarının yanı sıra çalışmalara “danışman” olarak katılanlardan Ermeni vatandaşımız mimar Zakaryan Mildanoğlu, 26 Mart 2007 Pazartesi gecesi İstanbul’daki Feriköy Ermeni Kilisesi’nde bir sunum gerçekleştirdi. Patrik II. Mesrob’la birlikte yaklaşık 400 katılımcıya 2 saat süresince “restorasyonun öyküsü”nü anlatan Mildanoğlu, öncelikle şunun altını çizdi: “Uygulama, tarihi yapıya en az müdahale ilkesiyle gerçekleştirildi. Özgün kısımları ve malzemeleri aynen korundu...” Nitekim bu tercih sayesinde, Surp Haç Kilisesi ile diğer onarılan binalarda gözün gördüğü, elin dokunduğu hemen tüm yerler, “ilk yapıldıkları dönem”in mimarlık ve yapı tekniği tanıklığını sürdürüyorlar. Aynı tutumun özellikle cephelerdeki taş kabartma figürlerle, iç mekânlardaki boyalı bezeme ve resimlerde de uygulanması sonucunda, “meçhul sanatçılar”ın eserleri olası yanlış canlandırmalarla değil, bugüne gelebilen “gerçek örnekler”iyle yaşatılmış oluyor. Mimar Mildanoğlu’yla birlikte yine Türkiye’den inşaat mühendisi Nazaret Binatlı, mimar Jan Gavrilof, Mimar Sasnuhi Muşluyan ve mimar Alin Pontioğlu’dan oluşan Ermeni danışmanlar grubunun yanı sıra Ermenistan’dan ve İtalya’dan da uzmanların katıldıkları restorasyon çalışmalarında diğer önemli bir karar da kesinlikle “çimento” ve “beton” kullanılmamış olması. Bu konudaki yanlış bilgilenmeye dayalı eleştirilere üzüldüğünü belirten Mildanoğlu, örneğin bin yıllık taşocağını bularak eksilmiş ya da kırılmış taşlar için kullandıklarını belirtti. Kimyasal malzemelerin ise sadece binaları sarmalayan yabani bitkilerin temizlenmesinde ve “yumurta”, “karpuz kabuğu”, “domates” lekeleri ile özensiz ziyaretçilerce yakılan ateşlerden kalma Restorasyon bu titizlikle sürdürülürken, bilimsel kazılarla da toprak altındaki 19. yüzyıla ait okul binası ile 2 katlı manastırın alt kat duvarları ortaya çıkarıldı. Yaya yolları, oturma bankları ve seyir teraslarını içeren çevre düzenlemesiyle, tarihi alan “gezilebilir” hale getirildi... Zakaryan Mildanoğlu, konuşmasını bitirirken hemen tüm gelişmeleri yakından izleyen Hrant Dink’i de anarak sonucu şöyle tanımlıyordu; “Restorasyon başarılı oldu; geri dönülemez hatalar yapılmadı; basın hep destekleyici yayınla moral verdi; yüklenici firma da çok duyarlı davranarak, elinden geleni esirgemedi...” İşte bu “heyecan” verici sonucu yaratanlar, gelecek kuşaklara “hepimiz” adına da eşsiz bir armağan sunmuş oldular. Bademler köylüleri Necati Cumalı’nın ‘Susuz Yaz’ını sahnelediler 75 yaşında bir köy tiyatrosu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’in Urla ilçesine bağlı Bademler köyünün yurttaşları, Necati Cumalı’nın “Susuz Yaz” adlı oyununu, köy tiyatro salonunda kalabalık bir izleyici grubuna sahneledi. Yapıt, birçok köylünün de rol almasıyla 1963 yılında Metin Erksan tarafından beyaz perdeye aktarılmış, film Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülüne değer görülmüştü. Oyunu, CHP İzmir milletvekilleri Türkan Miçooğulları ve Bülent Baratalı, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Güzelbahçe Belediye Başkanı Ertan Avkıran, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur ve çok sayıda tiyatrosever izledi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu’nun da telgraf göndererek kutladığı gecenin açılışında konuşan Bademler Köyü Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Seyfettin Şen, köy halkının öğretmen Mustafa Anarat öncülüğünde 1933 yılından beri tütün depolarında, sınıflarda, alanlarda ve son olarak köy tiyatro salonunda, geleneksel Türk tiyatrosunu yaşattığını söyledi. 1969’da kurulan tiyatro binalarında her yıl bir oyunu sahnelemeye çalıştıklarını belirten Şen, “Binanın yapımında köylüler, taş taşıdı, duvar ördü. İş bilmeyenler de diğerlerine çay, kahve pişirerek destek oldu. Eserin filminde rol alan Hülya Koçyiğit de tiyatronun yapımına katkı koydu. En büyük sıkıntımız kulis odalarının yetersizliği. Oyuncular tüm gereksinimlerini evlerinden getiriyor” dedi. Dünyada yaşanan kuraklığa ve küresel ısınmaya dikkat çeken Şen, bu nedenle özellikle “Susuz Yaz” oyununu tercih ettiklerini de bildirdi. İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılacak olması nedeniyle üzüntü duyduklarını bildiren Şen, Ferhan Şensoy’un bu yılki Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle kaleme aldığı “Geri Bildirim”i de okudu. Yönetmenliğini Urla Halk Eğitim Müdürlüğü çalışanı Eylem Yaman’ın yaptığı yapıt, bugün ve 31 Mart’ta saat 19.30’da yine Bademler Köy Tiyatro Salonu’nda sahnelenecek. AKDAMAR’DA TÖREN YAPILACAK Eylem Yaman’ın sahneye koyduğu ‘Susuz Yaz’, bugün ve 31 Mart’ta da saat 19.30’da izleyiciyle buluşacak. (Fotoğraf: ÖZLEM ÖLMEZ) Mevlana, doğumunun 800. yılında anıldı ? İstanbul Haber Servisi Mevlana, doğumunun 800. yılı nedeniyle ‘’Şarkı ve Şiirlerle Mevlana’’ adlı etkinlikle anıldı. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda önceki gece yapılan etkinlikte, UNESCO’nun 2007’yi “Mevlana Yılı’’ ilan ettiği anımsatılarak Türkiye’de ve dünyada Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüye dayalı felsefesinin çeşitli etkinliklerle anlatıldığı belirtildi. Gecede, besteci ve yorumcu Esin Afşar, Mevlana ile ilgili şarkılar söyledi, tiyatro sanatçısı Ali Düşenkalkar da Mevlana konulu şiirler seslendirdi. Piyanoda Aslıgül Ayas, kemençede Arzu Kopuz, neyde Türker Dinletir ve sesleriyle Işık Üstün, İnci Ardıç, Sertan Belciler’in yer aldığı etkinlikte, Alev Akçin de bir dans gösterisi sundu. Surp Haç Kilisesi törenle açılıyor YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van Akdamar Adası’ndaki Surp Haç Kilisesi, restorasyon çalışmalarının ardından bugün düzenlenecek törenle açılacak. Törene aralarında Ermenistan Kültür Bakanı Yardımcısı Gagik Gyurjian’ın bulunduğu kalabalık bir heyet de katılacak. Van gölü Akdamar Adası’nda bulunan ve Ermeni Kralı 1’inci Gagik tarafından 915921 yılları arasında yapılan kilise 2005 yılında başlayan çalışmalarla restore edildi. Restorasyonu 2 milyon 600 bin YTL ’ye mal olan kilise, bugün devlet yetkilileri ile Ermenistan’dan gelecek konukların katılacağı törenle açılacak. Törende, piyanist Tuluyhan Uğurlu da bir konser verecek. ABD Parlamentosu’nda gündemde olan Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’na yanıt olarak yorumlanan açılış için Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısı Gagik Gyurjian’ın yanı sıra, Gürcistan Parlamentosu Milletvekili Ermeni asıllı Van Bayburt, Ermenistan Başbakanlık Sosyal Hizmetler Kültür Daire Başkanı Arop Goropedyan, Kültür Bakanlığı Mimarlık Eserleri Koruma Daire Başkanı Artır Grikoryan, Ermenistan Bilimler Akademisi Etnografi Bilimleri Başkanı Avel Avedisyan, Ermenistan Bilimler Akademisi Sanat Enstitüsü Mimarlık Bölümü Başkanı Prof. Murat Hasretyan, Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji bölümü öğretmeni Doç. Dr. Aşot Soğomonyan, Ermenistan Mimarlar Derneği Başkanı Mıgırtıç Minosyan’dan oluşan heyet önceki gün Türkiye’ye geldi. Gyurjian başkanlığındaki heyet geceyi Kars’ta geçirdi. Kentte tarihi mekânları gezen Gyurjian, “Biz, gelecekte yeni projeler yapmak için de çalışmalar yapmayı düşünüyoruz” dedi. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear