14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 ARALIK 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK Taksim’den Galatasaray’a yürüyen gazeteciler, “Musa Anter ile, Uğur Mumcu ile, Hrant Dink ile yıprandık” dediler... Basında yıpranma hakkını kaldıran Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu taslağının protesto eden gazeteciler, pankartları ve dövizleriyle Taksim’den Galatasaray’a yürüdü. “Yıpranma hakkı gasp edilemez” yazılı pankart arkasında toplanan gazeteciler, yol boyunca “Yıpranma hakkı gasp edilemez”, “Yıpranma hakkı imtiyaz değildir”, “AKP elini emekçiden çek”, “Meclis yıpratma yeri değildir”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” ve “Zafer ‘çağlayan’ emekçinin olacak” sloganları attı. 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Rekor Yasası... Fazlaca uzun süren bir ayrılık oldu ama, Türkiye’nin durumuna yönelik iyi şeyler yazma olanağının yokluğu, mutlu bir dönüş olduğunu söylemeyi olanaksız kılıyor. ??? Devleti oluşturan güçler, bizim anayasada da yasama, yürütme, yargı diye üçe ayrılmış durumda. Kâğıt üzerinde kalan beklentilere göre söz konusu güçler birbirinden bağımsız ve her biri diğerinden üstün değil. Gelin görün ki kitapta yazılanlar uygulama ile bağdaşmıyor. Yasama ile yürütme iç içe geçmiş durumda. Çoğunluk partisini yönetenler, dolayısıyla yürütme görevini üstlenenler ne derse o oluyor. Bu yapışık kardeşler gibi birbirine bağlı ve bağımsız güçlerin dışında yalnızca yargı var. Daha doğrusu vardı. Hâkimler ve savcılarla ilgili yasada yapılan ve jet hızıyla yürürlüğe sokulan değişiklikler, Türkiye’yi, uygulamada tek güce dayanan bir devlet durumuna getirmenin yolunu açmış bulunuyor. Söz konusu yasa, hukuk ve yasama tarihimizde hem bir rekor, hem de yasa yapma ve yürürlüğe sokma geleneğine aykırı düşme özelliğiyle sık sık anılacaktır. ??? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ilk ayları, Avrupa Birliği ile ilişkilerde de “cicim ayları” niteliğinde görülüyordu. AB, AKP’nin savunduğu görüşlerin yaşama geçirilmesinde yararlanılacak bir güç olarak değerlendiriliyordu. Ne zaman ki “sıkmabaşa (türban) özgürlük” girişimleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri döndü, iktidarın da AB’ye bakışı değişti. AB’ye üyelik için yapılması düşünülen reformlar da AKP’nin beklentilerinin gerçekleşmemesi yüzünden tavsadı. Hukuk reformu da bu kapsamdaydı. AB’den ve Avrupa Konseyi’nden uzman hâkimler, çalışmalar yaptılar, raporlar yazdılar ve dediler ki “Türkiye’de yargı bağımsız değildir”. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun başkanlığını siyasal bir kimlik olan adalet bakanının yapmasını, müsteşarının da kurulun tabii üyesi olmasını yadırgamışlardı. Özlük işlerinin doğrudan, yeniden oluşturulacak kurul tarafından görülmesini, tayinlere ve görevlendirilmelere Adalet Bakanlığı’nın karışmaması gerektiğini belirtmişlerdi. Aynı uzmanlar, yeni yasanın, yargıç ve savcı adaylarının çoğunluğunu Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşan bir kurulca mülakata tabi tutulmasını öngördüğünü, özellikle de Danıştay’ın verdiği iptal kararını geçersiz kılmak amacıyla çıkarıldığını öğrendiklerinde bakalım ne diyecekler. AKP, yapmak istediklerini AB’nin desteği olmadan, içerideki hayranlarının katkısıyla gerçekleştirmeyi alışkanlık haline getirmişken kıymeti harbiyesi olur mu derseniz, haksız sayılmazsınız. ??? Gazeteciler yıllar sonra bir kez daha haklarına sahip çıkmak için yürüdüler. Bu kez yürüyüş nedeni, 30 yıldır uygulanan “yıpranma süresi”nin kaldırılmaya çalışılıyor olmasıydı. Zaten ne zaman ki bir yasa “reform” tanımlamasıyla gündeme getirilmişse içinde mutlaka bir çapanoğlu gizlenmişti. Türkiye’yi günlük politikalarla yönetme alışkanlığının tipik örneklerinden biri de Sosyal Güvenlik Yasası’nın değiştirilmesi olacak. 2004 yılında Basın Yasası Tasarısı’nın görüşüldüğü Adalet Komisyonu’nda söz alarak gazetecilerin çalışma koşullarının değiştirilmediği, sosyal haklarının sağlanmadığı bir ortamda çıkarılacak Basın Yasası’nın bir işe yaramayacağını söyleyen AKP milletvekilleri, bugün var olan hakkın da gazetecilerden alınması için parmak kaldırmaya aday gözüküyorlar. Anlaşılır gibi değil... (FOTOĞRAF: UĞUR DEMİR) Gazeteciler hakları için yürüdü (ABİDİN YAĞMUR) asında “yıpranma hakkı”nı kaldıran Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu taslağını protesto eden gazeteciler, İstanbul’da, Taksim’den Galatasaray’a, Mersin’de Gazeteciler Cemiyeti önünden Cumhuriyet Alanı’na kadar pankartları ve dövizleriyle yürüdü. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen protesto yürüyüşüne katılan sendika üyeleri ve basın çalışanları Taksim Meydanı’nda toplandı. DİSK, B Türkİş, HaberSen ve Haberİş’in aralarında bulunduğu sendikalara üye işçilerin de destek verdiği gösteride gazeteciler, “Yıpranma hakkı gasp edilemez” yazılı pankartın arkasında toplandı. TGS İstanbul Şube Başkanı Gürsel Eser burada yaptığı açıklamada, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın ilk gündeme geldiği tarihlerde de benzer bir girişimin yapıldığını anımsatarak yapılan görüşmeler sonunda fiili hizmet süresi zammının eskiden olduğu gibi aynen korunduğunu söyledi. Eser, basın emekçilerinin de içinde bulunduğu binlerce emekçiye tanınmış yıpranma hakkının patronların talebi ve çıkarları için ellerinden alınmak istendiğini belirterek “Basın emekçilerinin yıpranmadığını iddia ediyorlar. Biz yıpranıyoruz. Uluslararası çalışma sözleşmesi ve İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi 45 saat olarak sınırlanırken tüm yasalar ihlal edilerek haftada 6 gün 60 saat çalıştırılıyoruz. Biz yıpranıyoruz, fazla mesailerimiz ödenmiyor” dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç de 30 yıldır uygulanan “yıpranma hakkı”nın değiştirilmek istendiğini, 2004 yılında Basın Yasası’nın Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülürken hükümet yetkililerinin, gazetecilerin çalışma koşulları ve sosyal durumlarının iyileştirilmesi sözü verdiklerini, ancak aradan geçen 3 yılda o sözlerin unutulduğunu ifade etti. Listelerin, yönetim yer bulma ölçüsüyle hazırlandığı Türk İş’te 330 civarında delege oy kullanacak Kılıç: Kazanacağımdan şüphem yok R E F O R M V E K I D E M TA Z M İ N AT I A N A E K S E N alen Türk İş Genel Sekreteri, Tes İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun listesi de tamamlandı. Listenin başkanlığında Kumlu bulunuyor. Genel sekreter, Tek Gıda İş Başkanı Mustafa Türkel, Mali Sekreter Demiryolİş Başkanı Ergun Atalay, Teşkilatlandırma sekreteri Belediye İş Başkanı Nihat Yurdakul ve Eğitim sekreteri Türk Metal İş yöneticilerinden Pevrul Kavlak yer alıyor. Genel sekreterlik konusunda anlaşamayan Yolİş, önceki gün itibarıyla yollarını bu gruptan ayırdı. Genel kurulla ilgili sorularımızı yanıtlayan Kumlu, yıllardır Kılıç’la çalıştığı halde hangi konularda ters düştüğü sorusunu, “Biz üç kişi uyumluyduk ama Türk İş’e bir uyum getiremedik. Kılıç’ın performansı konusunda herkesin bir fikri oldu. Onun handikapı H ir zamanlar “Yok aslında birbirimizden farkımız... ” sloganlı bir banka reklamı vardı. Birkaç haftadır, Türkiye’deki en büyük işçi konfederasyonu Türkİş’in genel kurulu ile ilgili sendika başkanları ile konuştukça hep bu slogan hatırlatıyor kendini. Bir yanda başkanlığını Mustafa Kumlu’nun çektiği AKP’nin kuruluşunun gerçekleştiği salonların sahibi Tesİş. Bir yanda başkanlığını şimdiki başkan Salih Kılıç’ın çektiği daha demokratların yer aldığı liste... Ancak görünen o ki kimlerin nerede yer alacağı son güne kadar, kişilerin yönetimlerde yer alması ölçüsüne göre de B belki de herhangi bir sendikada başkanlık yapmamış olmasından kaynaklandı” sözleriyle yanıtladı. Kumlu’nun gelecek döneme ilişkin hedeflerini de “Çalışma hayatının bir çok sorunu var. 2008 özelleştirme programı başta olmak üzere, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası, kıdem tazminatları, bölgesel asgari ücret, çalışma hayatını düzenleyen yasaların değiştirilmesi gibi birçok güncel mesele var önümüzde. Genel kurul, tabanın taleplerinin ve beklentilerinin yüksek sesle dile getirileceği bir platform olacak. Yani genel kurulda tabanın nabzı atacak. Yeni yönetime düşen görev, bu nabzı tutup, sorunların çözümü için mücadele yöntemlerini çeşitlendirmek olacak” şeklinde özetlemek mümkün. ması da mümkünken Kılıç’ın listesinde yer alması buna bağlanıyor. Kılıç’ın listesi, kimin hangi görevde olacağı netleşmemesine karşın Yolİş, Petrolİş, Haberİş ve Basisen’den oluşuyor. Delege ağırlıklarına bakıl ğişti durdu. Şimdi listeler aşağı yukarı tamamlanmış durumda. Son ana kadar Kumlu ile hareket eden Yolİş, kendisine genel sekreterlik bulamayınca Kılıç’ın yanında yer aldı. Ancak, genel sekreterlik şimdi de Kılıç’ın sorunu olmuş gibi görünüyor. Zira, Petrol İş Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın da genel sekreterlik istediği ya da teklif edildiği biliniyor. Aksi durumda başında Havaİş ve Petrolİş’in yer aldığı sosyal demokratların ayrı bir liste çıkar dığında büyük sendikaların Kumlu’nun listesinde yer aldığı görülüyor. Buna karşın Kılıç, sonuçtan emin olduğunu kesin bir dille vurguluyor. Gelinen son durumu değerlendiren ve “listeler hedeflere, uygulanacak politikalara göre değil de yönetim pozisyonlarına göre mi belirleniyor” sorusuna, “bizim hedeflerimiz belli” yanıtı veren Kılıç’ın hedeflerini de şöyle özetlemek mümkün: Öncelikle 2122 sayılı yasaların yani sendikalaşma, grev ve lokavt yasalarının değiştirilmesi için kararlı bir mücadele sürdürülecek. Avrupa Sosyal Şartı’na konan, adil ücret, örgütlenme, toplusözleşme hakkı önündeki çekincelerin kaldırılması için uğraşacaklar. Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Reformu’nun götürdüğü hak kayıplarının önlenmesi için yoğun bir mücadele edilecek. İşsizlik fonundaki paraların işlevine uygun şekilde kullanılması için uğraşılacak. oerinc?cumhuriyet.com.tr 358 YASASI Parçalı sosyal güvenlik USLU: REFORM, ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamuoyunda “Sosyal Güvenlik Reformu” olarak bilinen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 2008’in üçüncü, beşinci ve sekizinci aylarında kademeli olarak yürürlüğe gireceğini söyledi. Çelik, “Bir kısım da ocakta girebilir” dedi. Hükümetin geçen hafta Meclis’e gönderdiği yasada önemli değişiklikler öngören son tasarının bugün Meclis Sağlık Komisyonu’nda, alt komisyona aktarılacağını söyleyen Çelik, “Basın mensuplarının taleplerini de burada ele alma imkânı olacaktır” diye konuştu. Çelik, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında yasanın yürürlükle ilgili takviminin, ikincil mevzuatın hazırlanması, yasanın çıkış şekli ve buna uygun bilgisayar programlarının hazırlanmasına bağlı olduğunu be GÖRÜŞ / DR. AT İ L L A ÖZSEVER Türkİş Yol Ayrımında Türkİş’in 20. Genel Kurulu bugün başlıyor. Yeni hak kayıplarına yol açan Sosyal Güvenlik Yasası, bölgesel düzeyde uygulanmak istenen asgari ücret, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, özelleştirme, sendikasızlaştırma, toplusözleşmelerle kazanılmış 40 yıllık haklardan geriye gidiş, ücretlerin baskılanması gibi bir dizi sorun, genel kurulun önünde duruyor. Daha önceki genel kurullarda, bir yıl ya da altı ay öncesinden sorunlara ilişkin konu başlıkları belirlenip kongredeki karar tasarıları üzerinde tartışma başlardı. Şimdi ise garip bir kongre süreci yaşanıyor. AKP hükümetinin geçmiş beş yıl içindeki uygulamaları ortada. Önümüzdeki dönemde sorunlar daha da ağırlaşacak. Bu koşullarda “hükümetle iyi geçinme” adı altında “icazetli bir sendikacılık anlayışı”nın Türkİş’e egemen olması isteniyor. AKP’nin Ormanİş olayında olduğu gibi Türkİş’e gözdağı verdiği, toplusözleşme yetkisini kaybederek üyelerinin Hakİş’e geçtiği hatırlatılıyor. Daha net bir ifadeyle AKP’nin Türkİş’i “teslim almak” istediği belirtiliyor. Ülkemizde “ricacı sendikacılık” anlayışının hangi noktaya geldiği de ortada. Türkİş, 1992 yılında kamuda 780 bin işçi adına toplu iş sözleşmesi yaparken bu sayı 2007’de 318 bine indi. 15 yılda işçi sayısında 500 bine yakın bir kayıp söz konusu. Ekonomik ve sosyal alandaki kayıplar da cabası… Ortada sadece “ricacı sendikacılık” örnekleri değil, “mücadeleci sendikacılık” örnekleri de var. Havaİş Sendikası’nın THY’de tüm baskılara rağmen “greve evet” demesi, 26 bin işçisi ile Haberİş Sendikası’nın Telekom işyerinde 44 gün başarılı bir grev sürdürmesi, bu anlayışın en yakın örnekleri. İşçi sınıfı, direnç gösterince, mücadele edince hak kayıplarını da önleyebiliyor, yeni kazanımlar da elde ediyor. O nedenle Türkİş, ciddi bir yol ayrımındadır. Bu kongrede ister tek liste, ister iki liste olsun ya da bu listelerde yer alan sendikalar “Biz AKP yandaşı değiliz” desin, eğer sınıfsal bir perspektife, mücadeleci bir sendikacılık anlayışına sahip değillerse, dört yıl sonra yapılacak bir dahaki genel kurulda Türkİş’in kamu kesimindeki üye sayısı 200 bin dolayına iner. Çıkış yolu bellidir. Sol, sosyal demokrat eğilimli Havaİş ile milliyetçi eğilimli Haberİş örneğini dikkate alarak mücadeleci sendikacılık anlayışını benimseyen sosyal demokrat ve ulusalcı sendikaların işbirliği ile yeni bir yönetim oluşturulabilir. 1992 kongresinde sosyal demokratlar ve milliyetçi eğilimli sendikalar işbirliği yaparak Şevket Yılmaz ve ekibini devirmişlerdi. Tarihi sorumluluk Türkİş delegelerini beklemektedir. Ya “tabela sendikacılığı” ya da işçi sınıfının önünü açacak, toplumsal muhalefete yol gösterecek bir Türkİş… Sağlık herkesin hakkı olmalı ürk Tabipleri (Birliği (TTB), Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda yapılan değişikliklerin sağlık haklarına etkilerini bir raporla gözler önüne serdi. “Sağlık, her yurttaş için eşitlik ve hak temelinde erişilebilecek ve yararlanılabilecek bir kamu hizmeti olarak düzenlenmelidir. Piyasa kurallarının belirleyici olacağı bir sağlık sisteminden vazgeçilmelidir. Bu sistemin uygulandığı başka ülkelerde iflas etmiş olduğu unutulmamalıdır” denilen raporda şu noktalara dikkat çekildi: ? Aylık geliri bugün 139.6 YTL ’nin üzerinde olanlar her ay 73 ile 475 YTL arasında prim ödemek zorunda. ? Hekim ve diş hekimi muayenesi, ortez, protez ile ayakta tedavide sağlanan hizmetler dahil bütün sağlık hiz HERKESİ KAPSAMALI Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, Sosyal Güvenlik Reformu’nun, tüm vatandaşları kapsaması, norm ve standart birliği sağlayarak, herkese eşit hizmetler sunan tek bir sistem olarak hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek “Aksi takdirde bu bir reform değil, sosyal konsolidasyondur, sosyal hakların geriletilmesi ve ötelenmesidir’’ dedi. T metlerinden katılım payı alınacak. ? Sokaklarda yaşayanlardan da “katılım payı” alınacak. ? Hasta, beş katına kadar katılım payı ödeyecek. ? Prim borcu olana hastane kapısı kapalı. ? Yasa, sağlık hizmetlerinin aynı kalitede olmayacağının ve fiyatlandırmanın piyasa koşullarına göre yapılacağının SGK tarafından kabul edildiğini gösteriyor. ? Kanun güvencesinde “bıçak parası”, “ilave ücret” adı altında yeni ödemeler talep ediliyor. ? Yatarak tedavide daha az iş göremezlik ödeneği veriliyor. ? Sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeterli görülüyor. ? Çiftçinin üzümüne, buğdayına, pamuğuna, tütününe haciz. lirtti. Çelik, “Tasarı perşembe günü (bugün) Sağlık Komisyonu’nda alt komisyonda değerlendirmeye tabi tutulacak. Daha sonra da Plan ve Bütçe Komsiyonu’nda görüşülecek. Sivil toplum örgütleri ve sosyal taraflar ile de pazartesi saat 10.00’da burada bir araya geleceğiz. Basın mensuplarıyla ilgili talepleri alt komisyonda ele almak imkânı olacaktır” diye konuştu. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear