24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Geçici işçilerle ilgili yasa tasarısı, belediyelerdeki sözleşmeli işçi uygulamasını genişletiyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Seçmece işçi’ dönemi EMİNE KAPLAN İnsan Yetiştirme Kültürümüz... “İnsan yetiştirme” bir kültürdür ve toplumun bütün geçmiş birikiminin izdüşümüdür. Ona verdiğiniz eğitim de bu kültürün bir parçasıdır. Bizim “insan yetiştirme kültürümüz” şu temellerde gelişmiştir: “Çocuğumuzu aşırı koruma”, “onu sıkıntılarla karşılaştırmama, üzülmesini önleme”, “başarılı olmasını sağlama, onu hep başarılı görme, onun başarısına destek olma”, “çocuğumuzla gurur duyma”, “onun başarısını kendi başarımız sayma”. Bu temeller üzerinde gelişen “insan yetiştirme kültürümüz” şu sonuçları vermektedir: Annebabalarda yüksek beklenti ve görmek istediğini görme. Çocuklarda da sorumluluk alamama, her şeyi başkalarından bekleme. Bu modelde yetişen çocuklar yaşamda karşılaştıkları güçlükler karşısında bocalamakta ve her zaman destek beklemektedir. Annebabalar da her koşulda çocuklarını haklı görerek onun dışındaki her şeyi eleştirmektedirler. Sonuç, aslında yaşadıklarımızdır. Ama siz, hiç yaşadıklarından kendini sorumlu tutan bir birey görüyor musunuz? Görememenizin nedeni, aslında birey olamamaktan kaynaklanmaktadır. Dört yaşındaki bir çocuğa “hazzı geciktirme eğitimi” yapmayı bilmek gerekiyor. “Hazzı geciktirme eğitimi” şudur: Dört yaşındaki çocuk, önündeki çikolata paketini bitirmek ister. Çünkü çikolata haz verir, çocuk da aldığı hazzı artırmak ister. Beynin sağ (sıcak ve duygusal) yarımküresi, çocuğa bütün çikolatayı bitirmesini söyler. Şimdi annebabası (ya da eğiticisi) çocuğa çikolatanın bir parçasını şimdi yemesi, bir parçasını da sonra yemesi gerektiğini söyler ve mızıldamasına aldırmadan kararlılıkla bunu sürdürürse, çocuk sol beynin (soğuk ve mantıksal) yarımküresinin devreye girdiğini görür ve beklemesini öğrenir. İşte bu “hazzı geciktirme eğitimi” dört yaş dolaylarında verilmelidir. Eğer bu eğitim başarılırsa, çocuğumuz sonraki yaşamında da plan yapabilmeyi, program uygulamayı başarabilecektir. Televizyon izleme saatini, internet karşısındaki süreyi kontrol edebilecektir. Başarısını ve başarısızlığını nedensonuç ilişkisini kurarak anlayabilecektir. Sorumluluk eğitimi, karar verebilme eğitimi böyle yapılacaktır. Yetkin bir erişkinin üç önemli özelliği vardır: 1. Sonuçlarını ölçerek doğru karar verebilme, 2. Verdiği kararın sorumluluğunu alabilme, 3. Sonuçta kendi payını nesnel (objektif) görebilme. Bu üç özellik de özdenetim, özeleştiri, özerk olma demektir. Eğer bugün içinde yaşadığımız toplumda yetişkinlerimizin tutum ve davranışlarını beğenmiyorsak, yaptıklarını yanlış buluyor ve neden düzeltemediklerini anlayamıyorsak, buraya nasıl geldiğimize bakmamız gerekiyor. Çocuklarımızı 06 yaş döneminde nasıl yetiştiriyoruz? İlköğretim çağı çocuklarımızı (715) nasıl yönlendiriyoruz? Lise öğrencilerinden ne bekliyoruz? Üniversite eğitimini neden istiyoruz? Bu dönemlerin hepsine de baktığımız zaman orada “insan yetiştirme kültürümüzü” göreceğiz. Yetişirken sorumluluk vermeme, sorunlarla karşılaştırmama, aşırı koruyarak yaşama yeterince hazırlayamama. Sonra da her şeyden yanıp yakılma. Toplum olarak da her şeyi eleştirme ama parmağını kımıldatmama. Bütün kurtuluşu hep başkalarından bekleme. Ağlama, ağlaşma, ama iş yapmaya gelince yan çizme, kendinden başkalarını suçlama. Bu durumdan memnun değilsek çevremize bakmalıyız. Eğitimden politikaya kadar her şeyin sorumlusu kendimiziz. Aynaya bir kez de bunu görmek için bakabilsek!.. email: erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com Gazi Turan için Sultan Selim Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. İstiklal Savaşı gazisi Turan öldü KONYA (Cumhuriyet) Hayattaki iki İstiklal Savaşı gazisinden biri olan 107 yaşındaki Veysel Turan yaşamını yitirdi. Turan’ın ölüm haberi Eskişehir’de yaşayan gazi Yakup Satar’a söylenmedi. Uzun süredir evinde doktor kontrolünde olan gazi Veysel Turan, önceki gün durumunun ağırlaşması üzerine Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Servisi’ne kaldırıldı. Ancak şuuru kapalı olan Turan dün yaşamını yitirdi. Konya’nın Selçuklu ilçesinde Aydınlıkevler Mahallesi’ndeki evinde kızı Samiye Turan ile birlikte oturan Gazi Turan için dün Sultan Selim Camisi’nde tören düzenlendi. Törene mülki ve askeri erkân ile Gaziler Derneği yetkilileri, yurttaşlar ve Turan ailesi katıldı. Cenaze namazının kılınmasının ardından Veysel Turan Üçler Mezarlığı’nda toprağa verildi. Yedi çocuğu ve 25 torunu bulunan Turan, Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’nın ordusuna katılıp süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarında düşmanla çarpıştı. 25 yıldır yatağa bağımlı Gazi Veysel Turan yaşayan Turan, çeşit107 yaşındaydı. li tarihlerde böbrek ve prostat ameliyatlarının ardından, 2005 yılı ağustos ayında kasık fıtığı ameliyatı olmuştu. ANKARA Geçici işçilerin sözleşmeli kadrolara alınmasına ilişkin yasa tasarısı, 148 bin geçici işçiye kadro verilecek belediyelere “istediği işçiyi seçme” yetkisi tanıyor. Tasarıya göre, boş kadro bulunmaması durumunda hangi işçinin sözleşmeli olacağına il genel meclisleri ile belediye meclisleri karar verecek. CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, “Bu durum başlı başına bir kaosa yol açacaktır. Herkes bir meclis üyesinin peşine takılacak, listeler havada uçuşacaktır” dedi. Tasarıyla, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli personel uygulaması genişletiliyor. AKP hükümeti, geçici işçilerin sözleşmeli kadrolara alınmasına ilişkin yasa tasarısıyla genel seçimlerden önce 218 bin geçici işçiyi sözleşmeli kadrolara geçire ? Geçici işçilerin sözleşmeli kadrolara alınmasına ilişkin yasa tasarısı, belediyelere istediği işçiyi kadrolara alma yetkisi tanıyor. Tasarıya göre, boş kadronun bulunmaması durumunda hangi işçinin sözleşmeli olacağına il genel meclisleri ile belediye meclisleri karar verecek. cek. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen yasa tasarısının önümüzdeki günlerde genel kurul gündemine alınması bekleniyor. CHP’li komisyon üyeleri, tasarıya muhalefet şerhi koydu. Muhalefet şerhinde, şu sakıncalara dikkat çekildi: Tasarı devlet personel sistemini büyük ölçüde zaafa uğratan ve hükümetin kamuda kadrolaşma isteğini açık bir şekilde ortaya koyan, kuralları altüst eden özelliklere sahiptir. Çalışanlar, geçici işçi statüsünden sözleşmeli statüye geçirilecek, bunun da çalışanları denizden alıp akvaryuma ya da fanusa koymaktan farkı yoktur. Norm kadro esasları ile yerel yönetimlerde sözleşmeli personel çalıştırabilmek için bu pozisyonun karşılık gösterileceği boş kadronun bulunması zorunlu kılınmıştır. Dolayısıyla tasarı yasalaştıktan sonra geçici işçi olarak çalışanların sözleşmeli pozisyonlara geçebilmesi için o yerel yönetim biriminde aynı unvanlı boş kadro bulunması gereklidir. Kaosa yol açar Bu kadrolar yoksa, ki hemen hiçbir belediyede bu kadar boş kadro yoktur, kimin sözleşmeli olacağına il özel idarelerinde il genel meclisleri, belediyelerde belediye meclisleri, birliklerde de birlik meclisleri karar verecektir. Bu durum başlı başına bir kaosa yol açacaktır. Herkes bir meclis üyesinin peşine takılacak, listeler havada uçuşacaktır. Geçici iş pozisyonlarında çalışmakta olanların sürekli kadrolara geçişinde aranan “2006 yılında altı ay ve daha fazla çalışmış olma” şartı objektif bir ölçü değildir. Özellikle eski tarihlerden beri çalışmakta olup da 2006 yılında altı aylık şartı yerine getirememiş olan birçok çalışan vardır. Tasarının bu biçimiyle yasalaşması durumunda aynı işkolunda olup, aynı işi yapmakta olan işçiler arasında ayrım yapılmış olacaktır. Tasarı bu şekilde sendikal mücadelelerde adeta taraf tutan bir yapıya sahiptir. 6 ay ölçü alınacaksa, çalışılan yılların ortalamasını ya da belli yılların, örneğin son beş yılın ortalamasının alınması daha objektif olurdu. GREEN’E TEPKİ ‘Irak’taki çocukların suçu ne?’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) ABD Adana Konsolosu Eric Green, Adana Orman Bölge Müdürlüğü’nce Orman Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve Sokak Çocukları Derneği’ne üye çocukların katılımıyla İsmailiye köyünde gerçekleştirilen fidan dikimi ve doğa yürüyüşüne katıldı. Yürüyüş sırasında ABD Adana Konsolosu Eric Green’in yanına gelen Sokak Çocukları Derneği üyesi çocuklar, sorularıyla Green’i fena sıkıştırdı. Adının İbrahim Coşkun (14) olduğu öğrenilen bir çocuğun “Bush neden Irak’ı işgal ettirdi. Irak’taki çocukları neden öldürüyorsunuz” diye sorması karşısında şaşıran ve yanıt veremeyen Green, Türkçe olarak Saddam Hüseyin’in baskıcı bir rejim kurduğunu anlatmaya çalıştı. Yanıtı yeterli bulmayan Coşkun, “Ama bunda Irak’taki çocukların ne suçu var? Irak’ta işkence yapıyorsunuz, yazık değl mi” diye sordu. Şehitlere hüzünlü tören Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde yola döşenen mayının patlaması sonucu şehit olan komando çavuş Muharrem Yalanız ile er Tanju Çankaya’nın cenazeleri dün memleketlerinde düzenlenen törenlerle toprağa verildi. Şehit Yalanız için Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı Ilıcak köyünde düzenlenen törene yakınları ve ailesinin yanı sıra Artvin İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Birol Şimşek, Vali Vekili Muzaffer Başıbüyük, Cumhuriyet Başsavcısı Uğur Yiğitbilek ve yurttaşlar katıldı. Albay Şimşek, “Şehidimizin arkadaşları, bana hainleri bulacaklarına ve bombayı yerleştirdikleri ellerini koparacaklarına dair söz verdiler’’ dedi. Yalanız’ın annesi Müfide Yalanız, oğlunun cenazesinin ardından el sallayarak “Elveda oğlum’’ dedi. Jandarma er Tanju Çankaya da Ardahan’ın Posof ilçesine bağlı Savaşır köyünde düzenlenen törenle toprağa verildi. Tören sırasında anne Zenne Çankaya gözyaşlarına boğuldu. Asker üniforması giyen bir çocuk, tören boyunca bayrakla selam durdu. (Fotoğraf: AA) Tek gazi kaldı Turan’ın ölümü Eskişehir’de yaşayan gazi Yakup Satar’ın evinde üzüntüyle karşılandı. Kızı Zekiye Tali (75) ile birlikte oturan Yakup Satar’ın evi, Veysel Turan’ın vefat haberinin ardından çocukları, torunları ve komşularının akınına uğradı. Zekiye Tali, Veysel Turan’ın vefat ettiğini babası Yakup Satar’a söyleyemediklerini belirterek babasının sağlık durumunun son zamanlarda iyi olmadığını söyledi. Tali, şöyle devam etti: “Yaşına bağlı olarak bazı sorunları var. Geceleri çok az uyuyor. Çok geç yatıyor. Yaklaşık 10 yıldır evden dışarı çıkmıyor. Hastalığı nedeniyle artık ziyaretçi kabul etmiyoruz. Son günlerde zaman zaman bilincini kaybediyor’’ İstiklal Savaşı’nın son gazilerinden Ömer Küyük ve Veysel Turan’ın vefat etmesinin ardından “yaşayan son gazi’’ unvanına sahip olan Satar’ın altı çocuğu, 50’ye yakın da torun ve torunlarının çocuğu bulunuyor. Bahçeli yine Erdoğan’a yüklendi Başbakan’ın Köşk adaylığı için yaptırdığı anketlerle ‘liyakat ve nitelik’ aramadığını gösterdiğini söyleyen MHP lideri ‘Cumhurbaşkanlığı adeta pazara düşürüldü’ dedi İstanbul Haber Servisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhuriyet tarihinin en gerilimli Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinin yaşandığını belirterek “Elinden gelse cumhurbaşkanlığı, meclis başkanlığı ve başbakanlığını birlikte yürütmek isteyecek olan muhteris ruhi yapının sahibi, bu tavrıyla adaylarda liyakat tecrübe ve nitelik aramadığını göstermiştir” diye konuştu. MHP’nin Bakırköy Ahmet Cömert Kapalı Spor Salonu’nda düzenlediği toplantıda konuşan Bahçeli, “AKP’nin cepheleştirme ve kutuplaştırma stratejisinin en tehlikeli örneğinin Cumhurbaşkanlığı seçimleri” olduğunu söyledi.1923’ten bu yana 10 cumhurbaşkanının göreve geldiğini anlatan MHP lideri, “Hiçbirinin seçim süreci AKP döneminde olduğu kadar rezalet ve gerilimlere neden olmamıştır” dedi. Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyetin temel değerleri ile çatışan, milletin birlik ve beraberliğine muhalif, halk ve devletin temel kurumlarıyla kavgalı bir şahsın sığınağı olmamalıdır’’ diye konuştu. AKP’nin devletin zirve makamını krallık, Meclis’i naibler topluluğu olarak görme zihniyetinde olduğunu savunan Bahçeli şöyle devam etti: “Kimin cumhurbaşkanı olması gerektiğine dair bir AKP anketinin gündemi meşgul ettiği bu süreçte Türk Devleti’nin en büyük mercii Başbakan tarafından adeta pazara düşürülmüştür.” Yargıtay ve Danıştay’daki boş üyelikler için seçim yapılmasının engellendiğini anımsatan Bahçeli, bu tavrın suç olduğunu söyledi. Başbakan’ın yasama ve yürütme yetkilerinin ardından yargıyı ele geçirerek tehlikeli bir oyun oynadığını vurgulayan MHP lideri, “1946’dan bu yana çok partili olan demokrasimiz açısından bu vahim gelişme, yürütme gücüne sahip olan devletin yargıyı önleme, yargı üzerinde baskı oluşturma ve tek parti diktası oluşturma arzusudur” diye konuştu. Ressam Yargıda tehlikeli oyun Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK toplantılarına katılmayarak SÖBÜTAY ÖZER (1949–2007) kardeşimizi kaybettik. İçimiz acıyor unutmayacağız. 1973, Gazi’li sınıf arkadaşları adına İbrahim Çiftçioğlu Feridun Fikret Uğur Hrant Dink cinayetinin ardından yapılan ilk açıklamayı hepimiz hatırlıyoruz. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, olayın örgüt işi olmadığını, kişisel olduğunu ve milliyetçi duygularla işlendiğini söylemişti. O.S’nin yakalanmasının hemen ardından yapılan bu açıklama karşısında şaşırıp kalmıştık. Cerrah, henüz işin başındayken neden böyle bir açıklama yapmak gereğini duymuştu? Bilgiler ortaya çıktıkça, o zaman neden böyle konuşulduğu konusu bir anlam kazanıyor. Bilgiler neler? Bir kere Hrant’ın öldürülmek istendiği, öldürecek olanların kimler olduğu ve hatta nasıl öldürüleceği polis tarafından da, jandarma tarafından da biliniyordu. Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin jandarma muhbiri olduğu, Hrant’ın öldürülmesi hazırlıklarına tanık olduğu, polise verdiği ifadede netlik kazandı. ??? Şimdiye kadar Erhan Tuncel’in rolü konusunda karışık bilgiler basına yansı Hrant Dink Öldürtüldü mü? yordu. Son bilgiler, bu cinayetin artık örgütlü bir faaliyet olduğu konusundaki şüpheleri, şüphe olmaktan çıkarıp birer gerçeklik haline dönüştürüyor. Erhan Tuncel, M.Z. adlı polisle konuşuyor. Sürekli konuşuyor, cinayetten sonra da konuşuyor. M.Z. adlı polis Erhan Tuncel’le bu ilişkiyi cinayetten sonra da sürdürdüğüne göre, Erhan Tuncel polisle bağını kesti mi, kesmedi mi? Cinayetin hemen ardından yapılan polis açıklamalarında Erhan Tuncel’in polisle ilişiğinin kesildiği ifade edilmişti. Yeni bilgilerse, bu tür açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belgelemiş oluyor. Yani polisin Erhan Tuncel’le bağı sürmüş. Peki bu bağın sürmesini kim emretmiş? Erhan Tuncel bu arada iki taraflı mı çalışmış? Bir yandan polise bilgi verirken öte yandan cinayetin örgütlenmesine de nezaret mi etmiş? Polisle, Erhan Tuncel arasında geçtiği söylenen şu sözler, kafalardaki soruların da ötesine bir bağa işaret etmiyor mu: “Cinayeti sizinkiler mi işledi? O… hani teslim olacaktı? Bana anlattığınız gibi mi oldu her şey? Yasin mi yaptı?” İkilinin bu konuşma dışında da 24 kez konuştukları kayıtlardan anlaşıldı. Hrant Dink cinayeti, birçok boyutuyla ülkemizin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor. Bu ülkede kurulu düzene karşı çıkmak, özgürlük istemek, demokrasinin tam işlemesini istemek hâlâ tehdit altında. Hrant, bu ülkenin değerli bir evladıydı. Barışçı ve uzlaşmacı bir kişiliğe sahipti. Aynı zamanda hakkını, hukukunu aramasını bilen, sesi çıkan bir aydındı. İtiraz eden adamdı. Yerleşik alışkanlıklara karşı çıkan insandı. Bu ülkenin huzura, demokrasiye kavuşmasını isteyenler içinde özel bir yere sahipti. Sevilen bir insandı. Aynı zamanda Ermeniydi. Hani şu sesi çıkmayan azınlıktandı. ??? Hrant, ülkemizin sorunlarının çözümünü isteyen ağırlığın, gücün parçasıydı. Değişimin sembollerinden birisiydi. Susmuyordu. İtiraz ediyordu. İkna ediyordu. Milliyetçilik yapmıyordu, her iki tarafın milliyetçiliğine de karşı duruyordu. Onu bunun için vurdular. Onu bunun için mahkeme kapılarında süründürdüler. Onu bunun için mahkum ettiler. Onu bunun için hedef gösterdiler. Hrant Dink cinayeti için ilk gün yazdığım yazıda, “Onu topluca öldürdüler” demiştim. Hazırlanan ortamın yakından tanığı olduğum için böyle söylemiştim. ??? Ortaya çıkan bilgiler, bulgular neyin ne olduğunu artık gözler önüne seriyor. Bütün sorun siyasi iradede… Siyasi irade bu cinayetin arkasındaki örgütlenmenin üzerine gidebilecek mi? Küçük oy hesapları uğruna kapatılmak isteyen bu dosyaların açılması amacıyla ağırlığını koyacak mı? Hrant Dink cinayeti ilk siyasi cinayet değil. Bundan öncekilerin akıbetini biliyoruz. Doğan Öz’ün yakalanan katili cezalandırılamadı, Abdi İpekçi cinayetinin failleri yeşil pasaportlara kavuştular. Arkasından askeri darbe geldi. Muammer Aksoy’un, Uğur Mumcu’nun, Ahmet Taner Kışlalı’nın katilleri de karanlıkta kaldı. Musa Anter’i vuranların devletle olan ilişkileri Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’nda yer aldı. ??? Hrant Dink cinayeti bu zincirin devamı. Ortaya çıkan bilgiler ve soruşturmanın seyri kafalardaki şüpheleri artırıyor. İzlemeyi sürdüreceğiz… CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear